[Okawa Ringo] İhtiyarın Peşinde

[GM - Naruto]

Shijo ilk laflarını dinledikten sonra acı bir ifade ile gülümsüyor ve biraz rahatlamışa benziyor. Ardından diğer sözlerini dinliyor ve başını anladığını belirtecek şekilde sallıyor. Omzunu tutup gülümsemen ile beraber Shijo tekrar dengesini bulmuşa benziyor.

"O zaman gidelim." diyor. Yürümeye başlıyorsunuz.

Bar Teruma'ya girdiğinizde sizi geniş bir salon karşılıyor. Salon 10 metreye 10 metrelik, geniş bir kare şeklinde. Ortada 3-4 metrelik bir kare alan mevcut.

Bu kare alan bir kaç basamak aşağıda kalıyor. Tatami ile kaplı bu alanda tavandan sarkan kandiller mevcut. Ortada bir geyşanın dans ettiğini görüyorsunuz. Alanın kenarına çökmüş ve aşırı kalın ve bol cübbesi sayesinde şeklinden şemalinden, suratından çehresinden hiç bir fikriniz olmayan birisi ise bir koto çalıyor. Geyşa bu çalgının ritmine göre sakin ve narin bir dans icra etmekte. Geyşa genelde yeşil ve mavi tonlarda giyinmiş ve resmen seramikten bir surat elde edecek kadar makyaj yapmış. Çok estetik ve güzel görünmekte.

Bu alanın etrafında kalan diğer kısımlara ise çeşitli yer masaları dağıtılmış durumda. Çeşitli kişiler, ki bunların soylu ve zenginler olduğunu algılıyorsunuz, bu masalarda oturmakta ve muhabbet etmekteler. Kimisinde yemek servisi olduğunu görüyorsunuz, kimisinde ise sadece içkiler var. Bir kaç geyşanın da bazı masalarda oturup muhabbete katıldığına şahit oluyorsunuz. Uzak köşedeki bir masada, bir kaç soylu ve zenginle oturan bir başka Ishigakure shinobisi seçiyorsunuz. Kendisi iyi giyimli ve işlemeli bir katana taşımakta belinde. Uzun siyah saçlı bir erkek. Kendisini tanımıyorsun, bu bağlamda eski bir Jounin olmadığının çıkarımını yapabiliyorsun. Jounin ise bile yeni olmuştur maksimum. Duruşundan onun da bir soylu arkaplanı olduğu belli.

Üst kata çıkan merdivenler tam karşı duvarda. Sağdan ve soldan yukarı çıkacak şekilde iki merdiven mevcut. Merdivenlerin başında birer eleman seçiyorsunuz. Bu elemanlar kol ve ayak zırhlarına, ayrıyetten de flak sete sahip shinobiler, fakat üstlerinde bir alın bandı veya köy sembolü seçemiyorsunuz. Kapüşonları kapalı olduğundan çehrelerini de görememektesiniz. Sizin içeri girişinize çok dikkat ettikleri söylenemez.

Sol tarafa doğru boş bir masaya geçiyorsunuz. O esnada, az önce Kageyasu'yu uğurlayan soylu kafilesinin üst kata doğru hareket etmesini izliyorsunuz. Munejima da aralarında.

Siz yer masasına çöktükten kısa bir süre dibinizde kısa boylu, tatlı ve iyi giyimli bir kadın bitiveriyor. "Merhabalar sevgili ninjalar. Sizlere nasıl yardımcı olabiliriz? Açsanız yiyecek bir şeyler ayarlayabiliriz, ya da içki servisi yapabiliriz." dedikten sonra sıcak bir gülümseme konduruyor suratına. Kızıl saçları ortam ışığı ile uyumlu. Shijo sana bakıyor, senin bir şey söylememe ihtimaline karşı konuşmaya hazırlanıyor.

[Okawa Ringo]

Daha dün at kokusu eşliğinde, sinirli ve huysuz tüccarları kapıdan geçirmeye uğraşırken; bugün bambaşka bir mekanda açmıştı gözünü. Hayatının bir bölümünden, aylar geçmiş bir haline ışınlanmış gibi hissediyordu. Tereddütleri, adımlarını zaman zaman savsaklığa uğratsa da, bir göz kırpışıyla geçiştiriyordu. Şaşkınlık, üzerinde biraz eğreti durmuştu. Kendisini tekrardan kaptırmıştı işine. Shijo ise, az öncekine göre bir nebze daha iyi sayılırdı.

Teruma'nın girişinden itibaren içeriyi biraz süzdüğünde tahmin ettiği gibi bir yer olduğunu fark etti. Ancak lüks ve konforluydu. Burada soyluların iyi hizmet alması ve rahat etmesi için her şey düşünülmüştü. Güvenlikler vardı. İçerideki shinobileri fark etmişti. Muhtemelen paralı askerlerdi. Dünyanın farklı bölgelerinden gelen, belki minik kasabalar, belki büyük köylerden gelen; kimliklerini saklamaya uğraşan ve para karşılığı güvenlik hizmeti sunan herifler. Boş bir işti bu. Anlamsız, köksüz bir uğraştı.

