[2. Gün - Gündüz Safhası] Tepeler
- Kurosawa Haru
- Kusagakure
- Posts: 340
- Joined: October 12th, 2018, 9:09 pm
Re: [2. Gün - Gündüz Safhası] Tepeler
"Üçe karşı bir mi?" dedi Haru. Sesinin her zerresinden düş kırıklığı dökülüyordu yerlere. Hüsrana uğramıştı, hayal kırıklığına uğramıştı, ama bu kadar düşeceklerini Haru bile tahmin etmiyordu. "Sen alay mı ediyorsun, Butsuo-chan? Şaka mı yapıyorsun?" Gözlerini devirdi, kılıçlardan birini elinde tersine çevirirken. Usagi'nin konuşmasını dinledi, onun da ne kadar hayal kırıklığına uğradığını hissedebiliyordu.
"Üçe karşı birmiş. Dezavantajlıymış. Butsuo-chan, sen dezavantajın ta kendisisin. Haline hiç baktın mı? Dün bana dokunamadın bile. Bugün bana dokunamadın bile. Ishigakure'li arkadaşların yardımına yetişmese dünün nasıl biteceğini hayal ediyordun? Buraya geri dönebileceğini mi düşünüyordun? Şu haline bak. Buna naiflik denemez. Butsuo-chan, sen rüyanda sadece bana karşı savaşsan dahi onda da dezavantajlı olursun."
Hayal kırıklığıyla kurduğu cümlelerinin ardından gayr-ı ihtiyari şekilde yepyeni kılıcını yere bırakacaktı yavaşça, ses çıkarmamasına özen göstererek. "Dezavantajmış. Tsch."
Sağ kulağını kapatmakta olan saçlarını nazikçe kulağının arkasına ittirdi Haru. Ardından yerde yatmakta olan yeni arkadaşı Teijo'ya doğru hafifçe eğdi vücudunu, başı direkt olarak onun başının tepesine gelecek şekilde, gözlerinin içine bakacaktı konuşurken. Hayal kırıklığıyla dolu sesini koruyarak: "Şimdi, Teijo-san... Durumu bir gözden geçirelim olur mu? Bize Kasumikage Teki'nin başka bir yerde olduğunu ve parşömeni onun koruduğunu söyledin. Doğru mu? Yalnız başına yani. Buraya gelmesek, başka bir yere gitsek onu yalnız başına parşömenin bulunduğu konumu korurken bulacaktık. Doğru mu?"
Tekrar nefes verdi Haru, bu seferkinin duyulmasına özen göstererek. "O zaman siz burada ne yapıyorsunuz? Dinlenme gününüz falan mı? Butsuo'yla ufak bi' kaçamak için buradasınızdır belki. Daha önemlisi, sen beni salak mı zannediyorsun?" Gözlerini kıstı bunu söylerken, Teijo'nun yarı baygın surat ifadesine kilitlenerek konuşmaya devam etti. "Bak şimdi Teijo-chan. Şöyle yapalım. Sen şu an bize parşömenin yerini söyle, biz de bu işi çok uzatmadan gidelim. Bu halde olmaktan keyif almadığını biliyorum. Bunu tahmin etmek çok da zor değil. O yüzden sen konuşana kadar aramaya devam edeceğiz. Aramaktan canım sıkılırsa da, ki bu yaklaşık 15 saniyeye falan denk geliyor, parşömenin yerini söylemen için elimden gelen her şeyi yapacağım. Bu sınavın bir çocuk oyunu olduğunu düşünüyorsunuz ama, hayatınız ve ölümünüz arasındaki tek şey bir pençe darbesi, bir kunainin keskin ucu gibi şeyler. O yüzden senin yerinde olsam seçimimi hızlıca yapardım."
Dedikten sonra tekrar duruşunu düzeltti ve Ringo'nun yanına yavaş adımlarla ilerledi. Fıçıları açmasına yardım edecekti, bu yüzden Gerçekliğin Kumaşı'na biraz chakra aktardı ve onu parlattı. Bir lamba kadar çok ışık yaymasa da, etrafı görebilmelerini sağlayacaktı. Mümkün olduğunca hızlı şekilde fıçıları açmaya devam ederken Ringo'ya fısıldadı. "Sen iyisin ya? Bir şeyin var mı?"
"Üçe karşı birmiş. Dezavantajlıymış. Butsuo-chan, sen dezavantajın ta kendisisin. Haline hiç baktın mı? Dün bana dokunamadın bile. Bugün bana dokunamadın bile. Ishigakure'li arkadaşların yardımına yetişmese dünün nasıl biteceğini hayal ediyordun? Buraya geri dönebileceğini mi düşünüyordun? Şu haline bak. Buna naiflik denemez. Butsuo-chan, sen rüyanda sadece bana karşı savaşsan dahi onda da dezavantajlı olursun."
Hayal kırıklığıyla kurduğu cümlelerinin ardından gayr-ı ihtiyari şekilde yepyeni kılıcını yere bırakacaktı yavaşça, ses çıkarmamasına özen göstererek. "Dezavantajmış. Tsch."
Sağ kulağını kapatmakta olan saçlarını nazikçe kulağının arkasına ittirdi Haru. Ardından yerde yatmakta olan yeni arkadaşı Teijo'ya doğru hafifçe eğdi vücudunu, başı direkt olarak onun başının tepesine gelecek şekilde, gözlerinin içine bakacaktı konuşurken. Hayal kırıklığıyla dolu sesini koruyarak: "Şimdi, Teijo-san... Durumu bir gözden geçirelim olur mu? Bize Kasumikage Teki'nin başka bir yerde olduğunu ve parşömeni onun koruduğunu söyledin. Doğru mu? Yalnız başına yani. Buraya gelmesek, başka bir yere gitsek onu yalnız başına parşömenin bulunduğu konumu korurken bulacaktık. Doğru mu?"
