Yeşil Takım - Gün Sonu
- Kurosawa Haru
- Kusagakure
- Posts: 340
- Joined: October 12th, 2018, 9:09 pm
Re: Yeşil Takım - Gün Sonu
"Acıyor biraz." dedi Ringo'nun şaşkınlığına karşılık. "Kırıldı galiba... Galiba değil, baya baya kırıldı."
"Satori diye bi' kız." diye devam etti sessizce. "Fena sopa yedim."
"Hayatımda ilk defa birebir dövüşte kaybettim, Ringo. Sinir edici bir durum. Aydınlatıcı da. Hiç kaybedemezmişim gibi geliyordu, her zaman en üstte olurmuşum gibi hissediyordum. Her ne kadar zorda da olsam, durumlar her ne kadar aleyhime bile olsa kimse beni durduramaz gibi geliyordu. Hiç de öyle değilmiş. Bu kaybın tek suçlusu ben miyim? Tartışılır. Ama büyük suçluyu aramak zorunda olsaydım... En büyük suçlu benim galiba. Kendimi fazla büyük gördüm. Yeteneklerimi gözümde fazla büyüttüm." Yenildiği için suçlu hissediyordu. Gizlemeye çalışsa bile, her yerinden okunuyordu. Cübbesini çıkardı yere bıraktı. Gözlüğünü kafasından çıkarıp cübbesinin üzerine attı. Yaslanabileceği bir yere yaslanıp Ringo'nun burnuna bakmasına izin verecekti.
"Ne yapacağımı bilemiyorum. Dövüşürken mi hata yaptım, yoksa daha dövüş başlamadan mı hatalıydım, bilmiyorum. Ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum. Bitmiş, tükenmiş hissediyorum. Uykunun düzeltebileceği bir yorgunluk da değil bu. Hep kazanırım sanıyordum. Affedilen, acınan olmam diye düşünüyordum. Hiç de öyle değilmiş. En güçlü olmaktan çok uzakmışım. Bambaşka teknikler, yetenekler gördüm bugün. Hiç akla gelmeyecek tarzda dövüşen biriyle dövüştüm. İlk defa gücümün yetmeyeceği biriyle karşılaştım sanırım." Konuşurken Ringo'ya, Usagi'ye bakmamaya çalışıyordu, bakarsa eğer, Haru'nun zayıflığını gözlerinden okuyabilirler diye korkuyordu.
"Elim boş döndüğüm için üzgünüm. Başarısız bir gündü. Kötü bir gündü."
Sesi titriyordu, her ne kadar gizlemeye uğraşsa da.
"Satori diye bi' kız." diye devam etti sessizce. "Fena sopa yedim."
"Hayatımda ilk defa birebir dövüşte kaybettim, Ringo. Sinir edici bir durum. Aydınlatıcı da. Hiç kaybedemezmişim gibi geliyordu, her zaman en üstte olurmuşum gibi hissediyordum. Her ne kadar zorda da olsam, durumlar her ne kadar aleyhime bile olsa kimse beni durduramaz gibi geliyordu. Hiç de öyle değilmiş. Bu kaybın tek suçlusu ben miyim? Tartışılır. Ama büyük suçluyu aramak zorunda olsaydım... En büyük suçlu benim galiba. Kendimi fazla büyük gördüm. Yeteneklerimi gözümde fazla büyüttüm." Yenildiği için suçlu hissediyordu. Gizlemeye çalışsa bile, her yerinden okunuyordu. Cübbesini çıkardı yere bıraktı. Gözlüğünü kafasından çıkarıp cübbesinin üzerine attı. Yaslanabileceği bir yere yaslanıp Ringo'nun burnuna bakmasına izin verecekti.
"Ne yapacağımı bilemiyorum. Dövüşürken mi hata yaptım, yoksa daha dövüş başlamadan mı hatalıydım, bilmiyorum. Ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum. Bitmiş, tükenmiş hissediyorum. Uykunun düzeltebileceği bir yorgunluk da değil bu. Hep kazanırım sanıyordum. Affedilen, acınan olmam diye düşünüyordum. Hiç de öyle değilmiş. En güçlü olmaktan çok uzakmışım. Bambaşka teknikler, yetenekler gördüm bugün. Hiç akla gelmeyecek tarzda dövüşen biriyle dövüştüm. İlk defa gücümün yetmeyeceği biriyle karşılaştım sanırım." Konuşurken Ringo'ya, Usagi'ye bakmamaya çalışıyordu, bakarsa eğer, Haru'nun zayıflığını gözlerinden okuyabilirler diye korkuyordu.
"Elim boş döndüğüm için üzgünüm. Başarısız bir gündü. Kötü bir gündü."
Sesi titriyordu, her ne kadar gizlemeye uğraşsa da.
- Kita Usagi
- Ishigakure
- Posts: 286
- Joined: September 11th, 2018, 3:23 am
Re: Yeşil Takım - Gün Sonu
Arada ağaç evden uzaklaşıp üslerinin diğer alanlarına da göz gezdirdiği sıralarda farkına varmıştı. Sınava başladıkları günden beri ilk defa bir takım arkadaşıyla böyle sakin bir gün geçiriyordu. Ölüm kalım maceralarından uzak, sakin bir günü bu kadar unutacağını pek düşünmemişti şimdiye kadar. Köyde bile belirli rutinlerin etrafında bir koşuşturmacada geçiyordu günleri. Jounin sınavı gibi bir oluşumun içinde ise hiç beklemediği kadar sakin. Ağaç yapraklarının arasından esen rüzgarın okşamasını ilk defa bu kadar net bir şekilde hissediyordu yüzünde. Kulağına gelen kuş sesleri, rüzgarın ağaç yaprakları ile olan dansının sesine karışıyordu huzurlu bir harmoni içinde. Ciğerlerinin ise ilk defa bu kadar sakin ve sessiz bir şekilde çalıştığını fark etmişti. Usagi'ye göre varlığının başından beri vardı sanki ciğerlerindeki acı ve hırıltı. Son zamanlarda ise bu hırıltılar git gide azalmaya başlamıştı. Yakın zamanda eski formuna kavuşabileceğini umuyordu. Eski formuna kavuştuğunda ise yapacağı ilk şey köyüne olan sorumluluklarına kaldığı yerden devam edebilmekti. Ciğerleri dolayısı ile yarıda bırakmak zorunda olduğu bu sorumluluğu öncekine göre daha yüklü bir şekilde alacaktı. Bu yükün altından ise alnı ak bir şekilde kalkacaktı. Tamdı buna inancı.