Barın ortasında kare bir basamak, tavanlardan sarkan kandiller. Bu loş hava ilk başta ona sıradan gelse de, alanda oynayan geyşanın hoş tavırları ve yaydığı aura içini bir hoş etmişti. Artık sıradan değildi. Çalan müzik, ortam ve kadın gayet göz doyurucuydu. Bunun haricinde alanın etrafında yer masaları vardı. Öncelikle dolu masaları inceledi, boş masalara bakıp oturacakları yeri seçmeyi sonraya ayırdı. Masalarda soylu oldukları her hallerinden belli insanlar, ya yemek yiyorlar; ya da içki içiyorlardı. Kimi zaman onlara eşlik eden geyşaları ve korumaları olduğunu tahmin ettiği shinobileri görüyordu. Birisi, iyi giyinimli; işlemeli bir katanaya sahip tahmin ettiği kadarıyla bir Jounin idi. Onu tanımıyordu ancak. Muhtemelen kendisinden daha sonra rütbe almıştı. Ancak cebinde parasının olduğu belliydi.


Üst kata baktığında ise merdivenlerin hemen bitişinde az önce gözüne çarpan paralı askerleri seçebilmişti. Bunların zırhlı olduğu da gözünden kaçmadı. Zaten onlar da shinobilerin burada takılmasına alışık olacaklar ki, pek onlara dikkat etmemişlerdi. Aheste adımlarla barın solundaki bir masaya geçerken bu esnada kapıda gördükleri soyluların merdivenlere ilerlediklerini farketmişti. Tabii aralarında kendi hedefleri de vardı. Munejima.

Masaya oturdukları gibi Shijo'ya ne yapmaları gerektiğini soracaktı. Ancak buna pek vakti olmadı. Servis, ilgi ve alaka gerçekten fevkalade idi. Tatlı, kızıl saçlı, kısa bir garson ilişmişti tam o an. Siparişlerini almak üzere konuştuktan sonra, Shijo'nun gözlerine baktı. O da kendisine bakmaktaydı. Ringo basitçe Shijo'nun konuşmasına bir girizgah hazırlamak amacıyla yüzüne bir gülümseme kondurdu. Ardından kısaca konuştu.

"Hah. Teşekkürler! Bugün ısmarlama sırası onda." demişti Shijo'yu dirseğiyle dürterek. Ardından onun konuşması için bir es vermiş, gülümsemeyi de ihmal etmemişti.

Bu esnada gözü devamlı olarak soylu kafilesine bakıyordu. Ara sıra kaçamak bakışlarla onları kesmeyi ihmal etmiyordu. Yukarı katta ne olduğunu kendisi bilmiyordu, ancak Shijo biliyordu. Onun mekanı bilmesi yararlarınaydı. Ringo da kısa bir gezinti amacıyla dolaşmak istemişti lakin sipariş faslına geçmişlerdi.

"Sıkıştım yahu... Tuvalet nerededir acaba?" İçine içine, sinik bir tonda konuşurken sol eliyle kafasını kaşımaya ve bir eliyle çenesini kaşımaya başlamıştı. Hiç öyle soylu, elit rolü kesme ihtiyacı duymuyordu. Çünkü değildi. Zaten sosyal birisi de değildi. Böyle ortamlarda nasıl davranacağını pek bilmezdi. Bu işleri Shijo'ya devretmek en doğru yaklaşımdı. Ancak Teruma'nın shinobilere karşı iyimser ve müşteri odaklı yaklaşımı, işlerine yarayabilirdi. Bu esnada Shijo'nun siparişleri vermesini beklemekteydi. Bir yandan, canı ne çekiyor diye pek düşünmemişti. Ringo'nun yemek anlayışı da, içki anlayışı da çok basitti. Sake sipariş ederse mutlu olurdu. En azından, bir kaç yudum onu sevindirirdi.

[GM - Naruto]

Shijo beyaz kimonolu kadına dönüyor gülümseyerek. "Arkadaşımla bana ufak bir sushi tabağı ve birer shochu alalım." diyor sakince, ardından sana bakışlarını kaydırıyor. "Bir tadım yapalım, iştah durumuna göre bakarız. Gün uzun." dedikten sonra kadına dönüyor. O esnada sıkışmakla alakalı laflarını ediyorsun. Kadın nazikçe sana dönüyor. "Sol taraftaki kapıdan geçerseniz lavoboları göreceksiniz." diyor ve tatlı bir gülümseme konduruyor suratına. Ardından ikinize de hafifçe eğilerek selam veriyor, ardından minik adımlarla yanınızdan uzaklaşıyor.

Bu esnada soylu kafilesi çoktan üst kata çıkmış oluyor.

Shijo sana doğru eğiliyor biraz dirseğini masaya koyarak. Gayet gayriresmi bir pozda konuşmaya başlıyor. "Şu merdivenin başındaki elemanlar genelde spesifik olarak shinobi yetilerini algılayabilen kişilerden seçiliyor. Chakra yoğurmaya başladığımızda bunun kokusunu mutlaka alacaklardır. Dikkat etmemiz lazım."

