Konuştuğun köylünün tarifini takip ederek vardığın tek katlı evin önünde birkaç Amegakure shinobisi görüyorsun. Buranın güvenliğinden sorumlu gibi duran bu shinobilerin önünde ise 7 kişilik bir sivil kalabalık duruyor. Her birinin hasta olduğu her halinde belli olurken, bunların kendi aralarında bir şeyler konuştuğunu duyuyorsun. Ancak kısık sesleri ne söylediklerini anlamana engel oluyor. Kapıya doğru yeltendiğinde ise, kapıda duran bir shinobi elini senin göğsünün üstüne koyuyor ve tok bir sesle “İçeride hasta var, bekleyeceksin.” diyor. Durum itibariyle yapacak başka bir şeyin olmadığı için de beklemeye koyuluyorsun. Bu süre zarfında ise kapıdaki shinobilerin seni çok sallamadığını fark edebiliyorsun.
Tek katlı evin ön kapısından bir kadın ve kucağında bir çocuk çıkarken, gözlerinin önüne çıktığın önceki görevdeki çocuk ve annesi geliyor. İstemsizce bu anı nedeniyle hareketsiz kaldığın anlar, seninle konuşan shinobinin uyarısı ile son buluyor. “Hey, hadi gir içeri!” diye sana bağıran shinobinin sesi ile kendine gelip karanlık evin içine giriyorsun.
Evin içi son derece karanlıkken bir gaz lambası bütün aydınlatma işini üstleniyor. Girdiğin odanın içinde bir yatak ve koltukta dışında herhangi bir şey bulunmazken, gaz lambası da odanın köşesinde duruyor. İçeriden, görünmeyen bir yerden gelen su sesleri kesildiğinde ise odanın yan tarafından gıcırtılı bir kapının açıldığını ve uzun boylu, hiç beklemediğin kadar temiz yüzlü ve uzun boylu bir shinobinin belirdiğini görüyorsun. Nazik bir şekilde yatağı gösteren shinobi “Buyrun.” demekle yetinmesinin ardından, sen de durumunu izah ediyorsun. Shinobi kafasını birkaç kez salladıktan sonra, “Tamam, halledelim hemen.” diyor ve sen sırt üstü yatarken shinobinin elinde beliren yeşil chakra ciğerlerini ve boğazını gezmeye başlıyor. Shinobi elini yarım dakika kadar üzerinde gezdirdikten sonra chakra akışını durduruyor ve gülümseyerek “Geçmiş olsun.” diyor. Sen yattığın yerde doğrulurken shinobi bir kez daha çıktığı odaya yöneliyor, ancak adımlarını yarıda kesip sana dönerken “Özel değilse, kolunuza ne oldu acaba?” diye soruveriyor.
Konuştuğu sivilin tarif ettiği yere yönleniyordu Ryoken. Tarif ettiği bu yer tek katlı bir evdi, önünde ise Amegakure Shinobileri duruyordu. Buranın güvenliğini sağlayan shinobilerin önünde 7 kişi duruyordu. Bu duran 7 kişi ise sivildi. Her birinin hasta olduğu belli oluyordu, kendi aralarında fısıldaşıyorlardı. Ryoken ise bir an önce onları geçip doktorun yanına girmeliydi. Uzunca bir yolu vardı ve burada beklemek onun canını sıkıyordu. Sonrasında buradaki sistemin nasıl işlediğini bilmediği için kapıya yöneliyor fakat shinobiler tarafından durduruluyordu. Kapıda duran shinobi elini Ryoken'in göğsüne koymuş ve tok bir sesle beklemesini söylemişti. Yapacak bir şeyi yoktu, beklemek zorundaydı diğer hastaları.
Bu evin ön kapısından bir çocukla kadın çıktığında, Ryoken aniden duraksıyordu. Önceki görevinde karşılaştığı çocuk ve annesi idi bu kişiler. Zihni anılarını bir anda canlandırıyor ve kendisini hareketsiz bırakıyordu. Sanki beyni başka bir şey yapmasını istemiyor ve sadece buna odaklanmasını istiyordu. Lakin, shinobinin içeri girmesini söylemesi ile bu hareketsizlik bozuluyordu. Bağıran shinobinin yanından geçip, karanlık odaya doğru adımını atıyordu.
Yüzünü hafifçe ovuşturarak girdiği karanlık odada tek aydınlatma bir gaz lambası idi. Girdiği odada sadece yatak ve bir koltuk bulunuyordu. Burası bir hastane kadar iş görmese bile işe yarıyordu demekki. Gaz lambası odanın bir köşesinde dururken, "Burası için bu kadar aydınlık nasıl yetiyor?" düşünceleri geziyordu kafasında. İçeriden su sesleri kesildiğinde, odanın yan tarafından gıcırdayan bir kapı açılıyor ve içeri uzun boylu ve temiz yüzlü biri giriyordu. Ryoken böyle birini beklemiyordu. Bunun şaşkınlığını bir an önce atıyor ve nazikçe yatağı gösterip buyur eden Shinobiye kendini izah etmeye başlıyordu. Bir yandan ise dua ediyordu, kendisinin rolünü anlamaması için.
Shinobi, kafasını bir kaç kere salladıktan sonra halledeceğini söylüyor, Ryoken ise sırt üstü yatağa yatıyordu. Shinobinin elindeki yeşil chakra ciğerlerini ve boğazını gezmeye başlıyordu. Shinobi yaklaşık yarım dakika boyuncu elini gezdiriyordu. Sonrasında chakra akışını durduruyor ve gülümseyerek geçmiş olsun diyordu. Ryoken bu gülümsemelerde ve yardımda onun iyi biri olduğu çıkarımını yapsa bile kitabı kapağına göre yargılayamazdı. Ne olursa olsun, rolüne devam etmek zorundaydı. O bir gezgindi ve uzun bir yoldan geliyordu. Bütün olay bundan ibaret idi.
Ryoken doğrulup toparlanmaya başladığı sırada, shinobi geldiği yere dönmeye giderken duruyor ve kendisine koluna ne olduğunu soruyordu. İşte, asıl yalanlar burada başlamalıydı. Ne diyecekti, Kaoru kolumu kesti mi? Hayır hayır, duruma uygun bir yalan üretmeliydi. Bir gezgin ve kopuk bir kol. Bir sürü tehlike. Riskler. Çeteler. İşte, yalanlarını tam burada tamamlıyordu. Bu kelimeler zihninde güzel bir anı oluşturuyordu.
"Yardımlarınız için ne kadar teşekkür etsem azdır shinobi-san."
Dedikten sonra, hafifçe gülümsüyor ve biraz daha mutlu bir sesle konuşmaya başlıyordu.
"Ah kolum mu? Evet evet özel değil açıklayabilirim tabiki."
Dedikten sonra ses tonunu daha hevesli bir hale getiriyordu. Rolünü tamamiyle işlemek zorundaydı ve buna çok mutlu bir gezgin olmakta dahildi. Her yeri gezip görmeyi seven bir gezgin, kolunun koptuğuna üzülebilir miydi? Ryoken'in cevabı ise, hayırdı.
"Size demiştim, bir gezgin olarak uzun seyahatlar yapıyorum ve her şeyi görmeye çalışıyorum. Siz shinobiler daha iyi bilirsiniz, bazı yerler tehlike doludur. Sizin gibi güçlerim yok, kendi halimde bir insanım. Eh, durum böyle olunca tabi kendimi savunmamda biraz zorlaşıyor ehehhehehe."
Diyor ve sağ elini kafasının arkasına koyarak orada gezdirmeye başlıyordu. Bir yandan shinobiye doğru bakarak gülümsüyor ve mutlu bir şekilde konuşmasına devam ediyordu.
"Gene gezdiğim günlerden birinde birileri tarafından saldırıya uğradım. Kolumu kaybettim tabi savunamadığım için. Sonuç olarak herkes bunun benim seyahatlerime engel olacağını düşünüyordu fakat olmadı."
Hafifçe yutkunuyor ve biraz daha kararlı bir tonda konuşmasına devam ediyordu.
