Elimizde bir rehine olmamasına rağmen teklifimizin neden kabul edilmediğinin farkına, biraz geçte olsa, vardım. Rena-chan, aptal bir parşömen için Koshiro-san'a zarar vermeyeceğimizin farkına varmış... Tam Ryoken-san'a yakışacak zeka seviyesine sahip. Rol yapma yetenekleri de pek iyi gözüküyor, zira buraya geldiğimiz andan itibaren nasıl bir kişiliği olduğunu kavrayamadım. Hmm... Evet, evet gerçekten de birbirlerine yakışıyorlar. Bence dövüşmeyi kesmeli ve ikisinin arasında bir aşk doğmasına izin vermeliyiz. Yani vermeliyim. Ryoken-san şimdilik ondan hoşlandığının farkına varamamış gibi gözüküyor, Rena-chan'da aynı şekilde. Yine de gözlerinin içine baktığımda ufakta olsa bir aşk görebiliyorum... Sanırım her ne kadar istemesem de çöpçatan olmam gerekiyor. İkinci arkadaşımın mutluluğa ulaşmasına mümkün olduğunca yardım etmeliyim. Etmeliyim etmesine fakat nasıl yapacağım hakkında hiçbir fikrim yok. Özellikle şu an içinde bulunduğumuz durumu düşününce aralarını yapmak imkansız gibi gözüküyor.
Pembe hayallere dalmışken Rena-chan konuşmasına devam etti. O konuşmasına devam ettikçe kafamı onu onaylarcasına sallamaktan kendimi alamadım. Yaaaani~~ Söylediklerinde haksız sayılmazdı kızcağız. Gerçekten de söylediği gibi ikimiz dövüşürken Ryoken-san, Koshiro-san'a zarar verebilirdi. Elbette bunu yapmayacağını biliyorum fakat Ryoken-san şu anda 'kötü adam' rolüne büründüğünden ötürü pek emin olamıyorum.
Rena-chan konuşmasını oldukça sert bir tehditle bitirdikten hemen sonra arkamızdan oldukça şiddetli bir ses geldi. Refleks olarak kafamı oraya çevirdiğimde ise elinde kusarigama bulunan, korkunç görünüşlü bir herifle karşılaştık. Hayatımda ilk defa kusarigama kullanan birisini gördüğümden ötürü dikkatimi birkaç saniyeliğine adamın elindeki silaha çevirdim. Parıldayan gözlerle silahı incelemeye devam ederken adamın konuşmaya başlamasıyla birlikte dikkatimi ona yönelttim. Koshiro-san'ı verdiğimiz takdirde parşömeni bize vereceğini söylüyordu. İşte tam olarak o anda bunca zamandır adamın ayağının altında bulunan parşömenin varlığını fark edebildim.
Kusarigama kullanan adamı daha fazla incelemek istiyordum lakin Rena-chan'ın çıkardığı büyük gürültüyle birlikte bakışlarımı ona yönelttim. Bunca zamandır sakinliğini koruyan kızcağız oldukça sinirli bir şekilde az önce ortaya çıkan adama bağırıyor, her şeyin kontrolünde olduğunu söylüyordu. Eeh~~ Pek haksız sayılmazdı, gerçekten de olaylar Rena-chan'ın arzuladığı biçimde gelişiyordu. Koshiro-san'a zarar verme niyetimizin olmadığını fark etmesiyle birlikte böyle davranmış olsa gerek, zekice. O kadar zekice ki Ryoken-san ile mükemmel bir ikili olabilirler.
İkilinin arasında bakışlarımı gezdirirken suratımda kocaman bir gülümseme belirdi. Tam eğlenceli bir şeyler söylemeye hazırlanıyordum ki benim yerime lafa giren isim Ryoken-san oldu. Konuşmasının büyük bir kısmında suratımdaki gülümsemeyi korudum fakat kolu hakkında konuşmaya başladığı anda surat ifadem yavaşça değişmeye başladı. Öncelikle yanaklarımdan taşacakmış gibi gözüken dudaklarım aşağıya indi. Akabinde yavaşça kaşlarım çatılmaya ve alnımda kırışıklıklar oluşmaya başladı. Her ne kadar Ryoken-san'a güvensem dahi böyle bir tehditte bulunması hiç ama hiç hoşuma gitmedi.
