[Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)

Gizli Kütüphane'nin tozlu raflarındaki unutulmuş hikayeler.
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2856
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)

Post by GM - Naruto » October 29th, 2018, 3:39 pm

Chiyo'nun bileğini kavrayıp durmasını istediğin anda, irkiliyor. Bir şey demiyor, geri çekiliyor. Ardından, sen işini bitirince ve ayaklanınca, sadece "İyi günler Togami-san." diyor nazikçe. Ardından evi terkediyorsun.

Dışarı çıkmanla suradına soğuğu yemen bir oluyor. Evdeki bütün o yumuşak havayı esen bir yel kapıp götürüyor. Yerini ise, köyün kasvetli havası alıyor. Yüzün düşüyor resmen, fakat hislerini gizliyor ve çok da görünmemeye çalışarak sokakları arşınlamaya başlıyorsun. Bir kaç dakika sonra, üç beş sokağı aşıp demirci dükkanının olduğu sokağa varıyorsun.

Ortalık boş görünüyor. Verandanın önünde kimse yok, ufak bir bahçe kapısı var ve kapalı. Civar evlerin pencereleri örtülü. Arkaplanda insan sesleri ambiyansı dolduruyor fakat görünürde ortalık terkedilmiş gibi. Kafayı uzatıp verandadan içeri bakıyorsun. Kan birikintisi. Bıraktığın mesaj. Birebir duruyor. Aletler ve eşyalar ellenmemiş gibi. Zaman sanki sen adamın boğazını kesince durmuş. Verandanın arkasındaki evin içine açılan kapı ise sürgülü ve asma kilitli.

Sağına ve soluna bakıyorsun. Kimseler yok. Ana sokaktan sadece birileri geçiyor fakat seni bu uzaklıktan ve bir duvara sinmişken görmeleri pek mümkün değil.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Komaeda Togami
Kaçak
Kaçak
Posts: 173
Joined: September 3rd, 2018, 11:12 pm
Künye:

Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)

Post by Komaeda Togami » October 29th, 2018, 11:08 pm

Misafir olduğum evdeki işlerimi bitirdikten sonra, sokağa atmıştım yeniden kendimi. Ancak değişen şey yalnızca bulunduğum mekan olmamıştı, yüzüme vuran soğuk rüzgar adeta bir rüyadan uyanışı temsil ediyordu. Son bir saati benim için karmaşık hale getiren içimdeki tüm hisler kırağı vurmuş bahar çiçekleri gibi aniden soluvermişlerdi. Uzun zamandır tatmadığım garip duygular yerlerini alışkın olduğum derin kasvete bıraktığında kontrolümü sağlamakta geciktim bir süreliğine. Ancak realiteye bir an önce dönmek, her anlamda daha iyi olmuştu benim için. Hedefime yürümekten uzak kaldığım her bir an, benden daha da uzaklaştığını hissedebiliyordum. Karanlık ve kasvet, benim doğal habitatım haline gelmişti, ve dönüşümün ardından yeniden kendim olmaya başladığımı hissedebiliyordum.

Zihnimi toparlayıp daha fazla oyalanmamak adına sokakları adımlamaya başladım. Olabildiğince hızlı davranmaya çalışıyor, ancak kimse tarafından görülmemek için de azami çaba sarfediyordum. Elbette, planlarım arasında halkın karşısına çıkmak vardı; ancak bunu doğru zamanda ve doğru şekilde yapmadığım takdirde faydama olmaktan çok zararıma olurdu bu hareket. Bu sebeple uygun koşullar oluşmasını beklemek, dahası uygun koşulları oluşturmak adına eylemlerde bulunmak en mantıklı iş gibi görünüyordu. Bir süre yürüdükten sonra, nihayetinde bir gün önce soğukkanlılıkla cinayet işlediğim dükkanın sokağına ulaştım. Bunu kendi kendime özellikle tekrar ediyordum. Bir cinayet işlemiştim, dün, burada, soğukkanlılıkla. İlk cinayetim değildi bu, daha önce; köye bağlı bir shinobiyken çıktığım görevlerde ellerimi kirletmek zorunda kalmıştım aslında. Ancak bundan önce öldürdüğüm adamların elinde her zaman bana karşı kullanmakta oldukları bir silahları ve öfkeli, cani bakışları vardı. Hiçbiri bir dosta bakar gibi güven dolu bakmamıştı bana. Öldürdükten sonraysa şaşkınlık içinde bir şey diyemeden veda etmemişlerdi hayata. Ölümü kolayca kabullenmişlerdi, öldürmeyi kabullenebildikleri gibi. Kendime aynı şeyi tekrar tekrar hatırlatıyordum. Ben, masum bir adamı öldürmüştüm. Kendi halinde yaşayan, bir mesleği olan, bir ailesi olan bir adamı. Hatırlatıyordum ki, bu yolda ilerleyebilmek adına neler yapmak zorunda kaldığımı unutmayayım. Amaçlarıma ulaşmanın ne demek olduğunu iyice anlamam gerekiyordu.

Sokak oldukça sakindi, dünkü kalabalığın yerinde bugün yeller esiyordu adeta. Kapalı birkaç pencere, uzaklardan gelen bazı sesler ve kapalı bir bahçe kapısı genel durumu özetler haldeydi. Ancak buna bir kontrast oluşturacak şekilde kafamı uzatıp baktığım veranda dünküyle birebir aynı görünümdeydi neredeyse. Kurumuş, kararmış kan birikintisi ve bıraktığım mesaj. Tek fark demircinin cesedinin artık orada olmayışıydı. Yine de böylesi hassas bir durumda Satou gibi bir adamın dışarıdan kolaylıkla görünebilen verandanın içini temizlemek için birini bulması, en kötü ihtimalle kendisinin temizlemesini beklerdim. Dün, oldukça öfkeli bırakmıştım onu. Bu sabah ise keyifle sohbet ederken bulmuştum. Topluluğa yaptığı konuşmanın yanısıra yaşlı, şişman bir kadına tatlı tatlı laf anlatmıştı. Bir gün önce önemli bir dostunu kaybeden, bizzat benim tarafımdan provoke edilip öfke krizine giren bir adamın böyle davranması inceden tuhafıma gitmişti. Belki ben gözümde fazla büyütmüştüm onu.