Tekrar nefes verdi Haru, bu seferkinin duyulmasına özen göstererek. "O zaman siz burada ne yapıyorsunuz? Dinlenme gününüz falan mı? Butsuo'yla ufak bi' kaçamak için buradasınızdır belki. Daha önemlisi, sen beni salak mı zannediyorsun?" Gözlerini kıstı bunu söylerken, Teijo'nun yarı baygın surat ifadesine kilitlenerek konuşmaya devam etti. "Bak şimdi Teijo-chan. Şöyle yapalım. Sen şu an bize parşömenin yerini söyle, biz de bu işi çok uzatmadan gidelim. Bu halde olmaktan keyif almadığını biliyorum. Bunu tahmin etmek çok da zor değil. O yüzden sen konuşana kadar aramaya devam edeceğiz. Aramaktan canım sıkılırsa da, ki bu yaklaşık 15 saniyeye falan denk geliyor, parşömenin yerini söylemen için elimden gelen her şeyi yapacağım. Bu sınavın bir çocuk oyunu olduğunu düşünüyorsunuz ama, hayatınız ve ölümünüz arasındaki tek şey bir pençe darbesi, bir kunainin keskin ucu gibi şeyler. O yüzden senin yerinde olsam seçimimi hızlıca yapardım."
Dedikten sonra tekrar duruşunu düzeltti ve Ringo'nun yanına yavaş adımlarla ilerledi. Fıçıları açmasına yardım edecekti, bu yüzden Gerçekliğin Kumaşı'na biraz chakra aktardı ve onu parlattı. Bir lamba kadar çok ışık yaymasa da, etrafı görebilmelerini sağlayacaktı. Mümkün olduğunca hızlı şekilde fıçıları açmaya devam ederken Ringo'ya fısıldadı. "Sen iyisin ya? Bir şeyin var mı?"
- Okawa Ringo
- Ishigakure
- Posts: 309
- Joined: February 25th, 2019, 1:04 am
Re: [2. Gün - Gündüz Safhası] Tepeler
Hızlıca yöneldiğim ve açtığım varilin ilki boş çıkmıştı. Eh, ihtimaller dahilinde hareket etmiştim zaten. Diğerlerini de açacaktım, hatta binanın her bir köşesini didik didik aramaya çalışacaktım. Fakat pek de iyi hissettiğim söylenemez şu anda. Sızıntı şeklinde de olsa şu gerizekalı yara hala kanıyor. O yüzden de bedenim soğuğun keskin ve acımasız hissini tadıyor her geçen saniye. Hem en son olanlar, burada kazananın artık kim olduğunu yavaştan anlamamı sağladı. Haru ve Usagi çok rahat ve uyumlu bir şekilde çalışarak Teijo'yu fena benzetti. Öyle bir dövdüler ki, ben bile bu kadarını beklemiyordum sanırım. İçim bir hoş olmadı değil aslında. Gerzek ve gereksiz bir adam o. Hareket etmemesi onun yararına olur. Bana yara verebilmiş olması bile gururumu kırıyor. Ancak bunun için endişelenmenin de, tasalanmanın da zamanı değil. Yine de Teijo umarım iyidir. Gaddarca düşünmeye hiç gerek yok. Ben de kendi yaramla ilgilensem iyi olur.
Yarama tampon yapmak için gömleğimi kullanmıştım. Gömleğimden bir parça ile tampon yapıyordum en son ama biraz işi aceleye getirip hareketlenince unuttum o işi. Bunların aniden bir şey deneyebileceğini de düşünmemiştim. Neyse, Teijo aradan çıktığında göre hala vaktim var. Kanamamı durdurmam gerekli. Az önce tampon için kullandığım parçayı iyice bastıracağım ve misinamı vücudumun çevresine bir ya da iki tur dolayarak bastırdığım parçayı oraya sabitleyeceğim. Tampon yaptığım parçanın düşmeyeceğine ve sağlam bir şekilde durduğuna emin olana kadar sıkacağım. Misinadan artan parçayı kunaimi kullanarak keseceğim ve ekipman çantama geri koyacağım. Kapüşonumu kapatıp cübbemi iyice ilikleyip biraz ısınmaya çalışacağım. Bu sırada hızlı hareketlerden de kaçınacağım.
Konuşmalara pek dikkat edemedim desem yeridir. Zaten Haru, Butsuo'ya bayağı saydırıyordu. Şimdi de bana doğru geliyordu. Bana seslendikten hemen sonra ona doğru "İyiyim iyi. Bu açtığım boş çıktı. Diğerlerine de bakalım." diyecektim ve onu da aramaya teşvik edecektim. Parşömeni burada bulabilir miyiz bilmiyorum ama bulana kadar da aramaya devam etmemiz gerekli.
Yarama tampon yapmak için gömleğimi kullanmıştım. Gömleğimden bir parça ile tampon yapıyordum en son ama biraz işi aceleye getirip hareketlenince unuttum o işi. Bunların aniden bir şey deneyebileceğini de düşünmemiştim. Neyse, Teijo aradan çıktığında göre hala vaktim var. Kanamamı durdurmam gerekli. Az önce tampon için kullandığım parçayı iyice bastıracağım ve misinamı vücudumun çevresine bir ya da iki tur dolayarak bastırdığım parçayı oraya sabitleyeceğim. Tampon yaptığım parçanın düşmeyeceğine ve sağlam bir şekilde durduğuna emin olana kadar sıkacağım. Misinadan artan parçayı kunaimi kullanarak keseceğim ve ekipman çantama geri koyacağım. Kapüşonumu kapatıp cübbemi iyice ilikleyip biraz ısınmaya çalışacağım. Bu sırada hızlı hareketlerden de kaçınacağım.
Konuşmalara pek dikkat edemedim desem yeridir. Zaten Haru, Butsuo'ya bayağı saydırıyordu. Şimdi de bana doğru geliyordu. Bana seslendikten hemen sonra ona doğru "İyiyim iyi. Bu açtığım boş çıktı. Diğerlerine de bakalım." diyecektim ve onu da aramaya teşvik edecektim. Parşömeni burada bulabilir miyiz bilmiyorum ama bulana kadar da aramaya devam etmemiz gerekli.

