[Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar

Gizli Kütüphane'nin tozlu raflarındaki unutulmuş hikayeler.
User avatar
Chouwano Kagi
Kaçak
Kaçak
Posts: 260
Joined: June 4th, 2020, 6:05 pm
Künye:

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar

Post by Chouwano Kagi » April 16th, 2021, 8:12 am

Hajime-san'a biraz önce başladığı fakat bitirmediği sözlerine devam etmesini istediğimde tapınağın ast-üst ilişkisinin ne boyutlarda olduğunu birazcık daha anlıyordum. Hajime, Bansai'ye büyük bir saygı duyuyor ve bu saygıyı her anda hissettirmeye çalışıyor ve buna karşın; Bansai hepimizin bir insan olduğunu, muhteviyatımızın birbirimize bir üstünlük sağlamadığından bahsediyor idi. Bu ikilinin karşılıklı atışmalarını dinlerken Chagama'ya karşı geldiğim, sesimi yükselttiğim ve tamamen yanlış olduğunu belirttiğim birkaç anıya anlık da olsa dönmüştüm. Oysa bu sıramda karşımda sanki Mizu no Kuni topraklarını yeniden keşfetmeye çalışan iki insan bulunuyordu. Sözleri bitinceye kadar tek laf etmedim, çıt dahi demedim. Yalnızca onların yüzlerini taklit eden bir tebessüm ile yanıt verdim.

Hajime'nin bu isteksizliği ve Bansai yanındaki çekinikliği dolayısı ile başladığım sözlerime aldığım ilk karşılık sözlerimin eskiliğine binaen idi. Yine de hoşnuttum zira ilk kez bu yanıtı bir yüz ifadesinden değil bir insanın dilinden işitmiştim. Tebessüm ettim ve devam ettim. "Üslub-ı beyan ayniyle insan demiş vaktiyle bir keşiş. Belki de eskiyen benimdir. Ya da sadece yenilenmemişimdir. Ya öyle ya böyle; işte lisan, işte insan." diyerek bitirdim, önce ağzımı sonra da kendimi göstererek ve gülüşmelerin içine ufak bir tonla da olsa katıldım.

"Bir dostun söylediği en acı söz kimseye ağır gelmez de bir düşman ile kavilleşmenin düşüncesi bile insana ne zül gelir bilirsiniz. Bunpuku-sama der ki: 'İnsan bedeni ile ruhu bir su yansıması gibidir. Yaptıkları ile diledikleri tam tersi olabilir.' Bu bir insanın başka bir insana karşı verdiği zarara binaen söylenen bir sözdür. Fakat hiçbirimiz diyebilir mi ki aynı sofraya oturup da yüze dost görünen nice düşman ve kuyu kazan bir kişi bile yoktur?

Eğer ki ben burada bir misafir isem yapmam gereken şey yüzünüze gülmek ve birkaç dakika veyahut saat hasbihal eyleyip işinize karışmadan usulca yoluma devam etmektir. Ha eğer dost isem itikad ü akidenizde gördüğüm veyahut göreceğim yanlışlara 'Acep bu esir-i gurbette nalanları kırar mıyım?' diye düşünmeden değinebilmeliyim, değinebilmeliyim ki dostumun hatasını dilimle düzeltebileyim. Eğer ki düşman isem şu sofrada yapmam gereken şey tıka basa yemek ve hatanıza doğru sizi daha da şevklendirmektir.

Şimdi şunu sorayım izninizle sizlere: Dost ile düşmanı ayıran nedir?
"
Image
► Show Spoiler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2811
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar

Post by GM - Naruto » April 16th, 2021, 12:16 pm

Öncekilere nazaran daha uzun süren konuşmanı Hajime ve Bansai dikkatle dinliyor. Becerilerin sayesinde, Hajime ve Bansai’nin bu dikkatli dinlemesinin altında yatan merakı da sezebiliyorsun. Bununla birlikte, her ikisinden de en ufak negatif enerji almıyorsun. Aslında bu yönde yaptığın kıyaslamada, Bansai daha dingin bir his veriyor sana. Elbette bunun Bansai’nin konumundan veya tecrübelerinden ileri geldiğini düşünmen olası oluyor. Tüm konuşmanı yapıp bu kez cevap verme sırasını Bansai’ye bıraktığında, Hajime yavaşça toparlanmaya başlıyor olduğu yerde. Hafifçe doğrulmaya başlarken “Bansai-sama, müsaadeniz olursa ben yapılacak işlere döneyim.” diyor. Her ne kadar konuşmaya dahil olma arzusunu taşıdığını hissetsen de, Hajime’nin daha çok bir görev adamı olduğu yönünde beliren düşüncelerinle birlikte Bansai “Elbette, kolay gelsin.” dedikten sonra “Bir de Kagi Hanım için kalacak bir yer ayarlayabilir misin?” diye soruyor. Hajime ise bu esnada tamamen ayağa kalkmış bir şekilde durup yüzüne doğru gülümserken “Yapılacak işlerimin başında bu geliyordu zaten Bansai-sama, hemen hallediyorum.” diyor. Hajime saygı dolu selamıyla ikinizi de selamladıktan sonra, yüzü size dönük ve geriye doğru attığı adımlarla sürgülü kapıya gelip kapıyı açıyor ve usul adımlarla odadan çıkmasının ardından kapıyı geri kapatıyor.

Hajime’nin odadan çıkmasının ardından Bansai ile baş başa kalıyorsunuz. Odadaki dingin ve mistik hava vücuduna nüfuz etmeye devam ederken Bansai “Dost ile düşman… Seni hayal kırıklığına uğratmak istemem ama sorunun net bir cevabı var mıdır bilmiyorum.” diyor sakin bir şekilde. Bakışlarını tamamen sana odaklamış bir şekilde konuşmaya devam eden Bansai “Belki de dediğin gibi, dost olan hataları söyler, onun düzeltilmesine yardımcı olur. Düşman ise hata gördüğünü dillendirmez. Kim bilir?” diyor. Son cümleleri sana sorduğu bir sorudan ziyade kendisine yönelttiği bir soru gibi kulağına ilişirken Bansai “Dostun söylediği hatanın, hata olup olmadığına kim karar verir? Yürüdüğüm yolun yanlış olduğunu düşünen dost buna nasıl karar verir? Veya düşman dediğin… Hataya şevklendiriyor olsa da, sonunun hata olduğunu bilebilir mi? Hepsinden ötesi, hemen dost veya düşman olarak insanları ayırmak zorunda mıyız?” diyor, yine kendisine yöneltmiş bir soru gibi.

Odaya dolan kısa sessizlik içerisinde, kendini konuşmaya dahil edebilecek bir konumda görmüyorsun. Bunun en büyük sebebi, Bansai’nin hala daha konuşmaya devam edecek gibi durması oluyor. Kafasında düşünceleri sezen ve cümlelere dökmeye çalışan bir ihtiyar görüntüsünde duran Bansai, yarım dakikalık bir sessizliğin ardından “Benim inancım, Hagoromo-sama’nınkine özdeştir. Yolum, onun yoludur. Bu yüzden insanlara bir sıfat vermek yerine, onları anlamak benim önceliğimdir. Sen dost veya düşman dersin, ben ise anlayıp anlayamadığımı söylerim. Her kim olursa olsun, döngünün ancak bu şekilde var olacağına inanırım.” diyor. Konuşmasını aldığı hafif bir nefes aralığı ile bölen Bansai “Kimileri bunu bir dövüşte anlar… Kimileri ise sohbet ederken… Kimisi tek başına karanlıkta otururken… Kimisi ise ansız her şeyini kaybetmişken. Üzgünüm Kagi Hanım ama sana dost veya düşman olup olmadığını söyleyemem. Sadece henüz daha seni tam anlayamadığım söyleyebilirim, hepsi bu. Ancak seni anlayamamak, öncelikli olarak benim eksikliğimdir. Bu eksikliğimi giderebilirsem ve senin için bu denli önemliyse, o vakit belki sana bir sıfat verebilirim.” diyerek konuşmasını sonlandırıyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Chouwano Kagi
Kaçak
Kaçak
Posts: 260
Joined: June 4th, 2020, 6:05 pm
Künye:

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar

Post by Chouwano Kagi » April 17th, 2021, 8:51 am

Ben sözlerimi bitirdikten sonra Hajime'nin yanımdan ayrılması beni bir nebze de olsa şaşırtmıştı zira söyleyeceği birkaç kelam olduğuna kâni idim. Bundan da öte Bansai'nin yanında onun da sözlerimin nasıl tesir edip nasıl bir yanıt vereceğini de merak etmiştim. Bunun ardından Bansai'nin benim için bir yer ayırttırmak istemesi garip hissettirmişti. Böyle bir teklifi değil almak burada kalmanın düşüncesi bile o kelam söylenene kadar aklıma gelmemişti. Başımı öne eğerek yalnızca "Çok minnettarım." diyerek yanıtlayabildim.