"Her yeri görmek istiyorum ve görmeyi, gezmeyi seviyorum. Bu yüzden kolum bana engel olmadı. Sizin sorduğunuzdan çok daha fazlasını cevapladım biliyorum ama anlatmayı seviyorum. Dediğim gibi bir saldırıya uğradığımda maalesef kendimi savunamadım. Savunamamam ise kolumu kaybetmeme sebep oldu. Ah, neyse. Size tekrardan çok teşekkür ederim. Eğer başka sorunuz yoksa gitmek isterim. Tekrar teşekkür ederim, çok sağolun."
Shinobinin bir sorusu yok ise bir an önce kasabadan çıkıp istikametine devam edecekti.
► Show Spoiler
Künye
İsim: Jin Ryoken
Yaş: 22
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.87
Kilo: 90
Element: Katon
Köy: Ishigakure
Seviye: B - Rank
Rütbe: Jounin
Nam: Sanrı
Profil
Güç: D
Çeviklik: D
Kondisyon: D
Potansiyel: D
Varlık: A
Zeka: A
Beceri Listesi [Güç] Atletizm: F
[Çeviklik] Akrobasi: F
[Çeviklik] El Hassasiyeti: F
[Çeviklik] Saklanma: F
[Kondisyon] Form: F
[Potansiyel] Ninshuu: F
[Varlık] Aldatma: E+
[Varlık] Empati: F
[Varlık] Sosyalleşme: F
[Zeka] Farkındalık: F
[Zeka] İzcilik: F
[Zeka] Bilim: F
Teknikler
Genjutsu: Rishuu, C Rank
Genjutsu: Shibou no Jutsu, B Rank
Genjutsu: Magen: Bunshin, B Rank
Genjutsu: Jigoku Gouka, B Rank
Genjutsu: Jubaku Satsu, B Rank
Genjutsu: Kuroshiki, D Rank
Genjutsu: Cehennemin Mührü, S Rank
Genjutsu: Altı Ayna, S Rank
Stiller ve Kabiliyetler
Stil: Shigure, B Rank
Yönelimler
Sensör: Meishou-dou, A Rank
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Savaşın Şöleni, Nadide Ekipman
Özellikler
Garabet
Ryoken'in sol kolu omuzdan itibaren normal değildir. Dışarıdan bakıldığında kararmış ve çürümüş olarak görünür, ancak tamamen işlevseldir. Kol acı veya dokunma hissinden mahrumdur. Ryoken kolu ile bir şeyi tuttuğunu anlayabilir ancak yüzey dokusu ve sıcaklığı gibi detaylara vakıf olamaz. Elin tırnakları pençe şeklindedir.
Kola çakra verildiğinde bir insanın veya derisi kalın olmayan bir hayvanın eti kopartılabilir. Koparma işlemi, çakranın yönlendirilmiş olduğu elin deriye teması ile başlar. Elden çıkan siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı, deriyi çürüterek eti normalden daha yumuşak bir kıvama getirir. Bu sayede pençeye benzer el yapısı sayesinde çürüyerek yumuşamış olan et koparılabilir. Daha kalın derisi olan canlılar açısından ise, çürüme işleminin gerçekleşmesi daha uzun süreceği için, temas süresinin de arttırılması gerekir.
Etin koparılması halinde, kopan kısımda, siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı ince bir tabaka olarak varlığını korur. Bu sayede kopan kısımdan dışarı kan sızmaz, kişi acı hissetmez, önemli bir kas dokusu zarar görmediği sürece hareket sınırlaması olmaz. Koparılan kısma yapışmış olan bu sıvı, bir kaç dakika sonunda çakra yoğunluğunu kaybeder ve buharlaşarak yok olur. Sıvının yok olması halinde, et kopmasına bağlı yaşanması gereken bütün semptomlar varlığını göstermeye başlar.
Kola çakra verilmesi neticesinde oluşan siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı katı cisimlerin çürümesinde de kullanılabilir. Ancak bu çürüme işlemi, katı cismin boyutlarına göre farklılık göstermektedir. Avuç büyüklüğünde bir taşın çürütülerek yok edilmesi bir dakikadan az sürecekken kalın bir duvarın çürütülerek yok edilmesi bir saati bulabilir.
Kola verilen çakra sayesinde, kullanıcı vücudunda oluşan herhangi bir yarayı geçici olarak iyileştirebilir. Kullanıcı elini yarasına temas ettirdiği anda, siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı yarayı kapatmaya başlar. Temas ne kadar uzun sürerse, yara üzerindeki yayılma artar. Küçük kesiklerde sadece temas etmek yaranın geçici olarak iyileştirilmesi için yeterli olsa da, daha derin yaralanmalarda temas süresinin uzatılması gerekmektedir. Yaranın üzerinde ince bir tabaka olarak yayılan siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı, bir kaç dakika boyunca oluşan yaranın yaratacağı semptomları ortadan kaldırır. Ancak yaralanma önemli bir kas dokusunda ise, kullanıcının hareket kabiliyeti kısıtlanır, sadece kan sızması ve acı hissetmeme gibi durumlar varlığını korur. Kullanıcı tarafından söz konusu sıvı tekrar tekrar yenilenebilir, ancak her bir yenileme çakra harcar. Bir kaç dakika sonunda ise, siyah ve yopun kıvamlı jölemsi sıvı çakra yoğunluğunu kaybeder ve buharlaşarak yok olur. Sonrasında yaranın boyutuna göre oluşturacağı semptomlar kendisini gösterir.
Kolun aldığı yaralar otomatik olarak iyileşir. Basit kesiler bir kaç saat içerisinde kapanırken kolun tamamen kopması bir haftaya kadar onun iyileşmesini uzatabilir. Kopma veya parçalanma durumlarında açık yaralardan sürekli siyah jölemsi bir sıvı salgılanır. Bu sıvı buharlaştıkça arkasında yeni, çürümüş ve kararmış et parçaları bırakır. İyileşmeye kemikler dahildir.
Kol bazı durumlarda -özellikle çok kullanıldığında veya bütünlüğü bozulup iyileştiğinde- kuruyup çatlamaya başlar. Bu onun özelliklerinin kuvvetini düşürür. Başka bir insanın kanı ile pansuman yapılarak kol eski kudretine geri kavuşturulabilir.
Karakter siyah, kumaştan bir kol korumalığına sahiptir. Bu korumalığı takarak kolunun doğal olmayan görüntüsünü gizleyebilir. Korumalık takılıyken kolun bütün özellikleri bastırılmış olur, buna iyileşmesi dahildir. Kolluğun üzerinde, omuz kısmında beyaz bir Ishigakure sembolü bulunmaktadır. Kumaşın üzerinde çeşitli mühürleme sembolleri bulunmaktadır. Bu semboller de siyah olduğu için yakından bakılmadığı sürece anlaşılmaları zordur.
Bu kol herhangi bir şekilde GP veya PP harcayarak geliştirilemez.
Amegakureli shinobinin sorusuna verdiğin uzun cevabın ardından, adamın hafif bir tebessüm ile sana baktığını fark ediyorsun. Bilmek istediğinden daha fazlasını anlattığını düşündüğün bu anlarda, shinobi arkasına dönerken “Aslında koparılmasından ziyade kopan bir kola rağmen hala nasıl hayatta olduğunu merak etmiştim.” diyor ve hemen ardından da “Neyse, onu da başka bir karşılaşmamızda anlatırsın artık.” diyor. Bu cümlelerinden sonra geldiği kapıdan girerek gözden kaybolan shinobinin ardından sen de bulunduğun evden çıkıyorsun.
Yolculuğun devam ettiği sırada, artık öksürük ve ciğerlerindeki tahrişin geçtiğini anlıyorsun. Ancak yer yer yağmur altında yaptığın ilerleme esnasında kolunla ilgili birtakım ciddi sıkıntılar yaşıyorsun. Bu sıkıntılardan kendini kurtarmak için de yanındaki ağrı kesici haplar tek yoldaşın oluyor. İlerlemen boyunca 7 tane daha hapı yutarak kendini ilerlemeye elverişli hale getiriyorsun.
