[Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 1)
- Komaeda Togami
- Kaçak
- Posts: 173
- Joined: September 3rd, 2018, 11:12 pm
Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar
Verdiğim cevaplar, yaşlı adamın yüzünü düşürmüştü. Genel manada moralinin bozulduğunu tahmin edebiliyordum. Ancak hayalgücü sosuyla süslenmiş olsa da, Yağmur ülkesinin genel durumu bundan pek farklı değildi. Yalnızca çevreyle doğru düzgün iletişim imkanı olmayan bu yerleşkenin üyelerinin konuya tam olarak hakim olamamasından kaynaklanıyordu olay. Belki de söylentileri duymuş, ancak inanmamışlardı. Tam anlamıyla bilebilmem mümkün değildi. Çay hazır olduğunda, yaşlı adam bana da kendine de birer kupa koydu. Şekerin olmadığını söylediğinde yorumsuz kalmayı tercih ettim. Genel manada uzun bir süredir herhangi bir şeye karşı herhangi bir şey hissedemiyordum, ancak kırıntı düzeyinde de olsa adama acıdığımı farkettim. Kendimi toplamam gerekiyordu. Eskilerde duymuş olduğum bir sözü geçirdim aklımdan: “İnsan bir gün gırtlaklayacağı tavuğu sevmeye kalkarsa aç kalır.” Bu insanlar yalnızca yolumda ilerlemem için görev alan piyonlardı, işin içine farklı bir duygudurum karıştırmayacaktım. Adama belki de verebildiğim tek iyi haber, Daimyo’nun güvende olduğuydu. Ve tamamen uydurma olan, hakkında hiçbir fikrim olmayan tek şey buydu. İroni ya. “İşte tam da bu yüzden bu köydeyim Ojisan. Ancak birlikte bir şeyleri yoluna koyabiliriz.”
Yalnızca çaylarımızı içtiğimiz kısa süreli bir sessizlik oldu. Sessizliği bozan tek şey çatıya düşen yağmurun patırtılarıydı. Bir süredir kapalı bir yerde uyumamış ve ağzıma sıcak bir şey koymamıştım, bu yüzden basit birer minder ve çay bile hoşnut etmişti beni. Gevşememek adına başımı hafifçe sağa sola salladım ve oturuşumu düzelttim. Sürgünün sesiyle, gözlerim refleksif olarak giriş kapısına yöneldi. İçeri giren genç, adamın oğlu olsa gerekti. Çok dikkat çekici bir özelliği yoktu ancak fiziksel işçi profilinde görülebilecek bir takım nüansları yansıtıyordu. Hasattan bahsederken, beni görmesiyle konuşması kesildi ve olduğu yerde durdu. Yan gözlerle, yaşlı adamın ona sorun olmadığını işaret ettiğini görebiliyordum ancak adının Shin’ichi olduğunu öğrendiğim adam temkinli olmayı sürdürmüştü. Bu yörenin halkının genel huyu olmalıydı bu, fazla kapalıydılar. Belki de küçük yerde yaşamanın bir getirisiydi bu. Ancak dönüp dolaştığınızda, çevresel etmenleri işin içine ne kadar katarsanız katın insan insandır ve insan psikolojisi sabittir. Bu yüzden bu gencin çok ekstra bir problem yaratacağını düşünmüyordum. Yalnızca konunun akışına göre kartlarımı oynayacaktım, bu kadar basitti.
Shin’ichi, oturduğu yerden beni izlemeye devam ederken babası ona benden bahsediyordu. Bu sırada ben de gözlerimi Shin’ichi’ye kitlemiş durumdaydım. Bu biraz ego savaşına dönmüştü ve kaybetmeye niyetim yoktu, güçlü olan her zaman saygı görürdü ve Shin’ichi’nin güç anlayışının biraz daha sertliğe dayalı olduğunu çözebilmiştim. Genç olduğumdan bahsettiğinde, elime avantajlı duruma geçmek için bir fırsat gelmişti. Beni gözünde küçültmüştü, bu yüzden onun sınırlarını aşacak çok basit bir hamlem bile tüm dengeleri tamamen tersine çevirip beklenmedik kadar iyi bir etki yapma potansiyeline sahipti şuan. Hamlemi yapmadan önce, yaşlı adamın cümlesini tamamlamasını bekledim. Ardından kupayı minderimin yanına bıraktıktan sonra yüzüme sert bir ifade takındım. Bir güç gösterisi yapmam şuan için zaruri ve en doğru hareketti. Yalnızca konuşarak, bu adamı etkileyebileceğimi düşünüyordum. Bu sırada, yavaş yavaş ve soğuk bir ifadeyle konuşmaya başlamıştım: “Beni küçümsememeni öneririm Shin’ichi. Shinobilikte yaşın bir önemi yoktur.” Genç adamın saygısını kazanmam, planımda bir sonraki aşamaya geçmem için kritik bir öneme sahipti. Ona karşı sıcak olmamı gerektirecek bir durum yoktu, bu sebeple yaşlı adam üzerinde halihazırda aktif olan Teishi no Jutsu’yu uygulamayacaktım. Böyle adamlar, hele de gençliklerinde yalnızca güce ve güçlüye itaat ederlerdi. Cümlem sonlandığı gibi yüzüme sahte bir gülümseme takındım ve ekstra bir reaksiyon göstermelerine zaman bırakmadan konuşmaya başladım: “Yine de, babana da bahsettiğim gibi. Burada size yardım etmek için bulunuyorum. Bu yüzden bana güvenmeli ve beni dinlemelisin.” Sertliğin ardınan gelen yumuşaklık, her zaman iç rahatlatırdı.
Yalnızca çaylarımızı içtiğimiz kısa süreli bir sessizlik oldu. Sessizliği bozan tek şey çatıya düşen yağmurun patırtılarıydı. Bir süredir kapalı bir yerde uyumamış ve ağzıma sıcak bir şey koymamıştım, bu yüzden basit birer minder ve çay bile hoşnut etmişti beni. Gevşememek adına başımı hafifçe sağa sola salladım ve oturuşumu düzelttim. Sürgünün sesiyle, gözlerim refleksif olarak giriş kapısına yöneldi. İçeri giren genç, adamın oğlu olsa gerekti. Çok dikkat çekici bir özelliği yoktu ancak fiziksel işçi profilinde görülebilecek bir takım nüansları yansıtıyordu. Hasattan bahsederken, beni görmesiyle konuşması kesildi ve olduğu yerde durdu. Yan gözlerle, yaşlı adamın ona sorun olmadığını işaret ettiğini görebiliyordum ancak adının Shin’ichi olduğunu öğrendiğim adam temkinli olmayı sürdürmüştü. Bu yörenin halkının genel huyu olmalıydı bu, fazla kapalıydılar. Belki de küçük yerde yaşamanın bir getirisiydi bu. Ancak dönüp dolaştığınızda, çevresel etmenleri işin içine ne kadar katarsanız katın insan insandır ve insan psikolojisi sabittir. Bu yüzden bu gencin çok ekstra bir problem yaratacağını düşünmüyordum. Yalnızca konunun akışına göre kartlarımı oynayacaktım, bu kadar basitti.
