[Kumo Sakuma & Kasumikage Teki] Sezi
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2856
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Kumo Sakuma & Kasumikage Teki] Sezi
Çok ufak bir saniyeliğine geçmişe giderek Rei'nin sana kafayı nasıl gömçürdüğünü hatırlıyor ve gaza gelerek sen de kadına kafa atmaya hazırlanıyorsun. Bundan sonra yaşadığın her şey ise hemen hemen eş zamanlı bir şekilde gerçekleşiyor.
Vücudunu gerdirip, alın bandına güvenerek yarın yokmuşcasına bir kafa geçiriyorsun kadına, en sağlamından. Alnındaki bant seni koruyor korumasına fakat dünyanın sallanmasını da tamamen engellemiyor. Tam bu sırada ise kadının kafana geçirmek için açtığı kolları boşa çıkarak arkana doğru ilerliyor ve seni boynundan kucaklar bir hale geliyor. Bununla eş zamanlı olarak da, nefesini aniden verdirip öne doğru iki büklüm eğilmene sebep olacak bir ağrı hissediyorsun karnında. Kadının sana uzanmadan hemen önce bir geriye aldığı bacağı geliyor aklına. Muhtemelen buna tüm gücünü yükleyip sen kafa atmaya başladığın sırada kasıklarına geçirmek için kaldırdı. Sen kafa atarken eğilerek pozisyonunu değiştirdiğin için de attığı bu dizi malafatın yerine karnına yedin. Bununla beraber kadının sopalarla kafana yaptığı hamlesinin aslında sana dizi geçirmek için yaptığı bir ön hazırlık olduğunu fark ediyorsun.
Fakat hissettiğin ağrı bununla da kalmıyor. Karnında hissettiğin ağrının kaynağını daha yeni anlamışken bir de omzunda keskin bir acı hissediyorsun. Hala sallanmakta olan dünyan biraz daha netleşiyor bu acıyla ve omzunu bir okun sıyırıp geçtiğini anlayabiliyorsun.
Anladığın bir diğer şey ise kadınla girdiğiniz garip ve en ufak bir hareketinizle bozulabilecek kucaklaşma pozisyonunuz oluyor. Kadın sana dizi geçirdikten sonra boynuna doladığı kollarını biraz daha sıkıyor. Sen ise hala ona doğru biraz eğilmiş durumdasın ve bu pozisyona bir ya da iki saniye önce girdiniz. Kadının kolları boynunda olsa da senin kolların iki yana açılmış durumda. Kitsune'yi hala elinde tutmaktasın. Karnına yediğin diz rahatsız edici bir efekt bırakmasa da omzunda hissettiğin acı biraz sinir bozucu. Alnından burnuna doğru ince bir sıcaklığın aktığını da hissetmektesin. Kadının suratına anlık bir baktığında iki kaşının arasından akan kanları ve yırtılan derisini görebiliyorsun. Pek kendinde değil gibi, bu yüzden hamle avantajın olduğunun farkındasın.
Vücudunu gerdirip, alın bandına güvenerek yarın yokmuşcasına bir kafa geçiriyorsun kadına, en sağlamından. Alnındaki bant seni koruyor korumasına fakat dünyanın sallanmasını da tamamen engellemiyor. Tam bu sırada ise kadının kafana geçirmek için açtığı kolları boşa çıkarak arkana doğru ilerliyor ve seni boynundan kucaklar bir hale geliyor. Bununla eş zamanlı olarak da, nefesini aniden verdirip öne doğru iki büklüm eğilmene sebep olacak bir ağrı hissediyorsun karnında. Kadının sana uzanmadan hemen önce bir geriye aldığı bacağı geliyor aklına. Muhtemelen buna tüm gücünü yükleyip sen kafa atmaya başladığın sırada kasıklarına geçirmek için kaldırdı. Sen kafa atarken eğilerek pozisyonunu değiştirdiğin için de attığı bu dizi malafatın yerine karnına yedin. Bununla beraber kadının sopalarla kafana yaptığı hamlesinin aslında sana dizi geçirmek için yaptığı bir ön hazırlık olduğunu fark ediyorsun.
Fakat hissettiğin ağrı bununla da kalmıyor. Karnında hissettiğin ağrının kaynağını daha yeni anlamışken bir de omzunda keskin bir acı hissediyorsun. Hala sallanmakta olan dünyan biraz daha netleşiyor bu acıyla ve omzunu bir okun sıyırıp geçtiğini anlayabiliyorsun.
Anladığın bir diğer şey ise kadınla girdiğiniz garip ve en ufak bir hareketinizle bozulabilecek kucaklaşma pozisyonunuz oluyor. Kadın sana dizi geçirdikten sonra boynuna doladığı kollarını biraz daha sıkıyor. Sen ise hala ona doğru biraz eğilmiş durumdasın ve bu pozisyona bir ya da iki saniye önce girdiniz. Kadının kolları boynunda olsa da senin kolların iki yana açılmış durumda. Kitsune'yi hala elinde tutmaktasın. Karnına yediğin diz rahatsız edici bir efekt bırakmasa da omzunda hissettiğin acı biraz sinir bozucu. Alnından burnuna doğru ince bir sıcaklığın aktığını da hissetmektesin. Kadının suratına anlık bir baktığında iki kaşının arasından akan kanları ve yırtılan derisini görebiliyorsun. Pek kendinde değil gibi, bu yüzden hamle avantajın olduğunun farkındasın.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Kasumikage Teki
- Kusagakure
- Posts: 403
- Joined: October 22nd, 2018, 2:54 am
Re: [Kumo Sakuma & Kasumikage Teki] Sezi
Düşüncesizce savurmuştu kafasını kadına. Aynı Rei'nin yıllar önce kendisine yaptığı gibi. Bir parça daha plansız, biraz daha cesurca...
Kadına kafasını geçirdiği gibi bir sarsıntı selamlamıştı bütün benliğini. Bir yandan vurduğu darbenin sağlam olduğundan emin oluyordu, diğer yandan ise kendini düzeltmeye çalışıyordu. Alın bandı her ne kadar kafasını bir nebze korumuş olsa da, son zamanlarda yaşadığı en sağlam sarsıntıyı yaşıyordu o an Teki. Bir an gözleri kararır gibi olduğunda istemsizce karanlığa çekildiğini fark etmişti. Belki de sarsıntısının daha az sürmesinin sebeplerinden birisi de buydu. Alın bandı kafasını korumuştu ancak karanlığa karşı hissettiği korku benliğini korumuştu Teki'nin.
Kadın yediği darbe yüzünden saldırısını yapamamıştı. En azından Teki böyle sanıyordu. Boşta kalan ellerini Teki'nin boynuna dolamıştı öncelikle kunoichi. Sonrasında ise Teki'ye beklemediği bir saldırı yapmıştı. Tam karna sağlam bir diz darbesi. Ciğerlerindeki tüm oksijeni dışarı püskürtmüştü Teki. Öne doğru eğilmek durumunda kalmış ve kendini toparlamak için acilen nefes alması gerekmişti. Kadının kendisine saldırmadan önce geriye aldığı bacağı gelmişti aklına. "Demek asıl planın buydu?"
Aslında darbeyi karnına değil de kasıklarına alacağını anlayamamıştı bile Teki. Kadının diz darbesini gayet planlı olarak hedeflediğini düşünmüştü. Oysa ki durum çok farklıydı.
Tek başına kalmış Teki'nin çektiği acılar aldığı diz darbesi ile de sonlanmamıştı. Daha yeni nefes almıştı ki birden farklı bir acı dalgası yayılmıştı vücuduna. "Bu sefer nereden?!?" diye düşünürken, okçunun hamlesini yaptığını anlamıştı.
Omzunu sıyırıp geçen ok dibindeki zemine saplanmıştı. Bir yandan canının acımasına sebep olan bu gelişme, bir yandan da kendini toparlamasını sağlamıştı. Acının vücudundaki etkisi sayesinde halen sarsıntı etkisi ile dönmekten olan dünyası bir tık daha durulmuştu. Şimdi kunoichi ile saçma bir pozisyonda kalmıştı. Sanki birbirlerine sarılıyorlarmış gibi...