Gün kararırken, Shijo’nun bahsettiği büyük kasabaya, yani son durak noktana varıyorsun. Kasabanın girişinde ilk dikkatini çeken şey, okul kitaplarında gördüğün samurayların zırhlarını andıran zırhlarla dolaşan insanlar oluyor. Kimin elinde naginata açıkça belli olurken, bazılarının ise katanaları kınlarında parıldıyor. Kasabadaki yapılardan ziyade, dikkatini çeken bu detay, bu kasabanın kontrolünün Yağmur Ülkesi’nde olmadığını açıkça ortaya koyuyor.
İlk adımlarını attığın kasaba, Ishigakure kadar büyük olmasa da, geçtiğin kasabalara nispeten epey büyük duruyor. Yer yer yıkılmış binalar ve tahrip olmuş yapılar gözüne çarptığında, burada bir iktidar mücadelesi dönmüş olduğunu anlayabilmek senin için zor olmuyor. Bu mücadelenin galibi olan taraf, kasabada gururlu bir şekilde dolanırken, arada kaynayan sivillerin de halinden memnun olduğunu görebiliyorsun. Demir ağırlıklı yapılar Yağmur Ülkesi’nin karakteristik mimarisiyle birleşmiş olan bu kasabanın merkezinde oldukça uzun bir kule doğrudan kendisini fark ettiriyor. Bu kulenin etrafından sınırlara doğru uzanan yapılaşmanın epey karmaşık olduğu da ortada. Buna rağmen, sanki herkes nereye gideceğini bilerek hareket ediyor gibi davranıyor. Yani bir yabancı için kaybolunması oldukça kolay bu kasabada, insanlar tüm sokakları ezberlemiş gibi. Ancak yine de kasabada yaşanan mücadelenin izleri her yerde kendisini gösteriyor.
Kasabanın sokakları arasında, bir meczup gibi dolanmaya başlıyorsun. Her ne kadar içinde bir güven duygusu varsa da, yine de tedbiri elden bırakmıyorsun. Kasabanın yabancısı olsan da, kasabanın kalabalığı dikkate alındığında senin bir yabancı olduğunu anlamaları çok da mümkün görünmüyor. Bu vesileyle kendine kalacak, dinlenebileceğin ve yolculuğun öncesi son durak yerin olan bu kasabada belki de son huzurlu geceni geçireceğin bir dinlenme noktası arıyorsun. Kulenin çevresinde yaptığın ufak bir turlama neticesinde ise, düşük, orta ve iyi kalitede üç tane hanı gözüne kestiriyorsun. Bu noktada artık seçimini iyi yapman gerektiğini biliyorsun, zira bir hana girdiğinden ister istemez insanlarla iletişime girmen gerektiği hususunu göz önüne aldığında, kendin için iletişime geçeceğin en doğru insanları saptaman gerekiyor. Ayrıca yapacağın seçimin, ilerlemene ne şekilde tesir edeceği de, bu üç şıklı sorunun cevabına bağlı bulunuyor.
Adam hafif tebessüm ile bakarken Ryoken girdiği rolde kalmaya çalışıyordu. Gerektiği kadar efor sarf etmiş ve bu konuda iyi bir ilerleyiş sağlamayı başarmıştı. Shinobi, nasıl koptuğundan daha çok nasıl hayatta kaldığına takılmış olması gayet normaldi. Sonuçta bu iyileşme dönemleri önce halktan biri tarafından profesyönel bir şekilde gerçekleşmiş, sonrasında ise mensubu olduğu köyün hastanesinde gerçekleşmişti. Normal bir gezginin elde edemeyeceği kadar profesyönel bir şekilde iyileştirilmiş olan bir kola takılmış olmasını gayet doğal karşılıyordu Ryoken. Bu sorunun cevabını almak isterse rolüne devam edebilirdi lakin, adamın bir dahakine anlatırsın demesiyle kendini dışarı atıyordu.
Yolculuğuna kaldığı yerden devam etmeye başlıyordu Ryoken. Boğazındaki hastalığı ucuz bir şekilde atlatmış olması gayet iyi bir olaydı ve bununla ilgili olarak mutluydu. Daha da zorlanma ihtimali vardı yollarda. Yol boyunca tek çektiği sıkıntı ise kolu oluyordu. Kolu ara sıra kendini belli eden acılarla zonkluyor ve acılar dayanılmaz hale geldiğinde hapını içerek yola devam ediyordu.
Güneş batmaya yakın hava kararırken Shijo'nun bahsettiği büyük kasabaya geliyordu Ryoken. Yolunun az kaldığını anlıyor ve içeriye doğru bir göz attığında, kitaplarda gördüğü samuray zırhlarıyla dolaşan adamları birebir görüyordu. Naginataları ve katanaları ile yollarda kendilerini apaçık belli ediyorlardı. Bu detaylardan yola çıkarak, kasabanın kontrolünün Yağmur ülkesinde olmadığını anlayabiliyordu Ryoken.
Bu kasaba İshigakure kadar değildi fakat yol boyunca denk geldiği kasabalardan büyüktü. Burada bir iktidar mücadelesi için savaşlar döndüğünü anlayabiliyordu Ryoken, denk geldiği yıkık yapılar ve binalar ona bunu gösteriyordu. Bu savaşların galibi samuraylar gibi duruyordu. Onlar etrafta bu şekilde gezerken, sivil halkta gayet memnun gözüküyordu durumundan. En dikkat çekici şeylerden birisi ise, kasabanın merkezinde duran kule idi. Demir ağırlıklı yapılar Yağmur ülkesinin karakteristik mimarisiyle birleştiğinde gayet güzel duruyordu.
Bu kulenin etrafında sınırlara doğru ulaşan yollar, yapılar karmaşık duruyordu lakin insanlar nerelere gideceğini biliyor gibi hareket ediyordu. Bu karmaşıklığın içinde uzun yıllar kaldıkça her şeyi çözmüş gibi görünüyorlardı. Bu kasabada savaşların izleri her yerde vardı. Gerçekten uzun ve zorlu bir savaş olmalıydı geçirdikleri.
İçinde bu kasabaya karşı olan bir güven duygusu olsa bile risklere karşı tedbirli bir şekilde adım atıyordu Ryoken. Kasabanın kalabalıklığı içerisinde kendisinin yabancı olduğu pek anlaşılacak gibi değildi. Bundan dolayı biraz daha rahat adımlar atıyordu. Bu kasabada son gecesini geçirebilecek bir yerler aramaya başlıyordu. Kulenin etrafını geziyor, gördüğü yerlere bakıyor ve kendine yer bulmaya çalışıyordu. Kötü kaliteli, iyi kaliteli ve orta kaliteli üç adet han buluyordu. Önce parasını düşünüyor, sonrasında ise kendi kaliteyi düşünüyordu. Büyük ihtimal parası iyi kaliteli bir yere yetmeyecekti, kötü kaliteli bir yere girecek olsa bile düzgün şeyler dönmeyebilirdi. Bu yüzden kararını orta kaliteli handan yana tutuyordu. Orta fiyat, orta kalite. En iyisi bu gibi gözüküyor ve orta halli hana doğru ilerliyor, içeri giriyordu.
► Show Spoiler
Künye
İsim: Jin Ryoken
Yaş: 22
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.87
Kilo: 90
Element: Katon
Köy: Ishigakure
Seviye: B - Rank
Rütbe: Jounin
Nam: Sanrı
Profil
Güç: D
Çeviklik: D
Kondisyon: D
Potansiyel: D
Varlık: A
Zeka: A
Beceri Listesi [Güç] Atletizm: F
[Çeviklik] Akrobasi: F
[Çeviklik] El Hassasiyeti: F
[Çeviklik] Saklanma: F
[Kondisyon] Form: F
[Potansiyel] Ninshuu: F
[Varlık] Aldatma: E+
[Varlık] Empati: F
[Varlık] Sosyalleşme: F
[Zeka] Farkındalık: F
[Zeka] İzcilik: F
[Zeka] Bilim: F
Teknikler
Genjutsu: Rishuu, C Rank
Genjutsu: Shibou no Jutsu, B Rank
Genjutsu: Magen: Bunshin, B Rank
Genjutsu: Jigoku Gouka, B Rank
Genjutsu: Jubaku Satsu, B Rank
Genjutsu: Kuroshiki, D Rank
Genjutsu: Cehennemin Mührü, S Rank
Genjutsu: Altı Ayna, S Rank
Stiller ve Kabiliyetler
Stil: Shigure, B Rank
Yönelimler
Sensör: Meishou-dou, A Rank
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Savaşın Şöleni, Nadide Ekipman
Özellikler
Garabet
Ryoken'in sol kolu omuzdan itibaren normal değildir. Dışarıdan bakıldığında kararmış ve çürümüş olarak görünür, ancak tamamen işlevseldir. Kol acı veya dokunma hissinden mahrumdur. Ryoken kolu ile bir şeyi tuttuğunu anlayabilir ancak yüzey dokusu ve sıcaklığı gibi detaylara vakıf olamaz. Elin tırnakları pençe şeklindedir.