Bana hiç yakışmayan bir ifadeyle birlikte Ryoken-san'ın gözlerinin içerisine bakıyordum. Bir şeyler söylemek, onu uyarmak istiyordum fakat ona güvendiğimden ötürü sessiz kalmaya karar verdim.
Birkaç saniye boyunca bakındıktan sonra derin bir nefes alarak içimde yeşeren öfkeyi dindirmeyi başardım. Bakışlarımı az önce odaya giren kişiye çevirdikten sonra kocaman bir gülümsemeyle birlikte konuşmaya başladım. "Merhaba Bak..." Cümlemin yarısına geldiğimde bir insanın isminin Bakatoshi olamayacağının farkına vararak "Wakatoshi-san?" diye düzelttim. Hemen ardından birkaç saniye daha bekledikten sonra "Tanıştığıma memnun oldum ben Kotegawa Chisa." dedim. Bu sözlerimi tamamen içimden gelerek söylemiştim fakat konuşmamı bitirdikten sonra ortamdaki gergin havayı da alabileceğinin farkına vardım. Tabii alıp almaması pek umrumda değil ama bu kadar gergin olmamıza gerek yok.
[2. Gün - Gündüz Safhası | Jin Ryoken - Kotegawa Chisa] Malikane
- Kotegawa Chisa
- Ishigakure
- Posts: 435
- Joined: August 31st, 2018, 1:59 am
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [2. Gün - Gündüz Safhası | Jin Ryoken - Kotegawa Chisa] Malikane
"Toshiyuki." diyor öfkeli bir sesle ortama yeni giren shinobi. "Bana yalnızca en değerlim ve kalbimin sahibi Rena-chan takma adlar takabilir!" Bu esnada, Chisa'nın bir 'dişi' olduğunu farketmiş olsa gerek, hafifçe yanakları kızarıyor shinobinin. Fısıldamaya başlıyor Chisa'ya hitaben: "Yani tabii ki, çok istersen sen de diyebilirsin aslında. Sadece Rena-chan duymasın." Beceriksiz bir şekilde göz kırpmaya çalışıyor, beceremiyor.
Ardından az önceki konuşma hiç gerçekleşmemiş gibi ciddileşerek Ryoken'e bakıyor shinobi. Ryoken'in söylediği şeyler dikkatini cezbetmiş olsa gerek, suratında hin bir sırıtış beliriyor: "Kulağını değil, bileğini alırım o zaman, benim için aşağı yukarı aynı şey. Biraz nezaket öğrensene yanındaki güzel hanımefendiden!" Toshiyuki'nin gözleri bir sargılı kola, bir de Ryoken'in gözlerine odaklanıyor arka arkaya. Asıl tehditin Ryoken'in kolunda olduğunu anlamış gibi durmakta shinobi.
Dışarıdan Rena'nın az öncekine benzer şekilde ciyaklamalarını ve Toshiyuki'ye hitaben ettiği küfürleri duyabiliyor ikili. Ancak Koshiro hala esir durumda ve baygın olduğu için kuklalarını kıpırdatmıyor. Chisa göz ucuyla bakarak bundan emin olabiliyor.
