[2. Gün - Gündüz Safhası] Tepeler
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [2. Gün - Gündüz Safhası] Tepeler
Suta, Butsuo'nun laflarına karşılık "İnsan da bir hayvan değil mi? Çok da farklı değildir belki. Seni ısırma ihtimalim olmadığı bir ortamda konuşuruz gerekirse." diyor, ardından susuyor.
Haru Teijo'nun gösterdiği fıçıya doğru yaklaşıyor ve bir buçuk metre kala ayağını yere vurarak tekniğini aktif ediyor. Yerden şiddetli bir şekilde çıkan sütun eski fıçıya alttan sağlam bir darbe geçiriyor ve onu parçalıyor. Sütun yerden 2 metre kadar yükselince duruyor.
Yumurta gibi çatlayıp havalanan fıçı hemen sütunun önünde, Haru'ya bir metre uzaklıkta bir yere düşüyor ve parçalanıyor. Tahta parçalarının arasında Haru, bir sınav parşömeni görüyor kolunun verdiği ışık ile beraber.
Ringo tampon yapmaya başladığında sızıntının kesildiğini hissediyor.
Haru Teijo'nun gösterdiği fıçıya doğru yaklaşıyor ve bir buçuk metre kala ayağını yere vurarak tekniğini aktif ediyor. Yerden şiddetli bir şekilde çıkan sütun eski fıçıya alttan sağlam bir darbe geçiriyor ve onu parçalıyor. Sütun yerden 2 metre kadar yükselince duruyor.
Yumurta gibi çatlayıp havalanan fıçı hemen sütunun önünde, Haru'ya bir metre uzaklıkta bir yere düşüyor ve parçalanıyor. Tahta parçalarının arasında Haru, bir sınav parşömeni görüyor kolunun verdiği ışık ile beraber.
Ringo tampon yapmaya başladığında sızıntının kesildiğini hissediyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Okawa Ringo
- Ishigakure
- Posts: 309
- Joined: February 25th, 2019, 1:04 am
Re: [2. Gün - Gündüz Safhası] Tepeler
Sanırım biraz daha iyiyim şu an. En azından sızan kanın durduğunu görmek içimi rahatlattı. Bir süre daha böyle bekleyeceğim. Ardından duruma göre hareket ederim zaten. Son düşüncelerimi gözden geçirirsem... Teijo'ya hissettiklerimin belki de pek azını söylemiştim. Samimi ve dürüst bir cevap almak istedim aslında. Cevap verdi tabii. Ne kadar salladı beni bilemiyorum ama bence sadece bana karşı böyle değil bu adam. En azından insan, en azından cevap veriyor. Bence bu da bir şey... Söylediklerinden sonra onu onayladım ve kulaklarımı Butsuo'ya kabarttım. Benim sözlerimden sonra onun bir kaç şey söylediğini işittim. Ardından Suta ile muhabbete girişti. Haru'nun tekrardan sütunu çıkarıp fıçıyı patlattığına şahit oldum ardından. Parçalara ayrılan fıçı yere düştü ve sanırım aradığımız şeye biraz daha yaklaştık.
Ne olacak ne bitecek bilmiyordum aslında. Çok fazla değişken vardı. Buradan çok daha farklı bir sonuçla ayrılabilirdik. Daha güçlü, daha güçsüz, daha çok veya daha az... Tek bildiğim, kimsenin aynı olmadığı. Usagi buradaki herkesten daha çok güvendiğim kız konumunda. Ancak bir hata neticesinde Teijo'yu öldürmesi ona karşı duyduğum tüm güveni eksilere çeker. Haru, Kusagakure'den tanımadığım bir yabancı. Çok güçlü ve zeki. Ancak beni oldukça önemsiyor. Teijo, her zamanki gibi kapalı kutu. Bir de Butsuo var... Butsuo'nun köydeki ünü onu doğrudan radarıma soktu aslında. Hepimiz gelişiyoruz, güçleniyoruz ve tırmanıyoruz. Ama hiç bir zaman tam anlamıyla pişemiyoruz. Butsuo da bunun farkında. Ben ise sınav başladığından beri kendim gibi değilim. Aşırı ciddiyim, aşırı gerginim. Neden böyle oluyor biliyorum. O gümüşten el, o sıcak gülüş. Bir çelik kadar parlak, kılıcın kını kadar sert. Hep aklımda. Hep parlıyor ve bana ne yapmam gerektiğini söylüyor. Basitçe, ama en doğru yoldan. Artık gergin ve sıkkın adam olmayı bıraksam daha iyi olacak. Hem işlerin iyiye gittiğini görmenin keyfi, bunu kolayca başarabileceğimi söylüyor bana artık. Haru'nun işini bitirmesini bekleyeceğim. Tampona devam edeceğim. Ardından Usagi'nin de onayıyla birlikte hareketleneceğimiz zamanı kollayacağım. Ters bir durum olursa Gin ile göz kontağı kurup, yardımını isterim. Ancak buna gerek kalacağını sanmıyorum.
Netice belli oldu gibi artık. Ama içimi kaplayan şu huzursuzluğu aştığım söylenemez. Kötü bir his var içimde. Bir zafer gibi hissettirmiyor, bozgun gibi de hissettirmiyor. Çözemedim gitti. Çözülmesi gereken ne çok şey var... Aman aman, kafam patlayacak artık. Sınavın kafamı bu kadar dağıtacağını bilsem, iki kere düşünürdüm. Komik ama, ben düşünmek konusunda pek iyi değilim. İşte bir eksik daha!
