[Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)

Gizli Kütüphane'nin tozlu raflarındaki unutulmuş hikayeler.
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2811
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)

Post by GM - Naruto » November 30th, 2018, 1:05 am

Adımlamanı başarıyla uyguluyor ve üzerine gelen saplama hamlesine karşılık kızın wakizashisine kunaini sürttürmeye başlıyorsun. Bu sırada da hesapladığın gibi dışarı doğru yönlendiriyorsun. Ardından dönüyor, kunaiyi bırakıyor, ellerini istediğin gibi kıza geçiriyor ve tekrar dönüyorsun. Bu dönüşler boyunca topladığın momentum ile kızı ileriye fırlatıyorsun!

Kızın suratındaki şaşkın ifade bu süre boyunca eksilmiyor. Nasıl böyle bir hataya düştüğünü kavrayabilmiş gibi değil. Kızı bir kaç metre ileriye fırlatmanla beraber sürü de ona doğru tekrar hücum ediyor. Kız ise bulunduğu kanlar içerisindeki durumu sanki yok sayacak bir narinlikle dengesini sağlıyor planlanmış bir yuvarlanma hareketinden sonra. Aniden ayağı kalkarken, nefretle sana bakıyor.

Sen ise çoktan geriye doğru sıçramış durumdasın. Sürü patlamaya tamamen maruz kalmadan bir saniye önce kız ile göz göze geliyorsunuz. Aniden oluşan patlama, kız tam sürünün ortasındayken gerçekleşiyor. Parşömenin ne kadar kıza yakınlıkta patladığına dair pek bir fikrin yok fakat yakın olduğunu tahmin ediyorsun. Etrafı kalın bir duman kaplıyor ve sürünün tamamen yokolduğunu hissediyorsun.

Yere konuyorsun, senin hamlene başlamandan bu yana daha 2, 3 saniye geçmiş durumda. Dumana karşı bi 7-8 metre kadar uzaklıktasın. "Kagitsune!" Nefesini toparlamaya çalışıp durumu irdelemeye başladığında, birden bir şey fırlıyor dumanların arasından!

Havadaki dumanı delip geçerek fırlayan kız, yere sertçe konuyor ve 4 ayak üzerinde sana doğru koşmaya başlıyor! ellerindeki tırnakların 5-10 santim boyutunda alevden pençelere dönüştüğünü görüyorsun. Yere sertçe ellerini vurduğu her bir anda, yerde iz bıraktığını görüyorsun. Kızın ellerindeki bandajlar komple açılmış ve sökülmüş durumda. Bandajların omuzlarından parmaklarına kadar yanık izlerini sakladığını görüyorsun. Bunun patlamadan olduğunu düşünmüyorsun, çok eski görünüyor izler. Fakat iki kolunda da, omzundan parmaklarına kadar.

Fakat patlamadan sonra oluştuğundan emin olduğun şey, kızın suradının sol tarafının taze yanıklarla dolu olması ve saçının o kısmının yanmış olması. Omuz kısmının ve göğüs altının da çok sert hasar aldığını görüyorsun. Kız için gerçekten acı doruk noktasında olmalı. Yine de, yerde avını takip eden bir tilki gibi üzerine koşmaya devam ediyor suradındaki nefret ifadesi ile.

Kız hızlı. Öncekinden daha da fazla hemde. Kaşla göz arasında dibinde bitiyor, sen ise zamanında herhangi bir şey yapabileceğinden şüpheli olduğun için tüm vücudunun acılarını yutuyor ve gelecek olan saldırı karşılamak için hazırlanıyorsun.

Sola doğru kendi etrafında dönerek kızın üzerine atlamasından kurtuluyorsun, Yere konan kız tekrar üzerine atlıyor bu sefer 2 ayak üzerine kalkarak, kızın pençe hareketinden geriye doğru bir adım zıplayarak kurtuluyorsun ve tam bu noktada bir yumruk geçirmek için ileriye atılıyorsun tekrar. Kız yumruğunu sola doğru biraz kayarak avuç içiyle dışarıya doğru yönlendiriyor ve soluna doğru adımlıyor, göğüs kafesinin sol altına bir yumruk geçirmek için hareketleniyor bu dar ortamda. Sen ise aniden sağa doğru dönerek yumruktan kurtuluyorsun ve kızın boşa çıkan elini ters tarafa doğru iktirerek kızın dengesini bozmaya çalışıyorsun avantaj elde etmek için. Kız ise bunu yapacağını tahmin etmiş gibi hareketi yapmana izin veriyor fakat bu hareketin momentumunu kontrol altına alıyor ve bir sonraki hamlesi için ivmeye dönüştürüyor kendi etrafında dönerek.

Kız ise senin kişisel alanının içine adımlıyor kendi etrafında döndükten sonra ve iki eliyle de yukarıdan aşağı sert bir pençe hemlesi yapıyor. Suradını ve göğsünü korumak adına kollarını önünde çarpı haline getiriyorsun. Alevden pençeler kollarını yakıyor iz bırakarak ve üzerindeki giysinin kol kısımlarını parçalıyor. Kollarını açıp gelecek bir sonraki saldırıyı karşılamak adına poziyon alıyorsun fakat kız sen kollarını açtığın gibi kafasını geçiriyor burnuna!

Gözlerini kapatıyor ve bir kaç adım geriye sendeliyorsun. Yıldırımlar çarpıyor karanlıkta. Acı çok yüksek. Kız ise geri durmuyor. Sana doğru yavaş ve basit bir adım atıyor. Resmen kendine gelmeni bekliyor gibi. Hemen bir saniye sonra afallamış bir şekilde bir gözünü açtığında sol üstten sağ alta doğru sağ eliyle bir pençe kesiği atıyor göğsüne, bu sefer korunamıyorsun, ardından sol ayağı üzerinde dönerek sağ ayak topuğunu suradına geçiriyor!

Etrafında 90 küsür derece dönüyor ve epey bir geriye sendeliyorsun, bir dizinin üstüne çöküyorsun. Suradına kısa sürede yediğin iki darbe senin beynini hoplatmış gibi, resmen bedenine 1 metre uzaktan bakıyor gibisin. Nefesin kontrol altında fakat suradını hissetmiyorsun. Bir sıcaklık yükseliyor onun yerine. Aldığın yanık-kesikler ise zonklama raddesinde. Beynine geri oturmaya başlıyor o tanıdık baş ağrısı ve kaslarının komple ağrıdığını hissediyorsun. Fakat ölümle burun buruna (no pun intended) gelmiş olman, bütün iradeni tek bir potada toplamana yardımcı oluyor. "Ölüm" kelimesi aklından geçtiği gibi karnından boğazına bir karıncalanma hissi yükseliyor. Adrenalin ve korku. Fakat iraden korkuyu bir kenara atıyor ve vücuduna dağılan adrenalinin sana daha fazla savaşmak için kuvvet vermesine izin veriyor. Ayağı kalkıyorsun.

Yarım saniyeliğine kıza bakıyorsun. Ellerindeki pençeler sönüyor istemsizce. Üzeri kan revan. Minik kesiklerle dolmuş durumda bütün vücudu ve suradının sol yarısı yanmış. Göğüs ve omzunun sol kısımları da benzer şekilde. Senden daha kötü bir durumda olduğu belli.

Tekmeyi yiyeli 1 saniye kadar falan oluyor. Yani ayağı kalkışın ani ve hararetli, kıza bakışın ise durumu kavramak amaçlı. Yani durup birbirinizi izlediğiniz falan yok. Kız ile aranda bir kaç metre var ve kız senin üzerine doğru yürümeye başlıyor iki eline de birer kunai çekip, yuvarlaklarında birer defa elinde döndürerek. Bir kaç saniye sonra saldırmaya devam edecek, belli.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Komaeda Togami
Kaçak
Kaçak
Posts: 170
Joined: September 3rd, 2018, 11:12 pm
Künye:

Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)

Post by Komaeda Togami » December 1st, 2018, 4:10 am

Hamlelerim tam da beklediğim şekilde gerçekleşmiş, tüm koşulların birleşerek oluşturduğu avantajımı kullanarak rakibimi ileriye doğru fırlatabilmiştim. Yaraları sebebiyle verdiği açıktan oldukça verimli faydalandığımı düşünüyordum, daha iyi bir hamle çıkarıp çıkaramayacağım konusunda kafamda soru işaretleri vardı. Ancak tüm bu taijutsu fırtınası ortasında dezavantajlı tarafın ben olduğum göz önüne alınırsa daha ölümcül bir hamle yapmak hayalcilikten ibaret olurdu. En azından şimdilik memnundum halimden. Etki alanından çıkmak üzere geri sıçramamla birlikte kızın üzerine çullanan karga sürümün arasında bir yerlerde olan patlayıcı parşomeni de sorunsuzca patlatmış, bir önceki aşamada kurduğum planı başarıyla gerçekleştirmiştim. Dövüşün devamında ne olacağını kimse bilemezdi, ancak ‘en azından alınan yaralar bakımından’ artık denk sayılırdık. Tabii hala yaşıyorsa.

