Bakışmalarımız sayesinde şüphelerimde yalnız olmadığımı anlamıştım. Tecrübemin eksik oluşuyla kendimce kuruntu yaratmadığıma emin olmam içimi biraz daha rahatlatmıştı. Köyün en üst seviyedeki shinobileriyle çalışmak için yeterliydim… ve bu oldukça mutlu ediciydi. Ayrıca ekibin kolektif bilinçle hareket ediyor olması da muhteşem bir uyumumuz olduğunu gösteriyordu. Zaten bu görevin ağırlığı için de daha aşağısı kabul edilemezdi. En yüksek seviyeli ekipler için bile eşine zor rastlanır bir ahenk hisseder olmuştum. Bu durum cesaretimin tavana vurmasına senep olmuştu. Şu an birlikte olduklarımla her şeyi başarabileceğimi hissedebiliyordum.
Nihayet görüşmenin gerçekleşeceği ortama vardığımızda suratımı ekşitmeme sebep olan bir kahkahayla karşılanmıştık. Ancak fark ettiğim gibi soğuk ve ifadesiz surat ifademe geri döndüm. Mimiklerimin ne düşündüğümü belli etmesine izin vermemem gereken bir ortamdaydım. Daha dikkatli olmam gerekiyordu.
Selamlaşmalarıyla, daimyo ve Haiki-sama, karşılıklı olarak birbirlerine asgari miktarda saygı göstermişlerdi. Ieyasu’nun chou için kullandığı saygı ekine yaptığı küçümseyici vurgu, Akemi-san’ın chou ile konuşurken yaptığı vurguya benziyordu. Kurnazlığını marifet sayarak kendini üstün gördüğü gibi bir sezi yerleşmişti aklıma. Duygularına aşırı bağlı biri gibiydi. Ağzından çıkan her laf zihninin zayıflığına işaret ediyordu.
Müzakere sırasında Haiki-sama, benim de idealim olan barış durumunu teklif ediyordu. Daha sonra daha güçlü şekilde geri gelip savaşmak için değil, insanların hayatlarını yaşayabilmeleri adına teklifini yaptığını özellikle belirtme ihtiyacı duymuştu. Ieyasu ise bu barış teklifini zayıf kaldığımız ve savaşmaya devam edemeyeceğimiz yüzünden yaptığımızı söylüyor, tek barış yolunun kendisinin buyruğuna girmemiz olduğunun altını çiziyordu. Ancak Ieyasu işi yokuşa sürdükçe Haiki-sama da oyununu büyütmüş ve karşısındaki daimyo’yu neredeyse bir kaçak olarak ilan etmişti. Haiki-sama her sözüyle kendisine olan güvenimi tazelerken Ieyasu da bunun tam tersi, kendisine karşı olan ön yargılarımın nefrete yoğrulmasına sebep oluyordu.
Görüşme sürecini beklerken karşıdaki shinobilere simetrik, Haiki-sama’nın arkasında ve önüm boş kalacak bir konumda bekliyordum. Rahat gözücekeğim ama hızlı duruş alabileceğim bir pozisyonda, hareketsiz ve mimiksiz toplantıyı dinliyordum. Karşı tarafın shinobilerinden kendi dişime göre bir shinobi seçmeye çalışıyordum. Planımı; bir hareketlilik anında olabildiğince hızlı şekilde kılıcıma davranıp karşı tarafı bir kişi eksiltmek için ayaklarımın altına chakra biriktirip kilitlendiğim hedefe doğru Tobikoshi no Jutsu ile sıçrayarak Iaigiri vuruşunu yapmak ve geri çekilip kılıcımı kınına geri sokmak olarak şekillendirmiştim. Elim hala kılıcımın kınında duruyordu.
