Her gece safhası sonunda, gündüz safhasına geçilmeden önce takım üyelerinin gün içinde yaptıkları ve yaşadıkları GM tarafından kısaca özetlenecek ve sonuçları, karakterlerin son durumları bu konuya belirtilecektir. Bu konunun bir diğer özelliği, gece safhasına geçildiğinde takımın her bir üyesinden minimum 2, maksimum 5 rp beklememizdir. Bu rplerin akşam vaktinde geçtiği varsayılacaktır. Durumsal olarak gece hamlelerinizden önce veya sonra yaşanmış olabilirler. Bu rpler karakterinizin gün içinde yaşadıklarına dair hissiyatları, birbirleri hakkındaki fikirleri, aralarındaki sohbetleri ve sonraki gün yapacakları şeylere dair strateji toplantılarını içerebilir.
İstediğiniz şeye ağırlık vermeniz tamamen sizin elinizdedir, ancak bu konular sınav bittikten sonra toplu olarak okumaya açılacağı için, en azından birer rpnizi ertesi gün için planladığınız stratejilerin düşünce akışına ayırmanızı istiyoruz. Discord gibi çeşitli iletişim kanallarından kurduğunuz planların bir yansımasını buraya yazmanızı rica ediyoruz. Niyetimiz yaptığınız hamleleri neden yaptığınızın, kimin neden nereye gittiğinin ileride burayı okuyabilecek tüm okuyucular tarafından net bir şekilde anlaşılması. Bu rpleri yazmanız için her gece safhasında 3 günlük bir süreniz olacak.
Bununla birlikte, sınavın başladığı sabahtan hemen önceki gece takımınızla birlikte buraya geldiğiniz varsayılmaktadır. 1. günün gündüz safhası hamlelerini girmeden önce, sizlerden buraya birkaç tur rp yazmanızı istiyoruz. Bu rpler birbirinizi tanımıyorsanız tanışmanız, sahip olduğunuz özellikleri takım arkadaşlarınıza anlatmanız ve genel stratejinizi belirlemeniz içindir. Genel olarak konu kurallarına bağlı olarak, giriş rp sayılarını da 2 ila 5 arasında istiyoruz. Bunun için 3 gününüz var. 3 gün sonunda, sınavın ilk günü ve ilk safhası için hamleler konusu açılacak.
Mavi Takım - Gün Sonu
-
GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Mavi Takım - Gün Sonu
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
-
Kasumikage Teki
- Kusagakure
- Posts: 398
- Joined: October 22nd, 2018, 2:54 am
- Künye:
Re: Mavi Takım - Gün Sonu
İçi kıpır kıpır bir halde bağlı olduğu Mavi Takım üssüne varmıştı. Takım arkadaşlarını tanımıyor olması içten içe biraz canını sıkıyor olsa da, buna çok takılmamaya çalışıyordu Teki. Temari-san'ın Kusachou binasındaki konuşmasını hatırlatıyordu kendine. “Ne zaman kimle beraber çalışmanız gerektiğini shinobilik hayatınız boyunca asla bilemeyeceksiniz." Düşününce o kadar doğru geliyordu ki söyledikleri. Akademiden mezun olup, Kusagakure Takım 4'e atandığında da şu an hissettiği gibi hissediyordu. Ancak sonrasında takım arkadaşları Sakuma ve Rei ile birer kardeş kadar yakın olmuştu. Aynı şekilde son çıktığı görevde yanında olması gereken Sakuma tarafından yalnız bırakıldığında da içinde benzer bir duygu oluşmuştu. Ne zaman kiminle beraber çalışacağını bilemediği kadar, ne zaman kiminle çalışamayacağını da bilemiyordu bir shinobi.
Üsse girdikleri gibi içerinin aydınlığı sayesinde rahatlamıştı Teki. Gece vakti olduğu için yorucu bir yolculuk geçirmişti. Sahip olduğu el fenerini uzun uzun suratına tutmak zorunda kaldığı için büyük ihtimalle İshigakure'li takım arkadaşları tarafından garip bakışlara maruz kalmıştı ancak çok dert etmemeye çalışıyordu bu durumu. Tahminen 100-130 metrekarelik bir askeri üsse girmişlerdi. Gerçi askeri depo demek daha mantıklı duruyordu içinde bulundukları yapıya. Zira tek kattan oluşan ve kocaman bir garajı andıran bir yapıya sahipti.
O zamana kadar pek dikkat edemediği takım arkadaşlarını süzmeye başlamıştı hemen. Oita Butsuo ve Sekino Teijo. İsimlerini daha önce duymadığı bu iki Ishigakure shinobisine karşı nasıl duygu beslemesi gerektiğini bilmiyordu. İçten içe takımda bir tane daha kendisi gibi Kusagakure shinobisi olmasını istiyordu ancak şu anda ağlamaya vakti olmadığının da bilincindeydi. Biri ilginç beyaz saçlara, diğeri ise nispeten daha normal sarı saçlara sahip iki shinobiye bakarak sözlerine başlamıştı.
"Merhabalar öncelikle. Ben Kasumikage Teki. Tahmin edebileceğiniz üzere Kusagakureli bir chuuninim." Saygı amaçlı hafifçe öne eğmişti kafasını. Karşısındaki kişilikleri bilmiyordu fakat ne olursa olsun bir hafta boyunca iyi geçinmeleri sınav açısından büyük önem arz etmekteydi. "Kenjutsuya daha fazla ağırlık vermiş olsam da, Taijutsu ve Ninjutsu tarafında da kendimi geliştirmiş birisiyim. Suiton kullanıyorum." Sol elini havaya kaldırarak baş parmağı ile sırtını işaret etmişti sözlerine devam ederken. "Katanam Kitsune ile shigure stilinde usta olduğumu söyleyebilirim." Sonrasında ise az önce havaya kaldırdığı elini karşısındaki iki shinobiye doğru uzatarak asıl şovuna başlamıştı.
Klan zehrini elinden salgılamaya başlarken bir yandan da gücünü açıklamaya çalışıyordu. "Sahip olduğum klan gücü sayesinde derimin altından bu zehri salgılayabiliyorum. Çok güçlü bir zehir değil ancak işlevli olduğunu reddedemem." Elinin üstünde yeteri kadar zehir salgılandığını düşündüğü anda çakra aktarımı yaparak organik zırhının oluşmasını sağlamıştı. "Gördüğünüz gibi çakram ile zehri bu tarz organik bir zırha çevirebiliyorum. Yakın dövüşte bana baya avantaj sağlıyor."
Karşısındaki iki shinobinin henüz konuşmaya başlamamasından güç alarak sözlerine devam etmişti Teki. Normalde kimseye kendi güçleri hakkında bu derece bilgi vermezken, şu anda kendisi de yaptıklarına şaşırıyordu. Sahiden Jounin olmayı çok fazla istediği gerçeğini biraz daha fark edince istemsizce bir gülümseme oluşmuştu suratında.
"Güldüğüme bakmayın lütfen. Normalde hiç böyle güçlerimi açıklamam. Ancak bu sınavı geçmeyi sahiden çok istiyorum. Hatta bu sebeple size sadece kendi güçlerimi de açıklamayacağım. Umarım aynı düşünceyi sizden de görürüm."
Sol elini biraz sallayarak üstündeki zehir kabuğunu yerinden ayırmıştı. Zırhın hafif dökülmeye başlamasından sonra ise ellerini birbirine vurarak kabuğu tamamen dökmüş ve boğazını temizledikten sonra asla bitmeyen konuşmasına devam etmişti.
"Yeşil Takım'daki Kurosawa Haru dışında tanıdığım kimse yok. Size sadece onun hakkında bilgi verebileceğim. Bembeyaz saçlı albino bir kız kendisi. Bildiğim kadarı ile Doton kullanıcısı ve mızrak, kalkan silahlarını kullanmakta. Sahip olduğu stiller, jutsular ve özel yetenekler konusunda pek bilgili değilim. Yinede bu bilgiler işinize yarayacaktır diye düşünüyorum."
İstemsizce Haru'nun güçlerini anlatmıştı Teki. Arkadaşının ne düşüneceğini hiç umursamadan. Doğruyu yapıp, yapmadığını sorgulamamıştı bile.
"Bir tane de kuchiyoseye sahibim. Hiyaki adında bir maymun. Onu grubumuzun 4. üyesi olarak düşünebilirsiniz. Bize baya avantaj sağlayacaktır."
Cümlesi bittiği gibi artık ara vermesi gerektiğini düşünmüştü. Sabaha kadar konuşamayacağı gibi takım arkadaşlarını da tanıması gerekiyordu. Oita ve Teijo'dan bir adım geri giderek uzaklaşmış ve şimdilik son cümlesi dökülmüştü ağzından.
"Oita-san, Teijo-san. Sizleri de tanımak isterim."
Üsse girdikleri gibi içerinin aydınlığı sayesinde rahatlamıştı Teki. Gece vakti olduğu için yorucu bir yolculuk geçirmişti. Sahip olduğu el fenerini uzun uzun suratına tutmak zorunda kaldığı için büyük ihtimalle İshigakure'li takım arkadaşları tarafından garip bakışlara maruz kalmıştı ancak çok dert etmemeye çalışıyordu bu durumu. Tahminen 100-130 metrekarelik bir askeri üsse girmişlerdi. Gerçi askeri depo demek daha mantıklı duruyordu içinde bulundukları yapıya. Zira tek kattan oluşan ve kocaman bir garajı andıran bir yapıya sahipti.
O zamana kadar pek dikkat edemediği takım arkadaşlarını süzmeye başlamıştı hemen. Oita Butsuo ve Sekino Teijo. İsimlerini daha önce duymadığı bu iki Ishigakure shinobisine karşı nasıl duygu beslemesi gerektiğini bilmiyordu. İçten içe takımda bir tane daha kendisi gibi Kusagakure shinobisi olmasını istiyordu ancak şu anda ağlamaya vakti olmadığının da bilincindeydi. Biri ilginç beyaz saçlara, diğeri ise nispeten daha normal sarı saçlara sahip iki shinobiye bakarak sözlerine başlamıştı.
"Merhabalar öncelikle. Ben Kasumikage Teki. Tahmin edebileceğiniz üzere Kusagakureli bir chuuninim." Saygı amaçlı hafifçe öne eğmişti kafasını. Karşısındaki kişilikleri bilmiyordu fakat ne olursa olsun bir hafta boyunca iyi geçinmeleri sınav açısından büyük önem arz etmekteydi. "Kenjutsuya daha fazla ağırlık vermiş olsam da, Taijutsu ve Ninjutsu tarafında da kendimi geliştirmiş birisiyim. Suiton kullanıyorum." Sol elini havaya kaldırarak baş parmağı ile sırtını işaret etmişti sözlerine devam ederken. "Katanam Kitsune ile shigure stilinde usta olduğumu söyleyebilirim." Sonrasında ise az önce havaya kaldırdığı elini karşısındaki iki shinobiye doğru uzatarak asıl şovuna başlamıştı.