Kafamdan birkaç saniye içinde geçen düşüncelerle birlikte yere iniş yapmış, yoğun ve siyah duman bulutuna dikmiştim gözlerimi. Herhangi bir hareket arıyordum, bir sinyal. İçten içe o sinyalin hiç gelmemesini istesem de gerçekçi olunduğunda kızın böylesi bir hamlede basitçe ölmesi pek mantıklı değildi. Yaralanmış mıydı? Çok yüksek ihtimalle. Ve bu yaralarını bir öncekine benzer şekilde avantajıma kullanabilirdim. Kullanmam gerekiyordu. Ölme fikrini bir kenara bırakmıştım. Kabul edilebilir şeyler listemde birkaç dakika önce en tepede yer alıyorken, şuan o listeye bile dahil etmek istemiyordum ‘ölüm’ kelimesini. Tam da bu esnada, dumanların arasından gelen sesi işitti kulaklarım. Çoğunlukla hayat tarzım olarak benimsesem de şuan kabullenemediğim mantık, yine galip gelmişti. Rakibim hala canlıydı, ve yeni bir saldırı hazırlığı içinde dumanların arasından fırlayıp çıkıvermişti. Eskisine kıyasla farklı göründüğünü rahatlıkla söyleyebilirdim. Gözlemlemek için çok fırsatım olmamıştı açıkçası; ancak parmaklarının ucundan çıkan alevden pençeleri, suratının ve vücudunun sol yanındaki taze yaraları görebilmiştim ilk anda. Dahası, az öncekinden farklı şekilde dört ayağı üzerinde koşuyordu. Dikkatimi çeken bir diğer nokta ise, artık iyiden iyiye sökülmüş olan bandajların altındaki yanık yaralarıydı. Benim sebep olduklarımın aksine, oldukça eski görünüyorlardı ve yalnızca sol tarafta değil, iki kolunda birden vardılar. Herkesin bir hikayesi vardı, kimi zaman derin ve korkunç. Ancak kızın kol yaraları üzerine uzun uzun çıkarımlar yapmak için doğru bir zaman değildi bu.

Az önce dumanların arasından fırlayan kızın, nefret dolu bakışlarla dibimde bitivermesi bir saniyeden kısa sürmüştü belki de. Yaralar onu yavaşlatmaktansa ona güç veriyor gibiydiler adeta. Hızı farkedilebilir bir biçimde artmıştı, güçlü ve sert adımlarının sonucunda alevden pençelerin yerde bıraktığı izleri görebiliyordum. Aynısı benim için de geçerliydi belki de; ölüm korkusu mu daha doğru olurdu bunu tanımlamak için, yoksa hırs mı bilmiyordum. Belki de öfke gibi güçlü bir duygu. Dibimde biten kızın üzerime doğru sıçramasına karşılık olarak, refleksif bir biçimde sol ayağımı geriye doğru çekerek vücudumu döndürdüm ve hamleden kurtuldum. Hemen sonrasındaki pençe hamlesinden ise geriye doğru sıçrayarak sıyrılabildim. Ancak işler hiç ama hiç iyi görünmüyordu. Kendimi dövüşün akışına bırakarak bir yumruk sallamak üzere atıldım ileri. Karşılıklı hamleler ve savuşturmalardan sonra, kız tahmin edemeyeceğim bir şey yaparak beni tuzağa düşürmeyi başarabilmişti. Az önce benim yaptığıma benzer bir hareketle hem de. Momentumu kullanarak güç toplayan rakibim, yukarıdan aşağıya doğru güçlü bir şekilde savurmuştu pençelerini. Yine refleksif olarak kaldırdığım kollarım, pençe darbelerini karşılasa da yeni yanık yaralarına sebep olmuştu bu hamlem. Yine de, daha ağır bir hasar alabileceğim göz önüne alınırsa fena bir hamle sayılmazdı. Asıl korkunç olan, bundan sonrasıydı zaten.

Görüş açımı yeniden kazanmak kollarımı açtığım anda, beynimde şimşekler çaktıran kafa darbesini yemiştim. Beklemediğim bir hamle daha, ancak çok daha kritik ve etkili. Gözlerim istemsizce kapanmış, geriye doğru sendelemiştim. Yalnızca burnum değil, yüzümün her bir noktasında ve bizzat kafamın içinde hissediyordum acıyı. Gözlerimden birini açmamla birlikteyse, daha kötü bir görüntüyle karşılaşmıştım. Kızın havaya kalkmış pençesi, karşılayamayacağım bir şekilde göğsümü çapraz bir şekilde yararken hareketsiz kalmakla yetinmiştim. Devamında çeneme inen topuk darbesiyse, sonun başlangıcı niteliğindeydi. Saldırının etkisiyle vücudum dönerek geri savrulmuş, dizimin üstüne çökmek zorunda kalmıştım. Vücudumun her bir yanı etlerim koparcasına acıyor ve zonkluyordu. Belki de gerçekten etlerim koptuğu içindi bu, ancak vücudumu ayrıntılı bir şekilde incelemeye cesaret edemiyordum. Dahası, yaralarımdan bağımsız olarak kaslarımın ve başımın ağrımaya başladığını da hissedebiliyordum. Hastalığım, chakra tüketimim ve bunca yakın dövüş aksiyonu birleşince pek de güzel bir kombinasyon oluşturmamışlardı. Yine de, nasıl olduğu hakkında yorum yapma kabiliyetimin olmadığı bir şekilde ayağa kalkmayı başarabildim. Kafamda tek bir kelime dönüp duruyordu; ‘ölüm’.

Yaraları en az benimkiler kadar kötü görünen kız, iki eline birden aldığı kunailerle üzerime koşmaya başlayacakken yapmam gereken şeyi çoktan biliyordum. En azından bir süreliğine, bu yoğun tempolu dövüşe birkaç saniyeliğine de olsa mola vermem ve kafamda yeni bir plan oluşturmam gerekiyordu. Gerçekten de, sonun başlangıcındaydık artık. Ve burada hataya yer yoktu. Kız elinde döndürdüğü kunaileri kavrarken, ekipman çantama uzanıp bir sis bombası kaptım ve aramıza doğru fırlattım tüm hızımla. Ardından, sisin içinde kalmaya çalışarak sağa doğru sıçradım. Bir yandansa yeniden ekipman çantama giden elime çantadaki beş shurikeni birden aldım ve fırlattım elimden geldiğince seri bir şekilde. Hedefim, kızın olduğu konumdan az önce benim olduğum konuma doğru giden bir rotada fırlatmaktı shurikenlerimi. Görmemesine rağmen, amatör hatası yaparak aynı yerde kalacağımı düşünüp az önceki pozisyonuma doğru sıçraması ya da kunai fırlatması çok olasıydı. Shurikenlerim kıza ya da fırlatılan olası bir kunaiye temas ederse, kızın şuanki yeri hakkında fikir sahibi olabilirdim. Temkinli olmaktan zarar gelmezdi sonuçta. Duyularımı açarak, gelebilecek olası bir saldırıya hazırlandım olası planlarımı gözden geçirirken. En fazla birkaç saniyem olduğunu biliyordum. Sis dağıldığında yeniden başbaşa kalacaktık. O an için, yeni bir plana ihtiyacım vardı. Kafamda binlerce olasılık aynı anda dönüyordu, en verimlisini bulmak ise oldukça zordu.

Genjutsu kullanmayı düşünmüyordum. Dahası, chakramın yetip yetmeyeceğinden bile emin değildim. Ninjutsu için de geçerliydi aynısı. Zaten taijutsudan kaçınmak için sis bombası patlattığım düşünülürse, o da mantık çerçevesinde görünmüyordu. Tek mantıklı hamle gibi görünen shinobi ekipmanlarımı geçirdim kafamdan hızlıca. İki kunaim, misinam ve bir sis bombam dışında hiçbir şeyim kalmamıştı. Bir de shinobi sandaletimin içine gizlediğim tantou vardı tabii. Sis içinde kaldığım süreyi uzatmak adına bir sis bombası daha patlatabilirdim, ancak bu kaçmamı gerektirebilecek sonraki hamlelerim için olasılıklarımı sıfır civarlarına çekerdi. Bu sebeple onu şimdilik kenara koymam gerekiyordu. Elimde kalan ekipmanlar ise iki kunai ve misina oluyordu dolayısıyla. ‘Belki?’ diye geçirdim zihnimden ve sisin dışına doğru hareketlendim. Kızdan şuan için olabildiğince uzaklaşmak istiyordum. Böylece tuzağımı kurabilirdim. Ekipman çantama attım elimi, ve misinayla kalan kunailerden birini kaparak misinayı kunainin halkasına bağladım olabildiğince seri bir şekilde. Aşırı sağlam olmasına gerek yoktu, ilk hamlem için dayanması yeterliydi. Misina bağlı kunaiyi sol elime alıp misinanın diğer ucunu sağ elime aldım. Koşmaya devam ediyordum bir yandan. Sisin dışına çıktığımda, kızın da çıkmasını bekleyecek ve hamleme başlayacaktım. Az öncekine benzer şekilde üzerime koşacağını tahmin ediyordum. Buna karşılık olarak ben de ona doğru ilerlemeye başlayıp kunaimi kıza doğru fırlatacaktım. Daha doğrusu, kızın sağ yanında kalacak şekilde saplanmak üzere zemine. Amegakure’nin karanlık havası bana yardımcı olabilirdi. Kunaime bağlı misinayı görmesini istemiyordum. Tabii kızın bana aşırı odaklanmasından da faydalanmayı düşünüyordum. Kunaiyi saçma bir şekilde ıskaladığımı düşünecek ve umursamayacaktı planım doğru şekilde işlerse. Birbirimize doğru koşmaya devam ederken, kendimi yere ve ileri, az önce fırlattığım kunainin tam tersi istikamette olacak şekilde kızın soluna doğru fırlatacaktım ayaklarım önde bir şekilde. Bu sayede, olası bir saldırıdan kurtulabilirdim. Ama asıl nokta, kızın ayaklarının yere sapladığım kunai ve elim arasında gerdiğim misinaya takılacak oluşuydu. Bir taşla iki kuş. Kızı bir şekilde yere düşürmeyi başarabilirsem, zaten yerde olduğum için hiç zaman kaybetmeden misinanın elimde geri kalan kısmını kızın bacaklarına dolayıp hareketsiz hale getirmeye çalışacaktım. Ardından dizlerim kızın kollarını yere bastıracak şekilde üzerine çullanacak ve kalan son kunaimi boğazına dayayacaktım kızın. İşe yarayıp yaramayacağını bilmiyordum, ancak sis bombasını ilk attığım andan itibaren kafamdan geçen binlerce şey arasından, belki de en iyi fikir buydu.
Image
İsim: Komaeda Togami
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.79
Kilo: 68
Köy: Ishigakure
Element: Fuuton
Seviye: B - Rank
Rütbe: Chuunin
Nam: Sanrı