Shin’ichi, oturduğu yerden beni izlemeye devam ederken babası ona benden bahsediyordu. Bu sırada ben de gözlerimi Shin’ichi’ye kitlemiş durumdaydım. Bu biraz ego savaşına dönmüştü ve kaybetmeye niyetim yoktu, güçlü olan her zaman saygı görürdü ve Shin’ichi’nin güç anlayışının biraz daha sertliğe dayalı olduğunu çözebilmiştim. Genç olduğumdan bahsettiğinde, elime avantajlı duruma geçmek için bir fırsat gelmişti. Beni gözünde küçültmüştü, bu yüzden onun sınırlarını aşacak çok basit bir hamlem bile tüm dengeleri tamamen tersine çevirip beklenmedik kadar iyi bir etki yapma potansiyeline sahipti şuan. Hamlemi yapmadan önce, yaşlı adamın cümlesini tamamlamasını bekledim. Ardından kupayı minderimin yanına bıraktıktan sonra yüzüme sert bir ifade takındım. Bir güç gösterisi yapmam şuan için zaruri ve en doğru hareketti. Yalnızca konuşarak, bu adamı etkileyebileceğimi düşünüyordum. Bu sırada, yavaş yavaş ve soğuk bir ifadeyle konuşmaya başlamıştım: “Beni küçümsememeni öneririm Shin’ichi. Shinobilikte yaşın bir önemi yoktur.” Genç adamın saygısını kazanmam, planımda bir sonraki aşamaya geçmem için kritik bir öneme sahipti. Ona karşı sıcak olmamı gerektirecek bir durum yoktu, bu sebeple yaşlı adam üzerinde halihazırda aktif olan Teishi no Jutsu’yu uygulamayacaktım. Böyle adamlar, hele de gençliklerinde yalnızca güce ve güçlüye itaat ederlerdi. Cümlem sonlandığı gibi yüzüme sahte bir gülümseme takındım ve ekstra bir reaksiyon göstermelerine zaman bırakmadan konuşmaya başladım: “Yine de, babana da bahsettiğim gibi. Burada size yardım etmek için bulunuyorum. Bu yüzden bana güvenmeli ve beni dinlemelisin.” Sertliğin ardınan gelen yumuşaklık, her zaman iç rahatlatırdı.

- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2856
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar
Senin laflarını dinledikten sonra Shin'ichi sertliğinden ödün vermeden tekrar konuşuyor; "Sana güvenmem ayrı mesele de, söyle söyleyeceğini. Çay içmek için babamın rızasını almışsın ne de olsa." Babası gülümseyerek kafasını öne eğiyor ve kendi çayını tazeliyor. Yağmur şiddetini arttırmaya başlıyor, bunun üzerine de baba kalkıp topu topu 2 tane olan pencereleri örtüyor. Bu sırada Shin'ichi'nin dikkati ve odağı sende.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Komaeda Togami
- Kaçak
- Posts: 173
- Joined: September 3rd, 2018, 11:12 pm
Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar
Yağmur şiddetini arttırmış, yaşlı adam pencereleri kapatmak üzere ayaklanmıştı. Yağmurla pek sıkıntım yoktu, uzun süredir Yağmur ülkesinin ücra köşelerinde tepemde bir çatı olmaksızın uyumaya alışmıştım nihayetinde. Ancak yine de bir miktar daha rahat hissettim kendimi. Bu kasabada şuan için başıma bir iş gelme olasılığı düşük de olsa fazladan güvenlik tedbirinin zararı olmazdı. Gizlilik, uzun bir süredir en büyük silahımdı. Ve ne kadar olduğunu tahmin edemeyeceğim bir süre daha olacak gibi gözüküyordu. Shin’ichi bana odaklanmışken onu ince ince işlemeye başlayabilirdim. Yaşlı adamda oldukça başarılı olmuştum, ve Shin’ichi için de bazı numaralarım vardı. Ancak her şeyin sıraylaydı. Bu yüzden ilgisini çekecek bir başlangıç yapmam gerekiyordu: “Öncelikle, sana kim olduğumdan ve neden burada olduğumdan bahsedeyim Shin’ichi.” Uzun bir hikaye anlatmaya başlayacakmış gibi yerimde doğruldum ve başımı dikleştirdim, bu rolümün başlangıcıydı: “Adım Togami. Babana da anlattığım gibi, tek hedefi Yağmur Ülkesi’nin menfaati olan gizli bir örgüt adına çalışıyorum.” Shin’ichi’ye doğru yönelerek hafifçe eğildim, bu ona bana güvenmesi için verdiğim sübliminal bir mesajdı: “Kısa bir zaman önce, bir mektup aldık. Bu mektupta halkın içinde bulunduğu sefil durum anlatılmıştı. Genç bir adam, bu kasabanın yerini tarif etmiş ve bizden yardım istemişti. O genci bulmaya geldim Shin’ichi.” İsmini sık sık tekrar ediyordum gencin, bu karşıdaki insana güven vermek için kullanılan eski taktiklerdendi.
Söylediklerimi algılayıp hazmetmesi için çok kısa bir süre duraksadım, ardından gözlerimi Shin’ichi’nin gözlerine dikip konuşmayı sürdürdüm: “Ancak, buraya geldikten sonra farkettim ki beni buraya kimin çağırdığı önemli değil, benim burada ne yapmam gerektiği önemli. Ülkemiz kan ağlıyor Shin’ichi. Uzun zamandır ağladığı gibi. Bu kasaba gibi onlarca mezra var ülkenin her yerinde. Yüzlerce de ipsiz sapsız haydut. Düzene dair hiçbir şey kalmadı. Yöneticiler, üst makamdakiler çığrından çıkmış durumda. Yalnızca kendi güvenliklerini düşünüp halkımızın bu yaşadıklarını görmezlikten geliyorlar. Amegakure’ye bağlı tüm shinobiler köy mevzilerine çekildi. Göz göre göre katledilmenize izin veriyorlar.” Burnumdan derin bir nefes aldım. Sakin, ancak içten içe öfkeyle yanıyormuş gibi bir görüntü sergilemek istiyordum. Konuşmama devam etmeden önce, kafamdaki planı son kez hızlıca tekrar ettim. İşe yarayacağına güvenim tamdı.
