[Okawa Ringo] Boşluğun Ortasında
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Okawa Ringo] Boşluğun Ortasında
Shijo seni sakince dinliyor. Sorduğu sorudan fazlasını almış olmasına karşılık ondan negatif bir tepki beklemek doğal olurdu. Mesela, hafif bi tebessüm etse ve bakışlarını kaçırsa çok normal karşılanırdı. Ya da "Hı hı." diye geçiştirse. En kötü ihtimal "Neyse." deyip konuyu kapatsa. Fakat bunları yapmıyor Shijo. Sen kaynayan bir su gibi kabından taşarken Shijo sadece dinliyor ve seni izlemeye devam ediyor. Seni bakışlarını kapıya çevirsen de onun gözleri senden ayrılmıyor.
Lafların bittiğinde ortamı bir sessizlik kaplıyor. Hafif bir yel esiyor ve saçların dalgalanıyor, ardından rüzgâr duruyor. Kısa bir süre devam eden sessizliğe gömülüp kahvenin son yudumunu tüketiyorsun. Ardından cam bardakla bakışıyorsun. Shijo'nun konuşması ile sessizlik kesiliyor.
"Buradasın çünkü istenmiyorsun Ringo. Ben de istenmiyorum. Ginbushi'nin de istenmediğinde haklısın. Bu yüzden sorgulanmıyor ortada olmayışı." Kısa bir sessizliğin ardından lafı sana bırakmadan tekrar konuşmaya başlıyor. "Geri dönmediği konusunda şüphelerim var Ringo." diyor. "Ginbushi'yi tanıyorsun. Bir mektup ile ortadan kaybolur mu sence? Öylece? Herşeyi bırakıp? Bizi, köyü, herşeyi." diyor. Bunu söylerken çok hafif celallendiğini görüyorsun ancak istifini bozmuyor. Kolları hâlâ önünde kavuşuk durumda.
Gözlerini anlık senden kaçırıyor, sonra bakışlarınız kenetlendiğinde sakin bir soğuklukla "Bilsek fena olmazdı evet, ancak sana sunulan gerçekliği neden bu kadar hızlı kabul ettin, onu da ben anlamıyorum. Ne ara bu kartalın pençelerini körelttiler?" diyor.
Lafların bittiğinde ortamı bir sessizlik kaplıyor. Hafif bir yel esiyor ve saçların dalgalanıyor, ardından rüzgâr duruyor. Kısa bir süre devam eden sessizliğe gömülüp kahvenin son yudumunu tüketiyorsun. Ardından cam bardakla bakışıyorsun. Shijo'nun konuşması ile sessizlik kesiliyor.
"Buradasın çünkü istenmiyorsun Ringo. Ben de istenmiyorum. Ginbushi'nin de istenmediğinde haklısın. Bu yüzden sorgulanmıyor ortada olmayışı." Kısa bir sessizliğin ardından lafı sana bırakmadan tekrar konuşmaya başlıyor. "Geri dönmediği konusunda şüphelerim var Ringo." diyor. "Ginbushi'yi tanıyorsun. Bir mektup ile ortadan kaybolur mu sence? Öylece? Herşeyi bırakıp? Bizi, köyü, herşeyi." diyor. Bunu söylerken çok hafif celallendiğini görüyorsun ancak istifini bozmuyor. Kolları hâlâ önünde kavuşuk durumda.
Gözlerini anlık senden kaçırıyor, sonra bakışlarınız kenetlendiğinde sakin bir soğuklukla "Bilsek fena olmazdı evet, ancak sana sunulan gerçekliği neden bu kadar hızlı kabul ettin, onu da ben anlamıyorum. Ne ara bu kartalın pençelerini körelttiler?" diyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Okawa Ringo
- Ishigakure
- Posts: 309
- Joined: February 25th, 2019, 1:04 am
Re: [Okawa Ringo] Boşluğun Ortasında
Tüm sözleri bittiğinde, kendisini dinlemişti kısa sürelik. Aklındaki şeyler gerçekten bunlar mıydı? Böyle mi düşünüyordu... Böyle mi olsun istiyordu? Ya da bundan sonrası için böyle olsun istiyordu, bilinmez. Kendisi dahi bunları düşünmekten imtina ediyordu. Zira ne kadar takılırsa takılsın, bir sonuca varamıyordu. Ringo eylem adamıydı. Düşünerek bir yere varabilecek, çıkarımlar yapıp ipuçları peşinde koşabilecek birisi değildi. Ancak Shijo, ona göre bir şeyleri sorgulamayı daha doğru yapan, daha dikkatli birisiydi. Nitekim, doğru soruları sormayı biliyordu.
Hiç bir şey bilmediği halde, ona fazlasıyla yardımcı olabildiğini umuyordu. Zira bildiklerinden ziyade, düşüncelerini aktarmıştı. Hislerini, tam anlamıyla olmasa bile az buçuk ifade edebilmişti. Shijo ise düşündüğünden daha dikkatliydi. Ringo'nun ağzından çıkan her söz, Shijo için sanki o an dinleyebileceği en önemli kelammış gibi gelmişti ona. Dikkatle dinlemiş, gözlerini asla ondan ayırmamıştı. Sessizlik, minik kulübeyi bir battaniye gibi sararken, esen yel saçlarını dans ettirmişti. Kahvesinin sonuna gelmişti. Bir tane daha içmezdi muhtemelen. Boş bardakla göz göze geldiği esnada, Shijo söz almıştı.
Sözleri kendi fikirlerini doğruluyor gibiydi. Buraya geliş sebebinin altında basit bir ziyaret yoktu. Bir arayıştaydı. Zira, Ringo ile ortak yanları, ortak bir kaderi doğurmuştu. Ringo bu durumdan buruk bir memnuniyet duysa dahi, duymamayı tercih ederdi. Shijo'nun tüm parlak kariyerine karşın, benzer durumda oluşu onu üzmüştü ziyadesiyle. Ayrıca, Ginbushi'ye tek bel bağlayan, umut biriktiren de kendisi değildi. Ringo ortak kadere ve ortak akla inanıyordu. O sebeple Shijo'nun sözleri onun için dalga geçilecek, umursanmayacak basit kelamlar oluvermekten çıkıyordu. Her zamanki gibi değildi o yüzden. Yüzündeki ciddiyet ifadesi katlanarak arttı. Shijo'nun son sözlerinin ardından ise bu ifade bir miktar sertleşti. Kendisine her gün sorduğu o sonu gelmez soruyu, farklı bir şekilde o sormuştu. Ringo ise uzunca bir süre, bakmıştı gözlerine. Düşünmeden, konuşmadan.
Sahi... Neden pençeleri bu denli körelmişti?
Gerçekten... Kabul etmiş miydi? Bir gün dahi, bunun muhasebesini yapmadan geçmemişti. O kapıyı açtığı her sabah, burada dikildiği her gün. Ömrünün cehennemini altı ay gibi kısa bir sürede yaşayıvermişti. Ancak bazen yapamıyordu, bazı yerlere varamıyordu. Köyüne, köyünün başındaki zat kim olursa olsun onlara; asla kin besleyemiyordu. Halbuki, haksızlığın daniskası kendi hayatının elinden kayıp gidişi ortadaydı. Neleri kaybettiğini düşündüğünde, öfkeden deliye dönüyordu. Ancak hayal kırıklığı ile yaşamak yersizdi. Verdiği sözler, koyulacağı yollar vardı. Bunu o gün düşünmüştü. O çakıl taşını masadan aldığında, bir söz vermişti.
"Kabul mü ettim... Oradan bakınca böyle gözüküyor değil mi? Fena durumdayım gerçekten. Nasıl tarif edebilirsin ki bunu, üzücü diyelim... Öyle mi demek istedin Senpai? Yok. Sanırım daha farklı. Mesela... Acınası."
Gözlerini kesiştirdiği shinobiden tek saniye dahi ayırmadı. Kırpmadı. Beton bir sütun gibi sabitti. Devam etti.
"Benden nelerin alındığını biliyor musun? Sadece evim, işim, düzenim değil. Bir gün dahi bunları düşünmedim. Benden alınan şey, çok daha fazlasıydı. Merak ediyorsan Senpai, hayal kırıklığıyla baş etmek çok kolay. Öfke. Beni ayakta tutan şey öfke. Ama kime, neye?"
Son cümlelerinden yansıyan şeyin açıkça "sitem" olduğu besbelliydi. Hiç bir şey bilmemesine rağmen, öfkesini içinde kavurmak, soğutmak, tekrar kavurmak ve tekrar soğutmak zorundaydı. Zira bu öfke nereye yönelecekti, bilmiyordu.
"Makul olmaya çalışıyorum sadece. Elimde sadece öfkem var. Başka bir şeyim yok. Bildiğim, yanıldığıma yetmiyor. Sadece bekliyorum. Berbat bir karar vermemek için, her şeyi daha da berbat bir hale getirmemek için."
Çünkü tek başınaydı. Onu kim anlayabilirdi, kim bilebilirdi içindeki yangını. Şu ana dek.