"İstemiyorlar değil Ringo-kun. Korkuyorlar. Bizimle ters düşmekten korkuyorlar. Haklılar mı? Orası tartışılır. Ama korkuyorlar." Ringo'nun söylediklerine karşılık ağzından dökülen bu cümlelerin ne kadar doğru ne kadar yanlış olduğunu bilemiyordu. Yine de, takım arkadaşının ve kendisinin motivasyonunu yüksek tutmak için yalan da olsa doğru da olsa bu tarz hareketlere ihtiyaçları vardı. Takım arkadaşının hal ve hareketlerinden sıkılmış olduğunu az çok anlayabiliyordu. Her ne kadar gün içinde biraz sohbet etmiş, biraz etrafı dolaşmış olsalar da o kadar aksiyonlu geçen günlerden sonra bu şekilde boş boş oturmak sıkıcı gelmişti hem Usagi'ye hem de Ringo'ya. Konuşmasına devam ederken söylediği sözler karşısında hem yüzüne gelen gülümsemeyi, ardından aynı yüzün hızla kırmızıya kapılmasını seyretmişti. İçinden gelem gülme isteğini bastırmayıp hafifçe gülmüştü Ringo'nun hareketlerine karşı. "Bilemiyorum artık Ringo-kun. Bana benden sıkılmışsın gibi geldi. İstersen gidebilirim, ne de ols..." Sözünü kesmesi ile bakışlarını takip etti Ringo'nun. Haru'nun uzaktan gelişini o da görmüştü. Ringo, Haru'nun yanına gitmek için hareketlenirken Usagi istifini bozmamış, etrafa göz gezdirmeye başlamıştı hızlıca. Tedbirli bir şekilde takip edilip edilmediğini anlamaya çalışmıştı.
Gözleri tekrardan takım arkadaşlarına döndüğünde Ringo'nun el işaretleriyle medikal çantayı istediğini anlamıştı. Bir şeylerin ters gittiğini o an anlamıştı ama, başını ağrıtan düşünce takım arkadaşının başarısız olmasından ziyade Haru'nun aldığı yaralardı. Medikal çantayı alıp hızlıca Haru ve Ringo'nun yanına gitmişti. Medikal çantayı Haru'ya doğru uzatırken aynı anda onun sözlerini dinlemişti uzun uzun. Sözlerinde aklına takılan bir kaç nokta olmuştu. "Bir dakika. Her şeyi geç öncelikle. Tek suçlu ben miyim tartışılır derken? Bir şeyler olmuş. O kadar tanıdım seni Haru. Adam akıllı anlatsana neler olduğunu." Haru'nun kafasını kurcalayan bir şeyler vardı. Daha doğrusu kafasında oluşan düşünceler. Tanıdığı kadarıyla kafasını kurcalayan düşünceleri çok dışarı vuran bir tip değildi Haru. Bildiği şeyleri ise, tam aksine direkt dışarıya gösterirdi. İlk gün yaşadıkları tartışma gibi. Burada da durum çok farklı değildi. Bir şeyi bildiğini düşünüyordu. Bunu konuşmanın sırası olmayabilirdi ama yine de konuşma sıcakken öğrenmek istiyordu. Ne olursa olsun.
"İstemiyorlar değil Ringo-kun. Korkuyorlar. Bizimle ters düşmekten korkuyorlar. Haklılar mı? Orası tartışılır. Ama korkuyorlar." Ringo'nun söylediklerine karşılık ağzından dökülen bu cümlelerin ne kadar doğru ne kadar yanlış olduğunu bilemiyordu. Yine de, takım arkadaşının ve kendisinin motivasyonunu yüksek tutmak için yalan da olsa doğru da olsa bu tarz hareketlere ihtiyaçları vardı. Takım arkadaşının hal ve hareketlerinden sıkılmış olduğunu az çok anlayabiliyordu. Her ne kadar gün içinde biraz sohbet etmiş, biraz etrafı dolaşmış olsalar da o kadar aksiyonlu geçen günlerden sonra bu şekilde boş boş oturmak sıkıcı gelmişti hem Usagi'ye hem de Ringo'ya. Konuşmasına devam ederken söylediği sözler karşısında hem yüzüne gelen gülümsemeyi, ardından aynı yüzün hızla kırmızıya kapılmasını seyretmişti. İçinden gelem gülme isteğini bastırmayıp hafifçe gülmüştü Ringo'nun hareketlerine karşı. "Bilemiyorum artık Ringo-kun. Bana benden sıkılmışsın gibi geldi. İstersen gidebilirim, ne de ols..." Sözünü kesmesi ile bakışlarını takip etti Ringo'nun. Haru'nun uzaktan gelişini o da görmüştü. Ringo, Haru'nun yanına gitmek için hareketlenirken Usagi istifini bozmamış, etrafa göz gezdirmeye başlamıştı hızlıca. Tedbirli bir şekilde takip edilip edilmediğini anlamaya çalışmıştı.
Gözleri tekrardan takım arkadaşlarına döndüğünde Ringo'nun el işaretleriyle medikal çantayı istediğini anlamıştı. Bir şeylerin ters gittiğini o an anlamıştı ama, başını ağrıtan düşünce takım arkadaşının başarısız olmasından ziyade Haru'nun aldığı yaralardı. Medikal çantayı alıp hızlıca Haru ve Ringo'nun yanına gitmişti. Medikal çantayı Haru'ya doğru uzatırken aynı anda onun sözlerini dinlemişti uzun uzun. Sözlerinde aklına takılan bir kaç nokta olmuştu. "Bir dakika. Her şeyi geç öncelikle. Tek suçlu ben miyim tartışılır derken? Bir şeyler olmuş. O kadar tanıdım seni Haru. Adam akıllı anlatsana neler olduğunu." Haru'nun kafasını kurcalayan bir şeyler vardı. Daha doğrusu kafasında oluşan düşünceler. Tanıdığı kadarıyla kafasını kurcalayan düşünceleri çok dışarı vuran bir tip değildi Haru. Bildiği şeyleri ise, tam aksine direkt dışarıya gösterirdi. İlk gün yaşadıkları tartışma gibi. Burada da durum çok farklı değildi. Bir şeyi bildiğini düşünüyordu. Bunu konuşmanın sırası olmayabilirdi ama yine de konuşma sıcakken öğrenmek istiyordu. Ne olursa olsun.