Kola çakra verildiğinde bir insanın veya derisi kalın olmayan bir hayvanın eti kopartılabilir. Koparma işlemi, çakranın yönlendirilmiş olduğu elin deriye teması ile başlar. Elden çıkan siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı, deriyi çürüterek eti normalden daha yumuşak bir kıvama getirir. Bu sayede pençeye benzer el yapısı sayesinde çürüyerek yumuşamış olan et koparılabilir. Daha kalın derisi olan canlılar açısından ise, çürüme işleminin gerçekleşmesi daha uzun süreceği için, temas süresinin de arttırılması gerekir.
Etin koparılması halinde, kopan kısımda, siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı ince bir tabaka olarak varlığını korur. Bu sayede kopan kısımdan dışarı kan sızmaz, kişi acı hissetmez, önemli bir kas dokusu zarar görmediği sürece hareket sınırlaması olmaz. Koparılan kısma yapışmış olan bu sıvı, bir kaç dakika sonunda çakra yoğunluğunu kaybeder ve buharlaşarak yok olur. Sıvının yok olması halinde, et kopmasına bağlı yaşanması gereken bütün semptomlar varlığını göstermeye başlar.
Kola çakra verilmesi neticesinde oluşan siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı katı cisimlerin çürümesinde de kullanılabilir. Ancak bu çürüme işlemi, katı cismin boyutlarına göre farklılık göstermektedir. Avuç büyüklüğünde bir taşın çürütülerek yok edilmesi bir dakikadan az sürecekken kalın bir duvarın çürütülerek yok edilmesi bir saati bulabilir.
Kola verilen çakra sayesinde, kullanıcı vücudunda oluşan herhangi bir yarayı geçici olarak iyileştirebilir. Kullanıcı elini yarasına temas ettirdiği anda, siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı yarayı kapatmaya başlar. Temas ne kadar uzun sürerse, yara üzerindeki yayılma artar. Küçük kesiklerde sadece temas etmek yaranın geçici olarak iyileştirilmesi için yeterli olsa da, daha derin yaralanmalarda temas süresinin uzatılması gerekmektedir. Yaranın üzerinde ince bir tabaka olarak yayılan siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı, bir kaç dakika boyunca oluşan yaranın yaratacağı semptomları ortadan kaldırır. Ancak yaralanma önemli bir kas dokusunda ise, kullanıcının hareket kabiliyeti kısıtlanır, sadece kan sızması ve acı hissetmeme gibi durumlar varlığını korur. Kullanıcı tarafından söz konusu sıvı tekrar tekrar yenilenebilir, ancak her bir yenileme çakra harcar. Bir kaç dakika sonunda ise, siyah ve yopun kıvamlı jölemsi sıvı çakra yoğunluğunu kaybeder ve buharlaşarak yok olur. Sonrasında yaranın boyutuna göre oluşturacağı semptomlar kendisini gösterir.
Kolun aldığı yaralar otomatik olarak iyileşir. Basit kesiler bir kaç saat içerisinde kapanırken kolun tamamen kopması bir haftaya kadar onun iyileşmesini uzatabilir. Kopma veya parçalanma durumlarında açık yaralardan sürekli siyah jölemsi bir sıvı salgılanır. Bu sıvı buharlaştıkça arkasında yeni, çürümüş ve kararmış et parçaları bırakır. İyileşmeye kemikler dahildir.
Kol bazı durumlarda -özellikle çok kullanıldığında veya bütünlüğü bozulup iyileştiğinde- kuruyup çatlamaya başlar. Bu onun özelliklerinin kuvvetini düşürür. Başka bir insanın kanı ile pansuman yapılarak kol eski kudretine geri kavuşturulabilir.
Karakter siyah, kumaştan bir kol korumalığına sahiptir. Bu korumalığı takarak kolunun doğal olmayan görüntüsünü gizleyebilir. Korumalık takılıyken kolun bütün özellikleri bastırılmış olur, buna iyileşmesi dahildir. Kolluğun üzerinde, omuz kısmında beyaz bir Ishigakure sembolü bulunmaktadır. Kumaşın üzerinde çeşitli mühürleme sembolleri bulunmaktadır. Bu semboller de siyah olduğu için yakından bakılmadığı sürece anlaşılmaları zordur.
Bu kol herhangi bir şekilde GP veya PP harcayarak geliştirilemez.
Orta halli bir handa konaklamanın senin için daha ideal olduğuna karar vermenin ardından, kasabanın merkezindeki kuleye yakın, aradığın vasıfta bir han bulabiliyorsun. Bu han da, tıpkı buradaki diğer yapılar gibi ağır metal işçiliğini görebiliyorsun. Uzun zamandır burada olduğu ve yaşanan karmaşadan nasibini aldığı belli olan bu hanın, her şeye rağmen dimdik ayakta durması mimari bir başarı olarak görülebilir. Her ne kadar hanın yan taraflarında bazı görünmemesi gereken metal konstrüksiyonlar kendi belli etse de, yapı sapasağlam bir şekilde duruyor. Dışarıdan bakıldığında yaklaşık 3 katlı gibi görünen bu hanın düzensiz serpiştirilmiş pencereleri sana binadaki kat sayısı konusunda net bir bilgi vermiyor. Ancak kasabadaki diğer yapılardan en büyük farkı biraz daha yüksek olması olan bu yapının ticari amaçla kullanıldığı ise hemen hemen ön cephesinin çoğu yerinde aydınlatma bulunuyor olması oluyor.
Hanın ağır demir kapısını kenara sürerek açtığında, karşında çok da büyük olmayan tek bir oda buluyorsun. Bu odanın hemen arkasında ise geleneksel tarzın metal işlemeyle birleştiği sürgülü kapılar dikkatini çekiyor. Çerçevesi metalden yapılmış bu kapıların iç malzemesi ise geleneksel tarzdakilerle birebir aynı bulunuyor. Bu sürgülü kapıların önünde ise bir masa bulunuyor ve masada da kirli sakallı, ancak temiz bir giyim tarzı olan bir erkek duruyor. Sen içeri girdiğin anda ayağa kalkan adam seni nazik bir şekilde selamladıktan sonra sana konaklama yapıp yapmayacağını soruyor. Senin bu soruya verdiğin olumlu cevabın ardından adam doğrudan fiyat tarifesini söylüyor ve akşam yemeği ile birlikte ödemeyi peşin yapman gerektiğini belirtiyor. Adamın sunduğu fiyat beklediğin gibi makul bir düzeyde oluyor. Ayrıca yolculuğun dönüşünde harcadığın parayı köyden talep edebilme gibi bir opsiyonun da bulunduğu için, para mevzusunu çok da dert ettiğin söylenemez. Ödemeni yapmanın ardından ise görevli adam senin sağ tarafına düşen sürgülü bir kapıyı açıyor ve konaklama yapacak misafirlerini bu bölümde ağırladıklarını sana iletiyor. Sen kapıdan geçtiğin sırada ise, yemek sonrasında kalacağın odanın sana bildirileceğini söylüyor.
Hanın ikinci bölümüne girdiğin anda, bu bölümün geniş bir salona benzediğini görüyorsun. Hemen sol tarafında, odanın bu bölümü ile yanda kalan tarafını ayıran ve yine yoğunlukla metalden olan duvarı görebiliyorsun. Duvarın içinden yuvarlak borular şeklinde geçen bu demirler, hanın arka kısmında da devam ediyor. Han hemen karşı duvarında, bu bölümün ortalarına denk gelecek bir merdiven bulunuyor. Merdiven de tahmin ettiğin üzere, yine ağır metal işçiliği barındırıyor. Merdivenin sağ tarafında ise, büyük bir tezgah ve mutfak bulunuyor. Mutfakta birkaç kişi hararetli bir çalışma içindeyken, sen de kendine oturacak bir masa bakmaya başlıyorsun.