Puanlar
  • GP: 0
  • VP: 0
  • PP: 0


Profil
  • Güç: E
  • Çeviklik: E
  • Potansiyel: B
  • Kondisyon: C
  • Zihin: A
  • Varlık: B


Beceri Listesi
  • [Güç] Atletizm: F
  • [Çeviklik] Akrobasi: F
  • [Çeviklik] El Hassasiyeti: F
  • [Çeviklik] Saklanma: F
  • [Kondisyon] Form: F
  • [Potansiyel] Ninshuu: F
  • [Varlık] Aldatma: D
  • [Varlık] Empati: D
  • [Varlık] Sosyalleşme: F
  • [Zeka] Farkındalık: E
  • [Zeka] İzcilik: E
  • [Zeka] Bilim: F


Teknikler
  • Fuuton: Atsugai
  • Fuuton: Renkuudan
  • Yochi Uryou no Jutsu
  • Bunshin Bakuha
  • Shunshin no Jutsu
  • Kuchiyose no Jutsu
  • Kuroshisha
  • Kurohaku
  • Kurohane
  • Omotsuki
  • Utakata
  • Teishi no Jutsu
  • Hanasaku no Jutsu
  • Magen: Henge


Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
  • Gölge Cübbesi
  • Kotome
  • Tanto (Dayanıklı/Hasarı Yüksek/Tutuşu Rahat/Hafif)
  • Kote (Dayanıklı/Konforlu/Hafif/Sessiz)
  • Suneate (Dayanıklı/Konforlu/Hafif/Sessiz)
  • File İçlik (Dayanıklı)
  • Shinobi Hapları, 3'lü Paket (3 Yemek Hapı, 3 Kan Hapı, 3 Chakra Hapı)
  • İlkyardım Çantası
  • Maymuncuk


Linkler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2811
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)

Post by GM - Naruto » December 2nd, 2018, 8:03 pm

Ayağı kalkarken aniden kız ile arana fırlatıyorsun bir sis bombasını. Etrafın birden beyaz bir bulutla kaplanıyor. Nefes almak güçleniyor fakat bunu beklediğin için ciğerlerini kontrol ederek dikkatini toparlıyorsun vakit kaybetmeden. Ardından, hızlıca istediğin istikamette fırlayarak shurikenleri senin eski pozisyonun ile kız arasındaki yola fırlatıyorsun havadan. Parmaklarının aralarına aldığın shurikenler havadaki sisi yararak ilerliyor ve bir kaç metre sonra gözden kayboluyor. Bir ses işitmiyorsun. Zaten kulaklarındaki çınlamayı da farkediyorsun bu noktada. Pek ince detaylara dikkat edebilecek bir pozisyonda değilsin.

Ardından sisin dışına fırlıyorsun ve bir misina bağlıyorsun kunaiye, koşarken, hızlıca. Yapıyorsun da, vakit kaybettiğin de pek söylenemez. Kız da ardından fırlıyor sisin içinden. Üzerinde saplı shuriken göremiyorsun ve vücudundaki kesiklerden hangisinin kargalardan hangisinin shurikenlerden olduğunu da çıkaramıyorsun. Fakat sinirinden pek bir şey kaybetmiş değil. Üzerine doğru koşmasını kesmiyor.

Bu sırada fırlatıyorsun misinalı kunaiyi, kız basitçe sola doğru bir zigzag çizerek kurtuluyor. Sen de kunai ile ters bir yöne, kızın ayağını yakalayacak şekilde misina ile zıplıyorsun kız ile aranda bir kaç metre kalmışken. Aniden misinayı gerdiriyorsun ve yere saplanmış kunai ile elin arasında gergin bir tuzak oluşmuş oluyor. Kız, bunu biraz geç farkediyor ve planın işlemiş gibi görünüyor.

Dengesini kaybeden kız, öne doğru kapaklanıyor! Sen de zıplayışının ardından dengeni sağlıyorsun ve bir başka kunai çekiyorsun. Tam kızın üzerine atılacakken, öne doğru düşen kız kunaileri bırakmadan iki elini de yere koyuyor ve amuda kalkıyor, adından sol elini kaldırıyor ve sağ elinin üzerinde bacaklarını açarak 360 derece dönüyor! Dönmenin verdiği momentum ile sol elindeki kunaiyi sana fırlatıyor. Bir adım geriliyor ve elindeki kunai ile gelen kunaiyi karşılıyorsun. Kız ise dönüşünü kesmeden eliyle kendini havaya fırlatıyor ve elindeki diğer kunaiyi de bu fırlayış sırasında sana yolluyor!

İkinci kunaiden de sola doğru adımlayarak kurtuluyorsun. Havada bir kaç tur daha dönen kız yarım saniye sonra yere konuyor. Fakat bu zıplama ve konuş arasındaki yarım saniye içerisinde üzerine 8-10 küsür shuriken fırlatıyor dönüşündeki momentumu bozmadan!

Üzerine gelen shurikenlerden bazılarını kunai ile karşılıyorsun, bir kısmından ise zıplayarak ve eğilerek. Lakin bir tanesi yanağını, bir tanesi de sol omzunu kesip geçiyor. Acı tölere edilebilir durumda, fakat asıl sıkıntı onlardan kaçarken harcadığın enerjide gizli.

Kız yere konuyor diz çökmüş bir pozisyonda. Nefes nefese. Ayağı kalkarken ellerini yana doğru dar bir açıyla açıyor ve tırnaklarının tekrar alevlenip uzadığını görüyorsun. Aranızdaki mesafe 3 metre kadar falan. Sana gerçekten yakın. İleriye doğru hızlı bir adım atıyor.

Kızın suradındaki nefret hala kendisini korumakta. Dövüş tam anlamıyla başlayalı zaten 2 dakikadan fazla geçmiş olamaz. Fakat bu 2 dakika içerisinde ikinizin de aldığı yaralar ve harcadığınız enerji gerçekten yüksek. Vücudun ağrılar içerisinde, fakat hala onları yoksayacak iradeye sahipsin. Kız da benzer bir durum içerisinde, lakin hareketlerinin yavaşladığını farkeder gibisin. Shurikenlerden bir kaçını yediği veya yemese bile onlardan kaçmak için enerji harcamış olduğu belli.

Bununla beraber senin de hareketlerin yavaşlıyor. Kaslarındaki hastalık sebebiyle zaten ağrıların normal bir insana göre daha yukarıda ve bu dayanma gücünü zaten zorlar seviyede. Bir kaç dakika daha bu devam ederse kız zeki veya güçlü olduğundan değil, çok basitçe, hasta olmadığı için bu aranızdaki kanlı karşılaşmayı kazanacak.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Komaeda Togami
Kaçak
Kaçak
Posts: 170
Joined: September 3rd, 2018, 11:12 pm
Künye:

Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)

Post by Komaeda Togami » December 3rd, 2018, 8:52 pm

Fırlattığım sis bombası ile aniden ortaya çıkan beyaz bulut, aniden tüm görüş açımı kesmiş ve beni yalnız bırakmıştı. Neyse ki, görüşünü kaybeden tek kişinin ben olmadığımı biliyordum. Rakibim de bana benzer şekilde, etrafındaki hiçbir şeyi göremiyor olmalıydı ve bundan daha avantajlı çıkan tarafın ben olduğum son derece aşikardı. Taijutsu konusundaki aşikar eksikliğimi gidermem mümkün değildi, ve tamı tamına da bu sebeple yakın dövüşten kaçınmam gerektiğinin farkındaydım. Bir noktaya kadar temel eğitimim yeterli geliyordu, ancak artık iyiden iyiye bitkin düşmüştüm ve daha fazla dayanabileceğimden emin değildim. Kızın temposu bana göre fazla yüksek, taijutsu konusunda yetenekleri ise bariz bir şekilde çok üzerimdeydi. Ekipman çantamdan çıkardığım shurikenleri planladığım şekilde fırlattıktan sonra sis bulutu arasında kaybolmasını izledim, ancak dönüt olarak herhangi bir ses duyamamıştım. Ne metallerin çarpışması, ne de acı dolu bir ses. Ya ıskalamıştım, ya da kız bana yerini belli etmeyecek şekilde sessiz kalmayı başarabilmişti. Gerçi, şuan farkediyor olduğum kulak çınlamamın da etkisi olduğunu düşünmüyor değildim. Vücudum, çeşitli şekillerde uyarı veriyordu bana. Bu dövüşü olabildiğince hızlı bir şekilde sonlandırmam gerekiyordu.

Kalan ekipmanlarımı aklımdan hızlıca geçirdikten sonra, planımı uygulamak üzere çıkardığım misina ve kunaiyle birlikte sis bulutunun dışına çıkmak üzere koşmaya başlamıştım. Oldukça basit bir hareketti kafamdaki, ve başarılı olmam durumunda avantajlı konuma geçeceğimi düşünüyordum. Misinayı hızlıca kunainin arka kısmındaki çembere bağladıktan sonra kızın sisten çıkmasını bekledim ve planımı aktif hale getirdim. Beklediğim gibi, kız üzerime koşmaya başlamıştı. Kısa bir bakışın ardından, shurikenlerimin isabet edip etmediğini anlamamın oldukça zor olduğunu farketmiştim. Benimkine benzer şekilde, yaralarla doluydu vücudu. Karşı hamle olarak kıza koşmaya başladığımda, misina bağlı kunaimi fırlatıp ileri doğru atıldım. Misinayı gerdirdiğim an, kızın ayaklarının takılmasıyla birlikte planım başarıya ulaşmıştı. Kız öne doğru kontrolsüz bir şekilde düşmeye başlarken, ayağa kalkıp ekipman çantamda kalan son kunaiye uzandım. Ancak beklemediğim şey, kızın yere düşmeden hemen önce elleriyle yerden destek almayı başarıp amuda kalkmış olmasıydı. Dahası, ellerinden birini kaldırıp dönmeye başlayarak kunailerden birini fırlatmıştı bana doğru. Beklemediğim bu hamle karşısında oldukça şaşırmış olsam da, refleksif olarak bir adım geriye çekilip elimdeki kunaiyle karşılamayı başardım saldırıyı. Ancak hiçbir şey bitmemişti henüz, rakibim momentumunu da kullanarak havaya fırlamış, elindeki diğer kunaisinin hedefine de beni koymuştu. Bundan da bir şekilde kurtulmayı başardım, devamında fırlatılan shurikenlerden birkaçı ise isabetli olmuştu. Büyük kısmını savuşturmuştum evet, isabetli olanlardan aldığım yaralar ise kabul edilebilir düzeylerdeydi. Ama asıl problem, iyiden iyiye üzerime çöken korkunç ağrı ve yorgunluk hissiydi.

