Sadece Tanichou'nun gözleri için yazılmıştır! Aksi durumunda rütbesi veya konumuna bakılmaksızın askeri mahkeme hükümleri geçerlidir!
Durum artık göz ardı edilemez bir noktaya ilerlemiş gibi duruyor. Shinobi Birliği'nin üstüne basa basa Jashin Tarikatını yok ettiğini ilan etmesi ve dedektif ekiplerimizin halen daha bu noktada bu bilgiyi teyit edecek veya reddedecek bulguları -ve cesareti- bulamaması işleri bazı noktalarda bizi artık aynı angajmanları kullanmaktan alıkoyuyor. Zira artık bizi tehdit edenler Kusalı burnu kalkıklar, ne idüğü belirsiz düşmüşler değil, bildiğimiz köylüler. Artık Nanmin'e sığamadıklarını iddia eden ve buradaki varlığımızı cüretkarca "İşgal" olarak nitelendiren bir grup köylü.
Bölgemizin kısıtlı alanı sebebiyle zaten dişe dokunur bir yerleşim yeri yoktu lakin mezraların varlığı herkesin malumu. Buraya gelen 11 kişi bu yörenin sakini olduklarını ve artık dönmeye hakları olduğunu üstüne basa basa ve oldukça inatçı bir biçimde bildirdi. Shinobilerimiz üstüne yürüdü. Her türlü tehdidimiz, gözdağımız boşaydı. Ne yaparsak yapalım bizimle çatışmıyorlardı. Ve bizimle çatışmayan birine hiçbir şey yapamazdık. -Bu mektuba binaen aksi karar alırsanız orası başka fakat Kusa Güçlerinin bu olayı aleyhimize kullanacağı ve Shinobi Birliği'nin bunu duyması durumunda ne ile karşılaşabileceğimizi hatırlatırım- Liderleri olduğunu varsaydığımız uzun, orta ve siyah saçlı genç bir kız hepsine göğüs gererek arkasındakiler ne kadar tırsarsa tırssın onları yüreklendirmeye devam etti. Nihayetinde onları tamamen bizim süpervizyonumuz altında girmelerini kabul etmek zorunda kaldık.
İsimlerini ve niyetlerini tespit etme amacıyla "Tapu kayıtlarıyla iddialarını teyitleme", "Gerçekten Nanmin'den geldiklerine dair ikametname" gibi prosedürler uydursak da işe yaramadı. Sadece üç kişinin ismi ve kimliği tespit edildi ve doğrusu üçü de gerçekten önemsizin tekiydi. Genel olarak birbirlerine kardeş diye hitap ediyorlar fakat bunu isimlerini saklayacak kadar kurnazlıktan mı yoksa bir çeşit tarikat üyeliğinden dolayı mı yapıyorlar, anlaması güç.
Sorun bununla bitmedi. Barış Gücü'nün bir haftalık erzağı yer yarılıp içine girdi. An itibariyle sümüklü böcek, biber yaprağı gibi ürünlere talim eden birliğin morali düştü ve onların içinde bile artık bu kalma ısrarımızı sorgulayan çatlak sesler oluşmaya başladı. Bu noksanlığın sebebini gelen 11 kişiye bağladık ve üstlerini, yattıkları yerleri, hatta hela diye gittikleri çukuru dahi aradık. Hiçbir yerde bu erzakı çaldıklarına dair bir ibare yoktu. Hal böyle olunca mangalar birbirini suçlamaya ve birbirlerinin zulalarını karıştırmaya başladı. Bu yüzden ayrıca sizden mümkün mertebe en ivedi şekilde takviye erzak yollamanızı talep ediyorum.
Bugün ise bizi kendilerinden daha aciz ve acınası durumda olduklarını bildirerek ayrıldılar. Yemek stoklarını dahi ayarlayamayanların kendilerinden başka kimsenin olmadığı bir bölgede halen dedektiflik işini becerememiş olmamıza şaşırmadıklarını söylediler. Ahval ve şerait budur. İlgili diğer raporlar ektedir:
(Kagi'nin makul ölçüde robot resmi, erzak çizelgesi, dedektif raporları vs.'nin olduğu birçok belge)
Barış Gücü Kaptanı Ide Norio
Güvenlik Şefi Kurosawa Haru'ya
Bölgenin bayındırlaştırması hususunda bölgeye gelen fakat herhangi bir şekilde yardımlarımızı kabul etmeyen 20 kişilik bir kafile var. Hepsi ayrı yerlerden gelme kimseler. Nanmin'in merkezi sayılabilecek bir konumda iki katlı bir barakayı kendi başlarına (buna yapı malzemeleri de dahil) yaptılar ve burada bir adet çayhane kurdular. Hepsi içinde sıkış, tıkış yatıyor ve belki de bizim himayemizde olanlar kadar çeşitli beslenemiyorlar fakat öyle ya da böyle bize ihtiyaç duymuyorlar. Yüzümüze sadece bir kere baş sallıyorlar ve başka da hiçbir şey demiyorlar. Bize düşmancıl bakmıyorlar fakat doğrusu yüzlerinde herhangi bir memnuniyet de hissedilmiyor. Oraya gireni ve çıkanı Riaru militanı veya muhibbanı olma riskine karşı gözletliyoruz lakin kadın, erkek fark etmeksizin biri hariç hepsi gündüzleri ağaç kesip tarla açıyor, akşam da çayhanede kalan elemanın yaptığı çayla peksimeti karıştırıp yiyip iki sohbet edip yatıyorlar. Bu durum her ne kadar kulağa cazip gelmese de iki haftada bir, bir kişiyi bu yaşam biçimine ikna ediyorlar. Bahsedilen hızla Nanmin'in teveccühünü elimizden alacak değiller fakat açtıkları tarlalarda çeltik pirinçleri, fasulye filizleri, marullar vs. ekin vermeye başladığında sunduklarımız arasındaki uçurum kapanacak.
Bahsedilen elemanların günlük rutinleri ve eylemleri ekte isimleriyle beraber belirtilmiştir:
Taro: Nanmin'in güneybatısına doğru ağaçların temizlenmesinden sorumlu isim. Burada açtıkları tarlalara genel olarak çeltik ektiler. Zira Riaru birliklerinin bu bölgeyi halen daha tehdit ediyor oluşu, bu bölgede daha az bakım isteyen bir ürüne karar kıldılar.
Shiori: Genel olarak Nanmin'i en çok gezen isim. Merkezden aldığı çay ve peksimetleri batıdan doğuya uzanan yay şeklinde üyelerine dağıtıyor.
