[Kotegawa Chisa] Eğitim
- Kotegawa Chisa
- Ishigakure
- Posts: 435
- Joined: August 31st, 2018, 1:59 am
Re: [Kotegawa Chisa] Eğitim
Özenle seçtiğim, hepsinde Dünya'ya ait farklı renkler, manzaralar gördüğüm bu sanat eserlerinin hepsini almak istiyorum. Bugün buraya geldiğim için mutluyum, cebimdeki son parayı dahi verecek olsam bu fikrim değişmeyecek. Osaki-san'ın dükkanında bulunan sanat eserlerinin hayatıma renk katacağına inanıyorum. Hepsi birbirinden güzel fakat özellikle Amano-san'ın eserine aşık olduğumu söyleyebilirim. Benim gibi tamamiyle amatör olan bir insanı bile sanatının etkisine kaptırabildiği için onu tebrik etmem gerekiyor. Gerçi ben kimim ki koskoca Ishigakure'nin gururu olan adamı tebrik edeceğim? Onun sanatını anlayabildiğim için onun beni tebrik etmesi gerekiyor.
Para mevzusu açıldığında Osaki-san'ın moralinin belirgin bir şekilde düştüğünü söyleyebilirim. Bu belirgin düşüşten sonra masada bulunan bütün eşyaları bedavaya vermeyi teklif edeceğini düşündüm fakat yanılmışım. Açıkçası yanıldığım için mutluyum. Osaki-san, masada bulunan bütün eserleri bana bedava verirse kabul etmeyeceğimi biliyordu. Yine de bana bir fiyat vermenin içinden gelmediğini, o yüzden fiyatı benim belirlememi istediğini söyledi. Daha birkaç dakika önce tanışmış olduğum adamın beni bu kadar çabuk çözmüş olması suratımdaki gülümsemenin büyümesine neden oldu.
Heyecanlı bir şekilde kafamı sallayarak onu onayladım. Sağ elimi yavaşça çeneme götürdüm ve masada duran mallara bakmaya başladım. Her ne kadar amatör birisi olsam dahi aldığım süs eşyalarının fiyatlarının 5.000 ile 7.500 Ryo arasında olduğunu anlayabiliyorum. Birkaç saniye daha bakındıktan sonra elimi aşağıya indirdim ve cebime doğru götürdüm. Cebimdeki paranın tamamını çıkardıktan sonra masaya koydum ve büyük bir gülümsemeyle konuşmaya başladım. "Osaki-san bana gerçekten çok yardımcı oldunuz. Belki siz sadece bana birkaç parça eşya sattığınızı düşünüyorsunuz fakat hiçte öyle değil. Sabahleyin sizinle karşılaşmamış, dükkanınıza gelmemiş olsaydım bu harika sanat eserleriyle hiçbir zaman buluşamazdım. Birkaç haftadır bu tarz şeyler almak istiyordum fakat nereden alacağıma, ne alacağıma dair hiçbir fikrim yoktu. Bunları seçerken bana çok yardımcı oldunuz." Birkaç saniye bekledikten sonra konuşmama devam ettim. "Benim gönlümden geçen miktarın bu kadar olduğunu söylersem yalan söylemiş olurum. Eğer elimde olsaydı size daha fazla vermek isterdim fakat yanımda bu kadar param var." Konuşmamı bitirdikten sonra Osaki-san'ın cevabını beklemeye başladım. Paramı geri vermek için ısrar edeceğini biliyorum fakat ne olursa olsun parayı almayacağım. Son 10.000 Ryo'mun tamamını verdiğim için pişman değilim!
Osaki-san'dan aldığım eşyaları paketledikten sonra eve doğru harekete geçeceğim ve yerleştirmeye başlayacağım. Amano-san'ın heykelini her gün görebileceğim bir noktaya koymak istiyorum ama nereye koymalıyım? Yatak odama koymam doğru olur mu acaba? Onun gibi harika bir sanat eserine saygısızlık olmasın? Bilmiyorum, sanırım bunu eve gidince düşünmem gerekecek.
Para mevzusu açıldığında Osaki-san'ın moralinin belirgin bir şekilde düştüğünü söyleyebilirim. Bu belirgin düşüşten sonra masada bulunan bütün eşyaları bedavaya vermeyi teklif edeceğini düşündüm fakat yanılmışım. Açıkçası yanıldığım için mutluyum. Osaki-san, masada bulunan bütün eserleri bana bedava verirse kabul etmeyeceğimi biliyordu. Yine de bana bir fiyat vermenin içinden gelmediğini, o yüzden fiyatı benim belirlememi istediğini söyledi. Daha birkaç dakika önce tanışmış olduğum adamın beni bu kadar çabuk çözmüş olması suratımdaki gülümsemenin büyümesine neden oldu.
Heyecanlı bir şekilde kafamı sallayarak onu onayladım. Sağ elimi yavaşça çeneme götürdüm ve masada duran mallara bakmaya başladım. Her ne kadar amatör birisi olsam dahi aldığım süs eşyalarının fiyatlarının 5.000 ile 7.500 Ryo arasında olduğunu anlayabiliyorum. Birkaç saniye daha bakındıktan sonra elimi aşağıya indirdim ve cebime doğru götürdüm. Cebimdeki paranın tamamını çıkardıktan sonra masaya koydum ve büyük bir gülümsemeyle konuşmaya başladım. "Osaki-san bana gerçekten çok yardımcı oldunuz. Belki siz sadece bana birkaç parça eşya sattığınızı düşünüyorsunuz fakat hiçte öyle değil. Sabahleyin sizinle karşılaşmamış, dükkanınıza gelmemiş olsaydım bu harika sanat eserleriyle hiçbir zaman buluşamazdım. Birkaç haftadır bu tarz şeyler almak istiyordum fakat nereden alacağıma, ne alacağıma dair hiçbir fikrim yoktu. Bunları seçerken bana çok yardımcı oldunuz." Birkaç saniye bekledikten sonra konuşmama devam ettim. "Benim gönlümden geçen miktarın bu kadar olduğunu söylersem yalan söylemiş olurum. Eğer elimde olsaydı size daha fazla vermek isterdim fakat yanımda bu kadar param var." Konuşmamı bitirdikten sonra Osaki-san'ın cevabını beklemeye başladım. Paramı geri vermek için ısrar edeceğini biliyorum fakat ne olursa olsun parayı almayacağım. Son 10.000 Ryo'mun tamamını verdiğim için pişman değilim!
Osaki-san'dan aldığım eşyaları paketledikten sonra eve doğru harekete geçeceğim ve yerleştirmeye başlayacağım. Amano-san'ın heykelini her gün görebileceğim bir noktaya koymak istiyorum ama nereye koymalıyım? Yatak odama koymam doğru olur mu acaba? Onun gibi harika bir sanat eserine saygısızlık olmasın? Bilmiyorum, sanırım bunu eve gidince düşünmem gerekecek.

- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Kotegawa Chisa] Eğitim
Seitaro ile eşyalarla ilgili konuşmanı yapmanın ardından 10.000 Ryo'yu çıkarıp ona veriyorsun. Seitaro bu parayı almaktan çok memnun görünmese de, parayı alıyor ve daha sonra cebinden 5.000 Ryo çıkarıp sana geri uzatıyor. Ancak sen parayı almama konusunda ısrarcı davranınca Seitaro da daha fazla diretmiyor ve parayı kasasına koyarken “Teşekkürler Momo-kun, ama bu paranın bende kalacağını sanıyorsan yanılıyorsun. Duyduğuma göre geçenlerde yetimlere bağış için bir kampanya başlatılmış. Adını vermek istemedikleri biri bu kampanyayı başlatmış ve herkesten isimsiz bağış topluyorlar. Üste kalan parayı buraya bağışlayacağım!” diyor gülümseyerek.
Seitaro'nun dükkanından ayrıldıktan sonra evine geçiyor ve eşyalarını yerleştiriyorsun. Sonrasında ise öğle vaktine kadar yapacağın diğer şeyleri yapmaya başlıyorsun.
Seitaro'nun dükkanından ayrıldıktan sonra evine geçiyor ve eşyalarını yerleştiriyorsun. Sonrasında ise öğle vaktine kadar yapacağın diğer şeyleri yapmaya başlıyorsun.
Off Topic
Öğle vaktine kadar etkileşim gerektirmeyen şekilde işler yaptığını belirterek hızlı geçebiliriz. Böyle bir durumda Akademideki açık antrenman alanına yol aldığını belirten bir RP ile bitirebilirsin.
İmzadaki parayı da sıfırlayalım.
İmzadaki parayı da sıfırlayalım.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Kotegawa Chisa
- Ishigakure
- Posts: 435
- Joined: August 31st, 2018, 1:59 am
Re: [Kotegawa Chisa] Eğitim
Ishigakure'de doğduğum için, Ishigakure'nin alınbandını kolumda gururla taşıdığım için çok mutluyum. Yetimler için bağışladığım paranın aslında bir kampanyaya dönüştüğünü, Osaki-san'ın verdiğim paranın üstünü buraya bağışlayacağını duyduğum anda az önceki düşünceler aklıma geldi. Aslında yaptığım bu ufak bağışın bir kampanyaya dönüşmesini beklemiyordum. Duyunca biraz şaşırdım fakat içimde oluşan devasa mutluluk, şaşkınlığımın kısa sürmesine neden oldu... Ben bir shinobi olduğum için yüksek sayılabilecek bir meblağ bağışladım fakat herkesin benim bağışladığım miktarda para bağışlamayacağını biliyorum. Yine de insanların 1 Ryo olsa dahi bağışlaması gerekiyor. Onların bağışladıkları 1 Ryo'lar birikerek bir yetime ayakkabı, mont, kaban olarak gidebilir. Bağış yaparken o çocuğun ayakkabıyı giydiği anda suratında oluşacak gülümsemeyi hayal etmeleri gerekiyor. Bunu yaptıkları takdirde sürekli bağış yapabilir ve bu yetimlere yardım edebilirler... Tabii sadece yetimlere yardım etmemiz yanlış olur, herkese yardım etmeliyiz. Ishigakure için canını vermiş shinobilerin ailelerine, sokak hayvanlarına, yaşlılara ve daha nicesine. Üstelik hepsine parayla yardım etmemize de gerek yok. Kış vakti sokakta üşüyen bir köpeği, kediyi dükkanımıza veya evimize alarak onlara yardımcı olabiliriz. Bunu tek başıma yapamam fakat herkesin yardımıyla yapabileceğimizi biliyorum!
Osaki-san'ın gülümsemesini gördükten sonra "Teşekkürler Osaki-san, lütfen ileride de bağış yapmayı unutmayın." dedim ve eşyalarımı alarak evime doğru ilerlemeye başladım.
Kısa bir yolculuğun ardından evime vardım. Yol boyunca Ishigakure'nin insanlarının ne kadar iyi yürekli olduğunu düşünmeden edemedim. Suratımda kocaman bir gülücükle karşılaştığım herkesi selamlıyordum. Kısa bir süre daha böyle ilerledikten sonra evime vardım. Büyük bir heyecanla kapımı açtım ve içeriye girdim. Kolumdaki Ishigakure alınbandını çıkardım ve kafama sıkıca bağladım. Sonunda Osaki-san'dan aldığım harika eserleri yerleştirmenin zamanı geldi!