Elemanlara tekrar bir bakıyorsun. Taş gibi dikildikleri yerde durmaktalar. Arada sırada, gözlerini seçemesen de etrafı süzdüklerini anlayabiliyorsun. Genel bir teyakkuz halindeler, fakat herşey rutin gibi. Şimdilik.

Kısa bir sessizlik oluyor ve etrafı süzüyor Shijo. "Üst kata çıkıp Munejima'yı bulmaya mı çalışacağız yoksa mekanı terk etmesini mi bekleyeceğiz? Üst katta localar var, eğer oraya gidiyorsa bir odadadır. Fakat bir şekilde oraya ulaşmamız gerekiyor. Çıkmaya çalışsak bizi durdururlar mı emin değilim. Belki ses bile etmezler." Suratına bir can sıkıntısı ifadesi konuyor. Ardından tekrar etrafı gözlemlemeye başlıyor.

[Okawa Ringo]

Shijo garsona siparişleri iletmesinin ardından kadın da nazik, sıcak bir gülümseme ile lavabonun yerini tarif etmişti. Belli ki buradaki çalışanlar özel olarak seçiliyordu. Her şey on numara denebilirdi. Hizmet, rahatlık iyiydi. Bununla birlikte siparişlerin durumunun, yemeklerin iyi olacağını şimdiden tahmin edebiliyordu. Ne yazıktır ki, buraya eğlenmek için geldikleri pek doğru değildi. Soylu kafilesi üste çıkmıştı. Peşlerinden gidip Munejima'ya damlamak istese de, bunu bu kadar kolay yapamayacağının farkındaydı. Tam o anda dirseğini masaya dayayan Shijo'yu dinlemeye başlamıştı.

Dinlediklerinden sonra bir şeyden emin oldu. Bar Teruma sadece iyi hizmet veren, elit bir mekan değildi. Burası bir iş çevirme merkeziydi. Bir üs gibi. Anlaşmaların yapıldığı, planların hazırlandığı bir üs. Zira bu kadar soylunun, shinobinin hatta Kageyasu'nun burada oluşu tesadüf olamazdı. Bar Teruma, başlamaları gereken noktaydı. Tam o anda ise, suratını ekşitmektense; yüzüne hin bir gülümseme koyması daha çok anlam bulmuştu.

Ringo'nun lafları dinledikten sonra kafasını aşağı yukarı sallayarak anladım demesi haricinde pek bir cevabı olmamıştı. Ancak Shijo devamını getirmişti sözlerinin. Özellikle Munejima'ya nasıl yaklaşmaları gerektiği konusunda soru soruyordu. Bu durumu Ringo da pek düşünmemişti. Düşünmemişti zira içeride bir şekilde fırsat yakalayabileceğini düşünmüştü. Ancak belli ki yukarı kat, özel bir alandı. Bir nevi seçkinlere has. Ya da dolap çevrileceği zaman gidilen bir yer.

Bu noktada yukarı çıkmaya çalışırlarsa, neler döndüğünü daha iyi anlama ihtimalleri vardı. En iyi ihtimal, bir ipucuna daha fazla yaklaşma ihtimalleri. Ancak işin riski, korumaların teyakkuzda oluşuydu. Korumalar onları durdurabilirdi, daha fenası; şüphelenebilirler ve bu şüphelerini paylaşabilirlerdi. Bu işlerine gelmezdi. Shijo'nun söylediği gibi, hiç takılmayabilirlerdi de. Diğer ihtimalde, Munejima'yı çıkışta düşürmek iyi bir seçenekti. Bu noktada Munejima ile temas kurmaları ve iletişime geçmeleri kesindi. Ringo yine de yanında bir ya da bir kaç shinobi olacağını düşünüyordu. Ancak burada çıkacak bir hadisenin de önüne geçebilirlerdi. Belki soylu kafilesi aşağı tekrar inerdi, şüphe çekmeden burada yanaşma imkanı bulurlardı. Belli olmaz.

"Şimdilik bekleyelim. Sanırım üst kattaki localar böyle 'özel' puştlara ait. Eğer localardan birini kiralamış olsaydık, sıkıntı etmezlerdi. Ama bu iş para değil, referans meselesi gibi duruyor. Şansımızı da deneyebiliriz aslında. Eh.. Ne olduğumuz, kim olduğumuz belli." demişti, alın bandını işaret ederek. Biraz nefeslendi. Etrafı kısa bir süre daha kesti. Koruma shinobiler ile özel olarak göz göze gelmemeye çalıştı. Shijo'nun suratına kısa bir süre daha baktı. Ardından devam etti. "Bize çıkamazsınız demeleri durumunda ne diyebiliriz acaba? Kageyasu'nun ismini mi versek? Daha mı çok şüphe çeker? Belki de işimize yarar. Bilemedim. Olmadı geçer yerimize oturur, çıkışını kollarız. Sence?"

Suratı, Shijo ile tezat oluşturacak biçimde canlıydı. Etrafı kesmeye devam ediyordu. Ancak karalar bağlamış değildi. Bir şekilde o buruşuk herife ulaşacaktı.