Chawan: Genel olarak merkezde kalan ve peksimet ile çayları imal eden kişi.
Takayuki: Ürettikleri çayları şehir merkezinde satan kişi. Merkez pazarda bizden talep ettikleri küçük bir tezgahta bu çayları satıyor.
Profil
Güç: E - Rank
Çeviklik: C - Rank
Potansiyel: E+ - Rank
Kondisyon: B - Rank
Zihin: B - Rank
Varlık: B+ - Rank
Beceri Listesi [Güç] Atletizm: F
[Çeviklik] Akrobasi: E
[Çeviklik] El Hassasiyeti: F
[Çeviklik] Saklanma: F
[Kondisyon] Form: F
[Potansiyel] Ninshuu: D
[Varlık] Aldatma: F
[Varlık] Empati: B
[Varlık] Sosyalleşme: C
[Zeka] Farkındalık: F
[Zeka] İzcilik: F
[Zeka] Bilim: F
Mühürleme Sanatı (B Rank) Mühürleme Sanatı Dalı: Obje Boyut Sınırı Arttırma
Mühürleme Sanatı Dalı: Obje Üstüne Obje Mühürleme
Mühürleme Sanatı Dalı: Obje Üstüne Enerji Mühürleme
Mühürleme Sanatı Dalı: Boş Mühür Oluşturma
Mühürleme Sanatı Dalı: Mühürlenen Enerjiyi Arttırma
Dört gün önce gerçekleşen baskından bu yana sürdürülen araştırmalarda İmece isimli çayhanenin rolü hakkında rapor:
Riaru birliklerinin saldırısı karşısında çayhane halkından kimsenin zarar görmemesi diğer yerli gruplar tarafından çıkarılan "İmece'nin saldırıdan haberi vardı" söylentisi üzerine başlayan araştırmamızda elde edilen bulgular şöyledir:
¤ İmece'nin diğer grup veya ailelerin aksine bir baskına karşı savunma protokolü bulunuyordu. Bu durum daha önce de fark edilmişti. Eğer Riaru veya benzeri bir haydut grubunun saldırısı gerçekleşirse Çayhane'nin altına kazınmış bir mahzene doluşuyorlar ve kapıyı da ilkel yöntemlerle mühürlüyorlardı.
¤ Söylendiği gibi İmece'nin tüm üyeleri çayhane içinde değildi. Chawan ve Kasumi isimli iki üyeleri saldırı sırasında kasabada değildi.
¤ Söylendiği gibi Riaru birliklerine herhangi bir yardım bulgusu yok. Hatta İmece'nin yakınında oturan 2 kişilik yaşlı bir aile de çayhaneye alınmış ve sığınağa götürülmüştü. (Nitekim bu aile halen daha İmece'de kalmaya devam ediyor)
¤ Chawan ve Kasumi isimli üyelerin nerede olduğu ise diğer çapraz raporlarla açıklığa kavuşmuştur. İkisi de Amegakure bölgesine doğru hareket halinde olduğu saptanmış ve Amegakure bölgesine girdiği de karşılıklı olarak raporlanmıştır. Süreç içerisinde Riaru birlikleriyle herhangi bir teması saptanamamıştır.
Amechou Gentaro Haiki-sama'ya
Sınırımızdan birkaç kez geçiş yapan ve nihayetinde Nanmin ile Amegakure arasında -sınırın bizim tarafımızdaki bir kısmında- çayhane kurma isteğiyle gelen grup hakkında rapor:
-Nanmin'de İmece isimli bir çayhanenin uzantısı olarak sınırın bizim tarafına geçmek istiyorlar. Nanmin ve Kusa raporlarına göre pasifist ve agorist denebilecek bir yaşam tarzına sahip bu örgüt genel olarak ticaretin devamını ve savaşın etkilerini bir nebze olsun sarmayı hedeflemiş olduğu söyleniyor. Buna karşın politik olarak ne bizim tarafımızı ne Daimyo tarafını ne de müdahaleci işgalcileri destekliyorlar. Yani günün sonunda sadece savaşın bitmesini bekliyorlar. Bu tarafsız ve sözde pasifist ideolojileri ne derece mesnetli, orası bir muamma.
-Bizden istedikleri arazi sınırın Kusa işgali altındaki bölgesine neredeyse sıfır noktasında, yani bu hususta cephe hattını çok da değiştirmemiz gerekmiyor, bunun karşılığında at arabalarının geçebileceği bir yolun inşaatını vaat ediyorlar. Tabii ki sınırın bütün güvenlik ve tasarruf hakkını da bize bırakıyorlar. Bu hususta ucuz -hatta 0 maliyetli- işgücü olmaktan başka bir teklifleri yok.
-Tekliflerinde herhangi bir zararımıza bir iş yok fakat teklifleri gerçek olamayacak kadar da iyi. Haliyle kabul etmeden önce düşünmemiz gereken bir teklif. Yine de çevremizin tamamen Kusa ile çevrildiği bu günlerde bu ekstra işgücünü değerlendirmek sizin elinizdedir.
GİZLİ DOSYA
KONOHAGAKURE ANBU BRİFİNG RAPORU
KONU: Chouwano Kagi'nin Takibi ve Operasyon Genişletme Planı DOSYA NO: #A57-KN
● CHOUWANO KAGİ
● SINIF: B
● ÖNEM: A
● SON GÖRÜLME YERİ: KONOHAGAKURE
● BİLİNEN YETENEKLERİ: -
Özet: Ateş Tapınağı Başrahibi Bansai-sama'nın öldürülmesi üzerine aranan Chouwano Kagi'nin, Hajime isimli bir diğer rahip ile ülkeden kaçtığı artık genel kabul haline gelmiştir. Bunun üzerine tespit çalışmalarımızı yalnızca ülke içinde tutmayarak Yağmur, Çimen, Nehir ve hatta Rüzgar Ülkelerine taşıma kararı alınmıştır.
EYLEM PLANI
ÖNEMLİ!
● Sorun Shinobi Birliği'ne iletilmeyecek. Şahıs her ne kadar suçlu olarak addedilse de Konoha'ya gelerek teslim olması fakat Polis Birimi'nin onu teslim almayarak yoluna bırakması mevcut olayın pek de tekdüze olmadığına işaret ediyor. Bu bir infazdan ziyade Ateş Rahibi Bansai'nin ölümünü aydınlatmaya yönelik bir operasyon.