Birkaç saatlik bir uğraşın ardından sonunda başardım! Osaki-san'dan aldığım şaheserleri yerleştirirken bayağı bir zorlandığımı söyleyebilirim. Evimde Pamuk gibi pembe, yaramaz bir kedim olduğu için bunları yerleştirirken onun ulaşamayacağı yerlere koymaya özen gösterdim. Her ne kadar böyle söylesem dahi birkaç parçayı onun ulaşabileceği yerlere koymak zorunda kaldım çünkü koyduğum yerlerde harika duruyorlar! Kapıdan içeriye doğru baktığım vakit bir sanat sergisine gelmiş gibi hissediyorum. Bugün Osaki-san ile karşılaştığım için şanslı olduğumu söyleyebilirim.
Amano-san'ın yaptığı harika sanat eserini her gün görebileceğim bir yere, yatak odama koydum. İlk başta bunun saygısızca olacağını düşünmüştüm fakat bunun saygısızca bir yanı yok. Sonuçta bu yaptığım şey, onun harika eserini her gün görmek istediğim anlamına geliyor. En azından benim için öyle.
Osaki-san'dan aldığım üç boyutlu işlemeyi ise banyoma koymayı uygun gördüm. Kısa bir süre önce keyif yapmak için aldığım küvetimin hemen yanına, içinde dinlenebilirken bakabileceğim bir yere koydum. Tabii yanına birkaç eser daha koymayı ihmal etmedim, bu sayede duşlarımın artık daha keyifli geçeceğine eminim.
Aldığım diğer eserleri ise evimde bulunan çeşitli yerlere koydum. Çoğunluğunu salonuma koydum fakat mutfağımda ve girişin olduğu kısıma da koymayı ihmal etmedim.
Evde olan işlerimi bitirdikten sonra alnımdaki Ishigakure alınbandını çıkardım ve her zaman taktığım yere, koluma tekrardan taktım. Yıllardır benimle beraber olan kılıcımı duvara astıktan sonra yeni aldığım pembe kılıcımı belime takarak evden ayrıldım.
Kapımı açtığım anda Onee-san'ın kapısı gözüme takıldı. Onunla en son konuşmamın üzerinden birkaç hafta geçti ve bu süre boyunca ondan kaçınmaya özen gösterdim. Ona yaptığım şeyin yaşattığı hüzünden hala tam olarak arınabildiğimi söyleyemem. İçimde hala azzzzcıkta olsa pişmanlık var. Bunun zamanla tamamen yok olacağını biliyorum çünkü onun eline kelepçeleri taktığımda hissettiklerimin onda birinin kaldığını söyleyebilirim.
Derin bir nefes aldım, kendime gelmek için iki elimle suratımı tokatladıktan sonra antrenman alanına doğru yola koyuldum. Bugün benim için oldukça önemli bir gün çünkü Ishichou-sama bizzat beni izleyecek ve bir sonraki seviye için yeterli olup olmadığıma karar verecek. Gerçekten heyecanlıyım fakat kılıcımı kavradığım anda bu heyecanın tamamının yok olacağını biliyorum. Elimden geleni yapacağım ve bu değerlendirmeden geçeceğim! İnsanları korumak istiyorsam şuan olduğumdan onlarca kat daha güçlü olmalıyım!
Osaki-san'ın gülümsemesini gördükten sonra "Teşekkürler Osaki-san, lütfen ileride de bağış yapmayı unutmayın." dedim ve eşyalarımı alarak evime doğru ilerlemeye başladım.
Kısa bir yolculuğun ardından evime vardım. Yol boyunca Ishigakure'nin insanlarının ne kadar iyi yürekli olduğunu düşünmeden edemedim. Suratımda kocaman bir gülücükle karşılaştığım herkesi selamlıyordum. Kısa bir süre daha böyle ilerledikten sonra evime vardım. Büyük bir heyecanla kapımı açtım ve içeriye girdim. Kolumdaki Ishigakure alınbandını çıkardım ve kafama sıkıca bağladım. Sonunda Osaki-san'dan aldığım harika eserleri yerleştirmenin zamanı geldi!
*
*
*
*
*
Birkaç saatlik bir uğraşın ardından sonunda başardım! Osaki-san'dan aldığım şaheserleri yerleştirirken bayağı bir zorlandığımı söyleyebilirim. Evimde Pamuk gibi pembe, yaramaz bir kedim olduğu için bunları yerleştirirken onun ulaşamayacağı yerlere koymaya özen gösterdim. Her ne kadar böyle söylesem dahi birkaç parçayı onun ulaşabileceği yerlere koymak zorunda kaldım çünkü koyduğum yerlerde harika duruyorlar! Kapıdan içeriye doğru baktığım vakit bir sanat sergisine gelmiş gibi hissediyorum. Bugün Osaki-san ile karşılaştığım için şanslı olduğumu söyleyebilirim.
Amano-san'ın yaptığı harika sanat eserini her gün görebileceğim bir yere, yatak odama koydum. İlk başta bunun saygısızca olacağını düşünmüştüm fakat bunun saygısızca bir yanı yok. Sonuçta bu yaptığım şey, onun harika eserini her gün görmek istediğim anlamına geliyor. En azından benim için öyle.
Osaki-san'dan aldığım üç boyutlu işlemeyi ise banyoma koymayı uygun gördüm. Kısa bir süre önce keyif yapmak için aldığım küvetimin hemen yanına, içinde dinlenebilirken bakabileceğim bir yere koydum. Tabii yanına birkaç eser daha koymayı ihmal etmedim, bu sayede duşlarımın artık daha keyifli geçeceğine eminim.
Aldığım diğer eserleri ise evimde bulunan çeşitli yerlere koydum. Çoğunluğunu salonuma koydum fakat mutfağımda ve girişin olduğu kısıma da koymayı ihmal etmedim.
Evde olan işlerimi bitirdikten sonra alnımdaki Ishigakure alınbandını çıkardım ve her zaman taktığım yere, koluma tekrardan taktım. Yıllardır benimle beraber olan kılıcımı duvara astıktan sonra yeni aldığım pembe kılıcımı belime takarak evden ayrıldım.
Kapımı açtığım anda Onee-san'ın kapısı gözüme takıldı. Onunla en son konuşmamın üzerinden birkaç hafta geçti ve bu süre boyunca ondan kaçınmaya özen gösterdim. Ona yaptığım şeyin yaşattığı hüzünden hala tam olarak arınabildiğimi söyleyemem. İçimde hala azzzzcıkta olsa pişmanlık var. Bunun zamanla tamamen yok olacağını biliyorum çünkü onun eline kelepçeleri taktığımda hissettiklerimin onda birinin kaldığını söyleyebilirim.
Derin bir nefes aldım, kendime gelmek için iki elimle suratımı tokatladıktan sonra antrenman alanına doğru yola koyuldum. Bugün benim için oldukça önemli bir gün çünkü Ishichou-sama bizzat beni izleyecek ve bir sonraki seviye için yeterli olup olmadığıma karar verecek. Gerçekten heyecanlıyım fakat kılıcımı kavradığım anda bu heyecanın tamamının yok olacağını biliyorum. Elimden geleni yapacağım ve bu değerlendirmeden geçeceğim! İnsanları korumak istiyorsam şuan olduğumdan onlarca kat daha güçlü olmalıyım!

- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Kotegawa Chisa] Eğitim
Akademi Binası’na girdiğin anda nostaljik duygular da hemen arkanda seni takip etmeye başlıyor. Koridorlarda koşuşturan akademi öğrencilerinin heyecanlı bağırışları arasından sıyrılıp antrenman alanına geldiğinde, orada da benzer bir kalabalık seni karşılıyor. Bağırışlar içerisinde oyunlar oynayan akademi öğrencilerinden kimi iri cüssesiyle böbürlene böbürlene bu oyunlarda yer alırken, kimisi de çelimsiz cüssesinde rağmen koşturarak iştirak ediyor bu oyunlara. Bazı akademi öğrencilerin tek başlarına öylece köşede bekleyişleri, bazılarının ise ellerindeki kitaplara daldığını görüyorsun. Ishigakure’nin hangi zümresine dahil olursa olsun, tam bir harmoninin olduğu ve birbirinden farklı onlarca çocuğun belli bir ahenk içerisinde Akademi’ye dahil olduğunu gözlemleyebiliyorsun. Akademinin kum zemininde ilerleyip kendine uygun bir köşe ararken, önüne çıkan birkaç çocuk, kolundaki alınbandını fark edince saygılı bir şekilde seni selamlamayı ihmal etmiyor. Ancak tüm çocuklar, seni selamlayanlar kadar insancıl durmuyor. Ten ve göz renginden ileri gelen değişik görünümün birçok çocuğun da hızla senden uzaklaşmasına neden oluyor. Bu hareketlilik esnasında ise, kendine uygun bir yer seçerek beklemeye başlıyorsun.
Akademi’nin antrenman alanına açılan kapısından görebildiğin ilk tanıdık sima Amemori Shoji oluyor. Akademi öğrencilerinin bir anda kapıya hücum edişiyle çevresinde toplanan çocuklar tarafından kuşatılan Shoji, her zaman yüzünde hüküm süren gülümseyişi ile çocuklarla sohbet etmeye başlıyor. Bulunduğun nokta itibariyle konuşmaları tam anlamıyor olsan da, Shoji’nin yakınında olsan dahi bağırışların arasından anlamı cümleler seçmenin zor olduğunu fark edebiliyorsun. Çocukların Shoji’ye olan ilgisi dağılmak bilmezken, Shoji’nin seni işaret etmesinin ardından çocukların arasından zorlukla çıktığını görüyorsun. Ardından bıraktığı çocuklara el sallayarak onlardan uzaklaşan Shoji, sana yakın bir konuma geldiğinde “Merhaba Chisa-chan!” diyor sevimli bir şekilde. Bulunduğu rütbe ve gördüğü saygı itibariyle birçok yaşıtının üstünde olan Shoji’nin bulunduğu konuma pek de uygun olmayan hareket ve ifadeleri varlığını korurken, ortama çöken sessizlikle ikiniz de bakışlarınızı kapıya yönlendiriyorsunuz. Akademi öğrencilerinin nizami bir sıraya dizildiği bu anlarda, kapıda beliren Godaime Ishichou Murano Rikyu’yu gördüğün anda, en az Shoji kadar şaşkın bir yüz ifadesi kendini belli ediyor. Akademi öğrencileri Godaime Ishichou’yu saygılı bir şekilde selamlarken, Godaime Ishichou da onlara başıyla selam vererek yanlarından geçiyor ve kapının hemen yanında durmaya başlıyor. Bu esnada Godaime Ishichou ile göz göze geliyorsunuz ve Shoji saygılı bir şekilde eğilerek Godaime’ye selamını veriyor. Tıpkı çocuklara verdiği karşılık gibi, Shoji’nin selamına başıyla karşılık veren Godaime, sessizce bulunduğu noktada durmaya başlıyor.