Yeniden söze giriyor Toshiyuki: "Bayıltma işini unut." Ayak tabanıyla büyükçe parşomeni odanın ortasına doğru itiyor, Ryoken ve Chisa'ya doğru. Kusarigaması hala elinde ve zincir her an fırlamaya hazır bir şekilde sallanmakta: "Hanımefendi gelip parşomeni alsın, pencereden çıktığında pek sevgili Rena-chan'ımın ona dokunmayacağına eminim." Dışarı doğru, sesini yükselterek konuşuyor tekrar: "Değil mi Rena-chwan?" Rena'dan gelen küfürler şiddetini arttırmaya başlıyor, ancak hala hareketsiz oluşundan olsa gerek, Chisa biraz da empati yeteneğinin faydasıyla Rena'nın gerçekten saldırmayacağına az çok emin olabiliyor. Toshiyuki sürdürüyor sözlerini: "Sen, sarı kafa! Hanımefendi pencereden çıktıktan sonra Koshiro'yu sakince yere bırakacaksın ve aynı şekilde dışarı çıkacaksın. Size saldırmayacağımıza söz veriyorum, shinobi sözü!"
Ardından az önceki konuşma hiç gerçekleşmemiş gibi ciddileşerek Ryoken'e bakıyor shinobi. Ryoken'in söylediği şeyler dikkatini cezbetmiş olsa gerek, suratında hin bir sırıtış beliriyor: "Kulağını değil, bileğini alırım o zaman, benim için aşağı yukarı aynı şey. Biraz nezaket öğrensene yanındaki güzel hanımefendiden!" Toshiyuki'nin gözleri bir sargılı kola, bir de Ryoken'in gözlerine odaklanıyor arka arkaya. Asıl tehditin Ryoken'in kolunda olduğunu anlamış gibi durmakta shinobi.
Dışarıdan Rena'nın az öncekine benzer şekilde ciyaklamalarını ve Toshiyuki'ye hitaben ettiği küfürleri duyabiliyor ikili. Ancak Koshiro hala esir durumda ve baygın olduğu için kuklalarını kıpırdatmıyor. Chisa göz ucuyla bakarak bundan emin olabiliyor.
Yeniden söze giriyor Toshiyuki: "Bayıltma işini unut." Ayak tabanıyla büyükçe parşomeni odanın ortasına doğru itiyor, Ryoken ve Chisa'ya doğru. Kusarigaması hala elinde ve zincir her an fırlamaya hazır bir şekilde sallanmakta: "Hanımefendi gelip parşomeni alsın, pencereden çıktığında pek sevgili Rena-chan'ımın ona dokunmayacağına eminim." Dışarı doğru, sesini yükselterek konuşuyor tekrar: "Değil mi Rena-chwan?" Rena'dan gelen küfürler şiddetini arttırmaya başlıyor, ancak hala hareketsiz oluşundan olsa gerek, Chisa biraz da empati yeteneğinin faydasıyla Rena'nın gerçekten saldırmayacağına az çok emin olabiliyor. Toshiyuki sürdürüyor sözlerini: "Sen, sarı kafa! Hanımefendi pencereden çıktıktan sonra Koshiro'yu sakince yere bırakacaksın ve aynı şekilde dışarı çıkacaksın. Size saldırmayacağımıza söz veriyorum, shinobi sözü!"
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Jin Ryoken
- Ishigakure
- Posts: 421
- Joined: August 31st, 2018, 5:11 am
Re: [2. Gün - Gündüz Safhası | Jin Ryoken - Kotegawa Chisa] Malikane
Bu çirkin çocuğun ismi Toshiyuki'ymiş. Kalbinin sahibinin Rena olduğunu bile öğrendik, sanırım Rena'ya zarar vermiş olsaydım bu adam üzerime çoktan çullanmıştı. Umarım Chisa-chan aramızda aşk olduğunu falan bir anda söylemezsin, yoksa bu adam her şeyi unutabilir. Hiç emin olamadım ancak kalbinin sahibi olduğunu söylediğine göre, böyle bir sonuç alabiliriz. Göz kırpmayı bile beceremeyen salak bir herifin o kızı nasıl tavlayacağını çok merak ediyorum. Pek imkanlı durmuyor, belki benim kadar yakışıklı olsaydı işler değişebilirdi. Tabi, benim gibi bir mükemmeliyet aynı anda bulunamıyor. Güç, yakışıklılık, zekilik, karizma ve beceriler, bir tek bende toplanmış bu şekilde. Hepinizin üzerinde bir insanım, hepiniz altımda yaşayan nefes alan varlıklarsınız sadece. Reziller...