Klan zehrini elinden salgılamaya başlarken bir yandan da gücünü açıklamaya çalışıyordu. "Sahip olduğum klan gücü sayesinde derimin altından bu zehri salgılayabiliyorum. Çok güçlü bir zehir değil ancak işlevli olduğunu reddedemem." Elinin üstünde yeteri kadar zehir salgılandığını düşündüğü anda çakra aktarımı yaparak organik zırhının oluşmasını sağlamıştı. "Gördüğünüz gibi çakram ile zehri bu tarz organik bir zırha çevirebiliyorum. Yakın dövüşte bana baya avantaj sağlıyor."
Karşısındaki iki shinobinin henüz konuşmaya başlamamasından güç alarak sözlerine devam etmişti Teki. Normalde kimseye kendi güçleri hakkında bu derece bilgi vermezken, şu anda kendisi de yaptıklarına şaşırıyordu. Sahiden Jounin olmayı çok fazla istediği gerçeğini biraz daha fark edince istemsizce bir gülümseme oluşmuştu suratında.
"Güldüğüme bakmayın lütfen. Normalde hiç böyle güçlerimi açıklamam. Ancak bu sınavı geçmeyi sahiden çok istiyorum. Hatta bu sebeple size sadece kendi güçlerimi de açıklamayacağım. Umarım aynı düşünceyi sizden de görürüm."
Sol elini biraz sallayarak üstündeki zehir kabuğunu yerinden ayırmıştı. Zırhın hafif dökülmeye başlamasından sonra ise ellerini birbirine vurarak kabuğu tamamen dökmüş ve boğazını temizledikten sonra asla bitmeyen konuşmasına devam etmişti.
"Yeşil Takım'daki Kurosawa Haru dışında tanıdığım kimse yok. Size sadece onun hakkında bilgi verebileceğim. Bembeyaz saçlı albino bir kız kendisi. Bildiğim kadarı ile Doton kullanıcısı ve mızrak, kalkan silahlarını kullanmakta. Sahip olduğu stiller, jutsular ve özel yetenekler konusunda pek bilgili değilim. Yinede bu bilgiler işinize yarayacaktır diye düşünüyorum."
İstemsizce Haru'nun güçlerini anlatmıştı Teki. Arkadaşının ne düşüneceğini hiç umursamadan. Doğruyu yapıp, yapmadığını sorgulamamıştı bile.
"Bir tane de kuchiyoseye sahibim. Hiyaki adında bir maymun. Onu grubumuzun 4. üyesi olarak düşünebilirsiniz. Bize baya avantaj sağlayacaktır."
Cümlesi bittiği gibi artık ara vermesi gerektiğini düşünmüştü. Sabaha kadar konuşamayacağı gibi takım arkadaşlarını da tanıması gerekiyordu. Oita ve Teijo'dan bir adım geri giderek uzaklaşmış ve şimdilik son cümlesi dökülmüştü ağzından.
"Oita-san, Teijo-san. Sizleri de tanımak isterim."
毒
► Show Spoiler
-
Oita Butsuo
- Ishigakure
- Posts: 320
- Joined: September 1st, 2018, 2:42 pm
- Künye:
Re: Mavi Takım - Gün Sonu
Juzo'nun önderliğinde sakin sakin gelmiştik Kusagakure'ye. Havanın yavaş yavaş ısınmasının etkisiyle oldukça keyifli bir yolculuktu hatta. Ryu haricinde hiç kimseyle eskisi kadar muhabbetim olmasa da akademide çıktığımız saha gezileri gibi bir his doğurdu içimde. Hatta Usagi'yi de gördüm. Savaştan sonra ne durumda olduğunu bilmiyordum, onu sağlıklı olarak görmek beni mutlu etti. Şu ana kadar olanlar yolculuğa oranla daha hızlı gerçekleşti sanırım. Konferans salonunda toplanmamız, toplantı, Temari ve Kankuro. Şimdi de gece vakti sınavın gerçekleşeceği araziye saldılar bizi bize tahsis edilen sığınağa yerleşmemiz için.
Teijo'yu ismen biliyorum, yolculuk sırasında ismini simasıyla eşleştirme fırsatı da buldum. Yine de daha fazlasını bilmiyorum onun hakkında. Teki'yi ise az önceden beri tanıyorum diyebilirim. Toplantı salonunda isimlerimiz okunduktan sonra kısaca tanışmıştık. Bu kısacık tanışıklıktan sonra neden birbirimizin hayatından sorumlu olmayalım ki? Jounin olmanın bunu gerektirmesi oldukça mantıklı göründü bana. Sınavın bu aşaması takım çalışmamızı ve uyumumuzu ölçüyor olabilir. Sonuçta neredeyse hiçbir zaman tek çalışmıyoruz.
Gereksiz düşünceler bunlar. Bizden istenen şey belli, 3 tane parşömeni üssümüzde depolayıp elimizden çalınmamasını sağladığımız sürece hiçbir sıkıntı çekmeyiz. Oldu da bir veya iki parşömeni elimizde tutmayı başarabildik, o zaman ne olacak bilmiyorum ama. Herhalde Temari-san'ın bu konuda da planları vardır. 15 kişi için 5 parşömen verdiğine göre kafasında dönen tilkiler olsa gerek. Yine de gereksiz düşünceler bunlar.
Acaba Teki güve mi? Üsse gelene kadar elindeki ışığı yüzüne tutup durdu. Gerçekten zayıf noktası naftalin mi yani... Tek kaşımı kaldırıp sessizce izlemekle yetinsem de birbirimizin sırtını kollayacaksak bu konu hakkında bir şeyler bilmemiz tatlı olabilir. Teijo, Teki'ye göre daha rahat gibi görünüyordu. Acaba ben nasıl görünüyorum. Heyecan yüzünden kaslarımın gerildiğini hissedebiliyorum. Çenem de kasılmış hatta. Şimdi yavaş yavaş mühürlü çenemin kilidini açıp rahata erdiriyorum onu. Daha sonra sırasıyla boynum, omuzlarım, sırtım, belim ve hafifçe salladığım bacaklarım takip ediyor onu. Noktayı koymak için aynı anda kaşlarımı kaldırıp ağzımı açarak gerim gerim olmasa da harbi gerilmiş yüz kaslarımı da gevşettikten sonra artık öcüye benzemediğimi umuyorum. Takım arkadaşlarımın üstünde iyi bir izlenimim olsun isterim.
Askeri üs mü ibadethane mi? Belirli sayıda insanın bir araya gelmesi için tasarlanmış bir oda deyip geçelim. Genişçe bir yer. Hatta yüksek tavan insanın içini ferahlatıyor. Yatak döşek de var, kuranın şanslılarındanız belli ki. Yine de emin olmak için hiç zaman kaybetmeden ayağımla hafifçe vurarak zemini yoklamaya, duvarları okşayarak odayla iletişime geçmeye çalıştım. İstedim ki tatlı dille güvenini kazanayım, sırlarına vakıf olayım. Gel gör ki sırları olmayacak kadar sıra dışı biriymiş bu oda. Sanıyorum aynı şey Teki veya Teijo için geçerli değil.
Odayla ilgilenmeyi bırakıp dikkatle Teki'yi dinlemeye başladım. Vücudum da iyi bir dinleyicinin alması gereken pozu aldı çabucak. İlgili gözler, konuşmacıyla öteki dinleyici arasında bir yere bakan ayaklar, açık bir gövde ve görülebilen bir yerde duran eller. Ben sadece iyi bir dinleyiciyim, sadece hep beraber hayatta kalmamızı ve Jounin olmamızı istiyorum.
Taijutsu, Ninjutsu, Shigure, Suiton... Bunlar sıradan şeylerdi. Teki'nin çakrasında tanıdık olmadığım bir hareketlenme sezerken kaslarımın tekrardan gerilmesine engel olamadım. Bilinmezlik korkutucu, zehirler de bilindik şeyler arasında beni korkutan şeylerden biri. Artık yavaş yavaş güzelleşen anıların aklıma hücum etmesine engel olamadım. Bu farkındalıkla gevşedim tekrar.
Yeşil Takım, Kurosawa Haru, albino, kadın, Doton, mızrak ve kalkan.
Bir de Hiyaki varmış, maymun. Geçmişteki Chuunin Sınavı sayesinde Kusagakure'nin oldukça kabiliyetli shinobilere sahip olduğunu biliyordum, Teki de onlardan biri belli ki. Ishichou'nun sözleri kulaklarımda tekrar yankılandı. Biraz da olsa heyecanlanamaz mıyım?.. Zaten daha fazlası da gelmez içimden.
Söz sırası bize gelince kafamı çevirmeden Teijo'ya kaydırdım bakışlarımı. Kısacık bir an yetti sıranın bende olduğunu anlamama. Yine de konuşmaya ayakta devam etmemiz için bir sebep görmüyorum. İlerideki masaya kadar gidip konuşmanın akışını bozana kadar sağ elimle yeri gösterip herkesi benimle bağdaş kurmaya davet ettim. Alttan soğuğu yerken ortamın ısındığını hissedebiliriz böylece.
"Memnun oldum Teki. Her şeyden önce sınav hakkındaki hislerini paylaştığıma emin olabilirsin." Sıcak tatlı bir giriş. "Kendimi tanıtmadan önce merak ettiğim bir şey var. Yolda feneri yüzüne tutup durdun. Bu konuda bir şeyler bilmeliymişiz gibi hissediyorum." Güve misin değil misin? Sorumun cevabını aldıktan sonra devam edeceğim konuşmama. Ne yazık ki Teki gibi güzel güzel gösterebileceğim yeteneklerim yok... "Adım Butsuo. Herhalde en öne çıkan özelliğim fiziksel olarak kuvvetli olmamdır. Çeviklik ve dayanıklılık konusunda da oldukça iyiyimdir. Ninjutsu'yu kendime yetecek kadar Genjutsu'yu hiç bilmem. Ama Taijutsu bilirim. Juudaichi stilinde oldukça iyi olduğumu söyleyebilirim." Gönül isterdi ki kafa atıp yıksaydım duvarları göstermek için yeteneklerimi. Tatlı dilimle güzel sözümle yetinecek artık dinleyicilerim. Nefes al, nefes ver. "Doton elementini kullanabiliyorum. Çok az teknik bildiğim için hepsini şimdi anlatmamda bir sakınca yoktur sanırım. Bir tanesi derimi karartarak sertleştiriyor. Diğeri ayağımı yere vurunca yerden sütun çıkarıyor. Son teknik de ayaklarımın çıkardığı sesi kesiyor." Kısa bir nefes molası sırasında gözlerimi kalabalığın gözleriyle buluşturup fazla uzatmadan devam ediyorum."Son olarak sensör yeteneklerine sahibim. Çok geniş bir alan içinde insanların yerini tespit edemem ama 10 metrelik bir alan içinde herkesin fiziksel ve çakra hareketlerini sezebilirim. Bir saniye sonra nerede olacaklarını veya hangi tekniği kullanacaklarını kestirebilirim önceden. Tabi bir saniye derken kesin bir zaman dilimi olarak demiyorum." Son uyarı sadece kaynaşmak içindi. Eğer ben garip davranırsam Teki ve Teijo da kendileri olmaktan çekinmez ve daha rahat hissederler. Belki de tam da bu yüzden garip davranmamalıyım...