Kitsune halen elindeydi. Kadın ise Teki'nin boynuna doladığı kollarını biraz daha sıkmaya başlamıştı. Okçudan henüz ses yok gibiydi. Şu anda okçuyu kafasına takmamalıydı. Bir önceki saldırısından sonra ne kadar süre geçtiğini az buçuk aklına kazımıştı Teki. Kim olduğunu bilmediği korkak, yukarıda hazırlığını yapmadan evvel kadının işini bitirecekti. Pek de zor olacakmış gibi durmuyordu bu sefer işi. Zira kadına dikkatlice göz attığında, attığı kafanın sağlam bir zarar verdiğini görebiliyordu.
Kadının iki kaşının arasından akmakta olan kan, yırtılmış olan derisi ile birleştiğinde çok çirkin bir görüntü çıkarmıştı ortaya. Teki, kendi alnından da akan kanı hissedebildiği için tahminen kadınla benzer görünüşe sahip olduğunu düşünmüştü o an. Sadece bu düşünce bile suratını ekşitmeye yetmişti. Fakat aralarında bir fark vardı. Teki, omzundaki acı sinirini bozuyor olsa da, bilinç olarak gayet stabil haldeyken, kadın pek kendinde değil gibi duruyordu. Bu sefer işini çabuk halledecekti...
Yapacağı ilk şey boşta kalan kollarını kullanmak olacaktı. Sol elinde sıkı sıkı tutmakta olduğu Kitsune ile hızlıca kadının sağ kolunu kesmeye çalışacaktı. Öncelikle bu saçma sarılma pozisyonundan kurtulması gerekiyordu. Bu sayede hem kadını dövüş dışı bırakabilir, hem de klan zehrini kadının vücuduna aktarabilirdi. Fakat kadın aniden kendine gelebilir ve bu saldırıdan kaçabilirdi. Bu sebeple de Kitsune ile kesme işlemine başlamadan önce sağ eli ile kadının suratına sağlam bir yumruk geçirecekti.
Eğer işler yolunda gider ve kadını dövüş dışı bırakabilirse vakit kaybetmeden kadının yenilmiş vücudunu kendine kalkan yaparak yukarı doğru bağıracaktı.
"Ortağının ölmesini istemiyorsan sakince aşağıya gel okçu piç."
Kadına kafasını geçirdiği gibi bir sarsıntı selamlamıştı bütün benliğini. Bir yandan vurduğu darbenin sağlam olduğundan emin oluyordu, diğer yandan ise kendini düzeltmeye çalışıyordu. Alın bandı her ne kadar kafasını bir nebze korumuş olsa da, son zamanlarda yaşadığı en sağlam sarsıntıyı yaşıyordu o an Teki. Bir an gözleri kararır gibi olduğunda istemsizce karanlığa çekildiğini fark etmişti. Belki de sarsıntısının daha az sürmesinin sebeplerinden birisi de buydu. Alın bandı kafasını korumuştu ancak karanlığa karşı hissettiği korku benliğini korumuştu Teki'nin.
Kadın yediği darbe yüzünden saldırısını yapamamıştı. En azından Teki böyle sanıyordu. Boşta kalan ellerini Teki'nin boynuna dolamıştı öncelikle kunoichi. Sonrasında ise Teki'ye beklemediği bir saldırı yapmıştı. Tam karna sağlam bir diz darbesi. Ciğerlerindeki tüm oksijeni dışarı püskürtmüştü Teki. Öne doğru eğilmek durumunda kalmış ve kendini toparlamak için acilen nefes alması gerekmişti. Kadının kendisine saldırmadan önce geriye aldığı bacağı gelmişti aklına. "Demek asıl planın buydu?"
Aslında darbeyi karnına değil de kasıklarına alacağını anlayamamıştı bile Teki. Kadının diz darbesini gayet planlı olarak hedeflediğini düşünmüştü. Oysa ki durum çok farklıydı.
Tek başına kalmış Teki'nin çektiği acılar aldığı diz darbesi ile de sonlanmamıştı. Daha yeni nefes almıştı ki birden farklı bir acı dalgası yayılmıştı vücuduna. "Bu sefer nereden?!?" diye düşünürken, okçunun hamlesini yaptığını anlamıştı.
Omzunu sıyırıp geçen ok dibindeki zemine saplanmıştı. Bir yandan canının acımasına sebep olan bu gelişme, bir yandan da kendini toparlamasını sağlamıştı. Acının vücudundaki etkisi sayesinde halen sarsıntı etkisi ile dönmekten olan dünyası bir tık daha durulmuştu. Şimdi kunoichi ile saçma bir pozisyonda kalmıştı. Sanki birbirlerine sarılıyorlarmış gibi...
Kitsune halen elindeydi. Kadın ise Teki'nin boynuna doladığı kollarını biraz daha sıkmaya başlamıştı. Okçudan henüz ses yok gibiydi. Şu anda okçuyu kafasına takmamalıydı. Bir önceki saldırısından sonra ne kadar süre geçtiğini az buçuk aklına kazımıştı Teki. Kim olduğunu bilmediği korkak, yukarıda hazırlığını yapmadan evvel kadının işini bitirecekti. Pek de zor olacakmış gibi durmuyordu bu sefer işi. Zira kadına dikkatlice göz attığında, attığı kafanın sağlam bir zarar verdiğini görebiliyordu.
Kadının iki kaşının arasından akmakta olan kan, yırtılmış olan derisi ile birleştiğinde çok çirkin bir görüntü çıkarmıştı ortaya. Teki, kendi alnından da akan kanı hissedebildiği için tahminen kadınla benzer görünüşe sahip olduğunu düşünmüştü o an. Sadece bu düşünce bile suratını ekşitmeye yetmişti. Fakat aralarında bir fark vardı. Teki, omzundaki acı sinirini bozuyor olsa da, bilinç olarak gayet stabil haldeyken, kadın pek kendinde değil gibi duruyordu. Bu sefer işini çabuk halledecekti...
Yapacağı ilk şey boşta kalan kollarını kullanmak olacaktı. Sol elinde sıkı sıkı tutmakta olduğu Kitsune ile hızlıca kadının sağ kolunu kesmeye çalışacaktı. Öncelikle bu saçma sarılma pozisyonundan kurtulması gerekiyordu. Bu sayede hem kadını dövüş dışı bırakabilir, hem de klan zehrini kadının vücuduna aktarabilirdi. Fakat kadın aniden kendine gelebilir ve bu saldırıdan kaçabilirdi. Bu sebeple de Kitsune ile kesme işlemine başlamadan önce sağ eli ile kadının suratına sağlam bir yumruk geçirecekti.
Eğer işler yolunda gider ve kadını dövüş dışı bırakabilirse vakit kaybetmeden kadının yenilmiş vücudunu kendine kalkan yaparak yukarı doğru bağıracaktı.
"Ortağının ölmesini istemiyorsan sakince aşağıya gel okçu piç."

毒
► Show Spoiler
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2856
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Kumo Sakuma & Kasumikage Teki] Sezi
Kadına yumruk atabilmek için önce vücudunu biraz geri çekmen gerekiyor. Kadın ise buna engel olabilirdi, fakat az önce aldığı darbe sonucu sersemlemiş olduğu gözle görülür şekilde açık olduğundan bu hareketine karşı koyamıyor. Kolları da bir anda boşluğa düşen kadın, senin geri çekilme hareketinden daha farklı bir yere düşmeye başlıyor, senin yumruk için hareketlenmeni fark edemiyor bile. Yumruğunu, atmayı öğrendiğin şekilde, sadece sana biraz daha yakın bir hedefe atacağın bilinciyle savuruyorsun. Yumruğun, kadının sol elmacık kemiğinin en üst kısmıyla burnunun birleştiği yere, gözüne de yumruğunun eklemleri denk geliyor.