● Kum, Nehir ve Çimen'den direkt olarak istihbarat istenecek ve gerekli durumlarda bilgi alışverişi yapılacak fakat genel olarak asla ortak operasyon yapılmayacak. Eğer birimler zanlıyı yakalama fırsatı bulursa asla diğer köylerle beraber bu aksiyona girmeyecek. Eğer zanlı bir diğer ülke tarafından alıkonulmuşsa durum üstlere bildirilecek. Eğer zanlı birimlerimizce yakalanırsa ne koşulda olursa olsun 2. bir ülkeye durum hakkında rapor verilmeyecek. Durum ne kadar kötü olursa olsun bu durumun üstlerce halledileceğini denklerinize daima bildirin.
● Ticaret kervanlarına ajanlar yerleştirilerek anayollarda araştırma yapılacak.
● Operasyon genel olarak ANBU birimleri tarafından yönetilecek olup Hokage'nin tasarrufuyla ANBU dışı birimlerin katılımı sağlanacak.
● Kagi'nin yürüyerek ülkeye girip bir de -genel kanı odur ki- yürüyerek çıkması üzerine sınır güvenliği birimleri yeniden düzenlenecek.
● Kagi'nin varlığı hakkında asla yerel halklara danışılmayacak. Yalnızca istihbarat birimleri arasında bilgi alışverişi olacaktır.
ANBU YAĞMUR ÜLKESİ OPERASYON RAPORU
Konu: Nanmin Yöresi Araştırması
Kusalı yetkililerden alınan listeye göre İmece isimli bir çayhanede çalışan "Chawan" isimli kadının varlığı tespit edilmiştir. Chawan rumuzunun Kagi tarafından kullanıldığı Kabuto-sama ve Shizune-sama gibi sağlamlığı kesin kaynaklarca da doğrulanmış olup kişi yakın takibe alınmıştır. Şahsın gerçekten de Chouwano Kagi olduğu anlaşılmasıyla beraber örgütün yapısı ve durumu Kusalı görevlilere sorulmuştur.[1] Şahsın genel olarak kasabada çaycılık yaptığı ve pasifist bir komünde yaşadığı tespit edilmiştir. 25 kişinin kaldığı bu binada birini sessizce alıkoymak pek kolay olmadığı için bunu bildirmek istedik. Şahıs yaklaşık üç gündür -yani tespitimizden bu yana- sadece binada duruyor ve hiçbir yere çıkmıyor, bu hususta zamanımız olduğu söylenebilir fakat direktiflere uygun bir biçimde kendisini alıkoymak mümkün görünmüyor.
-Gouda
[1]Operasyonun oldukça spesifikleştiği anlaşılmaması için Kotsuki-sho, Kouten ve Riaru birliklerine dahil olduğunu tespit ettiğimiz birkaç örgüt hakkında daha bilgi istenildi.
GİZLİ DOSYA
KONOHAGAKURE ANBU BRİFİNG RAPORU
KONU: Chouwano Kagi'nin Takibi ve Operasyonu Hakkında Bilgilendirme #B21-UI
● CHOUWANO KAGİ
● SINIF: B
● ÖNEM: A
● SON GÖRÜLME YERİ: İMECE ÇAYHANESİ, NANMİN, YAĞMUR ÜLKESİ
● BİLİNEN YETENEKLERİ: -
Özet: Şahsın tespit edilmesi üzerine Hokage-sama'nın emriyle operasyon devredilmiştir. Eldeki bütün raporlar Shikamaru Nara'ya teslim edilecektir. Şahsın yakalanması üzerine görevlendirilen bütün birimlerin görevi sonlandırılmıştır. Bütün birimlerin Konoha'ya dönmesi beklenmektedir.
-Nanmin Meydan Panosu
KAYIP, ARANIYOR!
Komünümüzün kurucu önderi ve parçası Chawan Hanım KAYBOLMUŞTUR! Bulan veya hakkında bir bilgi duyan herkes lütfen ya İmece'yle ya da güvenlik güçleriyle elindeki bilgiyi paylaşsın.
Profil
Güç: E - Rank
Çeviklik: C - Rank
Potansiyel: E+ - Rank
Kondisyon: B - Rank
Zihin: B - Rank
Varlık: B+ - Rank
Beceri Listesi [Güç] Atletizm: F
[Çeviklik] Akrobasi: E
[Çeviklik] El Hassasiyeti: F
[Çeviklik] Saklanma: F
[Kondisyon] Form: F
[Potansiyel] Ninshuu: D
[Varlık] Aldatma: F
[Varlık] Empati: B
[Varlık] Sosyalleşme: C
[Zeka] Farkındalık: F
[Zeka] İzcilik: F
[Zeka] Bilim: F
Mühürleme Sanatı (B Rank) Mühürleme Sanatı Dalı: Obje Boyut Sınırı Arttırma
Mühürleme Sanatı Dalı: Obje Üstüne Obje Mühürleme
Mühürleme Sanatı Dalı: Obje Üstüne Enerji Mühürleme
Mühürleme Sanatı Dalı: Boş Mühür Oluşturma
Mühürleme Sanatı Dalı: Mühürlenen Enerjiyi Arttırma
KONU: Chouwano Kagi'nin ve İmece'nin Takibi DOSYA NO: #B53-CK
● CHOUWANO KAGİ
● SINIF: B
● ÖNEM: C
● SON GÖRÜLME YERİ: NANMİN
● BİLİNEN YETENEKLERİ: -
Bugün Sasuke-san'ın Kagi hakkında bildirdiği raporun üzerinden 183 gün geçti. Bu kayboluştan bu yana geçen altı ayda tek bir izine halen daha rastlayamadık. İmece'ye geri dönmedi, İmece'den birisiyle görüştüğüne dair bir bulguya da rastlanmadı. Bunun yanında Seido'nun onu öldürüp öldürmediği de belirsiz. Seido'yu mu fazla hafife aldık yoksa Kagi'yi mi gözümüzde büyüttük, doğrusu bilmiyorum fakat bu görev amacına ulaşacakmış gibi görünmüyor fakat tamamen başarısız olarak da Konoha'ya dönmek istemiyorum. Belki daha önce hiç bu cümleyi kurmadım ama: Bunu biraz da kendim için yapıyorum. Nihayetinde onu Konoha'nın göbeğinden alıp Ateş Rahiplerine elleriyle teslim eden de benim.
Kagi'nin kurduğu bu -tabiri caizse- ekosistem halen daha işlemeye devam ediyor ve öyle ki onun yokluğunu aratmamak için her türlü kabuğu üstüne giyip deniyor, gerekirse kendi için yeni bir kabuk dokuyor ve ne olursa olsun kendini Ame no Kuni'nin yakıcı yağmurlarından korumaya gayret ediyor. Kagi belki öldü belki de sık sık bahsettikleri «Mürşid»'i gibi sonsuz uzlete çekildi fakat bu dört duvar arasındaki gerçek şu ki: "Chawan Hanım yaşıyor. Zâhiren değil belki ama bâtınen. Zikren değil belki ama fikren."