“Ülkeler ve hükümetler, halklar olmadan anlamsızdır Shin’ichi. Ancak halk pes ettiğinde, ülkenin sonu gelir. Bir kıvılcım yakmalıyız. Öyle bir kıvılcım ki, ülkedeki yanlış olan her şeyi yakıp kavursun ve her şeyi düzeltmeye sıfırdan başlayalım.” Planım, burada devreye giriyordu işte. Yaşlı adama uyguladığım gibi, eski parşomende okuduğum bir başka yöntemi kullanacaktım. “Ve bu iş için senin gibi birine, hatta sana ihtiyacım var.” Taktik son derece basitti. Karşındakini ikna etmek, ona güven vermek istiyorsan kendisini başrolde görmesini sağla. Dünya, herkes için kendi etrafında dönüyordu. Ve temel insan psikolojisinin temelinde özel olma arzusu yatardı. Herkes, istisnasız “herkes” kendisini özel hissederdi, ve özel olduğuna inandırıldığı takdirde yapamayacağı neredeyse hiçbir şey yoktu. Shin’ichi özelinde düşündüğümde; büyük bir ihtimalle hayatı boyunca bu kasabadan en fazla birkaç kez ayrılmış, hayatı boyunca çiftçilik yapmış bir insana kendini özel hissettirmek çok basitti. Ona yalnızca, göstermelik bir lider rolü vermem gerekiyordu: “Shin’ichi. Bir hareket başlatacağız. Sen ve ben, ancak özellikle sen bu hareketin lideri olmak zorundasın. Ben dışarıdan bakıldığında yalnızca cılız bir çocuğum. Shinobi olduğumu söylesem bu kasabadaki kimse inanmaz. Ancak sen, atletik ve güçlüsün. Buradaki herkesi tanıyorsun, bu rol için senden daha uygun biri olamaz. Ben sana yalnızca rehberlik edebilirim.” Hafifçe gülümsedim, bundan sonrası Shin’ichi’nin gaza gelme oranına bağlıydı, ancak konuşmam bitmemişti: “Bu kasabadan başlayarak halkımıza zulmeden tüm haydut gruplarını teker teker çökerteceğiz. Gönüllü herkesi organize etmeni istiyorum. Planlara, tarihlere ihtiyacımız olacak. Haydutlar geldiğinde hazır olacağız ve boğazlarına çökeceğiz. Yavaş yavaş, adım adım ülkemizi bu rezaletten çekip kurtaracağız.”
Söylediklerimi algılayıp hazmetmesi için çok kısa bir süre duraksadım, ardından gözlerimi Shin’ichi’nin gözlerine dikip konuşmayı sürdürdüm: “Ancak, buraya geldikten sonra farkettim ki beni buraya kimin çağırdığı önemli değil, benim burada ne yapmam gerektiği önemli. Ülkemiz kan ağlıyor Shin’ichi. Uzun zamandır ağladığı gibi. Bu kasaba gibi onlarca mezra var ülkenin her yerinde. Yüzlerce de ipsiz sapsız haydut. Düzene dair hiçbir şey kalmadı. Yöneticiler, üst makamdakiler çığrından çıkmış durumda. Yalnızca kendi güvenliklerini düşünüp halkımızın bu yaşadıklarını görmezlikten geliyorlar. Amegakure’ye bağlı tüm shinobiler köy mevzilerine çekildi. Göz göre göre katledilmenize izin veriyorlar.” Burnumdan derin bir nefes aldım. Sakin, ancak içten içe öfkeyle yanıyormuş gibi bir görüntü sergilemek istiyordum. Konuşmama devam etmeden önce, kafamdaki planı son kez hızlıca tekrar ettim. İşe yarayacağına güvenim tamdı.
“Ülkeler ve hükümetler, halklar olmadan anlamsızdır Shin’ichi. Ancak halk pes ettiğinde, ülkenin sonu gelir. Bir kıvılcım yakmalıyız. Öyle bir kıvılcım ki, ülkedeki yanlış olan her şeyi yakıp kavursun ve her şeyi düzeltmeye sıfırdan başlayalım.” Planım, burada devreye giriyordu işte. Yaşlı adama uyguladığım gibi, eski parşomende okuduğum bir başka yöntemi kullanacaktım. “Ve bu iş için senin gibi birine, hatta sana ihtiyacım var.” Taktik son derece basitti. Karşındakini ikna etmek, ona güven vermek istiyorsan kendisini başrolde görmesini sağla. Dünya, herkes için kendi etrafında dönüyordu. Ve temel insan psikolojisinin temelinde özel olma arzusu yatardı. Herkes, istisnasız “herkes” kendisini özel hissederdi, ve özel olduğuna inandırıldığı takdirde yapamayacağı neredeyse hiçbir şey yoktu. Shin’ichi özelinde düşündüğümde; büyük bir ihtimalle hayatı boyunca bu kasabadan en fazla birkaç kez ayrılmış, hayatı boyunca çiftçilik yapmış bir insana kendini özel hissettirmek çok basitti. Ona yalnızca, göstermelik bir lider rolü vermem gerekiyordu: “Shin’ichi. Bir hareket başlatacağız. Sen ve ben, ancak özellikle sen bu hareketin lideri olmak zorundasın. Ben dışarıdan bakıldığında yalnızca cılız bir çocuğum. Shinobi olduğumu söylesem bu kasabadaki kimse inanmaz. Ancak sen, atletik ve güçlüsün. Buradaki herkesi tanıyorsun, bu rol için senden daha uygun biri olamaz. Ben sana yalnızca rehberlik edebilirim.” Hafifçe gülümsedim, bundan sonrası Shin’ichi’nin gaza gelme oranına bağlıydı, ancak konuşmam bitmemişti: “Bu kasabadan başlayarak halkımıza zulmeden tüm haydut gruplarını teker teker çökerteceğiz. Gönüllü herkesi organize etmeni istiyorum. Planlara, tarihlere ihtiyacımız olacak. Haydutlar geldiğinde hazır olacağız ve boğazlarına çökeceğiz. Yavaş yavaş, adım adım ülkemizi bu rezaletten çekip kurtaracağız.”

- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2856
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar
Sen laflarını ortaya döktükçe ikilinin surat ifadeleri ciddileşiyor. Baba yeni koyduğu çayından hiç yudum almıyor, Shin'ichi de aynı şekilde. Herkesin bardağındaki çay soğumaya başlıyor ortamdaki yağmur kaynaklı nem arttıkça. Lafların bitince birbirlerine bakıyorlar, lafa ilk Shin'ichi giriyor. "Senin bir shinobi olduğunu 3 kilometre öteden anlarlar Togami. Yürüyüşün, duruşun, kıyafetlerin bile farklı. Kullandığın kelimeler 'şehirli' kokuyor. Sen sokakta yürüdüğünde senden korkmayan adam affedersin aptaldır." Ardından biraz geriye yaslanıyor ve ellerini önünde rahat bir şekilde birleştiriyor. "Bunları bana niye anlatıyorsun anlamadım. Ben basit bir çiftçiyim sadece, baba mesleğimi devam ettiriyorum. Hayatım boyunca tuttuğum tek kesici şey babamın tırpanı. Konuşmayı aha işte anca bu kadar becerebiliyorum. Liderlik falan, bence biraz fazla ileri gidiyorsun."
Ardından soğumuş olduğunu tahmin ettiğin çayı tek bir dikişte bitiriyor. Derin bir nefes veriyor, tekrar konuşmaya devam ediyor ağzını sildikten sonra. "Ayrıca biz birileriyle anlaşma yaptık ve o anlaşmayı ne kıracak, ne de daha iyisini yapacak gücümüz var. Ayda bir köyümüzün bir kısım erzağını bizi 'koruyan' bir gruba veriyoruz. Onlar da karşılığında başkalarının bizim düzenimize karışmasını engelliyor. Daha geçen hafta bizden haraç kesmeye gelen başka bir grubun kökünü kazıdılar. Buraya gelip bazılarımıza zulüm ettikleri doğru, bir çok gece aç yattığımız da. Ama civar kasabalardan durumumuzun daha iyi olmasının sebebi onlar. Sen de şimdi gelmişsin bana onlara baş kaldıralım diyorsun." Kafasını iki yana sallıyor, başını öne eğerek.