Shijo bakışlarını bir kez daha sana yönlendirdiğinde “Godaime-sama’nın geleceğinden haberim yoktu, bana da sürpriz oldu.” diyerek gülmeye başlarken, birden yüzüne takındığı yaramazlık yapan haylaz bir çocuk ifadesiyle “Antrenmanın için rakibini ben seçtim. Başta Juzo-senpai’yi düşünmüştüm ama sonrasında Ishichou Binası’nda gördüğüm bir yüz bütün fikrimi değiştirdi.” diyor. Bu anda yüzündeki haylaz ifadeye kikirdemeler de ekleyen Shoji “Ona biraz dil dökmem ve iyi bir akşam yemeği ısmarlayacağıma söz vermem neticesinde teklifimi kabul etti. Gerçi beni kırmak istemeyeceğini de biliyordum ama karşılıksız bir şey yapıyor gibi görünmek istemedi bence. Neyse... Rakibin kim biliyor musun?” dedikten sonra kısa bir süre sessiz kalıyor ve ardından “Furuta Kageyasu!” diyor. Bu ismi zikretmesinin ardından kıkırdamasına ufak bir kahkaha ekleyen Shijo’nun bahsettiği bu isim kulağına aşina gelse de, kim olduğunu tam olarak hatırlayamıyorsun.
Furuta Kageyasu ismi ile ilgili olarak hafızanı yokladığında, derinlerden bu ismi yakalıyorsun. Zihninin en ücra köşelerinde yer edinen bu ismin Çakılların eski lider takımından olduğunu anımsadığında ise işler senin için biraz daha kötüye gitmeye başlıyor. Bu isimle ilgili bilgiler birden zihnine hücum ettiğinde ise, Furuta Kageyasu’nun Çakıllardan ayrılmasından sonra bireysel olarak kaçak shinobilerin peşine düştüğü ve köye her dönüşünde en az bir kaçağı yakaladığı bilgisi aklına geliyor. Ancak bu ismin kötü şöhretinin, yakaladığı kaçakların hiçbirini canlı olarak köye teslim etmemesinden ileri geldiğini anımsadığında ise, Shijo’nun yüzündeki kıkırdamanın aslında senin için büyük bir felaketi çağırdığını anlıyorsun.
Henüz Kageyasu’ya ilişkin bilgiler yeni yeni aklında canlanmışken, kapıda beliren Ishichou Kurumi, tüm düşünceleri aklından siliyor. Odağın, doğruca Ishichou’ya dönerken, şimdiki Ishichou ile Godaime’nin birbirlerini selamlamalarına şahitlik ediyorsun. Bir devrin diğeri ile olan bu karşılaşması, senin açından bir hayli önemli bir olaya dönüşürken, Ishichou yanınıza gelerek ikinizi selamlıyor. Sabahki halinden farklı olarak yüzü bir hayli mutlu bir insan profili çizerken sana bakarak “Senin için uygun bir rakip bulmasını Shijo-kun’dan rica ettim.” dedikten sonra bakışlarını Shijo’ya çevirerek ondan bir cevap ister gibi duruyor. Shijo’nun bulduğu rakip konusunda Ishichou’nun da bir fikri olmadığını anladığın bu anlarda, Ishichou’nun yanınıza gelmesiyle birlikte yaşına göre ciddi bir ifade takınan Shijo “Kageyasu-senpai’nin ideal olduğunu düşündüm.” diyerek cevabını veriyor. Ancak Shijo’nun ağzından dökülen bu cümle, Ishichou’nun çenesinin bir anda aşağıya doğru düşmesine, gözlerinin büyümesine ve teninin giderek beyazlamasına neden oluyor. Ölüm sessizliği kısa bir süre üçünüz arasında hüküm sürerken Ishichou “Furu... ta... Kage... yasu... Cid… cid… di… Ger… çek?” diyerek kekelemesinin ardından kendini toparlayıp “Shijo-kun, keşke diğer alemlerden bir shinigami rica etseydin!” diyor. Ishichou’nun bu cümlesi karşısında kahkahasını tutamayan Shijo “Zorlu bir rakip olsun demiştiniz.” diyor. Ishichou ise elini alnına koyup Shijo’ya bu görevi verdiğinden pişman olduğunu gösterir bir ifadeyle ona bakarken “Konu Kageyasu-san ise yapacak bir şey yok.” diyor. Hemen ardından bakışlarını sana döndüren Ishichou, sana acırcasına bakarken “Şimdi adama sen bu iş için fazlasın, bir yanlışlık olmuş da denmez.” dedikten sonra “Neyse, en azından daha bu sabah geldi ve yorgundur… Yani umalım ki öyle olsun!” diyor. Bakışları bir kez daha Shijo’ya kayan Ishichou ona “ne yaptın” der gibi bakarken, Shijo ise içten içe kıkırdamalarına devam ediyor.
Akademi’nin antrenman alanına açılan kapısından görebildiğin ilk tanıdık sima Amemori Shoji oluyor. Akademi öğrencilerinin bir anda kapıya hücum edişiyle çevresinde toplanan çocuklar tarafından kuşatılan Shoji, her zaman yüzünde hüküm süren gülümseyişi ile çocuklarla sohbet etmeye başlıyor. Bulunduğun nokta itibariyle konuşmaları tam anlamıyor olsan da, Shoji’nin yakınında olsan dahi bağırışların arasından anlamı cümleler seçmenin zor olduğunu fark edebiliyorsun. Çocukların Shoji’ye olan ilgisi dağılmak bilmezken, Shoji’nin seni işaret etmesinin ardından çocukların arasından zorlukla çıktığını görüyorsun. Ardından bıraktığı çocuklara el sallayarak onlardan uzaklaşan Shoji, sana yakın bir konuma geldiğinde “Merhaba Chisa-chan!” diyor sevimli bir şekilde. Bulunduğu rütbe ve gördüğü saygı itibariyle birçok yaşıtının üstünde olan Shoji’nin bulunduğu konuma pek de uygun olmayan hareket ve ifadeleri varlığını korurken, ortama çöken sessizlikle ikiniz de bakışlarınızı kapıya yönlendiriyorsunuz. Akademi öğrencilerinin nizami bir sıraya dizildiği bu anlarda, kapıda beliren Godaime Ishichou Murano Rikyu’yu gördüğün anda, en az Shoji kadar şaşkın bir yüz ifadesi kendini belli ediyor. Akademi öğrencileri Godaime Ishichou’yu saygılı bir şekilde selamlarken, Godaime Ishichou da onlara başıyla selam vererek yanlarından geçiyor ve kapının hemen yanında durmaya başlıyor. Bu esnada Godaime Ishichou ile göz göze geliyorsunuz ve Shoji saygılı bir şekilde eğilerek Godaime’ye selamını veriyor. Tıpkı çocuklara verdiği karşılık gibi, Shoji’nin selamına başıyla karşılık veren Godaime, sessizce bulunduğu noktada durmaya başlıyor.
Shijo bakışlarını bir kez daha sana yönlendirdiğinde “Godaime-sama’nın geleceğinden haberim yoktu, bana da sürpriz oldu.” diyerek gülmeye başlarken, birden yüzüne takındığı yaramazlık yapan haylaz bir çocuk ifadesiyle “Antrenmanın için rakibini ben seçtim. Başta Juzo-senpai’yi düşünmüştüm ama sonrasında Ishichou Binası’nda gördüğüm bir yüz bütün fikrimi değiştirdi.” diyor. Bu anda yüzündeki haylaz ifadeye kikirdemeler de ekleyen Shoji “Ona biraz dil dökmem ve iyi bir akşam yemeği ısmarlayacağıma söz vermem neticesinde teklifimi kabul etti. Gerçi beni kırmak istemeyeceğini de biliyordum ama karşılıksız bir şey yapıyor gibi görünmek istemedi bence. Neyse... Rakibin kim biliyor musun?” dedikten sonra kısa bir süre sessiz kalıyor ve ardından “Furuta Kageyasu!” diyor. Bu ismi zikretmesinin ardından kıkırdamasına ufak bir kahkaha ekleyen Shijo’nun bahsettiği bu isim kulağına aşina gelse de, kim olduğunu tam olarak hatırlayamıyorsun.
Furuta Kageyasu ismi ile ilgili olarak hafızanı yokladığında, derinlerden bu ismi yakalıyorsun. Zihninin en ücra köşelerinde yer edinen bu ismin Çakılların eski lider takımından olduğunu anımsadığında ise işler senin için biraz daha kötüye gitmeye başlıyor. Bu isimle ilgili bilgiler birden zihnine hücum ettiğinde ise, Furuta Kageyasu’nun Çakıllardan ayrılmasından sonra bireysel olarak kaçak shinobilerin peşine düştüğü ve köye her dönüşünde en az bir kaçağı yakaladığı bilgisi aklına geliyor. Ancak bu ismin kötü şöhretinin, yakaladığı kaçakların hiçbirini canlı olarak köye teslim etmemesinden ileri geldiğini anımsadığında ise, Shijo’nun yüzündeki kıkırdamanın aslında senin için büyük bir felaketi çağırdığını anlıyorsun.
Henüz Kageyasu’ya ilişkin bilgiler yeni yeni aklında canlanmışken, kapıda beliren Ishichou Kurumi, tüm düşünceleri aklından siliyor. Odağın, doğruca Ishichou’ya dönerken, şimdiki Ishichou ile Godaime’nin birbirlerini selamlamalarına şahitlik ediyorsun. Bir devrin diğeri ile olan bu karşılaşması, senin açından bir hayli önemli bir olaya dönüşürken, Ishichou yanınıza gelerek ikinizi selamlıyor. Sabahki halinden farklı olarak yüzü bir hayli mutlu bir insan profili çizerken sana bakarak “Senin için uygun bir rakip bulmasını Shijo-kun’dan rica ettim.” dedikten sonra bakışlarını Shijo’ya çevirerek ondan bir cevap ister gibi duruyor. Shijo’nun bulduğu rakip konusunda Ishichou’nun da bir fikri olmadığını anladığın bu anlarda, Ishichou’nun yanınıza gelmesiyle birlikte yaşına göre ciddi bir ifade takınan Shijo “Kageyasu-senpai’nin ideal olduğunu düşündüm.” diyerek cevabını veriyor. Ancak Shijo’nun ağzından dökülen bu cümle, Ishichou’nun çenesinin bir anda aşağıya doğru düşmesine, gözlerinin büyümesine ve teninin giderek beyazlamasına neden oluyor. Ölüm sessizliği kısa bir süre üçünüz arasında hüküm sürerken Ishichou “Furu... ta... Kage... yasu... Cid… cid… di… Ger… çek?” diyerek kekelemesinin ardından kendini toparlayıp “Shijo-kun, keşke diğer alemlerden bir shinigami rica etseydin!” diyor. Ishichou’nun bu cümlesi karşısında kahkahasını tutamayan Shijo “Zorlu bir rakip olsun demiştiniz.” diyor. Ishichou ise elini alnına koyup Shijo’ya bu görevi verdiğinden pişman olduğunu gösterir bir ifadeyle ona bakarken “Konu Kageyasu-san ise yapacak bir şey yok.” diyor. Hemen ardından bakışlarını sana döndüren Ishichou, sana acırcasına bakarken “Şimdi adama sen bu iş için fazlasın, bir yanlışlık olmuş da denmez.” dedikten sonra “Neyse, en azından daha bu sabah geldi ve yorgundur… Yani umalım ki öyle olsun!” diyor. Bakışları bir kez daha Shijo’ya kayan Ishichou ona “ne yaptın” der gibi bakarken, Shijo ise içten içe kıkırdamalarına devam ediyor.