[GM - Naruto]

Shijo laflarını dinledikten sonra gayriresmi pozunu bozmadan sana doğru eğilip konuşmaya devam ediyor. Suratındaki ifade kesinlikle söylediği şeylerle tutmuyor. Daha rahat ve alaycı bir ifadesi var. Dışarıdan bakan biri yanınızdan geçen bir kadın garson ile alakalı uygunsuz espriler yaptığını düşünürse şaşırmayacağın bir tavırda Shijo. Bunu anladığında istediği zaman hislerine ve surat ifadelerine tam hakimiyet kurabilen biri olduğunu çözüyorsun.

"İsim vermeye gerek yok. Aslında... bir dakika bekle." diyor. Kısa bir süre sonra yanınıza ufak bir içki servisi ile geri geliyor kadın garson. Nazik bir gülümseme ve narin hareketler ile masanıza iki adet seramikten bardak bırakıyor. Ardından markasını daha önce görmediğin bir shochuyu da masaya koyuyor.

Tekrar selam verecekken Shijo "Pardon..." diyor ve kadının dikkatini çekiyor. Kadın suratına aşırı masumane ve tatlı bir şaşkınlık ifadesi kondurarak ona doğru dönüyor. "İsminiz neydi acaba?" diyor Shijo, kadın hafifçe tebessüm ederek "Hasu." diyor. Shijo sıcak bir gülümseme ile laflarına devam ediyor. "Hasu-chan, üst katta bir loca kiralamak istesek kiminle görüşmemiz lazım? Seni referans göstersek komisyon alır mısın?" diyor kendinden emin bir şekilde. Hasu o noktada yapay şaşkınlığını üzerinden yavaş yavaş ve kontrollü bir şekilde atıyor. "Kusura bakmayın... Localar herkese kiraya verilmiyor ne yazık ki..." Suratı ağır ağır bir üzüntülü hale bürünüyor. Mesajı almış olan Shijo da hiç tebessüm halini bozmadan "Referansını almak için ne sipariş etmemiz lazım?" diyor. Bu soruya karşılık Hasu'nun suratına tekrar bir gülümseme beliriyor.

"Altın Baykuş. Birazdan yiyecekleriniz sizinle olacak" diyor, ardından tekrar size selam verip ortamdan ayrılıyor.

Shijo derin bir nefes vererek sana dönüyor. "Altın Baykuş işi biraz yaş." diyor düşünceli bir şekilde. "Pahalı. Epey epey pahalı. 100.000 ryo falan sanırım. Üstüne bir de locayı kiralamamız gerekecek. Kim bilir o ne kadar."

Off Topic

"Altın Baykuş", artık her ne ise, kabaca 10 VP değerinde.

[Okawa Ringo]

Anlayabildiği kadarıyla Shijo'nun tecrübesi ve yetileri bu gibi durumlarda ondan daha kalifiyeydi. En azından bu ortamı iyi tanıyordu. Daha önce bu tarz yerlerde bulunduğu belliydi. Ayrıca tüm sözleri ağzından döküldüğü esnada garip bir poza bürünmüştü. Sanki taşak geçen iki arkadaş gibilerdi. Ringo dinliyor, Shijo anlatıyordu. Yüzünde yer yer alaycı bir gülümseme, yer yer abartılı bir rahatlık hakimdi. Şu an karı kız muhabbeti çeviren iki ergen gibi görünüyorlardı ve bu durum korkutucu bir biçimde gerçekciydi. Shijo'nun bu gibi durumlarda olayları kotarabileceğini bu şekilde anlamıştı.

Shijo, Ringo'nun planından daha iyi bir plan düşünmüş olacak ki, kendisini durdurmuştu. Hemen ardından kadın garson elindeki seramik bardaklarla gelmişti. Masaya bıraktığı shochu'yu da daha önce görmemişti. Muhtemelen özel üretim falan olmalıydı. Markette satılan cinsten bir şey değildi belli ki.

Shijo garsona seslendikten sonra önce ismini sormuş, kadından yanıtını almıştı. Az önceki tavırlarıyla alakasız bir zıtlık ile devam etmişti. Bu sırada girizgah yapmıştı cümlelerine. İlginçtir ki, Shijo da referans meselesine takılmıştı. Önce garsondan referansını istemiş, ardından basitçe reddedilmişti. Bu noktada ise her şeyin bir bedeli olduğu gerçeğini gün yüzüne çıkarmıştı. Ringo ise bu esnada düşündü. Burası ne olursa olsun parası olmayan birine referans vermiyordu. Pek de ilginç değildi esasen. Kaya ülkesinde işler böyle yürürdü.

Kadın cevabının ardından masadan ayrılırken, Ringo ise ismini ilk kez duyduğu altın baykuşu sorgulamaya başlamıştı. Bir çeşit totem falan mıydı, yoksa bir referans mektubu mu? Belki basit bir içkidir, belki bir kıyafet. Belki de maske. Bilemiyordu. Shijo altın baykuşu duyduktan sonra düşünceli bir surata bürünmüştü. Ringo ise Shijo'nun ağzından çıkan 100.000 Ryo'luk miktarı duyunca, bir miktar açmıştı ağzını. Şaşkınlık, belki hayal kırıklığı.