Kadın, bu yumruğu tahmin edemediği için tüm şiddetini hissediyor tüm vücudunda. Burnunun üst kısmının normalde yumruğun ilerleyişine engel olması gerekirken, biraz daha ileriye gittiğini fark ediyorsun, ardından da sesi işitiyorsun zaten. Kadının kırılan burnu ezilip büzülüyor, darbenin şiddetiyle kolları iki yana doğru açılıyor. Yüzündeki istek ve nefret bir anda yerini boşluğa bırakıyor. Gözlerinin bir iki saniyeliğine de olsa kapandığını, fakat kapanmadan önce gözbebeklerinin tamamen yukarı baktığını fark ediyorsun. Biliyorsun ki, bilinci bir anlığına kaybolan insanların yaptığı bir hareket bu. Ancak, senin kadının gözlerine bakacak daha fazla zamanın yok.
Sol elinde sıkı sıkıya tuttuğun Kitsune’yi hiç bekletmeden kadının sağ koluna doğru savuruyorsun. Kadın, kendini savunamıyor, bilinci yerinde değil. Az önce bulunduğunuz karambolden ötürü hedefini, kadının kolunu, birkaç santimle ıskalıyorsun, kadının havada geriye savrulmakta olan eline denk getiriyorsun. Kitsune’nin keskin kısmının en uç kısmı, kadının bileğini, sol tarafından 3 santim içeride olacak şekilde yarısından ikiye ayırıyorsun. Bileği, haliyle önemli damarlardan birini tamamen ayırıyorsun kol kısmından.. Kılıcın daha hareketini tamamlayamadan, damardan saçılan kan etrafınızdaki merdivenleri, yerdeki karları, karların altından sizi izleyen otları kızıla boyuyor. Kadının derince bir nefes aldığını duyuyorsun, saatlerdir hiç nefes almamış birinin ilk nefesi gibi, oldukça sesli ve acı dolu bir nefes. Gözleri açılıyor ardından, yarısı kesilmiş bileğini ve elini vücuduna doğru götürüyor. Bir anlığına kadının az önce kestiğin bileğine çarpıyor gözün. Elin, kadının hareketleriyle bağlantılı olarak, ölü bir et parçası gibi sallandığını görebiliyorsun. Elin havada çizdiği yarım hilal ile kanın saçılışının benzer şekilde olduğunu görebiliyorsun, o da boyuyor etrafı kızıla. Biraz daha sallarsa, kolunu eline bağlayan diğer kısımlardan kopup eli düşebilecekmiş gibi gözüküyor.
Tiz bir çığlık geliyor kadından, kulakları tırmalayan cinsten. Fakat bu seni durdurmuyor, kadını etten bir kalkana dönüştürüyorsun okçuya karşı. Kadın sızlanmaya, hatta ağlamaya başlıyor. Kan fışkırtan kolunu ve ona birkaç kas teli ile tutunan elini karnının en derin yerine doğru bastırmış, kanamayı durdurmaya çalışıyor, yüksek sesle ağlarken.
Sen okçuya seslenirken, evin tepesinden aşağı doğru bırakılan bir sadak görüyorsun, onu da bir yay takip ediyor. Sadağın içindeki oklar, yere çarptıktan sonra kürdanlar gibi saçılıyorlar. Üstlerine doğru gelen yay oklardan birkaçını kırıyor, ardından kara gömülüyor. "Tamam!" diye bir ses geliyor. Kalınca bir ses, ama korkuyla çatallaştığını, hatta detone olduğunu duymak çok kolay. "Bırak onu!" ağlamaklı bir ses bu, bir anda bir çizgiyi geçtiğini fark ediyorsun. Bu çizgiyi geçmek şu anlık senin işine yaramış olacak ki, adam da teslim oluyor. Kadın tiz şekilde çığlık atmaya, kontrol edemediği bir biçimde ağlamaya devam ediyor. Okçu evin çatısından size doğru, bir iki metre önünüze doğru atlıyor. Ellerini havaya kaldırmış, teslim olduğunu ve bir zarar vermeyeceğini anlatmaya çalışır gibi gözüküyor. Sana hiç bakmıyor, dolu gözlerle az önce elini kestiğin kadına bakıyor. Ona izin vermeni, yani kadını bırakmanı bekliyormuş gibi gözüküyor.
Kadın, bu yumruğu tahmin edemediği için tüm şiddetini hissediyor tüm vücudunda. Burnunun üst kısmının normalde yumruğun ilerleyişine engel olması gerekirken, biraz daha ileriye gittiğini fark ediyorsun, ardından da sesi işitiyorsun zaten. Kadının kırılan burnu ezilip büzülüyor, darbenin şiddetiyle kolları iki yana doğru açılıyor. Yüzündeki istek ve nefret bir anda yerini boşluğa bırakıyor. Gözlerinin bir iki saniyeliğine de olsa kapandığını, fakat kapanmadan önce gözbebeklerinin tamamen yukarı baktığını fark ediyorsun. Biliyorsun ki, bilinci bir anlığına kaybolan insanların yaptığı bir hareket bu. Ancak, senin kadının gözlerine bakacak daha fazla zamanın yok.
Sol elinde sıkı sıkıya tuttuğun Kitsune’yi hiç bekletmeden kadının sağ koluna doğru savuruyorsun. Kadın, kendini savunamıyor, bilinci yerinde değil. Az önce bulunduğunuz karambolden ötürü hedefini, kadının kolunu, birkaç santimle ıskalıyorsun, kadının havada geriye savrulmakta olan eline denk getiriyorsun. Kitsune’nin keskin kısmının en uç kısmı, kadının bileğini, sol tarafından 3 santim içeride olacak şekilde yarısından ikiye ayırıyorsun. Bileği, haliyle önemli damarlardan birini tamamen ayırıyorsun kol kısmından.. Kılıcın daha hareketini tamamlayamadan, damardan saçılan kan etrafınızdaki merdivenleri, yerdeki karları, karların altından sizi izleyen otları kızıla boyuyor. Kadının derince bir nefes aldığını duyuyorsun, saatlerdir hiç nefes almamış birinin ilk nefesi gibi, oldukça sesli ve acı dolu bir nefes. Gözleri açılıyor ardından, yarısı kesilmiş bileğini ve elini vücuduna doğru götürüyor. Bir anlığına kadının az önce kestiğin bileğine çarpıyor gözün. Elin, kadının hareketleriyle bağlantılı olarak, ölü bir et parçası gibi sallandığını görebiliyorsun. Elin havada çizdiği yarım hilal ile kanın saçılışının benzer şekilde olduğunu görebiliyorsun, o da boyuyor etrafı kızıla. Biraz daha sallarsa, kolunu eline bağlayan diğer kısımlardan kopup eli düşebilecekmiş gibi gözüküyor.
Tiz bir çığlık geliyor kadından, kulakları tırmalayan cinsten. Fakat bu seni durdurmuyor, kadını etten bir kalkana dönüştürüyorsun okçuya karşı. Kadın sızlanmaya, hatta ağlamaya başlıyor. Kan fışkırtan kolunu ve ona birkaç kas teli ile tutunan elini karnının en derin yerine doğru bastırmış, kanamayı durdurmaya çalışıyor, yüksek sesle ağlarken.