► Show Spoiler
- Okawa Ringo
- Ishigakure
- Posts: 309
- Joined: February 25th, 2019, 1:04 am
Re: Yeşil Takım - Gün Sonu
Derin bir iç çekti, hışırtılı, fırtınada çatırdayan ağaç dallarının sesini aratmayacak cinsten. Ellerini uzattı çantaya, araladı ve Haru'nun sözlerini dinlemeye devam etti. Satori isimli kızdan bahsederken cüppesini de çıkarıp indirmişti, Ringo da araladığı çantadan yarasını temizlemek için bir bez çıkarmıştı. Dinlemeye devam ediyordu, dinlerken şaşırmaya da. Haru'nun dövüş tarzında hareketliliği ve hızı ön plandaydı. Yakın dövüşte çok iyi olan biri bile Haru'ya karşı zor savunma yapardı. Çıkardığı sütunlar, kumaşıyla yarattığı mızraklar, bunlar hep hızlı ve hazırlıksız yakalanan rakipleri avlamak üzere muhteşem silahlardı. Kızın nasıl bir yeteneğe sahip olduğunu merak etti. Haru yapamadıysa, o da büyük bir ihtimalle çuvallardı. Kendine güvenini sorguladığı zamanlardan geçiyordu bir yandan. Plan kurma denemeleri hüsranla bitmişken, yeni planlar kurmak için kendinde pek güç bulamamıştı. Zaten Haru psikolojik bir buhran geçiriyordu. Kendini suçlamaması için ona cesaret vermek istedi. Bezi kızın burnuna götürüp kan izlerini silerken konuşmaya başladı.
"Kendine haksızlık etme. Şu ana kadar iyi iş çıkardın. Daha sınavın yarısındayız. İhtiyacımız olan ise tek bir parşömen. Acele etmeye, depresyona girmeye gerek yok."
Sözlerini sarfettikten sonra ise içini büyük bir merak kaplamıştı. Kızın yeteneklerini merak ediyordu. Aslında bu alanda tanımadığı çok fazla rakibi vardı. Hepsini öğrenmek, hepsini yenmek istiyordu. Önceliklerinin ne olduğunun farkında olduğu halde... Bu sınavın bir arena kapışması olmadığının farkına vardı. Jounin olmak sadece savaş gücüyle alakalı değildi. Bir kere alan çok büyüktü, bir çok kaynak sınırlıydı. Bununla birlikte sadece dövüşerek ve kazanarak sonuca varamayacaklarının bilincindeydi. Hiç kimseyle dövüşmeden dahi bu sınav kazanılabilirdi. Gizlilik, zeka, doğru yerde doğru anda olabilmek... Hepsi için şansın yanlarında olması gerekiyordu. Evet zamanlama. Belki de Haru'nun anlattığı kız yerine bir başkası orada olmuş olsa, buraya çok farklı bir sonuçla dönecekti. Şans şu zamana kadar üçüne de çok haksızlık etmiş sayılmazdı aslında. Bir şekilde tek parçalardı, sınavın yarısında ellerinde umut dolu bir sonuç da bulunuyordu.
"Eeeh... Kız hakkında ne söyleyebilirsin? Benim tipim mi sence?"
Haru'nun burnundan sızan ve kuruyup kalmış kanlarını güzelce temizlemişti. Canının daha fazla acımaması için duraksamış ve tedaviye de minik bir ara vermişti. Devam edecekti ama bu minik konuşma bittikten sonra. Elini kızın kar beyazı saçlarında gezdirdi. Ardından sert bir şekilde kafasını dürttü. Kızı kendine getirmesi gerekiyordu. Haru'ya ihtiyacı vardı. Bu bir takım oyunuydu. Onu kollayamadığı zaman kaybederdi. Tam olarak bunu yapacaktı. O kaybederse, devreye girip onun kazanmasını sağlayacaktı. Kendine geleceğinden emindi zaten, sadece biraz zamana ihtiyaçları vardı. Ve cesur atılımlara. Ringo bu kazancı nasıl amorti edebileceğini biliyordu, ama söylemeyi sonraya saklıyordu.
"Kendine haksızlık etme. Şu ana kadar iyi iş çıkardın. Daha sınavın yarısındayız. İhtiyacımız olan ise tek bir parşömen. Acele etmeye, depresyona girmeye gerek yok."
Sözlerini sarfettikten sonra ise içini büyük bir merak kaplamıştı. Kızın yeteneklerini merak ediyordu. Aslında bu alanda tanımadığı çok fazla rakibi vardı. Hepsini öğrenmek, hepsini yenmek istiyordu. Önceliklerinin ne olduğunun farkında olduğu halde... Bu sınavın bir arena kapışması olmadığının farkına vardı. Jounin olmak sadece savaş gücüyle alakalı değildi. Bir kere alan çok büyüktü, bir çok kaynak sınırlıydı. Bununla birlikte sadece dövüşerek ve kazanarak sonuca varamayacaklarının bilincindeydi. Hiç kimseyle dövüşmeden dahi bu sınav kazanılabilirdi. Gizlilik, zeka, doğru yerde doğru anda olabilmek... Hepsi için şansın yanlarında olması gerekiyordu. Evet zamanlama. Belki de Haru'nun anlattığı kız yerine bir başkası orada olmuş olsa, buraya çok farklı bir sonuçla dönecekti. Şans şu zamana kadar üçüne de çok haksızlık etmiş sayılmazdı aslında. Bir şekilde tek parçalardı, sınavın yarısında ellerinde umut dolu bir sonuç da bulunuyordu.
"Eeeh... Kız hakkında ne söyleyebilirsin? Benim tipim mi sence?"
Haru'nun burnundan sızan ve kuruyup kalmış kanlarını güzelce temizlemişti. Canının daha fazla acımaması için duraksamış ve tedaviye de minik bir ara vermişti. Devam edecekti ama bu minik konuşma bittikten sonra. Elini kızın kar beyazı saçlarında gezdirdi. Ardından sert bir şekilde kafasını dürttü. Kızı kendine getirmesi gerekiyordu. Haru'ya ihtiyacı vardı. Bu bir takım oyunuydu. Onu kollayamadığı zaman kaybederdi. Tam olarak bunu yapacaktı. O kaybederse, devreye girip onun kazanmasını sağlayacaktı. Kendine geleceğinden emindi zaten, sadece biraz zamana ihtiyaçları vardı. Ve cesur atılımlara. Ringo bu kazancı nasıl amorti edebileceğini biliyordu, ama söylemeyi sonraya saklıyordu.