- Sekino Teijo
- Posts: 150
- Joined: November 7th, 2019, 8:18 pm
Re: [2. Gün - Gündüz Safhası] Tepeler
Olaylar hiç de planladığım gibi gitmedi. Haru’yu rehin almayı bırak yanına yaklaşmayı bile beceremedim. Kılıçları kullanmasını bilmediğini ve jutsu da yapamayacağını düşündüğüm için hata yaptım. Daha fazla dikkat etmem gerekiyordu. Çünkü Haru, benim düşündüğümün aksine sütun çıkarmak için el mührü yapmasına gerek kalmadan sütunu yerden çıkardı. Sadece ayağını sertçe yere vurmasıyla birlikte karnıma bir sütun yemem bir oldu. Aslında daha önce de bu teknikle karşılaşmıştım ama o zaman Ringo’yu kesmeye çalıştığım için çok da dikkat etmedim. Bu dikkatsizliğimin bedelini şimdi ödemek zorundayım.
Haru’nun sütunundan darbe yedikten sonra geriye uçtum. Bu darbeyi hiç beklemediğim için etkisi de bir hayli fazla oldu. Bir an için gözlerim bile bulanıklaştı. Hızlıca kendimi toparlamak istediğim için seçeneklerimi gözden geçirmeyi planlarken karnıma ikinci bir darbe yedim. Ardından sağlam bir dayak yedikten sonra kendimi yerde buldum. Dayak esnasında bir ara bilincimi kaybedip sonra tekrar kendime geldim. Bilincimi kazanmama rağmen aldığım darbeler yüzünden hala başım dönüyor.
Yerde kendi halimde baş dönmemin geçmesini beklerken Usagi’nin tehditlerini duydum. Sadece omuz silkerek hiçbir hamle yapmadan kendimi toparlamaya çalışacağım. Artık pantere ulaşmak için yapabileceğim başka bir şey kalmadığı için pes etmekten başka bir şansımız yok. Bir tane parşömen için hayatımı daha fazla riske atamam. Usagi’den sonra Haru’nun sözlerini dinleyip ardından “Bu kadar kıskanç olmana gerek yok beyaz. Butsuo ile yaşadıklarımız sadece dediğin gibi anlık bir kaçamaktan ibaret. Kalbimin tek sahibi sensin.” Diyecektim. Ardından derin bir nefes alıp ciddileşerek parmağımla parşömenin olduğu fıçıyı işaret ederek “Tamam siz kazandınız. Parşömen şuradaki fıçını içinde onu alıp bizi rahat bırakın. Hatta istersen kar küresini de hediye olarak alabilirsin beyaz. Saçların ile uyumlu olur...Yalnız giderken katanaları bırakmayı unutma lütfen.“ Diyecektim. Umarım Butsuo bu kararımı anlayışla karşılar ben de pes etmek istemiyordum ama başka çaremiz kalmadı.
Haru’nun sütunundan darbe yedikten sonra geriye uçtum. Bu darbeyi hiç beklemediğim için etkisi de bir hayli fazla oldu. Bir an için gözlerim bile bulanıklaştı. Hızlıca kendimi toparlamak istediğim için seçeneklerimi gözden geçirmeyi planlarken karnıma ikinci bir darbe yedim. Ardından sağlam bir dayak yedikten sonra kendimi yerde buldum. Dayak esnasında bir ara bilincimi kaybedip sonra tekrar kendime geldim. Bilincimi kazanmama rağmen aldığım darbeler yüzünden hala başım dönüyor.
Yerde kendi halimde baş dönmemin geçmesini beklerken Usagi’nin tehditlerini duydum. Sadece omuz silkerek hiçbir hamle yapmadan kendimi toparlamaya çalışacağım. Artık pantere ulaşmak için yapabileceğim başka bir şey kalmadığı için pes etmekten başka bir şansımız yok. Bir tane parşömen için hayatımı daha fazla riske atamam. Usagi’den sonra Haru’nun sözlerini dinleyip ardından “Bu kadar kıskanç olmana gerek yok beyaz. Butsuo ile yaşadıklarımız sadece dediğin gibi anlık bir kaçamaktan ibaret. Kalbimin tek sahibi sensin.” Diyecektim. Ardından derin bir nefes alıp ciddileşerek parmağımla parşömenin olduğu fıçıyı işaret ederek “Tamam siz kazandınız. Parşömen şuradaki fıçını içinde onu alıp bizi rahat bırakın. Hatta istersen kar küresini de hediye olarak alabilirsin beyaz. Saçların ile uyumlu olur...Yalnız giderken katanaları bırakmayı unutma lütfen.“ Diyecektim. Umarım Butsuo bu kararımı anlayışla karşılar ben de pes etmek istemiyordum ama başka çaremiz kalmadı.

- Oita Butsuo
- Ishigakure
- Posts: 320
- Joined: September 1st, 2018, 2:42 pm
Re: [2. Gün - Gündüz Safhası] Tepeler
Ben itiklemeyi bırakınca Suta da bana uyum sağladı. Biraz saçma bir pozisyona benziyordur herhalde dışarıdan. Yine de yapacak bir şey yok, birbirimizin boğazına dayadık bıçağı ilk kim kesik atacak diye bekliyoruz.
Kararı verecek olan Usagi'ydi tabi. O da tekrardan bana attı topu. Ama Suta bir şey yapmadıkça yapmayacağım dedim, yapmayacağım. Yine de söylediği şey bir düşündürdü. Pençeleri epey keskin duruyor ama gerçekten pençe atarak boynumu kırabilecek kadar güçlü mü acaba?
Daha sonra da Haru konuşmaya başladı. Epeyce bir şeyler dedi ama sebebini pek çözemedim. Bize lütuf olsun diye mi birlik olmak istedi o zaman? Dokunamadığım konusunda haklı. Ama benim olayım zaten durmadan dokunmak değil ki. Bir iki kere dokunduğum sürece daha fazlasına ihtiyacım olmuyor genelde. Tüm olay o tek dokunuşu yapmakta. Omuz silkip geçtim. Tabi Suta'nın pençeleri hala omzumda olduğu için biraz zorlandım.
Daha sonra da Teijo'ya oldukça mantıklı argümanlarla parşömenin nerede olduğunu sordu. Teijo da gayet mantıklı bir şekilde parşömenin yerini gösterdi. Teijo'nun hayatıyla kumar oynayacak değilim. Yine de bu sınavın bu kadar ölümcül olduğunu görmek ilginç oldu. Bir dahaki sefer ben de bu ciddiyeti takınsam iyi olur. Gerçi her şeyimi vermediğimden değil ama yine de ölüm kalım meselesi olunca işin rengi değişiyor sonuçta.