Sağa sola bir kez daha bakındıktan ve kimsenin beni görmediğine emin olduktan sonra verandanın içine doğru yöneldim. Kandan olabildiğince uzak durmaya çalışıyor, iz bırakmaktan kaçınıyordum. Ortam, bulduğum şekilde kalmalıydı. Yavaş adımlarla ilerledim, ve az önce farkettiğim verandanın arka tarafında kalan kapıya yöneldim. Üzerinde asma kilit olan sürgülü bir kapıydı bu. Bir yandan da etrafa göz atıyordum, aslında pek ölücü sayılmazdım ve yağma kültürüm yoktu. Ancak dükkanın içinde şuan yanıma alsam da almasam da ileride kullanabileceğim birkaç parça malzemenin olup olmadığını kontrol etmekten zarar gelmezdi. En nihayetinde -uygulayabilirsem- planım kasabayı haydutlara karşı tutabileceğim bir savunma hattı haline getirmekti ne de olsa. Kapıya ulaştığımda, asma kilidi hafifçe yokladım ve kilitli olduğunu teyit ettim. Bu gibi kilitler, yalnızca tek taraflı olarak işlerdi. Birinin içeri girdikten sonra dışarıda bu kilidi kapatması mümkün değildi. Kısacası içeriye hapsedilmediği takdirde, birinin içeride bulunması ihtimalinin oldukça düşük olduğuna emindim. Yeniden başımı arkaya çevirdim ve kimsenin beni izlemediğine emin olduktan sonra chakrama odaklandım, kısa bir el mührü dizisinin ardından fısıldadım: “Keishuu no Jutsu.” Ardından, sağ elimi kilide götürdüm ve ses çıkarmadan açılmasını bekledim. Yalnızca mekanik bir kilitse, olması gereken buydu. İşin içine farklı bir şeyler girdiyse, onu o zaman düşünebilirdim. Yine de diğer bir sorun olarak, içeride kimseyle karşılaşmasam bile yoldan geçen, normalden fazla dikkatli olan ve kapının kilitli olması gerektiğini bilen herhangi biri kilidin açık olduğunu farkedip beni basabilirdi. İçeri girdikten sonraysa kilidi kapalı gibi göstermemin ya da direkt olarak kapatmamın bir yolu yoktu. Tek bir çözüm vardı, hızlı olmalıydım.
Image
İsim: Komaeda Togami
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.79
Kilo: 68
Köy: Ishigakure
Element: Fuuton
Seviye: B - Rank
Rütbe: Chuunin
Nam: Sanrı



Puanlar
  • GP: 0
  • VP: 0
  • PP: 0


Profil
  • Güç: E
  • Çeviklik: E
  • Potansiyel: B
  • Kondisyon: C
  • Zihin: A
  • Varlık: B


Beceri Listesi
  • [Güç] Atletizm: F
  • [Çeviklik] Akrobasi: F
  • [Çeviklik] El Hassasiyeti: F
  • [Çeviklik] Saklanma: F
  • [Kondisyon] Form: F
  • [Potansiyel] Ninshuu: F
  • [Varlık] Aldatma: D
  • [Varlık] Empati: D
  • [Varlık] Sosyalleşme: F
  • [Zeka] Farkındalık: E
  • [Zeka] İzcilik: E
  • [Zeka] Bilim: F


Teknikler
  • Fuuton: Atsugai
  • Fuuton: Renkuudan
  • Yochi Uryou no Jutsu
  • Bunshin Bakuha
  • Shunshin no Jutsu
  • Kuchiyose no Jutsu
  • Kuroshisha
  • Kurohaku
  • Kurohane
  • Omotsuki
  • Utakata
  • Teishi no Jutsu
  • Hanasaku no Jutsu
  • Magen: Henge


Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
  • Gölge Cübbesi
  • Kotome
  • Tanto (Dayanıklı/Hasarı Yüksek/Tutuşu Rahat/Hafif)
  • Kote (Dayanıklı/Konforlu/Hafif/Sessiz)
  • Suneate (Dayanıklı/Konforlu/Hafif/Sessiz)
  • File İçlik (Dayanıklı)
  • Shinobi Hapları, 3'lü Paket (3 Yemek Hapı, 3 Kan Hapı, 3 Chakra Hapı)
  • İlkyardım Çantası
  • Maymuncuk


Linkler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2856
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)

Post by GM - Naruto » October 29th, 2018, 11:57 pm

Hızlıca el mühürlerini uyguluyor ve tekniğini aktif ediyorsun. Elini asma kilide koyuyor, biraz bekliyorsun. Tık. Klik. Pıt. Kilit kendini boşa bırakıyor 5-6 saniye sonra ve asıldığı yerde öylece sallanmaya başlıyor. Ses çıkarmadan fakat seri bir hareketle asma kilidi asılı olduğu metal sürgüden ayırıyor, içeriye açılan kapıyı da yana doğru sürerek içeri giriyorsun.

Ortam karanlık, fakat açtığın kapıdan içeri giren ışık ile biraz olsun aydınlanıyor. Yine bir genişçe salon, yine çevrede çeşitli odalar, yine ortada bir masa ve ateş yakmak için bir alan. Tek fark, burada kimselerin olmadığı.

Hava ağır. Bir gündür burasının hava almadığı belli, fakat havanın bayatlaması için daha fazla süre gerekirken nedense burası epey kasvetli. Çevre standart japon stilinde ve kahverengi tonlar süslüyor eşyaları. Lüks veya renkli şeyler göremiyorsun.

Salonun ortasındaki minderler dağınık. Daha doğrusu toplanmamış. Ateş en az 1 gündür sönük. Pencereler sıkıca kapalı. Odalara şöyle bir bakmak için hızlıca adımlıyorsun. İlk odanın sade bir yapısı var. Bir yer yatağı süslüyor sol duvarı, sağ duvarında ise bir komidin. Tam kapının karşısında ise dışarı açılan fakat sıkıca örtülmüş bir pencere. Arka sokaklardan birine açılıyor olmalı. Komidinin bir kaç çekmecesi yarı açık duruyor. İçleri boş, fakat toz kaplamamış. Birileri eşyalarını toplamış gibi. Oda sana burada daha fazla yaşamak istemeyen birisinin kaçışını çağrıştırıyor. Artık sahipsiz bir oda, daha geçen güne kadar ağırladığı kişinin adını unutmuş gibi.

Diğer odaya giriyorsun, burada iki kişilik bir yer yatağı mevcut, fakat bir yarısı uzun yıllar kullanılmamış, belli. Diğer yarısı ise yarı yapılı bir şekilde duruyor. Yastığın biraz kabarık olması dikkatini çekiyor. Yakından incelediğinde, atlında basit bir tantou görüyorsun, metal kısmı sarılı bir şekilde. İşlemeleri veya fiyakalı bir kabzası yok, lâkin metalin kabza ile birleştiği yerde bir demirci imzasını andıran bir kanji bulunuyor. Anlamını çıkaramıyorsun, görmediğin bir kanji. Muhtemelen uydurma. Bunun burada ne işinin olduğunu düşünürken, kızını anımsıyorsun. Ardından aklına yapılı olan ve bozulmamış yatağın diğer yarısı geliyor. Tek başına, kızıyla bu kuralsız topraklarda yaşamanın çok da kolay olmadığı geliyor aklına. Kızını korumak için geceleri uykusunu olabildiğince hafif tutmaya çalışan bir baba aklında canlanıyor.

Ardından tekrar etrafına bakınıyorsun. Bir komidin. Bir kaç çekmece. Giyinmek için bir paravan, paravanın üstüne atılmış gömlek ve pantolon. Kapalı bir pencere. İçeriye giriyor ve bir süre sağa sola iyice bakıyorsun. Gözüne çarpan bir şey yok. Komidini karıştırıyorsun. Giysiler ve erkek bakımıyla alakalı ilkel eşyalardan başka bir şey çıkmıyor karşına. Terkediyorsun odayı.

Diğer kapı da banyoya açılıyor. İçerisi aslında boş bir oda ve bir kaç kovadan ibaret. Göze çarpan bir şey farketmiyor ve çıkıyorsun.

