[Jin Ryoken] Son veya Başlangıç (Part 2)

Gizli Kütüphane'nin tozlu raflarındaki unutulmuş hikayeler.
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2811
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Jin Ryoken] Son veya Başlangıç (Part 2)

Post by GM - Naruto » November 24th, 2018, 11:58 am

Gennosuke'nin yanına gidip direk konuya atlaman ve sonrasında kolunu açıp göstermen, Gennosuke'nin suratında memnuniyetsiz bir ifade yaratıyor. Her ne kadar hareketlerinin kötü durduğunu kabullenmiş olduğunu belirtsen de, bu Gennosuke'nin ifadesinde bir değişiklik yaratmışa benzemiyor. Göz ucuyla açtığın koluna üstün körü baktıktan sonra gözlüklerini düzeltiyor ve ardından “Evet, Ginbushi-san geleceğini haber veren bir parşömen göndermiştir. Ancak ben, en azından buradaki insanların acılarına da saygı duyacak birini bekliyordum.” diyor, yumuşak ancak kelimlerin keskin çıktığı bir ses tonuyla. Eliyle biraz arkandaki kalabalığı işaret ettiğinde ise, az önce görmüş olduğun kolu ve bacağı kopmuş insanları tekrar görüyorsun. Bakışlarını bu kişilerden Gennosuke'ye doğru çevirdiğinde ise, Gennosuke “Sen hayattasın, ancak onların hayatta kalıp kalmayacakları muamma. Durumunu anlayışla karşılamaya çalışsam da, bencil bir tavrı kabul etmem mümkün değil.” diyerek yanından ayrılıyor.

Hastaların arasında gezinmeye başlayan ve onlarla ilgilenen kişileri bir şeyler söyleyip duran Gennosuke, en sonunda tekrar sana doğru dönüyor ve “Arada Ginbushi-san'ın olmadığı bir iş olsaydı, seni çoktan yollardım. Burada bekle ve insanların acılarını gör! Akşam olduğunda ise koluna bakacağım, ancak bir daha ağzından bencil bir kelime duyarsam, o an artık benim hastam olmazsın, anlaşıldı mı?” diyor otoriter bir ses tonuyla. Her ne kadar cümlesini bir soruyla bitirmiş olsa da, cevap almak için bir daha sana dönmüyor.

Hava kararmaya ve içerideki kalabalık azalmaya başladığında, Gennosuke son konuşmasından sonra ilk kez yanına geliyor. Beklediğin süre zarfında birkaç uzvu kopmuş kişinin ölümüne, birkaçının ise hayata tutunmaya çalışmasına şahit oluyorsun. Senin yaşlarında ve senin yaşadığın türden yaralanmaları yaşayan insanların bu çırpınışları elbette içinde bir şeyler uyandırıyor. İyi veya kötü, bunun muhakemesi sana kalmış durumda. Ancak Gennosuke, ölümleri de hayata tutunmaları da aynı sıradanlıkla karşılıyor. Hiçbir haber onun motivasyonunu etkilemiyor veya herhangi bir duygunun hayata geçmesine müsaade etmiyor gibi duruyor. Bu durum, sadece senin yanına geldiğinde değişiyor. Kaşları çatılıyor ve yüzünde memnuniyetsiz bir ifade beliriyor. Sanki seninle olan ilişkisinin bir hatır gönül meselesine dayalı olduğunu belli etmek istiyor gibi davranıyor sana.

Yanına gelmiş olan Gennosuke, sana herhangi bir şey söylemeden kopmuş kolundan geri kalan kısmı açarak incelemeye başlıyor. Yarım dakikadan daha kısa bir süre sonra ise bakışlarını sana doğru kaldırıyor ve “Bu kesici bir aletle veya çekip koparma şeklinde gerçekleşmemiş. Bana olanları anlat.” diyor gözlerinin içine bakarak.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Jin Ryoken
Ishigakure
Ishigakure
Posts: 421
Joined: August 31st, 2018, 5:11 am
Künye:

Re: [Jin Ryoken] Son veya Başlangıç (Part 2)

Post by Jin Ryoken » November 24th, 2018, 1:11 pm

Gennosuke’nin yanına gidip, o kadar yaralının ardından düşüncesiz bir şekilde konuya atlıyor oluşu, Gennosuke’nin de hoşuna gitmiyordu. Ryoken hareketlerinin kötü durduğunu kabuk etse bile bunu sözleriyle değil, eylemleriyle göstermeliydi. Bunun geçte olsa farkına varıyordu. Göstermek için açtığı koluna göz ucuyla bakıyordu Gennosuke, sonrasında ise Ginbushi-san’ın parşomen gönderdiğini, fakat buradaki insanlara daha saygılı olacak birini beklediğini söylüyordu. Ryoken bu konuya haklılık veriyordu. Yol boyunca yaşadığı durumlar nedeniyle aniden herkesin arasından atılmıştı Gennosuke’ye.

Gennosuke eliyle tekrardan kalabalığı işaret ettiğinde, onlara tekrar bakıyordu. Kolu kopmuş, bacağı kopmuş insanlar duruyordu karşısında. Gennosuke ise, onların ölüm kalım savaşı verdiklerini ve Ryoken’in bencilliğini kabul etmediğini söylüyordu. Ryoken ise, sadece susup dinliyordu. Gennosuke doğru şeyleri söylüyordu, geriye bir şey demesi veya savunması büyük bir salaklıktan başka bir şey olmayacaktı. Gennosuke hastaların arasında gezinmeye başlarken, Ryoken kendi bencilliğini düşünüyordu. Yol boyunca bir takım durumlar yaşamış, kolu yüzünden acı çekmiş ve bu yüzden karşısında duran kalabalığı umursamayarak kendini öne atmıştı. Bu yaptığını kabulleniyor ve sessizce Gennosuke’yi izliyordu. Laf etme hakkına sahip değildi.

Gennosuke hastalarla ilgilenenleri durdurup bir şeyler söylüyor ve onlarla ilgileniyorken tekrar Ryoken’e dönüyordu. Ginbushi olmasa kendisini direkt yollayacağını, insanların acılarını görmesini istediğini ve bir daha bencil bir kelime duyarsa kendisinin hastası olmayacağını belirtiyordu otoriter bir ses tonuyla. Cümlesini anlaşıldı mı diye sorarak bitirse bile bir cevap bekliyor gibi durmuyordu. Bu durumda Ryoken sadece kafasıyla onaylayıp insanları izlemek için köşeye çekiliyordu.

Hava kararmaya başlıyor ve içerideki kalabalık azalıyordu. Gennosuke son konuşmasından sonra ilk defa yanına geliyordu Ryoken’in. Gennosuke’yi beklediği sürede, bir kaç kişinin ölüm kalım savaşında ölüme teslim olduklarını, bir kaçının ise hayata nasıl tutunmaya çalıştığını görüyordu. Kendisi yaşlarında ve kendisi gibi uzuv kayıpları yaşayan kişiler içinde bir his uyandırıyordu. Ryoken, kolunun kopmasına rağmen hayatta kalabilmişti fakat karşısındaki insanların bazıları bu duruma karşı bir şey yapamıyordu. Kendilerini ölümün soğukluğuna teslim ediyor veya etmemek için bin bir türlü çaba gösteriyordu. Kendisi gibi insanları bu duruma getiren herkesin ölmesi gerektiği kanısına varıyordu. Onların acılarını kısmen de olsa en iyi anlayanlardandı Ryoken. Onların çırpınışlarını izledikçe, en başta yaptığı bencilliğin nasıl bir hata olduğunu daha iyi anlıyordu. Düşüncesizce hareket etmenin yanlış olduğunu çok iyi anlıyordu.

Gennosuke ise, ölenler içinde yaşayanlar içinde aynı sıradanlığı gösteriyordu. Hiçbir haber onun motivasyonunu bozmuyordu ve hiçbir duygusu onun önüne geçmiyor gibiydi. Ancak bu durum, Ryoken’in yanına geldiğinde direkt değişiyordu. Başta gösterdiği bencilliğe karşılık, sadece hatır gönül muhabbetine Ryoken’e baktığını belli edermişçesine bakıyordu. Bunu belli etmek istiyor gibiydi. Gennosuke, Ryoken’in yanına gelip hiçbir şey demeden kolunu incelemeye başlıyordu. Yarım dakikadan kısa bir sürede Ryoken’e dönüyor ve kolunun kesici bir aletle kesilmediğini veya çekip koparılmadığını söylüyor, olayları anlatmasını istiyordu. Garip olan durum ise, Kaoru kolunu kesmişti. En azından şimdiye kadar öyle biliyordu. Gözlerinin içine bakan Gennosuke’ye karşı, yüzünde “Nasıl lan??” İfadesi oluşuyor, sonrasında konuşmaya başlıyordu.