Hiç bir şey bilmediği halde, ona fazlasıyla yardımcı olabildiğini umuyordu. Zira bildiklerinden ziyade, düşüncelerini aktarmıştı. Hislerini, tam anlamıyla olmasa bile az buçuk ifade edebilmişti. Shijo ise düşündüğünden daha dikkatliydi. Ringo'nun ağzından çıkan her söz, Shijo için sanki o an dinleyebileceği en önemli kelammış gibi gelmişti ona. Dikkatle dinlemiş, gözlerini asla ondan ayırmamıştı. Sessizlik, minik kulübeyi bir battaniye gibi sararken, esen yel saçlarını dans ettirmişti. Kahvesinin sonuna gelmişti. Bir tane daha içmezdi muhtemelen. Boş bardakla göz göze geldiği esnada, Shijo söz almıştı.
Sözleri kendi fikirlerini doğruluyor gibiydi. Buraya geliş sebebinin altında basit bir ziyaret yoktu. Bir arayıştaydı. Zira, Ringo ile ortak yanları, ortak bir kaderi doğurmuştu. Ringo bu durumdan buruk bir memnuniyet duysa dahi, duymamayı tercih ederdi. Shijo'nun tüm parlak kariyerine karşın, benzer durumda oluşu onu üzmüştü ziyadesiyle. Ayrıca, Ginbushi'ye tek bel bağlayan, umut biriktiren de kendisi değildi. Ringo ortak kadere ve ortak akla inanıyordu. O sebeple Shijo'nun sözleri onun için dalga geçilecek, umursanmayacak basit kelamlar oluvermekten çıkıyordu. Her zamanki gibi değildi o yüzden. Yüzündeki ciddiyet ifadesi katlanarak arttı. Shijo'nun son sözlerinin ardından ise bu ifade bir miktar sertleşti. Kendisine her gün sorduğu o sonu gelmez soruyu, farklı bir şekilde o sormuştu. Ringo ise uzunca bir süre, bakmıştı gözlerine. Düşünmeden, konuşmadan.
Sahi... Neden pençeleri bu denli körelmişti?
Gerçekten... Kabul etmiş miydi? Bir gün dahi, bunun muhasebesini yapmadan geçmemişti. O kapıyı açtığı her sabah, burada dikildiği her gün. Ömrünün cehennemini altı ay gibi kısa bir sürede yaşayıvermişti. Ancak bazen yapamıyordu, bazı yerlere varamıyordu. Köyüne, köyünün başındaki zat kim olursa olsun onlara; asla kin besleyemiyordu. Halbuki, haksızlığın daniskası kendi hayatının elinden kayıp gidişi ortadaydı. Neleri kaybettiğini düşündüğünde, öfkeden deliye dönüyordu. Ancak hayal kırıklığı ile yaşamak yersizdi. Verdiği sözler, koyulacağı yollar vardı. Bunu o gün düşünmüştü. O çakıl taşını masadan aldığında, bir söz vermişti.
"Kabul mü ettim... Oradan bakınca böyle gözüküyor değil mi? Fena durumdayım gerçekten. Nasıl tarif edebilirsin ki bunu, üzücü diyelim... Öyle mi demek istedin Senpai? Yok. Sanırım daha farklı. Mesela... Acınası."
Gözlerini kesiştirdiği shinobiden tek saniye dahi ayırmadı. Kırpmadı. Beton bir sütun gibi sabitti. Devam etti.
"Benden nelerin alındığını biliyor musun? Sadece evim, işim, düzenim değil. Bir gün dahi bunları düşünmedim. Benden alınan şey, çok daha fazlasıydı. Merak ediyorsan Senpai, hayal kırıklığıyla baş etmek çok kolay. Öfke. Beni ayakta tutan şey öfke. Ama kime, neye?"
Son cümlelerinden yansıyan şeyin açıkça "sitem" olduğu besbelliydi. Hiç bir şey bilmemesine rağmen, öfkesini içinde kavurmak, soğutmak, tekrar kavurmak ve tekrar soğutmak zorundaydı. Zira bu öfke nereye yönelecekti, bilmiyordu.
"Makul olmaya çalışıyorum sadece. Elimde sadece öfkem var. Başka bir şeyim yok. Bildiğim, yanıldığıma yetmiyor. Sadece bekliyorum. Berbat bir karar vermemek için, her şeyi daha da berbat bir hale getirmemek için."
Çünkü tek başınaydı. Onu kim anlayabilirdi, kim bilebilirdi içindeki yangını. Şu ana dek.

- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Okawa Ringo] Boşluğun Ortasında
"Bak." diyor Shijo, yaslandığı kapı eşiğinden ayrılmıyor ancak ağırlığını diğer ayağına vererek hafifçe duruşunu değiştiriyor. Biraz da sana doğru yaklaşıyor, yarım adım kadar. Ardından lafına devam ediyor. "Ne yaşadın, bilmiyorum. Fakat seni anlayabiliyorum. Dışarıdan iyi görünüyorsun ancak enkazdan farksızsın Ringo. Ben de benzer durumdayım." İç geçiriyor ve laflarına devam ediyor. "Cevaplar Asakura Geçidi'nde değil Ringo. Ginbushi'de. Onu bulmalıyız. Derinde bir şeyler olduğunu düşünüyorum. Bizi iyi günler beklemiyor." Son sözlerini biraz kısık sesle söylüyor ve aynı kısıklıkta devam ediyor. "İstersen burada kal. Seçimine saygı duyarım. Ama yardımına ihtiyacım var Ringo. Ginbushi'yi bulmamız lazım."
Ara ara geçide göz atıyorsun. Geçişler neredeyse tamamlanmış gibi, sabah biriken kuyruktan çok az araba kalmış. Muhtemelen birazdan bitecek, ancak öğle vakti tekrar bir artış olacağını tahmin ediyorsun. Özellikle Asakura kasabasından öğle vakti çıkış yapan tüccarların geçidi bir kaç sefer kilit etmişlikleri var. O noktada biraz senin de devreye girmen gekecek gibi görünüyor. Geçidin asil ve sadık koruyucusu olarak görevini doğru ve düzgün yaparsan Kaya Ülkesi'nin ticari akışını sağlamış olacaksınız. Akşam yatağa girdiğinde de görevini yerine getirmenin verdiği keyif ve tatmin ile uyuyacaksın.
Basit ve tatminkâr bir hayat. Mikoto'nun alın terini sildiğini görüyorsun son belgeyi de onayladığında. Bir başka shinobi ile el çakıyorlar ve aralarında gülüşüyorlar.
"Ne diyorsun?" diyor Shijo ve beklentili bakışlarla çehreni izliyor.
Ara ara geçide göz atıyorsun. Geçişler neredeyse tamamlanmış gibi, sabah biriken kuyruktan çok az araba kalmış. Muhtemelen birazdan bitecek, ancak öğle vakti tekrar bir artış olacağını tahmin ediyorsun. Özellikle Asakura kasabasından öğle vakti çıkış yapan tüccarların geçidi bir kaç sefer kilit etmişlikleri var. O noktada biraz senin de devreye girmen gekecek gibi görünüyor. Geçidin asil ve sadık koruyucusu olarak görevini doğru ve düzgün yaparsan Kaya Ülkesi'nin ticari akışını sağlamış olacaksınız. Akşam yatağa girdiğinde de görevini yerine getirmenin verdiği keyif ve tatmin ile uyuyacaksın.
Basit ve tatminkâr bir hayat. Mikoto'nun alın terini sildiğini görüyorsun son belgeyi de onayladığında. Bir başka shinobi ile el çakıyorlar ve aralarında gülüşüyorlar.
"Ne diyorsun?" diyor Shijo ve beklentili bakışlarla çehreni izliyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Okawa Ringo
- Ishigakure
- Posts: 309
- Joined: February 25th, 2019, 1:04 am
Re: [Okawa Ringo] Boşluğun Ortasında
Shijo'yu dinlediği esnada, onun yaşadıklarından bir kaç enstantane geldi aklına. Zor şeyler atlatmıştı. Hala durup düşündüğünde, boğazına yumru gibi takılacak türden. Shijo ile paylaşacakları şimdiden sınırlıydı. İhtimaller üzerinden hareket edeceklerdi, bu da belliydi. Önünde yine kendisine ait olmayacak türden bir seçim vardı. Yine o ses. Karanlıkta, aydınlıkta. Fark etmiyordu. O ses, bir şekilde ruhuna işlemişti artık. Kayanın iradesi.
Bu karar ona ait değildi. Esasen, verilecek bir karar dahi yoktu.
Shijo'nun son sözlerinden sonra gözünü pencereye dikti. Geçitte neler olup bittiğine kısacık göz attı. Arabaları bir hayli eritmişlerdi. Ancak öğleden sonra Asakura'dan gelecek bir kaç kafile olacağını tahmin edebiliyordu. Bazen öylesine doluşurlardı ki, felç olurdu geçit. Bununla uğraşmak bir yana, tüccarların sorunları da bitmiyordu. Bu görevi kendine has üslubuyla "kıç ağrısı" olarak tanımlasa da, Kaya'nın can damarıydı. Ticaretin sağlıklı biçimde akması için, buranın işlemesi gerekiyordu. Tam o an, Mikoto'yu gördü. Sevinçli, yorgun ama mutluydu. Buraya ait hissediyor olsa gerek. Bunun bilincindeydi. Ringo ise içindeki kıpırtıyı bir an olsun durduramamıştı.