Hajime odadan çıktıktan sonra sanki bir ayrı bakış açısı kaybetmiş gibi hissetmiştim. Zira Bansai birkaç yıl sonra bir aksilik olmazsa ölecekti ve yine bir aksilik olmazsa yerine ona en yakın ve haliyle hiyerarşideki ikinci sırada bulunan Hajime geçecek idi. Bir nevi aynı görüşü aynı konumdan ve farklı çağ fikriyatından görecektim. Nasipte varsa iki dağ arasından gelir, yoksa iki el arasından gider. Bansai'nin sözlerini büyük bir dikkatle dinledim ve hiçbir ifadeye yüzümde yer vermedim uzun süren aralıklar sonucunda söz bana düşünce iki elimi birleştirerek başımı eğerek söze başladım.


"Beni doğru anladığınızdan emin değilim Bansai-sama. Benim için bir düşman ile dost arasında bir fark yoktur ve doğrusu bana dost da deseniz düşman da deseniz benim için bir şey ifade etmez. Bu madde üzerinde görünen o ki sözel olarak hemfikiriz amma ve lakin bunun gerçekten sizin ve özellikle Hajime-san için de geçerli olup olmadığından emin değildim."

Başımı kaldırdım elimi indirdim, bağdaş kurup rahatça yerime kuruldum. Yutkundum ve sözüme devam ettim:
"Eğer bir hata insanın kendi öz hatası ise bunun üzerinde yalnızca kendi başına düşünerek kendi başına kâni olur ve bereket ki bu yeterlidir. Fakat iş, diğerlerinin hatasını görmek ise burada meşakkat başlar. Zira ilk olarak diğerinin niyeti anlaşılmaya çalışılmalıdır. Eğer kişinin niyeti zaten kötüyse yapılması gereken el ile düzeltmektir. Kişi saldırıyorsa önünde durulmalı, yıkıyorsa yapmalı, bozuyorsa düzeltmelidir. Eğer kişinin niyeti iyi ise yapılması gereken dil ile düzeltmektir. Kişi saldırıyorsa uyarılmalı, yıkıyorsa ikaz edilmeli, bozuyorsa irşad edilmelidir. Eğer niyeti iyi olan dil ile dahi düzelmiyorsa yapılacak tek şey kişinin kendi hatasının farkına varmasına dilemektir. Zira bir dil ne kadar hoş ve iyi olursa olsun ne saf gönüller vardır ki hatasına toz kondurmak istemez. Hal böyle olunca kişiyi hatadan def etmek isterken daha da hatasına bağlamak gibi bir kaza vakı olabilir."

Bir elimi havaya doğru işaret parmağımla beraber kaldırarak devam ettim:
"Fakat! Unutulmamalıdır zinhar! Siz Bansai-sama da bu fani Kagi de bir insandır ve elbet ki yanılandır. Şer dediğinde hayır, hayır dediğinde şer olması elbet mümkündür. Biz kendi dünyevi aklımız ile 'işte bunda mutlak hata ve mutlak hayır vardır' da diyemeyiz, yoktur da diyemeyiz. Biz onu bilemez ve yalnızca dünyada gördüklerimiz ile tahmin edebiliriz. Bu sebep ile 'İşte bu sizin hatanızdır' dediğimiz büyük bir hayra, 'İşte bu sizin güzel amelinizdir' dediğimiz büyük bir şerre vesile olabilir. Benim sözüm ile kimse kendini bir günde değiştirmeyecektir elbet, yalnızca düşüneceğiz. Zira bir hatanın farkına en sonunda yalnızca insanın kendisi varabilir. Diğerlerinin sözleri yani irşadı ve idlali yalnızca bize sunulan yollardır. Onlar hakkında teakkul edip de kendi doğrumuzu bulacak olan bizleriz yani kişilerin özleridir. Bir başkasının aklı değil."