“Bir görev sırasında yakalamam gereken kişiyi ve onu asıl yakalamış olan kişiyle karşılaştık. Kaoru denilen bu adam, yakalamamız gereken kişiyi önünde tutuyordu. O adamı almak için sol kolumu uzattığımda, bileğimden tutup kavradı ve kesti. O demirin soğukluğunu hissetmiştim, bu kesilme değilde nedir? Bu arada, başta yaptığım bencillik için özür dilerim. Bir anlık düşüncesizliğime denk geldi. Neyse, olay bundan ibaret. Kolumu uzattım, tuttu ve kesti. Ama siz kesilmemiş diyorsunuz, ben tam anlayamadım?”

Diyor ve büyük bir merakla cevap bekliyordu.
Image
► Show Spoiler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2811
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Jin Ryoken] Son veya Başlangıç (Part 2)

Post by GM - Naruto » November 26th, 2018, 4:19 pm

Gennosuke verdiğin cevabı dikkatle dinliyor ve sonrasında kolunu bir süre daha inceliyor. Bir süre sonra kafasını yavaşça kaldırırken “İlginç.” diyor sadece. Gözlüklerini bir kez daha düzelten Gennosuke bu kez sana bakarak “Kolunun kesildiği aşikar, ancak bunun kesici bir aletle gerçekleşmediğini söylemiştim. Demirin soğukluğunu hissettiğini söylemen de gerçekten olayları karmaşık kılıyor.” diyor. Bakışları tekrar koluna inan Gennosuke “Kesici bir aletle yapılan kesme işleminde, eğer bu alet bir kolu kemikleri dahil kesebilecek kadar keskinse, açısı ne olursa olsun ardında düz bir iz bırakır. Yani kolun bir katanayla veya benzeri bir aletle kesilmiş olsaydı, kesim noktası neredeyse tamamen pürüzsüz olurdu.” diyor. Bu açıklamasından sonra bir kez daha bakışlarını sana döndürürken “Eğer kesici alet bu derece keskin olmasa, ancak baskın bir güçle kesim gerçekleşirse, bu kez parçalı veya pürüzlü bir yüzeyi arkasında bırakır. Senin kolunda ise, bir kesim işlemi gerçekleşmiş olsa da, ardında bıraktığı iz daha çok yanık tadında.” diyerek kolunla ilgili düşüncelerini dile getiriyor.

Gennosuke birkaç dakika süren bir düşünme faslının ardından “Kaoru diye bahsettiğin kişinin kolunu kestiği sırada ciddi bir ısı kullandığı, ancak bunun hızla soğumasıyla yanığı ikinci planda kaldığını söylemem mümkün. Bunu nasıl yaptığı konusunda bir fikrim yok, ancak kullandığı silah ne ise, anlık ısı yardımıyla kesme işlemini gerçekleştirmiş gibi. Gerçekten böylesine bir vakayla ilk kez karşılaşıyorum.” diyor, gerçekten şaşkın bir ifadeyle.

Kolun üzerindeki incelemeyi bu noktada bırakan Gennosuke “Aslında bu durumu enine boyuna araştırmak gerek, ancak Ginbushi-san’dan bana gelen istek koluna ne olduğunun ortaya çıkarılması değil, yeni bir kolunun olup olmayacağı.” derken bakışlarını keskin bir şekilde seninkilere odaklıyor. Gennosuke ciddi bir konuya gireceğinin sinyallerini bu bakışı ile verirken “Sana protez bir kol yapabilirim, ancak ne derece kullanabilirsin orası muamma. Bu yüzden sana iki seçenek sunuyorum. Ya bahsettiğim gibi protez bir kol yaparım ve idareten kullanırsın ya da işi biraz daha üst noktalara getirip neler olacağını beraber görürüz.” diyor. Son kelimeleriyle birlikte gözlüğünü çıkaran Gennosuke “Henüz deney aşamasında olduğum bir konu var. Yıllardır süren bir çalışma da diyebiliriz. Sonucunun ne olacağı konusunda sana net bir şey söyleyemem, ancak protez bir kola nazaran sana daha çok şey katacağından eminim. Tabi bunun da bir bedeli olacak.” diyor. Gennosuke’nin bakışları arkanda duran insan enkazına dönerken “Burayı bu hale kimin getirdiğini biliyorum, hatta onun nerede olduğunu da. Ancak ettiğim yemin insanlara bizzat zarar vermemi engelliyor. Bu yüzden de benim yerime bu yapılanların bedelini ödetecek birine ihtiyacım var. Eğer bunu kabul edersen, hemen çalışmama başlayacağım ve sen de yeni kolun ile bu yeri mahveden insanın karşısına çıkıp onun canını alacaksın! Hem de buradaki insanların çektiği acıları her bir hücresinde hissedecek şekilde!” diyor hiç olmadığı ve kendisinden beklenmeyecek kadar öfkeli bir ses tonuyla. Tüm bu öfkesini cümlelerine yansıtmasının ardından ise “Seçim senin, cevabını hemen duymak istiyorum.” diyerek sözü sana bırakıyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Jin Ryoken
Ishigakure
Ishigakure
Posts: 421
Joined: August 31st, 2018, 5:11 am
Künye:

Re: [Jin Ryoken] Son veya Başlangıç (Part 2)

Post by Jin Ryoken » November 26th, 2018, 6:30 pm

Ryoken, cümlelerini ardı ardına sıralarken Gennosuke onu dikkatle dinliyordu. Konuşması bittiğinde kolunu tekrardan inceliyor, sonrasında kafasını kaldırırken ilginç diyerek gözlüklerini düzeltiyordu. Ryoken, durumun ne olduğunu anlayamıyordu fakat cevap bekliyordu. Gennosuke’nin kendisine verdiği cevaplar onu iyice meraklandırıyordu. Gennosuke, kesildiğini söylediğini fakat kesici bir aletle olmadığını söylüyor, sonrasında ise demiri hissetmesinin olayları ilginç kıldığını belirtiyordu. Ryoken bu noktada hala durumu anlayamıyordu ve anlamakta zorluk çekiyordu. Gennosuke’nin bakışları tekrardan Ryoken’in koluna indiğinde, kesici bir alet tarafından oluşan kesilmenin, kemikleri kesecek kadar güçlü bir durumu olduğunda düz bir iz bırakacağını söylüyordu. Kolunun katana veya benzeri bir aletle kesilmiş olma ihtimali olsaydı, kestiği yer tamamen pürüzsüz bir şekilde olur diyordu.

Ryoken’in kafası iyice karışıyordu. Sonuçta kolu bir katanayla kesilmişti. Kaoru, kolunu bir katana aracılığı ile kesmişti. Açıklamasının ardından tekrardan Ryoken’e bakıyordu. Ryoken ise sessiz bir şekilde açıklamaları dinlemekle yetiniyordu. Kesici aletin kemiği götürecek kadar keskin olmadığı bir durumda, sadece baskın bir güç kullanıldığı bir durumda yaranın pürüzsüz olacağını söylüyordu. Kolunda bir kesilme olmasına rağmen, yanık gibi bir iz bıraktığını belirtiyordu. Ryoken, bu durumun nasıl olduğunu pek anlayamıyordu. Sonuçta, sadece kesilme acısını hissetmişti. Düşünmesine fırsat kalmadan, Gennosuke tekrardan konuşmaya başlıyordu.

Gennosuke’nin düşüncesine göre, Kaoru ciddi bir ısı kullanmış fakat bunun hızlı bir şekilde soğuması sayesinde yanık ikinci planda kalmıştı. Böyle bir vakayla ilk kez karşılaştığını ancak bunu nasıl yaptığı hakkında fikri olmadığını belirtiyordu. Ryoken’de bu durumu pek anlamlandıramamıştı. Bunu düşünmeye vakti kalmadan, Gennosuke tekrardan cümleye giriyordu. Bu durumu araştırmak gerektiğini fakat İshichou’nun kendisinden istediğinin bu olmadığını söylüyordu. Bu noktada bakışları keskinleşiyordu. Ryoken ise yüzündeki ciddiyeti biraz daha arttırıyordu. Gennosuke’nin ciddi bir konuya gireceğini anladığında, onunda yüzü ciddileşmişti.

Kendisine iki seçenek sunuyordu. Ya protez bir kol, ya da biraz daha üst noktalara çıkan bir durum. Son kelimelerini kurarken gözlüğünü çıkarttığını görünce, Ryoken işlerin daha da ciddiye bindiğini anlayabiliyordu. Yıllardır süren bir çalışması olduğunu, sonucunun ne olacağını hakkında pek bir şey söyleyemediği ancak protez kola göre kendisine daha çok şey katacak bir deney olduğunu söylüyordu. Bunun bir bedeli olduğunu ekliyordu sonrasında. Ryoken, her türlü bedeli karşılayabilmek için bu kadar yolu gelmiş ve bu kadar olay yaşamıştı. Bedeli her ne olursa olsun yapmak zorundaydı. Gennosuke’nin bakışları arkasındaki insan yığınına döndüğünde, Ryoken’in gözleri hala onun üstündeydi. Burayı kimin bu hale getirdiğini ve nerede olduğunu bildiğini söylüyordu.