İmece, annesinden yeterince büyüyünce ayırtılan bir yavru gibi. Onu özleyen fakat artık ona eskisi kadar ihtiyaç duymayan bir durumda. İki yıl önce birçoğu biçare ve garip durumda olan bu insanlar Kagi'nin bu özverisiyle bir çatı altında toplanabilmiş ve hayatlarını yalnızca idame ettirmekle kalmamışlar ve yaşadıkları bu hayata dokunabilme iradesini de kazanmışlar. Buna karşın bu ortamın Kusa'nın "işgali"* ile sağlandığının da farkındalar. Bu hususta yalnızca kendini idare edebilen bir topluluk olmaktan öte kendilerini Riaru gibi bir öngörülemez çılgınlığa karşı kendi başlarına karşı koruyabilme gayesi hedefliyorlar. Böylelikle yarınlarda daha tutarlı bir siyasi konum alabilme refleksi kazanmak istiyorlar.
*Kusa'ya her ne kadar kendilerine güvenli bir alan tesis ettikleri için saygı gösterseler de Kusa'nın burada bir işgalci olduğunu kendi aralarında hep belirtiyorlar.
Altı aydır burada, bir beyaz şiltenin üstünde düzinelerce insanın yanında yatıyor, kalkıyorum. Görevimin "Kagi'yi beklemek" olduğu sanrısını yitirdiğimi şimdi bu satırları yazarken daha iyi anlıyorum. Doğrusu ben bir süredir Kagi'yi beklemiyorum, Kagi'nin sözlerini iletecek bir başka Utari'yi bekliyorum. Bu dünyaya ve bunca insana nasıl bir umut vaat ettiğini merak ediyorum. Kendilerini öyle ya da böyle terk eden birini nasıl hala iyi anıyorlar, bunu merak ediyorum.
Onlar buna bir din demiyor belki ama onların bu inanç biçimi ülkelerimizin alışılagelen inançlarına yorum getiren bir mezhep de denemez. Taş'ın İradesi ile Ateş'in İradesi nasıl bir inanç ise bu "Yol" dedikleri şey de o kadar inanç. Yalnızca özel bir ismi yok ve ben, parçası olmadığım bu inanca isim koyacak kadar cüretkar da değilim. Öyleyse onu bu satırlarda anlatırken "Kagi'nin Dini" diyerek anmak sanırım en makbul yolmuş gibi geliyor. Kagi'nin Dini'nin Temel İlkesi
Bu inanca göre somut veya soyut her şey «Hakk'» (Mukyō 無境) denilen en doğru formuna ulaşma potansiyelinde ve gayretindedir. Mükemmellik hali olarak addedilen bu halin tanımı kabaca her şeyiyle birlikte "Yok" olma halidir. Hiçbir şeye ihtiyaç duymayan, hiçbir şeye etki etmeyen ve dinginliğin mutlak halini yaşayan tözdür. Bu yüzden bu dünyada var olan bir şey Hakklık haline kendi başına geçemez. Yalnızca Hakklık makamına hazır hale gelir. Bu hazır olma halinin bakiliği ise ancak geçiş süreciyle -yani bedenin ölümüyle beraber ruhun serbest kalması ile- sağlanabilir. Öyle ki kişi bu noktada ya yeniden devrana girer ve bodisatavlık üzere dünyaya geri döner ya da Samsara'ya karışarak "Vuslat" gününü beklemeye koyulur.
"Hakk" denen olgunun karşılığı ise "Bâtıl" (無常 Mujō) idir. "Var" olma isteğidir ve bu görülen, görülmeyen bütün varlığın özüdür. Bir şeye etki eden ve etki altında olan özdür. Dünyadaki iyi ve kötü, bütün her şey Bâtıl sayesinde var olmuştur. «İlk Lafz»'dan itibaren Hakk'a karşı galip gelmiş ve böylelikle evren haşrolmuştur. Bâtıl bir şeyleri yaratamaz, bunun yerine Hakk olan tözü yozlaştırıp tanımlayarak bir şeyleri var eder. Her özün Bâtıllığa teveccüh etmesi bir kendiliğindenlik ile ifade edilebilirken Hakk'a teveccüh etmesi bir içsel çaba sonucu gerçekleşir.
Kagi bu durumu alegori haline getirip anlatırken Hakk ve Batıl'ı düşünebilen ve bu uğurda hareket edebilen iki varlık olarak tanımlamıştır. Mit odur ki; Her şeyin, her şeyiyle bir olduğu Hakklık hali «İlk Lafz» ile bozulmuş ve -Eğer bir isim vereceksek buna Kami-sama diyelim- "Ben" denmiştir. Böylelikle Hakk denen zerre parçalanarak fezaya Batıl halinde yayılmıştır. «Ben» ile beraber özneler de hasıl olmuş ve birbirini tanımlamak üzere kavramlar da zorunlu olarak var olmuştur. Bütün "varlığını" böylelikle yitiren Hakk'ın elinde kalan tek şey "Pişmanlık" olmuştur. Bu yüzden insan Hakk'a karışmak istiyorsa önce pişman olmalıdır. der.
Kagi'nin Dini'nde Erdemlilik
Kagi, Hakk üzere ilerlemeyi öğütlemiştir fakat bunu nasıl yapılacağı konusunda emin olmadığını ve bu diyarlarda da bunu anlayabilmek için dolaştığını söylemiştir. Kagi'ye göre Hakk üzere yaşamak isteyen bir insan, erdemli olmak için uğraşmamalıdır. Bir insanı “ahlâklı” yapan şey onun doğruculuğu, cömertliği, cesareti değil; bu kavramlara ihtiyaç duymadan yaşayabilme dinginliğidir. Çünkü her kavram, Hakk'ın yitimiyle doğmuş, Batıl’ın çocuğudur. Ve ne kadar güzel olursa olsun, her erdem veya na-erdem bir kırık aynadır: Yansıtır ama asla bir insanın tamamen gösteremez.