Ardından ayağı kalkıyor ve kapıdan dışarı bakıyor. "Yağmur azalmış baba. Ben kaçıyorum şimdilik, Fukuda'nın çatısı akıyormuş onu onarmamız lazım çökmeden." Ardından sana dönüyor. "Güçsüz olabiliriz ama aptal değiliz Togami. Geldiğimde gitmiş ol lütfen. Bence sen de başka yerlerde daha iyi şeyler yapabilirsin. Umarım Yağmur Ülkesi eski gücüne kavuşur." Selam vermeden arkasını dönüyor ve çıkıyor.
Baba ile tek başına kalıyorsun. Yüzünde, Shin'ichi'nin tavrı için özür dilercesine bir ifade var. "Kusura bakma evladım... Fakat bir soru soracağım. Amegakure için çalışıyorum demiştin ama, şimdi anlattıklarından pek de Amegakure'ye çalışmaktan ziyade daha 'özgür' bir grubun mensubu olduğunu çıkardım. Yanlış mı anladım?"
Teishi no Jutsu ise hala chakranı emmekle meşgul.
Ardından soğumuş olduğunu tahmin ettiğin çayı tek bir dikişte bitiriyor. Derin bir nefes veriyor, tekrar konuşmaya devam ediyor ağzını sildikten sonra. "Ayrıca biz birileriyle anlaşma yaptık ve o anlaşmayı ne kıracak, ne de daha iyisini yapacak gücümüz var. Ayda bir köyümüzün bir kısım erzağını bizi 'koruyan' bir gruba veriyoruz. Onlar da karşılığında başkalarının bizim düzenimize karışmasını engelliyor. Daha geçen hafta bizden haraç kesmeye gelen başka bir grubun kökünü kazıdılar. Buraya gelip bazılarımıza zulüm ettikleri doğru, bir çok gece aç yattığımız da. Ama civar kasabalardan durumumuzun daha iyi olmasının sebebi onlar. Sen de şimdi gelmişsin bana onlara baş kaldıralım diyorsun." Kafasını iki yana sallıyor, başını öne eğerek.
Ardından ayağı kalkıyor ve kapıdan dışarı bakıyor. "Yağmur azalmış baba. Ben kaçıyorum şimdilik, Fukuda'nın çatısı akıyormuş onu onarmamız lazım çökmeden." Ardından sana dönüyor. "Güçsüz olabiliriz ama aptal değiliz Togami. Geldiğimde gitmiş ol lütfen. Bence sen de başka yerlerde daha iyi şeyler yapabilirsin. Umarım Yağmur Ülkesi eski gücüne kavuşur." Selam vermeden arkasını dönüyor ve çıkıyor.
Baba ile tek başına kalıyorsun. Yüzünde, Shin'ichi'nin tavrı için özür dilercesine bir ifade var. "Kusura bakma evladım... Fakat bir soru soracağım. Amegakure için çalışıyorum demiştin ama, şimdi anlattıklarından pek de Amegakure'ye çalışmaktan ziyade daha 'özgür' bir grubun mensubu olduğunu çıkardım. Yanlış mı anladım?"
Teishi no Jutsu ise hala chakranı emmekle meşgul.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Komaeda Togami
- Kaçak
- Posts: 173
- Joined: September 3rd, 2018, 11:12 pm
Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar
Bu hayatımda ters giden ilk şey değildi, ancak çoğunlukla planlamadığım olaylar ters giderdi; ince hesaplarla işlediklerim değil. Bu sebeple, aldığım tepkiye karşılık hemen toparlamaya çalışsam da bir anlığına bocalamıştım. Karşımdaki ikilinin farkedip farketmediğini bilmiyordum, ancak pek anlamış gibi gözükmüyorlardı. Söylediklerim karşısında beklediğim cevapları almaktan oldukça uzaktım. Shin’ichi, tahmin ettiğimden çok daha mantıklı biri çıkmıştı. Söylediklerimin aldatmaca olduğunu anlayıp anlamadığı konusunda emin değildim, ancak realiteden uzak söylemler olduğunu net bir şekilde farkedip, bana yansıtmıştı. Pektabii, ben söylediğim şeylerin akıl karı olmadığının farkındaydım ama hamlemi yaparken yanlış bir taşa bastığımı biraz geç farketmiştim. Shin’ichi çayını fondipleyip yağmur ve çatı tamirinden bahsederek evden çıktığında, gözlerimi kapatıp hangi hamlemde yanlış yaptığımı düşünmeye başladım. Öncelikle, fazla kibirli davrandığımı görebiliyordum. Karşımdaki insanı aptal yerine koymuş ve basit cümlelerle kandırabileceğimi düşünmüştüm. İlk major hatam buydu. Bir diğeri, ve beni esas şaşırtan şey ise shinobilik hakkında söyledikleriydi. 9 aydır avare gibi Yağmur ülkesini geziyor, shinobiliğe dair hiçbir şey yapmıyordum. Öyle ki, takımımla çıktığım son görevimde yanımda olan ekipman çantası dokunulmamış vaziyette bacağıma asılıydı hala. Genelde beni görenler, yüz çevirmekle yetinip ikinci kez bakmaya değer görmemişlerdi. Bunun, zayıf görünüyor olmamla alakası olduğunu düşünmüştüm. İyi bir kılıftı, dikkat çekmeyecek kadar ezik olmak. Ancak basit bir çiftçinin söyledikleri işi benim açımdan 180 derece terse çevirmişti. Bakılmaya değer olmadığım için değil, ikinci kez bakmaya cesaret edemedikleri için yoksaymışlardı beni. Sokakta yürürken rastgeldiğin vahşi bir köpeği yoksayıp sana saldırmayacağını umduğun gibi.
Yaklaşık 10 saniyelik beyin jimnastiğimin ardından, yaşlı adamın sesiyle ona doğru döndüm. Yüzüm oldukça ifadesizdi. Yaşlı adamda ise mahcup bir tavır görebiliyordum. Normal şartlar altında onun için üzülür, belki de biraz acırdım. Ancak bu duygularım bir süre önce körelmişti. İstemli, yahut istemsiz. Sorduğu soru ise önceden farketmediğim üçüncü major hatamı yüzüme vurmuştu. Söylediğim şeyler arasındaki korelasyonun ayarını kaçırmıştım. Yaşlı adamın bu saatten sonra bu kasabadaki planlarıma ekstra bir fayda sağlayacağını düşünmüyordum ancak durumu toparlamak adına bir şeyler söylemem gerekiyordu. Teishi no Jutsu hala aktif haldeydi, bu sebeple mantık sınırlarında bir şey söylediğim takdirde yüksek ihtimalle bir sıkıntı çıkmayacağını düşünüyordum: “Ojisan. Ben Amegakure’de doğdum. Shinobi eğitimimi orada aldım. Ancak ben, bu kasabada yaşayan her biriniz gibi bir Yağmur ülkesi vatandaşıyım. Amegakure benim için yalnızca bir köy. Benim ideallerim, yalnızca Amegakure için değil. Amegakure adına çalıştığım doğru, ancak bu Yağmur ülkesi adına da çalıştığımı göstermez mi?” Yüzümde hafif bir gülümseme belirdi, en azından öyle olduğunu umuyordum. “Köyümü Amegakure’yi yönetenlerle eş tutmam mümkün değil. Benim için idealler önemlidir, kişiler değil.” Çay kupasını yere bıraktım ve ayaklandım, bu evde daha fazla işim kalmamıştı: “Oğlunuzla yeniden görüşeceğim Oji-san. Benim yaptığım iş, tek denemede vazgeçebileceğimden çok daha büyük.” Adamın söylediklerime inanıp inanmadığını bilmiyordum, yapacak daha fazla bir şey de yoktu zaten.