Ryoken, bu cümlelerden az da olsa bedelinin ne olduğunu anlayabiliyordu. Gennosuke bir yemin ettiğini ve bu yemin yüzünden kimseye zarar veremediğini, ancak onun yerine bu yapılanların bedelini ödetecek birine ihtiyacı olduğunu söylüyordu. Bu kişi Ryoken olacaktı. Gennosuke ona deneyi sayesinde kolunu geri kazanma şansı sunacak, karşılığında Ryoken ise bu insanların başına gelenleri yapan kişiye ödetecekti. Gennosuke, öfkeyle birlikte yeni kolunu vereceğini ve bunu yapan kişinin canını alacağını söylüyordu. Buradaki insanların çektiği acıyı her hücresinde çekecek şekilde öldüreceğini söylüyordu.

Sesi kendisinden hiç beklenmeyecek şekilde öfkeli geliyordu. Tüm bu cümlelerden sonra ise seçimini soruyor ve cevabı hemen duymak istediğini belirtiyordu. Ryoken’in içinde yatan öfke, bir anda alevleniyordu. Ryoken’in gözleri ise arkadaki insanlara kayıyordu. Onların tüm gün acı çekişini, ölüşünü izlemişti. Kendi yaşlarında insanlar, bir kişi yüzünden ölüyordu. Ryoken ve öfkesi, bu teklifi reddetmeyecekti. O kişiye sonuna kadar acı çektirecek ve sonrasında canını alacaktı. Öfkesi, bunu istiyordu. Ryoken, bunu istiyordu. İkisi de, o kişiyi öldürmek ve kolunu geri almak istiyordu. Ryoken gözlerini insanlardan çekip, Gennosuke’ye dikerek konuşmaya başlıyordu.

“Bu insanların bütün gün nasıl acı çektiğini, öldüklerini ve hayata nasıl tutunmaya çalıştıklarını izledim. Bunun intikamını alacağım. Teklifini kabul ediyorum. Yalnız, sana sormak istediğim bir soru var. Bu durum, köye geri dönmemi engelleyecek mi? Sonuçta burada ne yaptıysam İshichou’nun bilmeye hakkı olacaktır. Sadece merak için soruyorum, bunun cevabı ne olursa olsun fikrimi değiştirmeyecek. Ondan, bu insanların çektiği acıların intikamını alacağım.”

Diyordu öfkesinin soğuk tonuyla. Keskin bakışları eşlik ediyordu bu ses tonuna. Kararlıydı, kolunu aldıktan sonra bu insanların intikamını alacaktı. Gennosuke’nin kendisine söylediği bedeli ödeyecekti.
Image
► Show Spoiler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2811
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Jin Ryoken] Son veya Başlangıç (Part 2)

Post by GM - Naruto » November 27th, 2018, 10:48 am

Gennosuke verdiğin yanıtı dikkatle dinlerken, bir yandan da gözlükleriyle oynamaya başlıyor. Stresin ve öfkenin getirdiği küçük parmak hareketleri, gözlüğünün sapında basit ve sessiz bir ritim yakalarken, kurduğun cümlelerinin sonunda ufak bir gülümseme beliriyor suratında Gennosuke’nin. Gözlüklerini tekrar yerine takarken “Ginbushi-san’ın her şeyi bilmeye hakkı var, doğru. İşleyeceğin cinayeti ve yapacağın katliamı da bilmeli, doğru.” diyor. Ishichou’dan bahsederken cümlelerine yayılan arkadaş canlısı tavrı koruyan Gennosuke bu tavrını soğuk bir havaya çevirirken “Bu durumdan kastın bir insanın ölümü sebebiyle köyünde herhangi bir cezai yaptırımla karşılaşacağın endişesiyse, merak etme. Kimi öldürdüğün ve nasıl öldürdüğün, ben ve bu yerde yaşayanların arasında dilden dile dolanan bir efsaneden öteye gitmeyecek. Bu husus dillense bile, senin bir kasabayı yok eden insanı cezalandırman neticesinde Ishigakure’de başına bir iş açılmayacağını düşünüyorum.” diyor. Bu cümlelerinin ardından ise “Zaten senin açından da değişen bir durum olmayacakmış, o yüzden dert etmeye değmez. Biz işimize bakalım.” diyor.

Gennosuke son cümlelerinin ardından eliyle kendisini takip etmen için sana bir işaret yapıyor. Bu işaretle beraber içinde bulunduğunuz yapının merdivenlerinden ikinci kata çıkıyorsunuz. İkinci katta bir koridor sizi karşılarken, sağda iki adet, solda ise bir adet kapı görünüyor. Ahşap kapılardan solda olana doğru yürüyen Gennosuke “Burayı çalışma odası tadında kullanıyorum ve kolun ile ilgili işlemleri burada yapacağız.” diyor. Hemen ardından da odanın kapısını açıyor ve içeriye giriyorsunuz.

Girdiğiniz oda bir hayli karanlık durumdayken, Gennosuke kapının hemen yanındaki bir gaz lambasını yakarak odayı loş bir havaya çeviriyor. Odanın tam ortasında, pek de temiz görünmeyen büyükçe bir yatak bulunuyor. Duvarlara bitişik masalarda ise dağınık kitaplar ve ameliyatlar için kullanılan alet edevatları görebiliyorsun. Odanın pek hijyenik olduğu söylenemese de, içinde bulunduğunuz durum itibariyle temiz bir yer bulmanın zaten mantıksız olacağının da farkında olduğun için, bu durum karşısında pek de bir şey söyleme gereği duymuyorsun. Gennosuke masanın hemen baş kısmında dururken “Kıyafetlerinin üst kısmını çıkar ve buraya uzan.” diyerek sana ilk talimatını veriyor. Sen kıyafetlerini çıkarıp yatağa uzandığın sırada ise Gennosuke sağ taraftaki masadaki kitapları karıştırmaya başlıyor. Kitapların belli sayfalarında durup hızla başka sayfalar geçiyor, sonra tekrar önceki sayfaya dönüyor. Bu hareketleri bir döngü halinde devam ederken sen de masaya sırt üstü yatıyorsun. Gennosuke senin hazır olduğunu görünce kitabı bırakıp yanına geliyor ve “İşlemin ne kadar süreceğini bilemiyorum. Ancak acı verici olduğu konusunda bir tereddüdüm yok. Bu yüzden seni bayıltacağım. Derin bir uykunun içinde, hatta yarı ölü bir hal olacaksın. Bu sayede mümkün olduğunca acı çekmeden işlemleri gerçekleştireceğim. Hazırsan başlıyorum.” diyor. Sen daha olumlu ya da olumsuz bir cevap vermeden birkaç el mührü yapıp, elini alnına koyuyor. Gennosuke elini koyduğu anda bilincinin kaybolmaya başladığını hissediyorsun. Sadece birkaç saniye sonunda derin, sessiz bir siyahlığın içinde buluyorsun kendini.

Gözlerini açtığın anda, girmiş olduğu loş odanın aydınlandığını fark ediyorsun. Gece, odadaki loşluk nedeniyle fark edemediğin pencereden giren ışık odayı aydınlatırken, pencerenin hemen yanında duran Gennosuke’yi görüyorsun. Gözlerinin altı çökmüş, üstü başı kana bulanmış olan Gennosuke, dağınık saçlarıyla perişan halde dururken, yüzünde belli belirsiz bir gülümseme olduğunu görüyorsun. Bakışların bu anda kopmuş koluna döndüğünde ise, üzeri muhtemelen kuruyan kandan kaynaklanan siyah lekeler bulunan bir bandajla sarılmış olduğunu görüyorsun. Hem de parmaklarına kadar bütün kolunun! Gennosuke yavaş adımlarla yanına gelirken “Uyandığına göre ilk aşama tamamlandı görünüyor. Belki de tıp tarihinde bir ilke imza atıyoruz seninle! Yeni kolun vücuduna uyum sağlamış gibi ve şimdi tek yapman gereken, bandajlarını yavaşça açmak. Ama dikkatli ol, kolunun bağlantı noktasında iki katlı bir bandaj var ve her ihtimale karşı en alt kattakini açma. Kemiği ve eti mümkün olduğunda kaynatmaya çalıştım, ancak direk açık kalması enfeksiyon riski yaratabilir.” dedikten sonra heyecanlı bir şekilde “Hadi aç artık!” diyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Jin Ryoken
Ishigakure
Ishigakure
Posts: 421
Joined: August 31st, 2018, 5:11 am
Künye:

Re: [Jin Ryoken] Son veya Başlangıç (Part 2)

Post by Jin Ryoken » November 27th, 2018, 8:49 pm

Ryoken, sorduğu soruların cevabını beklerken Gennosuke gözlükleriyle oynuyordu. Soruları bittiğinde, Gennosuke'nin yüzünde hafif bir tebessüm oluşuyordu. Gennosuke'nin cevabı aslında Ryoken için yeterliydi. Bu durum belirli kişiler arasından çıkmayacak, hatta neredeyse kendisi bir efsane gibi anılacaktı. Kim olduğu bilinmeyecek, neye benzediği sadece Gennosuke tarafından bilinecek. Bu durum, Ryoken için gayet uygundu. Aslında tanınmak isterdi lakin köyü için, tanınma konusunu pas geçmesi gerekiyordu. Böyle bir durumdan tanınması köyü için kötü durumlar doğurabilirdi.