- Kurosawa Haru
- Kusagakure
- Posts: 340
- Joined: October 12th, 2018, 9:09 pm
Re: Yeşil Takım - Gün Sonu
"Görse seni çok beğenir Ringo." dedi hiç gülmeden.
Usagi'ye döndü. "Onlara tuzak kurdum. Hiç haberleri olmayacak şekilde saldırdım. Sanki yapabileceğim her şeyi biliyorlar gibi davranıyorlardı. İsmimi biliyorlardı. Mızrağın boyutunu değiştirebildiğimi biliyorlardı. Kurabileceğim tuzaklardan haberdarlardı. Sordum. Beni onlara Teki anlatmış. "Adil bir anlaşma" çerçevesinde, artık bu anlaşma her ne ise, beni anlatmış, anladığım kadarıyla. Evet, Kusagakureli, Kasumikage Teki'den bahsediyorum. Dokuzuncu alandaki benden başka tek Kusagakure Shinobi'si olan kişiden bahsediyorum. İlginç bir his, buraya gelirken arkamı yaslamayı beklediğim tek kişi tarafından satılmış olmak. Elbette, bu başarısızlığım için bir avuntu olamaz. Kazanmam gerekirdi. Kazanamadım. Tüm suçlu benim." Yüzü düşmüştü, üzgündü, sinirliydi, kırgındı. Sadece Teki'ye değil, hayata karşı da kırgındı. Kendine karşı da kırgındı. Kazanamamak kalbini dağlayan bir hançerdi, hançerlerin bu kadar derine inebileceğini hiç tahmin etmezdi.
"Önemli olan sınavın yarısında olmak, kendimi kanıtlayabilmek için daha çok zamanım olması değil hayatım." dedi Ringo'ya, sakin bir ses tonuyla. Anlattıkça rahatlıyor gibiydi, içinde tuttuğu hırsını dışarı döküyordu. "Gereksiz hırslıymışım. Tuzak kurmam da adiceydi. Kimse bize acımadığı için ben de onlara acımamak istedim. Ama ben dayak yediğim zaman bana acıdılar. Yaralarımla ilgilenmeye çalıştılar, Satori'yi haşat etmiş olmama rağmen önce benimle ilgilenmeye çalıştılar. Kaldıramadığım şey buydu. Keşke ben bayılana kadar vurmaya devam etselerdi de acır bakışlarını görmek zorunda kalmasaydım. Önemli olan kazanmak ya da kaybetmek değildi. Acınacak duruma düşmemekti. Hiç böyle hissetmemiştim. Benim için ilginç bir durumdu." diye devam etti çatallı sesiyle, anlamalarını umarak.
Usagi'ye döndü. "Onlara tuzak kurdum. Hiç haberleri olmayacak şekilde saldırdım. Sanki yapabileceğim her şeyi biliyorlar gibi davranıyorlardı. İsmimi biliyorlardı. Mızrağın boyutunu değiştirebildiğimi biliyorlardı. Kurabileceğim tuzaklardan haberdarlardı. Sordum. Beni onlara Teki anlatmış. "Adil bir anlaşma" çerçevesinde, artık bu anlaşma her ne ise, beni anlatmış, anladığım kadarıyla. Evet, Kusagakureli, Kasumikage Teki'den bahsediyorum. Dokuzuncu alandaki benden başka tek Kusagakure Shinobi'si olan kişiden bahsediyorum. İlginç bir his, buraya gelirken arkamı yaslamayı beklediğim tek kişi tarafından satılmış olmak. Elbette, bu başarısızlığım için bir avuntu olamaz. Kazanmam gerekirdi. Kazanamadım. Tüm suçlu benim." Yüzü düşmüştü, üzgündü, sinirliydi, kırgındı. Sadece Teki'ye değil, hayata karşı da kırgındı. Kendine karşı da kırgındı. Kazanamamak kalbini dağlayan bir hançerdi, hançerlerin bu kadar derine inebileceğini hiç tahmin etmezdi.
"Önemli olan sınavın yarısında olmak, kendimi kanıtlayabilmek için daha çok zamanım olması değil hayatım." dedi Ringo'ya, sakin bir ses tonuyla. Anlattıkça rahatlıyor gibiydi, içinde tuttuğu hırsını dışarı döküyordu. "Gereksiz hırslıymışım. Tuzak kurmam da adiceydi. Kimse bize acımadığı için ben de onlara acımamak istedim. Ama ben dayak yediğim zaman bana acıdılar. Yaralarımla ilgilenmeye çalıştılar, Satori'yi haşat etmiş olmama rağmen önce benimle ilgilenmeye çalıştılar. Kaldıramadığım şey buydu. Keşke ben bayılana kadar vurmaya devam etselerdi de acır bakışlarını görmek zorunda kalmasaydım. Önemli olan kazanmak ya da kaybetmek değildi. Acınacak duruma düşmemekti. Hiç böyle hissetmemiştim. Benim için ilginç bir durumdu." diye devam etti çatallı sesiyle, anlamalarını umarak.
- Kita Usagi
- Ishigakure
- Posts: 286
- Joined: September 11th, 2018, 3:23 am
Re: Yeşil Takım - Gün Sonu
Sessizce dinledi takım arkadaşını. Ağzından dökülen cümleleri yarıda kesmeden bütün konuşmasını bitirmesini bekledi. En nihayetinde ise çıkardığı sonuç, Usagi'nin onlar hakkında düşündüğü her şeyi boşa çıkarmış olmalarıydı. Güveni sarsılmıştı. Hem köyünden olanlara, hem de Teki'ye. Bir dahaki karşılaşmalarında durumlar çok daha farklı olacaktı. Bir dahakine kimseye acımayacaktı. Mavi takımın üssüne ilk gittiklerinde acımışlardı. Ya da en azından Usagi için geçerliydi bu durum. Etkisiz hale getirmenin yeteceğini düşünmüştü. Ne var ki onlar hakkında bildiklerini başka bir takıma satmayı düşünmemişti bile. Onurdan, şereften bahseden bir takımın böyle bir harekete girmesinde nasıl bir mantık olduğunu çok anlayamamıştı. Bu yaptıkları onurlu bir hareket miydi? Ya da şerefli? Tartışmaya tam olarak kapalı bir konuydu bu. Onur ve şerefle uzaktan yakından alakası olmayan bir hareketti bu yaptıkları. Kendi dostuna gelen bu hareketi ise karşılıksız bırakmayacaktı.