Odanın ortasına ilerliyor ve etrafına bakınıyorsun. Çevrende bir tur atıyor, ardından tekrar gözden bir şey kaçırdın mı, inceliyorsun. Gözüne çarpan başka bir şey yok gibi.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Komaeda Togami
Kaçak
Kaçak
Posts: 173
Joined: September 3rd, 2018, 11:12 pm
Künye:

Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)

Post by Komaeda Togami » October 30th, 2018, 12:47 am

Demircinin dükkanına şöyle bir göz atmış, ancak özellikle dikkatimi çeken bir şey olmadığı için hızlıca işime geri dönerek kapıya odaklanmıştım. Tekniğimi aktive edip kilide dokunmamın ardından, beklediğim üzere sessizce açılarak kendini boşa salmıştı mekanizma. Elimden geldiğince seri bir şekilde kilidi çıkarıp sürgülü kapıyı açtım ve içeri girdikten sonra yeniden kapattım kapıyı. Kapının açık kaldığı birkaç saniye boyunca içeriyi net olarak görebilmiştim, ancak gözlerim karanlığa alışana dek bir süre yalnızca silüetlerden ibaret kalmıştı benim için oda. Farkettiğim ilk şey, içerideki havanın çok ağır olduğuydu. Bir süredir havalandırılmadığı belliydi buranın, ancak yalnızca bununla açıklayamazdım bu durumu. Bir hüzün, bir kasvet çökmüştü adeta evin içine. Bu görebildiğim, duyabildiğim ya da diğer duyularımdan herhangi biriyle algılayabildiğim bir şey değildi. Ancak net bir şekilde hissedebiliyordum bunu; kafa tabanımda, kulak zarlarımda, parmak uçlarımda. Kemiklerime kadar işliyordu bu his, ya da hissizlik. Hangisinin daha doğru bir tanım olduğuna emin olamamıştım bir türlü.

İçerisi bu kasabada girdiğim diğer evlerden pek farklı değildi. Klasik bir dizaynı vardı ve oldukça sade renklerle bezenmişti. Odanın ortasındaki minder kümesi dağınık görünüyordu. Köşedeki şöminenin yaklaşık bir gün önce söndürüldüğünü tahmin edebiliyordum. Pencereler ise tamamen kapalıydı. Kasvetli ağırlığı dışında oldukça normal, içinde insanların yaşadığı bir ev havası veriyordu burası aslında. Salonu dikkatle inceledikten sonra sırayla odalara bakmak üzere adımladım evin içerisinde. Sürgülü kapısını açarak girdiğim ilk oda da evin genel yapısına uygun olarak oldukça sade döşenmişti. Bir köşede tek kişilik bir yer yatağı mevcuttu, diğerinde ise çekmeceleri yarı yarıya açık; boş bir komidin. İçine bakmak üzere yavaşça ilerledim; hızlı olmam gerektiğinin farkındaydım aslında ancak garip bir şekilde saygısızca davranmak istemiyordum bu evde, bu odada.Çekmecelerin içi yeni boşaltılmış gibi görünüyordu, tozlu değildi. İçime garip bir düşünce yerleşirken ilk odadan çıktım ve bir diğerine ilerledim.

Bu oda, diğerine büyük oranda benzese de bariz bir farkı vardı. İki kişilik bir yer yatağı seriliydi odanın ortasında, ancak bir tarafı sanki çok uzun süredir kullanılmıyormuş gibi tertipli ve düzenli bir şekilde katlanmışken diğer taraf hafifçe dağınıktı. Uyanıp aceleniz olan bir yere yetişmeniz gerekirken yatağı bıraktığınız haldeki gibi. Normal hayat rutinine dahil şeyler. Dikkatimi çeken bir diğer nokta ise, yastığın altındaki hafif kabarıklık olmuştu. Diğer odada davrandığım gibi, yavaşça ilerledim oda içerisinde ve yatağın üzerine basmamaya dikkat ederek kenarına doğru ilerledim. Hafifçe eğildikten sonra yastığı kaldırdım. Karşımda duran şey çok sade görünümlü, basit bir tantouydu. Tantouyu görmemle birlikte zihnimde canlanan pek çok farklı düşünceyi, içimden kopup gelen farklı hisleri en azından şimdilik baskılayabilmek için birkaç saniye gözlerimi kapattım. Ardından tantouyu alarak sıkıca kavradım sol elimle. Yastığı bulduğum şekilde bırakıp sağa sola biraz daha bakındıktan sonra odayı terkettim. Genel manasıyla ev bundan ibaretti. Gözden kaçırdığım bir şey olup olmadığına tekrar baktıktan sonra elimdeki tantouyu sıkıca tutmaya devam ederek girdiğim kapıya yöneldim ve hafifçe açtım. Dışarıda kimsenin olmadığından, görülmediğimden emin olmak istiyordum. Uygun anı yakaladığımda dışarı çıkarak kapıyı tamamen kapalı hale getirdim ve kilidi taktım yeniden. Şuan içeri hiç girmemişim gibi görünüyordu yeniden her şey. Elimdeki tantou dışında.

Yavaş adımlarla verandada yürüdüm, üzerinde muhtemelen demircinin sembolü olan tantounun metalinin soğukluğu elimi yakıyordu. Ancak bir türlü bırakamıyordum elimden. Kendime yeniden hatırlattım. Ancak bir önceki gibi sakin sakin değildi iç konuşmalarım. İçten içe bağırıyordum. Ben, burada, dün, masum bir adamı, öldürdüm. Belki de bunu kendime defalarca hatırlatmam gerekecekti. Vazgeçmemem gerektiğine dair en büyük durak noktam olacaktı burası. Şuana kadar durabilirdim, vazgeçebilirdim, köye dönebilirdim, normal bir hayata sahip olabilirdim. Ancak şu andan itibaren, elimdeki tantounun metali kadar sertleşmişti fikirlerim. Bundan sonra olmaz. Bundan sonra vazgeçmem mümkün değil. Verandadan çıkarken refleksif olarak sağa sola bakındım yeniden, ve içeride gördüklerimi değerlendirmeye başladım. Demircinin eşi muhtemelen bir süre önce ölmüştü, ancak bu süreyi tahmin edebilmem pek mümkün değildi. Kızı ise eşyalarını toplayıp evi tamamen kapatarak kaybolmuştu ortalıktan. Kaçmıştı, ancak nereye? Nasıl yaşayacaktı ki bu lanet topraklarda? Bilmiyordum. İçimden bir ses bilmemeye devam et, bilmeyi isteme diye haykırıyordu bana. Ancak kafamın bir noktası düşünmeyi bırakamıştı bir türlü. ‘Hani tüm duyguların ölmüştü? Hani insaniyet, kibarlık, acıma, sevgi; hepsi yalnızca saflıktı? Hani tek gerçek şüpheydi?’ İç çarpışmalarım tüm hızıyla sürerken içgüdüsel olarak sıçrayıp demirci dükkanının çatısına iniş yaptım. Kızı dün akşamüstü dükkanın önünde ağlarken görmüştüm, ondan net bir şekilde emindim. Ancak geçtiğimiz yaklaşık 12 saat içinde bir noktada kız bu evden çıkmıştı. Nerede olabilirdi? Onu aramalı mıydım? Emin değildim, ancak ne yaptığımdan bile emin olmayarak çatılarda sıçramaya başladım. Bir şeyler görmeyi umuyordum. Kızı belki. Ya da dikkatimi kızdan uzaklaştırabilecek herhangi bir şey. Bir şey...
Image
İsim: Komaeda Togami
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.79
Kilo: 68
Köy: Ishigakure
Element: Fuuton
Seviye: B - Rank
Rütbe: Chuunin
Nam: Sanrı