"Oha lan. Ne ki bu? Gerçekten altın mı?" dedikten sonra şaşkın suratını korumuştu. Ancak bu şaşkınlık kısa bir süre sonra aptal, biraz da utanç dolu bir tebessüme dönüşmüştü. "Beni silkelesen 40 bin anca çıkar. Para biriktirmekte hiç iyi değilim. Senden çıkar mı?"

Bu esnada ne yapabilecekleri ile ilgili düşünmeye başladı. Kendisinde pek para yoktu. Tüm parasını koysa, Shijo'da üzerini tamamlamak için yeterli para var mıydı emin değildi. Yeterli paraları olmamaları durumunda ise yapabilecekleri pek az şey vardı. Burada hiç tanıdık yoktu. Birilerinden yardım isteyecek durumda değillerdi. Kapıdan girdiğinde gördüğü zengin görünümlü shinobi geldi aklına. Sahi ya, Shijo onu fark etmiş miydi ki... Belki onu tanıyordur. Biraz düşündüğünde, onun kendilerini tanıyabileceğini düşündü. Shijo'nun yaptığına benzer şekilde, dirseğini masaya koydu ve suratına kilitlendi. Shinobi'nin oturduğu masayı kafasıyla çok hafif bir şekilde işaret ettikten sonra bir kaşı ile de işaret ettiği yönü destekledi. Hemen ardından konuştu.

"Şuradaki masada bir herif var, bizim köyden. Tanıyor musun onu? İşlemeli bir katanası var. Tanışsak mı, borç falan isteriz. Belki çözebileceğimiz bir işi vardır. Seni kesin tanıyordur o." dedikten sonra sesinin biraz daha alaycı bir tona kaçtığını hissetti. Ancak bir miktar çaresiz bir durumdalardı. Bu konu ile ilgili Shijo'nun da fikrini almalıydı. Çok da mantıklı değildi zira ilk bakışta. Kimdir, necidir, kimdendir bilmiyorlardı. Ancak Shijo'ya her ihtimali sunmalıydı. Eğer bu fikre ortak kanaatleri gereğince kapılmazlarsa, Shijo ile paraları yüz bini bulmuyorsa; başka çareleri yoktu. Yüzü bir miktar düşmüştü, istemsizce.

"Sende de para yoksa, para da bulamıyorsak... Bekleyeceğiz mecbur."

[GM - Naruto]

Shijo etrafı süzerken bir yandan laflarını dinliyor. Gayet sakin ve rahat bir tavırla cevaplıyor sorularını.

"Altın Baykuş dedikleri bir servis. Önden Teruma Spesyel Rezervi dedikleri bir içecek geliyor. Bir tür sake, yanlış bilmiyorsam çok eski bir kiraz ağacı kovuğunda falan bekletiyorlarmış öyle bir şeyler. Şişesi de sarı bir baykuş şeklinde. Oradan geliyor ismi. Neyse. Akabinde bir yemek servisi yapılıyor. Ayrıca içkiden o an bardaki herkese de ufak bir miktar tadımlık hediye ediliyor bizim şişeden. Sonrasında milletle kaynaşma, muhabbet falan dönüyor biraz. Aslında partileme siparişi gibi bir şey. Bir noktada bizlik de değil düşününce aslında. Ama siparişi verirsek kesin üst kata terfi ederiz orası kesin."

Laflarını bitirdikten çok kısa bir süre sonra yiyeceklerinizi getiriyor Hasu. Suratındaki porselen gülümseme sanki az önceki muhabbet hiç yaşanmamışçasına profesyonel. Nazikçe yiyecekleri bıraktıktan sonra beyaz kimonosunun kollarını nazikçe düzeltiyor, eğiliyor ve kısa adımlarla yanınızdan ayrılıyor.

Shijo shinobiye doğru dönüp bakıyor. Bir süre elemanı süzüyor. O esnada aralarında hararetli ancak eğlenceli bir şeyler tartışıyor olsa gerek, grup bir kahkaha patlatıyor. Shinobi bir şeyler anlatıyor, diğerleri de buna gülüyor gibi. İşlemeli kına kayıyor gözün. Kırmızı kının etrafında pembe kiraz yaprakları motifleri mevcut. Kabzası da aynı şekilde kırmızı bir ipten örülmüş şekilde. Elemanın flak ceket ve bir shinobi pantolonu giydiğini seçebiliyorsun ancak üzerinde kırmızı bir haori mevcut. Haorisini önünde bir kuşak ile bağlamış durumda, bu bağlamda flak seti dışarıdan hemen belli olmuyor.

Shijo sana dönüp "Çıkaramadım. Yeni yetmelerden biri herhalde. Muhattap olabiliriz ama o işi sana bırakıyorum. Yani istersen ben de gider konuşurum da ne diyeceğimi bilemedim." dedikten sonra yemeğine başlıyor içkisinden bir yudum alıp.