Haru sözlerini tamamen bitirdiğinde derin bir nefes verdi. "Haru, bu şekilde düşünmeni anlıyorum ama buna acımak denebileceğini çok sanmıyorum. Bu bana daha çok centilmenlik gibi geldi. Sana acımış olsalar duruma çok daha farklı yaklaşırlarmış gibime geldi. Benim Teijo'ya yaptıklarımı düşün. Yarasıyla ilgilenmeye çalıştım mı? Hayır. Önce dövdüm, sonra altıma alıp boğazına kunaimi dayadım. Ona acıdığım için de o kunai'yi batırıp çekmedim. Zaten acınası birisiydi benim gözümde. Daha da acınası bir hale getirmek istemedim. Ama bu Satori dediğin kız böyle yapmamış. Centilmence yaralarınla ilgilenmeyi teklif etmiş. Sen reddetmişsin orası ayrı. Yine de ben buna acımak demezdim." Bu sözlerini takım arkadaşını rahatlatmak için değil, gerçekten böyle düşündüğü için söylemişti. Acıyan bir shinobi rakibinin yaralarını sarmaya çalışmazdı. Olduğu yerde bırakır döner arkasını giderdi. En azından Usagi bu şekilde hareket ederdi. Bu söyledikleri Haru'yu ne kadar etkilerdi bilemiyordu. Ama hakikat böyleydi.
"Peki bu takım hakkında bize neler anlatabilirsin? Onlarla karşılaşmadan önce bilmemiz gerekenler neler?"
Haru sözlerini tamamen bitirdiğinde derin bir nefes verdi. "Haru, bu şekilde düşünmeni anlıyorum ama buna acımak denebileceğini çok sanmıyorum. Bu bana daha çok centilmenlik gibi geldi. Sana acımış olsalar duruma çok daha farklı yaklaşırlarmış gibime geldi. Benim Teijo'ya yaptıklarımı düşün. Yarasıyla ilgilenmeye çalıştım mı? Hayır. Önce dövdüm, sonra altıma alıp boğazına kunaimi dayadım. Ona acıdığım için de o kunai'yi batırıp çekmedim. Zaten acınası birisiydi benim gözümde. Daha da acınası bir hale getirmek istemedim. Ama bu Satori dediğin kız böyle yapmamış. Centilmence yaralarınla ilgilenmeyi teklif etmiş. Sen reddetmişsin orası ayrı. Yine de ben buna acımak demezdim." Bu sözlerini takım arkadaşını rahatlatmak için değil, gerçekten böyle düşündüğü için söylemişti. Acıyan bir shinobi rakibinin yaralarını sarmaya çalışmazdı. Olduğu yerde bırakır döner arkasını giderdi. En azından Usagi bu şekilde hareket ederdi. Bu söyledikleri Haru'yu ne kadar etkilerdi bilemiyordu. Ama hakikat böyleydi.
"Peki bu takım hakkında bize neler anlatabilirsin? Onlarla karşılaşmadan önce bilmemiz gerekenler neler?"
► Show Spoiler
- Okawa Ringo
- Ishigakure
- Posts: 309
- Joined: February 25th, 2019, 1:04 am
Re: Yeşil Takım - Gün Sonu
"Peh... Sizin oralarda arkadaşlık bağları pek kuvvetliymiş." dedi, Haru'nun cümlesine binaen. Kız zaten sinirli ve üzgündü, daha fazla ona bunun hatırlatmasını yapmak istemiyordu. Yine de sinirlenilecek, şaşırılacak bir durumun ortasındaydı işte. Şu zamana kadar ondan pek çok şey öğrenmişti. Pek çok konuda kendi gibi o da eksikti. Ama bu yaşadığı olayın yenilir yutulur bir tarafı yoktu. Ryoken onu satmış olsa, onunla ilgili bilgileri satmış olsa o da kızardı... Bu arada Ryoken böyle bir şeyi kesin yapar. Güvenmek ayrı bir şey ama o herif kazanmak için Ringo'nun kalbini bile deşer. Lanet olası Ishililer, kızamıyordu hiç birine. Ama Kusalı çocuk, cidden travmatik bir deneyim yaşattı onlara. Birazda mutluydu aslında.
"Sattı da ne oldu? Bak parşömenleri bizde! Zavallılar ne yapıyordur acaba? Bütün gün burada bekledik, gelen giden olmadı." dedikten sonra keyifle baktı genç kızın suratına. Onu yavaş yavaş kendine getiriyorlardı. Tüm hırsını, içinde biriktirdiği yumruları döküyordu. Böylesi daha uygun ve güvenliydi. "Tek meziyetleri dedikodu işte, boşver. Ötsün dursunlar, kestik cezalarını bitti."
Haru'nun acınacak durumda olduğuyla alakalı konuşmalarına Usagi cevap verdi. Haklıydı. Burada bulunan insanlar birer kötü adam değil. Herkes kendi köyü için, kendi shinobi kariyeri için uğraşıyor. Kimsenin kötü niyeti yok. Ringo'nun da öyle. Onlar hakkında bilgi satanlar da, bunu bir karşılık için yapıyordu. Haru'nun da bunu anlayabileceğine emindi. Zamanla da olsa anlayabilecekti. Zaten onu havaya sokacak şeyler teselli cümleleri veya günah çıkarmasını dinlemek değil. İş konuşunca kendini daha iyi hissedecekti. Ringo böyle düşünüyordu. Usagi'nin sorusu daha çok stratejik bir amaç içindi. Haru'nun karşılaştığı kız hakkında bilgi vermesini istiyordu. Haru'nun konuşmasını önce dinleyecekti, sonra söz hakkı ona geldiğinde ise laflarını sıralayacaktı.
"Bu gece yine avlanırız. Yemeği dert etmeye gerek yok, şimdilik. Medikal çanta için ise yarın tenteye gideceğim. Bunu yapmazsam, sonraki günler sıkıntı çekebiliriz."
"Sattı da ne oldu? Bak parşömenleri bizde! Zavallılar ne yapıyordur acaba? Bütün gün burada bekledik, gelen giden olmadı." dedikten sonra keyifle baktı genç kızın suratına. Onu yavaş yavaş kendine getiriyorlardı. Tüm hırsını, içinde biriktirdiği yumruları döküyordu. Böylesi daha uygun ve güvenliydi. "Tek meziyetleri dedikodu işte, boşver. Ötsün dursunlar, kestik cezalarını bitti."