Puanlar
  • GP: 0
  • VP: 0
  • PP: 0


Profil
  • Güç: E
  • Çeviklik: E
  • Potansiyel: B
  • Kondisyon: C
  • Zihin: A
  • Varlık: B


Beceri Listesi
  • [Güç] Atletizm: F
  • [Çeviklik] Akrobasi: F
  • [Çeviklik] El Hassasiyeti: F
  • [Çeviklik] Saklanma: F
  • [Kondisyon] Form: F
  • [Potansiyel] Ninshuu: F
  • [Varlık] Aldatma: D
  • [Varlık] Empati: D
  • [Varlık] Sosyalleşme: F
  • [Zeka] Farkındalık: E
  • [Zeka] İzcilik: E
  • [Zeka] Bilim: F


Teknikler
  • Fuuton: Atsugai
  • Fuuton: Renkuudan
  • Yochi Uryou no Jutsu
  • Bunshin Bakuha
  • Shunshin no Jutsu
  • Kuchiyose no Jutsu
  • Kuroshisha
  • Kurohaku
  • Kurohane
  • Omotsuki
  • Utakata
  • Teishi no Jutsu
  • Hanasaku no Jutsu
  • Magen: Henge


Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
  • Gölge Cübbesi
  • Kotome
  • Tanto (Dayanıklı/Hasarı Yüksek/Tutuşu Rahat/Hafif)
  • Kote (Dayanıklı/Konforlu/Hafif/Sessiz)
  • Suneate (Dayanıklı/Konforlu/Hafif/Sessiz)
  • File İçlik (Dayanıklı)
  • Shinobi Hapları, 3'lü Paket (3 Yemek Hapı, 3 Kan Hapı, 3 Chakra Hapı)
  • İlkyardım Çantası
  • Maymuncuk


Linkler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2856
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)

Post by GM - Naruto » October 30th, 2018, 1:52 am

Off Topic
  • Tantou (İyi kalite):
    Demirci Ishiki'nin kişisel tantousu. Kabzası ve kını mevcut değil, fakat tutulacak metal kısım beyaz bir bez ile iyice sarılmış ve elden kayması engellenmiş. İlginç bir şekilde tutuşu ve kullanımı rahat, fakat bir kabza ile eşleştirilirse bu rahatlığı katlanacak gibi hissettiriyor.
İmzana ekleyebilirsin.
Çatılardan birine zıplıyorsun. Anlamsızca çatılardan çatılara zıplayarak ilerliyorsun. Zıplayışınla oluşan rüzgar seni biraz rahatlatıyor. Dışarısının atmosferi, içerisinden daha temiz. Özgürce "uçabiliyor" oluşun, zaman zaman kasların seni yarı yolda bıraksa da, seni dinginleştiren bir his.

Dikkatini meydandaki kalabalık şekiyor bu sırada. Bir kaç sokak ileride. Üzerinde bulunduğum çatıda iyice sinerek gözlerini meydana çeviriyorsun. 10, 15 kişi sayıyorsun meydanda, hepsi köylü. Bir saf olmuş haldeler, önde gençler, arkada yaşlılar. Gençlerin elleri dolu. Tırpanlar, bıçaklar, bir kaç meşale. En önde Satou duruyor elleri havada, bir şeyler söyülüyor, sanki sakinleşemelerine dair bir şeyler ilişiyor kulağına. Saf olmuş köylülerin karşısında ise, bir figür görüyorsun. Kapalı kırmızı renkte bir cübbe giymiş olan figür, buradan pek seçilebilir değil. Tanıyor olsan çıkarırsın, fakat görmediğin birisi olduğundan sadece silüet olarak algılayabiliyorsun. Kalabalık cübbeli kişiye karşı epey kızgın görünüyor.

Birisi yerden taş alıyor ve fırlatıyor silüete. Silüetin göğüs kısmına öylece çarpan taş, yere düşüyor. Silüet ise istifini bozmadan bir elini göğsüne götürüp elinin tersiyle iki tane silme hamlesi yapıyor, ardından hareketsiz duruşuna devam ediyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Komaeda Togami
Kaçak
Kaçak
Posts: 173
Joined: September 3rd, 2018, 11:12 pm
Künye:

Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)

Post by Komaeda Togami » October 31st, 2018, 7:22 pm

Bazen uçabiliyor olsaydım neler yapabileceğimi düşünürdüm. Kuşgiller gibi kanatlara sahip olmaktan bahsetmiyorum, yalnızca süzülebilseydim. Rastgele zamanlarda yanımdan uçup giden bir şeytan tüyü, ya da dalından kopan bir yaprak gibi. Yürümeye ihtiyacım kalmazdı o zaman, eriyip giden ve bir gün beni yarı yolda bırakacak uzuvlarıma da tabii. Hastalığımı öğrendiğim ilk günden itibaren kafamın bir köşesini ara ara meşgul etmişti bu düşünce. İçinde bulunduğum durumu kabullenemezken de oradaydı, kabullendikten sonra da. Bir dönem; hayattan gerçekten hiçbir beklentim yokken, hala hislerimi dolu dolu yaşayabiliyorken ve en önemlisi geri dönemeyeceğim şeyler yapmamışken kafamı kurcalamaya başlayan bir fikrin ortaya çıkmasına sebep olmuştu bu düşünce. Yüksek bir uçurum bul, sonuca direkt ulaşacağın; seni yarı yolda bırakmayacak kadar yüksek bir uçurum. Oradan atla, birkaç saniye de olsa o hissi doruklarına kadar yaşa ve zirvede bırak. Uzun bir süredir aklımda yer edinmemişti bu düşünce. Her ne kadar toplumsal etik kurallarının çok dışında olsa da ‘benim’ olan ninja yolumu, amacımı bulduktan sonra unutmuştum. Gel gelelim, tuhaf bir şekilde aylar sonra yeniden beynime zerk etmişti aynı fikirler. Sorumluluk hissetmeye mi başlamıştım, yoksa pes etmeye mi meylediyordum emin değildim. Ancak kafamda milyon tane düşünce varken yarı bilinçli çıktığım çatılar arasında sıçrarken gelen his tarafından tetiklendiğine emindim.