Off Topic
Bu GM mesajı 3. kez yazılmıştır.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Kotegawa Chisa
- Ishigakure
- Posts: 435
- Joined: August 31st, 2018, 1:59 am
Re: [Kotegawa Chisa] Eğitim
Uzuuuun ve yavaş bir yürüyüşün ardından Akademi Binası'nın önüne kadar geldim. Kapısından içeriye girmeden önce bakışlarımı yukarıya doğru kaldırdım ve bu üç katlı yapıyı izlemeye koyuldum. Minami'de gördüklerim kadar heybetli veya Kuzuryu-gawa'da gördüklerim kadar geleneksel değildi fakat kendine ait bir çekiciliği vardı. Bu binanın içerisinde eğitim görmemiş olanların anlayamayacağı bir çekicilikti. Bugünkü adresim ilk kattaki antrenman alanlarıydı fakat ikinci ve üçüncü katta yaşadıklarım gözlerimin önünden akmaya başladı bile. Beraber shinobi olmak için çalıştığım arkadaşlarım, beni dışlayan arkadaşlarım, saatlerce kendimi kütüphaneye kilitlemem gibi anılarımı hatırladım. Dört yıllık eğitim hayatımda sadece birkaç arkadaşım vardı, kalan herkes beni dışlardı. Arkadaşlarım dediğim kişiler, beni dışlamayan kişilerdi. Yine de okul sonrasında onlarla pek takıldığımı söyleyemem. İlk başta beni birkaç kere çağırmışlardı fakat düşündüğüm tek şey mezun olmak olduğu için onlarla gitmek yerine kütüphaneye giderdim. O zamanlar aklımda sadece Onee-san'a yetişmek ve insanların beni dışlamasını engellemek vardı. Artık dışlanma muhabbetini pek umursadığımı söyleyemem. Etrafımdaki insanların benim hakkımda ne düşündüğü yada ne söylediği umrumda değil. Ben, Kotegawa Chisa sadece insanları korumak isteyen bir shinobiyim.
Anılarımla kısa bir mücadelenin ardından kapıdan içeriye girdim ve antrenman alanına doğru ilerlemeye başladım. Çocukken koşuşturduğum koridorları görmek açıkçası beni oldukça mutlu etti.
Kısa bir yürüyüşün ardından antrenman alanına vardım. Öğrenciler heyecanlı bir şekilde etrafta koşuşturuyor, bağırıyor ve eğleniyordu. Böyle bir manzarayı gördüğümde geçmişte yaşanan onca savaş aklıma geliyor. Mutlu bir şekilde yaşamak varken neden savaşıyor? Neden bu güzel çocukların umutlarını, hayallerini, hayatlarını almak istiyorlar? Bilmiyorum, hiçbir zaman da bu sorunun cevabını öğrenemeyeceğim.
Boş bulduğum bir yere oturduktan sonra beklemeye başladım. Bu sırada kolumdaki alınbandını gören birkaç çocuk beni saygılı bir şekilde selamlamayı ihmal etmedi. Bunu yapanlara suratımda büyük bir gülümsemeyle karşılık verdim. Lakin her çocuk birbirinin aynı değildi. Bazıları benden korktukları için kaçıyor, yanımdan hızla uzaklaşıyorlardı. Onların yaşındaki çocukların benim gibi bir canavardan korkması oldukça doğal. Sonuçta sıradan bir insan gibi görünmüyorum.
Çocukları selamlamakla meşgulken antrenman alanına giren Shijo-san'ı gördüm. Benim gibi çocuklarda Shijo-san'ı fark etmiş olsa gerek ki, salonda bulunan bütün çocuklar onun üzerine doğru koşmaya başladı. Suratında büyük bir gülümsemeyle çocuklarla konuşuyordu. Bu manzara karşısında mutlu olmadan edemedim. Shijo-san'ın buraya sürekli geldiği rahatlıkla anlaşılabiliyor. Yoksa çocuklar onun gibi bir Jounin ile konuşmaktan çekinir, hatta ondan kaçınabilirlerdi. Sonuçta onunda gözünün pek normal olduğu söylenemez. Sahip olduğu yara ise bu değişik gözü daha da değişik kılıyor.
Shijo-san çocuklarla kısa bir süre muhabbet ettikten sonra eliyle beni gösterdi ve aralarından sıyrılarak yanıma doğru ilerlemeye başladı. Ardında bıraktığı çocuklara el salladıktan sonra bana doğru döndü ve sevimli bir şekilde selam verdi. "Merhaba Shijo-san." dedim en az onun kadar mutlu bir şekilde. Shijo-san köyümüzün önde gelen shinobilerinden birisi, aynı Juzo-san gibi. Genç yaşına rağmen böyle bir şeyi başarmış olması onun harika bir shinobi olduğunun kanıtı sanırım.
Shoji-san'ın hemen ardından ise Godaime Ishichou-sama odaya girdi. Onu gördüğüm anda büyük bir şoka uğradım, onun gibi bir figürün buraya gelmesini beklemiyordum. Bakışlarımı Shijo-san'a çevirdiğimde onun da en az benim kadar şaşkın olduğunu fark ettim. Sanırım o da Godaime-sama'nın gelmesini beklemiyordu. Ben şaşkın bir şekilde beklerken Shijo-san saygılı bir şekilde eğilerek Godaime-sama'ya selam verdi. Hemen ardından bende aynı şekilde selamımı verdim. Daha öncesinde Godaime-sama ile yüz yüze görüşme şansı elde edemedim. Ben Chuunin olduğumda o çoktan görevini Ginbushi-sama'ya bırakmıştı bile. Doğal olarak onun nasıl bir insan olduğunu, neleri sevdiğini, neleri sevmediğini bilmiyorum. Birkaç saniyedir gördüğüme göre sanırım oldukça katı bir insan olduğunu söyleyebilirim. Ciddiyete ve saygıya önem veren birisi gibi görünüyor. Tabii kitabı kapağına göre yargılamamak gerekir. Dışarıdan bakıldığında benimde bir canavardan farkım yok. Oysa iyi kalpli, prenses gibi bir kızım.
Shijo-san, Godaime-sama'ya selamını verdikten sonra bana doğru dönerek konuşmaya başladı. Antrenman rakibimi kendisinin seçtiğini, Godaime-sama'nın geleceğinden haberinin olmadığını söyledi. Antrenman rakibimin ilk olarak Juzo-san olmasını düşündüğünü fakat sonrasında fikrini değiştirdiğini söyledi. Bunu duyduğum anda istemsizce derin bir iç çektim. Juzo-san gibi bir canavara karşı kazanamayacağımı biliyorum, hatta onun karşısında kendimi yeteri kadar gösteremeyeceğimi düşünüyorum. Benim seviyeme daha yakın bir rakiple karşılaşırsam yeteneklerimi daha iyi bir şekilde sergileyebilirim. Gerçi ne yaparsam yapayım Ishichou-sama beni azarlayacaktır çünkü dövüş konusunda pek yetenekli olduğumu söyleyemem.
Shijo-san, antrenman dövüşünde rakibimin Furuta Kageyasu adında bir adam olacağını söyledi. İlk başta kim olduğunu çıkartamadım fakat adının tanıdık geldiğini biliyordum. Daha öncesinde Furuta Kageyasu ismini bir yerlerde duyduğuma eminim...
Kısa bir düşünme sürecinin ardından Furuta-san'ın adını daha önce nerede duyduğumu hatırladım. Karşılaşacağım adam Juzo-san'dan daha tehlikeli bir shinobi. Kendisi Çakılların eski liderlerinden biri olan ve kaçakları avlamak için Çakıllardan ayrılan yetenekli bir shinobi. Köye her geldiğinde avladığı kaçakları ölü bir şekilde teslim etmesiyle ünlü birisi! Ben daha Genin dönemlerimdeyken Furuta-san'ın çok ünlü kaçak shinobileri avladığını duymuştum. Hatta birkaç arkadaşım onun gibi olmak istediklerini falan söylüyorlardı. Kısacası oldukça tehlikeli bir insanla dövüşeceğim ve buna hazır olduğumu düşünmüyorum. Yeteneklerimi hiçbir şekilde göstermeyi başaramayacağım...
Hayır! Furuta-san ile dövüşmek zorundaysam ne olmuş? Birkaç saat öncesine kadar güçlenmem gerektiğini söylemiyor muydum? Hani daha fazla insan korumam gerekiyordu? Daha fazla insana yardımcı olmam gerekiyordu? Şu anki seviyemle hiçbir şey başaramayacağımı gayet iyi biliyorum! İşte bu yüzden Iaido'da kendimi daha da geliştirmem gerekiyor. Dünya'nın en iyi ustalarından birisi olmalıyım ki insanları koruyabilecek güce sahip olayım... Başarabilirim, hayır başaracağım! Ishichou-sama ile dövüşmek zorunda olsam dahi başaracağım!
Furuta-san ile dövüşeceğimi öğrendikten sonra kısa süreli bir şoka girdim fakat Ishichou-sama'nın gelmesiyle beraber içinde bulunduğum şok durumu ortadan kalktı. Ishichou-sama içeriye girer girmez Godaime-sama'yı selamladıktan sonra yanımıza geldi ve bizi selamladı. Aynı şekilde bizde onu selamladıktan sonra bana doğru döndü ve benim için rakip bulma işini Shijo-san'dan rica ettiğini söyledi. Bu söylediklerinden rakibimin kim olduğuna dair bir fikrinin olmadığını anlayabiliyordum. Hafifçe gülümsedim, bu sırada da Ishichou-sama Shijo-san'a dönerek beklemeye başladı.
Shijo-san rakibimin, Furuta-san'ın benim için ideal olduğunu söylediği anda Ishichou-sama'nın suratı komik bir ifadeye büründü. Bu ifade karşısında Shijo-san gibi bende kendimi tutamamış ve ufak bir kahkaha atmıştım. Tabii kendime çeki düzen vermem pek uzun sürmedi.
Kendime çeki düzen verdikten sonra ikilinin arasında geçen konuşmayı dinlemeye başladım. Ishichou-sama rakip bulma işini Shijo-san'a verdiği için bayağı bir pişman duruyordu. Hatta bana acıyarak bakmayı da ihmal etmedi. Lakin benim olaylar karşısında duruşum oldukça netti, hiçbir şeyden korkmuyordum. Kısa bir süre önce kararımı verdim, karşılaşacağım kişinin kim olduğunun zerre kadar önemli olmadığını da söyledim. Bu durumda korkmanın lüzumu yok!
Ishichou-sama konuşmasını bitirdikten sonra suratımdaki gülümsemeyi koruyarak konuşmaya başladım. "Shijo-san benim rakibimi bulmak için bu kadar uğraştınız, teşekkür ederim." Birkaç saniyelik bir ara verdikten sonra devam ettim. "Yine de neden Furuta-san'ı seçtiğinizi anlayamıyorum. Hatta Furuta-san ile karşılaşmamış olsaydınız Juzo-san'ı seçeceğinizi söylemiştiniz. İkisi de benim yeteneklerimin onlarca kat üzerinde bulunan insanlar." Kısa bir süre bekledikten sonra telaşlı bir şekilde konuşmama devam ettim. "Aah~~ Yanlış anlamayın şuan sızlanmıyorum. Aksine Shijo-san benim onlarla test edilmemi uygun gördüğü için mutlu olduğumu bile söyleyebilirim."
Konuşmamı bitirdikten sonra suratımda kendimden emin olduğumu belli eden bir gülümseme vardı. Ishichou-sama, Godaime-sama, Shijo-san, Furuta-san gibi isimlerin bugün buraya sadece benim için toplanmış olması kendimi önemli biri gibi hissetmeme neden oluyor. Büyük ihtimalle birkaç dakika içerisinde Furuta-san beni yenecek fakat o birkaç dakika boyunca kendimi ve yeteneklerimi olabildiğince göstermeliyim.