Sakinliğimi koruyabildiğim sırada karşı tarafın shinobilerinden bilindik bir isim olan Tategami lafa dalarak Haiki-sama’ya hakaret etmişti. Bu hakaretin şiddeti başlatacak tetik olduğunu düşünerek sağ ayağımla öne bir adım atıp sol elimin başparmağıyla kılıcımı kınından ayırıp sağ elimle kabzasını kavradım. Ancak Ieyasu’nun el hareketini görünce bunun beklediğim sinyal olmadığını anlayıp durdum. Hareketimi devam ettirmedim. Kılıcın kını terk etmesi sesiyle oku yaydan çıkarmış olan ben olabilirdim. Odanın içerisine yeniden baktım, hareketlenme olup olmamasına göre planımı devreye sokacaktım. Aksi yönde talimat alırsam rahat pozisyonuma dönecektim.
Nihayet görüşmenin gerçekleşeceği ortama vardığımızda suratımı ekşitmeme sebep olan bir kahkahayla karşılanmıştık. Ancak fark ettiğim gibi soğuk ve ifadesiz surat ifademe geri döndüm. Mimiklerimin ne düşündüğümü belli etmesine izin vermemem gereken bir ortamdaydım. Daha dikkatli olmam gerekiyordu.
Selamlaşmalarıyla, daimyo ve Haiki-sama, karşılıklı olarak birbirlerine asgari miktarda saygı göstermişlerdi. Ieyasu’nun chou için kullandığı saygı ekine yaptığı küçümseyici vurgu, Akemi-san’ın chou ile konuşurken yaptığı vurguya benziyordu. Kurnazlığını marifet sayarak kendini üstün gördüğü gibi bir sezi yerleşmişti aklıma. Duygularına aşırı bağlı biri gibiydi. Ağzından çıkan her laf zihninin zayıflığına işaret ediyordu.
Müzakere sırasında Haiki-sama, benim de idealim olan barış durumunu teklif ediyordu. Daha sonra daha güçlü şekilde geri gelip savaşmak için değil, insanların hayatlarını yaşayabilmeleri adına teklifini yaptığını özellikle belirtme ihtiyacı duymuştu. Ieyasu ise bu barış teklifini zayıf kaldığımız ve savaşmaya devam edemeyeceğimiz yüzünden yaptığımızı söylüyor, tek barış yolunun kendisinin buyruğuna girmemiz olduğunun altını çiziyordu. Ancak Ieyasu işi yokuşa sürdükçe Haiki-sama da oyununu büyütmüş ve karşısındaki daimyo’yu neredeyse bir kaçak olarak ilan etmişti. Haiki-sama her sözüyle kendisine olan güvenimi tazelerken Ieyasu da bunun tam tersi, kendisine karşı olan ön yargılarımın nefrete yoğrulmasına sebep oluyordu.
Görüşme sürecini beklerken karşıdaki shinobilere simetrik, Haiki-sama’nın arkasında ve önüm boş kalacak bir konumda bekliyordum. Rahat gözücekeğim ama hızlı duruş alabileceğim bir pozisyonda, hareketsiz ve mimiksiz toplantıyı dinliyordum. Karşı tarafın shinobilerinden kendi dişime göre bir shinobi seçmeye çalışıyordum. Planımı; bir hareketlilik anında olabildiğince hızlı şekilde kılıcıma davranıp karşı tarafı bir kişi eksiltmek için ayaklarımın altına chakra biriktirip kilitlendiğim hedefe doğru Tobikoshi no Jutsu ile sıçrayarak Iaigiri vuruşunu yapmak ve geri çekilip kılıcımı kınına geri sokmak olarak şekillendirmiştim. Elim hala kılıcımın kınında duruyordu.
Sakinliğimi koruyabildiğim sırada karşı tarafın shinobilerinden bilindik bir isim olan Tategami lafa dalarak Haiki-sama’ya hakaret etmişti. Bu hakaretin şiddeti başlatacak tetik olduğunu düşünerek sağ ayağımla öne bir adım atıp sol elimin başparmağıyla kılıcımı kınından ayırıp sağ elimle kabzasını kavradım. Ancak Ieyasu’nun el hareketini görünce bunun beklediğim sinyal olmadığını anlayıp durdum. Hareketimi devam ettirmedim. Kılıcın kını terk etmesi sesiyle oku yaydan çıkarmış olan ben olabilirdim. Odanın içerisine yeniden baktım, hareketlenme olup olmamasına göre planımı devreye sokacaktım. Aksi yönde talimat alırsam rahat pozisyonuma dönecektim.