Kagi'ye göre Hakk ve Batıl olmak arasında bir çizginin varlığı dahi ona göre şüphelidir. Öyle ki Kaguya dünyaya Hakk üzere gelip Batıl'a dönmüş birisiyken oğulları yine Hakk üzere karşısına çıkmıştır. Rikudou Sennin ilk kez Hakk üzere hazır bir dünya yaratsa da halefi olarak batıl üzere yaşayan Aşura'yı seçmiştir. Hakk üzere yükselen Indra ise Ninshuu'yu batıl eyleyerek Ninjutsu'yu yaratmış ve şimdiki dünyanın yaratıcısı olmuştur. Durum böyle olunca Kagi hiçbir şeyi Hakk veya Batıl diye etiketlememiştir. Acımasız bir seffahta da Hakk üzere bir niyet olabileceği gibi en sakin diye bilinip huzur dağıtan keşiş de Batıl olabilir.
Bu yüzden ki İnsan, Batıl ve Hakk'ı içinde aynı anda taşıyabilen tek varlıktır. Kalpleri ne tam doludur ne tam boştur. Ne Hakk'a dönmeye zorunludur ne de Batıl'ın yozlaşmasında kalmaya mahkumdur. Buna karşın varlığın, yokluğa ulaşmasını yani Batıl'ın yok olarak Hakk' formuna dönmesi de yine bir kendiliğindenlikten (Shizen 自然) ileri gelecektir. Zira bu durum da Hakk' ile Batıl'ın mücadelesinde bir döngüdür; Ne ilk kez gerçekleşmiştir, ne de -muhtemelen- son kez gerçekleşecektir. Kagi, Hakk ile Batıl birleştiğinde oluşan şeyi «Algılanabilen» olarak adlandırır. Bunu tanımlamaya en yakın isim ise Kami'dir. Ve Kami yani "Algılanabilen", döngüsünü kıramazsa "Ben" diyerek İlk Lafz'ı zikretmeye devam edecektir.
Bu anlayış doğrultusunda, Kagi’nin nezdinde makbul insan, “Mui” (無為) hâlinde olandır—yani görünen anlamıyla eylemsiz, fakat hakikatte içkin bir iradeyle dolu olan. Bu hâl, sıradan bir tembellikten ya da edilgenlikten ibaret değildir; aksine, eylemde gizli olan "benlik" iddiasının çözülmesini ifade eder. Kagi’ye göre insan, en çok şeyi yapabilme kudretine, hiçbir şey yapmadığı sırada erişir. Çünkü hakiki tesir, yalnızca benliğin geri çekildiği boşlukta doğar. Makbul insan, eylemlerinin sorumluluğunu yürekten taşır ve çoğu zaman, bir eylemi daha hayata geçirmeden onu içsel bir niyetle tamamlamayı gaye edinir. Böylece kimi davranışlar hiç gerçekleşmeden hükmünü icra eder; kimi sözcükler hiç söylenmeden yankılanmış olur. Buna karşın dünyada, hele ki shinobi dünyasında bu evreye geçişin zorluğu da imlenir. Utari ne kadar asketik yaşarsa yaşasın kendini shinobilerin gadrından koruyamaz. Bu gadr yalnızca yıkıcı değildir -Eğer öyle olsaydı muhtemelen bu durum çok önemsenmezdi- yozlaştırıcıdır zira Ninshuu'dan Ninjutsu'ya geçiş yeni ve farklı bir öğretiyle veya öğeyle değil aynı öğreti ve öğenin farklı yorumlanması sebebiyle gerçekleşmiştir. Bu nedenle yapacakları eylemlere net bir amaç ve ölçüt belirlenme gereksinimi duyulmuştur — "Mui'ye götüren" ve "Mui'den döndüren" eylemler. Böylelikle Mui Fıkhı oluşturulmuştur. «Ayat-ı Beyan»'ın bir bölümü olan bu kısım bu rapor yazılırken bilgim dahilinde değildir.
Kagi'nin Dini'nin Kozmolojisi
Kagi'ye göre İnsan Kami'nin tezahürüdür ve insanın sureti ve iradesi, Kami "Ben" derken kendini nasıl hayal ettiyse öyledir. Evrende bulunan her bir zerre Kami'den bir parça taşır. Yani evrensel ölçekte bir taş parçası ile bir canlı aslında birbirinden farklı veya değersiz değildir. Buna karşın insan özeldir. Zira o Kami'nin mukallidi olup, Hakk ile Batıl'ın mücadelesinde karar verecek merciidir. Bu husustan ötürü kendinden gayrı varlıkta tasarruf etme hakkı bulunur.
Batıl üzere ölen insan kendi ahiretini kendi hasıl eder. Buna göre gönlünün istediğinden daha fazlasını almayacaktır. Cezasını da kendi verecektir, ödülünü de. Ödülü hak ettiğini de kendi bilecektir, cezayı da. Samsara onları devrana dahil edecek ve yine dünyada bırakacaktır. Onlar da kim bilir nasıl doğacaksa doğacak ve dünyada yeniden yaşayacaktır.
Hakk olmaya hazır üzere ölen insan ise ya -dünyevi tabirle- yok olarak Samsara'ya karışarak mutlak bilinmezliğe geçecek ya da bodisatavlık üzere dünyaya gayesiyle bir geri dönecektir. Kagi'ye göre Indra ve onun inancı bir bodisatavlık halidir. Ashura ise Batıl'ın tepkisidir. Ancak yenişememişler ve Samsara'da bir döngü yaratmışlardır. Kagi'ye göre Indra ve Ashura'nın kavgasının sonlandığı bu dönem artık yeni bir döngüsüye gebedir. Zira statüko ancak Batıl için bir zaferdir ve Hakk öyle ya da böyle Vuslat'ı istemektedir. Bu gerçekleşene kadar da mücadele döngüsü devam edecektir. Kagi'nin bu husus için sıkça tekrar edilen sözü odur ki: "Batıl Hakk'ı sayısız kez yenecektir. Öyle ki onu ince bir sesten, cılız bir bedenden fazlasının savunmayacağı hale getirecektir. Ancak üzülmeyiniz, korkmayınız ve asla yılmayınız. Zira şüphesizdir ki asla Hakk'ı yok edemeyecektir. Hakk ise Batıl'ı yalnızca bir kez yenecektir, onda da Batıl'ı yok edecektir."
Hakk'ın Batıl'a karşı galip gelmesi ve onu sindirmesi bir son değildir. «Algılanabilen»'in kendi döngüsü devam edecektir ve kırılmadıkça da «İlk Lafz» zikredilmeye devam edecektir. «Algılanabilen»'in döngüsünun bir başka döngünün dişlisi olup olmadığı veya bu döngüler kümesinin kısır döngü ile sonsuza mı yoksa girdap ile sonluya mı ilerlediği hususu ise insanlar için irdelenmemesi gereken bir durumdur. Zira insanlar için bu artık «Algılanabilen»'in ötesinde bir durumdur. Ve evrenin her bir zerresi yeniden birleşip «Algılanabilen»'in bir parçası haline gelmedikleri sürece de bunu tahayyül etmesi mümkün değildir. Utarilere düşen bu evrenin vahdetidir. Ötesinin değil. Zira ötesine isteseler de tesir etmeleri mümkün değildir.