Bulunduğun bölümde yaklaşık olarak 20 masa bulunuyor ve bu masaların yarısı dolu bir halde. Bazı masalarda kişi sayısı epey fazla oluyor ve bu masalarda samuray zırhına benzer zırhları giymiş adamlar oluyor. Geriye kalanların çoğunluğu ise kendi halinde duran insanlar oluyor. Tek başına oturan yaşlı bir adam ve bir kadın ile beraber bir çiftin kısık sesli sesleri nedeniyle ne söylediklerini anlamasan da bir tartışma içinde bulunduklarını anlıyorsun. Bunların dışında, bir tane daha toplu masada insanların oldukça olağan bir halde yemek yediklerini fark ediyorsun. Aslında bu kişileri görenler onların mutlu bir aile tablosunu yansıttığını düşünecek olsa da, hislerin aslında bu masada olanları o kadar da olağan olmadığını söylüyor. Ayrıca aynı hislerin, bu masaya yaklaşman halinde çok da iyi şeylerin gitmeyeceğini sana fısıldıyor. Ortamdaki diğer insanların durağanlığı karşısında samuray zırhına benzer zırhlarını giymiş ve katana ile naginataları hemen yanıbaşlarında duran kişilerin gürültülü ve oldukça neşeli bir havada olduklarını görüyorsun. Sanki bir zafer kutlaması kisvesinde duran bu tablo, içerideki diğer insanların duruşlarına tezat oluştursa da, içeridekilerin olumsuz bir tavırlarının bulunduğunu da hissetmiyorsun. Son olarak bu bahsi geçen masaların hemen yanlarında bir masada oturabilmem mümkün olduğu gibi, herkesi görebileceğin ancak duymakta sıkıntı çekebileceğin bir masaya da oturman mümkün durumda. Sen bu seçimini yaparken, mutfaktan gelen ve buranın bir çalışanı olduğu giyiminden anlaşılan biri de sana doğru gelmekte.
Ryoken, orta halli bir hanı kulenin yakınında, kasabanın merkezinde bulabiliyordu. Buradaki ağır metal işçiliği gözüne çarpıyor, uzun süredir burada olduğunu ve buranın her şeyden nasiplendiğini anlıyordu. Bunlara rağmen ayakta durabilmiş olması mimari olarak iyi bir duruma işaret ediyordu. Han, sapasağlam durmasına karşın görünmemesi gereken bazı metal yapılar gözüküyordu. Bunun bir sorun olmadığını, aksine daha çok ayakta durduğunu belli etmek için böyle durduğunu düşünüyordu. İlk bakışta 3 katlı bir ev gibi gözüküyordu Ryoken'e lakin, pencereler alakasız bir şekilde konulduğundan kaç katlı olduğunu anlamakta zorluk çekiyordu. Büyük ihtimal buraya Ryoken gibi ilk kez gelen biri de zorluk çekerdi. Bu yapının en büyük farkları ise daha yüksek olması ve ön cephesinde bir sürü aydınlatma bulunmasıydı.
Hanın demir kapısını sürüyerek açıyor ve içeri adımlarını atmak için hazırlanıyordu. İçerisi beklediği kadar büyük bir yer değildi. Bu odanın arkasında ise geleneksel tarzların metallerle süslenmiş hali olan sürgülü kapı bulunuyordu. Bu kapının ise önünde sakallı fakat düzgün giyinen birisi bulunuyordu. Ryoken adımlarını içeri attığı anda adam ayağa kalkmış ve kendisine kalıp kalmayacağını sormuştu. Adam peşin ödenen bir tarife uyguladığını söylüyor, fiyatı gösteriyor ve kendisine ödemeyi yapmasını istiyordu. Tamda beklediği gibi, normal düzeyde bir fiyat çekiyordu adam. Para konusunu köye döndüğünde halledebileceği için, ödeme konusunu çokta dert etmiyordu. Ödeme yapıldıktan sonra, adam sağ tarafındaki kapıyı açıyor ve kalacak kişileri burada ağırladıklarını belirtiyordu. Yemek sonrasında ise kalacağı odanın söyleneceği söyleniyor, Ryoken de sürgülü kapıdan içeri giriyordu.
Girdiği yer, büyük bir salona benziyordu. Sol tarafta, burası ile yanda kalan tarafı ayıran duvar bulunuyordu. Duvar gene metal ağırlıklıydı. Hanın arka kısmından devam eden, yuvarlak borular bulunuyordu duvarda. Hanın ilerisinde, tam ortalara denk gelen, gene metal ağırlıklı bir merdiven bulunuyordu. Merdivenin sağ tarafında tezgah ve mutfak bulunuyordu. Mutfakta çalışanlar hararetli bir şekilde iş yapıyorken, Ryoken ise kendine masa bakma derdindeydi.
Yaklaşık olarak 20 masa bulunuyordu burada. Yarısı ise dolu bir şekilde. Bazı masalarda kişi sayısı epey fazla idi. Bu kişilerde yolda gördüğü samuray zırhlı kişilerdi. Geriye kalanlarsa Ryoken gibi, sıradan insanlardı. Tek başına oturan bir adam, kadın ve bir çiftin kısık sesle konuştuklarını duyuyor fakat ne dediklerini anlayamıyordu. Tek anladığı, tartışma içinde olduklarıydı. Diğer bir masada ise insanların toplu bir şekilde yemek yediğini görüyordu. Bu kişileri görenler bu durumu mutlu bir aile tablosu sanabilirdi lakin, Ryoken'in içinden gelen bir şey durumun bu kadarla sınırlı olduğunu söylemiyordu. İçinden gelen diğer bir şey ise, o masaya yaklaşmanın pek faydalı olmayacağı oluyor. Bu insanların dışında diğerleri ise, özellikle samuray zırhlı olanlar epey bir mutlu ve keyifli görünüyorlardı. İçindeki bir hisin iyi şeyler olmayacağını söylediği masaların yanında oturabilmek varken, diğer yanda ise daha uzakta lakin ne konuştuklarını duyamamak gibi bir seçimi bulunuyordu. Bu sırada ise, mutfaktan gelen ve buranın çalışanı gibi giyinen biri kendisine doğru yaklaşıyordu.
"Bazen her şeyi duymak zorunda değilsin Ryoken."
Diye geçiriyordu içinden. Hislerine güvenip en mantıklı yol olan uzak bir masaya geçmeliydi. Sonuçta burada bir yabancı olarak, insanların dikkatini çekmesi pekte iyi bir şey gibi durmayacaktı. Özelliklede samuray zırhlılar buradayken.
► Show Spoiler
Künye
İsim: Jin Ryoken
Yaş: 22
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.87
Kilo: 90
Element: Katon
Köy: Ishigakure
Seviye: B - Rank
Rütbe: Jounin
Nam: Sanrı
Profil
Güç: D
Çeviklik: D
Kondisyon: D
Potansiyel: D
Varlık: A
Zeka: A
Beceri Listesi [Güç] Atletizm: F
[Çeviklik] Akrobasi: F
[Çeviklik] El Hassasiyeti: F
[Çeviklik] Saklanma: F
[Kondisyon] Form: F
[Potansiyel] Ninshuu: F
[Varlık] Aldatma: E+
[Varlık] Empati: F
[Varlık] Sosyalleşme: F
[Zeka] Farkındalık: F
[Zeka] İzcilik: F
[Zeka] Bilim: F
Teknikler
Genjutsu: Rishuu, C Rank
Genjutsu: Shibou no Jutsu, B Rank
Genjutsu: Magen: Bunshin, B Rank
Genjutsu: Jigoku Gouka, B Rank
Genjutsu: Jubaku Satsu, B Rank
Genjutsu: Kuroshiki, D Rank
Genjutsu: Cehennemin Mührü, S Rank
Genjutsu: Altı Ayna, S Rank
Stiller ve Kabiliyetler
Stil: Shigure, B Rank
Yönelimler
Sensör: Meishou-dou, A Rank
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Savaşın Şöleni, Nadide Ekipman
Özellikler
Garabet
Ryoken'in sol kolu omuzdan itibaren normal değildir. Dışarıdan bakıldığında kararmış ve çürümüş olarak görünür, ancak tamamen işlevseldir. Kol acı veya dokunma hissinden mahrumdur. Ryoken kolu ile bir şeyi tuttuğunu anlayabilir ancak yüzey dokusu ve sıcaklığı gibi detaylara vakıf olamaz. Elin tırnakları pençe şeklindedir.