Shijo ile tekrar kesişti gözleri. Cevaplar Asakura geçidinde değildi, doğru. Belki Shijo'dan fazlasını biliyor olabilirdi. Belki, bilmese de; en azından ilk nereye bakması gerektiğini kestirebilirdi. Ancak bunun için Shijo'ya güvenmesi gerekiyordu. Onun Ginbushi ve Juzo ile ne derece arasının iyi olduğunu biliyordu. Bununla birlikte gözden çıkarılışı, hayra alamet değildi. Bir konuda ise haklıydı. Onları iyi günler değil, kaos dolu günler bekliyordu.
Ne yazık ki, Ringo'nun bununla bir problemi yoktu.
Gülümsedi. Shijo'ya doğru bir adım attı. Gözden çıkarılışları ile ilgili fikrini söyleyecekti, basitçe. Bu istenmemekten fazlasıydı. Ringo'nun Çakıllarda geçirdiği günler, bir şekilde köyün bazı şeylerin işleyişini nasıl daha pratik hale getirdiği ile ilgili deneyimleri ona sunmuştu. Bildikleri, bilmediklerinin kat be kat fazlası iken, paranoyakça düşünmek yersizdi. Her zaman düşündüğü ihtimalin gerçeklik payı vardı. O yüzden, bir fikir ne kadar kuvvetli ise, ona gerçeğin ta kendisiymişcesine muamele yapmak en risksiz yoldu.
"İstenmemek biraz fazla olmuş olabilir. Kontrol edilmek, sindirilmek daha doğru olur. Buradan bir günde yüzlerce tüccar geçiyor. İçlerinden birisi muhakkak ki çantasında Ishigakure alınbandı taşıyor. Bir çift dikkatli göz. Geliyor, geçiyor, akşama doğru raporunu yazıyor ve o rapor günün sonunda Chou binasında bekleyen kağıt yığınlarının arasına karışıyor."
Sözlerinden sonra kısa bir süre etrafına baktı düşünceli bir şekilde. Ardından biraz daha gülümsedi. Kötü bir vaziyete şapka çıkarırmışcasına.
"İstenmediğin sana net şekilde belli edildiyse, aynı durum senin için de geçerlidir Shijo-san. Muhtemelen isimlerimiz bir kez okunup, bir daha suratına bakılmayacak rulolardadır. Bu, ikimizin de dile getirmediği başka bir gerçek."
Ringo, bir sonraki sözlerine giriştiği esnada bununla alakalı bir problemi olmadığını belli edecekti. Aklındaki tek şey o gün maskesini bırakırken verdiği sözdü. Görevinin devam ettiğini biliyordu zira. Onu izleyen bir çift gözün, pek de önemi kalmıyordu günün sonunda.
"Ne mi diyorum... Cevabım belli. Aradığımız cevap ise burada değil, evet. Nerededir bilmiyorum. Ama nereden başlanacağını biliyor gibiyim."
Shijo'nun heyecanlanabileceğini tahmin etti. Ancak ihtimallerin ufaklığı, onları yeni bir hayal kırıklığına sürükleyebilirdi. En azından Ringo'nun kuruntuları yaşanmış öykülere dayanıyordu. Bir şekilde, kendisini oraya atmak için gün kollamıştı. Belki de, o günün geleceğini bilmek onu bu denli rahat hissettirmişti. Kısa bir es verdi.
"Minami. Buraya bakmak faydalı olabilir. Bir şey bulabilir miyiz emin değilim. Bulacağımız şey bir ipucundan ziyade, ipucunun kırıntısı da olsa... Denemeye değebilir."
Son sözlerinin ardından "kararı" ile ilgili bir şüphe bırakmadığını düşünüyordu Ringo. Çünkü, bir şekilde geçirdiği son bir kaç ayda orada yaptıklarını iyice düşünmüştü. Tüm bunların ardından bir noktada bıçak gibi kesilen operasyonlar, Ginbushi'nin ayrılışı ve kendini burada bulması. Hiç birisi tesadüf değildi. Adı gibi biliyordu, her iki adı gibi.
Bu karar ona ait değildi. Esasen, verilecek bir karar dahi yoktu.
Shijo'nun son sözlerinden sonra gözünü pencereye dikti. Geçitte neler olup bittiğine kısacık göz attı. Arabaları bir hayli eritmişlerdi. Ancak öğleden sonra Asakura'dan gelecek bir kaç kafile olacağını tahmin edebiliyordu. Bazen öylesine doluşurlardı ki, felç olurdu geçit. Bununla uğraşmak bir yana, tüccarların sorunları da bitmiyordu. Bu görevi kendine has üslubuyla "kıç ağrısı" olarak tanımlasa da, Kaya'nın can damarıydı. Ticaretin sağlıklı biçimde akması için, buranın işlemesi gerekiyordu. Tam o an, Mikoto'yu gördü. Sevinçli, yorgun ama mutluydu. Buraya ait hissediyor olsa gerek. Bunun bilincindeydi. Ringo ise içindeki kıpırtıyı bir an olsun durduramamıştı.
Shijo ile tekrar kesişti gözleri. Cevaplar Asakura geçidinde değildi, doğru. Belki Shijo'dan fazlasını biliyor olabilirdi. Belki, bilmese de; en azından ilk nereye bakması gerektiğini kestirebilirdi. Ancak bunun için Shijo'ya güvenmesi gerekiyordu. Onun Ginbushi ve Juzo ile ne derece arasının iyi olduğunu biliyordu. Bununla birlikte gözden çıkarılışı, hayra alamet değildi. Bir konuda ise haklıydı. Onları iyi günler değil, kaos dolu günler bekliyordu.
Ne yazık ki, Ringo'nun bununla bir problemi yoktu.
Gülümsedi. Shijo'ya doğru bir adım attı. Gözden çıkarılışları ile ilgili fikrini söyleyecekti, basitçe. Bu istenmemekten fazlasıydı. Ringo'nun Çakıllarda geçirdiği günler, bir şekilde köyün bazı şeylerin işleyişini nasıl daha pratik hale getirdiği ile ilgili deneyimleri ona sunmuştu. Bildikleri, bilmediklerinin kat be kat fazlası iken, paranoyakça düşünmek yersizdi. Her zaman düşündüğü ihtimalin gerçeklik payı vardı. O yüzden, bir fikir ne kadar kuvvetli ise, ona gerçeğin ta kendisiymişcesine muamele yapmak en risksiz yoldu.
"İstenmemek biraz fazla olmuş olabilir. Kontrol edilmek, sindirilmek daha doğru olur. Buradan bir günde yüzlerce tüccar geçiyor. İçlerinden birisi muhakkak ki çantasında Ishigakure alınbandı taşıyor. Bir çift dikkatli göz. Geliyor, geçiyor, akşama doğru raporunu yazıyor ve o rapor günün sonunda Chou binasında bekleyen kağıt yığınlarının arasına karışıyor."
Sözlerinden sonra kısa bir süre etrafına baktı düşünceli bir şekilde. Ardından biraz daha gülümsedi. Kötü bir vaziyete şapka çıkarırmışcasına.
"İstenmediğin sana net şekilde belli edildiyse, aynı durum senin için de geçerlidir Shijo-san. Muhtemelen isimlerimiz bir kez okunup, bir daha suratına bakılmayacak rulolardadır. Bu, ikimizin de dile getirmediği başka bir gerçek."
Ringo, bir sonraki sözlerine giriştiği esnada bununla alakalı bir problemi olmadığını belli edecekti. Aklındaki tek şey o gün maskesini bırakırken verdiği sözdü. Görevinin devam ettiğini biliyordu zira. Onu izleyen bir çift gözün, pek de önemi kalmıyordu günün sonunda.
"Ne mi diyorum... Cevabım belli. Aradığımız cevap ise burada değil, evet. Nerededir bilmiyorum. Ama nereden başlanacağını biliyor gibiyim."
Shijo'nun heyecanlanabileceğini tahmin etti. Ancak ihtimallerin ufaklığı, onları yeni bir hayal kırıklığına sürükleyebilirdi. En azından Ringo'nun kuruntuları yaşanmış öykülere dayanıyordu. Bir şekilde, kendisini oraya atmak için gün kollamıştı. Belki de, o günün geleceğini bilmek onu bu denli rahat hissettirmişti. Kısa bir es verdi.
"Minami. Buraya bakmak faydalı olabilir. Bir şey bulabilir miyiz emin değilim. Bulacağımız şey bir ipucundan ziyade, ipucunun kırıntısı da olsa... Denemeye değebilir."
Son sözlerinin ardından "kararı" ile ilgili bir şüphe bırakmadığını düşünüyordu Ringo. Çünkü, bir şekilde geçirdiği son bir kaç ayda orada yaptıklarını iyice düşünmüştü. Tüm bunların ardından bir noktada bıçak gibi kesilen operasyonlar, Ginbushi'nin ayrılışı ve kendini burada bulması. Hiç birisi tesadüf değildi. Adı gibi biliyordu, her iki adı gibi.

- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Okawa Ringo] Boşluğun Ortasında
Shijo sözlerinin tamamını dinliyor, ardından son cümlenle beraber hafif bir gülümseme ile sana karşılık veriyor. Aranızdaki kasvetli etkileşimin son bulması ile omuzlarından bir yük kalkmış gibi hissediyorsun. Shijo'nun da benzer hisler içerisinde olduğu verdiği derin nefesten anlaşılabiliyor.