Sonuç olarak gururum kuruldu. En kısa zamanda intikam almak istiyorum. Bakalım, hayırlısı.
Kararı verecek olan Usagi'ydi tabi. O da tekrardan bana attı topu. Ama Suta bir şey yapmadıkça yapmayacağım dedim, yapmayacağım. Yine de söylediği şey bir düşündürdü. Pençeleri epey keskin duruyor ama gerçekten pençe atarak boynumu kırabilecek kadar güçlü mü acaba?
Daha sonra da Haru konuşmaya başladı. Epeyce bir şeyler dedi ama sebebini pek çözemedim. Bize lütuf olsun diye mi birlik olmak istedi o zaman? Dokunamadığım konusunda haklı. Ama benim olayım zaten durmadan dokunmak değil ki. Bir iki kere dokunduğum sürece daha fazlasına ihtiyacım olmuyor genelde. Tüm olay o tek dokunuşu yapmakta. Omuz silkip geçtim. Tabi Suta'nın pençeleri hala omzumda olduğu için biraz zorlandım.
Daha sonra da Teijo'ya oldukça mantıklı argümanlarla parşömenin nerede olduğunu sordu. Teijo da gayet mantıklı bir şekilde parşömenin yerini gösterdi. Teijo'nun hayatıyla kumar oynayacak değilim. Yine de bu sınavın bu kadar ölümcül olduğunu görmek ilginç oldu. Bir dahaki sefer ben de bu ciddiyeti takınsam iyi olur. Gerçi her şeyimi vermediğimden değil ama yine de ölüm kalım meselesi olunca işin rengi değişiyor sonuçta.
Sonuç olarak gururum kuruldu. En kısa zamanda intikam almak istiyorum. Bakalım, hayırlısı.
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [2. Gün - Gündüz Safhası] Tepeler
Usagi, yerde yatmakta olan Teijo'nun üzerine çıkıyor ve çıkardığı kunaisini boğazına dayıyor. Hemen ardından, uzun konuşmasına başlıyor Haru. Haru konuşmasını sürdürürken Ringo ise planladığı şekilde yarasına yaptığı tamponu sabitleyecek bir düzenek oluşturmaya çalışıyor misinalarıyla. Ancak tıp konusunda pek becerikli olmadığı için hareket halinde kalmaya devam ederken yüzde yüz başarılı olacak bir tampon sistemi oluşturma konusunda sınıfta kalıyor. Sabit durup yapacağı tampondan hala çok daha fazla verim alacağının farkında.
Haru konuşmasını bitirdikten sonra Ringo'ya yöneliyor ve ona iyi olup olmadığını sorduktan sonra beraber fıçıları açmaya devam etmek üzere hareketleniyorlar. Tam bu esnada, Teijo giriyor söze. Usagi'nin boyunduruğu altında kendisini tehlikeye atmamaya dikkat ederek, parşomenin içinde olduğu fıçıyı gösteriyor parmağıyla. Ringo ve Haru'nun gözleri aynı anda, Teijo'nun gösterdiği fıçıya dönüyor.
Haru konuşmasını bitirdikten sonra Ringo'ya yöneliyor ve ona iyi olup olmadığını sorduktan sonra beraber fıçıları açmaya devam etmek üzere hareketleniyorlar. Tam bu esnada, Teijo giriyor söze. Usagi'nin boyunduruğu altında kendisini tehlikeye atmamaya dikkat ederek, parşomenin içinde olduğu fıçıyı gösteriyor parmağıyla. Ringo ve Haru'nun gözleri aynı anda, Teijo'nun gösterdiği fıçıya dönüyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Kita Usagi
- Ishigakure
- Posts: 286
- Joined: September 11th, 2018, 3:23 am
Re: [2. Gün - Gündüz Safhası] Tepeler
Kunaisinin altındaki tanışı kendisine söylenen doğrultuda hareket etmeye başlamıştı. Hiçbir tehlike sezmemişti Teijo'nun sözlerinde ve hareketlerinde. Biraz önce yaptığı hareket gibi konuşurken değişik şeyler denemeye kalkışmasın diye almıştı bu önlemini Usagi. Başarılı da olmuştu. İşleri bir tık ciddileştirince oyun oynamayı bırakmışlardı. Neden aynı davranışı daha önceki konuşmalarında da göstermemişlerdi ki? Haru'nun söylediği bir söz takılmıştı aklına. Teki'nin başka bir yerde olduğu lafı. Sonrasında kaçamak hakkındaki söylemleri. En nihayetinde Teijo'nun bir parşömeni vermemek için kaybetmiş olmasına rağmen tekrardan dövüşmeye kalkışması, hem de üçe karşı bir iken. Bunu yapmışken şimdi birden siz kazandınız deyip biraz önce hayatını riske attığı parşömeni direkt öylece veriyorlar mıydı? Bu işte bir iş vardı. Ve Usagi bu işin peşini bırakmayacaktı. Şu an kafasında çakan şimşekleri Haru'nun da görebilmesini sağlamalıydı. Bakışlarını başta Haru'ya kaydıracaktı. Yüzündeki şüpheci ifadeyi bırakmayı düşünmüyordu. Ardından bakışlarını tekrardan Teijo'ya çevirecekti. "Haru-chan, sence de biraz hızlı olmadı mı bu iş?" Sözlerini bitirirken Teijo'ya kilitlenmiş gözlerini kısacaktı iyice. Bir panterin avını daha iyi görebilmek için göz bebeklerini küçültmesi gibi. Usagi de Teijo'ya iyice kilitlenecekti bakışlarıyla. İçindeki bıkmışlığı ve öfkeyi hissetmesini istiyordu Teijo'nun.
Laflarını bitirdikten sonra Haru'nun da kafasında şimşeklerin çakmasını ummuştu Usagi. Burada hala bir şeyler dönüyordu ve Usagi bunu anlayabilecek kadar zeki olduğuna inanıyordu. Kunaiyi hala avının boğazında tutmaya devam edecekti. Başka türlü iki çılgını kontrol altında tutabileceğini düşünmüyordu çünkü.