Toshiyuki bileğimi alacağını söylediğinde doğal bir kahkaha attım. Keşke deneseydi, kesilmeyen bir kolun nasıl alınacağını test etseydi. "Biraz daha düşünmen gerek bazı şeyler konusunda. O kadar kolay olsaydı zaten tehdit olmazdı." dedim. Gözleri kolum ve benim aramda gezerken, sonunda asıl tehdidi anladığını anlıyordum. Akıllı olabilecek bir çocuksun aslında. Toshiyuki bayıltma işini unutmamızı söyledi ve ardından parşömeni ileri doğru uzattı. Chisa'nın parşömeni alıp çıkacağını, ardından Koshiro'yu bırakıp benimde çıkacağımı söylüyordu. Shinobi sözü verdikten sonra bile ona güvenmesem dahi, parşömeni alıp çıkmak yeterliydi. Koshiro kendine geldiğinde, eğer bize saldırırlarsa Ryu da yanımızda olursa iyi bir zafer alabilirdik. Rena'dan intikamımı geri alabilirim.
"Kabul ediyorum. Chisa-chan, parşömeni alıp çık. Bende arkandan geleceğim."
Dedim sakince. Chisa-chan çıktıktan sonra Koshiro'yu yere bırakacağım. Pencereden atlamadan önce katanamı alacak ve pencereden atlayarak Chisa-chan'ı takip edeceğim. Tabi gitmeden önce Rena'ya selam verecek ve gülümseyeceğim, sonuçta hala aramızda bitmemiş bir mesela var. En azından benim için. Umarım beni çok özletmezsin Rena.
Toshiyuki bileğimi alacağını söylediğinde doğal bir kahkaha attım. Keşke deneseydi, kesilmeyen bir kolun nasıl alınacağını test etseydi. "Biraz daha düşünmen gerek bazı şeyler konusunda. O kadar kolay olsaydı zaten tehdit olmazdı." dedim. Gözleri kolum ve benim aramda gezerken, sonunda asıl tehdidi anladığını anlıyordum. Akıllı olabilecek bir çocuksun aslında. Toshiyuki bayıltma işini unutmamızı söyledi ve ardından parşömeni ileri doğru uzattı. Chisa'nın parşömeni alıp çıkacağını, ardından Koshiro'yu bırakıp benimde çıkacağımı söylüyordu. Shinobi sözü verdikten sonra bile ona güvenmesem dahi, parşömeni alıp çıkmak yeterliydi. Koshiro kendine geldiğinde, eğer bize saldırırlarsa Ryu da yanımızda olursa iyi bir zafer alabilirdik. Rena'dan intikamımı geri alabilirim.
"Kabul ediyorum. Chisa-chan, parşömeni alıp çık. Bende arkandan geleceğim."
Dedim sakince. Chisa-chan çıktıktan sonra Koshiro'yu yere bırakacağım. Pencereden atlamadan önce katanamı alacak ve pencereden atlayarak Chisa-chan'ı takip edeceğim. Tabi gitmeden önce Rena'ya selam verecek ve gülümseyeceğim, sonuçta hala aramızda bitmemiş bir mesela var. En azından benim için. Umarım beni çok özletmezsin Rena.

► Show Spoiler
- Kotegawa Chisa
- Ishigakure
- Posts: 435
- Joined: August 31st, 2018, 1:59 am
Re: [2. Gün - Gündüz Safhası | Jin Ryoken - Kotegawa Chisa] Malikane
Adının Toshiyuki olduğunu öğrendiğim adam dışarıdan oldukça sert biri gibi gözükmesine rağmen aslında pamuk gibi birisiymiş. Yani en azından kadınlarla konuşurken böyle olduğuna adım gibi eminim. Pembe yanakları ile birlikte, istediğim takdirde ona takma isimlerle hitap edebileceğimi söylediğinde istemsizce kahkaha attım. Attığım kahkaha pek uzun sürmedi zira adam konuşmasına devam ediyordu. Oldukça ciddi bir şekilde, sanki az önceki konuşma hiç yaşanmamış gibi Ryoken-san'a dönerek tehditkar bir şeyler söyledi. Bu sırada da beni övdü... Beni... He?