Gennosuke'nin cümleleri bittiğinde kendisini takip etmesi için bir el hareketi yapıyordu. Ryoken, bu işaretten sonra kendisini takip ediyor ve ikinci bir kata çıkıyorlardı. Bu kattaki koridorda, sağda iki ve solda bir adet kapı bulunuyordu. Ahşap kapılardan solda olana doğru yöneliyordu Gennosuke, ardından ise Ryoken. Bu odayı çalışma odası olarak kullandığını ve koluyla ilgili işlemlerin burada yapılacağını söylüyordu. Sonrasında ikisi içeri giriyorlardı.

Girdikleri oda bayabir karanlıktı, Ryoken bir ışık beklediği anda Gennosuke gaz lambasını yakarak odayı loş bir havaya dönüştürüyordu. Odanın tam ortasında bir yatanak bulunuyordu. Temiz gibi görünmüyordu. Duvarlara yapışık masalarda ise kitaplar ve ameliyatlar için kullanılan alet edevatlar görülebiliyordu. "Bu herif burda baya çalışıyor heralde." diye geçiriyordu içinden. Oda pek hijyenik gözükmüyordu, zaten Ryoken böyle bir durumda temiz bir oda veya işlem yeri bulmayı düşünmüyordu. Buraya gelebilmesi bile kendisi için mutluluktu.

Gennosuke Ryoken'den ilk isteği üstünü çıkarması ve oraya yatması idi. Ryoken, yavaşça üstünü çıkartıyor ve uzanıyordu yatağa. Bu sırada ise Gennosuke kitapları karıştırmakla uğraşıyordu. Kitapların bazı sayfalarında duruyor, sonra ileriye geçiyor ve sonrasında gene geri geçiyordu. Bu hareketleri devam ettirdikten sonra, Ryoken masaya uzanıyor ve hazır olduğunu gören Gennosuke yanına geliyordu.

Gennosuke, işlemin ne kadar süreceğini bilmediğini lakin aşırı acı verici olduğundan bahsediyordu. Bu yüzden, Ryoken'i yarı ölü bir duruma getireceğinden, bu sayede mümkün olduğunda acı çekmeden işlemlerin biteceğinden bahsediyordu. Ryoken, olumlu bir şekilde kafasını sallamaya hazırlanırken Gennosuke mührünü yapıyor ve Ryoken'in alnına koyuyordu. Gennosuke elini koyduğu anda bilincinin kaybolmaya başladığını hissediyordu.

"Gücümü... Geri... Alacağım..."


Gözlerini kapatmadan, sessiz bir karanlığın içine gömülmeden önce kafasından geçen son cümle oluyordu. Bir süre sonrasında gözlerini geri açtığında, loş odanın aydınlandığını görüyordu. Göz kapakları yavaşça açılmış ve bu aydınlığı selamlamıştı öncelik olarak. Gece fark edemediği ışık pencereden vuruyordu suratına. Pencereye doğru baktığında, Gennosuke'yi gözlerinin altı çökmüş, üstü başı kan olmuş dağınık saçlarıyla beraber, suratındaki tuhaf gülümseme ile görüyordu onu. Ona bir kaç saniye baktıktan sonra, gözleri aklına gelen koluna dönüyordu.

Bütün kolu, parmaklarına kadar bütün kolu bandajla birlikte yerinde duruyordu! Kuruyan kandan dolayı olduğunu tahmin ettiği siyah lekelerle birlikte duruyordu yerinde. Gennosuke yavaş adımlarla yanına geliyor ve konuşmaya başlıyordu. İlk aşamanın tamamlandığını ve tıp tarihinde bir ilke imza attığından bahsediyordu. Yeni kolu vücuduna uyum sağlamış gibi gözüktüğünü söylüyor ve tek yapması gerekenin bandajları açmak olduğunu belirtiyordu. Kolun bağlantı noktasındaki iki katlı bandajdan altta kalanı her ihtimale karşı açmaması gerekiyordu. Gennosuke heyecanlı bir şekilde hadi aç artık dediğinde, Ryoken hafifçe gülümsüyor ve bandajları açmaya başlıyordu. Parmaklarından itibaren açacak ve bağlantı noktasında altta kalan bandajı açmayacaktı. Açarken konuşmaya başlayacaktı.

"Pekala Gennosuke-san, benden daha heyecanlı görünüyorsun. Bu arada, ilk aşama dedin, diğer aşamalar neler?"


Diyecek ve bandajları açtıktan sonra kolunu her türlü kontrol edecekti. Her yerine bakacak ve nasıl olduğunu gözlemleyecekti.
Image
► Show Spoiler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2811
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Jin Ryoken] Son veya Başlangıç (Part 2)

Post by GM - Naruto » November 30th, 2018, 9:18 am

Kolundaki ilk kat bandajı açmaya başladığın sırada Gennosuke’ye sorunu da yöneltiyorsun. Ancak Gennosuke, gözlerindeki heyecan parıltısını yok etmeksizin, sadece koluna bakmakla yetiniyor. Bu anda bir cevap verecek gibi durmayan Gennosuke’nin yüzündeki bu heyecan, kendisini zıpır bir çocuk gibi gösterirken, sen de yeni parmaklarını görüyorsun ilk kez. Fakat manzara hiç de beklediğin gibi çıkmıyor. Bir insanınkine nazaran daha uzun duran ve üzerinde çok ince bir et tabakası olduğu belli olan parmaklarının kemikleri oldukça belirgin duruyor. Her şeyden ötesi, bandajda kurumuş kan olarak düşündüğün siyah lekelerin, aslında parmaklarını tamamen kaplamış olduğunu fark ediyorsun. Yoğun jölemsi bir kıvama sahip bu siyah sıvı, bandajlarını açmanla birlikte yere doğru düşerken, parmaklarının siyaha çalan gri renkte olduğunu görebiliyorsun. Bir insandan çok, bir canavarın pençeleri gibi duran parmaklarını, bir insanınkine nazaran daha büyük olan elin tamamlıyor. Elin de tıpkı parmakların gibi, ince bir et tabakası ile kaplı olup, yine kemikleri belirgin bir şekilde bulunuyor.

Bandajlarını bileğine kadar açtığın anda, gördüğün manzara karşısında yaşadığın şok, bandajları yırtarcasına açmana sebep oluyor. Gennosuke’nin yüzündeki ifade çok da değişmiş gibi görünmüyorken, ilk kattaki bütün bandajları açtığında, yoğun jöle kıvamındaki siyah sıvının kolundan da akıp yere düştüğünü ve tüm kolunun siyaha çalan gri bir renge sahip olduğunu görüyorsun. Kolun yapı olarak normal bir insanınkinden çok farklı durmasa da, neredeyse çürümüş gibi bir görüntüsü bulunuyor. Bu durum el ve parmakların için de geçerli. Normal bir durumda, normal bir insanın iğreneceği bir görüntü olduğunu söylemek mümkün. Yine de parmaklarını, elini ve kolunu istediğin şekilde oynatabildiğini anladığın anda ise Gennosuke sonuçtan bir hayli memnun bir ifadeyle gözlerini sana dikerken “Görüntüsüne aldırma, zamanla alışırsın!” demekle yetiniyor.

Gennosuke, yeni kolunu tutup onu yakından incelemeye başlarken, kolunu sürekli çeviriyor, parmaklarını, eklem yerlerini kontrol ediyor. Bu esnada “Diğer aşamalar ise kolu nasıl kullanacağın. Bu tamamen sana kalmış bir durum. Başta da söylediğim gibi, bu kol protez bir kolun ötesinde. Belki sıradan bir uzuvdan da öte. Bunu keşfetmek de senin elinde.” dedikten sonra kolunu bırakıyor ve “Herhangi bir uyumsuzluk veya sıkıntı göremiyorum. Şimdi diğer meseleye geçelim!” diyor. Sesi son cümlesiyle tekrar büyük ciddiyet kazanıyor.