"Yeşil Takım'dan Kita Usagi ve Turuncu Takım'dan Jirou Ryu'yu tanıyorum ben de. Usagi mavi gözlü, beyaz saçlı bir kız. Amegakure'deki savaşta aynı takımdaydık. Epeyce ağır yaralanmıştı, yolda görene kadar akıbeti hakkında pek bir fikrim yoktu ama sınava geldiğine göre iyi durumda olsa gerek. Üstünden zaman geçtiği için başka yetenekler edindi mi bilmiyorum ama o zaman Taijutsu konusunda iyiydi. Ninjutsu'dan da hiç anlamadığını söylemişti." Kızın göğüs kafesini parçalamıştı favori canim Ganmaru. Şerefsiz it oğlu it! "Jirou Ryu, Raiton elementine sahip. Dövüşürken genelde wakizashi kullanır. Kendini Raiton çakrasıyla kapladığı bir teknik kullandığını anımsıyorum. Ayrıca bir kelebek yoluyla uzak mesafelere mesaj da gönderebiliyordu. Tehlikeli biri olabilir çünkü gölgelerin içine girip hareket edebiliyor. Canlıların veya cansız nesnelerin gölgesine girebiliyor hatta yakındaki gölgelere sıçrayabiliyor. Gölgenizden çıkıp sırtınıza bıçağını saplayabilir. Hedefleri doğrultusunda insanların canını yakmaktan veya öldürmekten çekineceğini sanmıyorum." Dostlarını korumak için de elinden geleni yapar, ama bunu kendi takımım olsa bile insanların eline verecek kadar vefasız değilim. En çok yakınlık duyduğum insan diyebileceğim Ryu hakkında kanlı bir katilmişçesine konuşmak garip hissettiriyor... Yani, sıradan insanlar için daha fazlası değiliz muhtemelen. Umarım beraber geçeriz bu sınavı. Yine de onun da benim gibi hak etmediği bir rütbe istemeyeceğini düşünüyorum, o yüzden gerekirse canına okumak için de elimden geleni yapacağım. Sırayı Teijo'ya bırakmadan ekledim Ryu'cuğumun tasvirini. "Sarı saçlı, karalar giyen biridir. Yüzünün yarısını kaplayan peçe sayesinde tanımakta zorlanacağınızı sanmıyorum. Ayrıca köy konusunda oldukça hassastır." Teijo'ya dönüp devam ettim. "Sen yaparsan tahrik olduğunu anlar ama eğer Teki Ishigakure'ye hakaret falan ederse daha agresif davranabilir. Öfkeden gözü falan dönmez ama kesinlikle cezanı kesmek isteyecektir." Konuşmanın gerekli kısmında Teki'ye dönmeyi ihmal etmedim. Sözlerim bittikten sonra tekrar Teijo'ya dönerek onun söyleyeceklerini beklemeye başladım bahar akşamı soğuğu alttan alttan içime işler gibi olurken.
Teijo'yu ismen biliyorum, yolculuk sırasında ismini simasıyla eşleştirme fırsatı da buldum. Yine de daha fazlasını bilmiyorum onun hakkında. Teki'yi ise az önceden beri tanıyorum diyebilirim. Toplantı salonunda isimlerimiz okunduktan sonra kısaca tanışmıştık. Bu kısacık tanışıklıktan sonra neden birbirimizin hayatından sorumlu olmayalım ki? Jounin olmanın bunu gerektirmesi oldukça mantıklı göründü bana. Sınavın bu aşaması takım çalışmamızı ve uyumumuzu ölçüyor olabilir. Sonuçta neredeyse hiçbir zaman tek çalışmıyoruz.
Gereksiz düşünceler bunlar. Bizden istenen şey belli, 3 tane parşömeni üssümüzde depolayıp elimizden çalınmamasını sağladığımız sürece hiçbir sıkıntı çekmeyiz. Oldu da bir veya iki parşömeni elimizde tutmayı başarabildik, o zaman ne olacak bilmiyorum ama. Herhalde Temari-san'ın bu konuda da planları vardır. 15 kişi için 5 parşömen verdiğine göre kafasında dönen tilkiler olsa gerek. Yine de gereksiz düşünceler bunlar.
Acaba Teki güve mi? Üsse gelene kadar elindeki ışığı yüzüne tutup durdu. Gerçekten zayıf noktası naftalin mi yani... Tek kaşımı kaldırıp sessizce izlemekle yetinsem de birbirimizin sırtını kollayacaksak bu konu hakkında bir şeyler bilmemiz tatlı olabilir. Teijo, Teki'ye göre daha rahat gibi görünüyordu. Acaba ben nasıl görünüyorum. Heyecan yüzünden kaslarımın gerildiğini hissedebiliyorum. Çenem de kasılmış hatta. Şimdi yavaş yavaş mühürlü çenemin kilidini açıp rahata erdiriyorum onu. Daha sonra sırasıyla boynum, omuzlarım, sırtım, belim ve hafifçe salladığım bacaklarım takip ediyor onu. Noktayı koymak için aynı anda kaşlarımı kaldırıp ağzımı açarak gerim gerim olmasa da harbi gerilmiş yüz kaslarımı da gevşettikten sonra artık öcüye benzemediğimi umuyorum. Takım arkadaşlarımın üstünde iyi bir izlenimim olsun isterim.
Askeri üs mü ibadethane mi? Belirli sayıda insanın bir araya gelmesi için tasarlanmış bir oda deyip geçelim. Genişçe bir yer. Hatta yüksek tavan insanın içini ferahlatıyor. Yatak döşek de var, kuranın şanslılarındanız belli ki. Yine de emin olmak için hiç zaman kaybetmeden ayağımla hafifçe vurarak zemini yoklamaya, duvarları okşayarak odayla iletişime geçmeye çalıştım. İstedim ki tatlı dille güvenini kazanayım, sırlarına vakıf olayım. Gel gör ki sırları olmayacak kadar sıra dışı biriymiş bu oda. Sanıyorum aynı şey Teki veya Teijo için geçerli değil.
Odayla ilgilenmeyi bırakıp dikkatle Teki'yi dinlemeye başladım. Vücudum da iyi bir dinleyicinin alması gereken pozu aldı çabucak. İlgili gözler, konuşmacıyla öteki dinleyici arasında bir yere bakan ayaklar, açık bir gövde ve görülebilen bir yerde duran eller. Ben sadece iyi bir dinleyiciyim, sadece hep beraber hayatta kalmamızı ve Jounin olmamızı istiyorum.
Taijutsu, Ninjutsu, Shigure, Suiton... Bunlar sıradan şeylerdi. Teki'nin çakrasında tanıdık olmadığım bir hareketlenme sezerken kaslarımın tekrardan gerilmesine engel olamadım. Bilinmezlik korkutucu, zehirler de bilindik şeyler arasında beni korkutan şeylerden biri. Artık yavaş yavaş güzelleşen anıların aklıma hücum etmesine engel olamadım. Bu farkındalıkla gevşedim tekrar.
Yeşil Takım, Kurosawa Haru, albino, kadın, Doton, mızrak ve kalkan.
Bir de Hiyaki varmış, maymun. Geçmişteki Chuunin Sınavı sayesinde Kusagakure'nin oldukça kabiliyetli shinobilere sahip olduğunu biliyordum, Teki de onlardan biri belli ki. Ishichou'nun sözleri kulaklarımda tekrar yankılandı. Biraz da olsa heyecanlanamaz mıyım?.. Zaten daha fazlası da gelmez içimden.
Söz sırası bize gelince kafamı çevirmeden Teijo'ya kaydırdım bakışlarımı. Kısacık bir an yetti sıranın bende olduğunu anlamama. Yine de konuşmaya ayakta devam etmemiz için bir sebep görmüyorum. İlerideki masaya kadar gidip konuşmanın akışını bozana kadar sağ elimle yeri gösterip herkesi benimle bağdaş kurmaya davet ettim. Alttan soğuğu yerken ortamın ısındığını hissedebiliriz böylece.
"Memnun oldum Teki. Her şeyden önce sınav hakkındaki hislerini paylaştığıma emin olabilirsin." Sıcak tatlı bir giriş. "Kendimi tanıtmadan önce merak ettiğim bir şey var. Yolda feneri yüzüne tutup durdun. Bu konuda bir şeyler bilmeliymişiz gibi hissediyorum." Güve misin değil misin? Sorumun cevabını aldıktan sonra devam edeceğim konuşmama. Ne yazık ki Teki gibi güzel güzel gösterebileceğim yeteneklerim yok... "Adım Butsuo. Herhalde en öne çıkan özelliğim fiziksel olarak kuvvetli olmamdır. Çeviklik ve dayanıklılık konusunda da oldukça iyiyimdir. Ninjutsu'yu kendime yetecek kadar Genjutsu'yu hiç bilmem. Ama Taijutsu bilirim. Juudaichi stilinde oldukça iyi olduğumu söyleyebilirim." Gönül isterdi ki kafa atıp yıksaydım duvarları göstermek için yeteneklerimi. Tatlı dilimle güzel sözümle yetinecek artık dinleyicilerim. Nefes al, nefes ver. "Doton elementini kullanabiliyorum. Çok az teknik bildiğim için hepsini şimdi anlatmamda bir sakınca yoktur sanırım. Bir tanesi derimi karartarak sertleştiriyor. Diğeri ayağımı yere vurunca yerden sütun çıkarıyor. Son teknik de ayaklarımın çıkardığı sesi kesiyor." Kısa bir nefes molası sırasında gözlerimi kalabalığın gözleriyle buluşturup fazla uzatmadan devam ediyorum."Son olarak sensör yeteneklerine sahibim. Çok geniş bir alan içinde insanların yerini tespit edemem ama 10 metrelik bir alan içinde herkesin fiziksel ve çakra hareketlerini sezebilirim. Bir saniye sonra nerede olacaklarını veya hangi tekniği kullanacaklarını kestirebilirim önceden. Tabi bir saniye derken kesin bir zaman dilimi olarak demiyorum." Son uyarı sadece kaynaşmak içindi. Eğer ben garip davranırsam Teki ve Teijo da kendileri olmaktan çekinmez ve daha rahat hissederler. Belki de tam da bu yüzden garip davranmamalıyım...