Haru'nun acınacak durumda olduğuyla alakalı konuşmalarına Usagi cevap verdi. Haklıydı. Burada bulunan insanlar birer kötü adam değil. Herkes kendi köyü için, kendi shinobi kariyeri için uğraşıyor. Kimsenin kötü niyeti yok. Ringo'nun da öyle. Onlar hakkında bilgi satanlar da, bunu bir karşılık için yapıyordu. Haru'nun da bunu anlayabileceğine emindi. Zamanla da olsa anlayabilecekti. Zaten onu havaya sokacak şeyler teselli cümleleri veya günah çıkarmasını dinlemek değil. İş konuşunca kendini daha iyi hissedecekti. Ringo böyle düşünüyordu. Usagi'nin sorusu daha çok stratejik bir amaç içindi. Haru'nun karşılaştığı kız hakkında bilgi vermesini istiyordu. Haru'nun konuşmasını önce dinleyecekti, sonra söz hakkı ona geldiğinde ise laflarını sıralayacaktı.
"Bu gece yine avlanırız. Yemeği dert etmeye gerek yok, şimdilik. Medikal çanta için ise yarın tenteye gideceğim. Bunu yapmazsam, sonraki günler sıkıntı çekebiliriz."

- Kurosawa Haru
- Kusagakure
- Posts: 340
- Joined: October 12th, 2018, 9:09 pm
Re: Yeşil Takım - Gün Sonu
"Kız... Satori... Bir kör. Alın bandı gözlerinin üzerinde. Ancak gözleriyle görebilen birinden çok daha iyi görüyor. Bir sensör olmalı. Etrafındaki Chakra değişimlerini sezebiliyor. Bu da ona tuzak kurmayı çok güç hale getiriyor. Kulakları çok keskin. Agresif bir dövüş stili var. Yakın dövüş konusunda fazlasıyla uzman. Benim gördüğüm kadarıyla iki farklı yakın dövüş tekniğini üst seviyede gerçekleştirebiliyor. Birinde yumrukları aşırı sert ve saldırgan..." Sol elini kaldırıp yarısı kırık kalkanını gösterecekti bunu söylerken. Konuşmaya devam ederken ise kalkanı yerinden çıkarıp gözlüğünün ve cübbesinin olduğu yere doğru fırlatacaktı. Onu bir daha kullanıp kullanamayacağını bilmiyordu. "öbüründe su gibi sakin ve dingin. Sanırım bu senin tekniğine benziyor. Ayrıca Shunshin tekniğini kullanabiliyor." dedi kafasıyla Usagi'yi işaret ederken. Az önceki şakasını anlayıp anlamadığını kontrol etmek için Ringo'nun yüz ifadesini incelerken bir yandan da konuşmaya devam etti.
"Kızın asıl büyüsü bu değil. Daha önce hiç görmediğim bir... Şeyi var. Bir dövüş tekniği mi, yetenek mi, mazoşistçe bir eğilim mi... Bir isim koymakta güçlük çekiyorum. Çünkü, ne olduğunu da tam anlayamadım aslında. İnsan görene kadar böyle bir şeyin var olabileceğini bile düşünemiyor. Söylediklerim aşırı saçma gelecek farkındayım ama... Menzilli saldırılarım... Bir şekilde ıskaladı kızı. Bunu nasıl anlatacağımı bilmiyorum ama..." durdu biraz. Boşluğa baktı. "Kızın saldırılarımdan kaçışını izlemek bana bir Genjutsu tekniğinin içinde kapana kısılmışım gibi hissettirdi. Vücudu bir anda deforme oluyor. Eklemlerinin yerleri değişiyor. Vücut bütünlüğü bir anda paramparça oluyor. Bedeni kıvrılıyor, eğiliyor, ufalıyor, dönüyor. Kemiklerinin şekli bile değişiyor olmalı, çünkü o an saldırımdan kaçmasının başka hiçbir yolu yoktu. Bir insanın kaçabileceği her noktaya saldırdım çünkü. Sanki bedenini dik tutan kemikleri, bir anda, her yerini eğip bükebildiğiniz, anatomik olarak imkansız tasarlanmış oyuncakların kemiklerine dönüşüyor gibi. Bir insandan çok, her santimini kontrol etme yeteneğine sahip, aklı olan bir et parçası gibi. Zaten bu yeteneği sayesinde burnumu kırabildi. Kızı etkisiz hale getirecek bir son vuruş yapmayı planlarken, bir anda patlayıverdi yumruğu burnumun ucunda. Anlattıklarım çok manasız geliyor farkındayım ama, gerçekti! Bir Genjutsu tekniğine kapılmadım! Ya da... en azından öyle tahmin ediyorum. Burnumdaki acı oldukça gerçek. Ve giderek artıyor." dedi yüzünü buruştururken. Söylediklerinden sonra onlara bunu sindirmeleri için bir süre verecekti. Deli saçması bir şeyden bahsettiğinin farkındaydı. Takımının onu deli yerine koyması durumuna bile hazırdı.
"Şu ...şey çantasını paslasana..." dedi Ringo'ya, gözüyle medikal çantayı ararken. Ringo'nun sözlerinden sonra ise kelimeyi sanki kendi hatırlamış gibi. "Hah. Medikal çanta. Bi' de bi numarası daha var ama tam anlamaya başlarken fena dayak yedim. Kız nasıl dövüştüğünüzü bir şekilde anlayıp ona göre hareket etmeye başlıyor. Her an farklı şekilde dövüşmek gerek. Garip bir ucube. Ama aşırı yetenekli bir garip ucube." diye tamamladı yarım kalan sözünü.
"Yarın için plan yapmaya başladık mı? Biz ne yapalım?" dedi Ringo'ya, Usagi'yle kendisini kast ederek.