"Efsane ya..." diyor yerken. Ardından tekrar lafa giriyor. "Ya baykuşu hallederiz de dediğim gibi üst katı kiralamak da var. Öyle bir sushi ve bir içki ile de kapatamayız. O noktada bende de para bitmiş olur. Burası Minami. İlla bir yerlerden borç para buluruz. Fakat dikkat çekmiş olacağız. Millet iki Ishigakure shinobisinin verdiği partiyi konuşacak falan. Amaaan..." Bunalmış bir şekilde yemeğine devam ediyor. "İlla bu gün harekete geçeceğiz diye bir durum yok bu arada. Bu adam bu gün buradaysa yarın da buradadır. Teruma'nın localarına çıkabiliyorsa müdavimidir buranın."

Biraz düşünceli bir şekilde duruyor ve "Ya da moruğu çıkışta basalım. O da bir seçenek. Gerçi yanındaki shinobi korumayı da unutmamak gerek." dedikten sonra yemeğine devam ediyor.

[Okawa Ringo]

Shijo'dan altın baykuş ile ilgili bildiklerini dinlerken anlamsız bir hayıflanma dalgası kaplamıştı bedenini. Bir an sonra ise bu geçti. Kendisi Minami'de bulunduğu süre boyunca işe yarar şeyler yaptığını sanıyordu. Bir düşündüğünde, kendisini de çok geliştirmişti. Lakin bunların hiç birini bilmiyordu... Shijo, Ginbushi ile buraya gelerek diplomatik ve ticari muhabbetlere tanık olmuş, sosyalleşmiş ve kültürlenmişti. Bir noktada, kendisini bir figüran, Shijo'yu ise bu hikayenin kahramanı gibi hissetti. Ancak bu his biraz çabuk kayboldu. Zira böyle hissetmeye ne zamanı, ne de hakkı vardı.

Ellerinde olmayan tek şey, biraz zamandı.

Shijo'nun söylediklerini kısaca düşündüğünde ise, bir sonuca varmak için elinde en azından bir kaç fikir olduğunu biliyordu. Bir noktada kendisini Shijo'ya katılmaktan alamadı. Altın baykuşu almaları durumunda buradaki varlıkları iyice perçinlenecekti. Artık bu iş el altından halledilmesi gereken, gizli bir iş olmaktan çıkacaktı. Ancak bunun sonucunda Munejima'ya daha da yaklaşacaklardı.

Diğer önerisi ise borç alabilmek adına yanaşabilecekleri zengin görünümlü elemandı. Shijo adamı tanımıyordu. Ringo biraz daha ona baktıktan sonra daha fazla belli etmemek adına Shijo'ya benzer şekilde yemeğine gömülmüştü. Bu esnada Shijo'nun yemek ile ilgili tepkisine benzer şekilde "Fena.." şeklinde cevap vermişti. Bir nevi katılmıştı ona. Ardından Shijo'nun kalan cümlelerini dinlemeye koyulmuştu.

Bu iş git gide kulağa pek mantıklı gelmemeye başlıyordu. Shijo bu konuda da haklıydı. Dikkat çekmeleri bir yana, konuşulacaklardı. Göze batacaklardı. Normal şartlarda bu alınabilecek bir riskti. Sonuçta getirisi vardı. Ancak normal şartlar yoktu. Çok kısa bir süre önce Ishichou Kageyasu'yu buradan çıkarken görmüşlerdi. Bu durum, işleri tamamen tersine çeviriyordu.

"Doğru. Dikkat çekeriz. Normalde, bu alınabilecek bir risk olurdu. Lakin... Normal bir durumda değiliz. Az önce bu kapıdan kimin çıktığını sen de benim kadar iyi gördün. Bu artık alınacak bir risk değil, çöpe para atmak gibi bir şey gibi geliyor." dedikten sonra içkisinden bir yudum alarak boğazını temizlemişti. Shinobi ile tanışıp para dilenme planını ise şimdilik rafa kaldırmış gibi görünüyordu. İşin ilginci, yine son planlarına dönmüş gibilerdi. En azından Ringo için en efektif yolun bu olduğu aşikardı. Zira buraya kadar Shijo'nun bildikleri onlara sağlam bir bilgi sağlamıştı. Hayıflanma kısmını ise atlatmıştı. Buradan sonrasında, kendi deneyimlerini konuşturabilirdi.

"Bu mevzular hakkında bayağı bilgilisin. Neticede ben henüz Chuunin iken sen Jounin'din. Çıkışta basacaksak eğer... İş oraya gelirse yani... İşte o konuda ben biraz bilgiliyim." dedikten sonra Shijo'ya kaçamak bir bakış attı. İçkinin ve yemeğin lezzeti, beynine vururken biraz olsun keyiflenmişti. Hemen ardından tekrar konuştu.

"Nasıl bir timde olduğumu sormuştun. Tam olarak bu işi yapan bir timdeydim. Burada, Minami'de. Gerçi artık yüzümde bir maske yok. Fark eder mi bilmiyorum. Çıkışta basıyorsak, planlamaya başlasak iyi olur."