Shijo lafa giriyor kısa bir sessizliğin ardından. "Detayları kaldığım yerde konuşalım. Minami neden aklına geldi bilmiyorum ama masaya yatırmakta fayda var. Benim de aklımda bir şeyler var, tartışırız. Asakura'da bir ev kiraladım, Sakamoto diye bir çiçekçi var, onun üstü." diyor. Bahsettiği yeri az çok biliyorsun, ana yola yakın bir yer.
Sonrasında tekrardan geçide gözlerini dikiyor. "Burayı ne yapacaksın? Öylece bırakıp gidebilecek misin?" diyor sana. Bu esnada yaslandığı yerden toparlanıyor ve kıyafetini düzeltiyor. Sen ise geçide dönüp bakıyorsun. Etrafta hiç bir at arabası kalmamış gibi. Shinobiler nöbetlerinde, Mikoto ise derin bir nefes vererek kulübeye doğru yürümeye başlıyor sakin adımlarla. Suratında anksiyeteden ziyade tatminkâr bir ifade var.
Shijo'ya bir şeyler söylüyor ya da söylemiyorsun, o bir şey diyemeden de Mikoto yanınıza varmış oluyor. "İşler şimdilik tamam gibi Ringo-san." diyor, ardından bakışlarını Shijo'ya çeviriyor. "Selamlar, Taneshige Mikoto. Gümrük Birimi." dedikten sonra elini uzatıyor. Sanki Shijo'yu tanımış ama tam olarak çıkaramamış gibi bir ifade var suratında. Shijo'nun bilinir sayılı Jounin'lerden olması sebebiyle bu çok garip bir durum değil. Shijo ise basitçe "Amemori Shijo." diyor ve elini sıkıyor. O esnada Mikoto'nun "hah!" gibisinden bir ifade ile gülümsediğini fark ediyorsun. Ardından tekrar anksiyeteye dönüşüyor ifadesi, "nasıl olur da onu tanıyamam?!" dermişçesine.
Shijo lafa giriyor kısa bir sessizliğin ardından. "Detayları kaldığım yerde konuşalım. Minami neden aklına geldi bilmiyorum ama masaya yatırmakta fayda var. Benim de aklımda bir şeyler var, tartışırız. Asakura'da bir ev kiraladım, Sakamoto diye bir çiçekçi var, onun üstü." diyor. Bahsettiği yeri az çok biliyorsun, ana yola yakın bir yer.
Sonrasında tekrardan geçide gözlerini dikiyor. "Burayı ne yapacaksın? Öylece bırakıp gidebilecek misin?" diyor sana. Bu esnada yaslandığı yerden toparlanıyor ve kıyafetini düzeltiyor. Sen ise geçide dönüp bakıyorsun. Etrafta hiç bir at arabası kalmamış gibi. Shinobiler nöbetlerinde, Mikoto ise derin bir nefes vererek kulübeye doğru yürümeye başlıyor sakin adımlarla. Suratında anksiyeteden ziyade tatminkâr bir ifade var.
Shijo'ya bir şeyler söylüyor ya da söylemiyorsun, o bir şey diyemeden de Mikoto yanınıza varmış oluyor. "İşler şimdilik tamam gibi Ringo-san." diyor, ardından bakışlarını Shijo'ya çeviriyor. "Selamlar, Taneshige Mikoto. Gümrük Birimi." dedikten sonra elini uzatıyor. Sanki Shijo'yu tanımış ama tam olarak çıkaramamış gibi bir ifade var suratında. Shijo'nun bilinir sayılı Jounin'lerden olması sebebiyle bu çok garip bir durum değil. Shijo ise basitçe "Amemori Shijo." diyor ve elini sıkıyor. O esnada Mikoto'nun "hah!" gibisinden bir ifade ile gülümsediğini fark ediyorsun. Ardından tekrar anksiyeteye dönüşüyor ifadesi, "nasıl olur da onu tanıyamam?!" dermişçesine.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Okawa Ringo
- Ishigakure
- Posts: 309
- Joined: February 25th, 2019, 1:04 am
Re: [Okawa Ringo] Boşluğun Ortasında
Son sözlerinin ardından Shijo'nun bir nebze dahi olsa rahatladığını hissetmişti. Buraya geldiği andan itibaren birbirlerini tarttıklarının bilincindeydi. Zira Ringo, yeni yönetimin ve yeni köy sisteminin içerisinde açıkça yer almayan bir shinobi olarak, Shijo'nun ona bir yem attığını, bir kalite kontrol sürecinden geçirildiğini düşünmüştü anlık olarak. En azından tanıdığı Shijo'nun bu tarz bir durum içerisinde yer alma ihtimalinin düşük oluşu, buraya kadar gelip onu bulma zahmetine girişmesi biraz olsun ona güven aşılamıştı. Şu anlık ona tam olarak güveniyor muydu, bilmiyordu. Ancak güvenebilirdi. Tamamen güvenmeyebilirdi de. Bunu ona belli etmemeye çalışıp, aksiyon alırsa; ters teperdi. Zira Ringo bu işlerde iyi değildi. Muhakkak niyetini belli ederdi. Ancak olduğu gibi görünürse, tedirginliğini fazla kaynatmadan, sistematik bir süreç izlerse bir noktada Shijo'nun gerçek niyetini sezebilirdi.
Shijo, burada bir yer kiraladığından bahsetmişti. Detayları orada konuşmak üzere onu da davet ediyordu. Bunun ilk etapta bir düzenek, tertip olup olmadığını düşünmesi gerekiyordu. Shijo'ya körü körüne güvenmek tam anlamıyla aptallıktı. Ne kadar sevdiği ve güvendiği birisi olsa dahi, yaşadıkları sıradışı şeylerdi. En azından başına şu etapta bir şey gelmeyeceğini bildiğinden dolayı bunu kabul etmesinde bir sakınca yoktu. Söylediği mekanı da biliyordu. Ana yola oldukça yakındı, en azından iyi bildiği Asakura'da iyi bildiği bir konumdu.
Shijo gözlerini geçitten ayırmadan, düşünceli bir şekilde Ringo'nun aklında yeni yeni dolaşmaya başlamış tilkileri kış kışlamaya başlamıştı bile. Bir şekilde içindeki bu soruyu cevaplandırması gereken bir zaman dilimi gelecekti zaten. Doğaçlama yapmayı düşündü ama şu an yaşadıkları ve aldığı her karar esasen doğaçlamaydı. Bir şekilde mantıklı olmayı, sönük kalmayı düşünmüyor da değildi. Aklını geren ipler onu bırakmıyordu.
İçini yiyip bitiren bu gerginlik, artık taşmaya hazırdı.
Hep bunu beklemiş gibiydi. Hep bu günün gelişini bekliyordu. Bıkmıştı. Çekip gitmek bir yana dursun, bilinmezliğe karışmayı dahi dilediği anlar olmuştu. Sonunu düşünmek için artık çok geçti. Shijo'ya hayır diyerek onu buradan yolladığı her anı pişmanlıkla geçecekti. Aylar boyunca kendine gelemeyecekti. Dahası, işin ucunda Ginbushi vardı. Onu bulmak, görevini tamamlamak her şeyden önemliydi artık.
Kararını vermemişti. Kararı, onun için aldığı nefes gibi kesindi.
Tam bu sırada içeri Mikoto gelmişti. Suratındaki rahatlamayı görünce kendisi de rahatlamıştı. Çocuk işi iyi kotarmıştı. Ardından Shijo ile tanışma faslına girişmişlerdi. Shijo'nun kendisini tanıtmasının ardından anlık olarak afalladığını fark etmişti çocuğun. Biraz olsun streslenmiş gibiydi yine. Bir yandan komikti de. Öncelikle Mikoto'ya teşekkür ederek başladı söze Ringo.
"Harika. İyi iş başardınız Mikoto-kun. Gözüm arkada kalmayacak." dedikten sonra Mikoto'nun suratına baktı. Onun suratında anlamsız bir ifade görüp görmeyeceğini bilmiyordu. Anksiyetesinin katlanarak artabileceğini düşünmüştü. Lakin kısa süre sonra sözlerinin devamını getirecek ve kendisini açıklayacaktı.
"Merak etme... Kısa bir süreliğine kafa iznine çıkıyorum. Biliyorsun, pek izin kullanmadım geldiğimden beri. Yokluğumda buradaki yetkili sensin."
Son sözlerinin ardından çekmeceye elini atarak boş bir kağıt çıkarmıştı. Hatırladığı dilekçe formatında, izin dilekçesini yazdığı esnada konuşmaya devam etmişti.
"Geri dönüş tarihim kesin değil. Kalan bütün iznimi kullanırım muhtemelen. Kısa süre sonra dönmüş olurum ama. Ben yokken götü başı oynatmayın yeter."
Son sözlerinin ardından dilekçesine noktasını koymuştu. Kağıdı bir rulo haline getirdikten sonra masadan hızlıca bir kurdele kapıp onu bağlamıştı. Ardından rulo haline getirdiği kağıdı masaya bırakmıştı. Elbette bu tek yönlü bir gidiş biletiydi. Yapacakları araştırma, bir noktada başka bir araştırmayı doğuracaktı. Böylesine büyük bir konuda ne kadar gizli kalabilirlerdi? Dahası Ringo bir noktada muhakkak hoş karşılanmayacak yerlerde bulunabilir, bir şeyler öğrenebilirdi. Bu izin işinin vakit kazanmak haricinde pek bir numarası yoktu.