"Yeşil Takım'dan Kita Usagi ve Turuncu Takım'dan Jirou Ryu'yu tanıyorum ben de. Usagi mavi gözlü, beyaz saçlı bir kız. Amegakure'deki savaşta aynı takımdaydık. Epeyce ağır yaralanmıştı, yolda görene kadar akıbeti hakkında pek bir fikrim yoktu ama sınava geldiğine göre iyi durumda olsa gerek. Üstünden zaman geçtiği için başka yetenekler edindi mi bilmiyorum ama o zaman Taijutsu konusunda iyiydi. Ninjutsu'dan da hiç anlamadığını söylemişti." Kızın göğüs kafesini parçalamıştı favori canim Ganmaru. Şerefsiz it oğlu it! "Jirou Ryu, Raiton elementine sahip. Dövüşürken genelde wakizashi kullanır. Kendini Raiton çakrasıyla kapladığı bir teknik kullandığını anımsıyorum. Ayrıca bir kelebek yoluyla uzak mesafelere mesaj da gönderebiliyordu. Tehlikeli biri olabilir çünkü gölgelerin içine girip hareket edebiliyor. Canlıların veya cansız nesnelerin gölgesine girebiliyor hatta yakındaki gölgelere sıçrayabiliyor. Gölgenizden çıkıp sırtınıza bıçağını saplayabilir. Hedefleri doğrultusunda insanların canını yakmaktan veya öldürmekten çekineceğini sanmıyorum." Dostlarını korumak için de elinden geleni yapar, ama bunu kendi takımım olsa bile insanların eline verecek kadar vefasız değilim. En çok yakınlık duyduğum insan diyebileceğim Ryu hakkında kanlı bir katilmişçesine konuşmak garip hissettiriyor... Yani, sıradan insanlar için daha fazlası değiliz muhtemelen. Umarım beraber geçeriz bu sınavı. Yine de onun da benim gibi hak etmediği bir rütbe istemeyeceğini düşünüyorum, o yüzden gerekirse canına okumak için de elimden geleni yapacağım. Sırayı Teijo'ya bırakmadan ekledim Ryu'cuğumun tasvirini. "Sarı saçlı, karalar giyen biridir. Yüzünün yarısını kaplayan peçe sayesinde tanımakta zorlanacağınızı sanmıyorum. Ayrıca köy konusunda oldukça hassastır." Teijo'ya dönüp devam ettim. "Sen yaparsan tahrik olduğunu anlar ama eğer Teki Ishigakure'ye hakaret falan ederse daha agresif davranabilir. Öfkeden gözü falan dönmez ama kesinlikle cezanı kesmek isteyecektir." Konuşmanın gerekli kısmında Teki'ye dönmeyi ihmal etmedim. Sözlerim bittikten sonra tekrar Teijo'ya dönerek onun söyleyeceklerini beklemeye başladım bahar akşamı soğuğu alttan alttan içime işler gibi olurken.
-
Sekino Teijo
- Posts: 150
- Joined: November 7th, 2019, 8:18 pm
Re: Mavi Takım - Gün Sonu
Yajima Juzo önderliğinde sınava katılacak köydeki diğer shinobiler ile birlikte yola çıktık. Yolculuğumuz beklediğimin aksine çok fazla yorucu geçmedi. Bunun en büyük sebebi hiç şüphesiz sürekli düzenli aralıklar ile ara vererek yavaş bir tempoda ilerlememizdi. Köydekiler büyük ihtimalle sınav başlamadan önce yorulmamızı veya hızlı hareket ederek oluşabilecek herhangi bir kazanın gerçekleşmesini istemiyorlardı. Onların bu istekleri sayesinde gayet rahat bir yolculuk geçirdim. Üç gün sonunda da yolculuğumuz Kusagakure ulaşarak son buldu. Hiçbir sorun yaşamadan sınav alanına ulaştığım için mutluydum. Çünkü sınava katılacak katılımcılar arasında son görevimde birlikte olduğum Ringo’da vardı. Yetkililere şikâyet etmeme rağmen hala etrafta dolaşması beni tedirgin etse de hiçbir sorun çıkarmadı. Büyük ihtimalle Yajima Juzo dan çekindiği için kendini dizginliyordu. Sınav başladıktan sonra gerçek doğasını açığa çıkaracağından eminim. Umarım sınavda onunla birlikte olmak zorunda kalmam.
Kısa bir hoş geldin konuşması yaptıktan sonra Haku Aisu isimli shinobi sınava katılanlar hakkında bir raporu bize açıkladı. Yaptığı açıklamaya göre bu sene sınava 135 kişi katılacak. Bizim köyümüz ise 32 kişilik grubumuz ile ikinci en büyük katılımcı. Bu hem iyi hem de kötü bir haber. Eğer sınavda grup çalışması yapmamız gerekirse kendi köyümden biriyle ekip olma şansım yüksek olacağı için iyi, diğer taraftan bireysel bir sınav olursa da tam tersi rakibimin yüksek ihtimalle bizim köyden birisi olacağı için kötü bir haber. Sınav bittikten sonra yine kafile olarak geri döneceğimizi düşünürsek kendi köyümden birisine zarar vererek dikkatleri üstüme çekmek istemiyorum. Aslında burada kendi düşüncelerime gömülerek biraz aceleci davrandım. Çünkü ben sınav hakkında düşünürken Temari-san kürsüye çıkarak kafamdaki tüm soru işaretlerini silip bir çırpıda sınavın içeriğini ve nasıl olacağını açıkladı. Hatta üç kişilik gruplarımızı bile ilan etti. Bizim köyden tanımadığım birisi ve kusa dan da aynı şekilde tanımadığım biriyle grup oldum. Şimdilik tanımasam da köyümden birisiyle beraber olduğum için ve tabi ki Ringo ile aynı grupta olmadığım için de mutluyum.
Mavi takım olarak üssümüze yerleştikten sonra aklımda sadece tek bir soru vardı. Yeni Kusalı takım arkadaşım neden tüm yol boyunca suratına fener tuttu? Üsse gelene kadar bunun sebebini düşündüm ama neden böyle bir tutum sergiledi hiçbir fikrim yok. Fenerin ışığı ha bitti ha bitecek diye de gerildim. Sanki ışık kesilirse kötü bir şeyler olacak gibi hissediyorum. Butsuo da bir şey demediği için bende kendimi zorlayarak görmezden gelerek bu küçük sorunun nedenini sormak için uygun anın gelmesini beklemeye karar verdim.
Üsse girdikten sonra fenerci çocuk biraz daha rahatlayıp konuşmaya başladı. Kendini ve güçleri hakkında detaylı bir açıklama yaptıktan sonra bize kusa dan sınava katılan diğer shinobi hakkında bilgi bile verdi. Açıkçası daha yeni tanıştığı birilerine takım olsak dahi böyle bilgiler vermesini biraz yadırgadım. Ya bu sınavdan geçmeyi her şeyden daha çok istiyor ya da yalan bilgiler vererek bizi kandırmaya çalışıyor. Gerçi verdiği bilgiler tutarlı. Klan gücünden bahsettikten sonra gerçekten zehir salgıladı ve onu zırha dönüştürdü. Yani şimdilik onun sınavı geçmek için oldukça hevesli biri olarak kabul edebilirim. Ayrıca bize verdiği bilgilere göz önüne alırsak kendisi oldukça güçlü biri. Özellikle Hiyaki adındaki maymunu ekibimizin sayısını 1 kişi arttırarak bize çok avantaj sağlayabilir. Ön yargılı yaklaşarak onun hemen düşmanım olmasını istemiyorum. Sonuçta 7 gün boyunca birlikte vakit geçireceğiz.
Teki’den sonra Butsuo söze girerek yol boyunca merak ettiğim soruyu dile getirdi. Bu soru sayesinde sonunda fener olayına açıklık getirebileceğiz. Sorduğu sorudan sonra da Teki gibi kendi hakkında ve köyden tanıdığı shinobiler hakkında bilgiler verdi. Dediklerinden özellikle hedefleri doğrultusunda insanların canını yakmaktan ve öldürmekten çekinmeye arkadaş ilgimi çekti. Hemen bulaşmayacağım kişilerden biri olarak Jirou Ryu adını kenara not aldım. Şu üç günlük dünyada böyle bir psikopat ile karşılaşıp hayatımı riske atmayı hiç istemiyorum.
Butsuo sözlerini bitirdikten sonra bizi oturttuğu yerden birazcık doğrulup konuşmaya başladım. “Merhaba. Ben Sekino Teijo. Katana ile kullanılan tüm kılıç stillerini biliyorum ama ne yazık ki hiçbirinde usta seviyesinde değilim. Raiton elementi kullanıyorum. Üzerimdeki düşük seviye Genjutsu tekniklerini bozabilirim. “dedikten sonra biraz duraklayıp “Herhangi bir Genjutsu tekniği bilmiyorum. Rakiplerimize gelirsek de yeşil yakımdan Ringo’yu tanıyorum. Kendisi bir seferinde Karasu Bunshin kullanmıştı. Etrafta karga görürseniz gözünüzü dört açın” diyecektim. Aslında kılıçlarıma elektrik akımı da verebiliyorum ama daha tam olarak güvenmediğim için tüm yeteneklerimi açığa çıkarmak istemiyorum. Zaten ben köyde tembellik ederken gördüğüm kadarıyla akranlarım bir hayli güçlenmiş ne olur ne olmaz diye elimin altında 1-2 koz bulundurmamın bana faydası olabilir. İlerleyen günlerde onlara güvenebileceğimi inanırsam daha da bilgi paylaşımda bulunabiliriz.
Kendim ve hain Ringo hakkında verdiğim bilgilerden sonra hasta olacağımdan korktuğum için oturduğum yerden kalkarak tekrar söze girerek “Tanışma faslını bitirdiğimize göre artık nasıl bir strateji izleyeceğimizi planlamaya başlayabiliriz.” Diyecektim. Nasıl bir plan izlememiz konusunda hala emin değilim. Etrafımızdaki takımlardan en az 2 parşömeni ele geçirmemiz lazım. Bunları yaparken de olabildiğince zarar görmeyip ayrıca ishililere de zarar vermek istemiyorum. Bu yüzden aklıma hala bir plan gelmedi. Bu noktada diğer ikisi neler düşünüyor merak ediyorum.
Kısa bir hoş geldin konuşması yaptıktan sonra Haku Aisu isimli shinobi sınava katılanlar hakkında bir raporu bize açıkladı. Yaptığı açıklamaya göre bu sene sınava 135 kişi katılacak. Bizim köyümüz ise 32 kişilik grubumuz ile ikinci en büyük katılımcı. Bu hem iyi hem de kötü bir haber. Eğer sınavda grup çalışması yapmamız gerekirse kendi köyümden biriyle ekip olma şansım yüksek olacağı için iyi, diğer taraftan bireysel bir sınav olursa da tam tersi rakibimin yüksek ihtimalle bizim köyden birisi olacağı için kötü bir haber. Sınav bittikten sonra yine kafile olarak geri döneceğimizi düşünürsek kendi köyümden birisine zarar vererek dikkatleri üstüme çekmek istemiyorum. Aslında burada kendi düşüncelerime gömülerek biraz aceleci davrandım. Çünkü ben sınav hakkında düşünürken Temari-san kürsüye çıkarak kafamdaki tüm soru işaretlerini silip bir çırpıda sınavın içeriğini ve nasıl olacağını açıkladı. Hatta üç kişilik gruplarımızı bile ilan etti. Bizim köyden tanımadığım birisi ve kusa dan da aynı şekilde tanımadığım biriyle grup oldum. Şimdilik tanımasam da köyümden birisiyle beraber olduğum için ve tabi ki Ringo ile aynı grupta olmadığım için de mutluyum.
Mavi takım olarak üssümüze yerleştikten sonra aklımda sadece tek bir soru vardı. Yeni Kusalı takım arkadaşım neden tüm yol boyunca suratına fener tuttu? Üsse gelene kadar bunun sebebini düşündüm ama neden böyle bir tutum sergiledi hiçbir fikrim yok. Fenerin ışığı ha bitti ha bitecek diye de gerildim. Sanki ışık kesilirse kötü bir şeyler olacak gibi hissediyorum. Butsuo da bir şey demediği için bende kendimi zorlayarak görmezden gelerek bu küçük sorunun nedenini sormak için uygun anın gelmesini beklemeye karar verdim.