Dövüş ilerledikçe, kademe kademe aşağı düştüğümü hissedebiliyordum. Çokça yara almış, mecburi olarak girdiğim yakın dövüşte kaslarımı çok zorlamış, bolca chakra kullanmıştım ve bir şekilde dövüş hala devam ediyordu. Aksiyonun bu denli uzun sürmesini beklemiyor ve alenen istemiyordum. Şuan, tamamen dezavantajlı olduğum bir rakibe karşı çarpışmaktaydım. Uzunca bir süre fena gitmemiştim, bu doğruydu. Ama bundan sonrası için aynı şeyi söyleyebileceğime emin değildim. Acıdan zaten zar zor alıp verdiğim nefeslerimin ağırlaştığını, hareketlerimin iyice yavaşladığını farkediyordum. Yorgunluk ve ağrı aynı anda bastırmıştı her yanımdan. Durumu değerlendirdim hızlıca kafamda. Bir önceki ana benzer şekilde, fazla zamanım yoktu ancak gerçekten düşünmeye ihtiyaç duyuyordum. Yalnızca elimdeki kunai ve bir sis bombam kalmıştı elimde. Chakram, büyük ihtimalle yeni bir tekniği kaldırabilecek düzeyde değildi. Rakibimin de en az benim kadar zor durumda olduğunu görebiliyordum, belki de daha zor ve kötü. Fakat onun benim sahip olmadığım bir avantajı vardı. Normal şartlar altında, sağlıklı bir insandı o. Ve yalnızca bu sebepten bu çarpışma uzadıkça avantajını arttırmış, benim en azından birkaç adım önüme geçmişti. Şimdiyse, sıçrayışının ardından dizinin üstüne çökmüş; üstüne kalkışa geçmiş ve parmaklarının ucunda alevden pençeler belirmişti yine. Aramızdaki mesafe çok kısaydı, bir şeyler yapmam gerekiyordu.

Dövüşün başından beri zihnimin bir tarafını kemiren bir düşünce vardı. Bu düşüncenin temeli, en başından bu köye gelme sebebimi oluşturuyordu aslında. Bu konuda düşünmek için ekstra zaman harcamamıştım, bir şekilde olayların gelişimi bu olayları doğru şekilde kavrayıp yorumlamamı sağlamıştı. Amacımın zayıf ve kötü durumda olan halka yardım etmek olmadığı oldukça aşikardı, halka kendimi o şekilde ifade etmiş olsam da. Yegane amacım, üzerlerine basarak daha da güçlenebileceğim insanlar bulmaktı. Kendimi aralarına sokabileceğim, faydalanabileceğim, zamanı geldiğindeyse doğal seçilimle sonlarını getirebileceğim insanlar. Doğrusunu söylemek gerekirse; bu kasabaya dadanan ve Chiyo’nun da aralarında olduğu ekip benim için talih kuşunun başıma konması anlamına geliyordu. Haraç alımı için gönderilen basit bir ayak işçisinin beni yokedebilecek kadar güçlü olduğu düşünülürse, bana inanılmaz faydalar sağlayabilecek bir grup insanla karşı karşıya gibi duruyordum. Sorun ise şuydu, en başından beri kızla beni öldürmeyeceğine emin olduğum bir ortamda konuşmak niyetindeydim tüm bu karmaşa bittikten sonra. Gelgelelim Satou’nun aptal hareketi sonucunda kız tüm kontrolünü kaybetmiş, bana karşı bariz bir nefret duymaya başlamıştı. Bir noktaya kadar tüm bu dövüşün ardından kızın beni gruba götürmesini sağlamaya, hatta ve hatta kızı bana bağlı hale getirmeye kararlıydım. Ancak o kırılma noktası, her şeyi baştan başa değiştirmişti. Şu saatten sonra, kızı canlı tutarsam bıraktım benim tarafıma geçmeye ikna etmeyi, bana herhangi bir fayda sağlayacağına kendi dilini ısırarak intihar edeceğine emin gibiydim. Bana verebileceği maksimum zararı vermeye çalışacaktı. İkimizi de ölüme yaklaştıran bu dövüşün hala devam ediyor olmasının sebebi de buydu aslında.

Yine de, kızı öldürdüğüm takdirde elimdeki tek bilgi kaynağını yoketmiş olacaktım. Bu kadar uğraş, tamamen anlamsız olacak ve sıfır noktasına dönecektim. Bir şekilde, Satou’nun bahsettiği ve kızın da bir üyesi olduğu örgüte ulaşmam gerekiyordu. Tek tip giyinmeye dikkat ettiklerini söylemişti Satou, bu beni yalnızca basit bir çapulcu sürüsü olmadıklarına ikna etmek için yeterliydi aslında. Belki o aptal kendini öldürmemiş olsa, kızı öldürsem bile ondan -gerekirse zorla- bilgi alabilirdim. Ancak şuan tek opsiyonum kızın canlı kalması ve benimle konuşmaya ikna olmasıydı. Bunu sağlayacak bir çözüm üretemiyordum bir türlü kafamda. Arada bir noktada, ‘Magen: Henge’ ile göğsüne kunai saplanmış ancak hala canlı bir şekilde kıza durması için yalvaran Satou’ya dönüşmeyi ve kızın boşluğundan faydalanmayı bile düşündüm. Ancak zaten bu konuda hassas görünen kız, bana daha fazla bilenmek dışında bir şey yapamazdı bunun sonucunda. Aynı zamanda çevredeki sivil halka başkalarına bu kadar kolay dönüşebildiğimi göstermek niyetinde de değildim. Bu, dolaylı yoldan da olsa şüpheleri üstüme çekebilir ve bunca emeğim çöpe gidebilirdi. Kısacası, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.

Aramızdaki mesafe bu kadar kısayken, kız ise pençelerini çıkarmış üzerime yürürken hareket alanım oldukça kısıtlıydı. Aynı zamanda kızı öldürmeden etkisiz hale getirmek de istiyordum. Çalışıp çalışmayacağına emin değildim, ancak kafamda bu dövüşte rakibime dair edindiğim tecrübelerle bir şeyler belirmeye başlamıştı. Genele bakarsak, saldıran taraf arada sırada denediğim birkaç basit yumruk ve kunai savuruşları dışında büyük oranda kızdı. Her zaman ofansif tarafı oynamak zorunda kalmıştı, bense defansiftim. Pençeleri ise gözlemleyebildiğim kadarıyla bariz bir fiziksel formdan yoksun alev kütleleriydi. Birkaç kez kesmeyi başarmıştı beni bu kütlelerle, çoğunlukla yalnızca yanma hissi ve acı hissetmiştim. Delip geçecek kadar güçlü bir saplama hamlesi yapabileceği, ya da bu pençelerle bir şeylere karşı kendini savunabileceği konusunda şüphelerim vardı. Kızın elinde az önce fırlattığı shuriken ve kunaileri göz önüne alırsak herhangi bir silah göremiyordum, yalnızca pençelerden ibaret olması defansif anlamda açık olduğunu gösteriyordu bana. Yapmam gereken şeyin tam olarak bu olduğuna emin değildim, ancak başka bir şansım yok gibi görünüyordu.

Arkamı dönüp, geriye doğru koşmaya başladım ve son sis bombamı ekipman çantamdan çıkararak yere fırlattım. Bu hamlenin aynısını, çok kısa bir süre önce yapmıştım ancak bu kez kızın bilmediği bir fark vardı ortada. Bir önceki hamlemde, sis bombası attıktan sonra koşmaya başlamıştım. Bu kez ise kıza göstere göstere arkamı dönüp koşmaya başladıktan sonra fırlatmıştım bombayı. Normal bir insan, kaçmaya devam edeceğimi ve bunun ne kadar anlamsız bi hamle olduğunu düşünürdü. Ancak, planım biraz farklıydı. Sis bulutu etrafımızı sardığı anda koşumu aniden durdurup gerisingeri kıza doğru koşmaya başlayacaktım. Bu tarz ani bir hamlenin canımı çok yakacağuına emindim, ancak yapamayacağım bir şey gibi gözükmemişti bana. Pençelerini daha çok savurma hamlelerinde kullandığını ve hızlanmak adına shinobi koşusuna geçmeyi tercih ettiğini biliyordum dövüşün geride kalan kısmından. Dört ayak üstüne çökmesi de muhtemeldi, ancak halihazırda ayakta olduğu ve bana doğru ilerlediği için bunun pek olası olduğunu düşünmüyordum. Yalnızca kaçtığımı düşünerek bana doğru koşmaya başlayacaktı. Az öncekine benzer şekilde shuriken savurma hamlesi yapacağımı tahmin edip farklı bir yöne gidebilirdi elbet, ancak dümdüz bana koşacağı varsayımında bulunmak zorundaydım. Çünkü bunun dışındaki tüm olasılıklar bu planı işe yaramaz hale getirirdi. Denemek zorundaydım. Pençelerini en kısa sürede savurmak adına koşarken vücudundan uzak konumlandıracağını tahmin ediyordum. Bu, göğüs ve karın bölgesinin boşta olması manasına geliyordu. Savunma yapma gerekliliği duyacağı bir durum yoktu nihayetinde. Yapacağım şey oldukça basitti. Bana doğru koştuğunu tahmin ettiğim kızın üzerine koşacak, hızımı aldıktan vücudumu omzum öne gelecek şekilde hafifçe yana döndürüp eğecek ve rakibimin boşta olan göğüs kafesine sağlam bir omuz darbesi geçirecektim. İki momentumun çarpışması, büyük bir basınç etkisi oluşturacaktı. Ancak ben çarpışmaya hazır olduğum ve nispeten dayanıklı olan omzumu çarpışma bölgesinin merkezine koyduğum için avantajlı konumda olacaktım. Bu kadar olasılığın aynı anda bir araya gelmesi zor görünüyordu, ancak planıma güveniyordum. Güvenmekten başka bir çarem olduğunu da pek sanmıyordum zaten. Olur da hamlem başarılı olursa, az önceki denememe benzer şekilde kızın üzerine çullanacak ve uzuvlarını olabildiğince kontrol altına aldıktan sonra boğazına dayayacaktım hazırdaki kunaimi.
Image
İsim: Komaeda Togami
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.79
Kilo: 68
Köy: Ishigakure
Element: Fuuton
Seviye: B - Rank
Rütbe: Chuunin
Nam: Sanrı