Kola çakra verildiğinde bir insanın veya derisi kalın olmayan bir hayvanın eti kopartılabilir. Koparma işlemi, çakranın yönlendirilmiş olduğu elin deriye teması ile başlar. Elden çıkan siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı, deriyi çürüterek eti normalden daha yumuşak bir kıvama getirir. Bu sayede pençeye benzer el yapısı sayesinde çürüyerek yumuşamış olan et koparılabilir. Daha kalın derisi olan canlılar açısından ise, çürüme işleminin gerçekleşmesi daha uzun süreceği için, temas süresinin de arttırılması gerekir.
Etin koparılması halinde, kopan kısımda, siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı ince bir tabaka olarak varlığını korur. Bu sayede kopan kısımdan dışarı kan sızmaz, kişi acı hissetmez, önemli bir kas dokusu zarar görmediği sürece hareket sınırlaması olmaz. Koparılan kısma yapışmış olan bu sıvı, bir kaç dakika sonunda çakra yoğunluğunu kaybeder ve buharlaşarak yok olur. Sıvının yok olması halinde, et kopmasına bağlı yaşanması gereken bütün semptomlar varlığını göstermeye başlar.
Kola çakra verilmesi neticesinde oluşan siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı katı cisimlerin çürümesinde de kullanılabilir. Ancak bu çürüme işlemi, katı cismin boyutlarına göre farklılık göstermektedir. Avuç büyüklüğünde bir taşın çürütülerek yok edilmesi bir dakikadan az sürecekken kalın bir duvarın çürütülerek yok edilmesi bir saati bulabilir.
Kola verilen çakra sayesinde, kullanıcı vücudunda oluşan herhangi bir yarayı geçici olarak iyileştirebilir. Kullanıcı elini yarasına temas ettirdiği anda, siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı yarayı kapatmaya başlar. Temas ne kadar uzun sürerse, yara üzerindeki yayılma artar. Küçük kesiklerde sadece temas etmek yaranın geçici olarak iyileştirilmesi için yeterli olsa da, daha derin yaralanmalarda temas süresinin uzatılması gerekmektedir. Yaranın üzerinde ince bir tabaka olarak yayılan siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı, bir kaç dakika boyunca oluşan yaranın yaratacağı semptomları ortadan kaldırır. Ancak yaralanma önemli bir kas dokusunda ise, kullanıcının hareket kabiliyeti kısıtlanır, sadece kan sızması ve acı hissetmeme gibi durumlar varlığını korur. Kullanıcı tarafından söz konusu sıvı tekrar tekrar yenilenebilir, ancak her bir yenileme çakra harcar. Bir kaç dakika sonunda ise, siyah ve yopun kıvamlı jölemsi sıvı çakra yoğunluğunu kaybeder ve buharlaşarak yok olur. Sonrasında yaranın boyutuna göre oluşturacağı semptomlar kendisini gösterir.
Kolun aldığı yaralar otomatik olarak iyileşir. Basit kesiler bir kaç saat içerisinde kapanırken kolun tamamen kopması bir haftaya kadar onun iyileşmesini uzatabilir. Kopma veya parçalanma durumlarında açık yaralardan sürekli siyah jölemsi bir sıvı salgılanır. Bu sıvı buharlaştıkça arkasında yeni, çürümüş ve kararmış et parçaları bırakır. İyileşmeye kemikler dahildir.
Kol bazı durumlarda -özellikle çok kullanıldığında veya bütünlüğü bozulup iyileştiğinde- kuruyup çatlamaya başlar. Bu onun özelliklerinin kuvvetini düşürür. Başka bir insanın kanı ile pansuman yapılarak kol eski kudretine geri kavuşturulabilir.
Karakter siyah, kumaştan bir kol korumalığına sahiptir. Bu korumalığı takarak kolunun doğal olmayan görüntüsünü gizleyebilir. Korumalık takılıyken kolun bütün özellikleri bastırılmış olur, buna iyileşmesi dahildir. Kolluğun üzerinde, omuz kısmında beyaz bir Ishigakure sembolü bulunmaktadır. Kumaşın üzerinde çeşitli mühürleme sembolleri bulunmaktadır. Bu semboller de siyah olduğu için yakından bakılmadığı sürece anlaşılmaları zordur.
Bu kol herhangi bir şekilde GP veya PP harcayarak geliştirilemez.
Bulunduğunuz bölümdeki uzak bir masayı gözüne kestirdikten sonra, oraya doğru yönlenirken yanına gelmekte olan çalışan da sana eşlik ediyor. Arkası giriş yaptığın kısmın sürgülü kapısına ait duvara denk gelecek şekilde oturuyorsun ve böylece içeride olan biteni rahatlıkla görebileceğin bir açıya sahip oluyorsun. Tam bu esnada, masalarında tartışma dönen çiftin kavgasının bir parça daha alevlendiğini ve erkeğin avucunun içiyle masaya çok da sert olmayacak şekilde birkaç kez vurduğunu görüyorsun. Çalışan ise, ortamdan tamamen kopuk bir şekilde yanına gelerek sana yiyeceklerin listesini sıralamaya başlıyor. Sen aklına yatan bir yiyeceği seçtikten sonra, çalışan masandan ayrılıyor.
Yemeğini beklemeye koyulduğun süre zarfında, bir yabancı olarak dikkatini samuray zırhına benzer zırhlar giymiş adamlara yöneltiyorsun. İçinde bulunduğu yerleşkede sözü geçen kişilerin onlar olduğunu anlamış olduğun için, en çok dikkat ettiğin masa, onların bulunduğu masa oluyor. Bu anlarda masaya şişeler geldiğini ve bu şişelerin içerisinde de sake veya benzeri içkiler olduğunu fark edebiliyorsun. Dolayısıyla artık masadakilerin sarhoşluk dozunun artacağı da senin için anlaşılabilir oluyor.
Siparişini verdiğin çalışan, elinde sıcak yemekler ile masana dönüyor ve bu 2 tabakta bulunan yiyecekleri masana koyuyor. Yiyecekler son derece lezzetli görünürken, sen istememiş olsan da bir şişe sake ve sake için bardak da masana konuyor. Sen sipariş etmediğin sakeyi çalışana sorduğunda ise, çalışan samuray zırhına benzer giyen adamların oturduğu masadan gönderildiğini söylüyor. Bakışların tekrar bu masaya döndüğünde ise, masanın tam ortasında oturan hafif kilolu bir kişinin ağzındaki yemeğe aldırmadan sana güldüğünü görüyorsun. Bu gülümseme pek de hayra alamet olmayan nitelikte gibi göründüğü anda ise, adamın yüksek sesle “Sarı, gelsene masaya!” diye bağırıyor. Adamın bu bağırtısı, handaki herkesin bakışlarının bir anda sana dönmesine neden oluyor, zira senden başka bir sarışın olmadığı için adamın muhatabının sen olduğu açıkça ortada.
Ryoken, tam istediği gibi uzak bir masayı tercih ederek yerine oturmuştu. Arkası giriş yaptığı sürgülü kapının duvarına denk gelen bir yere geçiyordu. Pek bir şey duyamayacak olsa bile içeride olan biten her şeyi görebilecek durumdaydı. Masadaki kavga biraz daha ilerliyordu bu sırada. Erkek avcunu masaya bir kaç kere vuruyor, o sırada çalışan ise gelip kendisine yemeklerin listesini sunuyordu. Aslında Ryoken içten içe orada ne döndüğünü bilmek istese bile bunun iyi olmayacağını bildiği için uzak bir masaya geçiş yapmıştı. Gözünü tartışan çiftlerden çekip yemek menüsüne döndürüyor, sevdiği ve yemek istediği yemekleri söylüyordu çalışana.