Anılarımla kısa bir mücadelenin ardından kapıdan içeriye girdim ve antrenman alanına doğru ilerlemeye başladım. Çocukken koşuşturduğum koridorları görmek açıkçası beni oldukça mutlu etti.
Kısa bir yürüyüşün ardından antrenman alanına vardım. Öğrenciler heyecanlı bir şekilde etrafta koşuşturuyor, bağırıyor ve eğleniyordu. Böyle bir manzarayı gördüğümde geçmişte yaşanan onca savaş aklıma geliyor. Mutlu bir şekilde yaşamak varken neden savaşıyor? Neden bu güzel çocukların umutlarını, hayallerini, hayatlarını almak istiyorlar? Bilmiyorum, hiçbir zaman da bu sorunun cevabını öğrenemeyeceğim.
Boş bulduğum bir yere oturduktan sonra beklemeye başladım. Bu sırada kolumdaki alınbandını gören birkaç çocuk beni saygılı bir şekilde selamlamayı ihmal etmedi. Bunu yapanlara suratımda büyük bir gülümsemeyle karşılık verdim. Lakin her çocuk birbirinin aynı değildi. Bazıları benden korktukları için kaçıyor, yanımdan hızla uzaklaşıyorlardı. Onların yaşındaki çocukların benim gibi bir canavardan korkması oldukça doğal. Sonuçta sıradan bir insan gibi görünmüyorum.
Çocukları selamlamakla meşgulken antrenman alanına giren Shijo-san'ı gördüm. Benim gibi çocuklarda Shijo-san'ı fark etmiş olsa gerek ki, salonda bulunan bütün çocuklar onun üzerine doğru koşmaya başladı. Suratında büyük bir gülümsemeyle çocuklarla konuşuyordu. Bu manzara karşısında mutlu olmadan edemedim. Shijo-san'ın buraya sürekli geldiği rahatlıkla anlaşılabiliyor. Yoksa çocuklar onun gibi bir Jounin ile konuşmaktan çekinir, hatta ondan kaçınabilirlerdi. Sonuçta onunda gözünün pek normal olduğu söylenemez. Sahip olduğu yara ise bu değişik gözü daha da değişik kılıyor.
Shijo-san çocuklarla kısa bir süre muhabbet ettikten sonra eliyle beni gösterdi ve aralarından sıyrılarak yanıma doğru ilerlemeye başladı. Ardında bıraktığı çocuklara el salladıktan sonra bana doğru döndü ve sevimli bir şekilde selam verdi. "Merhaba Shijo-san." dedim en az onun kadar mutlu bir şekilde. Shijo-san köyümüzün önde gelen shinobilerinden birisi, aynı Juzo-san gibi. Genç yaşına rağmen böyle bir şeyi başarmış olması onun harika bir shinobi olduğunun kanıtı sanırım.
Shoji-san'ın hemen ardından ise Godaime Ishichou-sama odaya girdi. Onu gördüğüm anda büyük bir şoka uğradım, onun gibi bir figürün buraya gelmesini beklemiyordum. Bakışlarımı Shijo-san'a çevirdiğimde onun da en az benim kadar şaşkın olduğunu fark ettim. Sanırım o da Godaime-sama'nın gelmesini beklemiyordu. Ben şaşkın bir şekilde beklerken Shijo-san saygılı bir şekilde eğilerek Godaime-sama'ya selam verdi. Hemen ardından bende aynı şekilde selamımı verdim. Daha öncesinde Godaime-sama ile yüz yüze görüşme şansı elde edemedim. Ben Chuunin olduğumda o çoktan görevini Ginbushi-sama'ya bırakmıştı bile. Doğal olarak onun nasıl bir insan olduğunu, neleri sevdiğini, neleri sevmediğini bilmiyorum. Birkaç saniyedir gördüğüme göre sanırım oldukça katı bir insan olduğunu söyleyebilirim. Ciddiyete ve saygıya önem veren birisi gibi görünüyor. Tabii kitabı kapağına göre yargılamamak gerekir. Dışarıdan bakıldığında benimde bir canavardan farkım yok. Oysa iyi kalpli, prenses gibi bir kızım.
Shijo-san, Godaime-sama'ya selamını verdikten sonra bana doğru dönerek konuşmaya başladı. Antrenman rakibimi kendisinin seçtiğini, Godaime-sama'nın geleceğinden haberinin olmadığını söyledi. Antrenman rakibimin ilk olarak Juzo-san olmasını düşündüğünü fakat sonrasında fikrini değiştirdiğini söyledi. Bunu duyduğum anda istemsizce derin bir iç çektim. Juzo-san gibi bir canavara karşı kazanamayacağımı biliyorum, hatta onun karşısında kendimi yeteri kadar gösteremeyeceğimi düşünüyorum. Benim seviyeme daha yakın bir rakiple karşılaşırsam yeteneklerimi daha iyi bir şekilde sergileyebilirim. Gerçi ne yaparsam yapayım Ishichou-sama beni azarlayacaktır çünkü dövüş konusunda pek yetenekli olduğumu söyleyemem.
Shijo-san, antrenman dövüşünde rakibimin Furuta Kageyasu adında bir adam olacağını söyledi. İlk başta kim olduğunu çıkartamadım fakat adının tanıdık geldiğini biliyordum. Daha öncesinde Furuta Kageyasu ismini bir yerlerde duyduğuma eminim...
Kısa bir düşünme sürecinin ardından Furuta-san'ın adını daha önce nerede duyduğumu hatırladım. Karşılaşacağım adam Juzo-san'dan daha tehlikeli bir shinobi. Kendisi Çakılların eski liderlerinden biri olan ve kaçakları avlamak için Çakıllardan ayrılan yetenekli bir shinobi. Köye her geldiğinde avladığı kaçakları ölü bir şekilde teslim etmesiyle ünlü birisi! Ben daha Genin dönemlerimdeyken Furuta-san'ın çok ünlü kaçak shinobileri avladığını duymuştum. Hatta birkaç arkadaşım onun gibi olmak istediklerini falan söylüyorlardı. Kısacası oldukça tehlikeli bir insanla dövüşeceğim ve buna hazır olduğumu düşünmüyorum. Yeteneklerimi hiçbir şekilde göstermeyi başaramayacağım...
Hayır! Furuta-san ile dövüşmek zorundaysam ne olmuş? Birkaç saat öncesine kadar güçlenmem gerektiğini söylemiyor muydum? Hani daha fazla insan korumam gerekiyordu? Daha fazla insana yardımcı olmam gerekiyordu? Şu anki seviyemle hiçbir şey başaramayacağımı gayet iyi biliyorum! İşte bu yüzden Iaido'da kendimi daha da geliştirmem gerekiyor. Dünya'nın en iyi ustalarından birisi olmalıyım ki insanları koruyabilecek güce sahip olayım... Başarabilirim, hayır başaracağım! Ishichou-sama ile dövüşmek zorunda olsam dahi başaracağım!
Furuta-san ile dövüşeceğimi öğrendikten sonra kısa süreli bir şoka girdim fakat Ishichou-sama'nın gelmesiyle beraber içinde bulunduğum şok durumu ortadan kalktı. Ishichou-sama içeriye girer girmez Godaime-sama'yı selamladıktan sonra yanımıza geldi ve bizi selamladı. Aynı şekilde bizde onu selamladıktan sonra bana doğru döndü ve benim için rakip bulma işini Shijo-san'dan rica ettiğini söyledi. Bu söylediklerinden rakibimin kim olduğuna dair bir fikrinin olmadığını anlayabiliyordum. Hafifçe gülümsedim, bu sırada da Ishichou-sama Shijo-san'a dönerek beklemeye başladı.
Shijo-san rakibimin, Furuta-san'ın benim için ideal olduğunu söylediği anda Ishichou-sama'nın suratı komik bir ifadeye büründü. Bu ifade karşısında Shijo-san gibi bende kendimi tutamamış ve ufak bir kahkaha atmıştım. Tabii kendime çeki düzen vermem pek uzun sürmedi.
Kendime çeki düzen verdikten sonra ikilinin arasında geçen konuşmayı dinlemeye başladım. Ishichou-sama rakip bulma işini Shijo-san'a verdiği için bayağı bir pişman duruyordu. Hatta bana acıyarak bakmayı da ihmal etmedi. Lakin benim olaylar karşısında duruşum oldukça netti, hiçbir şeyden korkmuyordum. Kısa bir süre önce kararımı verdim, karşılaşacağım kişinin kim olduğunun zerre kadar önemli olmadığını da söyledim. Bu durumda korkmanın lüzumu yok!
Ishichou-sama konuşmasını bitirdikten sonra suratımdaki gülümsemeyi koruyarak konuşmaya başladım. "Shijo-san benim rakibimi bulmak için bu kadar uğraştınız, teşekkür ederim." Birkaç saniyelik bir ara verdikten sonra devam ettim. "Yine de neden Furuta-san'ı seçtiğinizi anlayamıyorum. Hatta Furuta-san ile karşılaşmamış olsaydınız Juzo-san'ı seçeceğinizi söylemiştiniz. İkisi de benim yeteneklerimin onlarca kat üzerinde bulunan insanlar." Kısa bir süre bekledikten sonra telaşlı bir şekilde konuşmama devam ettim. "Aah~~ Yanlış anlamayın şuan sızlanmıyorum. Aksine Shijo-san benim onlarla test edilmemi uygun gördüğü için mutlu olduğumu bile söyleyebilirim."
Konuşmamı bitirdikten sonra suratımda kendimden emin olduğumu belli eden bir gülümseme vardı. Ishichou-sama, Godaime-sama, Shijo-san, Furuta-san gibi isimlerin bugün buraya sadece benim için toplanmış olması kendimi önemli biri gibi hissetmeme neden oluyor. Büyük ihtimalle birkaç dakika içerisinde Furuta-san beni yenecek fakat o birkaç dakika boyunca kendimi ve yeteneklerimi olabildiğince göstermeliyim.

- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Kotegawa Chisa] Eğitim
Off Topic
Oda içerisinde değilsiniz, açık alandaki bir antrenman alanındasınız.