Puanlar
  • GP: 0
  • VP: 0
  • PP: 0


Profil
  • Güç: E
  • Çeviklik: E
  • Potansiyel: B
  • Kondisyon: C
  • Zihin: A
  • Varlık: B


Beceri Listesi
  • [Güç] Atletizm: F
  • [Çeviklik] Akrobasi: F
  • [Çeviklik] El Hassasiyeti: F
  • [Çeviklik] Saklanma: F
  • [Kondisyon] Form: F
  • [Potansiyel] Ninshuu: F
  • [Varlık] Aldatma: D
  • [Varlık] Empati: D
  • [Varlık] Sosyalleşme: F
  • [Zeka] Farkındalık: E
  • [Zeka] İzcilik: E
  • [Zeka] Bilim: F


Teknikler
  • Fuuton: Atsugai
  • Fuuton: Renkuudan
  • Yochi Uryou no Jutsu
  • Bunshin Bakuha
  • Shunshin no Jutsu
  • Kuchiyose no Jutsu
  • Kuroshisha
  • Kurohaku
  • Kurohane
  • Omotsuki
  • Utakata
  • Teishi no Jutsu
  • Hanasaku no Jutsu
  • Magen: Henge


Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
  • Gölge Cübbesi
  • Kotome
  • Tanto (Dayanıklı/Hasarı Yüksek/Tutuşu Rahat/Hafif)
  • Kote (Dayanıklı/Konforlu/Hafif/Sessiz)
  • Suneate (Dayanıklı/Konforlu/Hafif/Sessiz)
  • File İçlik (Dayanıklı)
  • Shinobi Hapları, 3'lü Paket (3 Yemek Hapı, 3 Kan Hapı, 3 Chakra Hapı)
  • İlkyardım Çantası
  • Maymuncuk


Linkler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2811
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)

Post by GM - Naruto » December 10th, 2018, 11:16 pm

Arkanı dönüp koşmanla beraber sis bombasını yere bırakıyorsun. Son gördüğün şey ise kızın sana doğru koşuşunu hızlandırdığı oluyor. Resmen bir kaç adım arkanda! Sis bombası patladığı gibi duruyorsun momentumunu durdurup, bir kaç santim kayıyorsun. Tüm gücünle, bütün kasların ağrıyarak ve tüm kemiklerin sızlayarak dönüyorsun. Dişlerini sıkıyorsun bütün iradeni toplayarak ve omzunu kıza geçirmek için körlemesine sisin içerisinde hareketine başlıyorsun.

Sisin içerisinde parıldayan pençeleri gördüğünde planının işe yaradığını farkediyorsun. Kızın göğsüne omzunu sert bir şekilde geçiriveriyorsun o anda! Muhteşem bir acı yükseliyor bedeninden ve bir kaç adım geriye sendeliyorsun. Hamleye karşı hazırlıksız olan kız ise senden daha fazla geriye sendeliyor ve ayağı takılarak geriye düşünüyor, sisin içerisinde kaybolmadan bir salise önce dengeni geri kazanıyor ve ilerite atılıyorsun!

Suradındaki şaşkın ifade ile yere yapışan kızın üzerine çullanıyorsun. Bir elini tutuyorsun ve diğer eline de kunai tutan elinin dirseğini dayıyorsun; kunai ise kızın boynunda. Kız ise dehşet bir şekilde debeleniyor ve pençelerin harlandığını görüyorsun. Kız, son anda omzundaki yüksek ağrı sebebiyle anlık kaybolan odaklanmanı fırsat bilerek elini kurtarıyor ve alevli pençeli elini senin boğazına götürüyor ve kavrıyor!

Kızın üzerindesin. Kız, sırtı yere gelecek şekilde yatıyor yerde. Sol elinle kızın sağ elini bileğinden kavramış durumdasın zapt etmiş bir şekilde. Sağ elindeki kunai ise kızın boynunda. Kızın sol eli de senin boynunu kavramış durumda. Yüz yüzesiniz. Kızın suradı nefret ve kandan tanınamaz halde, beyaz saçları da aynı şekilde. Ellerindeki yanıkları buradan daha iyi gözlemleyebiliyorsun. Eski ve ciddi görünüyorlar.

Kız boğazını sıkmaya başlıyor boğazındaki kunaiyi aldırmadan. Yapamayacağını düşünüyor, onu öldüremeyeceğinden emin. Kızın parmaklarındaki alevler boynunu yakmaya başlıyor. Acı muazzam, bir şeylere odaklanabilecek iraden yok artık. Görüşün hafiften bulanıklaşıyor. Kız ise tutuşunu git gide daha da sıklaştırıyor.

Sona varmış durumdasın. Kunaiyi iyice kavrıyorsun ve kararını veriyorsun...
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Komaeda Togami
Kaçak
Kaçak
Posts: 170
Joined: September 3rd, 2018, 11:12 pm
Künye:

Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)

Post by Komaeda Togami » December 15th, 2018, 1:34 am

Boğazıma bastıran gücün etkisiyle görüşüm iyiden iyiye bulanıklaşmaya başlamıştı. Vücudumun her yanı korkunç bir şekilde ağrıyor ve acıyordu. Ölümün soğuk nefesini ensemde hissediyordum, ancak ironik bir şekilde aynı anda bir başkası için ölümün bir başka temsili gibi görünüyordum. Shinobilik, böylesi trajikomik durumlara oldukça yatkın bir şeydi işte. Sağ elimde sımsıkı tuttuğum kunai, en ufak bir hamlemde yumuşak eti kesmeye hazır bir şekilde bekliyordu. Soğuk demirden gelen kan tutkusunu hissedebiliyordum içten içe. ‘Öldür’ diyordu, ‘Her şeyin bitmesini istemiyor musun?’ İstiyordum. Aldığım her bir nefes, yaptığım en ufak bir hareket bile öldürürmüşçesine canımı acıtmaya yetiyordu. Yalnızca bir süredir içinde olduğum bu kaostan uzaklaşmak istiyordum. Ancak düşünüldüğünde, bunlar yalnızca yüzeyel güdülerimdi. İşin derinine indiğim zaman, öldürmek ve öldürmemek arasındaki farkı sorgulamama sebep olacak binlerce şey sayabilirdim. Ölmemeye kararlıydım, yapmam gereken çok şey vardı. Sorumluluklarım, hayallerim. Yalnızca kendiminkiler de değil üstelik. Ancak öldürmeyi de istemiyordum. ‘İyi’ bir insan olduğumdan mı? ‘İyi’nin ne anlama gelmesi gerektiğinden bile emin olamıyorken, dahası bir ‘iyi’ ve bir ‘kötü’ olması gerektiği konusunda şüphelerim varken böyle bir yaklaşımın doğru olmadığına emindim. Öldürmemek için çok daha gerçekçi sebeplerim vardı.

Birkaç saniye önceye döndüm istemsizce. Sis bombasını patlattığım gibi koşumu aniden durdurup tüm gücümle planladığım üzere üzerime doğru koşan kıza sağlam bir darbe geçirmiştim. Kendim de çarpışmanın etkisiyle birkaç adım geriye savrulmuş olsam da genel anlamda başarılı olduğum söylenebilirdi. Rakibim, beklemediği bu hamleye karşı hiçbir şey yapamamış ve savrularak geriye düşüp yere kapaklanmıştı. Ben ise gözümden kaybolmadan yalnızca birkaç mili saniye önce üzerine atlayıp zaptetmeyi başarabilmiştim. Altımda delicesine çırpınıp kurtulmaya çalışıyorken dört uzvunu birden etkisiz hale getirmiş, elimdeki kunaimi dayamıştım boğazına. Elimde olduğu ilüzyonuna inandığım birkaç küçük an, kazandığımı hissetmiş olsam da canhıraş bir şekilde yırtınan kız zafer hissimin yarıda kalmasına sebep olmuştu. Az önceki çarpışmada aldığım hasarla zayıflayan omzum, bir şekilde kızın elini kurtarabileceği şekilde güçsüz düşmüş ve boğazımdan kavrayıvermişti aniden. Asıl sorun ise şuydu, kunaim boğazında olmasına karşın böylesi bir hamleye kalkışmış olması. Gözlerindeki nefreti görebiliyordum. Aşağılama duygusunu da. Bunu ifade etmiyor olabilirdi, ancak yaptığı hamlelerle adeta beni küçük düşürmüştü. Onu öldürmeyeceğime o kadar emindi ki.