Muhtemelen bu kutuyu son görüşüydü.
Sol eliyle Mikoto'nun omzuna sertçe vurduktan sonra yüzüne gülümsedi. İçten, samimi bir gülümsemeydi bu. Genelde Ringo'dan pek beklenmeyecek türden. Ardından Amemori Shijo'ya doğru ilerlemeye başladı ve gözüyle kapıyı işaret etti. Yanından geçerek kapıyı açtı ve dışarı çıktı. Burada alması gereken hiç bir şeyi de yoktu. Çantaları yanındaydı. Shijo'nun mekanına gittikten sonra buradan ayrılma ihtimalleri doğarsa, bunu yapabilecek durumdaydı artık.
"Gidebiliriz, Senpai."
Shijo, burada bir yer kiraladığından bahsetmişti. Detayları orada konuşmak üzere onu da davet ediyordu. Bunun ilk etapta bir düzenek, tertip olup olmadığını düşünmesi gerekiyordu. Shijo'ya körü körüne güvenmek tam anlamıyla aptallıktı. Ne kadar sevdiği ve güvendiği birisi olsa dahi, yaşadıkları sıradışı şeylerdi. En azından başına şu etapta bir şey gelmeyeceğini bildiğinden dolayı bunu kabul etmesinde bir sakınca yoktu. Söylediği mekanı da biliyordu. Ana yola oldukça yakındı, en azından iyi bildiği Asakura'da iyi bildiği bir konumdu.
Shijo gözlerini geçitten ayırmadan, düşünceli bir şekilde Ringo'nun aklında yeni yeni dolaşmaya başlamış tilkileri kış kışlamaya başlamıştı bile. Bir şekilde içindeki bu soruyu cevaplandırması gereken bir zaman dilimi gelecekti zaten. Doğaçlama yapmayı düşündü ama şu an yaşadıkları ve aldığı her karar esasen doğaçlamaydı. Bir şekilde mantıklı olmayı, sönük kalmayı düşünmüyor da değildi. Aklını geren ipler onu bırakmıyordu.
İçini yiyip bitiren bu gerginlik, artık taşmaya hazırdı.
Hep bunu beklemiş gibiydi. Hep bu günün gelişini bekliyordu. Bıkmıştı. Çekip gitmek bir yana dursun, bilinmezliğe karışmayı dahi dilediği anlar olmuştu. Sonunu düşünmek için artık çok geçti. Shijo'ya hayır diyerek onu buradan yolladığı her anı pişmanlıkla geçecekti. Aylar boyunca kendine gelemeyecekti. Dahası, işin ucunda Ginbushi vardı. Onu bulmak, görevini tamamlamak her şeyden önemliydi artık.
Kararını vermemişti. Kararı, onun için aldığı nefes gibi kesindi.
Tam bu sırada içeri Mikoto gelmişti. Suratındaki rahatlamayı görünce kendisi de rahatlamıştı. Çocuk işi iyi kotarmıştı. Ardından Shijo ile tanışma faslına girişmişlerdi. Shijo'nun kendisini tanıtmasının ardından anlık olarak afalladığını fark etmişti çocuğun. Biraz olsun streslenmiş gibiydi yine. Bir yandan komikti de. Öncelikle Mikoto'ya teşekkür ederek başladı söze Ringo.
"Harika. İyi iş başardınız Mikoto-kun. Gözüm arkada kalmayacak." dedikten sonra Mikoto'nun suratına baktı. Onun suratında anlamsız bir ifade görüp görmeyeceğini bilmiyordu. Anksiyetesinin katlanarak artabileceğini düşünmüştü. Lakin kısa süre sonra sözlerinin devamını getirecek ve kendisini açıklayacaktı.
"Merak etme... Kısa bir süreliğine kafa iznine çıkıyorum. Biliyorsun, pek izin kullanmadım geldiğimden beri. Yokluğumda buradaki yetkili sensin."
Son sözlerinin ardından çekmeceye elini atarak boş bir kağıt çıkarmıştı. Hatırladığı dilekçe formatında, izin dilekçesini yazdığı esnada konuşmaya devam etmişti.
"Geri dönüş tarihim kesin değil. Kalan bütün iznimi kullanırım muhtemelen. Kısa süre sonra dönmüş olurum ama. Ben yokken götü başı oynatmayın yeter."
Son sözlerinin ardından dilekçesine noktasını koymuştu. Kağıdı bir rulo haline getirdikten sonra masadan hızlıca bir kurdele kapıp onu bağlamıştı. Ardından rulo haline getirdiği kağıdı masaya bırakmıştı. Elbette bu tek yönlü bir gidiş biletiydi. Yapacakları araştırma, bir noktada başka bir araştırmayı doğuracaktı. Böylesine büyük bir konuda ne kadar gizli kalabilirlerdi? Dahası Ringo bir noktada muhakkak hoş karşılanmayacak yerlerde bulunabilir, bir şeyler öğrenebilirdi. Bu izin işinin vakit kazanmak haricinde pek bir numarası yoktu.
Muhtemelen bu kutuyu son görüşüydü.
Sol eliyle Mikoto'nun omzuna sertçe vurduktan sonra yüzüne gülümsedi. İçten, samimi bir gülümsemeydi bu. Genelde Ringo'dan pek beklenmeyecek türden. Ardından Amemori Shijo'ya doğru ilerlemeye başladı ve gözüyle kapıyı işaret etti. Yanından geçerek kapıyı açtı ve dışarı çıktı. Burada alması gereken hiç bir şeyi de yoktu. Çantaları yanındaydı. Shijo'nun mekanına gittikten sonra buradan ayrılma ihtimalleri doğarsa, bunu yapabilecek durumdaydı artık.
"Gidebiliriz, Senpai."

- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Okawa Ringo] Boşluğun Ortasında
"He?" diyor Mikoto önce, ardından gözünü iki defa kırpıyor. O kadar stresli yapıyor ki bunu göz kapaklarının birbirine çarpmasının çıkardığı sesi duyabiliyorsun. Ardından tekrar "He?" diyor sen kağıdı doldurmaya başladığında. Finalde, son laflarını da söylediğince "HEEE?!" diye haykırıyor ve elini kolunu sağa sola sallamaya başlıyor.
"Ringo-san! Nerden çıktı şimdi?! Sensiz nasıl halledeceğiz?! Öğle vakti geliyor, birazdan dolup taşar burası!!"
Omzuna elini koyup gülümsediğinde, Mikoto'nun surtaından anksiyetenin silindiğine şahit oluyorsun. "Ringo...-san?" diyebiliyor sadece. İlk defa seni bu şekilde görüyor olacak ki, durumun ciddiyetini kavramaya başlıyor. "Dilekçeyi iletirim." diyor kısık bir sesle.
Sen kapıdan çıkıp Shijo ile uzaklaşmaya başladığında o da arkandan bakıyor bir süre, ardından geçidin dev ahşap kapısına doğru ilerlemeye başlıyor.
Asakura Geçidi'ndeki bu sıradan gün akmaya devam ederken, sen artık kaderin zincirlerini eline almış olmanın verdiği garip his ile yürümeye devam ediyorsun Shijo ile.
Kısa bir yürüyüşün ardından Asakura kasabasına varıyorsunuz. Ana yolda sınıra doğru ilerleyen at arabalarını gördükçe Mikoto'nun işinin epey artacağını anlıyorsun. Fakat altından kalkamayacağı bir şey değil bu.
Shijo siz kasabaya yaklaşırken "Nelerle uğraşıyorsun son zamanlarda? Geçitteki 8-5 memuriyet harici illa bir şeylerle vakit geçirmişsindir." diyor. Biraz vakit geçirmek, biraz da ortamın havasını dağıtmak istiyor gibi. Biraz daha yürüme mesafeniz mevcut, kasabaya varmış olsanız da Shijo'nun tarif ettiği yer bir 10 dakikalık daha yürüme mesafesinde.
Kasaba ise bıraktığın gibi. Ortasından onu yarıp geçen ana yol cıvıl cıvıl, kenar sokaklar ise nispeten daha sakin. Bu ana yolda her çeşit ürün ve malzemeyi bulmak mümkün, özellikle de Rüzgâr Ülkesi'nden geliyorsa. Çeşitli baharatlar, hediyelik kuklalar ve yöreye özel giysiler dikkatini çeken şeyler arasında. Gerçi, alışık olduğun bir görüntü olduğundan çok da özel bir görüntü olduğu söylenemez, ancak bunları Ishigakure sokaklarında göremeyeceğinden eminsin.
"Ringo-san! Nerden çıktı şimdi?! Sensiz nasıl halledeceğiz?! Öğle vakti geliyor, birazdan dolup taşar burası!!"
Omzuna elini koyup gülümsediğinde, Mikoto'nun surtaından anksiyetenin silindiğine şahit oluyorsun. "Ringo...-san?" diyebiliyor sadece. İlk defa seni bu şekilde görüyor olacak ki, durumun ciddiyetini kavramaya başlıyor. "Dilekçeyi iletirim." diyor kısık bir sesle.
Sen kapıdan çıkıp Shijo ile uzaklaşmaya başladığında o da arkandan bakıyor bir süre, ardından geçidin dev ahşap kapısına doğru ilerlemeye başlıyor.
Asakura Geçidi'ndeki bu sıradan gün akmaya devam ederken, sen artık kaderin zincirlerini eline almış olmanın verdiği garip his ile yürümeye devam ediyorsun Shijo ile.