Olduğun yerde Gennosuke’den gelecek konuşmayı beklerken, elbette kafanda kolunla ilgili soru işaretleri bulunuyor. Ancak Gennosuke’nin sorulara yanıt verecek gibi bir hali bulunmuyor. Esas konuyu, yani bu yerleşkeyi mahveden insana yapacaklarını daha çok önemsediği belli olan Gennosuke, vakit kaybetmeden konuya giriyor ve “İsmi Masaki Kyuwa. Yerleşkenin yaklaşık 10 kilometre batısında kendine oluşturduğu bir karargahı var. Amegakure’deki karışıklıktan faydalanıp adını duyurmaya çalışan bir zavallı. Geceleri harekete geçip sinsi saldırılar yaparak elde etmek istediklerini alan biri. En son da kendisi sahneye çıkarak insanların üstünde korku yaratmaya çalışır. Aynen buraya yaptığı gibi.” diyor. Bu açıklamalarının ardından ise “Gece karargahı tenha oluyor. Çevre yerleşkeleri tamamen yok ettiği için şimdilik geceleri güvenle uyuyor. Ancak emrindeki adamlar saldırılarını sürdürüyor. Bu yüzden sen de gece harekete geçecek ve onu karargahında indireceksin!” diyerek sana bilgi vermeye devam ediyor. Gennosuke pencerenin kenarına gelip yıkılmış yerleşkeyi izlerken “Bu kasabanın adı Yazawa’idi. Sen de Yazawa’dan geldiğini söyleyecek ve onu açık alanda savaşa davet edeceksin! Kapalı bir alanda ona karşı şansın olmayabilir, bu yüzden cüretkar olup onu karargahından çıkaracaksın. Bir düelloyu reddetmeyeceğine eminim.” dedikten sonra sana dönüyor. Gennosuke kolunu tekrar süzüp sana baktıktan sonra “Kyuwa Bingo Kitabı’nda bulunmuyor, ancak orada olsaydı B, belki de A-Rank olarak değerlendirilirdi. Katon ve Doton elementlerini kullanabiliyor. Genjutsu konusunda da kendinden emin diyebiliriz. Tek eksiği taijutsu… Senin yeteneklerin nelerdir bilemem ama, onu yenmek istiyorsan, onunla yakın dövüşe girmek zorundasın!” diyor. Bu açıklamalarının son açıklamaları olduğu konuşmasını kesiş şeklinden anlaşılıyor. Sana herhangi bir soru soracak fırsatı verecek gibi görünmeyen Gennosuke “Şimdi dinlenme sırası benim. Yarın sabah yanıma geldiğinde, duymak isteyeceğim şeyler söyle bana.” diyerek kapıyı açıyor ve seni dışarıya çıkman için yönlendiriyor.

Bu anlarda kolunda herhangi bir acı veya sızlama hissetmiyorsun. Ancak bir süredir bu uzvunun olmaması da sana şu anda garip bir his yaşatıyor. Karıncalanma, huylanma gibi bu hislerin gerçekten olup olmadığından bile emin değilsin aslında. Bu yüzden şimdilik kolunun kondisyonu ile ilgili bir şeyler söylemek senin açından zor.
Off Topic
Bu yaşananların ardından, başka yapacak bir şeyin yoksa, yola çıktığını, karargaha geldiğini, burayı gözlemlediğini ve akşam olduğunu varsayabilirsin.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Jin Ryoken
Ishigakure
Ishigakure
Posts: 421
Joined: August 31st, 2018, 5:11 am
Künye:

Re: [Jin Ryoken] Son veya Başlangıç (Part 2)

Post by Jin Ryoken » November 30th, 2018, 9:21 pm

Derin bir nefes alıyor...

Derin, çok derin bir nefes...

Gennosuke'ye sorduğu soruların yanında birde bandajları açıyordu. Derin bir nefes almış, uzundur yokluğunu hissettiği kolunu geri almanın büyük sevinciyle açıyordu bir yandan kolunu. Gennosuke, koluna heyecanla bakıyordu. Ryoken'den daha heyecanlı gibi. Ryoken ise, sonunda gücüne kavuşacağının mutluluğuyla yavaşça açıyordu bandajları. Öfkesini istediği gibi salabilecek ve rol yapmasına gerek kalmayacaktı. Başkalarının kendisini kurtarmasına ihtiyacı olmayacaktı. Sorularına cevap vermiyordu Gennosuke. Bunun yerine kola bakmaya devam ediyordu. Yeni parmaklarını gördüğünde, beklediği şeyleri alamıyordu.

Parmakları, bir insanınkine göre daha uzun ve üzerinde çok ince bir et tabakası bulunan parmaklarının kemikleri oldukça belli oluyordu. Önce kısa süreli bir şok geçiriyordu, bunu saniyeler içerisinde üzerinden atıp kendini koluna odaklıyordu. Parmakları farklı, beklediği gibi görünmese bile bunun geri kalanı da bulunuyordu. Bandajın üzerinden gördüğü, kan lekesi zannettiği siyah leker ise parmaklarını tamamen kaplıyordu. Parmaklarını izliyorken ve bandajları yavaşça açmaya devam ediyorken bu siyah jölemsi sıvılar yere düşüyor ve parmaklarının rengi belli oluyordu. Parmaklarında garip olan tek şey uzun ve ince, kemiksi olması değil, ayrıca siyaha çalan gri bir renkte bulunmasıydı.

Yavaşça açmaya devam ediyordu bandajları. İnsandan çok, canavar pençesi gibi duran parmaklarına eşlik eden büyük bir el oluyordu. Bu elde, bir insana göre gayet büyüktü. Üstelik üzerindeki ince et tabakası ve belirgin kemikler parmakları gibi duruyordu. Bu, kolununda böyle olduğunun sinyallerini hafiften veriyordu aslında. Bu sırada, Gennosuke'nin nasıl bir kol taktığını düşünüyor, aynı zamanda bandajları açma hızını biraz daha arttırıyordu. Çok hızlı değil, fakat öncekinden biraz daha hızlı bir şekilde açıyordu. Kolu nasıl bir durumda olursa olsun, bununla hızlıca karşılaşması daha iyi olacaktı. Şuanda bir canavarı andıran parmakları ve elleri, ona yeteri kadar şok yaşatmıştı.

Tekrardan derin bir nefes...

Bandajları bileğine kadar açıyordu sonunda. Lakin, o düşündüğü şok etkisini o anda yaşıyordu işte. Bandajları açmayı daha da hızlandırıyordu bu noktada. Gennosuke'nin ifadeleri değişmiyor olsa bile, Ryoken beklediği şeyleri göremediği, üstelik kolunun bir canavar koluna benzemesi sebebiyle daha hızlı bir şekilde davranıyordu. İlk kattaki tüm bandajları açıyor ve üstündeki siyah jöle tarzı sıvılar yere düşüyordu. Kolununda parmaklarından bir farkı olmadığını bu jöleler düştüğünde anlıyordu ancak. Bütün kolu, siyaha çalan gri rengindeydi. Bu sefer kolu, normal bir insanınkinden çok farklı durmuyordu lakin çürümüş gibi bir görüntüsü bulunuyordu. Aynı eli ve parmakları gibi. Kolunu, elini ve parmaklarını istediği gibi oynatabildiğini anladığı anda Gennosuke sonuçtan memnun bir şekilde görüntüsüne aldanmaması gerektiğini ve zamanla alışacağını söylüyordu. "Umarım." diye geçiriyordu içinden Ryoken.

Gennosuke, Ryoken'in yeni kolunu tutup incelemeye başlıyor, eklem yerlerini parmaklarını kontrol ediyor ve çevirip duruyordu. Bu esnada, diğer aşamalarla ilgili sorusunu yanıtlıyordu. Ryoken'in dikkatini çeken cümle ise, "Belki sıradan bir uzuvdan da öte." kısmı oluyordu. Bu cümledeki anlamın ne olduğunu bilmek istiyordu lakin Gennosuke'nin de dediği gibi, bazı şeyleri kendisi keşfetmeliydi. Koluyla ilgili işlemler bittikten sonra, Gennosuke ciddi bir hale dönüyor ve asıl meseleye geçelim diyerek konuyu, öldürülecek olan kişiye doğru çekiyordu artık. Sesinin ciddiyetiyle Ryoken'de ciddileşiyordu.

Kafasında koluyla ilgili bir sürü sorular bulunuyordu. Neyi keşfedecekti, bu birinin kolu muydu, bu niye bu renkteydi, bu kol neden bir pençeye benziyor gibi. Gennosuke'nin kafası tamamen öldürülecek kişideydi. Burayı mahveden kişiyi bu sorulardan daha çok önemsiyordu. Doğal olarak hak veriyordu ona Ryoken. Gennosuke, hızlıca konuya giriyor ve Ryoken ise onu çok dikkatli bir şekilde dinlemeye başlıyordu. Bu sırada ise, Gennosuke'nin söylediği şeylerden önemli olan kısımları, kendi işine yarayacak kısımları içinden tekrar ederek kaydediyordu hafızasına...

"Masaki Kyuwa, ölecek."

"Yerleşkenin yaklaşık 10 kilometre ötesinde, kendi oluşturduğu bir karargahı bulunuyor."

"Geceleri sinsi saldırılar yapıyor. En son kendisini gösterip şovunu bitiriyor ve adını duyurmaya çalışıyor."