Sen okçuya seslenirken, evin tepesinden aşağı doğru bırakılan bir sadak görüyorsun, onu da bir yay takip ediyor. Sadağın içindeki oklar, yere çarptıktan sonra kürdanlar gibi saçılıyorlar. Üstlerine doğru gelen yay oklardan birkaçını kırıyor, ardından kara gömülüyor. "Tamam!" diye bir ses geliyor. Kalınca bir ses, ama korkuyla çatallaştığını, hatta detone olduğunu duymak çok kolay. "Bırak onu!" ağlamaklı bir ses bu, bir anda bir çizgiyi geçtiğini fark ediyorsun. Bu çizgiyi geçmek şu anlık senin işine yaramış olacak ki, adam da teslim oluyor. Kadın tiz şekilde çığlık atmaya, kontrol edemediği bir biçimde ağlamaya devam ediyor. Okçu evin çatısından size doğru, bir iki metre önünüze doğru atlıyor. Ellerini havaya kaldırmış, teslim olduğunu ve bir zarar vermeyeceğini anlatmaya çalışır gibi gözüküyor. Sana hiç bakmıyor, dolu gözlerle az önce elini kestiğin kadına bakıyor. Ona izin vermeni, yani kadını bırakmanı bekliyormuş gibi gözüküyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Kasumikage Teki
- Kusagakure
- Posts: 403
- Joined: October 22nd, 2018, 2:54 am
Re: [Kumo Sakuma & Kasumikage Teki] Sezi
Sersemlemiş halde durmakta olan kadına bakmıştı dikkatlice. Hazırladığı yumruğunu kadının suratına geçirmeden önce derin bir nefes alarak hazırlamıştı kendisini. Yumruğu hedefine doğru sağlam bir şekilde ilerlerken tek düşündüğü zamanın akışıydı. Şu sikik bambu ormanının içinde, andaval keşişlerin isteği doğrultusunda bir o yana bir bu yana yolculuk yapmıştı adeta. Sakuma ile farklı yollara ayrıldığı an sanki yıllar önce yaşanmış gibiydi. Bariyer ile aylar boyunca uğraşmış ve haftalardır karşısındaki kunoichi ile dövüşüyordu. Yumruğu tüm bu duygulardan güç alıyordu Teki'nin. Kadına isabet ettiği gibi burnundan gelen ses ise yumruğun kuvvetini kanıtlayan bir sinyaldi resmen.
Kadının yukarı doğru kayan gözleri ve yumruğun etkisi ile kırılan burnunun çıkardığı ses, Teki ile arasında süren dövüşün sonunu haykırıyordu resmen. Devam etmesine gerek bile yoktu o an Teki'nin. Kumogakure kunoichiai büyük ihtimalle Teki'ye karşı takındığı tavrı sorguluyordu o an. Tabii bunu yapabilecek kadar aklı yerindeyse. Teki bir kaç kez uyarmıştı kendisini. Bu dövüşün yaşanmaması için, kimsenin yaralanmaması için uğraş vermişti bir noktaya kadar. Sonrasında ise başka çaresi kalmadığından dolayı dövüşe girmiş ve kadına karşı acımasızca savaşmıştı. Süregelen dövüş boyunca o kadar sinirlenmişti ki, yumruğu ile yenilgisi kesinleşmiş kadınla bu sebeple henüz işi bitmemişti.
Suratına yediği darbenin etkisi ile geriye doğru düşmekte olan kadına basit ama etkili bir saldırı daha yapmıştı. Kitsune ile yaptığı tek bir savurma hamlesi. Havayı keserek ilerleyen kılıç ve etle buluştuğu an çıkardığı o iç gıdıklayan ses. Asıl amacı kadının kolunu koparmaktı ancak düşmanının dengesizliği yüzünden sadece bileğine hamle yapabilmişti düşmanının. Temiz ve sağlam bir kesik. Eli kolundan ayrılmamıştı ancak an itibari ile sadece çekerek kadının elini, kolundan ayırabilirdi. Küçük bir et parçası gibi sallanıyordu kadının eli. Bembeyaz karları kızıla buluyordu her hareketi ile. Kadın ise aldığı darbenin verdiği şok ile bağırmaya ve ağlamaya başlamıştı. "Sadece söz dinleyecektin."
Yukarıdaki korkağa doğru gönderdiği ultimatom sonrasında ilk karşı hareketi de gözlemleme şansı olmuştu o an Teki'nin. Kan, ter ve gözyaşı eşliğinde yere yığılmış olan kadını tutup, önünde kalkan yapmıştı hemen. Kaşları çatık, siniri halen geçmemiş ancak zaferin verdiği özgüven ile dolup taşıyordu o anda Teki. Onun aksine tepedeki okçu ise korkudan altına ediyor olacak ki, önce saçağını, sonrasında ise yayını aşağıya atarak silahsız bir şekilde Teki'nin karşısına çıkmıştı.
Korku dolu gözlerle Teki'ye bakıyordu okçu. Teki ise sinirine teslim olarak geçtiği sınırın bilincinde bir şekilde bakıyordu ona. "Bu hale gelmememiz için çok uğraştım farkındasın değil mi?" Bir eli ile kadını kendisine kalkan yapıyor, diğer elinde tuttuğu Kitsune'yi ise okçuya doğru doğrultuyordu. Karanlık bu sefer benliğini ve ruhunu değil, sadece hareketlerini ele geçirmişti. Kadın için bir yandan üzülüyordu. Diğer yandan ise tek bir farklı hamle ile onun yerinde olabileceğini düşünüyordu.
Aniden kadını bırakarak sırtına bir tekme atmıştı yenilmiş bedenini okçuya doğru itmek için. Kitsune'yi iki eli ile kavrayarak saldırı pozisyonuna geçmiş ve sakince konuşmaya başlamıştı okçu ile;
"Şimdi. Daha fazla zamanımı çalmayacaksınız. Uyuyan keşişler, şu pagodanın önemi ve dışarıdaki bariyerin sebebi. Sorduğum sıra ile, basit ve hızlı cevaplarla. Arkadaşın bundan sonra elini kullanabilir mi bilmiyorum ancak kolunda can vermemesini sağlayabilirim. O sebeple hemen konuşmaya başlamanı öneririm. Küçük bile olsa herhangi bir oyun denemende sana da acımayacağım. Zaten belli ki buradaki zayıf halka sensin."
Kadının yukarı doğru kayan gözleri ve yumruğun etkisi ile kırılan burnunun çıkardığı ses, Teki ile arasında süren dövüşün sonunu haykırıyordu resmen. Devam etmesine gerek bile yoktu o an Teki'nin. Kumogakure kunoichiai büyük ihtimalle Teki'ye karşı takındığı tavrı sorguluyordu o an. Tabii bunu yapabilecek kadar aklı yerindeyse. Teki bir kaç kez uyarmıştı kendisini. Bu dövüşün yaşanmaması için, kimsenin yaralanmaması için uğraş vermişti bir noktaya kadar. Sonrasında ise başka çaresi kalmadığından dolayı dövüşe girmiş ve kadına karşı acımasızca savaşmıştı. Süregelen dövüş boyunca o kadar sinirlenmişti ki, yumruğu ile yenilgisi kesinleşmiş kadınla bu sebeple henüz işi bitmemişti.
Suratına yediği darbenin etkisi ile geriye doğru düşmekte olan kadına basit ama etkili bir saldırı daha yapmıştı. Kitsune ile yaptığı tek bir savurma hamlesi. Havayı keserek ilerleyen kılıç ve etle buluştuğu an çıkardığı o iç gıdıklayan ses. Asıl amacı kadının kolunu koparmaktı ancak düşmanının dengesizliği yüzünden sadece bileğine hamle yapabilmişti düşmanının. Temiz ve sağlam bir kesik. Eli kolundan ayrılmamıştı ancak an itibari ile sadece çekerek kadının elini, kolundan ayırabilirdi. Küçük bir et parçası gibi sallanıyordu kadının eli. Bembeyaz karları kızıla buluyordu her hareketi ile. Kadın ise aldığı darbenin verdiği şok ile bağırmaya ve ağlamaya başlamıştı. "Sadece söz dinleyecektin."
Yukarıdaki korkağa doğru gönderdiği ultimatom sonrasında ilk karşı hareketi de gözlemleme şansı olmuştu o an Teki'nin. Kan, ter ve gözyaşı eşliğinde yere yığılmış olan kadını tutup, önünde kalkan yapmıştı hemen. Kaşları çatık, siniri halen geçmemiş ancak zaferin verdiği özgüven ile dolup taşıyordu o anda Teki. Onun aksine tepedeki okçu ise korkudan altına ediyor olacak ki, önce saçağını, sonrasında ise yayını aşağıya atarak silahsız bir şekilde Teki'nin karşısına çıkmıştı.