Üsse girdikten sonra fenerci çocuk biraz daha rahatlayıp konuşmaya başladı. Kendini ve güçleri hakkında detaylı bir açıklama yaptıktan sonra bize kusa dan sınava katılan diğer shinobi hakkında bilgi bile verdi. Açıkçası daha yeni tanıştığı birilerine takım olsak dahi böyle bilgiler vermesini biraz yadırgadım. Ya bu sınavdan geçmeyi her şeyden daha çok istiyor ya da yalan bilgiler vererek bizi kandırmaya çalışıyor. Gerçi verdiği bilgiler tutarlı. Klan gücünden bahsettikten sonra gerçekten zehir salgıladı ve onu zırha dönüştürdü. Yani şimdilik onun sınavı geçmek için oldukça hevesli biri olarak kabul edebilirim. Ayrıca bize verdiği bilgilere göz önüne alırsak kendisi oldukça güçlü biri. Özellikle Hiyaki adındaki maymunu ekibimizin sayısını 1 kişi arttırarak bize çok avantaj sağlayabilir. Ön yargılı yaklaşarak onun hemen düşmanım olmasını istemiyorum. Sonuçta 7 gün boyunca birlikte vakit geçireceğiz.
Teki’den sonra Butsuo söze girerek yol boyunca merak ettiğim soruyu dile getirdi. Bu soru sayesinde sonunda fener olayına açıklık getirebileceğiz. Sorduğu sorudan sonra da Teki gibi kendi hakkında ve köyden tanıdığı shinobiler hakkında bilgiler verdi. Dediklerinden özellikle hedefleri doğrultusunda insanların canını yakmaktan ve öldürmekten çekinmeye arkadaş ilgimi çekti. Hemen bulaşmayacağım kişilerden biri olarak Jirou Ryu adını kenara not aldım. Şu üç günlük dünyada böyle bir psikopat ile karşılaşıp hayatımı riske atmayı hiç istemiyorum.
Butsuo sözlerini bitirdikten sonra bizi oturttuğu yerden birazcık doğrulup konuşmaya başladım. “Merhaba. Ben Sekino Teijo. Katana ile kullanılan tüm kılıç stillerini biliyorum ama ne yazık ki hiçbirinde usta seviyesinde değilim. Raiton elementi kullanıyorum. Üzerimdeki düşük seviye Genjutsu tekniklerini bozabilirim. “dedikten sonra biraz duraklayıp “Herhangi bir Genjutsu tekniği bilmiyorum. Rakiplerimize gelirsek de yeşil yakımdan Ringo’yu tanıyorum. Kendisi bir seferinde Karasu Bunshin kullanmıştı. Etrafta karga görürseniz gözünüzü dört açın” diyecektim. Aslında kılıçlarıma elektrik akımı da verebiliyorum ama daha tam olarak güvenmediğim için tüm yeteneklerimi açığa çıkarmak istemiyorum. Zaten ben köyde tembellik ederken gördüğüm kadarıyla akranlarım bir hayli güçlenmiş ne olur ne olmaz diye elimin altında 1-2 koz bulundurmamın bana faydası olabilir. İlerleyen günlerde onlara güvenebileceğimi inanırsam daha da bilgi paylaşımda bulunabiliriz.
Kendim ve hain Ringo hakkında verdiğim bilgilerden sonra hasta olacağımdan korktuğum için oturduğum yerden kalkarak tekrar söze girerek “Tanışma faslını bitirdiğimize göre artık nasıl bir strateji izleyeceğimizi planlamaya başlayabiliriz.” Diyecektim. Nasıl bir plan izlememiz konusunda hala emin değilim. Etrafımızdaki takımlardan en az 2 parşömeni ele geçirmemiz lazım. Bunları yaparken de olabildiğince zarar görmeyip ayrıca ishililere de zarar vermek istemiyorum. Bu yüzden aklıma hala bir plan gelmedi. Bu noktada diğer ikisi neler düşünüyor merak ediyorum.
-
Kasumikage Teki
- Kusagakure
- Posts: 398
- Joined: October 22nd, 2018, 2:54 am
- Künye:
Re: Mavi Takım - Gün Sonu
Sırasıyla hem Oita'yı hem de Teijo'yu dinleme şansı elde edebilmişti. Oita'nın isteği ile çöktüğü yerde bağdaş kurmuş halde otururken suratında memnun bir ifade taşıyordu Teki. Takımını sevmişti. Karşısındaki shinobiler belki de evrenin en güçlüleri değillerdi ancak gayet dolu ve tecrübeli kişilere benziyorlardı. Zaten düşününce kendisinin de önünde uzun bir yol olduğunu biliyordu Teki. Tam da bu yüzden şu anda Jounin sınavındaydı zaten. Daha iyi olabilmek ve amacı doğrultusunda ilerleyebilmek için.
Oita'nın fener olayından bahsetmesi ile birden utanmıştı. Bir yandan hareketinin saçmalığını düşünüyor, bir yandan da bunu açıklamayı unutmuş olmasının şaşkınlığı ile doluyordu zihni. Suratına yerleştirdiği mahçup gülümseme ile sol elini başına doğru götürmüş ve kafasını kaşımaya başlayarak; "Ah!... Onu unuttum... Riaru kuvvetleri ile olan savaşta ön cephelerdeydim. Ben ve takım arkadaşım maalesef ki kuvvetli bir genjutsu etkisinde kaldık ve zihnimiz biraz hasar gördü." Suratındaki gülümsemeyi aniden yok ederek olabileceği en ciddi şekilde devam etmeye başlamıştı sözlerine. Bir saniye Oita'nın gözlerinin içine, diğer saniye ise Teijo'nun gözlerinin içine kenetleniyordu bakışları. "Aslında doğruyu söylemek gerekir ise öldüm diyebilirim. Hem kendim öldüm, hem de en yakın arkadaşımın ölümünü izledim." Ani gerçekleşen duygu değişimlerine bir yenisini daha eklemişti o anda. İki saniye önceki güleç suratına geri dönerek sonlandırmıştı açıklamasını. "Şimdi karanlıkta kalmayı geçtim, maalesef karanlığa bakamıyorum bile. Benliğimi kaybetmemem için bir ışık kaynağı bulup ruhumu ona odaklamam gerekiyor."
Kendisi takım arkadaşlarına Haru-san hakkında bilgi verdiği için takım arkadaşları da diğer sınav katılımcılarından tanıdıkları hakkındaki bildikleri bilgileri anlatmaya başlamışlardı. Takımında iki Ishigakure shinobisinin varlığından tam burada yararlandığını hissetmişti Teki. Büyük ihtimalle Haru da aynı şekilde bilgi topluyordu takım arkadaşlarından. Kişi bazında dezavantajlı durumda olanlar Haru ve kendisiydi. Takımlarından alacakları bilgiler ile devam etmeleri gerekecekti sınav maceralarına. En azından üzücü sürprizler yaşamamak için.
Takım arkadaşlarından aldığı bilgileri kafasına kodlamaya çalışıyordu elinden geldiğince;
"Kita Usagi, mavi gözlü taijutsu kullanıcısı, beyaz saçlı. Eskiden ağır yaralanmış. Kondisyonunda bozukluk olabilir."
"Jirou Ryu, raiton, wakizashi, raiton zırhı kullanabiliyor. Gölgelerde saklanma yeteneği. Sarı saçlı ve peçeli. Köyüne laf ederek kışkırtabilirsin."
"Okawa Ringo, karasu bunshin kullanıcısı. Kargalara dikkat."
Az önce duyduklarını içinden tekrarlayarak aklına kazımaya çalışmıştı iyice. Oturduğu yerde elini çenesine dayamış, dünyanın en önemli meselesini irdeliyor gibi bir tipi vardı. Ki öyleydi de... En azından kendisi için.
Teijo'nun ayağa kalkması ile birden dikkati o yöne kaymıştı. Plan yapmaların gerektiğinden bahsetmişti sarışın Ishigakure shinobisi. Ve çok haklıydı.
Teki'nin aklında oluşan küçük bir kaç plan vardı. Aniden yerinden fırlamıştı konuşmaya başlayacağı için. İstemsizce eli poposuna gitmiş ve yere oturduğu için kıyafetini silme ihtiyacı hissetmişti. Eylemini gerçekleştirirken sahiden de yeni tanıştığı iki shinobinin karşısında... Hem de Jounin sınavında poposundaki tozları siliyor olmasından kaynaklı olarak biraz garip hissetmiş ve suratındaki gülümsemenin büyümesini engelleyememişti.
"Şimdi! Öncelikle bana karşı samimiyetiniz için çok teşekkür ederim. Zorunda değildiniz ancak beni güvenilir buldunuz. Ben de aynı güvenle size karşılık vereceğim." Tekrar elini çenesine doğru götürmüş ve düşünmeye başlamıştı. Önce Oita'ya çevirmişti bakışlarını. Sonra sanki bir fikirden vazgeçmiş gibi Teijo'ya dönmüştü. "Teijo-san. ilk gün burada nöbet tutmaya ne dersin?" Karşısındaki kişiden cevap beklemeden devam etmişti konuşmasına. "Bence düşmanın ne yapacağını kestiremeyeceğimiz için en azından 1 kişi parşömeni kesinlikle korumalı. Benden gece verim alamayacağımız için gündüzleri her türlü işe koşmak istiyorum." Bakışlarını yere çevirmişti. Karanlık korkusu yüzünden kendisi ezik hissediyordu istemeden de olsa. Bu sebeple takım arkadaşlarının ve daha önemlisi kendisinin başarısızlığına yol açabileceği ihtimali çok sinirlendiriyordu Teki'yi. "İzin verirseniz ilk gündüzümüzde başka bir kampı ziyaret etmek istiyorum. Hakkında bilgi sahibi olmadığımız bir çok shinobi mevcut. Bu yüzden de Sarı Takım ya da Mor Takım kampına gitmem mantıklı olacaktır." Hangi takımın nerede konuşlandığını hatırlamak için 1-2 saniye durmuştu. "Mor! Mor Takım'ın bulunduğu terk edilmiş kasabaya gitmek istiyorum. Malikane gibi kapalı bir alana girmek benim gibi birisi için tehlikeli olabilir."
Takım arkadaşlarını çok boğmak istemediği için sonlandırmaya karar vermişti konuşmasını. Sadece "Eğer Teijo-san üssü korumaya olumlu yaklaşacak olursa senin ne yapmak istediğini de öğrenmek isterim Oita-san. Ayrıca son olarak şu lanet parşömeni saklayacağımız yeri de seçmemiz lazım. Burada kalacak kişinin kendisi için en iyi olacağı yere seçmesi en mantıklısı bence." Takım arkadaşlarının görüşlerini dinlemeye hazırdı artık. Meraklı gözlerle kesiyordu ikisini de.
"Kusura bakmayın eğer fazla konuştuysam."