Ne olacak ne bitecek bilmiyordum aslında. Çok fazla değişken vardı. Buradan çok daha farklı bir sonuçla ayrılabilirdik. Daha güçlü, daha güçsüz, daha çok veya daha az... Tek bildiğim, kimsenin aynı olmadığı. Usagi buradaki herkesten daha çok güvendiğim kız konumunda. Ancak bir hata neticesinde Teijo'yu öldürmesi ona karşı duyduğum tüm güveni eksilere çeker. Haru, Kusagakure'den tanımadığım bir yabancı. Çok güçlü ve zeki. Ancak beni oldukça önemsiyor. Teijo, her zamanki gibi kapalı kutu. Bir de Butsuo var... Butsuo'nun köydeki ünü onu doğrudan radarıma soktu aslında. Hepimiz gelişiyoruz, güçleniyoruz ve tırmanıyoruz. Ama hiç bir zaman tam anlamıyla pişemiyoruz. Butsuo da bunun farkında. Ben ise sınav başladığından beri kendim gibi değilim. Aşırı ciddiyim, aşırı gerginim. Neden böyle oluyor biliyorum. O gümüşten el, o sıcak gülüş. Bir çelik kadar parlak, kılıcın kını kadar sert. Hep aklımda. Hep parlıyor ve bana ne yapmam gerektiğini söylüyor. Basitçe, ama en doğru yoldan. Artık gergin ve sıkkın adam olmayı bıraksam daha iyi olacak. Hem işlerin iyiye gittiğini görmenin keyfi, bunu kolayca başarabileceğimi söylüyor bana artık. Haru'nun işini bitirmesini bekleyeceğim. Tampona devam edeceğim. Ardından Usagi'nin de onayıyla birlikte hareketleneceğimiz zamanı kollayacağım. Ters bir durum olursa Gin ile göz kontağı kurup, yardımını isterim. Ancak buna gerek kalacağını sanmıyorum.
Netice belli oldu gibi artık. Ama içimi kaplayan şu huzursuzluğu aştığım söylenemez. Kötü bir his var içimde. Bir zafer gibi hissettirmiyor, bozgun gibi de hissettirmiyor. Çözemedim gitti. Çözülmesi gereken ne çok şey var... Aman aman, kafam patlayacak artık. Sınavın kafamı bu kadar dağıtacağını bilsem, iki kere düşünürdüm. Komik ama, ben düşünmek konusunda pek iyi değilim. İşte bir eksik daha!

- Kita Usagi
- Ishigakure
- Posts: 286
- Joined: September 11th, 2018, 3:23 am
Re: [2. Gün - Gündüz Safhası] Tepeler
Avı kendisiyle konuşmaya başlamıştı. Usagi ise avının laubaliliği karşısında önce yüzünü ekşitmişti. "Hıh!" Bu gülmesi söylediği söz komik olduğu için değil, direkt olarak Teijo'yu küçük gördüğü içindi. Bu durumda bile böyle hareketler yapabiliyor olması cesur olduğundan ziyade aptal olduğunu gösteriyordu Usagi'ye. Cesurluk ile aptallık arasındaki o ince çizgiyi geçmişti Teijo. Usagi de zamanında bu şekilde aptal durumlara düştüğünü hatırlıyordu. Ne var ki, bu Usagi'nin Teijo hakkındaki düşüncelerini bir nebze bile değiştirmiyordu. "Bunu sen istedin Teijo." Kunaiyi çekmesini istiyordu Teijo ama bundan bir kaç saniye önce yine aynı şekilde teslim olduktan sonra savaşmayı denemişti. Usagi artık bu tarz oyunlarla vakit kaybetmek istemiyordu.
Haru'nun sorusunun ardından Teijo'nun gösterdiği fıçıya yaklaşmasını izledi göz ucuyla. Elindeki kunai ile hala tetikte beklerken. Haru'nun fıçıya Doryuu Shiki uyguladığını duydu. Yerden çıkan Asya esintili sütun fıçıyı havaya doğru fırlatmıştı. Yere inip parçalandığını duyunca seslenecekti Haru'ya "Sonuç?" Sonucu az çok bilse de, yine de tetiği elinden bırakmayacaktı. Kunai'yi Teijo'nun boğazına tutmaya devam edecekti. Haru'nun parşömeni bulduklarını, sonrasında buradan ayrılırlarken Teijo ve Butsuo'nun izleyeceği hareketleri anlatmasını bekleyecekti. Ondan sonra Haru'nun söylediklerine göre hareket edecekti. "Kusura bakmayın ama, bu parşömeni her türlü alacaktık zaten. Şu anki durumunuzda bu parşömenin karşılığında hiçbir şey almamanız sizin suçunuz." Her türlü haklıydı Usagi bu söylediklerinde. Zaten kaybettikleri bir dövüşte kazanan taraftan gelen bir teklifi reddetmişlerdi. O andan itibaren bu parşömen zaten ellerinde değildi. Bir bakıma sahip olmadıkları bir parşömen yüzünden kendilerine sunulan nimetleri geri çevirmişlerdi. "Bu tip anlaşmalarda hiç bir zaman güven olmaz Teijo-kun. Sadece karşılıklı çıkarlar olur. Bunu da unutma, bir sonraki sınavda işine yarayabilir."