Korku dolu gözlerle Teki'ye bakıyordu okçu. Teki ise sinirine teslim olarak geçtiği sınırın bilincinde bir şekilde bakıyordu ona. "Bu hale gelmememiz için çok uğraştım farkındasın değil mi?" Bir eli ile kadını kendisine kalkan yapıyor, diğer elinde tuttuğu Kitsune'yi ise okçuya doğru doğrultuyordu. Karanlık bu sefer benliğini ve ruhunu değil, sadece hareketlerini ele geçirmişti. Kadın için bir yandan üzülüyordu. Diğer yandan ise tek bir farklı hamle ile onun yerinde olabileceğini düşünüyordu.
Aniden kadını bırakarak sırtına bir tekme atmıştı yenilmiş bedenini okçuya doğru itmek için. Kitsune'yi iki eli ile kavrayarak saldırı pozisyonuna geçmiş ve sakince konuşmaya başlamıştı okçu ile;
"Şimdi. Daha fazla zamanımı çalmayacaksınız. Uyuyan keşişler, şu pagodanın önemi ve dışarıdaki bariyerin sebebi. Sorduğum sıra ile, basit ve hızlı cevaplarla. Arkadaşın bundan sonra elini kullanabilir mi bilmiyorum ancak kolunda can vermemesini sağlayabilirim. O sebeple hemen konuşmaya başlamanı öneririm. Küçük bile olsa herhangi bir oyun denemende sana da acımayacağım. Zaten belli ki buradaki zayıf halka sensin."

毒
► Show Spoiler
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2856
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Kumo Sakuma & Kasumikage Teki] Sezi
Kadının sırtına tekmeyi atıyor ve öne doğru yığılmasına sebep oluyorsun. Ağlaması duruyor, acı içinde tıslıyor ama. Ufak hıçkırıklar halinde devam ediyor çıkardığı sesler. Yere kapaklanan kadının üzerine düşüyor adeta adam, sarılıyor kadına, o sırada sözlerini söylüyorsun. Sen sözlerini söylerken adam başını kaldırıp sana bakıyor.
Adamın gözlerinde, bakışında, vücudundaki her hücrede sana duyduğu müthiş nefreti görebiliyorsun. Oldukça sinirli, patlamaya hazır bir volkan gibi. Dolu gözlerindeki yaşların üzerinden çıkan buharı bile görebiliyorsun. Bir baba, bir sevgili, bir aşık gibi sarılıyor az önce elini kopardığın kadına. Gözlerine baktığın zaman anlıyorsun ki, şu an burada ne ahlaki üstünlük ne de güç üstünlüğü senin elinde. Adamın kadına olan sevgisi ve koruma isteği, seni öldürme isteğinin üzerinde bulunuyor olmalı.
Yerden hiç kalkmıyor, kadına sarılmaya devam ediyor okçu. Adamın ellerinin titrediğini görebiliyorsun, derince nefesler alıyor sakinliğini koruyabilmek için. Boğazını temizliyor inceden, kadının hıçkırıkları arasında seçebiliyorsun. "Kumo’dan buraya geldiğimizde kendimizi korumak için bir bariyer yaptık. Sence neden yapmış olabiliriz? O salaklar da bariyere girip girip durdular. Biz onları görmedik, onlar da bizi görmediler. Sen gelip kuduz köpek gibi saldırmadan önce her şey yolundaydı. Pagoda’nın önemi mi? Sen aptal mısın? Pagoda’nın önemi boş olması! Kış bitene kadar üstümüze bir çatı olması. Sonra siktirip gidecektik zaten. Bayılmıyoruz salak ormanınıza." Sözlerini bitirdiğindeki ciddiyeti ve siniri sana yalan söylemediğini anlatıyor gibi duruyor.
Bulunduğunuz durumda adam sana fiziksel saldırıda bulunacakmış izlenimi almıyorsun. Elbette bunu değiştirmek senin elinde.
Adamın gözlerinde, bakışında, vücudundaki her hücrede sana duyduğu müthiş nefreti görebiliyorsun. Oldukça sinirli, patlamaya hazır bir volkan gibi. Dolu gözlerindeki yaşların üzerinden çıkan buharı bile görebiliyorsun. Bir baba, bir sevgili, bir aşık gibi sarılıyor az önce elini kopardığın kadına. Gözlerine baktığın zaman anlıyorsun ki, şu an burada ne ahlaki üstünlük ne de güç üstünlüğü senin elinde. Adamın kadına olan sevgisi ve koruma isteği, seni öldürme isteğinin üzerinde bulunuyor olmalı.
Yerden hiç kalkmıyor, kadına sarılmaya devam ediyor okçu. Adamın ellerinin titrediğini görebiliyorsun, derince nefesler alıyor sakinliğini koruyabilmek için. Boğazını temizliyor inceden, kadının hıçkırıkları arasında seçebiliyorsun. "Kumo’dan buraya geldiğimizde kendimizi korumak için bir bariyer yaptık. Sence neden yapmış olabiliriz? O salaklar da bariyere girip girip durdular. Biz onları görmedik, onlar da bizi görmediler. Sen gelip kuduz köpek gibi saldırmadan önce her şey yolundaydı. Pagoda’nın önemi mi? Sen aptal mısın? Pagoda’nın önemi boş olması! Kış bitene kadar üstümüze bir çatı olması. Sonra siktirip gidecektik zaten. Bayılmıyoruz salak ormanınıza." Sözlerini bitirdiğindeki ciddiyeti ve siniri sana yalan söylemediğini anlatıyor gibi duruyor.
Bulunduğunuz durumda adam sana fiziksel saldırıda bulunacakmış izlenimi almıyorsun. Elbette bunu değiştirmek senin elinde.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Kasumikage Teki
- Kusagakure
- Posts: 403
- Joined: October 22nd, 2018, 2:54 am
Re: [Kumo Sakuma & Kasumikage Teki] Sezi
Kadının sırtına tekmesini savurduğu gibi bir adım geri çekilmişti sakince. Bedeni yerle buluştuğu gibi ağlamayı kesmiş ve daha çok tıslamaya benzer sesler çıkarmaya başlamıştı elini kaybetmek üzere olan kunoichi. Okçu ise tam bu anda kadının üstüne doğru hamle yaparak sarılmaya başlamıştı ona. Teki sözlerine başlarken adam da kafasını kaldırmış ve öfke ile üzüntüyü ortak bir şekilde harmanlayarak elde ettiği duygularla dolu bir bakış atmaya başlamıştı.
Teki sözlerine devam ederken, bir yandan da adamın duygularına odaklanmaya çalışıyordu. Nefret... İlk gözlemleyebildiği şey buydu zaten. Kadının adam için önemini kısmen anlayabiliyordu. Bir eş, bir sevgili ya da kardeş veya evlat, ebeveyn... Kadının, adamın hayatındaki rolü konusunda emin bir karar veremiyor olsa da, adamın kadına duyduğu sevgiyi gayet kolay anlayabiliyordu. Bu sebeple bir yandan üzülüyordu yaptıkları için. Fakat ne olursa olsun, bunların yaşanmaması için elinden geleni yaptığını düşünüyordu. Şu anda adamın da, kadının da çektikleri bütün acılar... Fiziksel ya da psikolojik... Tamamen onların aldıkları yanlış kararlardan kaynaklanıyordu. Teki burada sadece eylemlerine tepki vermişti. Bu sonucu oluşturmak için uğraşmamıştı.
Kadın halen ağlıyordu. Adam ise titreyen elleri ile kadına sarılmaya devam ediyor ve bir yandan da Teki'nin sorularını cevaplamaya çalışıyordu.
Kumo'dan kaçtıktan sonra güvende kalabilmek için boş pagodaya sığınmış iki shinobi. Keşişlerin onları rahatsız etmemesi için bir bariyer yapmışlar ve bunun dışında bir amaçları yok...