Oita'nın fener olayından bahsetmesi ile birden utanmıştı. Bir yandan hareketinin saçmalığını düşünüyor, bir yandan da bunu açıklamayı unutmuş olmasının şaşkınlığı ile doluyordu zihni. Suratına yerleştirdiği mahçup gülümseme ile sol elini başına doğru götürmüş ve kafasını kaşımaya başlayarak; "Ah!... Onu unuttum... Riaru kuvvetleri ile olan savaşta ön cephelerdeydim. Ben ve takım arkadaşım maalesef ki kuvvetli bir genjutsu etkisinde kaldık ve zihnimiz biraz hasar gördü." Suratındaki gülümsemeyi aniden yok ederek olabileceği en ciddi şekilde devam etmeye başlamıştı sözlerine. Bir saniye Oita'nın gözlerinin içine, diğer saniye ise Teijo'nun gözlerinin içine kenetleniyordu bakışları. "Aslında doğruyu söylemek gerekir ise öldüm diyebilirim. Hem kendim öldüm, hem de en yakın arkadaşımın ölümünü izledim." Ani gerçekleşen duygu değişimlerine bir yenisini daha eklemişti o anda. İki saniye önceki güleç suratına geri dönerek sonlandırmıştı açıklamasını. "Şimdi karanlıkta kalmayı geçtim, maalesef karanlığa bakamıyorum bile. Benliğimi kaybetmemem için bir ışık kaynağı bulup ruhumu ona odaklamam gerekiyor."
Kendisi takım arkadaşlarına Haru-san hakkında bilgi verdiği için takım arkadaşları da diğer sınav katılımcılarından tanıdıkları hakkındaki bildikleri bilgileri anlatmaya başlamışlardı. Takımında iki Ishigakure shinobisinin varlığından tam burada yararlandığını hissetmişti Teki. Büyük ihtimalle Haru da aynı şekilde bilgi topluyordu takım arkadaşlarından. Kişi bazında dezavantajlı durumda olanlar Haru ve kendisiydi. Takımlarından alacakları bilgiler ile devam etmeleri gerekecekti sınav maceralarına. En azından üzücü sürprizler yaşamamak için.
Takım arkadaşlarından aldığı bilgileri kafasına kodlamaya çalışıyordu elinden geldiğince;
"Kita Usagi, mavi gözlü taijutsu kullanıcısı, beyaz saçlı. Eskiden ağır yaralanmış. Kondisyonunda bozukluk olabilir."
"Jirou Ryu, raiton, wakizashi, raiton zırhı kullanabiliyor. Gölgelerde saklanma yeteneği. Sarı saçlı ve peçeli. Köyüne laf ederek kışkırtabilirsin."
"Okawa Ringo, karasu bunshin kullanıcısı. Kargalara dikkat."
Az önce duyduklarını içinden tekrarlayarak aklına kazımaya çalışmıştı iyice. Oturduğu yerde elini çenesine dayamış, dünyanın en önemli meselesini irdeliyor gibi bir tipi vardı. Ki öyleydi de... En azından kendisi için.
Teijo'nun ayağa kalkması ile birden dikkati o yöne kaymıştı. Plan yapmaların gerektiğinden bahsetmişti sarışın Ishigakure shinobisi. Ve çok haklıydı.
Teki'nin aklında oluşan küçük bir kaç plan vardı. Aniden yerinden fırlamıştı konuşmaya başlayacağı için. İstemsizce eli poposuna gitmiş ve yere oturduğu için kıyafetini silme ihtiyacı hissetmişti. Eylemini gerçekleştirirken sahiden de yeni tanıştığı iki shinobinin karşısında... Hem de Jounin sınavında poposundaki tozları siliyor olmasından kaynaklı olarak biraz garip hissetmiş ve suratındaki gülümsemenin büyümesini engelleyememişti.
"Şimdi! Öncelikle bana karşı samimiyetiniz için çok teşekkür ederim. Zorunda değildiniz ancak beni güvenilir buldunuz. Ben de aynı güvenle size karşılık vereceğim." Tekrar elini çenesine doğru götürmüş ve düşünmeye başlamıştı. Önce Oita'ya çevirmişti bakışlarını. Sonra sanki bir fikirden vazgeçmiş gibi Teijo'ya dönmüştü. "Teijo-san. ilk gün burada nöbet tutmaya ne dersin?" Karşısındaki kişiden cevap beklemeden devam etmişti konuşmasına. "Bence düşmanın ne yapacağını kestiremeyeceğimiz için en azından 1 kişi parşömeni kesinlikle korumalı. Benden gece verim alamayacağımız için gündüzleri her türlü işe koşmak istiyorum." Bakışlarını yere çevirmişti. Karanlık korkusu yüzünden kendisi ezik hissediyordu istemeden de olsa. Bu sebeple takım arkadaşlarının ve daha önemlisi kendisinin başarısızlığına yol açabileceği ihtimali çok sinirlendiriyordu Teki'yi. "İzin verirseniz ilk gündüzümüzde başka bir kampı ziyaret etmek istiyorum. Hakkında bilgi sahibi olmadığımız bir çok shinobi mevcut. Bu yüzden de Sarı Takım ya da Mor Takım kampına gitmem mantıklı olacaktır." Hangi takımın nerede konuşlandığını hatırlamak için 1-2 saniye durmuştu. "Mor! Mor Takım'ın bulunduğu terk edilmiş kasabaya gitmek istiyorum. Malikane gibi kapalı bir alana girmek benim gibi birisi için tehlikeli olabilir."
Takım arkadaşlarını çok boğmak istemediği için sonlandırmaya karar vermişti konuşmasını. Sadece "Eğer Teijo-san üssü korumaya olumlu yaklaşacak olursa senin ne yapmak istediğini de öğrenmek isterim Oita-san. Ayrıca son olarak şu lanet parşömeni saklayacağımız yeri de seçmemiz lazım. Burada kalacak kişinin kendisi için en iyi olacağı yere seçmesi en mantıklısı bence." Takım arkadaşlarının görüşlerini dinlemeye hazırdı artık. Meraklı gözlerle kesiyordu ikisini de.
"Kusura bakmayın eğer fazla konuştuysam."
毒
► Show Spoiler
-
Oita Butsuo
- Ishigakure
- Posts: 320
- Joined: September 1st, 2018, 2:42 pm
- Künye:
Re: Mavi Takım - Gün Sonu
Teki'nin fener olayıyla alakalı konuşmasını ilgiyle dinledim. Hatta belki fazla ilgiyle. Shinobiliğin kaderi midir bilmiyorum ama ne kadar çok ortak şey yaşıyoruz aslında. Ben de öldüm sokulduğum rüyada, ben de atıldım korkunç savaşa. Hatta ben de bulamadım kendimi aylarca. İşin kötüsü şu ki, yarın diyecek biri öldür Teki'yi. Emri veren hiçbir şey bilmezken benim hakkımda, Teki yaşamış benimle aynı kabuslarda. Umarım bakışlarım yeterince sempatiktir söylediklerini dinlerken. Çünkü gerçekten hissediyorum söylediklerini derinden.
Ardından konuşma sırasını alan Teijo hafifçe dikelip konuşma sırasını aldığını belli ettikten sonra Teki ve benim gibi kendini tanıtıp ardından diğer katılımcılar hakkında bildiklerini aktardı. Ringo da tam tanışıklığım olmasa da teşkilattan bildiğim biri. Kargalar ve Karasu Bunshin'i kafama not ettim çabucak. Tanışma ve tanıtım faslının bittiğinin sinyalini de Teijo verdi ayağa kalkarak. Gerekli bilgilere sahip olduğumuza göre artık haklı olarak bir plan oluşturmamız gerekiyor.
Teki'nin de ayağa kalkmasıyla artık plan yapma safhasına geçtiğimizi ve bu safhanın gerekliliklerinden birinin ciddileşip ayağa kalkmak olduğunu anladım. Ben seviyorum aslında zeminin kıçıma temas etmesini, hafif hafif beni serinletmesini. Yine de Jounin Sınavında motoru bozmak herhalde en rezil elenme sebebi olur. Ishichou'yu geç Ishigakure'nin yüzüne bakamam. Teki konuşmaya başlarken dizimden destek alarak ben de ayaklandım.
Teşekkürünü hafifçe kafamı sallayarak karşıladım Teki'nin. Pek de bir teşekküre gerek yok aslında, sonuçta bir takım olarak görevlendirildik ve takım olmanın gerekliliklerini yerine getiriyoruz. Maaş alıyoruz bunun için. Yine de kaba olmak için hiçbir sebep yok, o yüzden bu ekstra kibarlığı takdir ediyorum.
Teki'nin anlattıklarını dinlerken hiçbir şey kaçırmamak için ekstra bir şey düşünmedim. Ama sözleri bittikten sonra sessizce ölçtüm, biçtim, tarttım söylediklerini kısacık bir sürede. Teki, Hiyaki'ye sahip olduğu için gittiği yerde üç kişi nöbet tutmadıkça sayısal olarak ezilmeyecek. Bu yüzden keşfe gitmesi oldukça mantıklı. Eğer Teijo nöbet tutmayı kabul ederse ben de kaynak kamplarına gidebilirim. Birkaç mantıklı sebebi var bu tercihimin sözlerle açıklayacağım.
"Kaynak kampına gidebilirim ben de. Hızlıca gidip gelebilirim. Ayrıca 9. Alan'da bolca Ishigakureli var ve kaynak kampı en çok insanla karşılaşacağımız yer olsa gerek. Bir arbede çıkarsa dost bulabilirim veya işbirliği için öteki Ishililerle iletişime geçebilirim. Yine de böyle bir sınavda işbirlikleri ihanetle sonuçlanacağı için bunu pek tercih etmiyorum." Hafifçe dinleyicilerimi süzdükten sonra sözlerimi toparlama ihtiyacı hissettim. "Kısacası kaynak alanına gitmek benim için en mantıklı seçenek olacaktır." Artık tüm plan Teijo'nun onayına bakıyor. Ben de o onayı almak veya planı baştan kurmak için bakışlarımı Teijo'ya diktim bile. Güzel gidiyor sanki sınav.
Ardından konuşma sırasını alan Teijo hafifçe dikelip konuşma sırasını aldığını belli ettikten sonra Teki ve benim gibi kendini tanıtıp ardından diğer katılımcılar hakkında bildiklerini aktardı. Ringo da tam tanışıklığım olmasa da teşkilattan bildiğim biri. Kargalar ve Karasu Bunshin'i kafama not ettim çabucak. Tanışma ve tanıtım faslının bittiğinin sinyalini de Teijo verdi ayağa kalkarak. Gerekli bilgilere sahip olduğumuza göre artık haklı olarak bir plan oluşturmamız gerekiyor.
Teki'nin de ayağa kalkmasıyla artık plan yapma safhasına geçtiğimizi ve bu safhanın gerekliliklerinden birinin ciddileşip ayağa kalkmak olduğunu anladım. Ben seviyorum aslında zeminin kıçıma temas etmesini, hafif hafif beni serinletmesini. Yine de Jounin Sınavında motoru bozmak herhalde en rezil elenme sebebi olur. Ishichou'yu geç Ishigakure'nin yüzüne bakamam. Teki konuşmaya başlarken dizimden destek alarak ben de ayaklandım.
Teşekkürünü hafifçe kafamı sallayarak karşıladım Teki'nin. Pek de bir teşekküre gerek yok aslında, sonuçta bir takım olarak görevlendirildik ve takım olmanın gerekliliklerini yerine getiriyoruz. Maaş alıyoruz bunun için. Yine de kaba olmak için hiçbir sebep yok, o yüzden bu ekstra kibarlığı takdir ediyorum.