"Karargahının çevresindeki yerleşkeleri yok ettiği için güvende hissediyor kendini. Emrindeki adamlar saldırılarına devam ediyor. Tek olduğu zaman, gece zamanı. Harekete gece geçilecek."

"Onu karargahında öldüreceğim."

"Ben Yazawa köyünden geliyorum. Açık alanda savaşa davet etmem gerekiyor, kapalı alanda şansım olmayabilir."

"Kendisi B veya A rank seviyesinde. Oldukça güçlü. Katon ve doton elementi kullanıyor. Genjutsu konusunda kendisine güveni var. Taijutsu konusunda eksik. Onu yenmek için, yakın dövüş önemli."


Bu cümleleri aklına kazıdıktan sonra, Gennosuke dinlenme zamanının geldiğini ve kendisiyle yarın iyi haberleri görüşeceğini söylüyordu. Kapıyı açıyor ve Ryoken'i dışarı yönlendiriyordu. Gennosuke'ye hafifçe bir kafa hareketi yaptıktan sonra yola koyuluyordu. Öncelikle karargahı gözlemlemeliydi. İçinde ufak bir şüphe bulunuyordu. Kendisi taijutsu konusunda çokta yetenekli biri değildi. Üstelik, uzun süredir kolunun olmayışı sebebiyle şuanki kolundaki karıncalanma ve huylanmaların gerçek olup olmadığını bile söyleyemiyordu. Acı ve sızlanma gibi bir durum ise yoktu. Kolunun kondisyonu hakkında bir şey söyleyemese bile, güvenebileceği şeylerden birisiydi kolu.

Yol boyunca koluyla mühür yapabiliyor mu deniyor, ara sıra yolda gördüğü ağaç benzeri yapılara hafif yumruklar savurarak test etmeye çalışıyordu kolunu. Üstelik kolunun bir canavar pençesine benzemesi, onu daha çok test etmeye itiyordu. Ara sıra parmakları ile ağaç kütüklerini oymayı bile deniyordu. Akşam olunca karargaha varıyordu. Artık intikam zamanı gelmişti. Kyuwa denen yavşağın kellesini almak zorundaydı. Tai konusunda sıkıntı yaşayacağını düşünüyordu lakin, bir şeyler yapmak zorundaydı. Bunu biliyordu. Adamlarının gittiklerinden emin olduktan sonra, sol elini açıyor ve avuç içine bakarak konuşmaya başlıyordu kısık bir sesle.

"Bak yeni kol. Burada henüz yenisin ve seni tanımıyorum, sende beni tanımıyorsun. İnce bir et tabakasına sahip olduğun için sana güvenim böyle azcık kırıldı tabi alınmak gücenmek olmasın. Yani böyle kesilsen falan bir anda gittik. Neyse, genede ben sana güveniyorum. Ayrıca canavar pençesine benzeyen görüntün sayesinde, Tai için seni kullanacağım. Madem canavar pençesine benziyorsun, bizde canavar oluruz. Büyük bir kaplan veya aslan gibi, pençemizi kullanarak ordaki orospu evladını öldürürüz. Buradan sağ çıkacağız ve seninle sıkı dostlar olacağız yeni Ryoken."

Diyor, ardından ise karargaha doğru ilerlemeye başlıyordu yavaş adımlarla. Her türlü tehlikeye karşı tetikte duruyordu. Kyuwa'nın kaldığı yere doğru sessizce gidecekti. Şimdilik planı bu şekilde işliyordu. Sonrasında oradan adamı çıkartmak için bir plan bulması gerekiyordu. Karargaha yeteri kadar yaklaştıktan sonra, biraz mesafe koyarak etrafını gözleyecek, kimsenin olmadığından emin olduğunda o adamın duyabileceği şekilde bağıracaktı.

"Ben Yazawa köyünden Jin Ryoken. Masaki Kyuwa, dışarı çık ve benimle dövüş! Erkeksen, tek başına çıkacak ve benimle burada dövüşecek cesaretin olmalı!"


Diyecekti. Yakın dövüş olmalıydı. Adamı gördüğü anda Shibou no Jutsu ile Masaki Kyuwa'ya kolunun koparıldığını, bacağının koptuğunu gösterecekti. Bunu olabildiğince uzun süre yapmaya çalışacaktı, Tatsu el mührüyle yavaş adımlarla kendisine doğru yaklaşacaktı bu esnada. Köyde gençlerin neler çektiğini gördüyse, hepsini ona yaşattıracaktı. Sonrasında, seri şekilde Jubaku Satsu mühürlerini uygulayıp dikenli tellerle saracaktı adamı. Telleri sıkarak adamın acı çekmesini sağlayacaktı. Aradaki mesafeyi ise koşarak, hızlı bir şekilde kapatırken bir anda ellerini çekip jutsuyu bozacak ve sol eliyle hızlı bir yumruk sallayacaktı. Bu yumruktan sonra ise, katanasını çekerek darbelerini savurmaya devam edecekti.


Off Topic
Fortius bey, ben çok hızlı ve uzun bir şekilde saldırı turu yazdım, bunun farkındayım. Lakin şunu şöyle açıklamak isterim ki bir yanlışlık olmasın, Ryoken konuştuktan sonra yakına girmek için kendime bir yol bulamadım. Üstelik saldırı turu yazmazsam kendimi savunamama şansımda olabilir diye düşündüm. Bu yüzden direk saldırı turu yazarak hem kendimi savunmaya çalıştım, hemde karşımdaki rakibin gücünü Gennosuke'nin anlatışıyla güçlü olarak bildiğimden hızlı bir şekilde ona avantaj vermeden saldırmaya çalıştım. Bir sıkıntı çıkarsa zaten turu saymayabilirsiniz. Elinize sağlık.
Image
► Show Spoiler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2811
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Jin Ryoken] Son veya Başlangıç (Part 2)

Post by GM - Naruto » December 2nd, 2018, 10:07 am

Gennosuke'nin odadan ayrılmadan önce sana tarif ettiği güzergah üzerinde ilerlemeye başlıyorsun. Aldığın bilgilendirmeler doğrultusunda akşam yapacağın saldırı için bir hayli vaktin bulunduğu için, öncelikli olarak kolunun kondisyonunu değerlendirmek için yıkık Yazawa köyünün batısından çıkış yapıyorsun ve talim yapabileceğin bir alan aramaya koyuluyorsun. Bu zaman zarfında kolundaki karıncalanma ve huylanma gibi hislere alışmaya da başlıyorsun. Hala daha bu hislerin gerçek olup olmadığı konusunda emin değilsin, ancak yeni kolunu hareket ettirirken bu hisleri pek de düşünmüyorsun. Kolundaki her bir kasın, gerçek bir kolunki gibi çalıştığını anlayabilsen de, mühürler ve diğer konulardaki endişe ve merakını gidermek için, kendine uygun bir yeri, Yazawa'dan çıktıktan yaklaşık 10 dakika sonra bulabiliyorsun.

Yaklaşık yirmi ağacın bulunduğu, bunun yanında bir o kadar da yanmış ağacın küllerinin bulunduğu bir alana vardığında, bu ağaç kıyımını gerçekleştiren kişinin de Masaki Kyuwa olduğunu düşünüyorsun istemsizce. Ne tür bir insan olduğunu bilmesen de, altında bulunan elemanlarla gerçekleştirmiş olduğu eylemlerin sonucuna birinci elden şahit olmuş biri olarak, bu adamın tehlikeli biri olduğunu anlaman zor olmuyor. Buna ek olarak Gennosuke'nin açıklamaları da zihninde bir kez daha döndüğünde, işinin pek de kolay olmadığını bir kez daha idrak ediyorsun. Fakat bu aşamada önceliğin kolun olduğu için, vakit kaybetmeden kolunla ilgili yapmak istediklerine geçiyorsun.

İlk olarak el mühürlerini sorunsuz bir şekilde gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğin konusunda çalışmanı yapıyorsun. Her ne kadar yeni kolunu istediğin gibi hareket ettirebildiğini anlasan da, mühürleri yaparken ufak bir gecikme yaşadığını görebiliyorsun. Bunun sebebinin yeni uzva alışma süresi olarak adlandırman mümkün, zira yeni kolunda fonksiyon olarak herhangi bir eksiklik hissetmiyorsun. Dolayısıyla bu konuda yapacağın bir çalışma ile, bu durumun üstesinden gelebileceğini anlıyorsun.