Furuta Kageyasu
Kageyasu’nun geldiğini fark ettikleri anda, Ishichou ve Shijo az önceki tavırlarından hızla sıyrılıyorlar. O anlar hiç yaşanmamış gibi normal davranmaya çalışsalar da, ikisinin de kızaran yüzü pişmanlıklarını gösteriyor. Kageyasu’nun donuk bakışları ikisi üzerinde de biraz gezdikten sonra, bu kez sende takılı kalıyor. Seni baştan aşağıya, sanki bir bok parçasıymışçasına süzen Kageyasu, Ishichou ve Shijo’ya hitaben “İşiniz bittiyse gidebilirsiniz.” diyor. Tüm aurasıyla birden ortamın hakimi konumuna gelen Kageyasu karşısında hem Ishichou hem de Shijo tek bir kelime etmeden kafa sallamakla yetiniyor ve aranızdan ayrılıyorlar. Bu esnada Shijo’nun kısık bir sesle Ishichou’ya “Senin yüzünden oldu işte, gördün mü?” dediği, Ishichou’nun ise “Ben Ishichou’yum… Anlaşılan canın kedi kovalamak istiyor! D-Rank bir görev tam sana uyar!” dediğini duyuyorsun. İkilinin arasındaki konuşma devam etse de Kageyasu’nun tıpkı görünümü gibi korkutucu bir havaya sahip sesi “Eee, öylece duracak mısın?” diyor. Belindeki katanasını kınıyla birlikte çıkarıp ucunu yere dayayan, kendisi de sol eliyle katananın sapının üst tarafını tutan Kageyasu az önce Ishichou ve Shijo’ya yaptığı gibi, sana bakarken gözleriyle sorusunu tekrarlıyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Kotegawa Chisa
- Ishigakure
- Posts: 435
- Joined: August 31st, 2018, 1:59 am
Re: [Kotegawa Chisa] Eğitim
Ishichou-sama, Godaime-sama, Shijo-san ve rakibim olan Furuta-san... Hepsi birbirinden harika ve yeteneklerini kanıtlamayı başarmış shinobiler. Açıkçası onlara karşı başa baş bir savaşta en ufak şansım olduğunu bile düşünmüyorum fakat Ishichou-sama'nın benimle aynı fikirde olmadığına eminim. Eğer en iyi olmak istiyorsam, ilk olarak en iyiyi yenmem gerektiğini söyledi. Söyledikleri doğru fakat benim gibi basit bir Chuunin için söyledikleri biraz fazla uçuk. Furuta-san gibi Çakılların eski liderlerinden birini yenebilecek seviyede birisi olsaydım zaten şuan Jounin rütbesinde veya köy içerisinde önemli bir konuma atanmış olurdum. Bu zamana kadar hep kendimin hayalperest olduğumu düşünürdüm fakat Ishichou-sama benden daha hayalperestmiş... Belki de benim için henüz erken olduğunu anlatmaya çalışıyordur. Her ne kadar kendimi mental olarak hazır hissetsem dahi fiziksel olarak hazır olmama ihtimalim var. Açıkçası bundan ben bile emin değilim. Ryu-san ile Kaoru-san arasında geçen dövüşü gördüğümde, Ryu-san'a hayran kaldığımı söyleyebilirim fakat tek hissettiğim şey hayranlık değildi. Onu kendinden birkaç kat güçlü bir rakiple neredeyse başa baş dövüşürken gördüğümde aramızdaki uçurumu fark edebildim. İkimizinde rütbesi Chuunin olmasına rağmen aramızda anlam veremediğim bir fark vardı. Belki bunun sebebi Kaoru-san ile gerçekten dövüşmek istemememdir, bilmiyorum...
Beni bu karamsar düşüncelerimden uyandıran şey ise Shijo-san'ın söyledikleri oldu. Günün birinde Ishichou olduğunda, Ishichou-sama'yı nasıl yendiğini Hokage-sama'ya anlatacak ve onu geçene kadar da çalışmaya devam edeceğini söyledi. İlk başta hissettiğim tek şey onun bu devasa azmine olan hayranlığım olmuştu. Benim aksime oldukça büyük hedeflere sahip, ne olursa olsun hedeflerini başaracağını söyleyen birisiydi Shijo-san... Onu kıskanıyor değilim, sonuçta benim güce olan bir aşkım yok. Hatta Ishichou olmakla bile ilgilenmiyorum. Tek istediğim daha fazla insana yardım etmek, daha fazla insanı koruyabilmek. Gerçi bu söylediklerimi gerçekleştirmek için sanırım öncelikle güçlenmem gerekiyor. Sonuçta dışarıda benden onlarca kat güçlü yüzlerce kötü niyetli shinobi var. Eğer insanları onlardan ve onların kötü amaçlarından korumak istiyorsam güçlenmeliyim, taa ki hepsinden güçlü olana kadar.
Ishichou-sama, Shijo-san'ın kafasını tutup konuşmaya başladığında istemsizce kahkaha attım. İkili benim gözümden oldukça samimi gözüküyordu fakat onlara samimi olup olmadıklarını sorsam eminim reddederler. Sanırım bu samimiyetlerinin nedeni Godaime-sama tarafından ikisinin de eğitim görmüş olması ve Ishichou-sama göreve geldikten sonra ikilinin sürekli yardımlaşması olduğunu söyleyebilirim. Tabii bunlar sadece kulaktan duyduğum şeyler, hiç kütüphaneye gidip de bu ikilinin geçmişini araştırma gereği duymadığım için söylediklerim pek tutarlı olmayabilir.
Ben ikilinin arasında geçen komediyi izleyip kahkaha atmakla meşgulken, arkamızdan gelen bir ses bütün dikkatlerin oraya çevrilmesine neden oldu. Bakışlarımı Ishichou-sama ve Shijo-san'ın arkasına çevirdiğimde uzun, siyah saçlı ve suratında devasa bir yara olan adamla karşılaştım. Belinde Ishigakure alınbandı, hemen yanında ise katanası sallanıyordu. Karşımdaki kişinin Çakılların eksi liderlerinden biri ve bugün karşılaşacağım rakibim olan Furuta-san olduğunu anlamam pek zor olmamıştı.
Furuta-san'ın gelmesiyle beraber ortamın havası tamamiyle değişti. Ishichou-sama ve Shijo-sana birkaç saniye önceki komik anlar hiç yaşanmamış gibi kendilerine çeki düzen vermeye çalışmışlardı. Fakat pek başarılı olduklarını söyleyemem. Domatese dönmüş suratlarından, birkaç saniye önce yaşanan olaylardan ne kadar utanç duydukları belli oluyordu. Aslında yaptıkları pek utanç duyulacak tarzdan şeyler değil. Acaba neden bu kadar kızardılar?
Furuta-san bakışlarını bana çevirdiği anda, benden hiçbir beklentisi olmadığını fark ettim. Normalde bu bakışlar benim kendime olan güvenimi kırmak için yeterli olurdu fakat bugün değil! Çünkü bugün benimde kendimden hiçbir beklentim yok! Furuta-san'a karşı bir dövüşte kazanmayı beklemiyorum fakat bu elimden geleni yapmayacağım anlamına gelmiyor. Bugün amacım Ishichou-sama ve diğer gözlemcilerin beni eğitim almam için yeterli görmesi.
Furuta-san bana olan iğrenç bakışını bitirdikten sonra Ishichou-sama ve Shijo-san'a antrenman sahasından ayrılmalarını söyledi. Bu sırada Ishichou-sama ile Shijo-san arasındaki bir konuşmayı daha duydum ve kıkırdamama engel olamadım. Tabii kendimi toparlamam pek uzun sürmedi, sonuçta karşımdaki Furuta-san her an beni öldüreceğini belli edercesine bir aura yayıyordu.
Furuta-san katanasını kınıyla birlikte belinden çıkarttı ve ucunu yere dayadı. Bunun hemen öncesinde ise öylece durup durmayacağımı sordu. Suratımda büyük bir gülümsemeyle derin bir nefes aldım ve sağ elimle kılıcımı kavradım. "Başlıyorum Furuta-san!" Ardından ise Iaigiri tekniğini kullanarak göğsünü çapraz bir şekilde boydan boya kesecek bir hamle yaptım. Onun gibi başarılı bir shinobinin bundan kurtulup hızlıca karşı atağa geçeceğini biliyorum, bu yüzden tekniğimi uyguladıktan sonra kılıcımı olabildiğinde hızlı bir şekilde kınıma sokmalı ve savunma yapmalıyım. En azından hangi kılıç tekniğini kullandığını çözene kadar savunmada kalmalıyım.
Beni bu karamsar düşüncelerimden uyandıran şey ise Shijo-san'ın söyledikleri oldu. Günün birinde Ishichou olduğunda, Ishichou-sama'yı nasıl yendiğini Hokage-sama'ya anlatacak ve onu geçene kadar da çalışmaya devam edeceğini söyledi. İlk başta hissettiğim tek şey onun bu devasa azmine olan hayranlığım olmuştu. Benim aksime oldukça büyük hedeflere sahip, ne olursa olsun hedeflerini başaracağını söyleyen birisiydi Shijo-san... Onu kıskanıyor değilim, sonuçta benim güce olan bir aşkım yok. Hatta Ishichou olmakla bile ilgilenmiyorum. Tek istediğim daha fazla insana yardım etmek, daha fazla insanı koruyabilmek. Gerçi bu söylediklerimi gerçekleştirmek için sanırım öncelikle güçlenmem gerekiyor. Sonuçta dışarıda benden onlarca kat güçlü yüzlerce kötü niyetli shinobi var. Eğer insanları onlardan ve onların kötü amaçlarından korumak istiyorsam güçlenmeliyim, taa ki hepsinden güçlü olana kadar.
Ishichou-sama, Shijo-san'ın kafasını tutup konuşmaya başladığında istemsizce kahkaha attım. İkili benim gözümden oldukça samimi gözüküyordu fakat onlara samimi olup olmadıklarını sorsam eminim reddederler. Sanırım bu samimiyetlerinin nedeni Godaime-sama tarafından ikisinin de eğitim görmüş olması ve Ishichou-sama göreve geldikten sonra ikilinin sürekli yardımlaşması olduğunu söyleyebilirim. Tabii bunlar sadece kulaktan duyduğum şeyler, hiç kütüphaneye gidip de bu ikilinin geçmişini araştırma gereği duymadığım için söylediklerim pek tutarlı olmayabilir.
Ben ikilinin arasında geçen komediyi izleyip kahkaha atmakla meşgulken, arkamızdan gelen bir ses bütün dikkatlerin oraya çevrilmesine neden oldu. Bakışlarımı Ishichou-sama ve Shijo-san'ın arkasına çevirdiğimde uzun, siyah saçlı ve suratında devasa bir yara olan adamla karşılaştım. Belinde Ishigakure alınbandı, hemen yanında ise katanası sallanıyordu. Karşımdaki kişinin Çakılların eksi liderlerinden biri ve bugün karşılaşacağım rakibim olan Furuta-san olduğunu anlamam pek zor olmamıştı.
Furuta-san'ın gelmesiyle beraber ortamın havası tamamiyle değişti. Ishichou-sama ve Shijo-sana birkaç saniye önceki komik anlar hiç yaşanmamış gibi kendilerine çeki düzen vermeye çalışmışlardı. Fakat pek başarılı olduklarını söyleyemem. Domatese dönmüş suratlarından, birkaç saniye önce yaşanan olaylardan ne kadar utanç duydukları belli oluyordu. Aslında yaptıkları pek utanç duyulacak tarzdan şeyler değil. Acaba neden bu kadar kızardılar?
Furuta-san bakışlarını bana çevirdiği anda, benden hiçbir beklentisi olmadığını fark ettim. Normalde bu bakışlar benim kendime olan güvenimi kırmak için yeterli olurdu fakat bugün değil! Çünkü bugün benimde kendimden hiçbir beklentim yok! Furuta-san'a karşı bir dövüşte kazanmayı beklemiyorum fakat bu elimden geleni yapmayacağım anlamına gelmiyor. Bugün amacım Ishichou-sama ve diğer gözlemcilerin beni eğitim almam için yeterli görmesi.
Furuta-san bana olan iğrenç bakışını bitirdikten sonra Ishichou-sama ve Shijo-san'a antrenman sahasından ayrılmalarını söyledi. Bu sırada Ishichou-sama ile Shijo-san arasındaki bir konuşmayı daha duydum ve kıkırdamama engel olamadım. Tabii kendimi toparlamam pek uzun sürmedi, sonuçta karşımdaki Furuta-san her an beni öldüreceğini belli edercesine bir aura yayıyordu.