Laflarını bitirdikten sonra Haru'nun da kafasında şimşeklerin çakmasını ummuştu Usagi. Burada hala bir şeyler dönüyordu ve Usagi bunu anlayabilecek kadar zeki olduğuna inanıyordu. Kunaiyi hala avının boğazında tutmaya devam edecekti. Başka türlü iki çılgını kontrol altında tutabileceğini düşünmüyordu çünkü.
► Show Spoiler
- Kurosawa Haru
- Kusagakure
- Posts: 340
- Joined: October 12th, 2018, 9:09 pm
Re: [2. Gün - Gündüz Safhası] Tepeler
Teijo konuşmuştu, ancak fazla hızlı konuşmuştu. Odadaki herkesin bunun farkında olmadığına olan inancı, bunu bir sonraki adıma taşımamasını sağlayacak bir durumu oluşturuyordu. Ancak! Bir anda Usagi'nin de bunun farkına vardığını söyleyen kelimeleri savurması Haru'nun da yüzüne çarpmış, ortamdaki tek garip düşüncelere sahip olmayan kişi olduğu için onu rahatlatmıştı. Öncesinde Usagi'ye cevap vermedi, sadece tek kaşını havaya kaldırdı, içindeki huzursuzluğu görünür kılabilmesi için. Odanın en ışıksız kısmında, sadece kolundan yayılan ışıkla aydınlanıyor olsa bile sadece ses tonundan bile yaşadığı garipsemeyi duyurabileceğine inanıyordu. "Bunda mı?" dedi parmağıyla göstererek, Teijo'nun kast ettiği fıçıyı. Bu kadar hızlı pes etmesi, Haru'yu fazlasıyla işkillendiriyordu. Bir tuzak olabilir miydi Teijo'nun pes edişi?
Sorduğu soru retorikti, herkes görmüştü Teijo'nun nereyi gösterdiğini zaten. Ayağıyla tekrar yere vurarak son kez Doryuu Shiki tekniğini uygulayacaktı ve yerden bir sütun çıkaracaktı söz konusu fıçıya doğru. Nasıl ki Teijo'nun Kawarimi ile kaçtığı fıçı patlamıştı bir anda, içinde parşömeni barındırdığı söylenen fıçının da aynı böyle patlamasını bekliyordu. İçinden parşömen çıkarsa bile soruları devam edecekti aslında, ama şu anlık Teijo'nun rahatlığı, bir tuzağı gizleyen örtüyü aralıyormuş gibi hissetmesini sağlıyordu. Bu sarışın çirozdan her şey beklenirdi zaten. Bahsi geçen fıçının içinden parşömenin çıkması Teijo'nun vücut bütünlüğü için oldukça elzemdi. Ancak içinden parşömen çıksa bile, sorular daha farklı bir yere gidebilirdi. Bu rahatlık nereden geliyordu? Usagi de fark etmişti bunu, kendisi de kurtlanmıştı. Tüm savaş ekipmanlarını kaybetmiş, acı şekilde dayak yemiş ve birazdan sınavı kazanmak için tek güvencesi olan bir şeyi kaybedecek birinin kaygılarını taşımıyor, aksine hala şaka yapmaya çalışıyordu. Fıçının içinden çıkacaklara göre Haru'nun bir sonraki söyleyeceği şey çok değişebilirdi. Şimdilik sadece tekniğini uygulayacak ve aslında pek de hak etmedikleri parşömeni alacaktı, eğer ki gerçekten fıçının içindeyse.
Sorduğu soru retorikti, herkes görmüştü Teijo'nun nereyi gösterdiğini zaten. Ayağıyla tekrar yere vurarak son kez Doryuu Shiki tekniğini uygulayacaktı ve yerden bir sütun çıkaracaktı söz konusu fıçıya doğru. Nasıl ki Teijo'nun Kawarimi ile kaçtığı fıçı patlamıştı bir anda, içinde parşömeni barındırdığı söylenen fıçının da aynı böyle patlamasını bekliyordu. İçinden parşömen çıkarsa bile soruları devam edecekti aslında, ama şu anlık Teijo'nun rahatlığı, bir tuzağı gizleyen örtüyü aralıyormuş gibi hissetmesini sağlıyordu. Bu sarışın çirozdan her şey beklenirdi zaten. Bahsi geçen fıçının içinden parşömenin çıkması Teijo'nun vücut bütünlüğü için oldukça elzemdi. Ancak içinden parşömen çıksa bile, sorular daha farklı bir yere gidebilirdi. Bu rahatlık nereden geliyordu? Usagi de fark etmişti bunu, kendisi de kurtlanmıştı. Tüm savaş ekipmanlarını kaybetmiş, acı şekilde dayak yemiş ve birazdan sınavı kazanmak için tek güvencesi olan bir şeyi kaybedecek birinin kaygılarını taşımıyor, aksine hala şaka yapmaya çalışıyordu. Fıçının içinden çıkacaklara göre Haru'nun bir sonraki söyleyeceği şey çok değişebilirdi. Şimdilik sadece tekniğini uygulayacak ve aslında pek de hak etmedikleri parşömeni alacaktı, eğer ki gerçekten fıçının içindeyse.
- Okawa Ringo
- Ishigakure
- Posts: 309
- Joined: February 25th, 2019, 1:04 am
Re: [2. Gün - Gündüz Safhası] Tepeler
Bazı şeyleri mantığım almıyor. Teijo-kun az önce arkadaşını kurtarmak için üçümüzü birden karşısına aldı, başarısız oldu. Ardından parşömenin yerini dil kasını bile zorlamadan söyledi. Tahminlerim de haklıymışım, gerçekten fıçılardan birindeymiş. Ancak garip olan şey, bu adamların bir anda parşömeni bu kadar kolay gözden çıkarması. Yani, üstünüz falan ama direkt bıraktılar mücadeleyi. Madem öyleydi, neden en başından ittifak fikrine yanaşmadılar? Şahsen ben isterdim birlikte hareket etmeyi. Ne de olsa kendi köyümden iki shinobi daha yanımda savaşacak. Ama yanaşmadılar, olsun. Sanırım buradaki ittifak fikri de, dövüş de sona erdi. Teijo fıçıyı işaret etti, Haru gidip bakar zaten. Benim yerimde kalmam daha iyi olacak.