Kolunla ilgili ikinci durum ise, onun sahip olduğu “gücü” keşfetme arzusu oluyor. Bu konuda ilk olarak sağlam gördüğün bir ağaca hafif bir yumruk atıyorsun. Attığı yumruk, normal bir yumruğu yarattığı etkiden daha fazlasını yaratmıyor, fakat o anda, ağaç ile kolunun temas etmesi anında hissetmen gereken acının da var olmadığını fark ediyorsun. Bu durumun kolunun yarattığı garip histen ileri geldiğini düşünsen de, bir sonraki attığın ve öncekine nazaran daha sert olan yumruğunda, ağaçta yine farklı bir etki bırakmasa da, herhangi bir acı belirtisi hissetmiyorsun. El mühürlerini yaparken yaşadığın o hissizlik duygusunun yumruk attığın sırada da var olması, sana bu kolunda acı hissi yaşayıp yaşamadığını sorgulatıyor. Dolayısıyla bu kez gerçekten canını yakacak bir yumruğu ağacın gövdesine savurduğunda, ağaçtaki etki farklı olmasa da, yine bir acı hissi yaşamıyorsun. Bu yumruk çalışmasının sana verdiği sonuç ise, attığın yumrukların sıradan yumruklarınla bir farkı bulunmadığı, ancak kolunda acı hissi de yaşamadığın oluyor.

Pençeyi andıran parmak yapısı itibariyle kolun herhangi bir oyma fonksiyonu olup olmadığı hususunda yaptığın çalışma ise, senin açından herhangi bir sonuç vermiyor. Kolunun ve parmaklarının herhangi bir penetrasyon veya delici etkisi olmadığını, aynı zamanda parmaklarınla ve tırnaklarınla aşındırı bir eylemi gerçekleştiremediğini anlıyorsun. Sonuç olarak yeni kolunda herhangi bir acı hissi yaşamadığını öğrenmiş olsan da, başkaca bir özelliğini yaptığın çalışmalar neticesinde keşfedemiyorsun.

Yapmış olduğun bu çalışmaların ardından, kolunun fonksiyonlarını daha iyi hale getirmek için bilindik antrenmanlarını yapıyorsun, bekleme sürecinde. El mühürlerini gerçekleştirme, kolunun tepkime hızını arttırma ve uyum sağlama gibi başlıkları içeren antrenmanlarını yapsan da, hala içinde bir kabullenememe durumu da varlığını koruyor. Görüntüsü itibariyle çevrendeki insanları rahatlıkla kaçırabilecek kolunun çürümeye yüz tutmuş görüntüsü, her ne kadar var olmasa da, burnuna çürüyen cesetlerin kokusunu getiriyor. Zaman zaman bakışlarını kaçırmana neden olan ve sahiplenememe duygusunu güçlendiren bu görüntü, belki de baş etmen gereken en önemli konu oluyor. Kendinin bile, şimdilik de olsa, bakmaya zorlandığı bir kola, başka insanların vereceği korkunç tepkiler aklına geldiğinde, zihnen de bir mücadeleye gireceğini kavrıyorsun. Bu düşünce içine bir karamsarlık hissi yaysa da, kısa süre sonra yapman gerekenleri anımsadığında, kendine geliyorsun.

Havanın kararmasıyla birlikte tekrar hareketlenerek Kyuwa'nın karargahının bulunduğu noktaya ilerliyorsun. Gün boyu hiçbir şey yememiş ve içmemiş olsan da, herhangi bir açlık veya susuzluk yaşamıyorsun. Elbette bu durum kolunun sana bir getirisi değil, sadece yaşadıkların ve yaşayacağını düşündüklerin gün boyu seni yeteri kadar meşgul ettiği için, yeme ve içme arzun şimdilik kaybolmuş durumda. Kyuwa'nın karargahının yakınlarına geldiğinde ise, alanın tamamen açıklık olduğunu ve tek katlı, dermeçatma diye tabir edilebilecek bir yapı olduğunu görüyorsun. Ancak bu durumuna rağmen, içerisinde on kadar odayı barındırabilecek bir büyüklüğü olduğunu da anlayabiliyorsun. Etrafta birkaç kişi bulunsa da, bir müddet sonra bu adamlar da ortalıktan kayboluyor. Hiçbirinin üstünde ayırt edici veya birbirinin benzeri kıyafet de bulunmuyor. Yani daha önce karşılaştığın samuray zırhına benzer kıyafetler veya shinobilere özgü kıyafetler gözüne ilişmiyor. Yeni kolunla yaptığın konuşmanın ardından ise, bulunduğun yerden çıkarak Kyuwa'nın karargahına doğru ilerlemeye başlıyorsun.

Kyuwa'nın karargahı ile arandaki mesafe yaklaşık 50 metreye kadar indindiğinde, gecenin karanlığını yararak birkaç metre önünde beliren iki kişi ile ilerlemen kesiliyor. Yüzlerinde kar maskesi bir maske bulunan ve sadece gözleri görünen, tepeden tırnağa siyahlara bürünmüş bu iki kişiyi daha önce hiç fark etmemiş olman, senin açından büyük bir dezavantaj yaratıyor. Her ne kadar karşında duran iki kişinin saldırma amacıyla karşında belirmediğini, sadece seni karargaha yaklaştırmama amacı güttüklerini hissetsen de, kafandaki plandan bu şekilde sapmış olmak bir parça da olsa canını sıkıyor. Yine de bu aşamadan sonra yapabileceğin başkaca bir şey olmadığını anladığın için, Kyuwa'yı dışarı çıkarmak için ağzından cümlelerini döküyorsun. Bu esnada karşında duran iki kişinin yeni koluna garip bakışlar attığını da ince bir detay olarak yakalayabiliyorsun. Fakat görebildiğin sadece bir çift göz olduğu için, karşında duranların duygularını kestiremiyorsun.

Bağırışın gecenin karanlığını yararken, önünde duran iki adam hareketsiz durmaya devam ediyor. Gelecek bir emri bekledikleri belli olan bu ikilinin hareketsizliği seninkiyle bütünleşik bir görüntü yaratırken, karargahın kapısında, yaklaşık iki metre boyunda , omuzlarına kadar inen ve permalı gibi bir görüntüye sahip siyah saçları olan, yüzünün sol tarafında, şakağından çenesine kadar düz bir çizgi halinde inen yara izi bulunan, yırtık kollu siyah bir haori, altına ise koyu kırmızı bol bir pantolon giyen bir adam beliriyor. Bu kişinin Kyuwa olduğunu tek bir bakışta bile anlasan da, kalın ses tonuyla “Yazawa'da karşıma çıkabilecek taşağı olan herkesi geberttik diye biliyordum! Demek hala taşağını eline vermediklerimiz varmış.” dedikten sonra önünde duran ikiliye kafasıyla bir işaret yaptıktan sonra “Hay hay, taşağını keselim!” diyor. Bu aşamada önünü kesen ikili duruşlarını ilk kez değiştiriyorlar ve bir saldırıya karşı savunma pozisyonu alıyorlar.

Şu anda karşında duran ikili ile arandaki mesafe yaklaşık 20 metre. Etrafınızda Kawarimi için kullanabileceğin bir cisim yok gibi. Yağmur hafif hafif çiselemeye başlarken, zemin oldukça yumuşak ve yağmurun şiddetini arttırması halinde daha da yumuşayacak gibi duruyor. Bunun dışında çevrede siper olarak kullanabileceğin bir cisim de görünmüyor. Bu esnada Kyuwa ise, karargahının kapısının hemen önünde, yüzündeki kocaman gülümsemeyle senin geberip gideceğin anı izlemeyi bekliyor.
Off Topic
Aslında kolunla ilgili bir görsel vermeyi düşünmüyordum, fakat betimlemeler nedeniyle farklı bir anlam çıkmaması için temsili bir görseli aşağıya bırakıyorum. Görseldeki 6 parmak durumu ve tırnaklar senin için geçerli değil, onun dışındaki özellikleri betimlemelerde belirttiğim şekliyle birleştirerek kolunu daha somut düşünebilirsin sanırım.
Image
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Jin Ryoken
Ishigakure
Ishigakure
Posts: 421
Joined: August 31st, 2018, 5:11 am
Künye:

Re: [Jin Ryoken] Son veya Başlangıç (Part 2)

Post by Jin Ryoken » December 15th, 2018, 2:38 pm

Hayat bazen beklenilen gibi değildir. Bazı insanların sonlarına şahit olmak, senin için bir başlangıç olabilir. Bazense, onların sonu gibi olabilir sonun. Ryoken, son nefesini mi verecekti şu doğaya yoksa başka bir başlangıcın ve dilden dile dolanan bir söylentinin baş kahramanı mı olacaktı bilmiyordu. Tek bildiği şey, kendi köyü dışındaki insanlar için bir şeyleri göze aldığıydı. Kolunun bedelini ödemekten ziyade, gördükleri bile bunu yapmasına neden olmuştu. İnsanların, yaşıtlarının çektiği acılar, onu bir şeyleri yapmaya itiyordu. Yapmalı değildi, yapmak zorundaydı. Gücüne güç katmak, öfkesini yeniden alevlendirmek için yapmak zorundaydı. Yeni kolunu denemek istediğinden, Yazawa köyü etrafında bir talim alanı buluyordu. Henüz o yavşağı öldürmek için çok vakti bulunuyordu, bu yüzden kolunu test etmeliydi. Bilmediği bir silahla savaşa girmek onu zor bir duruma sokabilirdi. Talim alanı bulana kadarki zamanda kolundaki karıncalanmalar hala ona gerçek gibi gelmiyordu fakat bu durumlara alışmaya başlıyordu. Kolu sağ kolu gibi normaldi, her türlü kasını normal bir şekilde hareket ettirebiliyordu. Yazawadan çıktıktan 10 dakika sonra, diğer denemeler için uygun bir yer buluyordu.