Kısa bir yürüyüşün ardından Asakura kasabasına varıyorsunuz. Ana yolda sınıra doğru ilerleyen at arabalarını gördükçe Mikoto'nun işinin epey artacağını anlıyorsun. Fakat altından kalkamayacağı bir şey değil bu.
Shijo siz kasabaya yaklaşırken "Nelerle uğraşıyorsun son zamanlarda? Geçitteki 8-5 memuriyet harici illa bir şeylerle vakit geçirmişsindir." diyor. Biraz vakit geçirmek, biraz da ortamın havasını dağıtmak istiyor gibi. Biraz daha yürüme mesafeniz mevcut, kasabaya varmış olsanız da Shijo'nun tarif ettiği yer bir 10 dakikalık daha yürüme mesafesinde.
Kasaba ise bıraktığın gibi. Ortasından onu yarıp geçen ana yol cıvıl cıvıl, kenar sokaklar ise nispeten daha sakin. Bu ana yolda her çeşit ürün ve malzemeyi bulmak mümkün, özellikle de Rüzgâr Ülkesi'nden geliyorsa. Çeşitli baharatlar, hediyelik kuklalar ve yöreye özel giysiler dikkatini çeken şeyler arasında. Gerçi, alışık olduğun bir görüntü olduğundan çok da özel bir görüntü olduğu söylenemez, ancak bunları Ishigakure sokaklarında göremeyeceğinden eminsin.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Okawa Ringo
- Ishigakure
- Posts: 309
- Joined: February 25th, 2019, 1:04 am
Re: [Okawa Ringo] Boşluğun Ortasında
Mikoto'nun tepkisi Ringo'yu her ne kadar biraz düşündürse de onun anksiyetik tavırlarına aşinaydı. Bir diğer yandan, diğerleri ile birlikte burayı bir şekilde idare edebileceklerini düşünüyorlardı. En azından ilk günler zorlansalar dahi daha sonrasında toparlayabileceklerini düşünüyordu. En sonunda dilekçesini ona teslim etmiş ve Shijo ile birlikte orayı terketmişlerdi. Düşünceleri, biraz amansız ilerliyordu. Ne olursa olsun başına buradan bir iş gelecekti, orası kesindi. Neticede yüz kızartıcı bir suç olmasa dahi görev sınırlarının dışında hareket edebilirdi. İzin almak ve tatile çıkmak bunlardan birisi olmasa dahi, çıkacağı izinde boş durmayı hiç düşünmüyordu. En azından şimdilik.
Shijo ile birlikte ilerledikleri esnada garip bir rahatlama sarmıştı bedenini. Normal şartlarda tedirgin olması gerekirken, suçluluk duyması gerekirken böyle hissetmiyordu. Hissettiği şey, en basit tabiriyle çok önce yapması gereken bir şeyi şu an yapıyormuş olmaktı. Sanki aniden hatırlarmış gibi.
Anıları zihninden kazınmış da, bir anda geri gelmişler gibi. Kendini bulmuş gibi.
Asakura'ya girdikleri esnada at arabalarının yoğunluğundan işlerin Mikoto için biraz sarsıcı ve yoğun olabileceğini kestirebiliyordu. Ancak bir noktada kendisine olan güveninin geleceğinden ve işini sıkıntısızca yürütebileceğinden emindi. Bu esnada ise Shijo biraz havasını değiştirmek adına, biraz da muhabbet etmek adına bir soru sormuştu. Belki de gerçekten merak etmişti. Nasıl olsa daha yolları vardı. Ringo biraz düşündüğünde, gerçekten pek de bir şey yapmadığını hatırladı. Gülümsedi, eğlenmiş gibiydi o an için.
"Bir sürü yemek tarifi öğrendim. Burada çok iyi Taiyaki yapılıyor. Ayrıca Onigirileri de özel. Pirinçlere kaplama yapıyorlar. Sürekli aynı yerlerden yiyince, bir de o tarifleri kendim deneyeyim dedim. Belli etmiyorum ama mutfak işlerinde hiç fena değilimdir."
Ufaktan gülümsedi. Shijo'nun mutfakla ilgili olduğunu düşünmüyordu. En azından ilk etapta aldığı izlenim böyleydi. Belki de ilgisini çekerdi, bilemedi. Sonrasında Shijo'nun bu soruyu esasen Ringo'nun gelişip gelişmediği, belki yeni bir kaç şey öğrenip öğrenmediği hakkında sormuş olabileceğini de düşündü. Bu konuda hayal kırıklığını kendisine mi saklamalıydı yoksa... Ringo burada adeta körelmişti. En azından Shijo'nun hayal ettiği gibi bir cevap veremeyebilirdi ona.
"Biraz köreldim, Shijo-san. Jounin sınavı dönüşünde sınav performansım ve sınavı kazanarak elde ettiğim rütbem hakkında çok kez övgü duydum. Ginbushi beni özel olarak tebrik etmişti. Kendime yeni şeyler kattım mı, bilmiyorum. Shuriken talimi yaptım ara sıra. Bir kaç yeni teknik öğrendim. Onun haricinde bıraktığım yerdeyim." dedikten sonra Shijo'nun suratına baktı. Mutfak sanatlarındaki kayda değer ilerlemesine kıyasla, Shinobi sanatlarındaki yerinde sayışı belki de onu memnun etmezdi. Bilemiyordu. Ortamı biraz neşelendirmek istedi.
"Yine de hala bizim köyün şöyle bi yüzde doksan beşini tokatlarım. Kırk fırın ekmek hesabı yani? Hehehe."
Kasaba aynıydı. Değişen pek bir şey yoktu. Buraları sevmiyor değildi. Kayanın her toprağı onun için özeldi. Ishigakure bıraktığı gibi miydi, işte ondan emin değildi. Buraya has dükkanları, kıyafetleri ve ticari ürünleri seviyordu. En azından burayı bir miktar da olsa özleyeceğinin bilincindeydi.
Shijo ile birlikte ilerledikleri esnada garip bir rahatlama sarmıştı bedenini. Normal şartlarda tedirgin olması gerekirken, suçluluk duyması gerekirken böyle hissetmiyordu. Hissettiği şey, en basit tabiriyle çok önce yapması gereken bir şeyi şu an yapıyormuş olmaktı. Sanki aniden hatırlarmış gibi.
Anıları zihninden kazınmış da, bir anda geri gelmişler gibi. Kendini bulmuş gibi.
Asakura'ya girdikleri esnada at arabalarının yoğunluğundan işlerin Mikoto için biraz sarsıcı ve yoğun olabileceğini kestirebiliyordu. Ancak bir noktada kendisine olan güveninin geleceğinden ve işini sıkıntısızca yürütebileceğinden emindi. Bu esnada ise Shijo biraz havasını değiştirmek adına, biraz da muhabbet etmek adına bir soru sormuştu. Belki de gerçekten merak etmişti. Nasıl olsa daha yolları vardı. Ringo biraz düşündüğünde, gerçekten pek de bir şey yapmadığını hatırladı. Gülümsedi, eğlenmiş gibiydi o an için.
"Bir sürü yemek tarifi öğrendim. Burada çok iyi Taiyaki yapılıyor. Ayrıca Onigirileri de özel. Pirinçlere kaplama yapıyorlar. Sürekli aynı yerlerden yiyince, bir de o tarifleri kendim deneyeyim dedim. Belli etmiyorum ama mutfak işlerinde hiç fena değilimdir."
Ufaktan gülümsedi. Shijo'nun mutfakla ilgili olduğunu düşünmüyordu. En azından ilk etapta aldığı izlenim böyleydi. Belki de ilgisini çekerdi, bilemedi. Sonrasında Shijo'nun bu soruyu esasen Ringo'nun gelişip gelişmediği, belki yeni bir kaç şey öğrenip öğrenmediği hakkında sormuş olabileceğini de düşündü. Bu konuda hayal kırıklığını kendisine mi saklamalıydı yoksa... Ringo burada adeta körelmişti. En azından Shijo'nun hayal ettiği gibi bir cevap veremeyebilirdi ona.
"Biraz köreldim, Shijo-san. Jounin sınavı dönüşünde sınav performansım ve sınavı kazanarak elde ettiğim rütbem hakkında çok kez övgü duydum. Ginbushi beni özel olarak tebrik etmişti. Kendime yeni şeyler kattım mı, bilmiyorum. Shuriken talimi yaptım ara sıra. Bir kaç yeni teknik öğrendim. Onun haricinde bıraktığım yerdeyim." dedikten sonra Shijo'nun suratına baktı. Mutfak sanatlarındaki kayda değer ilerlemesine kıyasla, Shinobi sanatlarındaki yerinde sayışı belki de onu memnun etmezdi. Bilemiyordu. Ortamı biraz neşelendirmek istedi.
"Yine de hala bizim köyün şöyle bi yüzde doksan beşini tokatlarım. Kırk fırın ekmek hesabı yani? Hehehe."
Kasaba aynıydı. Değişen pek bir şey yoktu. Buraları sevmiyor değildi. Kayanın her toprağı onun için özeldi. Ishigakure bıraktığı gibi miydi, işte ondan emin değildi. Buraya has dükkanları, kıyafetleri ve ticari ürünleri seviyordu. En azından burayı bir miktar da olsa özleyeceğinin bilincindeydi.

- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Okawa Ringo] Boşluğun Ortasında
Shijo yemek ile alakalı olan sözlerine karşılık tebessüm ediyor, ancak ilgisiz kalmıyor. "Ben epey kötüyüm. Bizi doyurma işi sende o zaman." Ardından gelen laflarını ise ilginç bir melankoli ile dinliyor. Cevap verirken gözleri senden öteye, uzaklara dalıyor. "Evet, Kurumi öyledir, bir shinobiyi tek başına dünyayı kurtarabileceğine bile inandırabilir..." Bir şeyler anımsamışçasına "Heh..." diyerek anlık gülüyor kısık bir sesle, ardından derin bir nefes alarak tekrar sana odaklanıyor. "Hiç şüphem yok Ringo. Ama memleket de boş değil. Epey kaliteli shinobiler var." Diyerek muhabbeti göğsünde yumuşatıp ortada bırakıyor.
Kabaca laflamanız sonlandığında ana yoldan bir kaç sokak arkadaki çiçekçiye varıyorsunuz. Sakamoto adındaki bu çiçekçi bu gün kapalı. Başka günler açık olduğunu anımsıyorsun. Binanın yanında üst katına çıkan bir merdiven mevcut oradan üst kata çıkıyorsunuz.
Shijo anahtarıyla kapıyı açıyor ve tek bir göz odadan oluşan eve giriş yapıyorsunuz. Evin ortasında bir yer masası mevcut. Kenarda bir yer yatağı, bir köşede ise küçük bir sırt çantası dikkatini çekiyor. Sırt çantasının etrafındaki katlı günlük kıyafetlerden bunun Shijo'nun şahsi eşyaları olduğunu anlayabiliyorsun. Girişin hemen yanındaki mutfak derli toplu. Kullanılmışa da benzemiyor, fakat çöpteki bir kaç hazır yemek kutusu buna açıklık kavuşturuyor.
Shijo cama doğru ilerliyor ve onu açıyor, ardından flak ceketini ve sırtındaki kılıçları çıkartıp bir kçşeye bırakıyor. Camın yanındaki duvara sırtını veriyor ve ellerini önünde birleştiriyor tekrardan. "Kusura bakma, ikram edebileceğim çok bir şey yok. Akşam belki bir şeyler söyleriz." diyor, ardından senin yerleşmeni bekliyor.
"Ringo, öncelikle şunu belirtmem lazım ki açığa alındım. Yani şu an aktif bir görevlendirmem yok. Silah taşımam bile bir noktaya kadar problem aslında. Normalde Iya vadisindeki bir kasabada görevlendirme beklemem lazım ancak buradayım. Herhangi bir yasayı çiğnediğim söylenemez... en azından şimdilik."
Derin bir nefes alıyor, ardından tekrar devam ediyor. "Ginbushi meselesini deşecek olursak kendimize öyle ya da böyle dikkat çekeceğiz diye düşünüyorum. Birileri bu işin aslının öğrenilmesini istemiyor. Fakat aklımda bir plan var. Onu konuşmadan önce, emin olmak istiyorum. Çünkü eğer iç güdülerim doğru çıkarsa sürülmek problemler listemizde en alt sırada olacak."
Gözlerinin içine bakıyor ve ifadesiz bir şekilde konuşuyor; "Emin misin bunu yapmak istediğine? Hâlâ geçide geri dönebilirsin."
Kabaca laflamanız sonlandığında ana yoldan bir kaç sokak arkadaki çiçekçiye varıyorsunuz. Sakamoto adındaki bu çiçekçi bu gün kapalı. Başka günler açık olduğunu anımsıyorsun. Binanın yanında üst katına çıkan bir merdiven mevcut oradan üst kata çıkıyorsunuz.
Shijo anahtarıyla kapıyı açıyor ve tek bir göz odadan oluşan eve giriş yapıyorsunuz. Evin ortasında bir yer masası mevcut. Kenarda bir yer yatağı, bir köşede ise küçük bir sırt çantası dikkatini çekiyor. Sırt çantasının etrafındaki katlı günlük kıyafetlerden bunun Shijo'nun şahsi eşyaları olduğunu anlayabiliyorsun. Girişin hemen yanındaki mutfak derli toplu. Kullanılmışa da benzemiyor, fakat çöpteki bir kaç hazır yemek kutusu buna açıklık kavuşturuyor.
Shijo cama doğru ilerliyor ve onu açıyor, ardından flak ceketini ve sırtındaki kılıçları çıkartıp bir kçşeye bırakıyor. Camın yanındaki duvara sırtını veriyor ve ellerini önünde birleştiriyor tekrardan. "Kusura bakma, ikram edebileceğim çok bir şey yok. Akşam belki bir şeyler söyleriz." diyor, ardından senin yerleşmeni bekliyor.
"Ringo, öncelikle şunu belirtmem lazım ki açığa alındım. Yani şu an aktif bir görevlendirmem yok. Silah taşımam bile bir noktaya kadar problem aslında. Normalde Iya vadisindeki bir kasabada görevlendirme beklemem lazım ancak buradayım. Herhangi bir yasayı çiğnediğim söylenemez... en azından şimdilik."
Derin bir nefes alıyor, ardından tekrar devam ediyor. "Ginbushi meselesini deşecek olursak kendimize öyle ya da böyle dikkat çekeceğiz diye düşünüyorum. Birileri bu işin aslının öğrenilmesini istemiyor. Fakat aklımda bir plan var. Onu konuşmadan önce, emin olmak istiyorum. Çünkü eğer iç güdülerim doğru çıkarsa sürülmek problemler listemizde en alt sırada olacak."
Gözlerinin içine bakıyor ve ifadesiz bir şekilde konuşuyor; "Emin misin bunu yapmak istediğine? Hâlâ geçide geri dönebilirsin."
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Okawa Ringo
- Ishigakure
- Posts: 309
- Joined: February 25th, 2019, 1:04 am
Re: [Okawa Ringo] Boşluğun Ortasında
Shijo ile en azından geçerli sayılabilecek bir muhabbet frekansı tutturabilmişti. İlk izlenim olarak, eskisi gibi olmadığına kanaat getirmişti Ringo. Eskiden daha mı canlıydı, daha mı eğlenceliydi bundan emin değildi. Tam olarak hatırlamıyordu. Dahası, onu bu kadar hatırlayacak kadar da tanımıyordu. Şu vakte kadar en fazla konuştukları an olabilirdi. Yine de, zihninin dolu olduğunu düşünüyordu. Sürekli bir şeyler düşünüyor gibi gelmişti ona. Belki daha azı, belki daha fazlası.
Görünürde Shijo'nun bahsettiği çiçekçiyi seçebilmişti. İlk bakışta kapalı olduğunu fark etti. İki, üç gün önceye kadar buranın açık olduğunu anımsamıştı. Çiçekçinin üstünde binanın girişi bulunuyordu. Merdivenleri çıkarak Shijo'nun apartman dairesine ulaşmışlardı. Etrafı incelediğinde binanın Asakuradaki sıradan evlerden pek de farklı olmadığını fark etti. Shijo kapıyı açtıktan sonra tek odalı daireye girmişlerdi. Daire oldukça sıradandı. Ringo da pek farklı bir evde kalmıyordu zaten. Yer masası, yer yatağı ve Shijo'ya ait olduğunu tahmin ettiği kişisel eşyalar. Burası yaşamaktan ziyade, nefes almak, uyumak için tutulmuştu. Yeni geldiğini anlayabiliyor ve çok da kalmayacağından hemen hemen emin olmuştu. Shijo yemek konusunda kötü olduğundan bahsetmişti. Genelde dışardan söylemiş olacak ki, mutfak tertemizdi; ancak yemek kutuları durumu açıklıyordu.
Shijo kılıçlarını ve ceketini bıraktıktan sonra camı açmıştı. Bu esnada Ringo da benzer şekilde sırt çantasını çıkarmış, ceketini de çantasının yanına, duvar dibine indirerek yer masasına doğru hareketlenmişti. Masanın etrafındaki minderlerden birine oturmuş ve yüzü Shijo'ya bakacak şekilde sözlerini dinlemeye koyulmuştu.
İlk cümlelerinin ardından yüzünde belli bir değişim olmamıştı Ringo'nun. Fikirleri de aynı paralellikte seyrediyordu. Shijo'nun açığa alınmasına şaşırmamıştı. Zaten ondan böyle bir şey demesini bekliyor gibiydi. Muhtemelen kendisi ile aynı kaderi paylaşacaktı. Ancak Shijo onun gibi görevlendirmeyi kabul etmekten ziyade, soluğu burada almıştı. Kendisine bir miktar kızdı. Onda eksik olan neydi ki... Neden harekete geçecek cesareti bulamamıştı.
Yaşadığı tek pişmanlık buydu. Bu pişmanlık, yaşayacaklarının pişmanlığını gölgede bırakacak kadar sertti.
Ardından Shijo'nun bir miktar endişeli olduğunu fark etti. En azından sözlerinden, kendisi ile pek farklı olmadığını kavramıştı. Buradaki görevlendirme, sürgün bir yana dursun; açık seçik istenmemekten fazlasıydı yaşadıkları. Tehditten farksızdı. Ringo ve Shijo'nun durumları farklı olsa da akıbetleri aynı olacak gibiydi. Ayrıca bildikleri, bilmedikleri hemen hemen ortaktı. Ortak bir kader, ortak bir akıl gerektiriyordu. Yine.