Bu arada şu tampon işini hiç beceremedim. Sabitledim falan ama elimle bastırmam gerekecek yine. Hareket de etmemeliyim. İlerlemeyi kestim ve bir elimle tamponumun üstüne bastırmaya devam ettim. Üsse dönene kadar idare etse yeter. Aklımı karıştıran şeyleri her ne kadar bir kenara atmak istesem dahi, bırakamıyorum. Kasumikage Teki dedikleri adamın yanında parşömen olduğunu söylediklerinde bir anlığına gerçekten inanmıştım, meğerse parşömenleri buradaymış. İttifak teklif edilmişken yalan söyleyeceklerini tahmin etmemiştim. Teijo'yu bilemem ama Butsuo-kun böyle biri değil bence. Bir parşömenleri daha olma ihtimali var. İlk gün ne Haru-chan ne de biz Teki denen adamı kaynak alanında görmedik sonuçta. Hep ihtimaller dahilinde atıp tutuyorum ama garip bir şekilde tutturuyorum. İçimdeki his bu yönde. Ama kuruntudan başka bir şey değil sonuçta. Almamız gereken şeyi alıp geri dönmemiz gerek, fazlasına gerek yok.
Diğerleri hazır olana kadar yerimde kalıp tamponuma devam edeceğim. Bir yandan Teijo'yu, bir yandan da Butsuo'yu gözlerimle keserek tetikte kalacağım ama. Ne kadar isteksiz de olsalar tekrardan bir şeyler deneme ihtimalleri var sonuçta. "Baksana bi Teijo-kun." dedikten sonra bir gözümü ona kaydırdım ve az önce yıldızları sayarken düşündüğüm şeylerden bir kaçını döktüm ağzımdan. "Görevden sonra raporunda benimle alakalı yazdıklarını biliyorum. Ne düşündün, ne hissettin bilmiyorum ama sanırım haklı olduğun noktalar var." dedim ve gözlerimi ortamı kaplayan karanlığa daldırdım bir anlığına. Anlık bir dalgınlıktan sonra tekrar onun gözlerine bakıp devam ettim. "Çabuk sinirleniyorum, parlıyorum ben. Ne kadar sınırı zorlasam bile seni zor durumda bırakmazdım bence. En azından ben kendi eksikliğimi biliyorum, aşmaya çalışıyorum. Ama sen..."
Ses tonumu ciddiyetinden belki de bir kaç milim uzaklaştırarak hızlı bir cümle daha kurdum. "Sen şu güvensiz ve kuruntucu tavrını aşabilecek misin?" Sınav mı? Jounin mi? Hiç biri umurlarında değil mi? Yoksa fazla mı umursuyorlar? Bunların da hiç biri benim umrumda değil ki! Hiç bir şey şaka değil. Hiç bir şey. Barış çağındaymışız.. Peh! Ben ne sikime tüm çocukluğumu mahzenlerde geçirdim? Ryoken-san'ın kolu neden koptu? Yukiko neden kendi bedeninde esir? Hanamishi şerefsizi neden onca dostumu öldürdü? Nori-sensei'nin paramparça cesedi ne olacak? Eksikmiş, hataymış... Kimsenin kuruntularıyla uğraşamam. Eksikse eksik, hepsini düzeltip daha güçlü döneceğim o köye. Dönemezsem bile, denedim diyeceğim. Ama gururla diyeceğim. Çünkü ben buyum, pes eden bir ödlek olacağıma kanlar içinde asaletimle geberir giderim.
Bu arada şu tampon işini hiç beceremedim. Sabitledim falan ama elimle bastırmam gerekecek yine. Hareket de etmemeliyim. İlerlemeyi kestim ve bir elimle tamponumun üstüne bastırmaya devam ettim. Üsse dönene kadar idare etse yeter. Aklımı karıştıran şeyleri her ne kadar bir kenara atmak istesem dahi, bırakamıyorum. Kasumikage Teki dedikleri adamın yanında parşömen olduğunu söylediklerinde bir anlığına gerçekten inanmıştım, meğerse parşömenleri buradaymış. İttifak teklif edilmişken yalan söyleyeceklerini tahmin etmemiştim. Teijo'yu bilemem ama Butsuo-kun böyle biri değil bence. Bir parşömenleri daha olma ihtimali var. İlk gün ne Haru-chan ne de biz Teki denen adamı kaynak alanında görmedik sonuçta. Hep ihtimaller dahilinde atıp tutuyorum ama garip bir şekilde tutturuyorum. İçimdeki his bu yönde. Ama kuruntudan başka bir şey değil sonuçta. Almamız gereken şeyi alıp geri dönmemiz gerek, fazlasına gerek yok.
Diğerleri hazır olana kadar yerimde kalıp tamponuma devam edeceğim. Bir yandan Teijo'yu, bir yandan da Butsuo'yu gözlerimle keserek tetikte kalacağım ama. Ne kadar isteksiz de olsalar tekrardan bir şeyler deneme ihtimalleri var sonuçta. "Baksana bi Teijo-kun." dedikten sonra bir gözümü ona kaydırdım ve az önce yıldızları sayarken düşündüğüm şeylerden bir kaçını döktüm ağzımdan. "Görevden sonra raporunda benimle alakalı yazdıklarını biliyorum. Ne düşündün, ne hissettin bilmiyorum ama sanırım haklı olduğun noktalar var." dedim ve gözlerimi ortamı kaplayan karanlığa daldırdım bir anlığına. Anlık bir dalgınlıktan sonra tekrar onun gözlerine bakıp devam ettim. "Çabuk sinirleniyorum, parlıyorum ben. Ne kadar sınırı zorlasam bile seni zor durumda bırakmazdım bence. En azından ben kendi eksikliğimi biliyorum, aşmaya çalışıyorum. Ama sen..."