Cevap beklemeden, sürgülü kapıyı açarak verandaya girdim ve sandaletlerimi giyerek dışarı yöneldim. Bir yandan da yaşlı adamın üzerindeki Teishi no Jutsu’nun etkisini kaldırdım. Yağmur cidden hafiflemişti. Süratle yeni bir plan kurmam gerekiyordu, Shin’ichi’yi fazla hafife almıştım. Kafamda tilkiler dolanırken, etrafı gözlemlemeye başladım. Shin’ichi’ye dair bir iz arıyordum. Bulana kadar dolaşmaya da niyetliydim. Bu zamanı kafamda yeni bir şeyler oluşturmak için kullanacaktım. Şuan vazgeçmenin bana bir faydası olmayacaktı. Olduğum yerde saymış olacaktım yalnızca. Ancak şansımı zorlamak da bana bir şey kaybettirmezdi. Shin’ichi’yi zorlayıp, sınırlarını görmek istiyordum. Evdeki tutumu ve bana cevapları kendini koruma içgüdüsünden geliyordu. Sonuçları çok daha iyi olacak olsa da, seçecekleri yolda alacakları riskler şuanki pozisyonlarına göre korkutucu geliyordu onlara. Belki de farklı bir yöntem denemeliydim. Ancak bu şuan için B planım olabilirdi anca. Asıl amacım Shin’ichi’yle tekrar konuşmaktı. Onu zorlayacaktım.
Yaklaşık 10 saniyelik beyin jimnastiğimin ardından, yaşlı adamın sesiyle ona doğru döndüm. Yüzüm oldukça ifadesizdi. Yaşlı adamda ise mahcup bir tavır görebiliyordum. Normal şartlar altında onun için üzülür, belki de biraz acırdım. Ancak bu duygularım bir süre önce körelmişti. İstemli, yahut istemsiz. Sorduğu soru ise önceden farketmediğim üçüncü major hatamı yüzüme vurmuştu. Söylediğim şeyler arasındaki korelasyonun ayarını kaçırmıştım. Yaşlı adamın bu saatten sonra bu kasabadaki planlarıma ekstra bir fayda sağlayacağını düşünmüyordum ancak durumu toparlamak adına bir şeyler söylemem gerekiyordu. Teishi no Jutsu hala aktif haldeydi, bu sebeple mantık sınırlarında bir şey söylediğim takdirde yüksek ihtimalle bir sıkıntı çıkmayacağını düşünüyordum: “Ojisan. Ben Amegakure’de doğdum. Shinobi eğitimimi orada aldım. Ancak ben, bu kasabada yaşayan her biriniz gibi bir Yağmur ülkesi vatandaşıyım. Amegakure benim için yalnızca bir köy. Benim ideallerim, yalnızca Amegakure için değil. Amegakure adına çalıştığım doğru, ancak bu Yağmur ülkesi adına da çalıştığımı göstermez mi?” Yüzümde hafif bir gülümseme belirdi, en azından öyle olduğunu umuyordum. “Köyümü Amegakure’yi yönetenlerle eş tutmam mümkün değil. Benim için idealler önemlidir, kişiler değil.” Çay kupasını yere bıraktım ve ayaklandım, bu evde daha fazla işim kalmamıştı: “Oğlunuzla yeniden görüşeceğim Oji-san. Benim yaptığım iş, tek denemede vazgeçebileceğimden çok daha büyük.” Adamın söylediklerime inanıp inanmadığını bilmiyordum, yapacak daha fazla bir şey de yoktu zaten.
Cevap beklemeden, sürgülü kapıyı açarak verandaya girdim ve sandaletlerimi giyerek dışarı yöneldim. Bir yandan da yaşlı adamın üzerindeki Teishi no Jutsu’nun etkisini kaldırdım. Yağmur cidden hafiflemişti. Süratle yeni bir plan kurmam gerekiyordu, Shin’ichi’yi fazla hafife almıştım. Kafamda tilkiler dolanırken, etrafı gözlemlemeye başladım. Shin’ichi’ye dair bir iz arıyordum. Bulana kadar dolaşmaya da niyetliydim. Bu zamanı kafamda yeni bir şeyler oluşturmak için kullanacaktım. Şuan vazgeçmenin bana bir faydası olmayacaktı. Olduğum yerde saymış olacaktım yalnızca. Ancak şansımı zorlamak da bana bir şey kaybettirmezdi. Shin’ichi’yi zorlayıp, sınırlarını görmek istiyordum. Evdeki tutumu ve bana cevapları kendini koruma içgüdüsünden geliyordu. Sonuçları çok daha iyi olacak olsa da, seçecekleri yolda alacakları riskler şuanki pozisyonlarına göre korkutucu geliyordu onlara. Belki de farklı bir yöntem denemeliydim. Ancak bu şuan için B planım olabilirdi anca. Asıl amacım Shin’ichi’yle tekrar konuşmaktı. Onu zorlayacaktım.

- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2856
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar
Off Topic
Komaeda Togami wrote: ↑September 12th, 2018, 11:14 pm(...) İlk major hatam (...)
(...) üçüncü major hatamı (...)

Yaşlı amca bir şey demiyor. Cevabına karşılık saygıyla başını eğiyor ve kendine 3. bardak çayını dolduruyor. Sen de sandaletlerini giyerek sokağa kendini atıyorsun. Önce etrafına bakınıyorsun fakat etrafta Shin'ichi'yi göremiyorsun. Bir kaç yaşlı, birkaç genç yürümekte sokaklarda. Yağmurun azalmasıyla biraz daha canlandığını farkediyorsun etrafın. El işlemeleri yapan bir zanaatkârın dükkanına gözün ilişiyor. Alet edevat tamir eden bir demircinin ocağını görüyorsun sağında bir yerlerde.
Teishi no Jutsu'yu durduruyorsun ve ufaktan bir rahatlıyorsun, chakranın artık stabil olduğunu hissediyorsun. Etrafta bir iz görmediğinden dolaşmaya başlıyorsun. Yandaki bir sokağa giriyorsun ve yürümeye başlıyorsun. Yine bir kaç genç, bir kaç çocuk görüyorsun ama Shin'ichi'den bir iz yok. Başka bir sokağa dalıyorsun sen de. Köy ufak. Ne kadar zor olabilir ki eşkâlini bildiğin bir genci aramak?