Haru'nun sorusunun ardından Teijo'nun gösterdiği fıçıya yaklaşmasını izledi göz ucuyla. Elindeki kunai ile hala tetikte beklerken. Haru'nun fıçıya Doryuu Shiki uyguladığını duydu. Yerden çıkan Asya esintili sütun fıçıyı havaya doğru fırlatmıştı. Yere inip parçalandığını duyunca seslenecekti Haru'ya "Sonuç?" Sonucu az çok bilse de, yine de tetiği elinden bırakmayacaktı. Kunai'yi Teijo'nun boğazına tutmaya devam edecekti. Haru'nun parşömeni bulduklarını, sonrasında buradan ayrılırlarken Teijo ve Butsuo'nun izleyeceği hareketleri anlatmasını bekleyecekti. Ondan sonra Haru'nun söylediklerine göre hareket edecekti. "Kusura bakmayın ama, bu parşömeni her türlü alacaktık zaten. Şu anki durumunuzda bu parşömenin karşılığında hiçbir şey almamanız sizin suçunuz." Her türlü haklıydı Usagi bu söylediklerinde. Zaten kaybettikleri bir dövüşte kazanan taraftan gelen bir teklifi reddetmişlerdi. O andan itibaren bu parşömen zaten ellerinde değildi. Bir bakıma sahip olmadıkları bir parşömen yüzünden kendilerine sunulan nimetleri geri çevirmişlerdi. "Bu tip anlaşmalarda hiç bir zaman güven olmaz Teijo-kun. Sadece karşılıklı çıkarlar olur. Bunu da unutma, bir sonraki sınavda işine yarayabilir."
► Show Spoiler
- Sekino Teijo
- Posts: 150
- Joined: November 7th, 2019, 8:18 pm
Re: [2. Gün - Gündüz Safhası] Tepeler
Haru, onu onayladıktan sonra gösterdiğim fıçıya az önce bana yaptığı gibi yerden bir sütun çıkartarak saldırdı. Yanına gidip basit bir şekilde fıçının kapağını da açabilecekken böyle bir şey yapmasını beklemiyordum. Anladığım kadarıyla hala bize güvenmiyorlar. Hatta daha da ileri gidip bizden korktuklarını bile söyleyebilirim. Benim boğazıma kunai dayalı, Butsuo’nun tepesinde keskin dişli bir kedicik varken hala bu kadar temkinli davranmalarının başka bir açıklaması yok. Normalde savaştığım kişilerin herhangi bir duygusal zayıflık göstermesi işime gelir ama bu durumda korku bizim için hiç de iyi bir haber değil. Usagi’nin yapacağı küçük bir hata yüzünden canımdan olmak istemiyorum. Onları rahatlatıp bu can sıkıcı pozisyondan bir an önce kurtulmam lazım. Usagi, kibarca rica etmeme rağmen isteğimi reddettiği için başka bir yol bulmam gerekiyor.
Haru’nun fıçıya acımasızca saldırmasıyla birlikte parşömenimiz ortaya çıktı. Tam da dediğim gibi fıçının içerisindeydi. Bu ortamdaki gerilim azaltmak adına güzel bir sonuçtu. Butsuo da yavaştan kedicik ile arkadaş olmaya başladı. Şu anda tek sorun boğazımdaki kuani. Ondan da kurtulmak için bir planım var. İlk önce Usagi’nin verdiği öğütleri dinleyip “Belki de haklısın ama güvenemeyeceğim biriyle takım olma fikri ben benlik bir hareket değil.” Diyeceğim. Ardında Ringo’ya bakıp “Seni de yanlış anlaşılma yüzünden boş yere kestim. İstersen yarana bir göz atabilirim. Daha medikal ninija olmasam da bu konularda bildiğim 1-2 şey var.” Diyeceğim. Eğer Usagi bana izin vermezse bende eski dostum Ringo sayesinde kendimi kurtarırım.
Haru’nun fıçıya acımasızca saldırmasıyla birlikte parşömenimiz ortaya çıktı. Tam da dediğim gibi fıçının içerisindeydi. Bu ortamdaki gerilim azaltmak adına güzel bir sonuçtu. Butsuo da yavaştan kedicik ile arkadaş olmaya başladı. Şu anda tek sorun boğazımdaki kuani. Ondan da kurtulmak için bir planım var. İlk önce Usagi’nin verdiği öğütleri dinleyip “Belki de haklısın ama güvenemeyeceğim biriyle takım olma fikri ben benlik bir hareket değil.” Diyeceğim. Ardında Ringo’ya bakıp “Seni de yanlış anlaşılma yüzünden boş yere kestim. İstersen yarana bir göz atabilirim. Daha medikal ninija olmasam da bu konularda bildiğim 1-2 şey var.” Diyeceğim. Eğer Usagi bana izin vermezse bende eski dostum Ringo sayesinde kendimi kurtarırım.