Küçük düşmenin umrumda olduğunu söyleyemezdim. Bu gibi ‘onur’ içerikli zırvalara zaman kaybetmeyeceğim konusunda karar alalı oldukça uzun zaman geçmişti. Ayrıca genel olarak tutumunun ve tahmininin de haklı olduğunu da itiraf etmek zorundaydım. Onu öldürmeyi gerçekten istemiyordum. Ancak, sebeplerimi doğru bir şekilde anlayabildiğini sanmıyordum. Kızı öldürmeme isteğim, yalnızca ve yalnızca amaçlarım uğruna ondan daha fazla faydalanabilmek adınaydı. Nihayetinde, bu kızın belli bir topluluğun üyesi olduğunun farkındaydım ve bu topluluğa ulaşabilmek adına en garanti yolumu oluşturuyordu. Bu köye gelmemdeki yegane amacın da bir güç odağına ulaşmak olduğu düşünülürse planımın işlemeye devam etmesi için bu kıza ihtiyacım vardı. Elimdeki bu kaynağı kaybetmem durumunda, sudan çıkmış balık gibi ortada kalma ihtimalim çok yüksekti. Hele de örgütle köyün bağlantısını sağlayan Satou’nun da aptal bir şekilde öldüğü düşünülürse. Bilmiyordum, emin olamıyordum.

Ancak, gerçekliğe dönmem gerektiği gün gibi ortadaydı. Uzun vadeli planlarım kızı içeriyordu, ancak uzun vadeli planları gerçekleştirebilmek için ön koşul hayatta olmaktı elbette. Ve şuan yapacağım hamle, hayatta kalıp kalmayacağımı belirleyecekti. Yaşama arzum, isteklerimin ve planlarımın önüne geçiyordu kontrolsüzce. Bir anlığına da olsa, kunaimin yönünü değiştirerek kızın koluna saplama fikri oldukça iyi görünmüştü gözüme. Ancak ölümle bu kadar yüzyüzeyken avantajlı olduğum pozisyonu da kaybetmek istemiyordum. Dahası, kızı bir şekilde etkisiz hale getirsem bile benim faydama olacak herhangi bir şeyi yapma ihtimali dövüş boyunca sürekli dibe çöken bir gülle gibi düşmüştü. Aksine, fırsat bulduğu anda beni zararlı çıkarabilecek bir şeyler yapabileceğine inanıyordum. Bu, almak istediğim ancak ne yazık ki alma lüksümün olmadığı bir risk gibi görünüyordu. İyiden iyiye bulanıklaşan gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım dibimdeki suratı görmek üzere. Söyleyebileceğim bir şey yoktu, yüz ifadem boşlaşmıştı. Aklımda, belli belirsiz o cümle yankılanıyordu: ‘Öldürdüğün insanların yüzlerini iyi hatırla. Çünkü onlar senin yüzünü asla unutmayacaklar.’ Ani ve öldürücü bir hamleyle, kızın boğazına dayalı kunaimi savurdum.
Image
İsim: Komaeda Togami
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.79
Kilo: 68
Köy: Ishigakure
Element: Fuuton
Seviye: B - Rank
Rütbe: Chuunin
Nam: Sanrı



Puanlar
  • GP: 0
  • VP: 0
  • PP: 0


Profil
  • Güç: E
  • Çeviklik: E
  • Potansiyel: B
  • Kondisyon: C
  • Zihin: A
  • Varlık: B


Beceri Listesi
  • [Güç] Atletizm: F
  • [Çeviklik] Akrobasi: F
  • [Çeviklik] El Hassasiyeti: F
  • [Çeviklik] Saklanma: F
  • [Kondisyon] Form: F
  • [Potansiyel] Ninshuu: F
  • [Varlık] Aldatma: D
  • [Varlık] Empati: D
  • [Varlık] Sosyalleşme: F
  • [Zeka] Farkındalık: E
  • [Zeka] İzcilik: E
  • [Zeka] Bilim: F


Teknikler
  • Fuuton: Atsugai
  • Fuuton: Renkuudan
  • Yochi Uryou no Jutsu
  • Bunshin Bakuha
  • Shunshin no Jutsu
  • Kuchiyose no Jutsu
  • Kuroshisha
  • Kurohaku
  • Kurohane
  • Omotsuki
  • Utakata
  • Teishi no Jutsu
  • Hanasaku no Jutsu
  • Magen: Henge


Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
  • Gölge Cübbesi
  • Kotome
  • Tanto (Dayanıklı/Hasarı Yüksek/Tutuşu Rahat/Hafif)
  • Kote (Dayanıklı/Konforlu/Hafif/Sessiz)
  • Suneate (Dayanıklı/Konforlu/Hafif/Sessiz)
  • File İçlik (Dayanıklı)
  • Shinobi Hapları, 3'lü Paket (3 Yemek Hapı, 3 Kan Hapı, 3 Chakra Hapı)
  • İlkyardım Çantası
  • Maymuncuk


Linkler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2811
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)

Post by GM - Naruto » December 15th, 2018, 1:58 am

İfadesiz suradın ve boş gözlerin ile son bir nefes alıyorsun ve kendini hazırlıyorsun. Parmakların ile sıkıca kavradığın kunaiyi, kızın dayadığı boynuna iyice yaklaştırıyorsun. Kız iyiden iyiye sıkıyor boynunu ve alevler parmaklardan fışkırırcasına yükselmeye ve kızmaya başlıyor. Dişlerini sertçe sıkan kız, bir şeyler yapmaya hazırlanıyor gibi. Harlayan chakrayı hissedebiliyorsun; burnunun dibinde olduğundan.

Fakat herhangi bir şey olmuyor.

Ani bir şekilde kunaiyi hareket ettiriyor ve yatay bir şekilde kesiveriyorsun oracıkta kızın boğazını. Kızın gözleri açılıyor faltaşı gibi, surat ifadesi kızgınlıktan şaşkınlığa dönüyor birden. Gözlerinin içine odaklanıyor orada bir şeyler ararcasına fakat bulamıyor. Gözlerini kırpıştırıyor. Bir şeyler söylemek için dudakları hareket ediyor fakat boğazına dolan kanlar sadece öksürmesine izin veriyor. Ağzından köpürüp yanaklarından aşağıya usulca akan kanlar git gide artıyor. Sıcaklığın yükselip suradını yaladığını hissedebiliyorsun kızın taze kanından. Kızın boynundaki eli git gide gevşiyor ve alevler sönüyor, sönüyor ve sönüyor. Öksürmeye devam eden kız can havliyle debelenmeye başlıyor.

Boğazından içeri dolan kanlar ve zaten nefes alamaması, kızın resmen şoka girmesine sebep oluyor. Çırpınışları kurtulmak için değil; bedenini terkeden yaşama tutunmak için. Seni görmüyor. Gözlerinden bir kaç damla yaşın süzüldüğünü görebiliyorsun. İyice debeleniyor altında, sen ise ellerini zaptediyorsun. Öksürüyor, kanlar suradına çarpıyor. Debeleniyor. Gözlerini kırpıştırıyor. Bir kaç damla daha gözyaşı. Sakince bir hareket, yavaşlayan kanlar. Beyazlaşan ten, durgunluk, sakinlik.

Kızın üzerinden kalkıyorsun ve etrafına bakıyorsun. Etrafınızdaki sis usulca kayboluyor sen ayağı kalkarken. 5-10 metre kadar çaprazında bir yerlerde Satou'nun cesedi duruyor. Arka tarafta, köşebaşlarından savaşın bitişini gören halk, sisin arasından senin sadece ayakta olmanı farkedince kendi aralarında homurdanmaya başlıyor.

"Demek Satou'da onlardanmış.", "Bizi sömürmüşler...", "Kime güveneceğiz?"

Adrenalinin vücudundan çekilmeye başlamasıyla beraber soğukluk kaplıyor tüm tenini. Ardından, bütün zihninin arkasında gizlediğin acılar birer birer hücum ediyor. Bir balyozla beynini eziyorlar sanki; ayakta duruşun bir korkuluktan farksız, öylesine ve laf olsun diye resmen. Ayakların titriyor, ayaklarından yükselen sıcak hava dalgası ise kaslarının iflasın eşiğinde olduğunu haykırıyor sana. Boncuk boncuk terliyorsun ve derin bir nefes alıyorsun. Kendindesin, şimdilik.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Komaeda Togami
Kaçak
Kaçak
Posts: 170
Joined: September 3rd, 2018, 11:12 pm
Künye:

Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)

Post by Komaeda Togami » December 15th, 2018, 6:25 pm

Elimdeki kunai keskin bir hamleyle kızın boğazını ikiye ayırırken, elime bulaşan kanın sıcaklığı dışında hiçbir şey hissetmediğimi farkettim. Tüm acı ve ağrı, bir saniyeliğine de olsa tamamen yokolmuş ve adeta boşluğa düşmüştüm. Karşımdaki manzara, bana pek çok düşündürmeye müsaitti. Kızın gözlerindeki alevin anbean sönüşünü izliyordum. Yüzünde beliren şok ifadesi çok gerçek, ve bir o kadar da korkunçtu. Ancak, hiçbir şey hissetmiyordum. Gözlerime bakan gözleri, sarfetmeye çalıştığı kelimeler yalnızca bir ölüye aitti şuandan itibaren. Ölü birinin, benim üzerimde bir gücü olmasına izin vermeyecektim. Boğazımdaki baskı hissi yavaşça azalıp sonlanırken eli tok bir ifadeyle yere düştü kızın. Artık ‘rakibim’ olarak çağırmıyordum onu. Bu dövüş sonlanmıştı.

Kontrolüm altında biraz daha tepindi kız. Ancak bu çırpınışların bilinçli olmadığını kolaylıkla farkedebilirdiniz. Yaşama tüm gücüyle sarılmaya çalışan tek hücreli bir canlıdan farksızdı bilinci. Gözyaşları akmaya başlarken, yüzüme sıçrayan kana karşılık tepkisiz kaldım. Emin değildim, ancak gözlerimi bile kırpmamış olabilirdim. Olayın gerçekliği ve bu kadar yakınımda gerçekleşiyor olmasının etkisi altındaydım halen. Bitmişti. Verdiğim kararı sorgulamayacaktım. Burada doğru yahut yanlış bir karar yoktu. Yalnızca mantık ve gerçeklik vardı. Farklı bir hamle yaptığım takdirde, kızın şuanki durumunda olan kişi ben olabilirdim ve bu işten bile sayılmazdı. Pişmanlık duymuyordum. Uzun vadeli planlarımı istediğim rahatlıkta gerçekleştiremeyecektim belki, ancak uzun vadeli plan kurmak için yaşamak gerekiyordu. Yaşamımı bu kadar basit bir şekilde riske atmak niyetinde değildim. Geri kalan işleri bir şekilde çözerdim. Her zaman çözmüştüm. Bu da bir istisna olmayacaktı.