Furuta-san katanasını kınıyla birlikte belinden çıkarttı ve ucunu yere dayadı. Bunun hemen öncesinde ise öylece durup durmayacağımı sordu. Suratımda büyük bir gülümsemeyle derin bir nefes aldım ve sağ elimle kılıcımı kavradım. "Başlıyorum Furuta-san!" Ardından ise Iaigiri tekniğini kullanarak göğsünü çapraz bir şekilde boydan boya kesecek bir hamle yaptım. Onun gibi başarılı bir shinobinin bundan kurtulup hızlıca karşı atağa geçeceğini biliyorum, bu yüzden tekniğimi uyguladıktan sonra kılıcımı olabildiğinde hızlı bir şekilde kınıma sokmalı ve savunma yapmalıyım. En azından hangi kılıç tekniğini kullandığını çözene kadar savunmada kalmalıyım.

- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Kotegawa Chisa] Eğitim
Furuta'ya karşı tebessümünün ardından, kınında sessizce duran pembe katananın kabzasına sarılıyorsun. Kurduğu kısa ve net cümlenin ardından ise Iaigiri için katananı kınından hızla çekiyor ve hedeflediğin şekilde bir iki kesiş hamlesi yaparak katananın kınına sokmak için hareketleniyorsun. Katananın saçtığı mavi çakra, Kageyasu'nun kınından çıkarmadığı katanasıyla yaptığı hamleye dört parçaya ayrılırken, Kageyasu herhangi bir yara almamış bir halde karşında duruyor. Ancak bir anda, sağa ve sola kısa hareketler sergileyen hologram vari bir görüntü kaymasıyla birlikte ortadan kaybolan Kageyasu, sen katananı kınına sokarken, eliyle katanın kabzasına bitişik keskin kısmını kavrıyor. Kageyasu'nun bu hareketi sebebiyle katananı kınına sokamazken, Kageyasu elini yukarıya doğru kaldırıyor ve elinden damlayan kanlar arasında katanan kınından çıkarken, sen de kabzasından tutamaz hale geliyorsun. Sadece saliseler içinde elinden kayıp giden katanana bakakaldığın anda, Kageyasu arkanda durmaya devam ederken, katananı da incelemeye başlıyor. Özellikle pembe keskin kısmını dikkatle inceleyen Kageyasu sonunda bakışlarını sana doğru indirirken “Bir çöp, fazlası değil!” diyor sanki bir felaketi haber verir gibi.
Kageyasu bu cümlesinin ardından sendeki bakışlarını tekrar katanana yoğunlaştırırken, birden onu havaya atıyor ve pembe katanan havada süzülürken Kageyasu “İyi izle!” diyor. Sol elinde kendi katanasının kınını kavramış olan Kageyasu kafasını havada süzülen katanana kaldırdığı anda, boştaki elini katanasına doğru götürüyor ve hemen ardından ise bu elini sadece biraz ileri-geri hareket ettiğini görüyorsun. Havadan gelen metalik bir ses bakışlarını sesin geldiği yöne yönlendirdiğinde ise pembe katananın keskin kısmından bağımsız süzülen kabzasını ve iki parçaya bölünmüş keskin kısmını görüyorsun! Bakışların eşliğinde üç parça halinde yere düşen katanan, son bir can havliyle sana son sözlerini fısıldamak ister gibi durduğu anda ise Kageyasu, eski yerine doğru yavaşça hareketlenirken “Katananı ne zaman kınından çıkarman gerektiğini bilmiyorsun bile!” diyor. Bakışların bir anda yan yana dizilmiş bir halde sizi izleyen Godaime ve Rokudaime Ishichou ile Shoji'ye kaydığında, Rokudaime Ishichou ve Shoji'nin suratında da seninkine benzer ifadeler olduğunu görebiliyorsun.
Biraz önceki yerine geçen Kageyasu, aynı duruşuyla karşında tekrar dikilirken, bu kez ikinizin arasında üç parçaya bölünmüş katanan duruyor. Bakışların hala katananda kalmış bir haldeyken Kageyasu “Eee, öylece duracak mısın?” diye soruyor tekrar. Bakışlarıyla sorusunu yineleme alışkanlığına devam eden Kageyasu, bu kez yere ucunu dayadığı katanasının kabzasını sol eliyle tamamen kavramış bir halde bulunuyor.
Kageyasu bu cümlesinin ardından sendeki bakışlarını tekrar katanana yoğunlaştırırken, birden onu havaya atıyor ve pembe katanan havada süzülürken Kageyasu “İyi izle!” diyor. Sol elinde kendi katanasının kınını kavramış olan Kageyasu kafasını havada süzülen katanana kaldırdığı anda, boştaki elini katanasına doğru götürüyor ve hemen ardından ise bu elini sadece biraz ileri-geri hareket ettiğini görüyorsun. Havadan gelen metalik bir ses bakışlarını sesin geldiği yöne yönlendirdiğinde ise pembe katananın keskin kısmından bağımsız süzülen kabzasını ve iki parçaya bölünmüş keskin kısmını görüyorsun! Bakışların eşliğinde üç parça halinde yere düşen katanan, son bir can havliyle sana son sözlerini fısıldamak ister gibi durduğu anda ise Kageyasu, eski yerine doğru yavaşça hareketlenirken “Katananı ne zaman kınından çıkarman gerektiğini bilmiyorsun bile!” diyor. Bakışların bir anda yan yana dizilmiş bir halde sizi izleyen Godaime ve Rokudaime Ishichou ile Shoji'ye kaydığında, Rokudaime Ishichou ve Shoji'nin suratında da seninkine benzer ifadeler olduğunu görebiliyorsun.
Biraz önceki yerine geçen Kageyasu, aynı duruşuyla karşında tekrar dikilirken, bu kez ikinizin arasında üç parçaya bölünmüş katanan duruyor. Bakışların hala katananda kalmış bir haldeyken Kageyasu “Eee, öylece duracak mısın?” diye soruyor tekrar. Bakışlarıyla sorusunu yineleme alışkanlığına devam eden Kageyasu, bu kez yere ucunu dayadığı katanasının kabzasını sol eliyle tamamen kavramış bir halde bulunuyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Kotegawa Chisa
- Ishigakure
- Posts: 435
- Joined: August 31st, 2018, 1:59 am
Re: [Kotegawa Chisa] Eğitim
Tamda eski bir Çakıl liderinden beklendiği gibi Furuta-san saldırımı rahatlıkla dörde bölmeyi başardı. Bunu yaparken sadece kınını kullanmasının pek hoşuma gitmedi açıkçası. Sonuçta bu saldırının amacı onun hangi stili kullandığını anlamaya çalışmaktı. Benim gibi basit bir Chuunin bile yapacağı saldırıdan hangi stili kullandığını çıkarabilirdi. Tabii bu olmadığı için ağlayacak değilim, şimdi üzerime gelmesini beklemeli ve öğrenmeliyim. İstediğim bilgiyi elde ettikten sonra hızlıca ondan uzaklaşır ve karşı saldırı için hazırlanmaya başlarım.
Henüz suratımdaki gülümseme dahi silinmemişken Furuta-san hızlıca ortadan kayboldu. Bu kısımda oldukça şaşırmıştım çünkü bir insanın bu kadar hızlı hareket etmesini beklemiyordum. Bir çeşit teknik kullandığına adım gibi emindim fakat ne kullandığına dair hiçbir fikrim yoktu. Dikkatli olmam gerektiğini, her an bir yerden çıkabileceğini düşündüğüm anda ise Furuta-san'ın eli gözlerimin önünde belirdi. Geri çekilecek fırsatı dahi yakalayamadan Furuta-san elini katanamın keskin kısmına attı ve bir anda çekerek elimden aldı. Yaşadıklarımdan dolayı büyük bir şok içerisindeydim. Furuta-san'ın benden güçlü olduğunu zaten biliyordum fakat hiçbir şey yapamayacak kadar aciz olduğumu bilmiyordum. Sanırım son zamanlarda halk tarafından ve Ishichou-sama'dan aldığım övgülerden dolayı kendime olan güvenim biraz fazla arttı. Yerimi bilmeli ve yapabileceklerimi yapmalıyım! Aramızdaki güç farkını daha iyi anlamayı başardım, şimdi yapmam gereken şey kılıcımı bir şekilde geri almak ve gözlemcilere kendimi kanıtlamak olmalı!
Furuta-san büyük bir dikkatle kılıcımı inceledikten sonra bakışlarını bana çevirdi ve tahminen kılıcımın bir çöp olduğunu söyledi. Tahminen dememin sebebi, aslında bana da çöp olduğumu söylüyor olabilir çünkü onun gözünde eminim ki çöpten hiçbir farkım yok.
Kılıcımı inceledikten sonra onu havaya fırlattı ve eliyle katanasını tutarak duruşunu aldı. Hemen ardından elini sadece birazcık ileri geri hareket ettirdikten sonra kılıcımın parçalara ayrıldığını gördüm. Olayları kavramam kılıcımın üç parça halinde yere düşmesiyle bir oldu. Furuta-san aslında harika bir Iaido ustasıymış! Shijo-san bu yüzden dolayı onun benim için harika bir rakip olacağını düşünmüş olsa gerek! Yaptığı hamleyi göremedim bile ama gerçekten harika olduğunu söyleyebilirim! Bir gün kendimi onun yerinde, onun seviyesinde hayal bile edemiyorum! Aah~~ Çok heyecanlandım, sakinleşmem gerekiyor...
Furuta-san kılıcımı parçaladıktan hemen sonra bakışlarım gözcülere kaydı. Godaime-sama her zamanki gibi sakindi fakat Ishichou-sama ve Shijo-san en az benim kadar şaşkın gözüküyordu.
Bakışlarımı tekrardan Furuta-san'a çevirdiğimde çoktan başlangıç pozisyonuna geçmişti. Tam dövüşün bittiğini, daha fazla dövüşmek istediğini düşündüğüm anda sihirli sözcükleri duydum. "Eee, öylece duracak mısın?" Açıkçası benimle dövüşmekle ilgilenmediğini, çekip gideceğini düşünüyordum. Çünkü dövüşün başından beri çöp, çöp, çöp diyip duruyor. Bana bir şans daha verdiğinden dolayı mutluyum!
İçimdeki şaşkınlığın tamamı hayranlığa dönüştükten sonra konuşmaya başladım. "Furuta-san harikasınız! Bende sizin kadar harika olmak için elimden geleni yapacağım!" Konuşmamı bitirir bitirmez Kanryousou tekniğini uygulamak için el mühürlerine başladım. Benden onlarca kat güçlü bir shinobiye karşı kullandığım Genjutsu'nun etkili olacağını pek düşünmüyorum ama elimdeki tek işe yarar teknik bu olduğu için kullanmam gerekiyor. Tekniği bitirdikten sonra elimi belimdeki shinobi çantasına atacağım ve iki adet patlayıcı parşömen çıkartacağım. Parşömenleri Furuta-san'a fırlatmayı planlıyorum. Burada amacım onun görüş alanına olabildiğince kısıtlamak ve sisin içerisinde ona karşı savaşmak. Tabii onun öncesinde de yapacaklarım var. Patlamadan sonra elimi belimdeki çantaya bir kez daha atacağım ve bu sefer sahip olduğum beş shurikenin hepsini çıkaracağım. Shurikenleri fırlattıktan sonra elime bir kunai alacağım ve Furuta-san'ın üzerine doğru koşmaya başlayacağım.