- Oita Butsuo
- Ishigakure
- Posts: 320
- Joined: September 1st, 2018, 2:42 pm
Re: [2. Gün - Gündüz Safhası] Tepeler
OHAAAAA! SUTA KONUŞTU BENİMLE! Hiç beklemiyordum lan. Epey de şekilli şukullu bir cevap verdi. Yine de sorunun özüne inecek olursak konu zaten hayvan veya insan olması da değil. Tüm hayvan türlerinin farklı yaşamları var. Ne sebeple ortak kavramlara sahip olsunlar ki? Tabi böyle deyince canlılar arasındaki ilişkileri de bir yerde kesip atıyor gibi oluyoruz. Sonuçta hiçbir tür kendi içinde izole bir yaşam yaşamıyor. Ama ürettiği kavramlar ve o kavramlara yüklediği anlamlar bundan bağımsız mı acaba? Çünkü ben de insanım Haru da. Ama Haru Kusagakureli ve Juzo-san hakkında yapacağım bir espri Ishigakureliler tarafından anlaşılırken Ishigakure'de doğup büyümemiş Haru için epey anlamsız kalacaktır. Gel gör ki aynı dili konuşuyoruz ve bir sürü kavramda da ortaklaşıyoruz. Hem böyle bir kanala girersek odağımız da türden ziyade kültüre kayıyor. O zaman anlam dünyamızı içinde bulunduğumuz ve dışarıdaki, öteki, yoluyla sınırlarını öğrendiğimiz kültür belirliyor diye bir hipotez ortaya atalım. Öteki olmasaydı kendi kültürümüzün de farkına varamazdık, farkı yaratan şey adı üstünde fark sonuçta. İkisi birbirinden farklı olduğu için biri Ishigakure kültürü diğeri Kusagakure kültürü kendi içsel öz değerinden ziyade. Çok fazla temelsiz varsayım var sanırım ama devam edelim yine de. Bu durumda şu ya da bu şekilde iki farklı kültürün gelişip var olduğunu kabul etmiş oluyoruz. Peki madem aralarında ilişkiler vardı nasıl iki farklı kültür gelişti? Eğer o kadar ilişki içinde olsaydık bir kültür diğerine adapte olurdu herhalde. Hadi gelişti diyelim o zaman nasıl anlaşıyoruz biz? Şöyle oluyor bence, ben iri yarı sinirli bir Kusagakureli birini görüyorum ve diyorum ki "Aha, Juzo kasa biri." Yani farkı, farklıyı aklımın aldığı bildiği bir içerikle açıklıyorum. Bir yerde dönüp dolaşıp kendilik meselesine ve ötekini bilememeye geliyoruz bu şekilde. Kendimizden farklı olanı halihazırda bildiğimiz, aklımızda mevcut olan bir çerçevede açıklıyoruz ama en başta konunun çıktığı yer olan onun kendine ait kavramları olması durumuna dönüyoruz burada. Karşılaştığımız farkı anlamıyoruz biz, kendi bilgimiz dahilinde bir şeye indirgiyoruz. Yani gerçekten anlamıyoruz kısacası. Ama bu varmak istemediğim bir sonuç. Diğer insanları anlayamazsak savaşlar çatışmalar kaçınılmaz olur. İnsanlar olarak barış içinde güzel güzel yaşayamayız bunu kabul edersek. Elimizdeki şey bilmekten, anlamaktan ziyade kendimize benzetmeye, hakimiyet kurmaya dönüyor. Bilmek bile sıkıntılı bir kelime hatta. Yani hem aramızdaki farkı koruyup hem de nasıl birbirimizi anlayıp saygılı olacağız bilmiyorum. O farkı tam anlamıyla kavramak imkansız bu mantığa göre. Anlamamıza gerek var mı peki gerçekten? Ben ne bileyim ya, sonuçta o kadar düşündük ettik ama bu panter benle konuşuyor mu, konuşuyor. O nasıl oluyor o zaman?
Bu arada Haru sütun çıkarıp parşömeni buldu, Usagi'yle Teijo bir şeyler konuştu falan filan.
Nasıl oluyor ya şimdi...
Bu arada Haru sütun çıkarıp parşömeni buldu, Usagi'yle Teijo bir şeyler konuştu falan filan.
Nasıl oluyor ya şimdi...
- Kurosawa Haru
- Kusagakure
- Posts: 340
- Joined: October 12th, 2018, 9:09 pm
Re: [2. Gün - Gündüz Safhası] Tepeler
Yavaşça yürüdü parşömene doğru. Parçalanan fıçının sesi daha hala yankılanmaya devam ederken hızlıca başlayacaktı yürüyüşüne. Oradaydı işte, o çok kafaya taktığı, istediği için tanımadığı insanlara işkence etmeye bile yeltendiği o parşömen. Değdi mi? Eğilip eline alacaktı parşömeni. Ağır olacaktı parşömen, biliyordu. Değdi mi?
Eğilirken saçları savrulacaktı, biliyordu her zaman öyle davranırlardı. Öylesine narin bir kardelendi ki Haru, delinmeye hazır bir toprağın içinden yükselmeyi bekleyen bir çiçek bile onun gibi davranmaya çalışırdı. Bugün yakıp yıkan, sözleriyle zarar veren Haru kendisi gibi davranmadığının elbette farkındaydı. Sinirliydi, hayal kırıklığına uğramıştı, yorgundu, neden böyle davrandığını açıklayabileceği yüzlerce sıfata sahipti, ama yine de kendine açıklayamazdı. Zorla, hak etmeden kazandığı parşömene asla "benim" diyemeyeceğinin bilincindeydi. "Gidiyoruz." dedi takım arkadaşlarına. Burada daha fazla zaman kaybetmek istemiyordu, işleri zaten bitmişti. "Suta, biz çıktıktan 10 dakika sonra geri dönebilirsin. Yardımların için teşekkürler. Usagi, Ringo, Gin. Artık gidelim." dedikten sonra cebine koyduğu kar küresini yere bırakacak ve az önce yere bıraktığı yeni kılıcına yönelecekti. İki kılıcı ve parşömeni aldıktan sonra kapıya doğru yönelecek, diğerlerinin de ona yetişebilmesi için ağır adımlarla çıkışa doğru yürüyecekti.