Ses tonumu ciddiyetinden belki de bir kaç milim uzaklaştırarak hızlı bir cümle daha kurdum. "Sen şu güvensiz ve kuruntucu tavrını aşabilecek misin?" Sınav mı? Jounin mi? Hiç biri umurlarında değil mi? Yoksa fazla mı umursuyorlar? Bunların da hiç biri benim umrumda değil ki! Hiç bir şey şaka değil. Hiç bir şey. Barış çağındaymışız.. Peh! Ben ne sikime tüm çocukluğumu mahzenlerde geçirdim? Ryoken-san'ın kolu neden koptu? Yukiko neden kendi bedeninde esir? Hanamishi şerefsizi neden onca dostumu öldürdü? Nori-sensei'nin paramparça cesedi ne olacak? Eksikmiş, hataymış... Kimsenin kuruntularıyla uğraşamam. Eksikse eksik, hepsini düzeltip daha güçlü döneceğim o köye. Dönemezsem bile, denedim diyeceğim. Ama gururla diyeceğim. Çünkü ben buyum, pes eden bir ödlek olacağıma kanlar içinde asaletimle geberir giderim.

- Sekino Teijo
- Posts: 150
- Joined: November 7th, 2019, 8:18 pm
Re: [2. Gün - Gündüz Safhası] Tepeler
Gayet ılımlı ve uzlaşmacı bir tavır takınıp parşömenimizin olduğu fıçının yerini göstermeme rağmen Usagi, çantasından çıkardığı kunai ile üzerime çıkarak hareket kabiliyetimi iyice kısıtladı. Teslim olduğumu söylememe rağmen bu kadar ileri gitmelerini beklemiyordum. Sözlü tehditleri çok fazla umursamıyorum ama boğazımda bir kunai olması beni aşırı derece rahatsız ediyor. Kazayla yapılabilecek basit bir hata yüzünden dünkü arkadaşlar gibi benim de boğazım kesilebilir. Böyle ölümcül bir durumla karşı karşıya kalmayı hiç istemiyorum. Hayatımı bizim köyden olmasına rağmen tanımadığım birinin ellerine emanet etme düşüncesi bile tekrardan karnımın ağrımasına neden oluyor.
Yerde sabit bir şekilde oyalanacak bir şeyler ararken Ringo’nun bana seslenmesiyle dediklerini dinledim. Söylediklerinde haklıydı. Çabuk sinirlenen bir yapısı var. Gittiğimiz görevde az kalsın eşlik ettiğimiz adamı öldürecekti. Bu yüzden zaten sinirli biri olduğunu biliyordum ama az önce ağzından bilmediğim daha doğrusu emin olmadığım bir şey kaçırdı. Raporumda ne yazdıklarımı bildiğini söyledi. Görevden sonra onun hakkında yazdıklarımı öğrendiğine göre şüphelendiğim gibi köy içerisinden ona yardım eden birileri olabilir. Artık onun hakkında daha dikkatli olmam lazım. Üzgünüm Ringo. Aleyhine bu kadar delil varken sana güvenemem. Doğrudan Rİngo’ya düşündüklerimi söylemek yerine kibarca “Eksiklerimin farkındayım. Umarım bir gün dediğin gibi onların üstünden gelmeyi başarabilirim.” Diyeceğim.
Haru ve Usagi’nin kendi aralarındaki konuşmasından sonra göz ucuyla ikisine de baktıktan sonra “Beyaz saçlı kadınlar arasında bu kadar popüler olduğumu bilmiyordum.” Diyerek gülümseyecektim. Bu gülümseme içimden geldiği için değil. Tam tersi bulunduğum durum yüzünden hissettiğim duyguları karşı tarafa göstermemek içindi. Zoraki gülümsememi bitirdikten sonra sakin kalmaya çalışarak “Evet. Tam olarak gösterdiğin fıçı. Parşömenimiz onun içerisinde.” Diyerek Haru’yu onaylayacaktım. Ardından vakit kaybetmeden Usagi’ye seslenerek “Acaba rica etsem şu kunaiyi boğazımdan çeker misin? Keskin nesneler konusunda çok iyi anılarım yok.” Diyeceğim. Parşömenimizin yerini ikinci kez onayladıktan sonra hala boğazıma bir kunai dayalı olmasına gerek yok. En azından ben böyle düşünüyorum.
Yerde sabit bir şekilde oyalanacak bir şeyler ararken Ringo’nun bana seslenmesiyle dediklerini dinledim. Söylediklerinde haklıydı. Çabuk sinirlenen bir yapısı var. Gittiğimiz görevde az kalsın eşlik ettiğimiz adamı öldürecekti. Bu yüzden zaten sinirli biri olduğunu biliyordum ama az önce ağzından bilmediğim daha doğrusu emin olmadığım bir şey kaçırdı. Raporumda ne yazdıklarımı bildiğini söyledi. Görevden sonra onun hakkında yazdıklarımı öğrendiğine göre şüphelendiğim gibi köy içerisinden ona yardım eden birileri olabilir. Artık onun hakkında daha dikkatli olmam lazım. Üzgünüm Ringo. Aleyhine bu kadar delil varken sana güvenemem. Doğrudan Rİngo’ya düşündüklerimi söylemek yerine kibarca “Eksiklerimin farkındayım. Umarım bir gün dediğin gibi onların üstünden gelmeyi başarabilirim.” Diyeceğim.
Haru ve Usagi’nin kendi aralarındaki konuşmasından sonra göz ucuyla ikisine de baktıktan sonra “Beyaz saçlı kadınlar arasında bu kadar popüler olduğumu bilmiyordum.” Diyerek gülümseyecektim. Bu gülümseme içimden geldiği için değil. Tam tersi bulunduğum durum yüzünden hissettiğim duyguları karşı tarafa göstermemek içindi. Zoraki gülümsememi bitirdikten sonra sakin kalmaya çalışarak “Evet. Tam olarak gösterdiğin fıçı. Parşömenimiz onun içerisinde.” Diyerek Haru’yu onaylayacaktım. Ardından vakit kaybetmeden Usagi’ye seslenerek “Acaba rica etsem şu kunaiyi boğazımdan çeker misin? Keskin nesneler konusunda çok iyi anılarım yok.” Diyeceğim. Parşömenimizin yerini ikinci kez onayladıktan sonra hala boğazıma bir kunai dayalı olmasına gerek yok. En azından ben böyle düşünüyorum.