Mühürler, attığı yumruklar gibi denemeler önemliydi. Savaşta oldukça işine yarayacaktı. Bu yüzden bu kolun nasıl bir durumda olduğunu bilmek zorundaydı. Yaklaşık 20 tane ağacın bulunduğu, ağaç sayısına yakında ağaç külleri bulunan bir yere geliyordu. Bu ağaç kıyımını dahi o Kyuwa denen kişinin yaptığını düşünüyordu. Elemanlarıyla birlikte köyleri teker teker yok eden bu adam, oldukça güçlü olmalıydı. Yapacağı iş hiçte kolay olmayacaktı, bu adama saldırmak ve karşı saldırıyı görmek Ryoken için zarar olabilirdi bile. Kafasını hafifçe sallayıp düşüncelerinden şimdilik arınıyor ve daha önemli bir konu olan koluna geçiş yapıyordu. Kolunu tanımak istiyordu. İlk denemesi, mühürleri hakkında oluyordu. Mühürleri yapabilse bile, biraz gecikme yaşanıyordu. Kolunda fonksiyonel olarak eksiklik yoktu, bu yüzden bu durum kola alışma süreci olarak tanımlanabilirdi. Yavaş yavaş gecikmeler bitecek ve tamamen yerine oturacaktı her şey.

Koluyla ilgili diğer deneme ise gücü oluyordu. Sağlam duran bir ağaca hafif bir yumruk atıyordu en başta. Attığı yumruğun normal bir yumruktan farkı yoktu. Fakat, ağaç ile temasa geçtiğinde hissetmesi gereken acıyı hissetmiyordu. Sonrasında biraz daha sert bir yumruk atıyor ve tekrar aynı durumu yaşıyordu. El mühürlerini yaparken bile yaşadığı hissizliğe bu durum eklenince, acı hissedip hissetmediğini sorgulatmaya başlıyordu. Sol kolu, acıyı hissetmiyor olabilirdi. Bunu denemek için gerçekten acıtacak bir yumruk atıyor ve aynı sonuca ulaşıyordu. Kolunun ekstra bir gücü yoktu, lakin acı hissetmiyordu. Bu durum Ryoken'in hoşuna gitmişti, bu kolu alana dek çektiği acıların sonucu, acı hissetmeyen bir kola dönüşmüştü.

Kolunun pençeyi andırması sebebiyle, deney yaptığı diğer bir konu oyma gibi fonksiyonların işe yarayıp yaramadığı oluyordu. Maalesef bu tür bir işe de yaramıyordu kolu. Kolunun ekstra bir gücü yoktu, sadece acı çekmiyordu. Onun dışında gayet normal bir koldu. Hala zamanı olduğundan, koluyla antrenman yapmaya başlıyordu. Bilindik antrenmanlar, mühürlerini yapmak, tepkime hızını arttırmak ve uyum sağlamak gibi. Bu antrenmanları yapmaya devam ederken, içinde hala bir kabullenememe durumu yer alıyordu. Görüntüsü, insanları gördüğü anda kendinden kaçıracak durumdaydı. Görüntüsü itibarı ile olmasa bile, Ryoken'in burnuna ceset kokuları getiriyordu. Zaman zaman aklına kolunu görüntüsü ve kokusu geliyor, sonrasında tekrardan kabullenememe durumu baş gösteriyordu. Uzun bir süre boyunca baş etmesi gereken bir durum olacaktı bu. Genede, bir kolunun olması iyi bir şeydi. Şimdilik kendisinin bile doğru düzgün bakamadığı koluna, başkalarının vereceği tepkiler aklına geldiğinde zihnen büyük bir çatışmaya gireceği belli oluyordu. İçini bir karamsarlık sarmaya başlasa bile, yapacağı şeyler aklına geliyor ve kendini toparlıyordu hızlıca.

Havanın kararmasıyla, Ryoken yoluna çıkıyordu. Kyuwa'nın kaldığı karargaha doğru hareketlenmişti adımları. Gün boyu bir şey yememiş ve içmemişti fakat herhangi bir açlık veya susuzluk hissetmiyordu. Gün boyu yaşadıkları içindeki yeme içme arzusunu bir süreliğine yok ediyordu. Kyuwa'nın karargahının yakınlarına geldiğinde, derme çatma, tek katlı bir yapıyı görüyordu. Böyle olsa bile, gayet büyük bir yapı olduğunu görüyordu. Etrafta bir kaç kişi olsa bile bu adamlar bir süre sonrasına ortalıktan gidiyorlardı. Üstlerinde ayırt edici bir kıyafet bulunmuyordu, önceden gördüğü samuray zırhlı gibi kişilerde yoktu. Vücudunun yeni bir parçası olan koluna kısa konuşmasını yaptıktan sonra karargaha doğru hareketleniyordu.

Kyuwa'nın karargahı ile arasında 50 metre kadar bir mesafe kaldığında, karşısında aniden iki kişi beliriyordu. Yüzlerinde kar maskesi gibi bir maske bulunuyor ve sadece gözleri görünüyordu. Bu iki elemanı fark etmemiş olması ise kendisi için dezavantaj oluyordu. Kyuwa'nın yanına birde bu ikisi ekleniyordu. Ryoken'in işi oldukça zorlaşmaya başlıyordu. Karşısındaki kişiler kendisine şuanlık saldıracak gibi durmuyordu, tek amaçları onu karargaha yakınlaştırmamak gibiydi. Kendi planından sapması Ryoken'in bir nebze canını sıkıyordu. Bu durumda yapacak başka bir şeyi kalmıyordu, Kyuwa'yı kışkırtmak amaçlı sözlerini ediyordu. Bu sırada karşısında duranların koluna karşı olan garip bakışlarını yakalıyordu. Bir çift gözden başka bir şey göremediği için, onların duygularını anlaması için ihtimal bulunmuyordu.

Bağırışı gecenin karanlığını yarıyordu bir anlığına. Önündeki iki kişi ise hareketsiz durmaya devam ediyordu. Kyuwa'nın emrini beklediği belli gibiydi. Bu sırada karargahın kapısından yaklaşık iki metre boyunda, omuzlarına kadar inen siyah saçlı, yüzünün sol tarafında yara izi bulunan, yırtık kollu siyah bir haoriye bol kırmızı bir pantolonla eşlik eden bir adam beliriyordu. Bu kişinin Kyuwa olduğunu tek bakışta anlıyordu. Bu sırada Kyuwa cümlelerini kuruyor, ardından emriyle birlikte karşısındaki savunma pozisyonuna geçiyordu. Karşısındaki elemanlarla 20 metre mesafe bulunuyordu. Kawarimi için kullanabileceği bir cisim yoktu, aynı şekilde siper alabileceği bir cisimde. Bu esnada ise Kyuwa büyük bir gülümsemeyle Ryoken'in ölmesini bekliyordu. Fakat Ryoken'in ölmeye niyeti yoktu.

Ryoken, önce sağdakine sonra hızlı bir şekilde soldakine olacak şekilde Shibou no Jutsu kullanacaktı. Tatsu el mührüyle ikisini de alabileceği kadar etkiye alacaktı. İlk amacı konsantrasyonlarını bozmak ve sonradan yapacağı illüzyonlar için daha iyi bir zemin yaratmaktı. Onlara Gennosuke'nin yanında gördüğü görüntüleri yaşatacaktı. Kollarını kopartacak, bacaklarını kopartacak, uzuvlarını teker teker kopartacaktı. Yavaş ve acılı bir şekilde. Bu sırada yürüyerek aradaki mesafeyi biraz da azaltacaktı. Aradaki mesafeyi 15 metreye indirdikten sonra ise, Shibou no Jutsu tekniğinin yerini Rishuu alacaktı. Kazıkları el hareketleriyle önündeki ikiliye yollamaya başlayacaktı. Rakiplerini zihinsel olarak yeterince yorduğundan emin olduğu anda tekniği bozacak ve ardından koşmaya başlayacaktı. Sağdakine katanasını çekip sallayacak ve hayati bir yaralanma öncelik olmak üzere, öldürmeye çalışacaktı. Bunu başarırsa, katanasını hızlıca geri koyacak ve soldakine fırsat vermeden tekrar Shibou no Jutsu kullanacaktı. Eğer bir sıkıntı çıkmaz ise, aniden tekniği bozacak ve koşturup sağdakine yaptığı gibi katanasıyla saldıracaktı. Başarılı olduğu takdirde, Kyuwa'ya dönecek ve onu beklemeye başlayacaktı.
Image
► Show Spoiler
Locked

Return to “Role Play Arşivleri”