Eğilirken saçları savrulacaktı, biliyordu her zaman öyle davranırlardı. Öylesine narin bir kardelendi ki Haru, delinmeye hazır bir toprağın içinden yükselmeyi bekleyen bir çiçek bile onun gibi davranmaya çalışırdı. Bugün yakıp yıkan, sözleriyle zarar veren Haru kendisi gibi davranmadığının elbette farkındaydı. Sinirliydi, hayal kırıklığına uğramıştı, yorgundu, neden böyle davrandığını açıklayabileceği yüzlerce sıfata sahipti, ama yine de kendine açıklayamazdı. Zorla, hak etmeden kazandığı parşömene asla "benim" diyemeyeceğinin bilincindeydi. "Gidiyoruz." dedi takım arkadaşlarına. Burada daha fazla zaman kaybetmek istemiyordu, işleri zaten bitmişti. "Suta, biz çıktıktan 10 dakika sonra geri dönebilirsin. Yardımların için teşekkürler. Usagi, Ringo, Gin. Artık gidelim." dedikten sonra cebine koyduğu kar küresini yere bırakacak ve az önce yere bıraktığı yeni kılıcına yönelecekti. İki kılıcı ve parşömeni aldıktan sonra kapıya doğru yönelecek, diğerlerinin de ona yetişebilmesi için ağır adımlarla çıkışa doğru yürüyecekti.
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [2. Gün - Gündüz Safhası] Tepeler
Haru, parşömeni yerden alıyor. İki elinde de kılıç taşımayı planladığından onu sırtına asıyor. Sırtındaki mızrağın ve kalkanın üzerine parşömeni asmasından mütevellit parşömenin askısı iyice geriliyor. Sırtındaki ağırlık hissedilir bir şekilde artarken, yere kar küresini bırakıp birer eline de kılıçları alıyor. Tam teşekkürlü bir teçhizat dolabı misali çıkışa yürürken Haru, üzerindeki ağırlıkların etkisini her bir adımında hissediyor.
Haru dışarı çıkarken Gin, Ringo ve Usagi de onu takip ediyor ancak Suta içerde kalıyor. Teijo onlar dışarı çıkarken ayağı kalkıyor.
Diğer ekip ortamı terk ettikten sonra Suta, onlara yetişemeyeceğinizden emin olduğunda Butsuo'nun üzerinden kalkıyor. Bu süre çok uzun olmuyor. Suta, yok olmadan önce Butsuo'ya doğru bakıyor, ancak bir şey demiyor. Suta yok olduğunda ortamda yalnız kalıyor Teijo ve Butsuo.
Haru, Gin, Usagi ve Ringo üsse dönerken bir kaç sefer parşömen el değiştiriyor ağırlığı sebebiyle. Yolun yarısında Gin takıma veda ediyor. Akşama doğru üsse varan ekip derin bir nefes veriyor.
Haru dışarı çıkarken Gin, Ringo ve Usagi de onu takip ediyor ancak Suta içerde kalıyor. Teijo onlar dışarı çıkarken ayağı kalkıyor.
Diğer ekip ortamı terk ettikten sonra Suta, onlara yetişemeyeceğinizden emin olduğunda Butsuo'nun üzerinden kalkıyor. Bu süre çok uzun olmuyor. Suta, yok olmadan önce Butsuo'ya doğru bakıyor, ancak bir şey demiyor. Suta yok olduğunda ortamda yalnız kalıyor Teijo ve Butsuo.
Haru, Gin, Usagi ve Ringo üsse dönerken bir kaç sefer parşömen el değiştiriyor ağırlığı sebebiyle. Yolun yarısında Gin takıma veda ediyor. Akşama doğru üsse varan ekip derin bir nefes veriyor.
Off Topic
Herkesten son birer RP alalım ve konuyu kapatalım.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Okawa Ringo
- Ishigakure
- Posts: 309
- Joined: February 25th, 2019, 1:04 am
Re: [2. Gün - Gündüz Safhası] Tepeler
Yorgunum biraz. Ağrıdan sızıdan değil elbet. Sanırım bedenimi taşımaya zorlanan kafam bana iyi sinyaller vermiyor. Dinlenmeli, yaralarımla ilgilenmeli ve bir sonraki güne aklımda tilkiler dolaşmadan uyanmalıyım. Her şey farklı olmalı. Önce kafamı dinlemeli, sonra kafamdaki cılız ancak yankı yankı çığırtkanlık eden o sesleri susturmalıyım. Kimi kandırıyorum ki? Ne kadar eksiklerimle baş etmeye de çalışsam güvendiğim dağlara kar yağıyor. Aptal gibi davrandım. Daha en başta Butsuo kadar azman, Teijo kadar tahmin edilemez güçlü rakipleri küçümsedim. Diğerleri için kolay olsa bile, benim için kolay değildi. Kendi köyümden azını bekleyemezdim. Oh, ama bunu sevmiyor da değilim. Ishigakure'liler olarak biraz tahmin edilemez insanlar da olsak gücümüzden şüphe etmiyorum. Teijo'ya kıl olsam dahi beni gerçekten zor durumda bıraktı. Butsuo ise şu an rakibim dahi olsa, gelecekte gözüm kapalı güvenebileceğim bir silah arkadaşı. Aynı zamanda Kurumi-sama'nın güveni için yarışacağım dişli bir rakip. Buradaki üstünlüğümüzün rehavetine kapılmayacağımı biliyorum. Ben böyle biriyim aslında. Kesin konuşmayı, kesin yargılara varıp geleceği aptalca planlamayı sevmem. Daha dikkatli olmalıyım. Kendime yavaş yavaş geliyorum. İşte Ringo, sen busun. Şimdi kalk ve yürümeye devam et. Çünkü yapacak bir şey kalmadı.