Teki'nin anlattıklarını dinlerken hiçbir şey kaçırmamak için ekstra bir şey düşünmedim. Ama sözleri bittikten sonra sessizce ölçtüm, biçtim, tarttım söylediklerini kısacık bir sürede. Teki, Hiyaki'ye sahip olduğu için gittiği yerde üç kişi nöbet tutmadıkça sayısal olarak ezilmeyecek. Bu yüzden keşfe gitmesi oldukça mantıklı. Eğer Teijo nöbet tutmayı kabul ederse ben de kaynak kamplarına gidebilirim. Birkaç mantıklı sebebi var bu tercihimin sözlerle açıklayacağım.
"Kaynak kampına gidebilirim ben de. Hızlıca gidip gelebilirim. Ayrıca 9. Alan'da bolca Ishigakureli var ve kaynak kampı en çok insanla karşılaşacağımız yer olsa gerek. Bir arbede çıkarsa dost bulabilirim veya işbirliği için öteki Ishililerle iletişime geçebilirim. Yine de böyle bir sınavda işbirlikleri ihanetle sonuçlanacağı için bunu pek tercih etmiyorum." Hafifçe dinleyicilerimi süzdükten sonra sözlerimi toparlama ihtiyacı hissettim. "Kısacası kaynak alanına gitmek benim için en mantıklı seçenek olacaktır." Artık tüm plan Teijo'nun onayına bakıyor. Ben de o onayı almak veya planı baştan kurmak için bakışlarımı Teijo'ya diktim bile. Güzel gidiyor sanki sınav.
-
Sekino Teijo
- Posts: 150
- Joined: November 7th, 2019, 8:18 pm
Re: Mavi Takım - Gün Sonu
Ayağa kalkıp izleyeceğimiz strateji hakkında neler yapacağımızı sorduktan sonra sırayla iki yeni takım arkadaşım da oturdukları yerden kalkıp bana katıldılar. Ortam az önceki tanışma faslından sonra ister istemez biraz ciddileşmişti. İlk önce Teki konuşmaya başlayarak yol boyunca fener ile yaptığı ritüelin sebebini açıkladı. Yaptığı bu merak uyandırıcı ve bir o kadar da ilginç hareketin altında böylesine bir dram çıkmasını açıkçası beklemiyordum. Şu ana kadar Genjutsu teknikleri ile herhangi bir sorun yaşamasam da ileride kendimi Teki’nin başına geldiği gibi bir durumda bulmamak için benim de dikkatli olmam lazım. Basit Genjutsu tekniklerini Yusubi no Jutsu ile bozmaya deneyebilirim ama ileri seviye teknikler için şu an yapabileceğim hiçbir şey yok. Bu durumu şu ana kadar hiç düşünmeyip bir plan yapmamam birazcık sinirimi bozsa da şimdilik sınava odaklanıp karşıma Teki’ye bu denli zarar verecek seviyede usta bir Genjutsu kullanıcısı denk gelmemesini ummak dışında elimden gelen bir şey yok. Gerçi az önceki duygu patlaması yüzünden birazcık gardımı indirdiğim için büyük bir tuzağın içine düşüyor da olabilirim. Yol boyunca feneri bilerek suratına tutarak bizim ilgimizi çekerek böyle bir oyun hazırlamış olabilir. Hatta belki de Butsuo da bu oyunun içindedir. Hayır. Daha ilk günden takım arkadaşlarımdan şüphelenemem. Belki birazcık şüphelenebilirim ama çok fazla olmaz. Onlarla iş birliği yapmak zorundayım. Şimdilik dediklerine inansam da inanmasam da doğru kabul etmem lazım. Bu yüzden şu an önemli olan eğer dediği gibi geceleri böyle büyük bir dezavantajı varsa planlarımızı buna göre oluşturmamız lazım.
Teki yaptığı fener açıklamasından sonra bize teşekkür ederek planından bahsetti. Dedikleri mantıklıydı. Özellikle malikanede olan sarı takım yerine mor takımın bölgesine gitmeyi teklif ederek kendi zayıflıklarının farkında olması hoşuma gitti. Konuşmasını bitirirken benim de üssü korumamı teklif etti. Ardından Batsuo da kaynak kampına gidebileceğini söyledi. İlk gün dışarıda büyük bir kaos olacağını düşünüyorum. Ayrıca büyük ihtimalle herkes gıda ve gözlem yapacağı için daha ilk günden parşömenimizi çalmak için kimse hamle yapmaz. Bu yüzden benim evde kalarak parşömeni korumam hem kendi güvenliğim hem de üssümüzü ne olur ne olmaz tamamen savunmasız bırakmamız için güzel bir hamle.
İlk önce hem Teki hem de Batsuo’yu uyararak “Az sonra yapacağım şey gözlerinizi biraz rahatsız edebilir. Dikkatli olun .” dedikten sonra Girigiri kullanarak parmak uçlarımdan parlak bir ışık çıkaracaktım. Ardından Teki’ye dönerek “Karanlık ile ilgili o kadar büyük bir sorunun varsa seni kısa süreliğine bu tekniğimle kurtarabilirim. Hem böylece rakiplerimizi de sürpriz yapabiliriz.” Dedikten sonra gülümseyerek devam edip “Dedikleriniz gayet mantıklı. Üs de kalmakla ilgili bir sorunum yok. Parşömenle beraber siz gelene kadar Yıkık Gözcü Kulesi’nde nöbet tutarım.“ Diyecektim. Nerede nöbet tuttuğum yeri bilerek söyledim. İlk gün dediğim gibi bir sorunla karşılaşacağımı sanmıyorum ama eğer nokta atışı kalabalık bir grup nöbet tuttuğum yere gelirse minik grubumuz da bir köstebek var demektir. Bu yüzden ikisinin de nerede olacağımı bilmelerini istiyorum. Şayet akşam tatsız bir sürpriz ile karşılaşırsam onlara olan şimdilik güvenme stratejimi de yeniden gözden geçirerek farklı önlemler almam gerekebilir.
Teki yaptığı fener açıklamasından sonra bize teşekkür ederek planından bahsetti. Dedikleri mantıklıydı. Özellikle malikanede olan sarı takım yerine mor takımın bölgesine gitmeyi teklif ederek kendi zayıflıklarının farkında olması hoşuma gitti. Konuşmasını bitirirken benim de üssü korumamı teklif etti. Ardından Batsuo da kaynak kampına gidebileceğini söyledi. İlk gün dışarıda büyük bir kaos olacağını düşünüyorum. Ayrıca büyük ihtimalle herkes gıda ve gözlem yapacağı için daha ilk günden parşömenimizi çalmak için kimse hamle yapmaz. Bu yüzden benim evde kalarak parşömeni korumam hem kendi güvenliğim hem de üssümüzü ne olur ne olmaz tamamen savunmasız bırakmamız için güzel bir hamle.
İlk önce hem Teki hem de Batsuo’yu uyararak “Az sonra yapacağım şey gözlerinizi biraz rahatsız edebilir. Dikkatli olun .” dedikten sonra Girigiri kullanarak parmak uçlarımdan parlak bir ışık çıkaracaktım. Ardından Teki’ye dönerek “Karanlık ile ilgili o kadar büyük bir sorunun varsa seni kısa süreliğine bu tekniğimle kurtarabilirim. Hem böylece rakiplerimizi de sürpriz yapabiliriz.” Dedikten sonra gülümseyerek devam edip “Dedikleriniz gayet mantıklı. Üs de kalmakla ilgili bir sorunum yok. Parşömenle beraber siz gelene kadar Yıkık Gözcü Kulesi’nde nöbet tutarım.“ Diyecektim. Nerede nöbet tuttuğum yeri bilerek söyledim. İlk gün dediğim gibi bir sorunla karşılaşacağımı sanmıyorum ama eğer nokta atışı kalabalık bir grup nöbet tuttuğum yere gelirse minik grubumuz da bir köstebek var demektir. Bu yüzden ikisinin de nerede olacağımı bilmelerini istiyorum. Şayet akşam tatsız bir sürpriz ile karşılaşırsam onlara olan şimdilik güvenme stratejimi de yeniden gözden geçirerek farklı önlemler almam gerekebilir.
-
GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: Mavi Takım - Gün Sonu
Hamleler başlığı açılmış, sınav tam manasıyla başlamıştır. Her oyuncunun hamlelerini girmesi için 24.09.2020, saat 21.00'a kadar zamanı vardır. Her oyuncu, kendi hamlesini kendisi yazmalıdır. Rp şeklinde yazılmayıp, ayrıntılı ve açıklayıcı bir şekilde ifade edilmelidir.
Günsonu başlığı, tur sonunda açılıp yeniden rp yazılabilir hale gelecektir.
Bununla birlikte, takımdaki karakterlerin sınavda kullanılmak üzere yanlarında bulunan ekipmanları şu şekildedir;
Günsonu başlığı, tur sonunda açılıp yeniden rp yazılabilir hale gelecektir.
Bununla birlikte, takımdaki karakterlerin sınavda kullanılmak üzere yanlarında bulunan ekipmanları şu şekildedir;
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
-
GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: Mavi Takım - Gün Sonu
Akşam saatlerinde geçecek rpleriniz için 3 günlük süre bu mesaj itibariyle başlamıştır. Bu 3 günün sonunda gece hamlelerini yapmanız için ‘Hamleler’ başlığı mesajlaşmaya açılacaktır. Bununla birlikte, ‘Hamleler’ başlığında şu andan itibaren sonraki safhada yemek yiyip yemeyeceğinizi belirtmek zorundasınız. Gece safhası da tamamlandıktan sonra gün sonu raporunuz verilecek, gün sonu raporunun hemen ardından 2. Gün gündüz safhasının hamleleri için ‘Hamleler’ başlığı yeniden açılacaktır.
Sizlerden bu süreçte kişi başı 2 ila 5 rp beklemekteyiz. Bu rplerde gün içinde yaşadıklarınızı ve hislerinizi anlatabilir, sohbet edebilir, önünüzdeki gece safhası ve bir sonraki gündüz safhasında yapacağınız şeylerle alakalı taktik konuşmalarınızı yansıtabilirsiniz. En az birer rpnizi, taktiksel konuşmalara ayırmanızı rica ediyoruz.
Son olarak, gündüz safhası için üsten ayrıldıktan sonra gece safhasında üsse ‘dönmemiş’ bir pozisyondaysanız bulunduğunuz yere bağlı olarak kendi başınıza rp yapabilirsiniz.
Yaralanmalar:
Karakterin vücudunun çeşitli yerlerinde ufak morluklar ve minik kas ezilmeleri mevcuttur. Dinlenme ile geçeceği aşikâr olan bu yaralanma karakterin yakın dövüşteki performansını etkilemektedir. Özellikle kişinin defansı çok seri bir düşüş göstermektedir.
Bacak yaralanması: Karakterin sol bacağı yaralanmıştır. Bir medikal çanta ile iyileştirilebilecek gibi görünen bu yara, karakterin o ayağı üzerine tam anlamıyla basamamasına sebebiyet vermektedir. Karakter sol ayağı ile dengede duramaz, ona çok fazla ağırlık koyamaz.
Elde Edilen Ganimetler:
Sizlerden bu süreçte kişi başı 2 ila 5 rp beklemekteyiz. Bu rplerde gün içinde yaşadıklarınızı ve hislerinizi anlatabilir, sohbet edebilir, önünüzdeki gece safhası ve bir sonraki gündüz safhasında yapacağınız şeylerle alakalı taktik konuşmalarınızı yansıtabilirsiniz. En az birer rpnizi, taktiksel konuşmalara ayırmanızı rica ediyoruz.