[GM - Naruto]

Shijo laflarına karşılık sana bakıyor, gözlerini kırpıyor laflarına anlam vermeye çalışırken. Sonrasında ise suratına bir sırıtış konuduruyor. "Bunu söyleyerek kaç protokol kırdın bilmiyorum ama, yeteneklerin işimize yarayacaktır o zaman." dedikten sonra, son kalan içeceğini sana doğru kaldırıp içiyor. Yemeğinizi ve içeceğinizi bitirmeye yakın bir anda ise "Bence önce nasıl gelip gidiyor, ona bir bakalım. Dediğim gibi, bence bu akşam direkt harekete geçmek zorunda değiliz. Az daha takılalım, çıkarken izleyelim. Hem evini öğreniriz. O esnada sen de planını kurarsın, çakıl." diyor.

Bir süre sonra, içeriye mavi haorili bir kadın giriyor. Kafasının arkasında toplu saçları ve sert bakışları, genç yaşı ve "şirin" sayılabilecek surat yapısına göre ciddi bir tezatlık oluşturuyor. Belinin her iki yanında taşıdığı birer katana, haorisinin altındaki ince ancak işlevsel zırh ve giydiği kote'ler ile ne yaptığını bilen bir hava çiziyor. Hızlı adımlarla üst kata giden merdivenlere yöneliyor.

Shijo meraklı bakışlarla kadını süzüyor fakat kim olduğunu biliyor gibi değil. Sen ise bunun Hatsumaru Chiyojo olduğunu biliyorsun. Daimyo'nun kızı ve Ishigakure'nin Minami'deki etkisinin baş düşmanı. Bununla beraber yozlaşmış soyluların da korkulu rüyası. Tek kişilik bir Shinsengumi ekibi.

Hatsumaru Chiyojo

Chiyojo ile direkt olarak bir münasebetiniz ekipçe olmamış olsa da, geçmişte sizin operasyonlarınızın ardından yürüttüğü soruşturmalar ile Ishigakure'nin başını ağrıttığını biliyorsun. Çok net bir şekilde Ishigakure'nin Minami içerisinde operasyon yapmasına karşı ve bunların Daimyo ile ortak yürütülmesi gerektiğini savunuyor. Chiyojo sebebiyle bir çok operasyonunuzu haddiden fazla büyük bir gizlilikle, yer yer başka soyluların üzerine suç atarak, yer yer hedeflerinizi Minami dışına çekerek halletmeniz gerektiğini hatırlıyorsun.

Ancak bir seferinde, Çakıl ekibinin Chiyojo ile ortak çalışarak başka bir köyün (kuvvetle muhtemel Sunagakure ancak kesin değil) casus ekibini ortaya çıkarıp, Chiyojo'nun izni ile onları avladığını da anımsıyorsun. Bu görevin av kısmında bulunmuştun ve olay Minami'nin göbeğindeki bir kervansarayda gerçekleşmişti. Gecenin karanlığında yapılan bir av ile sabaha cesetler bile bulunamamış, han sahibi misafirlerinin erkenden mekanı terk ettiklerini sanmıştı. Kısa görev süren içerisindeki en başarılı operasyonlarınızdan biriydi, diye hatırlıyorsun.

Sen düşüncelerine dalmışken Chiyojo'nun önünü kestiğini fark ediyorsun iki shinobinin. Chiyojo sakin bir şekilde "Çekil." diyor. Shinobiler birbirlerine bakıyor, ardından istemeyerek önünden çekiliyorlar. Chiyojo hızlı adımlarla üst kata çıkıyor.

Shijo sana bakıyor ve "Bu iş ne acaba?" diyor.

[Okawa Ringo]

Kaç protokol mü kırmıştı.. Hiç umrunda değildi ki. Belki bir kaçını. Bu saatten sonra zaten bir önemi var mıydı? O maske zaten ondan haksızca geri alınmıştı. Bir çocuğunda elinden oyuncağının alınması gibi değil, bir evsizin önünden sıcak bir kap yemeğin alınması gibi. Sonrasında umutları da alınmıştı. Ginbushi'yi bulmak, bu işin tek çözümüydü. O sebeple Shijo'yu motive edecek, belki onun kendisine güvenmesini sağlayacak her şey mübahtı onun için. Planlarını da bu yönde oluşturacaktı. Bunu defalarca yapmıştı. Sorun değil. Hiç sorun değil. Her şey istedikleri gibi gidecek ve Munejima, onlara günün sonunda istediklerini verecekti.

Sonra ise, kapıdan bir başka sürpriz damlamıştı. Tanıdık bir yüz.

Kadını incelemeye başladığında mavi bir haori, tatlı bir surat, ancak zırhı ve kılıçları daha çok gözüne çarpıyordu. Sonrasında ise köşeli jeton düşmüştü. Bu kadın... Daimyo'nun cadı kızının ta kendisiydi! Shijo'nun meraklı sorusundan sonra ona dönüp bakmadı. Gördüklerini anlamaya ve sindirmeye çalıştı. Zira, burada dönen şey her ne ise; Chiyojo'nun dikkatini çekmiş olmalıydı. Chiyojo üst kata çıkmak üzere iken shinobiler tarafından önü kesildi. Ardından basitçe onları yolundan çekti. Bu onun için fazla kolaydı. Yetkisi, direkt olarak babasına dayanıyordu. Onun motivasyonunu ve hedeflerini de Ringo az çok anlayabiliyordu. Zira Çakıl günlerinde, Chiyojo'nun despot tavırlarına çok kez şahit olmuştu.