Ama, hayat devam ediyordu bir şekilde. Ve devam etmek zorundaydı. ‘Hayaller her zaman güzeldir.’ demişti bir kez Goku-sensei. ‘Ancak hayal oldukları için.’ Dönüp baktığım zaman sahip olduğum tek şey, elimdeki yegane varlık yarı-sakat bir saatli bomba olan vücudumdu. Ve devam etmek istiyorsam sınırlarımı bilmeli, buna göre davranmalıydım. Beynime oksijen gitmeye başladığından mıdır, yoksa zihnimi temizlemiş olduğumdan mı; sıçradığım bir çatıda durdum ve derin derin soluklandım. Yorulmamıştım, ancak doğru dürüst koşmaktan bile imtina eden ben; çatılarda bir akrobat gibi sıçramayı kritik durumlar olmadığı sürece göze alabilecek biri değildim. Kas spazmlarım ve ağrılarım her an başlayabilir, beni zor durumda bırakabilirdi. Uzun bir süre zarfında doktor tarafından önerilen günlük antrenman rutinlerimi yapmamıştım, kaçtığım ilk dönemlere denk geliyordu bu dönem. Bir süredir antrenmanlarımı aksatmamaya çalışsam da özellikle dün aşırı yüklendiğim vücudum pes etme noktasına gelmiş ve kendimi zor toparlayabilmiştim. En azından şimdilik, kendimi yorma lüksüm yoktu.

Bu sırada köyün meydanı olarak nitelendirebileceğim küçük alandaki hareketlilik gözüme çarpmış, zihnimi toparlamama yardımcı olmuştu. Bulunduğum yere yavaşça sinerken tantouyu sıkıca tutan elim gevşemişti nihayetinde. Odaklanmamın faydası olmuştu belki. Cübbemi yakmış olmama karşın hala yanımda taşıdığım, alınbandı kısmı şuan için içeri doğru bakan kuşağımı omzumdan çıkardım sakince ve tantouyu bulunduğum çatının zeminine bıraktım. Bu sırada kalabalıktan gözlerimi ayırmıyordum. Basit bir el hareketiyle kuşağı yine alınbandı içeri bakacak şekilde belime bağladıktan sonra, tantouyu alıp sırt kısmıma taktım. Özellikle kuşağın içine doğru, hafif çapraz olacak şekilde takmıştım. Tüm ayrıntılarının kolay kolay görünmesini istemiyordum. Özellikle de ‘öldürdüğüm, üstüne evine gizlice girdiğim adamın’ tantousu olduğu için.

Yaklaşık 15 kişi kadar saydığım kalabalığın önünde duran tanıdık bir sima, ve daha önce hiç karşılaşmadığım bir silüet seçilebiliyordu. Tanıdık olan Satou’ydu, el işleme ustası ve Shin’ichi’nin amcası. Oldukça kızgın, Satou’nun arkasına konumlanmış koyu kırmızı cübbeli kişiyi linç edecek gibi görünen köylü güruhu bağırıp çağırırken aralarından birinin silüete taş attığı çarptı gözüme. Beni de linç etmeye çalışan, hatta aynı şekilde taş atan grup köylü milletinin ne kadar tuhaf olduğunu göz önüne seriyordu adeta. Gerçi gördükleri pek çok zulmün sonucunda bu hale geldiklerini sezebiliyordum. Ayrıca bana yaptıkları girişimde farkında olmasalar da ‘haklıydılar’. Olağandışı bir hareketi kaçırmamak için kalabalıktan olabildiğince gözümü ayırmazken üstünde bulunduğum çatıdan basit bir hamleyle aşağı atladım ve olabildiğince sessiz ve gizli bir şekilde ilerlemeye başladım meydana doğru. İçimden bir ses, kim olduğunu daha bugün öğrendiğim kişinin; Chizuru’nun yakında karşıma çıkacağını söylüyordu. Amacım, görünmeden olabildiğince yaklaşıp olayları gözlemlemekti.
Image
İsim: Komaeda Togami
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.79
Kilo: 68
Köy: Ishigakure
Element: Fuuton
Seviye: B - Rank
Rütbe: Chuunin
Nam: Sanrı



Puanlar
  • GP: 0
  • VP: 0
  • PP: 0


Profil
  • Güç: E
  • Çeviklik: E
  • Potansiyel: B
  • Kondisyon: C
  • Zihin: A
  • Varlık: B


Beceri Listesi
  • [Güç] Atletizm: F
  • [Çeviklik] Akrobasi: F
  • [Çeviklik] El Hassasiyeti: F
  • [Çeviklik] Saklanma: F
  • [Kondisyon] Form: F
  • [Potansiyel] Ninshuu: F
  • [Varlık] Aldatma: D
  • [Varlık] Empati: D
  • [Varlık] Sosyalleşme: F
  • [Zeka] Farkındalık: E
  • [Zeka] İzcilik: E
  • [Zeka] Bilim: F


Teknikler
  • Fuuton: Atsugai
  • Fuuton: Renkuudan
  • Yochi Uryou no Jutsu
  • Bunshin Bakuha
  • Shunshin no Jutsu
  • Kuchiyose no Jutsu
  • Kuroshisha
  • Kurohaku
  • Kurohane
  • Omotsuki
  • Utakata
  • Teishi no Jutsu
  • Hanasaku no Jutsu
  • Magen: Henge


Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
  • Gölge Cübbesi
  • Kotome
  • Tanto (Dayanıklı/Hasarı Yüksek/Tutuşu Rahat/Hafif)
  • Kote (Dayanıklı/Konforlu/Hafif/Sessiz)
  • Suneate (Dayanıklı/Konforlu/Hafif/Sessiz)
  • File İçlik (Dayanıklı)
  • Shinobi Hapları, 3'lü Paket (3 Yemek Hapı, 3 Kan Hapı, 3 Chakra Hapı)
  • İlkyardım Çantası
  • Maymuncuk


Linkler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2856
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)

Post by GM - Naruto » October 31st, 2018, 10:29 pm

Meydana bakan bir sokağın köşesinden, olayları izlemeye başlıyorsun. Pozisyonun köylü grubunun sağ arka çaprazı, fakat bayağı yan bir yerde olduğun için herkesi rahatça görebiliyorsun. Sesler de iyice belirginleşiyor. "Sakin olun!" diye bağırıyor Satou. Onun bir 5 metre arkasında istifini hala bozmamış figür duruyor. Boynundan aşağı koyu kırmızı cübbesi suradı dışındaki bütün fiziksel özelliklerini gizliyor. Lâkin bir kadın, bunu anlayabiliyorsun. 18, 19 yaşlarında. Bakışları sert ve acımasızca duruyor, biraz da sıkılmışlık ve bir tutam da keyif eksikliği seziyorsun.

Image

Kalabalık hala kendi arasında har gür konuşurken, kızın sesi duyuluyor aradan. "Satou." Sert, tok bir ton. İnce bir taşın kiremide sürtmesi gibi bir ton, lâkin kalınlık da mevcut sesin yapısında. Bir kadına ait olduğu da aşikâr tabi. Satou arkasını dönüyor, millete dert anlatmayı bir kenara bırakıp. "Tatavayı kesin de haracı getirin. Yapacak işlerim var."

Satou, yüzünü ekşitiyor ve gruba tekrar dönüyor. "Arkadaşlar! Lütfen, bakın, başka çaremiz olmadığını bu sabah da konuştuk, daha bir kaç saat önce hatta. Bir karar verdik, lütfen buna uyalım!" Barikatları yıkmaya çalışan bir güruha karşı konuşmuyor. Aksine, hareket etmekten korkan fakat havlamaya da ciğeri yeten bir köpeğe laf anlatıyor gibi. "Neden öldürmüşler o herifi, onun cevabını versin önce!" diyor rastgele biri grubun içinden.