Tamponuma devam ettiğim esnada hareketlenmeye başladım. Tam da o an, Teijo'nun sesini duydum. Açık bir şekilde yardım teklif ediyordu. Ben tedavi konusunda beceriksiz birisiyim. Teijo benden bu konuda belki de daha iyidir. Bana yardım etmesi acayip bir incelik olurdu aslında. Fakat ne var ki, durumundan kurtulmak için böyle söylemesi beni şaşırtmaz. Hem ben bunu kabul etsem, Usagi beni üsse gidince boğar büyük ihtimalle. Hayati bir yara almış olsam böyle bir takasa girerdim ancak şimdilik buna gerek yok. Hem, sarışına hala güvenmiyorum, sevmiyorum onu. Nazik bir tonda, biraz da üst perdeden konuşmaya girdim. "Eksik olma Teijo'cuğum ama almayayım. Usagi-san beni de güzelce benzetmesin. Hem, benim için bir gurur sayılır böyle yaralar."
Önüme dönüp Haru'ya doğru ilerlerken tekrar konuştum, daha kısık bir tonda. "Görüşmek üzere Butsuo-kun. Sonraki sefere daha çok eğleniriz, seni hayal kırıklığına uğratmayacağım." demiş ve kısa, kuru bir kahkaha atmıştım. Butsuo bana vurduktan sonra yıldızları saymama rağmen herife karşı en ufak bir negatif hissim yok. Sevdim ben bu adamı. Haru'nun ona kurduğu cümlelere katılmamıştım. Haksızlık etti bence. Belki de Ishigakure'li yanımı nötrlemeyi başaramadığımdan olaya objektif yaklaşamıyorum. Bunun sonrasında Gin'e bakarak kafamı kapıya doğru çevirmiştim. "Gidelim, Gin." dedikten sonra onun da beni takip edeceğini düşünerek yoluma devam ettim.
Haru adeta mühimmat deposuydu. Parşömen tıpkı bizim parşömenimiz gibi, büyük ve ağırdı. Zaten mızrak ve kalkanını taşıyordu, parşömen de üstüne binince daha bir ağır oldu. Neyse ki benim kanamam durdu, daha iyiyim. Usagi ve Gin de yanımızda. Dönüşümlü taşıyarak üsse kadar götürürdük. Yol boyunca tetikte kalmaya özen gösterecektim. Kafamda bir sürü plan vardı, ama şimdi yoklar. Gittiler. Neyse ya, dinlenmeye ihtiyacım var. Ben plan yapmayayım en iyisi bir süre. Sıçıyorum sonra, kendimi oradan buradan topluyorum. Hiç gerek yok. Şöyle sağlam bir uyku çekeyim, yemek yiyip şu yaraya bir bakayım en iyisi. Sonraki günü düşünmeyi kızlara bırakacağım. Kızlar demişken...
"Haru-chan, gece dans falan mı etsek? Şöyle ışıklı falan..."
Tamponuma devam ettiğim esnada hareketlenmeye başladım. Tam da o an, Teijo'nun sesini duydum. Açık bir şekilde yardım teklif ediyordu. Ben tedavi konusunda beceriksiz birisiyim. Teijo benden bu konuda belki de daha iyidir. Bana yardım etmesi acayip bir incelik olurdu aslında. Fakat ne var ki, durumundan kurtulmak için böyle söylemesi beni şaşırtmaz. Hem ben bunu kabul etsem, Usagi beni üsse gidince boğar büyük ihtimalle. Hayati bir yara almış olsam böyle bir takasa girerdim ancak şimdilik buna gerek yok. Hem, sarışına hala güvenmiyorum, sevmiyorum onu. Nazik bir tonda, biraz da üst perdeden konuşmaya girdim. "Eksik olma Teijo'cuğum ama almayayım. Usagi-san beni de güzelce benzetmesin. Hem, benim için bir gurur sayılır böyle yaralar."
Önüme dönüp Haru'ya doğru ilerlerken tekrar konuştum, daha kısık bir tonda. "Görüşmek üzere Butsuo-kun. Sonraki sefere daha çok eğleniriz, seni hayal kırıklığına uğratmayacağım." demiş ve kısa, kuru bir kahkaha atmıştım. Butsuo bana vurduktan sonra yıldızları saymama rağmen herife karşı en ufak bir negatif hissim yok. Sevdim ben bu adamı. Haru'nun ona kurduğu cümlelere katılmamıştım. Haksızlık etti bence. Belki de Ishigakure'li yanımı nötrlemeyi başaramadığımdan olaya objektif yaklaşamıyorum. Bunun sonrasında Gin'e bakarak kafamı kapıya doğru çevirmiştim. "Gidelim, Gin." dedikten sonra onun da beni takip edeceğini düşünerek yoluma devam ettim.