Aşağıdan yukarıya sırayla:
(Watashi 私) - "Ben" ideogramı, yani İlk Lafz
Yin-Yang - Soyutun ve somutun tanımlanması ve evrenin inşaası.
Yaşam - Taklitçi olan insanın varoluşu
Hakk ve Batıl'ın mücadelesi.
Hakk'ın Batıl'ı yenerek özümsemesi ve «Algılanabilen»'in oluşumu
Kagi'nin Dini'nde Pratikler
Kagi'nin Dini yapısı gereği insanı belirli bir pratik ve ritüele itmez. Alışılagelen inançlarımızın aksine bu inanca sahip birisinin uyması gereken bir kural öbeği yoktur. Zira o kendini tebliğ ile sorumlu fakat te'filden ârı tutmuştur. Kagi bir yol sunar fakat o yolu kutsamaz. "İmece" bu öğretiye sarılmak isteyen bir zümreyi imler. Kagi'nin kendilerine sundukları yol aracılığı ile kendi pratik ve ritüellerini isteyerek veya doğal olarak yaratırlar.
Utariler güneş batmadan yemeklerini yemeye özen gösterirler. Güneş battıktan sonra da Sâki'nin getirdiği çaylar içilir. Bu artık kaçırılmaması gereken bir ritüeldir zira Chawan -Yani Kagi- her yemekten sonra Utarilere çay demleyip ikram edermiş. Bu yüzden Sâkilik -her ne kadar bu organizasyonun başı durumunda olmasa da- bir ulviyet kazanmıştır.
Bir diğer ritüel ise yalnızca Tâliplik aşamasını geçmişleri yani çekirdekteki Utarileri kapsar. Zira Utarilerin kalbinin Hakkani halinde olduğu varsayılır. Yani hiç kir yoktur ve «terk-i diyar»'a hazır durumdadır. Bu yüzden ritüel onlar arasında gerçekleşir. Buna göre bütün Utariler -genellikle çay ritüelinden sonra- bir daire oluştururlar ve el ele tutuşurlar ve birbirlerine çakra aktarmaya başlarlar. Böylelikle kalplerini birbirlerine -çakranın yapısı gereği- daha iyi açarlar ve birbirlerini daha iyi tanırlar. Bu bir "çıplaklık hali" olarak tanımlanır. Zira -anlatılan odur ki- herkes birbirinin vücudundaki en ufak et beninin dahi yerini parmakla gösterecek kadar iyi tanımaya başlarlar. Kişilerin fikirleri bütünleşir ve birbirlerinin köşelerini törpülerler. Bu ritüel onların çakra kontrollerini sıradan bir shinobinin üstüne çıkarırken her geçen güç kolektif olarak bu yeteneklerini -bilinçli veya bilinçsiz- geliştirmektedirler.
Öncelikle Utariler kendilerine bir "İçeri" ve "Dışarı" olarak tanımlanabilecek bir hayali sınır belirtirler. Buna göre insanın kalbinden başlamak üzere evrenin direklerine kadar derece derece uzanan bir "Ev" konsepti tasarlar. İmece mülklerini bir "Hakk Yurt" olarak tanımlarken Nanmin'i ve İmece yardımlaşmasının bulunmadığı toprakları "Bâtıl Yurt" olarak algılar. Kişinin Batıl Yurt ve Hakk Yurt'ta sorumlulukları farklıdır.
Hakk Yurt, insanın kalbinde kurduğu «Ev»'in dışa taşmış hâlidir. Bu yurt, İmece’nin bulunduğu, Utarilerin yaşadığı ya da bir Utari’nin ahlakıyla şekillenmiş herhangi bir yerdir. Bir mekânın Hakk Yurt olabilmesi için fiziksel yapılar yeterli değildir; orada paylaşım, dayanışma ve Kagi'nin Dini üzerine bir tefekkür hâli yaşanmalıdır.
Batıl Yurt, Utari’nin gönlünü rahatsız eden, niyetle eylem arasındaki uyumsuzluğun görünür olduğu her yerdir. Bir zıtlık belirtse de bu bölgeler ‘düşman toprakları’ değildir; Henüz uyanmamış kalplerin mekânıdır. Batıl Yurt'ta, Hakk Yurt'taymış gibi yaşanamaz. Orada oranın kuralıyla yaşanır ve Hakk fikrinin kalpte taşınması ve ne yaptığının bilincinde olması kafidir.
Bir Utari, Batıl Yurt'u değiştirmek için çabalamakta serbesttir. Eğer eylemi açıkça bir zümrenin başına zarar getirmiyorsa ve yaptığı işte niyeti koşulsuz olarak iyiyse istediğini yapabilir. Bir yanlış gördüğünde düzeltebiliyorsa eliyle, düzeltemiyorsa diliyle bu yanlışa karşı fail olabilir. Dili dahi varmıyorsa kalben bunu arzulaması yeterlidir.
Hakk Yurt'ta bir şeyin "değişmesi" ise bir sıra bürokrasiye takılır.
Kagi'nin Dini'nde Hiyerarşi ve Kural Koyuculuk
Kagi'nin Dini'nde aslında herkes eşittir ve hiç kimsenin hiç kimseye bir üstünlüğü yoktur fakat her insani yapı gibi kendi içinde «eşitler arasında birinci»'sini doğal olarak yaratmıştır. Bu "birinci" ve şu anlık var olan makamlar şunlardır;
Fâni
Her bir Utari'nin örgütsel olarak taşıdığı ilk ve her ne olursa olsun en başta taşıdığı unvandır. Zira Bâtıl olan bu Dünya'da var olan her şey gibi onlar da fânidir. Bir Utari bu gerçekliği hiçbir zaman unutmamalı ve hiçbir unvanını bu unvandan ileri koymamalıdır. Utariler her ne kadar bu unvana sarılsa da örgütten bağımsız olarak bütün insanlar için de kullandıkları bir tanımdır.