10 dakika kadar sonra, girdiğin başka bir sokakta, 2 genci bir evin çatısını incelerken görüyorsun. Birisi kollarını önünde bağdaş yapmış. Diğeri de bir eliyle çatıda bir şeyler gösteriyor. Yaklaşınca ellerini bağdaş yapanın Shin'ichi olduğunu farkediyorsun. Diğer genç de Fukuda olmalı. Gerçi, şöyle bir dikkatli baktığında Fukuda'nın yaşının biraz ilerlemiş olduğunu görüyorsun; en az 30, en fazla 40. Seni farketmiş değiller.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Komaeda Togami
- Kaçak
- Posts: 173
- Joined: September 3rd, 2018, 11:12 pm
Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar
Out: Özür dilerim GM-sama, bundan sonra daha dikkatli olacağım.
Ben evden çıkarken, yaşlı adam yalnızca başını hafifçe eğmekle yetinmişti. Bunu hem söylediklerime bir cevap, hem de bir vedalaşma hareketi olarak kabul etmiştim. Sokağa çıktığımda yağmur iyiden iyiye azaldığı için ufak bir hareketlilik artışı gözlemleyebilmiştim sokaklarda. Burası gibi ufak bir kasabada olabildiği kadar tabii. Hala Shin’ichi’nin söylediklerini düşünüyordum. Geçirdiğim bunca zaman boyunca kendimi halkın arasına karışabildiğime dair inandırmıştım, ancak olayın aslında tam tersi olması doğrularımı inceden de olsa sorgulamama sebep olmuştu. Aşağılık psikolojisine mi girmiştim? Ya da tam tersi, fazla kibirlenip çok iyi rol yapabildiğimi, iyi kamufle olabildiğimi mi düşünmüştüm? Tam olarak emin değildim, ancak bu konularla kafamı daha fazla yormamaya karar verdim. Şuanda, odaklanmam gereken daha farklı bir nokta vardı ve vazgeçmem için fazla erkendi her şey.
Sokaklarda yürümeye başladım. Bir yandan da hem gözlem yapıyor, hem Shin’ichi’ye dair bir iz arıyordum. Bu esnada gözüme birkaç dükkan çarpmıştı; el işlemesi yaptığını düşündüğüm, elindeki ufak keskiyle uğraşan bir adamın dükkanı ve çalışmakta olan bir demirci. Bu dükkanların yerini aklımın bir köşesine not ederek ilerlemeyi sürdürdüm. Burası gibi ufak bir yerde bulamama gibi bir ihtimalim olduğunu düşünmüyordum, ancak varlıkları bile ilerideki olası opsiyonlarım için hatırlamaya değerdi. Karşıma çıkan bir sokaktan döndüm ve bakınmaya başladım. Yine birkaç çocuk ve bir genç grubu. Onlara aldırmadan yürüyüşümü sürdürdüm. Köye ilk geldiğimde gördüğüm ve Shin’ichi’yi aramak için çıktığımda gördüklerimi birlikte değerlendirerek kasabada yaşayan genç sayısını tahmini olarak çıkarmaya çalıştım. Bu, şartlar göze alındığında oldukça saçma bir hesaptı. Aynı kişileri birden çok kez görmüş olabilirdim, ancak kabataslak bir fikir vermesi açısından faydalı olabilirdi. Dikkatimi çeken bir diğer şey ise daha korkunç bir ihtimal için uyarı veriyordu bana. Benim oldukça işime yarayabilecek bir korkunçluk. Kasabaya geldiğimden beri neredeyse her yaş grubundan insan görmüştüm. Çocuklar, işçilik yapan gençler, yetişkinler, dükkan sahipleri, yaşlı adamlar. Ancak hiç kadın görmemiştim. Büyük ihtimalle kuruntu yapıyordum, kadınlar yalnızca dışarı çıkmıyor olabilirdi. Ancak hayatları boyunca yağmurlu bir ülkede yaşayan kadınların yağmurda dışarı çıkmayacağını düşünmek biraz uçuk bir fikirdi. Evine misafir olduğum yaşlı adamın eşi de yoktu ortalarda. Ancak her ihtimali değerlendirmekte fayda vardı. Bunu bir koz olarak kullanabilirdim. Yine, aklımın bir köşesine not ettim.
Bir süre daha yürüdükten sonra, biraz ilerimde bir çatıyı incelemekte olan iki kişiyi farkettim. Gözlerim beni yanıltmıyorsa, biri hedefimdeki Shin’ichi’ydi. Kollarını önünde bağlamış, diğer adamın çatıyı gösterip anlattığı şeyleri dinliyordu. Yavaş adımlarla oraya doğru yaklaştım. Bu kez, işleri biraz daha garantiye almak istiyordum. Bir yandan sessizce yürürken, diğer yandan elimle yılan mührünü aktifleştirdim ve ikiliye yeterince yaklaştığımı düşündüğümde fısıldadım: “Teishi no Jutsu.” Ardından, kafamı kaldırıp yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim ve selam verdim: “Hey! Shin’ichi! Sana söylemem gereken bir şey daha vardı, unutmuşum.”
Ben evden çıkarken, yaşlı adam yalnızca başını hafifçe eğmekle yetinmişti. Bunu hem söylediklerime bir cevap, hem de bir vedalaşma hareketi olarak kabul etmiştim. Sokağa çıktığımda yağmur iyiden iyiye azaldığı için ufak bir hareketlilik artışı gözlemleyebilmiştim sokaklarda. Burası gibi ufak bir kasabada olabildiği kadar tabii. Hala Shin’ichi’nin söylediklerini düşünüyordum. Geçirdiğim bunca zaman boyunca kendimi halkın arasına karışabildiğime dair inandırmıştım, ancak olayın aslında tam tersi olması doğrularımı inceden de olsa sorgulamama sebep olmuştu. Aşağılık psikolojisine mi girmiştim? Ya da tam tersi, fazla kibirlenip çok iyi rol yapabildiğimi, iyi kamufle olabildiğimi mi düşünmüştüm? Tam olarak emin değildim, ancak bu konularla kafamı daha fazla yormamaya karar verdim. Şuanda, odaklanmam gereken daha farklı bir nokta vardı ve vazgeçmem için fazla erkendi her şey.