Sesimdeki o hitabet ve ciddiyeti biraz da olsa indirmeye çalışarak devam edecektim:
"Az önce dedim ya benim için dost veyahut düşman olmanın bir farkı yoktur. Önemli olan bir başka kazaya müsebbib olup olmamamdır. Size bu suali iletmemdeki sebep budur. Fakat mademki dost ile düşman arasında bir fark olmadığına benim gibi inanmakta ve yalnızca sözümün anlamıyla ilgilisiniz öyleyse bu hususta bir sorunumuz yoktur."

Bu sözlerimden sonra Bansai-sama'nın diyeceği bir şey varsa dinleyecek ve eğer yoksa veyahut kayda değer eklemem gereken bir şey yok ise bir diğer sorumu soracaktım:

"İnsanların kurtuluşunu nasıl tavsif eder ve bunun yolunu nasıl görürsünüz acep?"
Image
► Show Spoiler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2811
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar

Post by GM - Naruto » April 20th, 2021, 9:41 am

Bansai’nin ardından söze girmenle birlikte, Bansai büyük bir dikkatle seni dinliyor. Bu dikkatin altında merak ve öğrenme isteği dışında başkaca herhangi bir şey sezemiyorsun. Aslında bu durum seni daha da şevklendirmiyor değil, zira buraya bu konuları konuşmaya, öğrenmeye, değerlendirmeye gelmiş biri olarak, muhatabının da en az senin kadar isterik olması kendini olaya daha çok vermene neden oluyor. Tüm konuşmanı bu duygu ve motivasyonla yapıp bitirmenin ardından Bansai hafifçe titreyen kafasını sallayarak “Doğru, birbirimizden çok da uzakta değiliz.” diyor cümlesini hafif bir tebessümle bitirirken. Hemen ardından ise yüzü tekrar eski haline, biraz da düşünceli bir şekle bürünüyor.

Sorduğun sorunun üzerinden geçen bir yarım dakikanın ardından Bansai, yere kilitlediği bakışlarını yavaşça kaldırıp sana odaklarken “İnsanların kurtuluşunun ne şekilde olacağını söyledim Kiga Hanım. Birbirimizi anlamak…” diyor. Hafif bir iç çekişin ardından yüzündeki ifadeyi silip atan Bansai “Geç oldu, öyle değil mi? Arzun bu yönde olursa, bunları konuşabileceğimiz çok zamanımız var. Uzun yoldan gelen biri olarak dinlenmelisin.” dedikten sonra ihtiyar bir kahkahanın ardından “Ve bu ihtiyarın da enerjisi ancak nefes alıp vermesine yetiyor.” diyor. Bu cümlelerinin ardından yavaşça toparlanmaya çalışan Bansai “Soetsu-san dışarıdadır. Ona seslenmenin ardından sana odana kadar eşlik edecektir.” diyor. Cümlesiyle birlikte doğrulmayı başaran ve bugünlük sohbetinizin sonlandığını belirten Bansai “İyi istirahatler Kagi Hanım.” diyor hafifçe tebessüm ederek ve odasının kapısını yavaşça açıyor.
Off Topic
Eğer tapınak içinde başkaca bir aksiyona girmeyi planlamıyorsan, Soetsu’nun hemen yan tarafta bekler vaziyette olduğunu, onunla konuştuğunu ve sana odana kadar eşlik ettiğini, bulunduğunuz yerden yola dümdüz devam ederek birkaç oda sonra durarak odaya vardığınızı, odanın içinde tek bir şilte dışında başkaca bir mobilya bulunmadığını, odaya giriş yapılan kapı dışında başka bir kapı da olmadığını, burada yatıp uyuduğunu belirtebilir ve ne zaman uyandığını yazabilirsin.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Chouwano Kagi
Kaçak
Kaçak
Posts: 260
Joined: June 4th, 2020, 6:05 pm
Künye:

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar

Post by Chouwano Kagi » April 23rd, 2021, 7:52 am

Hem uzun süre sonra beni anlayabilecek birisini bulmanın verdiği heyecan ve şevk; ve hem de üzerine Chagama ile yaptığım sohbetlerin demlerini anımsatan bu konuşma beni sözümün üzerine bir söz daha koymaya itiyordu. Hakeza ben de öyle yapmıştım. Yaklaşık bir dakika boyunca teneffüs dışında duraksamamış ve "Yağı ile Dost" arasındaki fark hakkında fikir ü kelamımı Bansai'ye ilam etmiştim.