Adamın sözlerini kafasında tartarak duruma biraz daha hakim olmaya çalışıyordu Teki. Adamın konuşurken takındığı tavır ve haraketler, tekrar bir dövüş durumu oluşacağı izlenimini vermiyordu. Bu sebeple adam konuşmayı bitirdiği gibi Teki sağ elini çantasına atarak, içinden bir adet kan hapı çıkarmıştı. Sol elinde tuttuğu Kitsune ile halen savaşa hazır olduğu sinyalini vermek istiyordu. Sağ elinde tuttuğu kan hapını bombeli bir şekilde adama fırlattığında da konuşmaya başlamıştı eş zamanlı olarak.
"Sahiden garip insanlarsınız. Kanamayı durdurmak için yaraya güzelce baskı yap ve bir şekilde bağla. Sonrasında da kadına şu hapı ver. Hayatını kurtarmayacak ancak kaybettiği kan miktarında bir dengeleme yapma şansın var."
Henüz öğrendiği bilgiler yetmemişti Teki'ye. Halen aklında soru işaretleri vardı ve halen pagodaya sığınanların kaç kişi olduğunu bilmiyordu. Ayrıca tek başına olduğu için yapacağı şeyler de sınırlıydı... "Sakuma nerdesin..??" diye içinden söyleniyordu sadece.
"Konuşmamız burada bitmedi. Pagodada başkaları var mı? Kumo'dan neden kaçtınız? Ayrıca ne olursa olsun bu pagodadan ayrılacaksınız."
Teki sözlerine devam ederken, bir yandan da adamın duygularına odaklanmaya çalışıyordu. Nefret... İlk gözlemleyebildiği şey buydu zaten. Kadının adam için önemini kısmen anlayabiliyordu. Bir eş, bir sevgili ya da kardeş veya evlat, ebeveyn... Kadının, adamın hayatındaki rolü konusunda emin bir karar veremiyor olsa da, adamın kadına duyduğu sevgiyi gayet kolay anlayabiliyordu. Bu sebeple bir yandan üzülüyordu yaptıkları için. Fakat ne olursa olsun, bunların yaşanmaması için elinden geleni yaptığını düşünüyordu. Şu anda adamın da, kadının da çektikleri bütün acılar... Fiziksel ya da psikolojik... Tamamen onların aldıkları yanlış kararlardan kaynaklanıyordu. Teki burada sadece eylemlerine tepki vermişti. Bu sonucu oluşturmak için uğraşmamıştı.
Kadın halen ağlıyordu. Adam ise titreyen elleri ile kadına sarılmaya devam ediyor ve bir yandan da Teki'nin sorularını cevaplamaya çalışıyordu.
Kumo'dan kaçtıktan sonra güvende kalabilmek için boş pagodaya sığınmış iki shinobi. Keşişlerin onları rahatsız etmemesi için bir bariyer yapmışlar ve bunun dışında bir amaçları yok...
Adamın sözlerini kafasında tartarak duruma biraz daha hakim olmaya çalışıyordu Teki. Adamın konuşurken takındığı tavır ve haraketler, tekrar bir dövüş durumu oluşacağı izlenimini vermiyordu. Bu sebeple adam konuşmayı bitirdiği gibi Teki sağ elini çantasına atarak, içinden bir adet kan hapı çıkarmıştı. Sol elinde tuttuğu Kitsune ile halen savaşa hazır olduğu sinyalini vermek istiyordu. Sağ elinde tuttuğu kan hapını bombeli bir şekilde adama fırlattığında da konuşmaya başlamıştı eş zamanlı olarak.
"Sahiden garip insanlarsınız. Kanamayı durdurmak için yaraya güzelce baskı yap ve bir şekilde bağla. Sonrasında da kadına şu hapı ver. Hayatını kurtarmayacak ancak kaybettiği kan miktarında bir dengeleme yapma şansın var."
Henüz öğrendiği bilgiler yetmemişti Teki'ye. Halen aklında soru işaretleri vardı ve halen pagodaya sığınanların kaç kişi olduğunu bilmiyordu. Ayrıca tek başına olduğu için yapacağı şeyler de sınırlıydı... "Sakuma nerdesin..??" diye içinden söyleniyordu sadece.
"Konuşmamız burada bitmedi. Pagodada başkaları var mı? Kumo'dan neden kaçtınız? Ayrıca ne olursa olsun bu pagodadan ayrılacaksınız."

毒
► Show Spoiler
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2856
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Kumo Sakuma & Kasumikage Teki] Sezi
Hiçbir şey söylemeden elini çantana götürürken adamın gözlerinde canlanan ateşe şahit oluyorsun kısa bir anlığına. Elin çantana girdiği saniye karşındaki adam kısa süren fakat çok yüksek ivmeli bir hareketle kadına etten bir siper olabilmek için hareket ediyor, göz kontağını hiç bozmadan.
Neyse ki, Kan Hapı’nın nerede olduğunu biliyorsun ve beklemeden çıkarıp adama doğru atıyorsun. Adam da senin niyetini anlamış olacak ki, saldırgan pozisyonunu bozuyor ve havada gelen hapı sağ eliyle kapıveriyor, arkasını dönüyor sana. Nazikçe kadının ağzına uzatıyor hapı, bir çocuğu beslercesine. Hıçkırıklar arasında açıyor ağzını kadın. Acıdan dişlerini o kadar sıkmış olmalı ki, ağzını açarken bir ses bile çıkarıyor eklemleri, duyabiliyorsun. Adamdan dolayı kadını çok kısıtlı şekilde görebiliyorsun. Kan kaybından bembeyaz bir ten, korku içinde mahvolmuş bir surat ifadesiyle harmanlanmış ve acı içinde dağlanmış yanakları gözyaşlarıyla. Yumruk attığın yerin, daha birkaç saniye geçmiş olmasına rağmen kızarmış ve şişmiş olduğunu görebiliyorsun. İtiraz etmeden yutuveriyor hapı.
Adamın ise sırtını görebiliyorsun şu an. Sağ kolunu uzatıyor ve sanki bir kalıp sıcak tereyağını keser gibi kolundaki kumaşı yırtıveriyor. Şefkatle kadının yarı kopuk elini tutan kolunu alıyor ve mosmor olmuş eli kolun geri kalanına sabitleyip sarıyor. Kopuk ele yaptığı muameleden, ilk yardım veya sağlık disiplinleri hakkında hiçbir fikrinin olmadığını düşünmek zor değil. Kadın ise başını sallıyor, gözleriyle bileğinin, turnike yapmasını anlatmaya çalışıyor olmalı. Adam, az önce yaptığı yırtma hareketini bu sefer sol elindeki kumaş için yapıyor ve az önce sardığı yarayı açmadan kadının gösterdiği yere turnike uyguluyor. Sıkıca sarıyor. "Pagoda’da kimse yok." Diyor. Bunu söylerken sana bakmıyor. Genelde göz kontağını hiç kesmeyen adam, bir anda sana bakmayı kesiyor.
Sağ el baş parmağıyla kadının gözyaşlarını siliyor. Kadının renginin biraz olsun yerine geldiğini seçebiliyorsun. "Cevabını duymak istemediğin sorular soruyorsun çocuk. Neden kaçtığımız seni ilgilendirmez." Seninle konuşurken kadına da bakmıyor, kadının omzundan ileri, uzaklara doğru bakıyor. Seninle konuşmuyorken de kadınla ilgilenmeye devam ediyor.
Neyse ki, Kan Hapı’nın nerede olduğunu biliyorsun ve beklemeden çıkarıp adama doğru atıyorsun. Adam da senin niyetini anlamış olacak ki, saldırgan pozisyonunu bozuyor ve havada gelen hapı sağ eliyle kapıveriyor, arkasını dönüyor sana. Nazikçe kadının ağzına uzatıyor hapı, bir çocuğu beslercesine. Hıçkırıklar arasında açıyor ağzını kadın. Acıdan dişlerini o kadar sıkmış olmalı ki, ağzını açarken bir ses bile çıkarıyor eklemleri, duyabiliyorsun. Adamdan dolayı kadını çok kısıtlı şekilde görebiliyorsun. Kan kaybından bembeyaz bir ten, korku içinde mahvolmuş bir surat ifadesiyle harmanlanmış ve acı içinde dağlanmış yanakları gözyaşlarıyla. Yumruk attığın yerin, daha birkaç saniye geçmiş olmasına rağmen kızarmış ve şişmiş olduğunu görebiliyorsun. İtiraz etmeden yutuveriyor hapı.