Shijo'nun son cümlesinin ardından biraz bekledi. Tebessüm etti. Az önceki pişman oluş anını getirdi aklına. Başka bir şey yoktu esasen. Ishigakure için gözünü kırpmadan canını hiçe sayardı oysa. Ginbushi'yi tekrar bulmak uğruna her şeyi yapardı. Ancak neden daha önce yapmamıştı? Neden Shijo gibi, görevini kabul dahi etmeden harekete geçmemişti?
"Emin olmadığım tek şey neden senin gibi hemen harekete geçmediğim. Görevi kabul edip tam altı ay boyunca burada dirsek çürüttüğüm." dedikten sonra aval aval Shijo'nun suratına bakarak iç geçirdi. Ardından sanki kendi kendisini cevaplarmışcasına devam etti.
"Beşinci ile ilgili tek şüphem yoktu. Onun ardından ise Kageyasu. Bunlar, köy için gurur abideleri. Düşünmek istemedim belki de. Konduramadım. Ya da Ginbushi'nin bir planı olduğunu farz ettim. Bekledim." Çok kısa bir es verdi. Sonra pişmanlığını yüzündeki burukluktan yansıtmayı hiç önemsemezmiş gibi, devam etti. Kendini fırçalarcasına.
"Beşincinin idareyi devralışı ilk fiskeyi vurdu. Sürülmem o zamana denk geliyor. Neler olduğunu sorgulamaya başladım. Ancak geçici bir durum olabileceğini düşündüm. Sonra ise beşinci aniden öldü. Bir anda yönetim değişti. Ben ise hala buradayım. Beşincinin vefatının zamanı fazla manidar. Juzo hala ortada yok, Ginbushi'den haber yok... Ben hala buradayım."
Son cümlelerinin ardından kendisine içten içe bir kaç kez daha sormuştu. Neden hala buradaydı... Sahi, neden Shijo gibi daha önceden harekete geçmemişti? Shijo dediklerinde ne kadar samimiyse tabii. Shijo, onu yemleyen bir casus olabilir miydi? Neden olsun ki... Neden şimdi? Neden aylar sonra? Gözlerine baktı karşısındaki shinobinin. Anlayamazdı. Bunu anlayacak türden yetileri hiç olmamıştı. Kalbinin sesine güvenebilir, kalp atışını takip edebilirdi. Başkasını bilmezdi.
"O dikkati çok daha önce çekmeliydim. Bekleyerek, sinerek hata yaptım. En azından gerçeği öğrenmek adına hareket etmeliydim. Sen olmasan dahi, artık bunu yapacağım. Aklındaki plan nedir? Nereden başlayacağız?"
Shijo'nun planını dinlemeyi beklerken kendisi de düşünecekti. Shijo bu planı hangi donelere istinaden oluşturmuştu. Dahası, neler biliyordu. Şüpheleri nereye ve kime çekiliyordu. Eğer Ringo, fazladan bir iki şey biliyorsa paylaşmayı düşünüyordu. Bir yere kadar, en azından bütün sırları olmasa dahi, bir miktar bilgi paylaşabilirdi. Ya da daha fazlası. Bunun için önce onun ne bildiğini, ne kadar bildiğini öğrenmesi elzemdi.
Görünürde Shijo'nun bahsettiği çiçekçiyi seçebilmişti. İlk bakışta kapalı olduğunu fark etti. İki, üç gün önceye kadar buranın açık olduğunu anımsamıştı. Çiçekçinin üstünde binanın girişi bulunuyordu. Merdivenleri çıkarak Shijo'nun apartman dairesine ulaşmışlardı. Etrafı incelediğinde binanın Asakuradaki sıradan evlerden pek de farklı olmadığını fark etti. Shijo kapıyı açtıktan sonra tek odalı daireye girmişlerdi. Daire oldukça sıradandı. Ringo da pek farklı bir evde kalmıyordu zaten. Yer masası, yer yatağı ve Shijo'ya ait olduğunu tahmin ettiği kişisel eşyalar. Burası yaşamaktan ziyade, nefes almak, uyumak için tutulmuştu. Yeni geldiğini anlayabiliyor ve çok da kalmayacağından hemen hemen emin olmuştu. Shijo yemek konusunda kötü olduğundan bahsetmişti. Genelde dışardan söylemiş olacak ki, mutfak tertemizdi; ancak yemek kutuları durumu açıklıyordu.
Shijo kılıçlarını ve ceketini bıraktıktan sonra camı açmıştı. Bu esnada Ringo da benzer şekilde sırt çantasını çıkarmış, ceketini de çantasının yanına, duvar dibine indirerek yer masasına doğru hareketlenmişti. Masanın etrafındaki minderlerden birine oturmuş ve yüzü Shijo'ya bakacak şekilde sözlerini dinlemeye koyulmuştu.
İlk cümlelerinin ardından yüzünde belli bir değişim olmamıştı Ringo'nun. Fikirleri de aynı paralellikte seyrediyordu. Shijo'nun açığa alınmasına şaşırmamıştı. Zaten ondan böyle bir şey demesini bekliyor gibiydi. Muhtemelen kendisi ile aynı kaderi paylaşacaktı. Ancak Shijo onun gibi görevlendirmeyi kabul etmekten ziyade, soluğu burada almıştı. Kendisine bir miktar kızdı. Onda eksik olan neydi ki... Neden harekete geçecek cesareti bulamamıştı.
Yaşadığı tek pişmanlık buydu. Bu pişmanlık, yaşayacaklarının pişmanlığını gölgede bırakacak kadar sertti.
Ardından Shijo'nun bir miktar endişeli olduğunu fark etti. En azından sözlerinden, kendisi ile pek farklı olmadığını kavramıştı. Buradaki görevlendirme, sürgün bir yana dursun; açık seçik istenmemekten fazlasıydı yaşadıkları. Tehditten farksızdı. Ringo ve Shijo'nun durumları farklı olsa da akıbetleri aynı olacak gibiydi. Ayrıca bildikleri, bilmedikleri hemen hemen ortaktı. Ortak bir kader, ortak bir akıl gerektiriyordu. Yine.
Shijo'nun son cümlesinin ardından biraz bekledi. Tebessüm etti. Az önceki pişman oluş anını getirdi aklına. Başka bir şey yoktu esasen. Ishigakure için gözünü kırpmadan canını hiçe sayardı oysa. Ginbushi'yi tekrar bulmak uğruna her şeyi yapardı. Ancak neden daha önce yapmamıştı? Neden Shijo gibi, görevini kabul dahi etmeden harekete geçmemişti?
"Emin olmadığım tek şey neden senin gibi hemen harekete geçmediğim. Görevi kabul edip tam altı ay boyunca burada dirsek çürüttüğüm." dedikten sonra aval aval Shijo'nun suratına bakarak iç geçirdi. Ardından sanki kendi kendisini cevaplarmışcasına devam etti.
"Beşinci ile ilgili tek şüphem yoktu. Onun ardından ise Kageyasu. Bunlar, köy için gurur abideleri. Düşünmek istemedim belki de. Konduramadım. Ya da Ginbushi'nin bir planı olduğunu farz ettim. Bekledim." Çok kısa bir es verdi. Sonra pişmanlığını yüzündeki burukluktan yansıtmayı hiç önemsemezmiş gibi, devam etti. Kendini fırçalarcasına.
"Beşincinin idareyi devralışı ilk fiskeyi vurdu. Sürülmem o zamana denk geliyor. Neler olduğunu sorgulamaya başladım. Ancak geçici bir durum olabileceğini düşündüm. Sonra ise beşinci aniden öldü. Bir anda yönetim değişti. Ben ise hala buradayım. Beşincinin vefatının zamanı fazla manidar. Juzo hala ortada yok, Ginbushi'den haber yok... Ben hala buradayım."
Son cümlelerinin ardından kendisine içten içe bir kaç kez daha sormuştu. Neden hala buradaydı... Sahi, neden Shijo gibi daha önceden harekete geçmemişti? Shijo dediklerinde ne kadar samimiyse tabii. Shijo, onu yemleyen bir casus olabilir miydi? Neden olsun ki... Neden şimdi? Neden aylar sonra? Gözlerine baktı karşısındaki shinobinin. Anlayamazdı. Bunu anlayacak türden yetileri hiç olmamıştı. Kalbinin sesine güvenebilir, kalp atışını takip edebilirdi. Başkasını bilmezdi.
"O dikkati çok daha önce çekmeliydim. Bekleyerek, sinerek hata yaptım. En azından gerçeği öğrenmek adına hareket etmeliydim. Sen olmasan dahi, artık bunu yapacağım. Aklındaki plan nedir? Nereden başlayacağız?"
Shijo'nun planını dinlemeyi beklerken kendisi de düşünecekti. Shijo bu planı hangi donelere istinaden oluşturmuştu. Dahası, neler biliyordu. Şüpheleri nereye ve kime çekiliyordu. Eğer Ringo, fazladan bir iki şey biliyorsa paylaşmayı düşünüyordu. Bir yere kadar, en azından bütün sırları olmasa dahi, bir miktar bilgi paylaşabilirdi. Ya da daha fazlası. Bunun için önce onun ne bildiğini, ne kadar bildiğini öğrenmesi elzemdi.