"Evet, evet!" diye topluca bir uğultu yükseliyor gruptan. Satou, kadına dönüyor. Kadının yüz ifadesinde belirgin bir değişiklik yok. Sıkılmış bir eda ile konuşuyor; "Biz değildik. Liderimiz değişmedi. Size kim saldırdı bilmiyoruz, fakat söz verdiğimiz gibi bunu yapanı bulacağız." Kalabalık sessizleşiyor. "Şimdi, soktuğumun mallarını getirin de işimizi görelim." Kalabalığın içerisinden bir uğultu yükseliyor fakat daha sakin, daha kontrol edilebilir. Satou'da sakinleşiyor, fakat duvar ile kağıt arasında sıkışmış bir sinek gibi hissediyor olmalı, tahmin ediyorsun. "Shin'ichi getiriyor, Chizuru. Birazdan burada olur."
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Komaeda Togami
Kaçak
Kaçak
Posts: 173
Joined: September 3rd, 2018, 11:12 pm
Künye:

Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)

Post by Komaeda Togami » November 1st, 2018, 10:50 pm

Duvara iyice yapışmış, kafamı meydana çevirmiş ve gözlerimi kalabalığa dikmiştim. Aynı zamanda konuşulanları iyice duyabilmek ve konuyu tam manasıyla kavrayabilmek için. Kalabalık aynı anda pek çok şey söylüyordu, ancak hepsinin genel amacı aynıydı. Kızgındılar, bunu yalnızca seslerinden değil; hal ve hareketlerinden ve doğal olarak ellerindeki silahlardan anlayabiliyordum. Meşaleler ve tırpanlar ne kadar silah sayılabilirse tabii. Arkada duran, şuan genel hatlarıyla seçebildiğim kız oldukça sakindi. Durduğum pozisyondan sert bakışlarını ve memnuniyetsiz ifadesini seçebiliyordum. Chizuru denen kız bu olmalıydı. Chiyo’nun bahsettiği gibiydi gerçekten, benden en fazla birkaç yaş büyük görünüyordu. Satou ise oldukça stresliydi. İki arada bir derede kalmış olduğu barizdi, ancak ona baktığımda yalnızca minik, korkak bir kurbağa görüyordum. Yalnızca planlarımı bozmuş olmasından değildi ona karşı sevimsiz duygularım, bir noktada korkaklığı ‘gerçekten’ batmıştı bana. Açıkçası onu bu halde görmek keyifli bile sayılabilirdi benim açımdan.

Satou’nun tüm uyarılarına rağmen kalabalık konuşmaya devam ettiğinden olsa gerek, arkadaki kız girmişti bu kez lafa. Sesi tok, ifadesi sertti. Ancak yine de dişi olduğunu belli eden bir tonda konuşuyordu. Satou’ya ettiği laflar ise içinde bulunduğum hafif keyif durumunu bir tık daha arttırmıştı desem yalan olmazdı. Kıza inceden sempati duymaya başlamıştım. Yine de, şuan ciddiyetimi korumak zorunda olduğum için sakinleşmek adına derin bir nefes aldım ve yavaşça verdim. Odaklanmak zorundaydım. İstediği kadar sempatik olsun, sıradaki hedefim oydu. Satou hala çaresizce grubu sakinleştirmeye çalışırken, aralardan yükselen bir sesle dikkatim bir anda yeniden yükseldi. Demirciyi neden öldürdüklerini sorguluyordu köy halkı. Planımın en azından bir noktada işe yaradığını görmek sevindiriciydi, ancak şuanki haliyle hiçbir noktaya ulaşamayacak gibi görünüyordu. Kız ise sakinliğini korumayı sürdürmüş, soruyu oldukça soğuk bir tonla cevaplamıştı. Halkın hafiften sakinlemeye başladığını sezebiliyordum. Biraz daha uğraşmam, ortam sıcaklığını yükseltmem ve biraz daha baharat katmam gerekiyordu anlaşılan. Neyse ki, kafamda bir şeyler oluşmaya başlamıştı.

Satou, Shin’ichi’nin malları getireceğini söylediği an, ellerimi ‘yılan’ mührünü yapacak şekilde birleştirdim ve chakrama odaklanarak mırıldandım: “Teishi no Jutsu.” Aynı anda herkesle etkileşime girebilecek bir şey yapmam gerekiyordu, ve biraz sonra sarfedeceğim cümleler tam da bu işe yarayacaklardı. Ancak ondan önce, yapmam gereken başka bir şey vardı. Pantolonumun sağ paçasını kaldırdım ve daha az önce belime takmış olduğum tantouyu aldım elime. Dikkatli bir hamleyle, kendime zarar vermekten kaçınarak tantouyu sandaletimin içine doğru ilerlettim. Ardından paçamı yeniden eski haline getirdim. Tantounun kabzasının olmaması ve yalnızca düz bir metal parçasından oluşması bu konuda işimi oldukça kolaylaştırmıştı. Dışarıdan kolay kolay görünebilecek bir pozisyonda değildi en azından. Bu, planımın ileri safhalarında gerçekleştireceğim bir hamle için kritik bir önem taşıyordu.

Tekniğimi aktif edip tantouyu sandaletime sıkıştırdıktan sonra, rolüme girmek üzere başımı hafifçe iki yana salladım ve odaklandım. Aynı anda herkesin dikkatini çekmeli, tekniğimin etkisi altına sokmalıydım onları. Kalabalıkta seçememiştim, ancak özellikle Hako kalabalığın içindeyse planım kusursuzca ilerleyebilirdi. Seri, heyecanlı adımlarla sokak arasından çıktım ve kalabalığa, daha doğrusu kıza doğru seyirttim. Bu sırada, rolüme kendimi kaptırmış bir şekilde mırıldanıyordum. Bana dikkat eden biri, ağız hareketlerimi görebilirdi: “Sen, sen, sen.” İlerlemeyi sürdürdüm, kalabalığın biraz dışından ilerliyor, kıza doğru yürüyordum. Sesimi yükselttim: “Sen! Dünkü kızsın sen! Kovaladığım haydutu elimden kaçırmama sebep olan!” Şuana kadar muhtemelen herkesin dikkatini çekmiştim, ancak fırsattan istifade biraz daha konuşabileceğimi düşünüyordum. Yüzümdeki öfkeyle karışık heyecan hissini hiç bozmadan Satou’ya döndüm ve yalvarır sözlerle konuşmaya başladım bu kez: “Satou-san! Dün haydutu kovaladıktan sonra senin yanına gelmiştim ya, işte haydutu elimden kaçırmama sebep olan kız buydu! Birden bire ortaya çıkıp dikkatimi dağıttı, ardından ikisi birlikte kaçtılar!” Yalanlar her zaman çok ayrıntılı olurdu, gerçekler ise basit. Olabildiğince sade tutmuştum cümlemi. Sözlerimi bitirdikten sonra, kıza doğru döndüm yeniden. Cübbesinin içini göremiyordum, bu sebeple elinde nasıl bir koz olduğundan emin değildim. Ancak köylüleri yeterince ikna edebilirsem, tüm yükün bana kalmasının önüne geçebilirdim.
Image
İsim: Komaeda Togami
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.79
Kilo: 68
Köy: Ishigakure
Element: Fuuton
Seviye: B - Rank
Rütbe: Chuunin
Nam: Sanrı