Adamın ise sırtını görebiliyorsun şu an. Sağ kolunu uzatıyor ve sanki bir kalıp sıcak tereyağını keser gibi kolundaki kumaşı yırtıveriyor. Şefkatle kadının yarı kopuk elini tutan kolunu alıyor ve mosmor olmuş eli kolun geri kalanına sabitleyip sarıyor. Kopuk ele yaptığı muameleden, ilk yardım veya sağlık disiplinleri hakkında hiçbir fikrinin olmadığını düşünmek zor değil. Kadın ise başını sallıyor, gözleriyle bileğinin, turnike yapmasını anlatmaya çalışıyor olmalı. Adam, az önce yaptığı yırtma hareketini bu sefer sol elindeki kumaş için yapıyor ve az önce sardığı yarayı açmadan kadının gösterdiği yere turnike uyguluyor. Sıkıca sarıyor. "Pagoda’da kimse yok." Diyor. Bunu söylerken sana bakmıyor. Genelde göz kontağını hiç kesmeyen adam, bir anda sana bakmayı kesiyor.
Sağ el baş parmağıyla kadının gözyaşlarını siliyor. Kadının renginin biraz olsun yerine geldiğini seçebiliyorsun. "Cevabını duymak istemediğin sorular soruyorsun çocuk. Neden kaçtığımız seni ilgilendirmez." Seninle konuşurken kadına da bakmıyor, kadının omzundan ileri, uzaklara doğru bakıyor. Seninle konuşmuyorken de kadınla ilgilenmeye devam ediyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Kasumikage Teki
- Kusagakure
- Posts: 403
- Joined: October 22nd, 2018, 2:54 am
Re: [Kumo Sakuma & Kasumikage Teki] Sezi
Adam, Teki'nin fırlattığı kan hapını aldığı gibi elinden geldiğince ilk yardıma başlamıştı. Öncelikle hapı, yaralı kadına yedirmiş, sonrasında ise kıyafetinden kopardığı bir parça ile kadının kopmak üzere olan elini, koluna bağlamaya başlamıştı. Adam bunlarla uğraşırken Teki ise kadının suratına bakabilme şansı yakalamıştı. Bembeyaz... Ölü gibi...
Bir yandan adamı izlerken diğer yandan da sorularına cevap almayı bekliyordu. Kitsune halen elindeydi ve kılıcını sımsıkı tutuyordu. Ortamda Teki'nin sinirini bozan bir bilinmezlik oluşmuştu. Pagodaya varmıştı, pagodada kimlerin olduğunu bulmuştu. Hatta keşişlerin bile neden bayıldıklarına dair hiçbir soru işareti bulunmuyordu kafasında. Kendisine saldıran kunoichiai de yenmişti. Şimdi ne yapmalıydı? Adamı da mı öldürmeliydi? Yoksa buradan gitmelerini söyleyip, görevin sonlandığını mı düşünmeliydi? Ya da keşişlerin uyku problemini çözdüğü için sadece geri dönerek, gerekli bilgilerimi vermeliydi?
"Pagodada kimse yok. Cevabını duymak istemediğin sorular soruyorsun çocuk. Neden kaçtığımız seni ilgilendirmez."
Adamın sözleri bittiği gibi sakince "Bana doğru dönerek işine devam et. Halen tehlikeyi atlatmadınız." demişti vakit kaybetmeden. Adamın uzaklara doğru bakmakta oluşu rahatsız etmişti Teki'yi. Saçma bir şeyler yaşanmasını istemiyordu. Bu sebeple de bulunmakta olduğu saldırıya hazır pozisyonu kesinlikle bozmamaya çalışıyordu. Adamın sorun çıkarmadan kendisine doğru döneceğini umarak sözlerine devam etmişti;
"Kendinizi yukarıda görme gibi bir probleminiz var. Şu davranış şeklinizi değiştirin. Kadın aynısını yaptı ve ne olduğunu görüyorsun. Şu anda seni de burada öldürüp, görevimi tamamlayabilirim. Raporumda da bana saldırdığınızı yazarım ki bu kısmen doğru bir bilgi. Şimdi daha da şansını zorlama. Köyünüzü neden terk ettiniz? Cevabının samimiyeti hem senin, hem de kadının hayatına etki edecek. İyi düşün derim."
Bir yandan adamı izlerken diğer yandan da sorularına cevap almayı bekliyordu. Kitsune halen elindeydi ve kılıcını sımsıkı tutuyordu. Ortamda Teki'nin sinirini bozan bir bilinmezlik oluşmuştu. Pagodaya varmıştı, pagodada kimlerin olduğunu bulmuştu. Hatta keşişlerin bile neden bayıldıklarına dair hiçbir soru işareti bulunmuyordu kafasında. Kendisine saldıran kunoichiai de yenmişti. Şimdi ne yapmalıydı? Adamı da mı öldürmeliydi? Yoksa buradan gitmelerini söyleyip, görevin sonlandığını mı düşünmeliydi? Ya da keşişlerin uyku problemini çözdüğü için sadece geri dönerek, gerekli bilgilerimi vermeliydi?
"Pagodada kimse yok. Cevabını duymak istemediğin sorular soruyorsun çocuk. Neden kaçtığımız seni ilgilendirmez."
Adamın sözleri bittiği gibi sakince "Bana doğru dönerek işine devam et. Halen tehlikeyi atlatmadınız." demişti vakit kaybetmeden. Adamın uzaklara doğru bakmakta oluşu rahatsız etmişti Teki'yi. Saçma bir şeyler yaşanmasını istemiyordu. Bu sebeple de bulunmakta olduğu saldırıya hazır pozisyonu kesinlikle bozmamaya çalışıyordu. Adamın sorun çıkarmadan kendisine doğru döneceğini umarak sözlerine devam etmişti;
"Kendinizi yukarıda görme gibi bir probleminiz var. Şu davranış şeklinizi değiştirin. Kadın aynısını yaptı ve ne olduğunu görüyorsun. Şu anda seni de burada öldürüp, görevimi tamamlayabilirim. Raporumda da bana saldırdığınızı yazarım ki bu kısmen doğru bir bilgi. Şimdi daha da şansını zorlama. Köyünüzü neden terk ettiniz? Cevabının samimiyeti hem senin, hem de kadının hayatına etki edecek. İyi düşün derim."

毒
► Show Spoiler
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2856
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Kumo Sakuma & Kasumikage Teki] Sezi
Beklediğin gibi sana dönüyor. Gözlerinden akan nefreti okumak zor değil. Ne düşündüğünü anlayamamakla birlikte, adamın sana niçin şu ana kadar saldırmamış olduğunu anlayabiliyorsun. Kadının yaşamı. Kadını koruma isteği, sana saldırmasına mani oluyor. Bu çizgiyi aşman halinde karşılaşacağın direncin, beklediğinden çok daha farklı şekilde olması ihtimali kafanın bir yerinden geçiyor. "Bak." Diye başlıyor sözlerine. Kadınla aranıza bir set çekiyor. Aranızda yaklaşık bir metre kadar bir mesafe var.
"Nasıl davranmam gerektiğini senden öğrenecek değilim. Ortada bir tehlike de yok. Sadece öldürme hevesi olmayan insanlara rast geldin. Raporunda ne yazdığın benim gerçekten hiç umrumda değil. Neden bu durumun umrumda olduğunu düşündün..? Beni aşar." Adamı korkutamadığın besbelli. Bu korkusuzluğun ardındaki kendine güvenin yersiz olmadığını adamın duruşundan anlaman mümkün.
"Bilmen gereken şey, bu pagoda’yı kimsenin kullanmadığı ve bu yüzden burada kalıyor olduğumuz. Artık bulunduğumuza göre zaten yer değiştireceğiz. Buraya gelip, beylik laflar edip ancak bir çocuğu korkutacak sözlerini kendine saklayabilirsin. Gözdağı vermeye çalıştıkça, sadece kendini küçük düşürüyorsun. Bırak gidelim, büyütmenin anlamı yok." Diye noktalıyor sözlerini.