Haru adeta mühimmat deposuydu. Parşömen tıpkı bizim parşömenimiz gibi, büyük ve ağırdı. Zaten mızrak ve kalkanını taşıyordu, parşömen de üstüne binince daha bir ağır oldu. Neyse ki benim kanamam durdu, daha iyiyim. Usagi ve Gin de yanımızda. Dönüşümlü taşıyarak üsse kadar götürürdük. Yol boyunca tetikte kalmaya özen gösterecektim. Kafamda bir sürü plan vardı, ama şimdi yoklar. Gittiler. Neyse ya, dinlenmeye ihtiyacım var. Ben plan yapmayayım en iyisi bir süre. Sıçıyorum sonra, kendimi oradan buradan topluyorum. Hiç gerek yok. Şöyle sağlam bir uyku çekeyim, yemek yiyip şu yaraya bir bakayım en iyisi. Sonraki günü düşünmeyi kızlara bırakacağım. Kızlar demişken...
"Haru-chan, gece dans falan mı etsek? Şöyle ışıklı falan..."

- Kita Usagi
- Ishigakure
- Posts: 286
- Joined: September 11th, 2018, 3:23 am
Re: [2. Gün - Gündüz Safhası] Tepeler
İşte oradaydı. Şu an bu odada bulunan herkesin neredeyse canını ortaya koyduğu parşömen orada yatıyordu. Ne geçmişti ellerine? Ne işe yarayacaktı ki bu parşömen? Takım arkadaşları rütbe atlayabilsin diye kendisini bile feda etmişti gece. Tabi bu tamamen düşüncede, planda işlemişti. Buraya gelince işlerin ne kadar da farklı ilerleyeceğini kavramıştı. Tabi bu kavrayış biraz sancılı ilerlemişti ama sonuçta başarabilmişlerdi.
Haru parşömeni alırken Teijo'ya baktı. Ortamda oluşan gerginliği sevmemişti. Teijo'nun cevap olarak söylediği kelimelere de bir cevap vermeyi düşünmüştü. "İnsanlara direkt güvenebileceğini düşünüyorsan yanılıyorsun Teijo-kun. Güven zamanla oluşacak bir şeydir. Ya da önemli olaylar sonrasında." Teijo'nun omzuna dostane bir şekilde vuracaktı yavaşça. Devamında kunaisini avının boğazından çekip elinde bir tur döndürdükten sonra ekipman çantasına geri koyacaktı. "Benim Butsuo-kun'a güvenmem gibi." O sırada Butsuo'ya bakacaktı göz ucuyla, gülümseyerek.
Haru kapıdan dışarıya doğru ilerlerken Suta'ya söylediklerini başı ile onaylayacaktı partnerine doğru. Haru'yu takip ederken parşömeni ve diğer eşyalarına göz gezdirmişti. Kalkan, mızrak, parşömen, iki adet katana. Bir de tabi ki bandanası vardı. Mızrağa dönüşebilen bir bandana. Bütün bu eşyalar ile birlikte Haru tam bir kaçakçıyı andırıyordu Usagi'nin gözünde. Sınır dışından nadide eşyalar bulup onları bu tip küçük köylerde satan kaçakçılara. Kendi katanası belinde asılı olmasa gidip sorabilirdi bile. "Bir katana ne kadar? Tabi, o katanaların sahibi vardı. Haru ise bunun bilincinde olarak katanaları üssün sınırlarından ayrılmadan bir yerlere bırakacağını düşünüyordu.
Yol boyu parşömen el değiştirmişti. Ağırlığı sebebiyle. Usagi parşömeni aldığında üzerine binen ağırlığın sadece parşömenden olup olmadığını merak etmişti. Sırf bir parşömen için değildi aslında orada yaşadıkları. Takım arkadaşının hayatı söz konusu olmuştu. Çocuk yerine konmuşlardı. Bunlardan sebepti Usagi'nin sinirlenmesi ve Teijo'nun canına kast edecek raddeye gelmesi. Razan mevzusundan sonra arada vurmaya başlamıştı o görevin siniri. Hala atlatamamıştı. Yıllar sonra bile bu görev yüzünden sinirlenecek miydi? Bilemiyordu. Ama köye dönünce buna bir çare aramaya karar verdi o an.
"Sakın beni bu dans işine karıştırmayın."
Haru parşömeni alırken Teijo'ya baktı. Ortamda oluşan gerginliği sevmemişti. Teijo'nun cevap olarak söylediği kelimelere de bir cevap vermeyi düşünmüştü. "İnsanlara direkt güvenebileceğini düşünüyorsan yanılıyorsun Teijo-kun. Güven zamanla oluşacak bir şeydir. Ya da önemli olaylar sonrasında." Teijo'nun omzuna dostane bir şekilde vuracaktı yavaşça. Devamında kunaisini avının boğazından çekip elinde bir tur döndürdükten sonra ekipman çantasına geri koyacaktı. "Benim Butsuo-kun'a güvenmem gibi." O sırada Butsuo'ya bakacaktı göz ucuyla, gülümseyerek.