Yemeğini bekliyordu boş boş. Bu esnada gözü ise samuraylarda kalmıştı. Sözlerini geçiren tipler bunlar olduğu için özellikle dikkati onlara yöneliyordu. Ryoken onları izlerken heriflerin masasına şişeler gelmeye başlıyordu. Sake ve benzer içkiler gelen bu masada sarhoşluğun sınırı aşılacak gibi duruyordu.
"Amına koyduğumun sarhoş piçleri."
Diye içinden söylenirken geliyordu yemeği önüne. 2 tabak halinde geliyordu sıcacık yemekler. Yiyecekler leziz görünüyordu ve Ryoken'in ağzını sulanıyordu. Lakin bu yiyeceklere eşlik eden bir sake şişesi ve bardağı geliyordu. Ryoken böyle bir şey sipariş etmemişti. Bu durumu çalışana sorduğunda ise bu sakenin samuray zırhlı adamlardan geldiğini öğreniyordu. Bakışları bir anda keskinleşiyor ve samurayların üzerine doğruluyordu. Masanın tam ortalarında oturan kilolu eleman ise kendisine gülümsüyordu. Bir şeylerin ters gideceği anlaşılabilir bir durumdaydı.
Bu gülümsemeden sonrasında ise, samuray zırhlı eleman kendisine gelmesi için bağırıyordu. Bunların ne olduğunu henüz kestirememişti Ryoken lakin erkek sikici gibi çağırıyorlardı masaya. İşte başına gelebilecek en zor durumlardan birisi başına gelmek üzereydi. O adam haricinde bu bağırıştan sonra bütün hanın ilgi odağı Ryoken oluyordu. Kendisinden başka sarışın olmaması ilgiyi kendi üzerine çekiyordu.
Bir plan yapmak zorundaydı. Özellikle onları bu olaydan uzak tutmalarına yarayabilecek bir plan. Öncelik olarak agresif bir plan uygulamamalıydı, onların niyetini öğrenmeliydi. Sonrasında ise agresif planına geçebilirdi. Öncelik olarak yapabileceği en gizli şekilde patlayıcı parşomeni ve sis bombası yanında mı diye bakacaktı. En kötü ihtimal buradan kaçmak zorunda kalacaktı. Onlara pelerinin altından gizli bir şekilde bakarken bir yandan konuşmaya başlayacaktı hafif üzgün bir ses tonuyla.
"Bu mazlum gezginden isteğiniz nedir? Benden ne istediğinizi bilmiyorum lakin burada sadece konaklamak ve yemek yemek istiyorum. Neden bana bulaşıyorsunuz? Lütfen yapmayın. Artık haksızlığa uğramaktan bıktım."
Diyerek ağlak bir ses tonuyla konuşmaya başlayacaktı. Bu sırada sis bombasını bulduysa parmaklarının arasında tutmaya başlayacaktı ikisinide.
"Benim gibi güçsüz bir adama neden bulaşıyorsunuz anlamıyorum? Sizin gibiler yüzünden kolumu kaybettim ve bana hiç acımıyorsunuz. Sizin gibi güçlü değilim diye mi oluyor bunlar? Sizden farklı olarak cesaretli olmadığım için mi? Korkak bir insan olduğum için mi? SÖYLESENE BU YÜZDEN Mİ?"
Ters bir hareket olursa öncelikli olarak ağlama numarası yaparak sürgülü kapıdan kaçmaya çalışacaktı. Samuraylar kendisini takip edecek olursa sis bombasını fırlatacak ve daha hızlı kaçmaya çalışacaktı. Bu esnada geldiği istikametten bu karışık kasabanın yollarını takip etmeye çalışacak ve gitmesi gereken yöne doğru fırlayacaktı. Tek isteği ise, duygu sömürüsünün işe yaraması idi. Yaramaz ise olayların çok karışacağı belli idi.
► Show Spoiler
Künye
İsim: Jin Ryoken
Yaş: 22
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.87
Kilo: 90
Element: Katon
Köy: Ishigakure
Seviye: B - Rank
Rütbe: Jounin
Nam: Sanrı
Profil
Güç: D
Çeviklik: D
Kondisyon: D
Potansiyel: D
Varlık: A
Zeka: A
Beceri Listesi [Güç] Atletizm: F
[Çeviklik] Akrobasi: F
[Çeviklik] El Hassasiyeti: F
[Çeviklik] Saklanma: F
[Kondisyon] Form: F
[Potansiyel] Ninshuu: F
[Varlık] Aldatma: E+
[Varlık] Empati: F
[Varlık] Sosyalleşme: F
[Zeka] Farkındalık: F
[Zeka] İzcilik: F
[Zeka] Bilim: F
Teknikler
Genjutsu: Rishuu, C Rank
Genjutsu: Shibou no Jutsu, B Rank
Genjutsu: Magen: Bunshin, B Rank
Genjutsu: Jigoku Gouka, B Rank
Genjutsu: Jubaku Satsu, B Rank
Genjutsu: Kuroshiki, D Rank
Genjutsu: Cehennemin Mührü, S Rank
Genjutsu: Altı Ayna, S Rank
Stiller ve Kabiliyetler
Stil: Shigure, B Rank
Yönelimler
Sensör: Meishou-dou, A Rank
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Savaşın Şöleni, Nadide Ekipman
Özellikler
Garabet
Ryoken'in sol kolu omuzdan itibaren normal değildir. Dışarıdan bakıldığında kararmış ve çürümüş olarak görünür, ancak tamamen işlevseldir. Kol acı veya dokunma hissinden mahrumdur. Ryoken kolu ile bir şeyi tuttuğunu anlayabilir ancak yüzey dokusu ve sıcaklığı gibi detaylara vakıf olamaz. Elin tırnakları pençe şeklindedir.
Kola çakra verildiğinde bir insanın veya derisi kalın olmayan bir hayvanın eti kopartılabilir. Koparma işlemi, çakranın yönlendirilmiş olduğu elin deriye teması ile başlar. Elden çıkan siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı, deriyi çürüterek eti normalden daha yumuşak bir kıvama getirir. Bu sayede pençeye benzer el yapısı sayesinde çürüyerek yumuşamış olan et koparılabilir. Daha kalın derisi olan canlılar açısından ise, çürüme işleminin gerçekleşmesi daha uzun süreceği için, temas süresinin de arttırılması gerekir.
Etin koparılması halinde, kopan kısımda, siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı ince bir tabaka olarak varlığını korur. Bu sayede kopan kısımdan dışarı kan sızmaz, kişi acı hissetmez, önemli bir kas dokusu zarar görmediği sürece hareket sınırlaması olmaz. Koparılan kısma yapışmış olan bu sıvı, bir kaç dakika sonunda çakra yoğunluğunu kaybeder ve buharlaşarak yok olur. Sıvının yok olması halinde, et kopmasına bağlı yaşanması gereken bütün semptomlar varlığını göstermeye başlar.
Kola çakra verilmesi neticesinde oluşan siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı katı cisimlerin çürümesinde de kullanılabilir. Ancak bu çürüme işlemi, katı cismin boyutlarına göre farklılık göstermektedir. Avuç büyüklüğünde bir taşın çürütülerek yok edilmesi bir dakikadan az sürecekken kalın bir duvarın çürütülerek yok edilmesi bir saati bulabilir.
Kola verilen çakra sayesinde, kullanıcı vücudunda oluşan herhangi bir yarayı geçici olarak iyileştirebilir. Kullanıcı elini yarasına temas ettirdiği anda, siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı yarayı kapatmaya başlar. Temas ne kadar uzun sürerse, yara üzerindeki yayılma artar. Küçük kesiklerde sadece temas etmek yaranın geçici olarak iyileştirilmesi için yeterli olsa da, daha derin yaralanmalarda temas süresinin uzatılması gerekmektedir. Yaranın üzerinde ince bir tabaka olarak yayılan siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı, bir kaç dakika boyunca oluşan yaranın yaratacağı semptomları ortadan kaldırır. Ancak yaralanma önemli bir kas dokusunda ise, kullanıcının hareket kabiliyeti kısıtlanır, sadece kan sızması ve acı hissetmeme gibi durumlar varlığını korur. Kullanıcı tarafından söz konusu sıvı tekrar tekrar yenilenebilir, ancak her bir yenileme çakra harcar. Bir kaç dakika sonunda ise, siyah ve yopun kıvamlı jölemsi sıvı çakra yoğunluğunu kaybeder ve buharlaşarak yok olur. Sonrasında yaranın boyutuna göre oluşturacağı semptomlar kendisini gösterir.