Bir casus ekibi avlanmıştı. Ringo bu görevde direkt olarak yer almış, kervansarayın girişindeki korumaları bayılttıktan sonra Hitoshi'nin casusları hallettiğini anımsıyordu. Bu işte Chiyojo bizzat destek vermişti. Hatta o kadar temiz bir işti ki... Neredeyse kariyerindeki en temiz işlerden biriydi. Bu noktada, Chiyojo'nun üst kata hareketlenmesi güzel bir şey değildi. Zira kendisi Minami'nin şerifi gibiydi. Burada dönen her şeyden haberdar olmak, gerekirse müdahale etmek onun fıtratındaydı. Silahlıydı. Üst katta ise hedefleri Munejima vardı.

"Hasiktir lan. Bunun burada ne işi var? Offf... Tanıştırayım, kendisi Hatsumaru Chiyojo. Düştü mü şimdi jeton? Daimyo'nun kızı hani. Cadının teki ama sağlam bir kız. Burada olduğuna göre, Kageyasu'yu burada bulmayı umarak gelmiş muhtemelen. Ya da soylular ne iş çeviriyor onu öğrenmek istiyor olmalı. Bizden hazzetmediği gibi, onlardan da hazzetmez. Yukarı öyle elini kolunu sallayarak nasıl çıktığına bak. Shijo, burada dönen çok pis bir dolap var. Bu kız bela peşinde koşar çünkü."

Biraz düşündü. Munejima, Kageyasu, diğer soylular. Teruma'da bugün toplanan bu ahali, alelade bir buluşma için mi gelmişti burada. Klasik bir camia sohbeti mi dönüyordu? Başka bir şeyler mi oluyordu. Lanet olası locaya çıkamadıkları için bilemiyordu. Tek bildiği, bunun kötüye işaret oluşuydu. Chiyojo'nun burada oluşu, hedefleri ile aralarında bir engel dahi teşkil edebilirdi. Dahası, hiddetle yürüyerek yukarı çıkması; onu kıllandırıyordu. Vücut ısısının arttığını hissedebiliyor, parmaklarının titrediğine şahit oluyordu. Ne yapsaydı... Yukarı çıkmak için verecek parası yoktu. Dikkat çekmeden bu işi halletmenin daha iyi yolları vardı. Ancak yukarıya çıkarsa öğrenebileceği şeyler, bir ihtimal Munejima'ya ulaştıktan sonra öğreneceklerinden daha farklı olabilirdi. Korumalar... Hepsi sensör tip shinobi olmalı. Muhtemelen yüksek chuunin ya da Tokujo seviyesinde olmalılar. Onları indirebilirdi. Ancak bu gürültülü bir iş olurdu. Chiyojo'nun burada oluşu ise, bu gürültünün bir şölene dönüşmesini sağlardı... Hayır, ses çıkarmak artık bir ihtimal değildi.

"Yukarıda ne dönüyor... Muhakkak Chiyojo'nun gıcık kaptığı bir şey olmalı. Senpai, Munejima'nın gizli korumaları olarak şu an kızın silahlı bir şekilde yukarı çıkışına itiraz edebiliriz. Ancak yukarı çıkartmazlar gibi geliyor yine de. Olay çıkarırsak bardan atılırız. Bunlar sensör shinobi. Gizlice dalarsam muhtemelen hepsini alırım altıma. Sonra da her şeyi bozarız. Çok gürültü çıkar. Ayrıca suratlarımız öyle alelade suratlar da değil. Şu an bu salonda bizi tanıyanlar var. Paramız yok, dikkat çekmek de istemiyoruz... Ancak şu kızın gelişinden sonra burnuma dolan kötü kokuların haddi hesabı yok."

Biraz nefeslendi. Dirseğini masadan çekti ve arkasına yaslanarak ellerini kafasının ardına aldı. Kızın merdivenleri hızlı adımlarla çıkışını izlerken, Shijo'ya döndü. Bir şey söyleyip söylemeyeceğini bilmiyordu. Lakin nedensiz bir rahatsızlık, bedenini her an sarmalamaya devam ediyordu.

"Beklemekten başka bir şansımız yok. Munejima'yı almamız yeterli. Ancak tetikte olalım. Her an harekete hazır olmamız gerek. Zira burada bir şeyler oluyor. Ya da olacak. Ya da oldu. Bilmiyorum."

Biraz duraksadı. İşlerin ilginçliğine akıl sır erdiremese de, bir noktada garip bir rahatlama gelmişti bedenine. Bilgiden yoksun olmak, karar vermeyi ne denli zorlaştırsa da; günün sonunda riskleri daha da büyütüyordu. Bodoslama dalmamanın verdiği özgüven, doğru olanı yapmanın hafifliğini doğuruyordu. Tekrar tısladı. Daha yumuşak, daha sinik.

"Bilmiyorum."