Güzel ve nazik, hayatım boyunca asla bana yöneltilmemiş iki sözcük. Yani nazik olduğumu yaşlı teyzeler söylüyordu fakat hiçbir zaman akranlarımdan birisi bana böyle şeyler söylememişti. Toshiyuki-san biraz büyük duruyor gerçi akranım sayılmaz... Ayy~~ Neler söylüyorum ben böyle? Çapkın birisinden etkilenecek halim yok ya... Yok canım... Gerçekten de güzel miyim? Pembe ten rengi ve siyah gözlerle bir canavara benzediğimi düşünüyordum ama aslında güzel miymişim? Yok canım... Gerçekten mi? Ben? Güzel? Yok canım, sadece kibarlık olsun diye söylüyordur... Ama ya, binde bir ihtimal de olsa güzel olduğumu düşünüyorsa?
İyice pembeleşmiş yanaklarımla birlikte olduğum yerde donakaldığım sırada görüş açımın içerisindeki şeyler yavaşça netliğini kaybetmeye başladı. Görebildiğim, duyabildiğim tek şey bana iltifatlarda bulunan Toshiyuki-san'dı. Keskin gözleri, köpekbalığına benzeyen parlak dişleri, kaslı kolları dışında hiçbir şey göremiyordum. Lakin ona baktıkça utanmadan da edemiyordum, bu yüzden birkaç kez bakışlarımı kaçırmaya çalıştım fakat nafile. Bakışlarımı nereye çevirirsem çevireyim eninde sonunda kafamı kaldırarak ona dönüyordum.
Bu halden kurtulmamı sağlayan şey ise Toshiyuki-san'ın parşömeni bize doğru iterek konuşmasının ikinci kısmına geçmesiydi. Deli gibi atan kalbim yavaşladı ve Toshiyuki-san'ın etrafındaki nesnelerin netliği artmaya başladı. Söylediğine göre parşömeni ben alacak ve çıkacağım, sonrasında Ryoken-san Koshiro-san'ı bırakarak yanıma gelecek. Açıkçası onu yalnız bırakmak istemiyorum fakat mantıklı bir teklif gibi gözüküyor. Hem yeterince eğlendim, artık olayları uzatmamıza gerek yok gibi gözüküyor.
Başımla Toshiyuki-san'ın söylediklerini onaylarken Ryoken-san konuşmaya başladı. Tehditkar bir şekilde konuşmasının girişini yaptığı için bir an aklında farklı şeyler olabileceğini düşündüm fakat öyle bir şey olmadı. Toshiyuki-san'ın teklifini kabul etti.
Bakışlarımı Toshiyuki-san'a çevirdiğimde tekrardan gözlerim ona odaklanmaya başladı. Bunu fark etmemle birlikte kendime gelebilmek için hızlıca iki yanağıma tokat attım. Başımı iki kenara salladıktan sonra parşömene doğru harekete geçtim.
Parşömeni aldıktan sonra oldukça dikkatli bir şekilde pencereden çıkacak, Rena-chan'dan birkaç adım uzaklaşacak ve arkama döneceğim. İkiliye güzelce el salladıktan sonra "Toshiyuki-san, Rena-chan bugün için teşekkür ederim, çok eğlendim! Koshiro-san'a da teşekkürlerimi iletirsiniz. Bir dahakine bizim üssümüzde görüşmek üzere!" diyecek ve Ryoken-san'ı beklemeye başlayacağım.