Kolun aldığı yaralar otomatik olarak iyileşir. Basit kesiler bir kaç saat içerisinde kapanırken kolun tamamen kopması bir haftaya kadar onun iyileşmesini uzatabilir. Kopma veya parçalanma durumlarında açık yaralardan sürekli siyah jölemsi bir sıvı salgılanır. Bu sıvı buharlaştıkça arkasında yeni, çürümüş ve kararmış et parçaları bırakır. İyileşmeye kemikler dahildir.
Kol bazı durumlarda -özellikle çok kullanıldığında veya bütünlüğü bozulup iyileştiğinde- kuruyup çatlamaya başlar. Bu onun özelliklerinin kuvvetini düşürür. Başka bir insanın kanı ile pansuman yapılarak kol eski kudretine geri kavuşturulabilir.
Karakter siyah, kumaştan bir kol korumalığına sahiptir. Bu korumalığı takarak kolunun doğal olmayan görüntüsünü gizleyebilir. Korumalık takılıyken kolun bütün özellikleri bastırılmış olur, buna iyileşmesi dahildir. Kolluğun üzerinde, omuz kısmında beyaz bir Ishigakure sembolü bulunmaktadır. Kumaşın üzerinde çeşitli mühürleme sembolleri bulunmaktadır. Bu semboller de siyah olduğu için yakından bakılmadığı sürece anlaşılmaları zordur.
Bu kol herhangi bir şekilde GP veya PP harcayarak geliştirilemez.
Büründüğün ağlak karakterin ses tonuyla konuşmaya başladığında, bulunduğunuz odadaki herkesin sana baktığını görebiliyorsun. Tüm dikkatleri üzerine çekmiş olsan da, rolünün hakkını vermek için yer yer titrettiğin ses tonuyla bulunduğu serzeniş, başta seninle konuşmaya başlayan adamın suratındaki gülümsemeyi yok ediyor. Sanki zaman durmuş gibi, herkes hareketsiz bir şekilde seni dinlerken sen pelerinin altından ulaştığın ekipmanlarını hazır edebiliyorsun. Konuşmanın ikinci faslına geçtiğinde, sesindeki titreklik daha da artıyor ve ciğerlerinden gelen bir acıma hissini de ses tonuna ekliyorsun. Bir damla gözyaşı ile başladığın konuşma, küçük bir ağlama şovuna dönüşüyor ve sen de son cümlen ile kapanışını yapıyorsun. Konuşmanın sonlanmasının ardından zaman birkaç saniye daha duruyor. Birkaç saniyelik derin sessizliği ise, seninle konuşan kilolu adamın hanı yıkan kahkahaları deliyor. Yırtınırcasına kahkahalar atmaya başlayan adam “Rezilliğe bakın lan? Herifi daha sikmeden ağlamaya başladı! Kolunu da koparmışlar garibimin! N’aptılar kopan kolunu lan? Eminim yine böyle zırladığın için koparıp eline vermişlerdir!” diyor. Adamın bu sözleri masadaki herkesin kendinden geçmişçesine kahkahalar atmasına neden olurken, yerinden hafifçe doğrulan şişman adam “Gel lan buraya ibik! Cesaretim yok benim de, korkağın tekiyim de bilmem ne! Sana masaya gel deniliyorsa geleceksin, yoksa öteki kolunu da ben koparıp götüne sokarım!” diyor.
Adamın bu sözleri, öncekiler gibi pek neşeli gelmiyor kulağına. Olayların büyümeye başlayacağı her halinden belli oluyor zaten. Han içerisinde bulunan tartışmalarını bir kenara bırakıp durumdan iğrenmişçesine adamlara kaçamak bakışlar atarken, yaşlı adamın korkmuş bir halde olduğunu anlıyorsun. Tek başına oturmakta olan kadının ise, halinden pek taviz vermediğini gördüğün sıralarda şişman adam “Sen gelmiyorsan ben gelirim, kolla götünü piç kurusu!” diyor ve hemen yanında duran naginatasını kavrıyor! Artık olayların kontrolden çıktığına adın kadar emin olduğun anda sürgülü kapıdan bir an önce çıkmak için kapıyı aralıyorsun. Bulunduğun odadan çıkmadan önce, odanın içerisinde son bir bakış attığında, masada tek başına oturmakta olan kadının ayaklandığını görüyorsun ve…
Ağlamaklı bir haykırış, boş bakışlarımı tekrar canlandırmıştı. Derine dalmıştım düşüncelerimi kovalarken, tamamen otomatik bir şekilde tükettiğim yemeğimin son lokmalarına vardığımı anlamamıştım bile. Tsunetori'nin yerini hala kestirememiştim. Bir kaç ipucu vardı elimde, fakat alan büyük, bu alan içerisinde kalan yerleşim yeri çoktu. Bir çok haydut grubunun aktif oluşu ise anlamlı bir ilerleme kaydetmeme engel oluyordu zira bir noktadan sonra olaylar bir yerleri yakmaya varınca, ortada incelenecek bir şey kalmıyordu. Lâkin bu durum başarısızlık için bir bahane olamazdı.
Çevreme şöyle bir bakındım varlığım zihnimin derinliklerinden yüzeye doğru yüzmeye çalışırken. Sarı saçlı ve Shinobi olduğu az çok duruşundan belli olan birisi, zırhlı eşkıyalardan birine hesap veriyordu. Eşkıyanın ise aklında başka bir yol vardı hesabı kesmek için. Sarı shinobi biraz tanıdık gelmişti gözüme. Görmemiştim, fakat birisi bana bahsetmişti sanki onu. Görmüş olsam, unutmam imkansızdı. Fakat tam olarak çıkartamıyorum şimdilik. Yine de, kim olursa olsun, bu zorbalığı hakedecek bir şey yaptığını düşünmüyordum. Düşüncelerimi topladım yüzeye varınca, katladım, düzenledim ve zihin dolabıma birer birer istifledim. Bu süre boyunca, elemanları izlemeyi sürdürdüm. Burada işim bitince düşüncelerime geri gömülecektim ve kaldığım yeri unutmamam gerekiyordu.
Naginatasını kapan herif belliydi ki, sarhoştu. Ona kendi güçlerinin verdiği yetki ile aklındaki adalet her ne ise, onu uygulamak gibi bir planı vardı sanki. Sahipsiz bu topraklarda güçlü olan kendi kurallarını koyardı. Fakat bütün felsefelerini kurdukları bu temel kendi içinde çelişkideydi zira sizden daha güçlü birisinin ne zaman bu toprakları ziyaret edeceğini hiç bir zaman bilemezsiniz. Bu kadar çatlak ve yıkılmaya hazır bir temele dayatılmış adalet ne kadar doğru olabilirdi? İnsanların birbirlerini anlamaları ve bir olmaları için onlara bahşedilmiş bu güçlerin böyle pervasızca şahsi zevkler için harcanması günahların en büyüğüydü. Bir Daimyo'nun emrinden bir sarhoşun tacizine kadar, herkes bu günahın cezasını çekmeliydi. O, öyle buyurmuştu. O'nun bir eli olarak, bu günahın cezasız kalmamasını sağlamak da benim görevimdi.
Zaten zorbalığa karşı sessiz kalacak bir yapım da yoktu.
Belli ki münakaşaya girmek istemeyen sarı saçlı Shinobi, kapıya doğru ilerlemiş ve neredeyse çıkmıştı. "Sıkı kapat kapıyı." dedim onunla göz göze gelerek, ardından seri adımlarla naginatalı herife yürüdüm. Sol elimle naginatayı tutan elini bileğinden kavrayacak ve ani bir hareketle bükecektim yerinden çıkartmak için. Bu sırada naginatasını bırakacak, acıdan inleyecekti. Ardından elimi bırakmadan soldan sağa doğru dönecektim onu da beraberimde döndürerek. Kazandığım momentum ile onu arkadaşlarının üstüne atacaktım, ardından yere yığılan elemanların üzerlerine yürüyecektim.