Sokaklarda yürümeye başladım. Bir yandan da hem gözlem yapıyor, hem Shin’ichi’ye dair bir iz arıyordum. Bu esnada gözüme birkaç dükkan çarpmıştı; el işlemesi yaptığını düşündüğüm, elindeki ufak keskiyle uğraşan bir adamın dükkanı ve çalışmakta olan bir demirci. Bu dükkanların yerini aklımın bir köşesine not ederek ilerlemeyi sürdürdüm. Burası gibi ufak bir yerde bulamama gibi bir ihtimalim olduğunu düşünmüyordum, ancak varlıkları bile ilerideki olası opsiyonlarım için hatırlamaya değerdi. Karşıma çıkan bir sokaktan döndüm ve bakınmaya başladım. Yine birkaç çocuk ve bir genç grubu. Onlara aldırmadan yürüyüşümü sürdürdüm. Köye ilk geldiğimde gördüğüm ve Shin’ichi’yi aramak için çıktığımda gördüklerimi birlikte değerlendirerek kasabada yaşayan genç sayısını tahmini olarak çıkarmaya çalıştım. Bu, şartlar göze alındığında oldukça saçma bir hesaptı. Aynı kişileri birden çok kez görmüş olabilirdim, ancak kabataslak bir fikir vermesi açısından faydalı olabilirdi. Dikkatimi çeken bir diğer şey ise daha korkunç bir ihtimal için uyarı veriyordu bana. Benim oldukça işime yarayabilecek bir korkunçluk. Kasabaya geldiğimden beri neredeyse her yaş grubundan insan görmüştüm. Çocuklar, işçilik yapan gençler, yetişkinler, dükkan sahipleri, yaşlı adamlar. Ancak hiç kadın görmemiştim. Büyük ihtimalle kuruntu yapıyordum, kadınlar yalnızca dışarı çıkmıyor olabilirdi. Ancak hayatları boyunca yağmurlu bir ülkede yaşayan kadınların yağmurda dışarı çıkmayacağını düşünmek biraz uçuk bir fikirdi. Evine misafir olduğum yaşlı adamın eşi de yoktu ortalarda. Ancak her ihtimali değerlendirmekte fayda vardı. Bunu bir koz olarak kullanabilirdim. Yine, aklımın bir köşesine not ettim.
Bir süre daha yürüdükten sonra, biraz ilerimde bir çatıyı incelemekte olan iki kişiyi farkettim. Gözlerim beni yanıltmıyorsa, biri hedefimdeki Shin’ichi’ydi. Kollarını önünde bağlamış, diğer adamın çatıyı gösterip anlattığı şeyleri dinliyordu. Yavaş adımlarla oraya doğru yaklaştım. Bu kez, işleri biraz daha garantiye almak istiyordum. Bir yandan sessizce yürürken, diğer yandan elimle yılan mührünü aktifleştirdim ve ikiliye yeterince yaklaştığımı düşündüğümde fısıldadım: “Teishi no Jutsu.” Ardından, kafamı kaldırıp yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim ve selam verdim: “Hey! Shin’ichi! Sana söylemem gereken bir şey daha vardı, unutmuşum.”

- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2856
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar
Sen yaklaştığında ikilinin konuştuğu şeyler de netleşiyor. "Zaten aylardır akıyordu... Yıkılabilir... Malzeme bulmak lazım... Alet halledilir de adam lazım..." Tarzı laflar duyuyorsun ikiliden birbirleri arasında. Sen yaklaşınca, Shin'ichi seni farkediyor, Fukuda'yı arkada bırakarak sana doğru yürüyor. Yüzünde sert bir ifade var, sinirli değil ama, onu anlayabiliyorsun.
Sana yaklaşıyor iyice ve 10 metre kadar arkada kalan Fukuda'nın duymayacağı fakat sessiz olmayan bir tonda konuşuyor; "Neyi unuttun? Çabuk söyle de işimize dönelim." Teishi, Shin'ichi de etkisi altına alıyor ve surat ifadesinin yumuşadığını farkediyorsun, en azından sana tahammül seviyesi artmış durumda. Diyeceklerini bekliyor önünde.
Fukuda'yı tasvir etmek isterdim ama 2. defa görsen tanımayacağın, standart köylü çehresine sahip. Siyah, normal uzunlukta saçlar ve kirli, köylü kıfayeti dikkatini çeken tek şey. Suradındaki anlamsız bakış ve siyah gözlerindeki merak olabildiğince masum.
Sana yaklaşıyor iyice ve 10 metre kadar arkada kalan Fukuda'nın duymayacağı fakat sessiz olmayan bir tonda konuşuyor; "Neyi unuttun? Çabuk söyle de işimize dönelim." Teishi, Shin'ichi de etkisi altına alıyor ve surat ifadesinin yumuşadığını farkediyorsun, en azından sana tahammül seviyesi artmış durumda. Diyeceklerini bekliyor önünde.
Fukuda'yı tasvir etmek isterdim ama 2. defa görsen tanımayacağın, standart köylü çehresine sahip. Siyah, normal uzunlukta saçlar ve kirli, köylü kıfayeti dikkatini çeken tek şey. Suradındaki anlamsız bakış ve siyah gözlerindeki merak olabildiğince masum.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Komaeda Togami
- Kaçak
- Posts: 173
- Joined: September 3rd, 2018, 11:12 pm
Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar
Yaklaştıkça sesler ve yüzler daha da belirginleşmiş, çatı tamiri üzerine konuşan iki adamın söyledikleri kulağıma daha net gelmeye başlamıştı. Malzeme ve adam eksikliğinden bahsediyorlardı. Genelde gördüklerim ve duyduklarım, planlarımın şekillenme aşamasında oldukça etkili olurlardı ancak bu konuyu herhangi bir şekilde faydama kullanabileceğimi düşünmüyordum. Bu sebeple çatı konusunu kafamdan uzaklaştırarak diğer adamı incelemeye başladım. Her gün görebileceğiniz, gayet normal ve sıradan vasıfları olan bir adama benziyordu. Pek dikkat çeken bir tip değildi anlayacağınız. Beni farkeden Shin’ichi, sohbeti aniden keserek bana doğru yönelmişti. Bundan sonrası, yeteneklerime bakıyordu.
Shin’ichi’nin dikkatini bana vermesi ve tekniğimin etkisi altına girmesiyle, kartlar yeniden dağıtılmıştı. Yine de daha önceki denememin kötü etkilerini tamamen aşmış değildim. Tekniğim bana dair herhangi bir izlenimi olmayan insanlara karşı işleri pozitifleştirmek üzerine kuruluydu; ancak Shin’ichi’nin benden pek hoşlanmıyor oluşu şuanda yalnızca işleri biraz ılımanlaştırmama yaramıştı. Yeniden sıfır noktasındaydık, ve sıfır noktasından ileri veya geri gitmek tamamen elimdeydi. Yalnızca bir öncekinin aksine bu kez doğru hareket etmeli ve kibirlenmemeliydim. Aynı hatayı iki kez yapma lüksüm yoktu. Bu sebeple çok daha akıllı davranmalı ve işi aceleye sürmemeliydim. Shin’ichi’yi yavaş yavaş işleyip bu kez gerçek manada avcumun içine almak zorundaydım. Aksi takdirde başka bir köy bulmak, her şeye yeniden başlamak durumunda kalabilirdim. Bu şuan girmeyi göze alamadığım bir riskti. Planımın ilerlemesi için bu kasabanın ve kasaba halkının durumu oldukça optimaldi ve bu şekilde bir mezra daha bulmak için harcamam gereken zaman süresince değişebilecek şeyleri göze almak istemiyordum. Yalnızca dikkatli davranmalıydım.