Sâki
Çayhanenin sorumlusu olan kişidir. Diğer Utarilerin aksine çayhaneyi asla terk etmez ve postnişinlik görevi görür. Sâki, hem fiziksel hem sembolik anlamda çay sunar. Bu çay, yalnızca susuzluğu gidermek için değil; sohbetin, fikrin, yolun aktarımını sağlamak içindir. Sâkiler «Çay»'ı kime sunacağını iyi tartmalıdır. Bu yüzden örgütün sayısal olarak büyümesi ve bu büyümenin örgütün ilkelerine uygun şekilde gerçekleşmesinin sorumluluğu Sâki'dedir. Yeni gelenlerin İmece’yi anlaması ve yolun eşiğine varması için gönüllü rehberlik ederler. Bir anlamda ‘ilk karşılaşma’nın hikmetli yüzüdürler. Nanmin Çayhanesi'nin şu anki Sâki'si örgüte Kagi'yi hiç görmeden katılanlardan "Hotaka" isimli bir Amegakurelidir.
Tâlip
Fâni'nin «Çay»'ı içmesi ile kabul ettiği unvandır. Buna göre artık «İmece İtikadı»'na dahil olmayı "talep etmiş" olur. Sohbetlere dahil edilir fakat mecliste oy hakkı yoktur. «Ayat-ı Beyan» kendisine direkt olarak sunulmaz. Taliplik bir taklitçilik halidir. Buna göre kendisine bir Mürşid tayin edilir. Talip ile Mürşid arasında bir "biat ve mübayaa" hukuku gerçekleşir. Böylelikle Talip kendisini -Hakk'tan olan- Hakkani Mürşid'e satmış olur. Kendi hakkındaki tasarruf hakkını devrederek "köle/abd" olur. Böylelike Tâlip, Mürşid'in dediklerini -ne kadar saçma olsa bile- harfiyen yerine getirmek zorunda olur. Bu durum ancak «Chawan'ın Yedi İlkesi»'ne ters düşen durumlarda geçersizdir. Talip, Mürşid'inden bir haftadan fazla ayrı kalmamalıdır. Ayrı olduğu zamanlarda neler yaptığını da daima Mürşid'ine aktarmak zorundadır. Tâliplik sürecinin ne kadar süreceği belirsizdir. Mürşid -Zahir'in de onayıyla- Tâlip'i tam anlamıyla Utariliğe kabul edeceği zaman ona yedi adet emanet verir. Bunlar: Chawan, Haori, Hashi, Yelpaze, İp, Tahta Kutu ve isminin yazılı olduğu bir adet mühürdür. -Bu rapor yazılırken "Efude" ismi ile beraber unvana sahip olduğumu belirtmek isterim.
Mürşid
Zahir tarafından Utariler arasından seçilen örneklik makamıdır. Talip'e Utariliği ve Yui İtikadı'nı öğretmekle görevlidir. Mürşid, Talip'in sahibi olur ve onu Yui usulüne göre işlere koşar. Mürşid, Talip'ini bir haftadan fazla görmemezlik edemez. Buna karşın Mürşid de Zahir'e karşı aynı sorumluluğa sahip olur ve buluşmalarında Talip'e neler yaptırdıklarını, kendisinin neler yaptığını anlatmakla görevlidir. Mürşid'in birden fazla Talip'i olabilir ancak bu sayı genelde üçü geçmez. Bu hususta klasik Genin-Jounin sistemi taklit edilir.
-Bu rapor yazılırken benim yani "Efude"nin mürşidi "Ren" isimli bir boyacıdır.
Dâ'i
Bir Dâ’î, Utariliği halka anlatmakla yükümlüdür; fakat bu görev, bir misyonerlik değil, bir iz bırakma çabasıdır. Dâ’î, Batıl Yurt’ta yaşar, orada işler yapar, sorular sorar, gerekirse bir şeyler için kavga eder fakat asla doğrudan bir «hakikat iddiası» ile konuşmaz. Onun daveti eylemiyle, suskunluğuyla ve davranışıyla olur. Dâ’î; seyyah, çilekeş ve kimi zaman yalnız bir figürdür. Dâ'i olmak her bir Utari'nin içten içe istediği bir şeydir fakat Dâ'ilik; belagat ve ketumluğunun test edilmesinden sonra Zâhirî'nin vereceği bir "Hüccet" ile ulaşılan bir mertebedir. Hüccet alan Dâ'i, İmece işlerinden muaf olur. Çayhaneden uzun süre ayrı kalabilir fakat Zahir'den -Kagi'nin İmece'yi açıp yok olduğu güne kadar geçen süreyi imleyerek- 510 günden fazla ayrı kalmamalıdır. Dâ'i olanlara Zâhir tarafından bir adet Anahtar (Kagi - 鍵) verilir. Dâ'i'nin bunu daima boynunda taşıması beklenir.. Bu anahtar Nanmin - İmece Çayhanesi'nin kilidine uygun olsa da -tecrübe ile sabit olmak üzere- içsel bir sır olarak aktarılan Fuinnjutsu mühürleri olmaksızın kilidi açmaz.
Zâhir
Çayhanenin «İlkler Arasında Birincisi»'dir. Sâki çayhanede olanları, Dâ'iler ise sokakta olanları ona anlatır ve o da bu duydukları ile bazı kararları yürürlüğe koyar fakat tam olarak bir hüküm koyucu değildir. Zira hüküm koyma işi bütün Fânilerin onayıyla gerçekleşebilen bir durumdur. Zahirî kestikleri odunun nereye yollanacağını, öğütülen unun nerede muhafaza edileceğini danışmaksızın belirleyebilir ancak örneğin -Hakk ve Batıl Yurt kavramlarının ortaya çıkmasına sebep olan- "Hakk nerede başlar nerede biter? " gibi bir soru gelirse bir ictihad toplantısı yapılır ve bu hususta alınacak karar bütün Fânilerin ikna olduğu, uzlaştığı bir sonuçla hükme varılmalı ve retorikleri bu yönde bir ağız birliği yapmalıdır. Nanmin Çayhanesi'nin Zâhirî'si, eskiden Ateş Rahibi olan ve sonraları tapınağı terk ettiği bildirilen Suzu isimli keşiştir.
Bâtın
Sembolik bir makamdır ve aslında Chawan'ı yani Kagi'yi işaret eder. İsmen kullanılır ve kendisinin «Gayb»'a gidip "Mui" halinde olduğunu ve ancak Utarilerin yozlaşması veya çok zor durumlarında "toparlamak üzere" geri geleceğine inanılır. Eski üyeler -ilk üyelerden bir kaçı Kagi'nin gerçek kimliğini ve hatta bingo kitabında olduğunu bilmesine rağmen- bu makamın sembolik olduğunu bilir ancak onlar da böyle bir makam ve şahsı gerçekten varmış gibi ululamaya devam eder.