Puanlar
  • GP: 0
  • VP: 0
  • PP: 0


Profil
  • Güç: E
  • Çeviklik: E
  • Potansiyel: B
  • Kondisyon: C
  • Zihin: A
  • Varlık: B


Beceri Listesi
  • [Güç] Atletizm: F
  • [Çeviklik] Akrobasi: F
  • [Çeviklik] El Hassasiyeti: F
  • [Çeviklik] Saklanma: F
  • [Kondisyon] Form: F
  • [Potansiyel] Ninshuu: F
  • [Varlık] Aldatma: D
  • [Varlık] Empati: D
  • [Varlık] Sosyalleşme: F
  • [Zeka] Farkındalık: E
  • [Zeka] İzcilik: E
  • [Zeka] Bilim: F


Teknikler
  • Fuuton: Atsugai
  • Fuuton: Renkuudan
  • Yochi Uryou no Jutsu
  • Bunshin Bakuha
  • Shunshin no Jutsu
  • Kuchiyose no Jutsu
  • Kuroshisha
  • Kurohaku
  • Kurohane
  • Omotsuki
  • Utakata
  • Teishi no Jutsu
  • Hanasaku no Jutsu
  • Magen: Henge


Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
  • Gölge Cübbesi
  • Kotome
  • Tanto (Dayanıklı/Hasarı Yüksek/Tutuşu Rahat/Hafif)
  • Kote (Dayanıklı/Konforlu/Hafif/Sessiz)
  • Suneate (Dayanıklı/Konforlu/Hafif/Sessiz)
  • File İçlik (Dayanıklı)
  • Shinobi Hapları, 3'lü Paket (3 Yemek Hapı, 3 Kan Hapı, 3 Chakra Hapı)
  • İlkyardım Çantası
  • Maymuncuk


Linkler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2856
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)

Post by GM - Naruto » November 1st, 2018, 11:37 pm

Kendine zarar vermeyecek ve hareketini kısıtlamayacak şekilde tantouyu gizliyor ve tekniği hazırlıyorsun. Ardından, harekete geçiyorsun.

Yürürken ve laflarını sarf ederken insanlar birer birer sana doğru dönüyorlar. Her birine hitap edişin ve herkesin sana kilitlenmesi, birden beyninde bir chakra patlamasına sebebiyet veriyor. Laflarını ve aksiyonlarını sıkıntı olmadan gerçekleştiriyorsun fakat tekniğini tek seferde bu kadar çok kişiye karşı aniden kullanmak, kafana düşen bir balyozdan daha az bir etki yaratmıyor. Başın inceden ağrımaya başlıyor. Kısa bir süre içerisinde de bu ağrı artacak gibi.

Sen laflarını sarf ettiğinde, Satou aniden sana dönüyor. "Ne?" diyor istemsizce, ardından Chizuru'ya bakıyor. "Chizuru?" Hayal kırıklığına uğramış gibi bir ifade var yüzünde. Bunu ondan beklemiyor gibi. Halk da, galeyana gelmeye başlıyor yavaştan, biraz da yerlerinden kıpırdanıp bir adım öne çıkıyorlar.

Chizuru ise, suradını ekşitiyor şaşkınlıkla. "Haydut mu? Kaçmak mı?" Yaklaşmaya devam ediyorsun, fakat kızın aşırı tetikte olan gözleri seni delip geçiyor. O yüzden Satou'nun yanından daha ileriye gitmiyorsun, zira bu onu direkt provoke etmek anlamına geliyor. "Chizuru, nasıl yaparsın bunu Ishiki'ye?!" Diyor Satou, kendini tutamayacak. Kız ise, senin tekniğini bertaraf etmişe benziyor. Etkilendiğini düşünmüyorsun.

"Ne haydutundan bahsediyorsun lan? Kimsin sen?" Sana konuşuyor Chizuru. Fakat daha cevabını beklemeden bir elini suradına götürüp hızlıca gözlerini okşuyor suradını ekşiterek, ardından tekrar konuşuyor. Bu sefer halka hitap ediyor. "Genjutsu kullanıyor üzerinizde. Sizi kontrol edi... Amaaan. Uğraşamayacağım." Umarsız bir ifade beliriyor yüzünde, ardından derin bir nefes veriyor, sıkılmış ve sinir olmuş bir tadda. Gerçekten bir şeylerden yorulmuş görünüyor. Sen demircinin evini kontrol ederken halkla fazla uğraşmışa benziyor.

Bir kaç adım geriye atıyor gayet doğal bir şekilde. "Ne haliniz varsa görün. Antlaşma iptal Satou." Ardından arkasını dönüyor ve bir kaç adım atıyor, uzaklaşmak amacıyla. Eğer bir hamlen olmazsa gidecek gibi görünüyor.

Bu süreç boyunca, halk arkasından bağırıyor ve küfürler ediyor. Her bir kafadan ses çıktığı için, kim ne diyor seçemiyorsun. Halk grupça duruşunu bozmuş, kalabalık genişlemeye başlamış durumda, celallendiklerinden ötürü.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Komaeda Togami
Kaçak
Kaçak
Posts: 173
Joined: September 3rd, 2018, 11:12 pm
Künye:

Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)

Post by Komaeda Togami » November 4th, 2018, 10:23 pm

Sokak arasından çıkıp insanlara yaklaşmamla birlikte rolüm başlamıştı. Tek tek insanların dikkati bana yönelirken, bu kadar çok kişiyi belki de ilk defa bu tekniğin etkisi altına almam sebebiyle ağır bir yük binmişti adeta üstüme. Olayın ağırlığı kafama adeta demirden bir gülle düşmüş gibi hissettirse de, hareketimin başarılı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirdim. Öfkeli kalabalık söylediklerimi idrak etmek için bir saniye kadar harcamış, devamında çok daha büyük bir gürültü koparmaya başlamışlardı. Dişe dokunur ilk reaksiyon Satou’dan gelmişti ama. Bana dönüp anlamayan gözlerle bakmıştı önce, ardından Chizuru denen kıza dönerek tepkisini göstermekte gecikmemişti. Yüzündeki acınası ifade, sahibi tarafından terk edilen bir köpeği anımsatmıştı bana istemsizce. Sanırım bu herifi gerçekten de ‘hiç’ sevmiyordum. Kalabalık iyiden iyiye kıpırdanmaya başlayıp ileri doğru adımladığı esnada bu kez kız anlamayan gözlerle bakmaya başlamıştı olayların gelişimine. Yaklaşmayı sürdürüyordum, kız ise ne olduğunu anlamadığını net bir şekilde belirten kelimeler kullanırken delici gözlerle bana bakıyordu. Satou’nun hizasına geldiğimde, yürümeyi sonlandırdım. Bire bir dövüşmek, daha doğrusu dezavantajlı bir konumda olmak şuan niyetli olduğum şey değildi. Patlamaya hazır, rakibimin üstüne çullanmak niyetinde olan bir güruh vardı arkamda. Doğru zamanda doğru hamleyi yapmam gerekiyordu sadece. Her zaman yaptığım şeyi yani. Bir shogi oyunu gibiydi her şey.