Planım biraz baştan savma olabilir fakat işe yarayabileceğine inanıyorum. Bu sayede onun harika tekniğini bir kez daha görme şansına erişebilirim!
Henüz suratımdaki gülümseme dahi silinmemişken Furuta-san hızlıca ortadan kayboldu. Bu kısımda oldukça şaşırmıştım çünkü bir insanın bu kadar hızlı hareket etmesini beklemiyordum. Bir çeşit teknik kullandığına adım gibi emindim fakat ne kullandığına dair hiçbir fikrim yoktu. Dikkatli olmam gerektiğini, her an bir yerden çıkabileceğini düşündüğüm anda ise Furuta-san'ın eli gözlerimin önünde belirdi. Geri çekilecek fırsatı dahi yakalayamadan Furuta-san elini katanamın keskin kısmına attı ve bir anda çekerek elimden aldı. Yaşadıklarımdan dolayı büyük bir şok içerisindeydim. Furuta-san'ın benden güçlü olduğunu zaten biliyordum fakat hiçbir şey yapamayacak kadar aciz olduğumu bilmiyordum. Sanırım son zamanlarda halk tarafından ve Ishichou-sama'dan aldığım övgülerden dolayı kendime olan güvenim biraz fazla arttı. Yerimi bilmeli ve yapabileceklerimi yapmalıyım! Aramızdaki güç farkını daha iyi anlamayı başardım, şimdi yapmam gereken şey kılıcımı bir şekilde geri almak ve gözlemcilere kendimi kanıtlamak olmalı!
Furuta-san büyük bir dikkatle kılıcımı inceledikten sonra bakışlarını bana çevirdi ve tahminen kılıcımın bir çöp olduğunu söyledi. Tahminen dememin sebebi, aslında bana da çöp olduğumu söylüyor olabilir çünkü onun gözünde eminim ki çöpten hiçbir farkım yok.
Kılıcımı inceledikten sonra onu havaya fırlattı ve eliyle katanasını tutarak duruşunu aldı. Hemen ardından elini sadece birazcık ileri geri hareket ettirdikten sonra kılıcımın parçalara ayrıldığını gördüm. Olayları kavramam kılıcımın üç parça halinde yere düşmesiyle bir oldu. Furuta-san aslında harika bir Iaido ustasıymış! Shijo-san bu yüzden dolayı onun benim için harika bir rakip olacağını düşünmüş olsa gerek! Yaptığı hamleyi göremedim bile ama gerçekten harika olduğunu söyleyebilirim! Bir gün kendimi onun yerinde, onun seviyesinde hayal bile edemiyorum! Aah~~ Çok heyecanlandım, sakinleşmem gerekiyor...
Furuta-san kılıcımı parçaladıktan hemen sonra bakışlarım gözcülere kaydı. Godaime-sama her zamanki gibi sakindi fakat Ishichou-sama ve Shijo-san en az benim kadar şaşkın gözüküyordu.
Bakışlarımı tekrardan Furuta-san'a çevirdiğimde çoktan başlangıç pozisyonuna geçmişti. Tam dövüşün bittiğini, daha fazla dövüşmek istediğini düşündüğüm anda sihirli sözcükleri duydum. "Eee, öylece duracak mısın?" Açıkçası benimle dövüşmekle ilgilenmediğini, çekip gideceğini düşünüyordum. Çünkü dövüşün başından beri çöp, çöp, çöp diyip duruyor. Bana bir şans daha verdiğinden dolayı mutluyum!
İçimdeki şaşkınlığın tamamı hayranlığa dönüştükten sonra konuşmaya başladım. "Furuta-san harikasınız! Bende sizin kadar harika olmak için elimden geleni yapacağım!" Konuşmamı bitirir bitirmez Kanryousou tekniğini uygulamak için el mühürlerine başladım. Benden onlarca kat güçlü bir shinobiye karşı kullandığım Genjutsu'nun etkili olacağını pek düşünmüyorum ama elimdeki tek işe yarar teknik bu olduğu için kullanmam gerekiyor. Tekniği bitirdikten sonra elimi belimdeki shinobi çantasına atacağım ve iki adet patlayıcı parşömen çıkartacağım. Parşömenleri Furuta-san'a fırlatmayı planlıyorum. Burada amacım onun görüş alanına olabildiğince kısıtlamak ve sisin içerisinde ona karşı savaşmak. Tabii onun öncesinde de yapacaklarım var. Patlamadan sonra elimi belimdeki çantaya bir kez daha atacağım ve bu sefer sahip olduğum beş shurikenin hepsini çıkaracağım. Shurikenleri fırlattıktan sonra elime bir kunai alacağım ve Furuta-san'ın üzerine doğru koşmaya başlayacağım.
Planım biraz baştan savma olabilir fakat işe yarayabileceğine inanıyorum. Bu sayede onun harika tekniğini bir kez daha görme şansına erişebilirim!

- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Kotegawa Chisa] Eğitim
Kageyasu’ya karşı kurduğun cümleler, adamın suratında en ufak bir mimiği dahi oynatmazken sen de Kanryousou için el mühürlerini tamamlayıp saldırıya geçiyorsun. İki adet patlayıcı parşömeni Kageyasu’ya doğru atmanın ardından patlayıcılar büyük bir gürültüyle patlıyor. Kageyasu patlama anına kadar hareketsiz durmuş olsa da, siyah dumanların yeni yeni belirdiği patlamanın ilk anlarında, onun geriye doğru bir hamle yaptığını göz ucuyla görebiliyorsun. Bu esnada sen de boş durmuyor ve beş shurikeni karanlık dumanların ardındaki Kageyasu’ya fırlatıyorsun. Akabinde hemen çantandan çıkardığın kunai ile, dumanları yararak Kageyasu’ya doğru koşuyorsun. Bu esnada bir metalin sert bir cisme çarpmasını belirten sesler kulağına ilişirken, patlamayla oluşan dumanların arasından hızla fırlıyor ve Kageyasu’nun görüş açısı içerisine giriyorsun. Tam bu anda, Kageyasu’nun sol eliyle katanasının kınını, sağ eliyle de katanasının kabzasını kavradığını ve sol elini ileriye doğru hızla hareket ettirerek katananın kabzasını sana fırlattığını görüyorsun! Katananın kabzası sadece göz açıp kapayıncaya kadar alnının ortasının üst kısımlarına isabet ettiğinde, elindeki kunai ile istemsiz bir koruma hamlesi yapman sayesinde kının iki gözünün arasından seni vurmasına engel olabiliyorsun.
Kafana yediğin kın, oldukça sert bir şekilde sana çarpıyor ve birden kafanın geriye gittiğini, ayaklarının da yerden kesildiğini anlıyorsun. Vücudun yere paralel bir şekilde birkaç saniye olduğu yerde havada kalırken, kendini toparlamak için hamle yapacağın esnada, Kageyasu’nun katanasının keskin olmayan kısmıyla karnına vurmasıyla sırt üstü yere düşüyorsun! Ağzında hafif bir kan tadı yayılmaya başladığında, Kageyasu’nun sana pis pis baktığını görüyorsun. Katanasını hala vurduğu noktada tutan Kageyasu katanasını üstünden çekmeden boynuna doğru sürüyor ve “Bu kez kesilmedi, ama bir dahakine kesilir.” diyor. Katanasını vücudunla temasını kesmeden hareket ettiren Kageyasu bu kez alın bölgene katanasını getirdiğinde “İçinde bir şeyler var, ama istediğim şeyler değil.” diyor. Katanasını hızla çevirip keskin olmayan kısmını boynunla kum zeminin arasına sokan Kageyasu, seni oturur bir şekilde yerden kaldırdıktan sonra “Eee, öylece duracak mısın?” diyor. Ancak bu kez, bu sorusunun ardından bir şeyler ekleyeceği belli olan Kageyasu’ya karşı herhangi söylemde bulunmuyorsun. Kageyasu boynunun ardındaki katanasını çekerken “Katananın soğukluğunu hissettin mi? Ya da sıcaklığını? Ya da hiç olmadığı? Ya da var olduğu? Katananı üçe böldüğümde onun ağladığını duydun mu? Gözyaşlarının tadını aldın mı?” diyor. Sesindeki korkutucu tınıyı korumaya devam eden Kageyasu, sorularından sonra, biraz ardında duran kınını almaya yönelirken sanki sevdiği birinden yıllarca ayrı kalmış gibi bir yüz ifadesine bürünüyor. Ne var ki bu yüz ifadesini gerçekten görüp görmediğinden emin değilsin, sanki bir yanılsama veya zihninde canlandırdığı bir görüntüden ibaret gibi geliyor sana. Hatta birkaç saniye düşündüğünde, Kageyasu’nun öyle bir yüz ifadesine bürünebilecek biri olmadığını da anlamış olmanı eklediğinde, var olmayan görüntüleri gördüğünden bile şüphelenmen mümkün.
Kafana yediğin kın, oldukça sert bir şekilde sana çarpıyor ve birden kafanın geriye gittiğini, ayaklarının da yerden kesildiğini anlıyorsun. Vücudun yere paralel bir şekilde birkaç saniye olduğu yerde havada kalırken, kendini toparlamak için hamle yapacağın esnada, Kageyasu’nun katanasının keskin olmayan kısmıyla karnına vurmasıyla sırt üstü yere düşüyorsun! Ağzında hafif bir kan tadı yayılmaya başladığında, Kageyasu’nun sana pis pis baktığını görüyorsun. Katanasını hala vurduğu noktada tutan Kageyasu katanasını üstünden çekmeden boynuna doğru sürüyor ve “Bu kez kesilmedi, ama bir dahakine kesilir.” diyor. Katanasını vücudunla temasını kesmeden hareket ettiren Kageyasu bu kez alın bölgene katanasını getirdiğinde “İçinde bir şeyler var, ama istediğim şeyler değil.” diyor. Katanasını hızla çevirip keskin olmayan kısmını boynunla kum zeminin arasına sokan Kageyasu, seni oturur bir şekilde yerden kaldırdıktan sonra “Eee, öylece duracak mısın?” diyor. Ancak bu kez, bu sorusunun ardından bir şeyler ekleyeceği belli olan Kageyasu’ya karşı herhangi söylemde bulunmuyorsun. Kageyasu boynunun ardındaki katanasını çekerken “Katananın soğukluğunu hissettin mi? Ya da sıcaklığını? Ya da hiç olmadığı? Ya da var olduğu? Katananı üçe böldüğümde onun ağladığını duydun mu? Gözyaşlarının tadını aldın mı?” diyor. Sesindeki korkutucu tınıyı korumaya devam eden Kageyasu, sorularından sonra, biraz ardında duran kınını almaya yönelirken sanki sevdiği birinden yıllarca ayrı kalmış gibi bir yüz ifadesine bürünüyor. Ne var ki bu yüz ifadesini gerçekten görüp görmediğinden emin değilsin, sanki bir yanılsama veya zihninde canlandırdığı bir görüntüden ibaret gibi geliyor sana. Hatta birkaç saniye düşündüğünde, Kageyasu’nun öyle bir yüz ifadesine bürünebilecek biri olmadığını da anlamış olmanı eklediğinde, var olmayan görüntüleri gördüğünden bile şüphelenmen mümkün.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.