Uluslarımızın askeri tarihi, esasen iki temel kavram üzerinde inşa edildi: Samuraylık ve Shinobilik.
Samuraylık, "onur" üzerine temellendirilmişti; ancak gerçekte, bireylerin kişisel çıkarlarını öncelediği bir dönemin ürünüydü. Samuraylar, belirli bir aileye sadakat bildirir; fakat bu bağlılık, çıkarlarıyla çatışana dek sürerdi.
Bu sadakat biçimi kişisel itibarla sınırlıydı. Aidiyet, soy temelli tanımlanıyor ve çoğunlukla hanedan çıkarlarıyla sınırlı bir etik zemin üzerinde işliyordu. Samuraylık, halk için değil; soylu sınıfların güvenliği için örgütlenmiş bir yapıydı. Bu yüzden toplumsal hayale ya da ortak bir ufka hizmet etmedi; bireyin sınırlarını aşan bir tahayyül üretmeyi başaramadı.
Shinobilik ise, Shodaime-sama’nın Konohagakure Devrimi ve savaşın doğasındaki dönüşümle ortaya çıktı. Açık çatışmaların yerini bilgi temelli operasyonların almasıyla birlikte, bireysel sadakatten çok kolektif görev disiplini önem kazandı. Shinobiler doğdukları köylere bağlıydılar; görev uğruna yaşamlarını dahi feda etmekten çekinmezlerdi. Bu sistem, samuraylıktan farklı olarak, bireyin değil; yapının, yani köyün merkezde olduğu bir sadakat anlayışı geliştirdi.
Ancak shinobilik, bireyi aşabilse de herkesi kuşatacak bir yapı kuramadı. Beş Büyük Ulus ve sayısız küçük ülke varlığını hâlâ sürdürüyor. Yirmi yıllık birlik ve barış ortamına rağmen bu bölünmüşlük hâli değişmedi.
Belki yalnızca kuruntuya kapılıyorum. Belki kendimce bir örüntü var sanıyorum. Fakat bu satırları yazarken bir müjde mi veriyorum, yoksa yaklaşan bir kıyametin işaretini mi bildiriyorum, kestiremiyorum.
Yine de bir konuda şüphem yok: Samuraylık ve Shinobilik’in yanına artık üçüncü bir kavram ekleniyor: Utarilik.
Utariler ne geçmişin efendilerini ne de bugünün gölgede kalmış Daimyōlarını önemsiyor. Bir aileye, yapıya ya da ulusa sadakat sunmuyorlar. Sadakatlerini elle tutulamayan, parmakla gösterilemeyen bir tanıklığa sunuyorlar — ve bu tanıklığa içtenlikle inanıyorlar.
Utariler bir kimlik taşımayı reddediyor. Kendilerinin iyiliği için başkalarına zarar vermeyi ahlaken kabul etmiyorlar. Onlar için esas olan, sabit bir niyet hâlini sürdürebilmek. Konuşmaktan çok dinlemeyi, savaşmaktan çok anlamayı, yapmaktan çok yapmamayı seçiyorlar. Bunu bir zayıflık değil, bilinçli bir çekiliş olarak tanımlıyorlar.
Kendi güçsüzlüklerinin farkındalar, fakat buna rağmen küstahça sorular sormaktan geri durmuyorlar. Bir halkı bir arada tutan ortak düşmanı, ortak sınırı ya da ortak tarihi inkâr etmiyorlar; fakat bu kavramların kutsallığını sorguluyorlar. Onlara göre önemli olan bir kimliğin nerede başladığı değil, nerede çözülmeye başladığıdır. Bu yüzden İmece’de ulusun adı silinir; yerini sorular alır. «Biz kimiz?» sorusu, yavaşça «Biz niçiniz?»e dönüşür.
Kagi, büyük ihtimalle savaştan sonra Kaguya’yı açıkça ululayan ilk kişidir. Farklılıklarımızı silip bizi tek tipleştirmekten —yani «Zetsu»'laştırmaktan— yana açıkça konuşan ilk figürdür. Bu raporu yazarken, sahip olduğum unvan ve konum gereği, bu fikirleri "sapkınlık" olarak nitelemek zorundayım. Fakat yine de şunu soruyorum kendime:
Yirmi yıldır süren Shinobi Birliği kimlik farklılıklarına gerçek bir çözüm getiremediğine göre,
ulustan öteye geçen kapsamlı bir tanıma geçişin gerçekleşemediği ve gerçekleşemeyeceği apaçık ortadayken, ve samuraylık bir noktada nasıl tıkandıysa, shinobilik de bugün aynı çıkmaza sürükleniyorsa — Utarilerin sorularını susturmak gerçekten mümkün mü?
Yirmi yıldır barış düzeni olarak isimlendirdiğimiz bu dönemde dahi halen daha onlarca insan bir avuç pirince muhtaç kalıyor, öldürüyor ve öldürülüyor ise Utarilerin susması, bu “sapkınlıklarının” yalanlanması gerçekten mümkün mü?
Açıkça Kaguya’yı öven bu yeni güruhu nasıl susturacağız? Savaş devam ederken Shinobiliğin barış getirdiğini nasıl savunacağız?
Ve eğer bir gün savaş gerçekten sona ererse — Shinobiler, o barış içinde kendi meşruiyetlerini nasıl sürdürecek?
Daha önemli olmak üzere, ne kadar kudretli olursak olalım, ne kadar kuvvetli olursak olalım — Savaşmayan bir düşmana karşı nasıl galip geliriz?
Profil
Güç: E - Rank
Çeviklik: C - Rank
Potansiyel: E+ - Rank
Kondisyon: B - Rank
Zihin: B - Rank
Varlık: B+ - Rank
Beceri Listesi [Güç] Atletizm: F
[Çeviklik] Akrobasi: E
[Çeviklik] El Hassasiyeti: F
[Çeviklik] Saklanma: F
[Kondisyon] Form: F
[Potansiyel] Ninshuu: D
[Varlık] Aldatma: F
[Varlık] Empati: B
[Varlık] Sosyalleşme: C
[Zeka] Farkındalık: F
[Zeka] İzcilik: F
[Zeka] Bilim: F
Mühürleme Sanatı (B Rank) Mühürleme Sanatı Dalı: Obje Boyut Sınırı Arttırma
Mühürleme Sanatı Dalı: Obje Üstüne Obje Mühürleme
Mühürleme Sanatı Dalı: Obje Üstüne Enerji Mühürleme
Mühürleme Sanatı Dalı: Boş Mühür Oluşturma
Mühürleme Sanatı Dalı: Mühürlenen Enerjiyi Arttırma