Bu sırada Satou yeniden söze girmişti. Kızın şaşkınlığı yavaş yavaş sonra ererken, tekniğimi anlamış olduğunu farkedebilmiştim. Etkilenmiş gözükmüyordu. Gerçi söylediğim şeylerin içeriği kızın etkilenmesi adına bir anlam ifade etmiyordu, bu sebeple çok şaşırtıcı değildi sonuç. Asıl amacıma ulaşmıştım zaten. Önce benim kim olduğumu sorgulamış, ardından kızgın güruha bir şeyler anlatmaya çalışmış ancak bir noktadan -oldukça erken bir noktadan- sonra vazgeçmişti yapacağı işten. Geriye doğru birkaç adım attıktan sonra, Satou’ya anlaşmanın sona erdiğini bildirmişti. İçimde yükselen hafif heyecan duygusunu bastırmaya çalıştım. Soğukkanlılığımı korumam gerekiyordu. Yine de, günlerdir çabaladığım şey nihayetinde elimdeydi. Kasabayı çeteye karşı arkama almıştım. Ancak hiçbir şeyin bitmediğini kendime hatırlatmam gerekiyordu. Aksine, bu yalnızca birinci aşamaydı ve bundan sonraki aşamalar da en az bunun kadar zordu. Kız arkasını dönüp yürümeye başladığı anda, beynim adeta bir saat gibi çalışmaya başlamıştı. Aksiyon planımı olayların gelişme tarzı üzerinden yapmaya karar vermiştim sokak arasındayken, ve o an bu andı.

Gitmesine izin vermek? Fazla riskli. Saldırmak? Aynı şekilde. Kasabalılara saldırı komutu vermek? Anlamsız, aynı zamanda işe yaramaz. Kızı bir şekilde etkisiz hale getirip kasabadan ayrılmasını engellemem gerekiyordu. Onunla ‘doğru şartlar altında’ konuşmak istediğim şeyler vardı. Ölmesini de göze alamazdım. Söylediklerimin içeriği sebebiyle bana inanmaması normaldi, herhangi aklı başında bir insan yapabilirdi zaten bunu. Ancak bir genjutsu tekniği altında kaldığını söylemesi onun bir shinobi olduğunu işaret ediyordu bana. Seviyesi neydi? Bilmiyordum. Teknikleri, özellikleri? Hiç bir fikrim yoktu. Ancak bir kez ok yaydan çıkmıştı, ve bundan sonra geri dönüş yoktu. Yalnızca her hareketimi doğru planlamam gerekiyordu. Ve planlama konusunda fena olmadığımı düşünüyordum. Ancak ‘bu planlama’ son iki gündür yaptıklarımdan oldukça farklıydı. Daha iyi olmalıydım, daha net, daha keskin, daha garantici. Birkaç saniyem vardı sadece, ancak kafamda bir şeyler oluşmaya başlamıştı.

Oldukça kompleks düşünmek zorundaydım, ve risk almam gerekiyordu. Tekniğimi bu kadar çok insan üzerinde uygulamamdan ötürü halihazırda başım ağrımaya başlamıştı bile. Ve muhtemelen birazdan daha çok ağrımaya başlayacaktı. Zayıf düşebilirdim, hatta bayılabilirdim. Ancak riske değer miydi? Kesinlikle. Öncelikle açık kaldığı sürece chakra kullanmaya devam edeceği için Teishi no Jutsu’yu sonlandırdım. Halkın daha fazla iteklememe ihtiyacı yoktu. Galeyana gelmişlerdi zaten. Shinobi sandaletimin içindeki tantouyu hatırlayarak, planımı devreye soktum. İlk işim, bir adım ileri çıkarak elimi ekipman çantama atıp bir kunai çıkarmak oldu. Bu sırada, bir sonraki hamleme -daha doğrusu hamlelerime- hazırlık olması açısından chakrama konsantre olmaya başlamıştım. Düşündüğüm tek şey, dayanmak zorunda olduğumdu. Kunaiyi arkası dönük bir şekilde yürümekte olan kıza doğru fırlattım. Bir kunoichiyse kunaimi kolaylıkla savuşturabileceğini düşünüyordum, amacım zarar vermekten çok dikkat dağıtmak, bana bakmasını sağlamaktı. Kunaimi fırlattıktan hemen sonra bir adım daha attım ileri doğru. Mesafemi olabildiğince yakın tutmak istiyordum, şimdi uygulayacağım teknik için yakın olmam gerekiyordu hedefime. Yüzüme sert bir ifade takındım. Kız planladığım üzere bana dönüp bakarsa, Rakumei no Jutsu’yu aktifleştirecektim. Korkmak zorunda değildi, kaçmasını zaten istemiyordum. Birkaç saniyeliğine olsa dahi konsantrasyonunu kaybetmesi benim için yeter de artardı. Bu zamanı, el mührü yapmak için kullanacaktım. Her şey o kadar hızlı gelişiyordu ki, chakramın kontrolünü yitirip sendelemekten korkuyordum içten içe. Ancak ‘bu şekilde’ olması gerekiyordu olayların. Bir makine gibi. El mühürlerim bittikten sonra mırıldandım: “Sanzengarasu no Jutsu.” Amacım, vücudumdan çıkan kargaları sersemlemiş rakibimin üzerine salmaktı.
Image
İsim: Komaeda Togami
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.79
Kilo: 68
Köy: Ishigakure
Element: Fuuton
Seviye: B - Rank
Rütbe: Chuunin
Nam: Sanrı



Puanlar
  • GP: 0
  • VP: 0
  • PP: 0


Profil
  • Güç: E
  • Çeviklik: E
  • Potansiyel: B
  • Kondisyon: C
  • Zihin: A
  • Varlık: B


Beceri Listesi
  • [Güç] Atletizm: F
  • [Çeviklik] Akrobasi: F
  • [Çeviklik] El Hassasiyeti: F
  • [Çeviklik] Saklanma: F
  • [Kondisyon] Form: F
  • [Potansiyel] Ninshuu: F
  • [Varlık] Aldatma: D
  • [Varlık] Empati: D
  • [Varlık] Sosyalleşme: F
  • [Zeka] Farkındalık: E
  • [Zeka] İzcilik: E
  • [Zeka] Bilim: F


Teknikler
  • Fuuton: Atsugai
  • Fuuton: Renkuudan
  • Yochi Uryou no Jutsu
  • Bunshin Bakuha
  • Shunshin no Jutsu
  • Kuchiyose no Jutsu
  • Kuroshisha
  • Kurohaku
  • Kurohane
  • Omotsuki
  • Utakata
  • Teishi no Jutsu
  • Hanasaku no Jutsu
  • Magen: Henge


Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
  • Gölge Cübbesi
  • Kotome
  • Tanto (Dayanıklı/Hasarı Yüksek/Tutuşu Rahat/Hafif)
  • Kote (Dayanıklı/Konforlu/Hafif/Sessiz)
  • Suneate (Dayanıklı/Konforlu/Hafif/Sessiz)
  • File İçlik (Dayanıklı)
  • Shinobi Hapları, 3'lü Paket (3 Yemek Hapı, 3 Kan Hapı, 3 Chakra Hapı)
  • İlkyardım Çantası
  • Maymuncuk


Linkler
Locked

Return to “Role Play Arşivleri”