Son olarak, gündüz safhası için üsten ayrıldıktan sonra gece safhasında üsse ‘dönmemiş’ bir pozisyondaysanız bulunduğunuz yere bağlı olarak kendi başınıza rp yapabilirsiniz.
Yaralanmalar:
- Kasumikage Teki:
Karakterin vücudunun çeşitli yerlerinde ufak morluklar ve minik kas ezilmeleri mevcuttur. Dinlenme ile geçeceği aşikâr olan bu yaralanma karakterin yakın dövüşteki performansını etkilemektedir. Özellikle kişinin defansı çok seri bir düşüş göstermektedir.
- Sekino Teijo:
Bacak yaralanması: Karakterin sol bacağı yaralanmıştır. Bir medikal çanta ile iyileştirilebilecek gibi görünen bu yara, karakterin o ayağı üzerine tam anlamıyla basamamasına sebebiyet vermektedir. Karakter sol ayağı ile dengede duramaz, ona çok fazla ağırlık koyamaz.
Elde Edilen Ganimetler:
- Sınav Parşomeni: Teki, Terkedilmiş Kasaba’ya yaptığı yolculuk sonucunda Mor Takım’a ait olan parşomeni ele geçiriyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
-
Oita Butsuo
- Ishigakure
- Posts: 320
- Joined: September 1st, 2018, 2:42 pm
- Künye:
Re: Mavi Takım - Gün Sonu
Yorgunum biraz. Biraz da karmaşık duygular içindeyim. Birazdan üsse varacağımı tahmin ediyorum. Teçhizat tentesindeki hengameden sonra bir şeyler kapmak niyetindeydim ama dövüşürken vaktin nasıl geçtiğini anlayamamışım. Kafamı kaldırıp güneşe baktığımda ancak üsse dönmek için zamanım kaldığını anlamam zor olmadı. Bir küfür savurup daha fazla vakit kaybetmeden üssün yolunu tuttum. Bir de bizimkilere bir küfür savurdum Haru'yla olan dövüşü böldükleri için.
Kafamda tekrardan tarttım olanı biteni yürümeye devam ederken. Olabildiğince hızlı bir şekilde gittim tenteye. Tüm hızımla koştum hatta. Yine de Haru benden önce oraya varmıştı. Açıkçası bu beklemediğim bir şeydi, nasıl becerdi bilmiyorum. Daha sonra ilk saldırıyı Haru yaptı. Sonra belirli bir zamanı ben Haru'ya ulaşmaya çalışarak geçirdim. Belirli bir ilerleme de kaydetmiştim hatta. Tabi sonra Ryokenle Chisa çıkageldi. Epey ilginç bir durum oluşturdu tabi bu. Onlarla birlik olup Haru'ya saldırsaydım Haru ortadan kalktıktan sonra ikisine karşı tek savaşmak zorunda kalacaktım. Haru'yla birlik olsaydım da kendi köyümden iki insana karşı Kusagakureli birini tercih etmiş olacaktım. İlk planım çantayı alıp ortamdan tüymekti ama Chisa'nın ateş topu bunu engelledi. Ben de daha da dezavantajlı pozisyona düşmemek için Ryoken ve Chisa'ya saldırmaya karar verdim. Bu konuda da belirli bir ilerle kaydediyordum aslında. Ama sonra Chisa savaşmak istemediğini söyledi. Bu durum biraz hevesimi kaçırmadı dersem yalan söylemiş olurum. Biri size savaşmayacağım dedikten sonra gidip onunla savaşmaya çalışmak epey keyifsiz bir durum. Yani normalde olsa sıkıntı değil ama tam moda girmeye başlamıştım, sonuçta birbirimizi harbi harbi dövme çalışması içindeydik. Tabi bir ara Ryu, Ryoken'in gölgesinden çıkmıştı onu da belirtmek gerek. Yani eğer Chisa vazgeçmeseydi şu an ne halde olurum ben de emin değilim. Bir de sarılı bir çocuk gelmişti. Onun ne iş olduğunu hiç göremedim. Sonuç olarak elim boş dönüyorum üsse. Biraz üzücü ama ne yapalım, sonraki günler telafi edeceğiz artık. Teijo ve Teki ne durumda acaba. Tek eli boş dönen benimdir umarım.
Üsse yaklaştıkça kaslarımdaki ağrı bir tık daha hissedilir hale geldi. Nasıl da biliyor işini vücudum, güvenli bir yere geldiğini bildiği için kendini salmaya başlıyor bana sormadan. Aynı şeyi dışarıdayken çişim olduğunda yaşarım hep. Dışarıdayımdır, çişim vardır ama tutmakta bir sıkıntı çekmem. Ama eve yaklaştıkça çişim dışarı çıkmak için zorlamaya başlar. Sanki evin yolunu biliyor meret! Kapının eşiğinde ayakkabılarımı çıkarırken katlanılamaz bir hal almaya başlar durum. Ayakkabıları çıkardıktan sonra koşa koşa işemeye giderim ve her seferinde zar zor yetişirim.
Acaba aynısını üsse giderken yaşar mıyım? Şu an az miktarda olsa da çişim var ama üsse yaklaştıkça bu çiş de kendini dışarı atmak için iradesini ortaya koyar mı? Ya üsse gidersem ve gerçekten çişim kendini dışarı atmak isterse ve o sırada Teijo üssümüzde işgalcilerle savaşıyorsa ve ben ona yardım ederken altıma işersem... Altına işeyen birini Jounin yapacaklarını sanmıyorum. Üzgünüm Teijo, ben çişimi yaparken biraz daha idare etmen lazım.
Çabucak bir ağaç dibine çöğdürdüm. Çöğdürürken çişimi de inceledim biraz. Bir shinobi bir kere vücudumuzda hasar varsa bu hasardan sızan maddelerin kana karıştığını ve süzülerek çişe dönüştüğünü söylemişti. Çişimde farklı bir şey görürsem hasar alıp almadığımdan emin olurum diye düşünmüştüm. Yine de çiş bildiğimiz çişti, farklı bir şeyle karşılaşmadım. Dana gibi sağlıklıyım herhalde, iyi bari.
Çiş tehdidini de savuşturduktan sonra biraz daha hızlandım, sonuçta artık korkacağım bir şey yok. Kısa bir süre sonra da bir haftalık yuvamız olan tepelere vardım. Ortalık sessiz görünüyordu. Acaba her şey yolunda mı? Öğrenmenin tek yolu var. "Hey! Teijo? Teki? Ben geldim, ses verin!" diye bağırdım gamsızca. O kadar uzun bir gündü ki düşman falan gözümü korkutmuyor şu an. Direk tepesine binerim, hiç acımam.
Kafamda tekrardan tarttım olanı biteni yürümeye devam ederken. Olabildiğince hızlı bir şekilde gittim tenteye. Tüm hızımla koştum hatta. Yine de Haru benden önce oraya varmıştı. Açıkçası bu beklemediğim bir şeydi, nasıl becerdi bilmiyorum. Daha sonra ilk saldırıyı Haru yaptı. Sonra belirli bir zamanı ben Haru'ya ulaşmaya çalışarak geçirdim. Belirli bir ilerleme de kaydetmiştim hatta. Tabi sonra Ryokenle Chisa çıkageldi. Epey ilginç bir durum oluşturdu tabi bu. Onlarla birlik olup Haru'ya saldırsaydım Haru ortadan kalktıktan sonra ikisine karşı tek savaşmak zorunda kalacaktım. Haru'yla birlik olsaydım da kendi köyümden iki insana karşı Kusagakureli birini tercih etmiş olacaktım. İlk planım çantayı alıp ortamdan tüymekti ama Chisa'nın ateş topu bunu engelledi. Ben de daha da dezavantajlı pozisyona düşmemek için Ryoken ve Chisa'ya saldırmaya karar verdim. Bu konuda da belirli bir ilerle kaydediyordum aslında. Ama sonra Chisa savaşmak istemediğini söyledi. Bu durum biraz hevesimi kaçırmadı dersem yalan söylemiş olurum. Biri size savaşmayacağım dedikten sonra gidip onunla savaşmaya çalışmak epey keyifsiz bir durum. Yani normalde olsa sıkıntı değil ama tam moda girmeye başlamıştım, sonuçta birbirimizi harbi harbi dövme çalışması içindeydik. Tabi bir ara Ryu, Ryoken'in gölgesinden çıkmıştı onu da belirtmek gerek. Yani eğer Chisa vazgeçmeseydi şu an ne halde olurum ben de emin değilim. Bir de sarılı bir çocuk gelmişti. Onun ne iş olduğunu hiç göremedim. Sonuç olarak elim boş dönüyorum üsse. Biraz üzücü ama ne yapalım, sonraki günler telafi edeceğiz artık. Teijo ve Teki ne durumda acaba. Tek eli boş dönen benimdir umarım.
Üsse yaklaştıkça kaslarımdaki ağrı bir tık daha hissedilir hale geldi. Nasıl da biliyor işini vücudum, güvenli bir yere geldiğini bildiği için kendini salmaya başlıyor bana sormadan. Aynı şeyi dışarıdayken çişim olduğunda yaşarım hep. Dışarıdayımdır, çişim vardır ama tutmakta bir sıkıntı çekmem. Ama eve yaklaştıkça çişim dışarı çıkmak için zorlamaya başlar. Sanki evin yolunu biliyor meret! Kapının eşiğinde ayakkabılarımı çıkarırken katlanılamaz bir hal almaya başlar durum. Ayakkabıları çıkardıktan sonra koşa koşa işemeye giderim ve her seferinde zar zor yetişirim.
Acaba aynısını üsse giderken yaşar mıyım? Şu an az miktarda olsa da çişim var ama üsse yaklaştıkça bu çiş de kendini dışarı atmak için iradesini ortaya koyar mı? Ya üsse gidersem ve gerçekten çişim kendini dışarı atmak isterse ve o sırada Teijo üssümüzde işgalcilerle savaşıyorsa ve ben ona yardım ederken altıma işersem... Altına işeyen birini Jounin yapacaklarını sanmıyorum. Üzgünüm Teijo, ben çişimi yaparken biraz daha idare etmen lazım.
Çabucak bir ağaç dibine çöğdürdüm. Çöğdürürken çişimi de inceledim biraz. Bir shinobi bir kere vücudumuzda hasar varsa bu hasardan sızan maddelerin kana karıştığını ve süzülerek çişe dönüştüğünü söylemişti. Çişimde farklı bir şey görürsem hasar alıp almadığımdan emin olurum diye düşünmüştüm. Yine de çiş bildiğimiz çişti, farklı bir şeyle karşılaşmadım. Dana gibi sağlıklıyım herhalde, iyi bari.
Çiş tehdidini de savuşturduktan sonra biraz daha hızlandım, sonuçta artık korkacağım bir şey yok. Kısa bir süre sonra da bir haftalık yuvamız olan tepelere vardım. Ortalık sessiz görünüyordu. Acaba her şey yolunda mı? Öğrenmenin tek yolu var. "Hey! Teijo? Teki? Ben geldim, ses verin!" diye bağırdım gamsızca. O kadar uzun bir gündü ki düşman falan gözümü korkutmuyor şu an. Direk tepesine binerim, hiç acımam.