Cansız bedenin hareketleri yavaşça dururken, ayağa kalkmak üzere doğruldum. Sis bulutu ince ince açılmaya başlamıştı bir yandan. Acıların teker teker geri geldiğini hissediyordum. İçinde bulunduğum aksiyon durumu pek çoğunu farketmeme engel olmuştu, ancak üzerime çullanmak üzere bekliyorlardı adeta. Zar zor ayağa kalktım, ve sis dağılırken dövüşün sonlandığını farkeden sivillere doğru çevirdim bakışlarımı. Ne kadar ayık kalabileceğimi bilmiyordum, ancak şuan bilincimi kaybetme riskine girmek istemiyordum. Satou’nun intiharvari hareketi, üstüne kızı da öldürmem işleri benim için adeta bir çıkmaza sokmuştu. Kız, söz konusu örgüte ulaşma yolundaki yegane aracımdı ve bu aracı kaybetmiştim. Bir şeylere ihtiyacım vardı. Belki de birilerine. Bir hedefe ihtiyacım vardı. Öksürerek ileri doğru bir adım attım. Başım katlanılmaz derecede ağrıyordu. Aldığım çeşitli yaralar korkunç bir kombinasyon uyguluyorlardı üstümde. Buna kaslarımın ağrısı da eklenince, iş içinden çıkılmaz bir hal alıyordu adeta. Hafifçe çınlamakta olan kulaklarım, zayıf da olsa sivillerin sesini duymayı becerebilmişti. Satou’dan, kime güvenmeleri gerektiğinden bahsediyorlardı. Hayatımı insanları manipule ederek yürütüyordum, ancak şuan bunu yapabileceğime emin değildim. Ölümden dönmüştüm, ve yapmak istediğim tek şey aklıma gelen şeyleri doğru bir şekilde söylemekti; huylarına gitmek değil.

Hafifçe eğilerek bacağıma saklamış olduğum tantou’yu çıkardım. Yaptığım her bir harekette gözlerim kararıyordu. Doğrulurken derin bir nefes aldım, akciğerlerim aldığım nefesin etkisiyle acıyla kavrulurken kendimi kastım hafifçe. Kısa bir süre daha dayanmalıydım. Söyleyeceklerimi söylemeliydim. Tantou’yu tek elimle tutarak havaya kaldırdım ve kalan son gücümle konuşmaya başladım: “Bu tantou, öldürülen demirci Ishiki’nin. Kayıplarınızdan yalnızca biri.” Ayrıntıları bilmeleri gerekmiyordu. Bu soru bana sorulduğunda, yalan söyleyebilecek bir durumda olacağımı tahmin ediyordum. Ancak baygın olduğum bir durumda tantounun bulunması, işleri karmaşıklaştırabilirdi. En iyisi, korkusuzca bu tantouya sahip olduğumu göstermekti izleyenlere. Öksürdüm, dayanmalıydım: “Ve üzgünüm, güvenebileceğiniz kimse yok. Kendiniz dışında.” Tantou’nun kabza kısmına sarılı olan bandajları iyice sıktım elimde. Acının beni bir süre ayık tutmasını umuyordum: “Birilerine koşulsuz şartsız güvendiğinizde olanları gördünüz. Bana güvenmenizi istemiyorum. Ancak size yardım teklif ediyorum!” Daha fazla konuşabileceğime emin değildim. Kendimi bırakmak üzereydim: “Bu iş burada bitmeyecek. Kızdan haber alamadıkları zaman daha korkunç bir şekilde gelecekler üstünüze. Ve bu sefer sizi ben de kurtaramayacağım. Size yardım etmek için yapabileceğim tek şey benim onlara gitmem. Bana yardım edin, bildiklerinizi anlatın ve ben de size yardım edeyim!” Tantou’yu tutan elim, gevşemeye başlamıştı istemsizce. Vücudum, kontrolünü kaybetmeye başlamıştı. Dizlerimin bağı çözülmüşcesine yere çöktüm. Zihnim daha fazla dayanamayacaktı. Gözlerimi kapattım ve kendimi bıraktım acıyla.
Image
İsim: Komaeda Togami
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.79
Kilo: 68
Köy: Ishigakure
Element: Fuuton
Seviye: B - Rank
Rütbe: Chuunin
Nam: Sanrı



Puanlar
  • GP: 0
  • VP: 0
  • PP: 0


Profil
  • Güç: E
  • Çeviklik: E
  • Potansiyel: B
  • Kondisyon: C
  • Zihin: A
  • Varlık: B


Beceri Listesi
  • [Güç] Atletizm: F
  • [Çeviklik] Akrobasi: F
  • [Çeviklik] El Hassasiyeti: F
  • [Çeviklik] Saklanma: F
  • [Kondisyon] Form: F
  • [Potansiyel] Ninshuu: F
  • [Varlık] Aldatma: D
  • [Varlık] Empati: D
  • [Varlık] Sosyalleşme: F
  • [Zeka] Farkındalık: E
  • [Zeka] İzcilik: E
  • [Zeka] Bilim: F


Teknikler
  • Fuuton: Atsugai
  • Fuuton: Renkuudan
  • Yochi Uryou no Jutsu
  • Bunshin Bakuha
  • Shunshin no Jutsu
  • Kuchiyose no Jutsu
  • Kuroshisha
  • Kurohaku
  • Kurohane
  • Omotsuki
  • Utakata
  • Teishi no Jutsu
  • Hanasaku no Jutsu
  • Magen: Henge


Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
  • Gölge Cübbesi
  • Kotome
  • Tanto (Dayanıklı/Hasarı Yüksek/Tutuşu Rahat/Hafif)
  • Kote (Dayanıklı/Konforlu/Hafif/Sessiz)
  • Suneate (Dayanıklı/Konforlu/Hafif/Sessiz)
  • File İçlik (Dayanıklı)
  • Shinobi Hapları, 3'lü Paket (3 Yemek Hapı, 3 Kan Hapı, 3 Chakra Hapı)
  • İlkyardım Çantası
  • Maymuncuk


Linkler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2811
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)

Post by GM - Naruto » December 15th, 2018, 9:18 pm

Sen laflarını söylerken insanlar da saklandıkları yerlerden birer birer çıkıyorlar. Sen laflarını tamamladığında, sana doğru yürümeye başlamış oluyorlar. Ne için, neden, herhangi bir fikrin yok. Bir noktadan sonra zaten bırakıyorsun kendini ve kızın yanına yığılıyorsun sen de. Görüşündeki bulanıklık git gide artıyor. Gördüğün son şey, canını aldığın kızın cansız bedeninin silüeti oluyor.

Kendine geldiğinde, tanıdık bir yerde olduğunu farkediyorsun. Chiyo ve Hako'nun evinde. Ortam bu sabah hatırladığın gibi, tek fark gece olmuş ve salondaki ateş harlanmış. Ateşin yanında yattığını farkediyorsun. Alnında bir bez var. Yanı başında ise bir su bardağı. Ortamdaki loş ışık gözlerin için rahat. Vücudun ise ağır. Beklenmedik kadar ağır. Kasların pek seni taşıyacak bir durumda değil gibi. Şöyle bir üstüne başına bakıyorsun. Üstün örtülü, kıyafetlerin değiştirilmiş. Basit bir köylü giysisi içerisindesin.

Etrafına bakıyorsun hızlıca. Vücudunun hissettiği zonklama ve acının ötesinde, bir heyecan kaplıyor seni. Üzeri çizik alınbandın aklına geliyor.

Odanın diğer tarafında Hako ve Chiyo oturmaktalar. Loş ışık sebebiyle rahatça görebiliyorsun. Görüşün kendine gelmişe benziyor fakat bir şeylere odaklanmak istediğinde zihnin "yapma!" dermişçesine kasılıyor. Bir şeyler konuşuyorlar, fakat önemli değil gibi. Senin kalktığını farkeden Chiyo, gülümseyerek bakışlarını sana çeviriyor; "Togami-san!"

Hako da aynı şekilde gülümseyerek sana doğru bakıyor. Chiyo ayağı kalkıyor ve yanına çöküyor. Omzundan seni tutarak yavaşça dik oturmanı sağlıyor. "Elimden geldiğince seni iyileştirmeye çalıştım ama bundan fazlası beni aşıyor..." Mahçupluk var sesinde. Hako arkasından konuşyor sakince; "Olsun, elinden geleni denedin."

Bir bardak su uzatıyor sana Chiyo. Ardından Hako soruyor; "İyi misin? Nasıl hissediyorsun? Epey hırpaladı o kız seni sanırım..."

Vücudun ağrılar içerisinde. Kollarındaki ve göğsündeki yanıklar acıyor. Çenende şişlik mevcut. Suradın hırpalanmış bir durumda. Ayakların hala seni taşıyıp taşımayacağından şüpheli sinyaller yolluyor beynine. Chakran ise biraz kendine gelmiş gibi. Onun dışında, hayattasın.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Komaeda Togami
Kaçak
Kaçak
Posts: 170
Joined: September 3rd, 2018, 11:12 pm
Künye:

Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)

Post by Komaeda Togami » December 16th, 2018, 5:18 am

Sözlerimi sarfederken, uyanık kalmak için büyük çaba sarfetmiştim. Konuşanın ben olduğumu biliyordum, sesimi tanıyordum ancak dışarıdan izliyor gibi hissediyordum yaşananları. Üçüncü bir kişi gibiydim o anlarda. Söyleyeceklerimi düşünmüyor, uzun uzun analiz etmekle uğraşmıyordum. Yalnızca ağzımdan bir takım kelimeler dökülüyordu. Elbette, beynimde bir takım şeylerin çalıştığının farkındaydım ancak olaylar neredeyse kontrolümün dışında gerçekleşiyor gibiydi. Tantouyu sıkışımın elime verdiği acı sağlıyordu yalnızca ayakta durabilmemi ve konuşabilmemi. Daha fazla dayanmamın mümkün olmadığı bir anda, kendimi olduğum yere bırakıverdim. Üzerime yürümekte olan kasaba halkını görebiliyordum. Ancak neden olduğunu düşünecek ne zamanım vardı, ne de takatim. Yere çarpan vücudumla birlikte görüşüm tamamen ortadan kaybolurken, zihnime işlediğim son görüntü birkaç saniye önce canını acımasızca aldığım kızın cesediydi.