Güzel ve nazik, hayatım boyunca asla bana yöneltilmemiş iki sözcük. Yani nazik olduğumu yaşlı teyzeler söylüyordu fakat hiçbir zaman akranlarımdan birisi bana böyle şeyler söylememişti. Toshiyuki-san biraz büyük duruyor gerçi akranım sayılmaz... Ayy~~ Neler söylüyorum ben böyle? Çapkın birisinden etkilenecek halim yok ya... Yok canım... Gerçekten de güzel miyim? Pembe ten rengi ve siyah gözlerle bir canavara benzediğimi düşünüyordum ama aslında güzel miymişim? Yok canım... Gerçekten mi? Ben? Güzel? Yok canım, sadece kibarlık olsun diye söylüyordur... Ama ya, binde bir ihtimal de olsa güzel olduğumu düşünüyorsa?
İyice pembeleşmiş yanaklarımla birlikte olduğum yerde donakaldığım sırada görüş açımın içerisindeki şeyler yavaşça netliğini kaybetmeye başladı. Görebildiğim, duyabildiğim tek şey bana iltifatlarda bulunan Toshiyuki-san'dı. Keskin gözleri, köpekbalığına benzeyen parlak dişleri, kaslı kolları dışında hiçbir şey göremiyordum. Lakin ona baktıkça utanmadan da edemiyordum, bu yüzden birkaç kez bakışlarımı kaçırmaya çalıştım fakat nafile. Bakışlarımı nereye çevirirsem çevireyim eninde sonunda kafamı kaldırarak ona dönüyordum.
Bu halden kurtulmamı sağlayan şey ise Toshiyuki-san'ın parşömeni bize doğru iterek konuşmasının ikinci kısmına geçmesiydi. Deli gibi atan kalbim yavaşladı ve Toshiyuki-san'ın etrafındaki nesnelerin netliği artmaya başladı. Söylediğine göre parşömeni ben alacak ve çıkacağım, sonrasında Ryoken-san Koshiro-san'ı bırakarak yanıma gelecek. Açıkçası onu yalnız bırakmak istemiyorum fakat mantıklı bir teklif gibi gözüküyor. Hem yeterince eğlendim, artık olayları uzatmamıza gerek yok gibi gözüküyor.
Başımla Toshiyuki-san'ın söylediklerini onaylarken Ryoken-san konuşmaya başladı. Tehditkar bir şekilde konuşmasının girişini yaptığı için bir an aklında farklı şeyler olabileceğini düşündüm fakat öyle bir şey olmadı. Toshiyuki-san'ın teklifini kabul etti.
Bakışlarımı Toshiyuki-san'a çevirdiğimde tekrardan gözlerim ona odaklanmaya başladı. Bunu fark etmemle birlikte kendime gelebilmek için hızlıca iki yanağıma tokat attım. Başımı iki kenara salladıktan sonra parşömene doğru harekete geçtim.
Parşömeni aldıktan sonra oldukça dikkatli bir şekilde pencereden çıkacak, Rena-chan'dan birkaç adım uzaklaşacak ve arkama döneceğim. İkiliye güzelce el salladıktan sonra "Toshiyuki-san, Rena-chan bugün için teşekkür ederim, çok eğlendim! Koshiro-san'a da teşekkürlerimi iletirsiniz. Bir dahakine bizim üssümüzde görüşmek üzere!" diyecek ve Ryoken-san'ı beklemeye başlayacağım.

- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [2. Gün - Gündüz Safhası | Jin Ryoken - Kotegawa Chisa] Malikane
Chisa, Toshiyuki'nin ayağıyla kendisine doğru ittirdiği parşomeni alıp, pencereden dışarı çıkmak üzere yöneliyor. Bu esnada, Sarı Takım sözlerini tutuyorlar. Ne Toshiyuki, ne de sinirden titriyor gibi gözükse de Rena ses çıkarmıyor ve kıpırdamıyorlar yerlerinden. Ryoken de Chisa'nın çıkışıyla beraber baygın Koshiro'yu sakince yere bırakıyor ve aynı şekilde ayrılıyor odadan. Sarı Takım kendilerine yöneltilen cümlelere karşı herhangi bir şey söylemiyorlar. Ryoken ve Chisa, gün sonuna doğru üslerine ulaşıyorlar.
- Konu Sonu
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.