"Kızın asıl büyüsü bu değil. Daha önce hiç görmediğim bir... Şeyi var. Bir dövüş tekniği mi, yetenek mi, mazoşistçe bir eğilim mi... Bir isim koymakta güçlük çekiyorum. Çünkü, ne olduğunu da tam anlayamadım aslında. İnsan görene kadar böyle bir şeyin var olabileceğini bile düşünemiyor. Söylediklerim aşırı saçma gelecek farkındayım ama... Menzilli saldırılarım... Bir şekilde ıskaladı kızı. Bunu nasıl anlatacağımı bilmiyorum ama..." durdu biraz. Boşluğa baktı. "Kızın saldırılarımdan kaçışını izlemek bana bir Genjutsu tekniğinin içinde kapana kısılmışım gibi hissettirdi. Vücudu bir anda deforme oluyor. Eklemlerinin yerleri değişiyor. Vücut bütünlüğü bir anda paramparça oluyor. Bedeni kıvrılıyor, eğiliyor, ufalıyor, dönüyor. Kemiklerinin şekli bile değişiyor olmalı, çünkü o an saldırımdan kaçmasının başka hiçbir yolu yoktu. Bir insanın kaçabileceği her noktaya saldırdım çünkü. Sanki bedenini dik tutan kemikleri, bir anda, her yerini eğip bükebildiğiniz, anatomik olarak imkansız tasarlanmış oyuncakların kemiklerine dönüşüyor gibi. Bir insandan çok, her santimini kontrol etme yeteneğine sahip, aklı olan bir et parçası gibi. Zaten bu yeteneği sayesinde burnumu kırabildi. Kızı etkisiz hale getirecek bir son vuruş yapmayı planlarken, bir anda patlayıverdi yumruğu burnumun ucunda. Anlattıklarım çok manasız geliyor farkındayım ama, gerçekti! Bir Genjutsu tekniğine kapılmadım! Ya da... en azından öyle tahmin ediyorum. Burnumdaki acı oldukça gerçek. Ve giderek artıyor." dedi yüzünü buruştururken. Söylediklerinden sonra onlara bunu sindirmeleri için bir süre verecekti. Deli saçması bir şeyden bahsettiğinin farkındaydı. Takımının onu deli yerine koyması durumuna bile hazırdı.
"Şu ...şey çantasını paslasana..." dedi Ringo'ya, gözüyle medikal çantayı ararken. Ringo'nun sözlerinden sonra ise kelimeyi sanki kendi hatırlamış gibi. "Hah. Medikal çanta. Bi' de bi numarası daha var ama tam anlamaya başlarken fena dayak yedim. Kız nasıl dövüştüğünüzü bir şekilde anlayıp ona göre hareket etmeye başlıyor. Her an farklı şekilde dövüşmek gerek. Garip bir ucube. Ama aşırı yetenekli bir garip ucube." diye tamamladı yarım kalan sözünü.
"Yarın için plan yapmaya başladık mı? Biz ne yapalım?" dedi Ringo'ya, Usagi'yle kendisini kast ederek.
- Kita Usagi
- Ishigakure
- Posts: 286
- Joined: September 11th, 2018, 3:23 am
Re: Yeşil Takım - Gün Sonu
"İlginç." Bir kolunu göğsünün altına götürüp, diğer kolunun dirseğini desteklemek için kullanırken sarf etmişti bu sözleri. İstemsizce eli dudağının kenarına gitmiş, kafasında olası senaryoları döndürmeye başlamıştı. Taijutsu konusunda kendisine güvenmesi ve yeteneklerinin yardımıyla çok zorlanmadan yenebileceği bir düşmana benziyordu bu Satori denen kız. Sensör yetenekleri sıkıntı yaratsa da, göremiyor olması onun için bir avantajdı. Sensör yeteneğinin sınırları dışına çıkabilirse eğer, uzaktan sağlam saldırılar yapabilirdi. Ya da soğuk akımların yardımıyla sensör yeteneğini büyük ölçüde nötrleyebilirdi. Bu şekilde Usagi ile yakın dövüşte kaldığı süre boyunca periyodik olarak yiyeceği hasar da artardı. Yine de, bunları düşünmek için hem çok erken, hem de çok geçti. Bu düşünceleri şimdilik bir kenara atıp bir plan kurmanın iyi olacağını düşündü.
"Sınavın daha yarısındayız ve elimizde hali hazırda iki parşömen var. Bu gece iki kişi ava çıkabiliriz. Gece baskın yiyeceğimizi düşünmüyorum şimdilik." Sözlerini bitirince takım arkadaşlarının diyeceği bir şey olup olmadığını beklemeye başlamıştı. Ardından sözlerine kaldığı yerden devam etti. "Bu akşam için Haru dinlensin. Biz Ringo ile ava çıkalım. Doğanın nimetlerinden faydalanalım. Yarın için ise." Bakışlarını Ringo'ya çevirmişti istemsizce. "Şu vakitten sonra dışarıya tek kişinin çıkmasının mantıklı olacağını çok düşünmüyorum. Üssün dışına ne zaman birimiz tek çıksak hep bir sıkıntı oluyor. Ya ben, ya da Haru seninle gelsin. Diğeri de üste bekleyip nöbet tutsun. Ne olur ne olmaz." Haru'ya dönen bakışları onun ne söyleyeceğini merakla beklediğini bağırıyordu adeta. "Seçim sizde gençler. Benim için hava hoş her türlü. İsterseniz siz ikiniz gidin. Üssün savunmasını bana bırakın. Öyle ya da böyle üstesinden gelemeyeceğim çok şey yok bu sınav alanında. En kötü ihtimalle Suta'dan yardım isterim. Yani benim üste kalıp savunmam. Siz ikinizin de gitmesi daha avantajlı olacaktır gibi düşünüyorum. Takımı ikiye iki bölmek gibi düşünün."
"Sınavın daha yarısındayız ve elimizde hali hazırda iki parşömen var. Bu gece iki kişi ava çıkabiliriz. Gece baskın yiyeceğimizi düşünmüyorum şimdilik." Sözlerini bitirince takım arkadaşlarının diyeceği bir şey olup olmadığını beklemeye başlamıştı. Ardından sözlerine kaldığı yerden devam etti. "Bu akşam için Haru dinlensin. Biz Ringo ile ava çıkalım. Doğanın nimetlerinden faydalanalım. Yarın için ise." Bakışlarını Ringo'ya çevirmişti istemsizce. "Şu vakitten sonra dışarıya tek kişinin çıkmasının mantıklı olacağını çok düşünmüyorum. Üssün dışına ne zaman birimiz tek çıksak hep bir sıkıntı oluyor. Ya ben, ya da Haru seninle gelsin. Diğeri de üste bekleyip nöbet tutsun. Ne olur ne olmaz." Haru'ya dönen bakışları onun ne söyleyeceğini merakla beklediğini bağırıyordu adeta. "Seçim sizde gençler. Benim için hava hoş her türlü. İsterseniz siz ikiniz gidin. Üssün savunmasını bana bırakın. Öyle ya da böyle üstesinden gelemeyeceğim çok şey yok bu sınav alanında. En kötü ihtimalle Suta'dan yardım isterim. Yani benim üste kalıp savunmam. Siz ikinizin de gitmesi daha avantajlı olacaktır gibi düşünüyorum. Takımı ikiye iki bölmek gibi düşünün."