“Uzun bir yoldan geldim, kıyafetlerimi yıkatmaya, biraz yemek yemeye ve ekipmana ihtiyacım var. Kasabada dolaşırken muhtemelen bana ekipman sağlayabilecek bir demirci gördüm ancak diğer ihtiyaçlarım konusunda ne yapacağıma dair pek bir fikrim yok.” Kasti olarak, az önce yaptığımız görüşme hiç olmamış gibi davranıyordum. Bunun olası iki sonucu vardı; ve bu iki sonucun gerçeğe ve bana yansımaları farklı şekildeydi. Şöyle ki, Shin’ichi benim konuyu kapatmamı fırsat bilerek hiçbir şey yaşanmamış gibi davranabilirdi. Bu planımın yatmasıyla eşdeğer görünüyordu. Bir diğer opsiyonsa bu kadar şüpheli bir şekilde konuyu kapatmamın Shin’ichi’yi işkillendirmesiydi. İstediğim şey de tam olarak buydu zaten. “Buralarda bana bu konuda yardım edebilecek birileri var mıdır? Yaşlı bir teyze, belki biraz paraya ihtiyacı olan çocuk sahibi bir kadın? İyi ödeme yapacağım. Yalnızca sıcak bir tas yemek ve kıyafetlerimi yıkayana kadar giyebileceğim geçici bir şeyler istiyorum.” Masumca Shin’ichi’ye baktım. Yolda gelirken farkettiğim şeyi kontrol etmenin bir fırsatını bulduğuma inanıyordum. Kasabada kadın olmadığı gözlemimin doğruluğunu teyit etme imkanı bulmuştum. Elimde net bir veri olmadan ortalıkta neden hiç kadın olmadığını sorsam ters tepme ihtimali çok yüksekti. Ayrıca zaten yalnızca benim görmemiş olma ihtimalim de gözardı edilemeyecek kadar yüksekti. "Ayrıca sana bir teşekkür borcum var Shin'ichi." Shin’ichi’den cevap beklerken, bir sonraki adımımı düşünüyordum. Yavaş adımlara, ince hareketlere, basit sözlere ihtiyacım vardı.
Shin’ichi’nin dikkatini bana vermesi ve tekniğimin etkisi altına girmesiyle, kartlar yeniden dağıtılmıştı. Yine de daha önceki denememin kötü etkilerini tamamen aşmış değildim. Tekniğim bana dair herhangi bir izlenimi olmayan insanlara karşı işleri pozitifleştirmek üzerine kuruluydu; ancak Shin’ichi’nin benden pek hoşlanmıyor oluşu şuanda yalnızca işleri biraz ılımanlaştırmama yaramıştı. Yeniden sıfır noktasındaydık, ve sıfır noktasından ileri veya geri gitmek tamamen elimdeydi. Yalnızca bir öncekinin aksine bu kez doğru hareket etmeli ve kibirlenmemeliydim. Aynı hatayı iki kez yapma lüksüm yoktu. Bu sebeple çok daha akıllı davranmalı ve işi aceleye sürmemeliydim. Shin’ichi’yi yavaş yavaş işleyip bu kez gerçek manada avcumun içine almak zorundaydım. Aksi takdirde başka bir köy bulmak, her şeye yeniden başlamak durumunda kalabilirdim. Bu şuan girmeyi göze alamadığım bir riskti. Planımın ilerlemesi için bu kasabanın ve kasaba halkının durumu oldukça optimaldi ve bu şekilde bir mezra daha bulmak için harcamam gereken zaman süresince değişebilecek şeyleri göze almak istemiyordum. Yalnızca dikkatli davranmalıydım.
“Uzun bir yoldan geldim, kıyafetlerimi yıkatmaya, biraz yemek yemeye ve ekipmana ihtiyacım var. Kasabada dolaşırken muhtemelen bana ekipman sağlayabilecek bir demirci gördüm ancak diğer ihtiyaçlarım konusunda ne yapacağıma dair pek bir fikrim yok.” Kasti olarak, az önce yaptığımız görüşme hiç olmamış gibi davranıyordum. Bunun olası iki sonucu vardı; ve bu iki sonucun gerçeğe ve bana yansımaları farklı şekildeydi. Şöyle ki, Shin’ichi benim konuyu kapatmamı fırsat bilerek hiçbir şey yaşanmamış gibi davranabilirdi. Bu planımın yatmasıyla eşdeğer görünüyordu. Bir diğer opsiyonsa bu kadar şüpheli bir şekilde konuyu kapatmamın Shin’ichi’yi işkillendirmesiydi. İstediğim şey de tam olarak buydu zaten. “Buralarda bana bu konuda yardım edebilecek birileri var mıdır? Yaşlı bir teyze, belki biraz paraya ihtiyacı olan çocuk sahibi bir kadın? İyi ödeme yapacağım. Yalnızca sıcak bir tas yemek ve kıyafetlerimi yıkayana kadar giyebileceğim geçici bir şeyler istiyorum.” Masumca Shin’ichi’ye baktım. Yolda gelirken farkettiğim şeyi kontrol etmenin bir fırsatını bulduğuma inanıyordum. Kasabada kadın olmadığı gözlemimin doğruluğunu teyit etme imkanı bulmuştum. Elimde net bir veri olmadan ortalıkta neden hiç kadın olmadığını sorsam ters tepme ihtimali çok yüksekti. Ayrıca zaten yalnızca benim görmemiş olma ihtimalim de gözardı edilemeyecek kadar yüksekti. "Ayrıca sana bir teşekkür borcum var Shin'ichi." Shin’ichi’den cevap beklerken, bir sonraki adımımı düşünüyordum. Yavaş adımlara, ince hareketlere, basit sözlere ihtiyacım vardı.

- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2856
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar
Sen adamı işkillendirmek için tüm aldatma becerilerini kullanıyorsun fakat aynı anda Teishi no Jutsu'yu uygulamış olmandanmıdır, yoksa beceriksizliğinden mi, hiç kötü düşüncelere kapılmıyor Shin'ichi. Daha da rahatlıyor hatta senin konuyu kapatmış olduğunu sandığından. Rahat ve temiz bir ses tonuyla konuşuyor; "Teşekküre gerek yok. Demirci Ishiki genelde alet edevat falan yapar. Senin istediğin türde şeyler yapacağını sanmam ama istersen bir uğra, tanıdığı birileri varsa civar yörede yönlendirir. Ama köyler arası seyahat ederken dikakt et, çok güvenli değil buralar." Ardından bir kaç adım daha yaklaşıyor sana. "Burada daha fazla vakit geçirirsen dikkat çekmeye başlarsın. Dediğim gibi, bizim zaten düzenimiz belli. Buradaki insanların başına kötü şeyler getirmek istemiyorsan, ki istemediğini biliyorum, bence buradan git. Zaten sana evini açacak insan bulman zor olur, bir çoğumuzun çaydan başka paylaşacak bir şeyi yok."
Ardından bir kaç adım geri atıyor ve geriye dönüp Fukuda ile ilgilenmek için hareketleniyor. Konuşmalarınızın bittiğini düşünerek, işine dönme isteğinde.
Ardından bir kaç adım geri atıyor ve geriye dönüp Fukuda ile ilgilenmek için hareketleniyor. Konuşmalarınızın bittiğini düşünerek, işine dönme isteğinde.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.