Yalnızca birkaç saniye geçmiş gibiydi, ancak gözlerimi açtığım an korkuyla sıçradım yerimden. En azından sıçramaya çalıştım. Ancak yorgun ve acılarla dolu bedenim buna izin vermek bir yana, adeta bedel ödetmişti bana. Olduğum yerde kasılıp kalıvermiştim sadece. Zaman ve mekan algım tamamen birbirine karışmıştı. Yattığım yer bir şekilde tanıdık geliyordu, ancak her şey kopuk kopuktu zihnimde. Havanın karanlık olduğunu seçebiliyordum, yanımda harlayan ateşi ve alnımdaki ıslak bezi de. Zihnim yavaş yavaş kendine gelirken, bulunduğum yeri farkettim. Burası, sabah misafir olduğum evdi. Ancak asıl problem nerede olduğum ya da saatin kaç olduğundan çok daha önemliydi benim için. Ne olmuştu? Havanın kararmasından ötürü bayıldığım andan itibaren saatler geçtiğini algılayabiliyordum. Hala sağ olmam bir mucizeydi aslında. Ancak ara süreçte yaşananlara dair merakım diğer her türlü duygumu bastırıyordu. Biri hariç. Her zaman olasılıklar üzerinden yürüyen ve hiçbir şeyi ıskalamamaya çalışan ben, en basit şeyi unutmuştum. Alınbandımı. Gözlerimi hafifçe aşağı çevirerek vücudumu kontrol ettim. Üzerim örtülüydü, ancak kıyafetlerimin değiştirilmiş olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyordum. Terse çevirilmiş alınbandım artık üzerimde değildi kısacası. Görmüşler miydi? Bunun ne derece önemli olduğunu sorguluyordum kafamda istemsizce. Kaçak bir Ishigakure ninjası olduğumu anlayabilmişler miydi? Ya da anlamış olmaları bir şeyleri değiştirir miydi? Bilemiyordum. Ve yapabileceğim bir şey olduğu konusunda da şüpheliydim. Yerimden hareket bile edemiyordum.

Loş ışık, gözlerime oldukça iyi geliyordu. Sağa sola bakındığım esnada, odanın bir diğer köşesinde oturmakta olan ikiliyi farkettim. Sabah beni misafir eden Chiyo-san, ve dün kurtardığım genç, Hako. Odaklanamıyordum, ancak silüetlerinden az çok çıkarabiliyordum kim olduklarını. Onların evinde olduğunu bilmemin de faydası vardı elbette bu duruma. İçime dolan rahatlık hissini defetmeye çalıştım. Düşünüldüğü zaman, içinde bulunduğum bu korkunç duruma rağmen belki de çok uzun bir zaman sonra üstü kapalı ve sıcak bir yerde uyuma fırsatı bulmuştum. Bu bile başlı başına iyi bir gelişmeydi hayatımda. Ancak hiçbir şey bitmiş değildi, hiçbir zaman bitmiyordu ki zaten. Rahatlamak için çok erkendi. Gözlerimi kırpıştırdım birkaç kez, yanıbaşımda olan suya uzanmaya çalıştım ancak hareket ettirebildiğim tek şey parmak uçlarım oldu. Anlaşılan, bir süre daha susuz kalmak durumundaydım. Tam bu esnadaysa bakmakta olduğum iki silüette hafif bir hareketlenme oldu. Uyandığımı farketmiş olsalar gerekti. Nasıl bir tepki vereceğimi bilmiyordum. Benim hakkımda ne düşündüklerini de. Tahmin etmesi çok zor değildi aslında. Sıcak bir evde, muhtemelen ilkyardımım yapılmış bir şekilde yatıyordum. Bu, en azından saldırgan olmadıklarına dair ikna ediyordu beni. Ancak ya bir sebepten canlı tutulmam gerekiyorsa? Bilmiyordum. Öğrenmem gerekiyordu.

İkilinin yüzünde beliren gülümsemeye karşılık olarak ifadesiz kaldım. Kafamdaki şüpheler bile yeterliydi bunun için. Ayrıca böylesi bir halde onlara karşılık vermememe alınacak halleri yoktu nihayetinde. Yine de, iyiye yorabilirdim en azından gülümsemelerini. Chiyo’nun yanıma kalkıp gelmesiyle, beni oturtmaya çalışması bir olmuştu. Acı içinde bağırmamak için kendimi zor tutarken dişlerimi sıktım. Bir şekilde oturmayı başarabilmiştim, ancak bunu kendi başıma yapabileceğime dair ciddi şüphelerim vardı. Neyse ki kızın bizzat verdiği su iyi gelmiş, ferahlamamı sağlamıştı. Mahcup tonla beni tedavi etmeye çalıştığını, ancak yalnızca bu kadarını becerebildiğini söylemişti. ‘Ben olsam, beni tedavi etmezdim.’ diye geçirdim aklımdan. Şuan bu pozisyonda olabilmek için neler yaptığımı biliyor olsalardı, muhtemelen beni canlı canlı yakarlardı. Ancak elden gelen bir şey yoktu. Kazanmıştım. Tamamen bir zafer değildi bu, onun için henüz erkendi. Sorularıma cevap almam gerekiyordu. Ancak içinde bulunduğum durum göze alındığında, bu bile oldukça iyiydi.

Hako’nun sorusuna karşılık olarak, hafifçe sırıtmaya çalıştım. Tamamen doğal bir sırıtış değildi bu dürüst olmam gerekirse. Biraz kendimi zorlamıştım, ancak sempatiklikten taviz vermemem gerekiyordu. Şu halde bile, rolümden çıkma lüksüm yoktu: "Kötüyüm, ancak yaşıyorum. Bu bile minnettar olmama yeterli.” Sudan ikinci yudumu aldım ve devam ettim: “İlk hırpalanışım değildi, ve muhtemelen son da olmayacak.” Bana karşı tavırlarından güç alıyordum. Kötü bir durumda olmadığım çıkarımını yapmıştım, en azından şimdilik. Sadece cevaplara ihtiyacım vardı, ve bu konuda sabırsız davranmama engel olamıyordum: “Teşekkür ederim, ikinize de. Her şey için. Ancak neler olduğunu öğrenmem gerekiyor. Ben uyurken yani. Ayrıca ilk fırsatta harekete geçmeliyim. Şimdi bana söyleyin, lütfen. Bugün gelen kız.” Duraksadım, aniden bu kadar çok konuşmak bile yormuştu beni: “Bilgiye ihtiyacım var. Nereden geliyor, kime bağlı? Onlara nasıl ulaşabilirim? Acele etmeliyiz.” Sözlerim biraz yalan, biraz gerçeklik içeriyordu. Gerçekten de acele etmemiz gerekiyordu, ancak yalnızca köyün selameti için değildi bu isteğim. Bir kez daha benzer şekilde hazırlıksız olduğum bir savaşa girersem, işler benim için bu kadar iyi gitmeyecekti. Kafamda bir şeyler oluşmaya başlamıştı bile. Ve planımı harekete geçirebilmem için gerçekten hızlı olmam gerekiyordu. Alınbandı konusunu açmamayı tercih etmiştim. Söylemeye değer bir şey varsa, zaten söyleyeceklerdi.
Image
İsim: Komaeda Togami
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.79
Kilo: 68
Köy: Ishigakure
Element: Fuuton
Seviye: B - Rank
Rütbe: Chuunin
Nam: Sanrı



Puanlar
  • GP: 0
  • VP: 0
  • PP: 0


Profil
  • Güç: E
  • Çeviklik: E
  • Potansiyel: B
  • Kondisyon: C
  • Zihin: A
  • Varlık: B


Beceri Listesi
  • [Güç] Atletizm: F
  • [Çeviklik] Akrobasi: F
  • [Çeviklik] El Hassasiyeti: F
  • [Çeviklik] Saklanma: F
  • [Kondisyon] Form: F
  • [Potansiyel] Ninshuu: F
  • [Varlık] Aldatma: D
  • [Varlık] Empati: D
  • [Varlık] Sosyalleşme: F
  • [Zeka] Farkındalık: E
  • [Zeka] İzcilik: E
  • [Zeka] Bilim: F


Teknikler
  • Fuuton: Atsugai
  • Fuuton: Renkuudan
  • Yochi Uryou no Jutsu
  • Bunshin Bakuha
  • Shunshin no Jutsu
  • Kuchiyose no Jutsu
  • Kuroshisha
  • Kurohaku
  • Kurohane
  • Omotsuki
  • Utakata
  • Teishi no Jutsu
  • Hanasaku no Jutsu
  • Magen: Henge


Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
  • Gölge Cübbesi
  • Kotome
  • Tanto (Dayanıklı/Hasarı Yüksek/Tutuşu Rahat/Hafif)
  • Kote (Dayanıklı/Konforlu/Hafif/Sessiz)
  • Suneate (Dayanıklı/Konforlu/Hafif/Sessiz)
  • File İçlik (Dayanıklı)
  • Shinobi Hapları, 3'lü Paket (3 Yemek Hapı, 3 Kan Hapı, 3 Chakra Hapı)
  • İlkyardım Çantası
  • Maymuncuk


Linkler
Locked

Return to “Role Play Arşivleri”