"Nasıl davranmam gerektiğini senden öğrenecek değilim. Ortada bir tehlike de yok. Sadece öldürme hevesi olmayan insanlara rast geldin. Raporunda ne yazdığın benim gerçekten hiç umrumda değil. Neden bu durumun umrumda olduğunu düşündün..? Beni aşar." Adamı korkutamadığın besbelli. Bu korkusuzluğun ardındaki kendine güvenin yersiz olmadığını adamın duruşundan anlaman mümkün.
"Bilmen gereken şey, bu pagoda’yı kimsenin kullanmadığı ve bu yüzden burada kalıyor olduğumuz. Artık bulunduğumuza göre zaten yer değiştireceğiz. Buraya gelip, beylik laflar edip ancak bir çocuğu korkutacak sözlerini kendine saklayabilirsin. Gözdağı vermeye çalıştıkça, sadece kendini küçük düşürüyorsun. Bırak gidelim, büyütmenin anlamı yok." Diye noktalıyor sözlerini.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Kasumikage Teki
- Kusagakure
- Posts: 403
- Joined: October 22nd, 2018, 2:54 am
Re: [Kumo Sakuma & Kasumikage Teki] Sezi
Adam her ne kadar Teki'nin istediği cevapları vermemiş olsa da, gayet doğru yerlere parmak basmıştı. Pagodaya saklanmak için geldikleri için ve Teki tarafında ifşa oldukları için yer değiştirmeleri gerekecekti. Teki'nin görevi de böylece tamamlanmış olacaktı. Sonuçta ne onları öldürmeye ihtiyacı vardı ne de Kumogakure'den kaçmış iki shinobinin macerasına ortak olmaya. Yolları burada ayrılacaktı ve kadın hayatının devamı boyunca yaptığı hatanın acısı ile yaşamaya devam edecekti. Adam ise bu durumu engelleyemediği için hayatı boyunca pişman olacaktı belki de. Ne olursa olsun artık Teki'yi ilgilendiren bir durum yoktu ortada.
Fiziksel savaşı Teki kazanmıştı. En azından kadına karşı. Adam ile dövüşmeye ise, her ne kadar hazır gibi gözükse de kesinlikle hazır değildi. Bariyerle uğraşırken yaratmaya başladığı Kage Bunshinlerin ona verdiği yorgunluk halen omuzlarından baskı yapıyordu vücuduna. Bunun üstüne kadınla savaşırken harcadığı enerji ve az kalsın vücuduna saplanacak olan okun verdiği acı eklenince sahiden de savaşmaya gerek görmüyordu artık. Keşişlerin isteği de olmuştu. İki Kumo kaçağı buradan ayrılacak ve Teki'nin bilmediği... Hatta ilgilenmek bile istemediği bir yere gideceklerdi. Keşişlerin uyumasına ve ormanın farklı yerlerde uyanmalarına sebep olan bariyer de kalkacaktı böylece ortadan. Teki'nin tek yapması gereken ise keşişlere mutlu haberi verdikten sonra köyünün yolun tutmak olacaktı. Belki yolda Sakuma ile karşılaşma şerefine de erişirdi. Uyuşuk dostu yüzünden tüm işi kendisi yapmak zorunda kalmıştı. Arkadaşlıkları gereğince bu durumun illaki bir geri dönüşü olacağını düşünüyordu Teki.
"Sahiden de aramızdaki durumun bir anlamı kalmadı öyleyse. Buradan giderken bariyeri de kaldırın... Ve size önerim; Bu tarz bariyerler kullanmayın. Her ne kadar kendinizi güvene alıyormuş gibi gözükseniz de, olduğunuz yeri çok daha fazla belli ediyorsunuz."
Halen saldırıya hazır bir pozisyonda durmakta olan vücudunu gevşetmişti. Kitsune'yi tutmakta olduğu sol elini aşağıya indirmiş ve daha az tehditkar gözükmeye çalışmıştı. "Sahiden durumun bu şekilde gelişmemesi için elimden geleni yaptım. Savaşmak benim de ilk planım değildi. Böyle olsun istemezdim." Aynı az önce yaptığı gibi sağ elini çantasına atarak son kan hapını da çıkartmış ve adama doğru fırlatmıştı. "Umarım kritik durumu atlatır." Yavaşça üç adım geri çekilmişti sonrasında. "Sözüne güvenerek burayı terk edeceğim. Artık burada kalamazsınız. Başınıza neler geldi ve köyünüzden kaçmak zorunda kaldınız bilmiyorum ancak umarım kendinizi daha fazla tehlikeye bulaştırmazsınız." Artık gitmeye hazırdı. Adamın ona saldırmayacağına güvenerek Kitsune'yi kınına koymuştu.
"Adım Kasumikage Teki. İleride intikam için peşime falan düşmeyi planlıyorsan buna ihtiyacın olabilir. Sen de bana isimlerinizi söyler misin? Görev raporuma eklemeyeceğim. Sadece merak ediyorum..."
Fiziksel savaşı Teki kazanmıştı. En azından kadına karşı. Adam ile dövüşmeye ise, her ne kadar hazır gibi gözükse de kesinlikle hazır değildi. Bariyerle uğraşırken yaratmaya başladığı Kage Bunshinlerin ona verdiği yorgunluk halen omuzlarından baskı yapıyordu vücuduna. Bunun üstüne kadınla savaşırken harcadığı enerji ve az kalsın vücuduna saplanacak olan okun verdiği acı eklenince sahiden de savaşmaya gerek görmüyordu artık. Keşişlerin isteği de olmuştu. İki Kumo kaçağı buradan ayrılacak ve Teki'nin bilmediği... Hatta ilgilenmek bile istemediği bir yere gideceklerdi. Keşişlerin uyumasına ve ormanın farklı yerlerde uyanmalarına sebep olan bariyer de kalkacaktı böylece ortadan. Teki'nin tek yapması gereken ise keşişlere mutlu haberi verdikten sonra köyünün yolun tutmak olacaktı. Belki yolda Sakuma ile karşılaşma şerefine de erişirdi. Uyuşuk dostu yüzünden tüm işi kendisi yapmak zorunda kalmıştı. Arkadaşlıkları gereğince bu durumun illaki bir geri dönüşü olacağını düşünüyordu Teki.
"Sahiden de aramızdaki durumun bir anlamı kalmadı öyleyse. Buradan giderken bariyeri de kaldırın... Ve size önerim; Bu tarz bariyerler kullanmayın. Her ne kadar kendinizi güvene alıyormuş gibi gözükseniz de, olduğunuz yeri çok daha fazla belli ediyorsunuz."
Halen saldırıya hazır bir pozisyonda durmakta olan vücudunu gevşetmişti. Kitsune'yi tutmakta olduğu sol elini aşağıya indirmiş ve daha az tehditkar gözükmeye çalışmıştı. "Sahiden durumun bu şekilde gelişmemesi için elimden geleni yaptım. Savaşmak benim de ilk planım değildi. Böyle olsun istemezdim." Aynı az önce yaptığı gibi sağ elini çantasına atarak son kan hapını da çıkartmış ve adama doğru fırlatmıştı. "Umarım kritik durumu atlatır." Yavaşça üç adım geri çekilmişti sonrasında. "Sözüne güvenerek burayı terk edeceğim. Artık burada kalamazsınız. Başınıza neler geldi ve köyünüzden kaçmak zorunda kaldınız bilmiyorum ancak umarım kendinizi daha fazla tehlikeye bulaştırmazsınız." Artık gitmeye hazırdı. Adamın ona saldırmayacağına güvenerek Kitsune'yi kınına koymuştu.
"Adım Kasumikage Teki. İleride intikam için peşime falan düşmeyi planlıyorsan buna ihtiyacın olabilir. Sen de bana isimlerinizi söyler misin? Görev raporuma eklemeyeceğim. Sadece merak ediyorum..."

毒
► Show Spoiler