Haru kapıdan dışarıya doğru ilerlerken Suta'ya söylediklerini başı ile onaylayacaktı partnerine doğru. Haru'yu takip ederken parşömeni ve diğer eşyalarına göz gezdirmişti. Kalkan, mızrak, parşömen, iki adet katana. Bir de tabi ki bandanası vardı. Mızrağa dönüşebilen bir bandana. Bütün bu eşyalar ile birlikte Haru tam bir kaçakçıyı andırıyordu Usagi'nin gözünde. Sınır dışından nadide eşyalar bulup onları bu tip küçük köylerde satan kaçakçılara. Kendi katanası belinde asılı olmasa gidip sorabilirdi bile. "Bir katana ne kadar? Tabi, o katanaların sahibi vardı. Haru ise bunun bilincinde olarak katanaları üssün sınırlarından ayrılmadan bir yerlere bırakacağını düşünüyordu.
Yol boyu parşömen el değiştirmişti. Ağırlığı sebebiyle. Usagi parşömeni aldığında üzerine binen ağırlığın sadece parşömenden olup olmadığını merak etmişti. Sırf bir parşömen için değildi aslında orada yaşadıkları. Takım arkadaşının hayatı söz konusu olmuştu. Çocuk yerine konmuşlardı. Bunlardan sebepti Usagi'nin sinirlenmesi ve Teijo'nun canına kast edecek raddeye gelmesi. Razan mevzusundan sonra arada vurmaya başlamıştı o görevin siniri. Hala atlatamamıştı. Yıllar sonra bile bu görev yüzünden sinirlenecek miydi? Bilemiyordu. Ama köye dönünce buna bir çare aramaya karar verdi o an.
"Sakın beni bu dans işine karıştırmayın."
► Show Spoiler
- Sekino Teijo
- Posts: 150
- Joined: November 7th, 2019, 8:18 pm
Re: [2. Gün - Gündüz Safhası] Tepeler
Ringo, içten ve kâr amacı gütmeyen teklifimi kibarca reddettikten sonra tüm planlarım alt üst oldu. Açıkçası eski dostumun beni böyle yüzüstü bırakacağını düşünmüyordum. Artık boğazımdaki kunaiden kurtulmak için başka bir yöntem bulmam gerekiyor. Bu huzursuzluk hissine daha fazla dayanabileceğimi sanmıyorum... Ben umutsuzca bulunduğum durumdan kurtulmak için bir yol ararken çözüm hiç beklemediğim bir yerden geldi. Haru, parşömeninin yanına gittikten sonra takım arkadaşlarına seslenerek üssümüzü terk edeceklerini söyledi. Bu sözleri duyduktan sonra sonunda derin bir nefes alabildim. Yalan söylemediklerini varsayarsam az sonra davetsiz misafirlerden kurtulacağız.
Gitme kararı aldıktan sonra Usagi, dostane şekilde omzuma vurduktan sonra bir şeyler söyledi. Dediklerinde haklıydı. Bence de güven zamanla kendi kendine oluşan bir şey. Sadece söz konusu ben olduğum zaman bu süre çok daha fazla uzun olması gerekiyor. Kendime bile tam manasıyla güvenen birisi değilken tutup da aynı köyden olsam dahi birilerine kolay kolay güvenemem. Bu başkaları için zayıflık ya da kusur olabilir ama bana kalırsa sadece hayatta kalmak için yapmam gereken bir zorunluluk.
Mavi takım üssümüzü terk etmeden önce Haru, kar küresini tekrar bana geri verdi. Daha doğrusu yere koydu. Bu hareketinden sonra “Küre için teşekkürler beyaz. İstersen katanalardan birini de senden alıp yükünü hafifletebilirim.” Diyeceğim. Kılıçlarımı bırakacağını çok fazla düşünmüyorum ama hiç değilse şansıma denemek istiyorum. Dediklerimden sonra bir hamle yapmadan üssü terk etmelerini bekleyeceğim. En son minik kedicik de ortadan kaybolduktan sonra Butsuo’nun yanına giderek “Bugün çok eğleneli geçti. Dünde keza öyleydi. Neden bilmiyorum ama üssümüz çok popüler.” Diyeceğim.
Gitme kararı aldıktan sonra Usagi, dostane şekilde omzuma vurduktan sonra bir şeyler söyledi. Dediklerinde haklıydı. Bence de güven zamanla kendi kendine oluşan bir şey. Sadece söz konusu ben olduğum zaman bu süre çok daha fazla uzun olması gerekiyor. Kendime bile tam manasıyla güvenen birisi değilken tutup da aynı köyden olsam dahi birilerine kolay kolay güvenemem. Bu başkaları için zayıflık ya da kusur olabilir ama bana kalırsa sadece hayatta kalmak için yapmam gereken bir zorunluluk.
Mavi takım üssümüzü terk etmeden önce Haru, kar küresini tekrar bana geri verdi. Daha doğrusu yere koydu. Bu hareketinden sonra “Küre için teşekkürler beyaz. İstersen katanalardan birini de senden alıp yükünü hafifletebilirim.” Diyeceğim. Kılıçlarımı bırakacağını çok fazla düşünmüyorum ama hiç değilse şansıma denemek istiyorum. Dediklerimden sonra bir hamle yapmadan üssü terk etmelerini bekleyeceğim. En son minik kedicik de ortadan kaybolduktan sonra Butsuo’nun yanına giderek “Bugün çok eğleneli geçti. Dünde keza öyleydi. Neden bilmiyorum ama üssümüz çok popüler.” Diyeceğim.