- Oita Butsuo
- Ishigakure
- Posts: 320
- Joined: September 1st, 2018, 2:42 pm
Re: [2. Gün - Gündüz Safhası] Tepeler
"La!... Cık." Yuttum lafım hemen. Şöyle bir kafamı çevirdim hafif öfkeli bir şekilde. Derin bir öfke değil de o an tepki gösterme olarak. Olay şu, adamın boğazına bıçağı dayadınız söylemezseniz cızarım diyorsunuz adam söyleyince de inanmıyorsunuz. Ne yapsın daha bu adam? NE YAPSIN? Pes ettik işte. O kadar mı güvenilmez adamlarız biz? Belki de öyleyizdir. Tedbirden zarar gelmez, tekrar düşününce hak verdim sanırım. Yine de ne yapsın yani bu adam?
Ringo'yla Teijo arasından ne geçti acaba? Ringo'ya kanım ısındı biraz açıkçası. Hem kendi eksikliğinin farkında olması açısından hem de şu durumda böyle bir şey söylemesinden. Adam burada bile köyde devam edeceğimiz hayat hakkında olumlu bir şeyler yapmaya çalışıyor. O kadar hengamenin arasında bunun bir sınav olduğunu ve asıl hayatımızın köye döndükten sonra devam edeceğini hatırlaması takdir edilecek bir şey bence. Umarım Teijo'yla aralarındaki sorunu çözebilirler, iyi bir insana benziyor çünkü.
Benim de söylemek istediklerim var. "Seni anlıyorum Ringo, ben de aynı sıkıntıyla cebelleşiyorum. Umarım ikimiz de bu işin üstüne gidip aşabiliriz." Sadece yalnız olmadığını bilmesini istedim. Birbirimize destek olmaktan zarar gelmez. Sonra da zaman geçsin diye biraz politika konuşmaya giriştim. "Şu dünyanın haline bak bir. Savaşa girdik be savaşa! Şimdiki halimize bile şükretmemiz lazım." Vallahi yine iyiyiz akıl sağlığı konusunda yani. Herhalde Ishigakureli müptezeller olduğumuz için bu konuda az biraz bir direnç geliştirmişiz. "Kimin gücü kime yeterse, sanki hayvanlar alemi anasını satayım!" Aaaaa... Suta'nın gözlerinin içine bakıp hatamı düzeltmeye çalıştım. "Sözüm meclisten dışarı Suta-san, yanlış anlama." Hmm... "Harbi Suta-san, bir panterin gözünde dünya nasıl bir yer. Biz hep insan kavramlarıyla düşünüyoruz ama sizde nasıl işliyor işler? Büyük ihtimalle yine cevap vermeyeceksin ama..." Düşünsene, bizde aile, köy, toplum falan gibi kavramlar ve bu kavramların geçmişten beri gelen, zaman zaman değişen, anlamları var. Bakıp hayvanların da ailesi var diyoruz da aile kavramı sosyal ve insanlar ait bir kavram. Biz bizde böyle bir şey var diye hayvanlarda gördüğümüz şeyi de aile diye adlandırıyoruz. Ama hayvanların tek derdi soyunu sonraki nesle aktarmak da olabilir. Bizim gibi bir aile kavramları olmasına gerek yok. Ne bileyim, anne mesela. Kutsaldır, şöyledir, böyledir. Bir sürü anlam var arkasında. Onlar da böyle bir durum var mı? Suta'yla anlaşabilmemiz epey mucizevi bir şey böyle düşününce. Keşke cevap verse de öğrensem...
Ringo'yla Teijo arasından ne geçti acaba? Ringo'ya kanım ısındı biraz açıkçası. Hem kendi eksikliğinin farkında olması açısından hem de şu durumda böyle bir şey söylemesinden. Adam burada bile köyde devam edeceğimiz hayat hakkında olumlu bir şeyler yapmaya çalışıyor. O kadar hengamenin arasında bunun bir sınav olduğunu ve asıl hayatımızın köye döndükten sonra devam edeceğini hatırlaması takdir edilecek bir şey bence. Umarım Teijo'yla aralarındaki sorunu çözebilirler, iyi bir insana benziyor çünkü.
Benim de söylemek istediklerim var. "Seni anlıyorum Ringo, ben de aynı sıkıntıyla cebelleşiyorum. Umarım ikimiz de bu işin üstüne gidip aşabiliriz." Sadece yalnız olmadığını bilmesini istedim. Birbirimize destek olmaktan zarar gelmez. Sonra da zaman geçsin diye biraz politika konuşmaya giriştim. "Şu dünyanın haline bak bir. Savaşa girdik be savaşa! Şimdiki halimize bile şükretmemiz lazım." Vallahi yine iyiyiz akıl sağlığı konusunda yani. Herhalde Ishigakureli müptezeller olduğumuz için bu konuda az biraz bir direnç geliştirmişiz. "Kimin gücü kime yeterse, sanki hayvanlar alemi anasını satayım!" Aaaaa... Suta'nın gözlerinin içine bakıp hatamı düzeltmeye çalıştım. "Sözüm meclisten dışarı Suta-san, yanlış anlama." Hmm... "Harbi Suta-san, bir panterin gözünde dünya nasıl bir yer. Biz hep insan kavramlarıyla düşünüyoruz ama sizde nasıl işliyor işler? Büyük ihtimalle yine cevap vermeyeceksin ama..." Düşünsene, bizde aile, köy, toplum falan gibi kavramlar ve bu kavramların geçmişten beri gelen, zaman zaman değişen, anlamları var. Bakıp hayvanların da ailesi var diyoruz da aile kavramı sosyal ve insanlar ait bir kavram. Biz bizde böyle bir şey var diye hayvanlarda gördüğümüz şeyi de aile diye adlandırıyoruz. Ama hayvanların tek derdi soyunu sonraki nesle aktarmak da olabilir. Bizim gibi bir aile kavramları olmasına gerek yok. Ne bileyim, anne mesela. Kutsaldır, şöyledir, böyledir. Bir sürü anlam var arkasında. Onlar da böyle bir durum var mı? Suta'yla anlaşabilmemiz epey mucizevi bir şey böyle düşününce. Keşke cevap verse de öğrensem...