► Show Spoiler
- Okawa Ringo
- Ishigakure
- Posts: 309
- Joined: February 25th, 2019, 1:04 am
Re: Yeşil Takım - Gün Sonu
Kafasını üşengeç, ama bitli bir deriyi soymak istiyormuşcasına kaşıdı. Düşünüyordu. Düşünürken bir şeyleri sıkmak, suyunu çıkarana kadar ezmek, parçalamak hoşuna giderdi. Çıkmaz sokakta gibi değildi. Ama stratejik hamlelerin hepsi şans değişkenlerine gebeydi. Strateji, taktik... Bir yere kadar götürüp, gerisini kendiniz gidin diyordu onlara. Şanslılarsa, yarını bir sıkıntı olmadan atlatırlardı. Fakat bugün Haru'nun başına gelenler kendini tekrar ederse, dizlerinin üzerine çömelip bir köşede yumuşak toplar gibi ağlardı. Yapardı bunu. Ciddiyet, sertlik, irade.. Hepsi bir yere kadar. Yetti canına. Bu stresi, bu gerginliği daha fazla kaldıramazdı. Elinden geleni yapıp köşeye çekilirdi. Ne yaparsa yapsın kendiyle gurur duyacağını biliyordu. Bu yüzden de hamlesini kesinleştirmiş, gerisini onlara bırakmıştı. Haru'nun lafına karşılık ise tıpkı eski Ringo'nun vereceği bir yanıtı verdi. Gülümseyerek.
"Aynen tam benim teknik... Demek ki seni hiç zorlanmadan pataklarmışım Haru, hiç düşünmemiştim." demiş, ardından Haru'nun kızla ilgili söylediklerini yarı ilgili bir şekilde dinleyerek laflarının sonunda istediği çantayı paslamıştı, nazikçe. Tekrar söze girmişti. "Gerçekten anlattığın gibiyse işimiz zor. Şimdilik onunla karşılaşmama ihtimaline sığınıyorum. Oturup dua falan ederiz işte." dedikten sonra tekrar kaşlarını yukarı kaldırdı. Kendi köyünden de güçlü isimler vardı. Diğer takımı da henüz görmemişlerdi. Güçlü insanların altında ezilip durma hissi onu bataklığa çekiyordu. Bu histen kurtulacaktı. Yarayı kesip atacaktı, başka türlüsü onu rahatlatmazdı.
Usagi'nin sözlerinden sonra onu kafasıyla onayladı. Üste kalıp avlanmak, işte bu yararlı bir hamleydi. Ertesi gün ise medikal çanta eksiklerini giderebilmek amacıyla kaynak alanına gitme fikri de onlara bir artıydı. Usagi'nin tek başına nöbet tutma fikri ise onun kendine güvendiğini gösteriyordu. O da güvenecekti. Bu minik leydiye, takım arkadaşına ve köylüsüne sonsuz güvenecekti. Tekrar koca bir gülümseme ile başladı konuşmasına.
"O halde şimdilik tamamız. Sana sonsuz güveniyorum Usagi. Sınav sonu sana evlenme teklifiyle gelirsem şaşırma."
Hepsinin aklını okuyamazdı, ancak hemfikir olabildiklerine seviniyordu. Biraz da kendini gösterebilmek istiyordu aslında. Profesyonel olmanın anlamını çok uzun zaman önce öğrenmişti. Buna gerek yoktu. Ama yine de... İçinde kalmış bir tutam çocuksu muziplik, bunu istiyordu. Biraz da olsa, buna ihtiyacı vardı.
"Aynen tam benim teknik... Demek ki seni hiç zorlanmadan pataklarmışım Haru, hiç düşünmemiştim." demiş, ardından Haru'nun kızla ilgili söylediklerini yarı ilgili bir şekilde dinleyerek laflarının sonunda istediği çantayı paslamıştı, nazikçe. Tekrar söze girmişti. "Gerçekten anlattığın gibiyse işimiz zor. Şimdilik onunla karşılaşmama ihtimaline sığınıyorum. Oturup dua falan ederiz işte." dedikten sonra tekrar kaşlarını yukarı kaldırdı. Kendi köyünden de güçlü isimler vardı. Diğer takımı da henüz görmemişlerdi. Güçlü insanların altında ezilip durma hissi onu bataklığa çekiyordu. Bu histen kurtulacaktı. Yarayı kesip atacaktı, başka türlüsü onu rahatlatmazdı.
Usagi'nin sözlerinden sonra onu kafasıyla onayladı. Üste kalıp avlanmak, işte bu yararlı bir hamleydi. Ertesi gün ise medikal çanta eksiklerini giderebilmek amacıyla kaynak alanına gitme fikri de onlara bir artıydı. Usagi'nin tek başına nöbet tutma fikri ise onun kendine güvendiğini gösteriyordu. O da güvenecekti. Bu minik leydiye, takım arkadaşına ve köylüsüne sonsuz güvenecekti. Tekrar koca bir gülümseme ile başladı konuşmasına.
"O halde şimdilik tamamız. Sana sonsuz güveniyorum Usagi. Sınav sonu sana evlenme teklifiyle gelirsem şaşırma."
Hepsinin aklını okuyamazdı, ancak hemfikir olabildiklerine seviniyordu. Biraz da kendini gösterebilmek istiyordu aslında. Profesyonel olmanın anlamını çok uzun zaman önce öğrenmişti. Buna gerek yoktu. Ama yine de... İçinde kalmış bir tutam çocuksu muziplik, bunu istiyordu. Biraz da olsa, buna ihtiyacı vardı.

- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: Yeşil Takım - Gün Sonu
3. GÜN
- Parşomenler, sakladığınız yerde durmaktalar.
- Usagi, gece çıktığı avda 2 birim gıda elde ediyor.
- Suta, Usagi'yle beraber çıktığı avda süresi dolup geri dönmeden önce 1 birim gıda elde ediyor.
Gün Sonu Raporu:
► Show Spoiler
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.