Sorumu sorduktan sonra geçen yarım dakikanın her saniyesi beni birazcık daha heyecanlandırıyor ve özümün fikirlerinde ne gibi yanlışların olduğunu fark edecek ve kendime yeni tarikler belirleyecek olmaktan büyük bir kıvanç duyuyordum. Geçen süre sonunda Bansai'nin sözleri ise -kanaatim o yöndedir ki- oldukça cılız ve basit kalmıştı. Bu sözün ardından kaşlarımı kaldırarak zorlama bir gülümseme yapmış ve devam edeceğini umarak başımı yavaşça sallamıştım. Heyhat, sözün akıbeti bu andan öteye gidememişti.

Bansai'nin beni uyumaya yönlendirmesi içimde bir boşluk oluşturmuş idi. Yağmur Ülkesi'nden buraya kadar boşa gelmiş gibi hissetmiştim. Bunca yol, zaman veyahut gayret bir sorun değil idi lakin; beni asıl korkutan ve çaresizliğe iten acaba dünyada bu tip soru ve sorunlara kafa yoran birisi gerçekten kalmış mıydı? Ya da hiç olmuş muydu? Yorgun fakat yorgunluğun sebebi ne yol yorgunluğu ne de tevcib-i şeb olan gözler ile Bansai'ye baktım: "Haklısınız, bazı zamanlar gençliğin verdiği enerji ile herkesi bizim gibi sanıyoruz. Sizi yorduysam kusura bakmayın." diyerek ben de yerimden usulca doğruldum ve dediği üzere geldiğim kapıdan çıkıp gittim.

Denildiği gibi bekleyen Soetsu-san'a bir baş selamı vererek "Selamlar Soetsu-san. Sizi yorduğum için kusura bakmayın." diyerek ardına düştüm. Bansai'nin odasından çıktıktan sonra devam eden yolu takip ettik ve nihayetinde kısa bir ilerleyiş sonrası bana ayrılan odanın işaret edilmesinin ardından, bir kez daha Soetsu-san'a baş selamı vererek onu yolcu ettim ve ardından içeri girdim.

Oda tek bir şilteden hasıl olan tek göz odaydı. Bir başka kapısı yoktu, bir kase, bir bardak veyahut bir fener. Olması gerektiği gibiydi. Ayakkabılarımı çıkararak kapının eşiğine bıraktım ve şilteme yöneldim. Üzerinde oturup biraz elimi gezdirerek düzelttikten sonra günün ilk ışıklarında uyanmak üzere kıvrıldım ve uyudum.

İçinde bulunduğun bu kafes nedir?
Eğer göklerin kuşuysan?


Ben ne bileyim?

Uyaranlara aşk olsun.
Image
► Show Spoiler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2811
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar

Post by GM - Naruto » April 26th, 2021, 2:09 pm

Bansai odasına girmeye yeltenirken ettiğin sözlerin ardından hafifçe gülümseyerek sana karşılık veriyor. Sen odadan çıkana kadar kendi odasına girmeyi bekliyor ve odadan çıkmanın ardından Bansai’nin odasının sürgülü kapısının hafifçe kapatıldığını duyuyorsun. Soetsu’ya verdiğin selamı saygılı bir şekilde alıyor ve onunla birlikte kalacağı odaya varıyorsun.

Sabahın ilk ışıklarıyla uyanmak üzere yattığında, yorgun vücudun engin zihnini yenmeyi başarıyor ve kısa sürede uykuya dalıyorsun. Gözlerini açtığın anda, tam da uyanmak istediğin zaman diliminde olduğunu içeriye süzülen ışıktan anlayabiliyorsun. Yılların getirdiği shinobi içgüdüleri sayesinde, uyanacağın zamanı bile ayarlayabilmek birçok insanın şaşırdığı bir şey olsa da, bu senin rutin hayatının bir parçası olduğu için böyle bir şeye aldırış dahi etmiyorsun.

Şilteden kalkıp üzerine toparlıyor, şilteyi de düzeltmeyi ihmal etmiyorsun. Kıyafetlerini ve ekipmanlarını tekrar ayarladıktan sonra dışarıya adımını atmak için hazır bir hale geldiğin sırada, kalmakta olduğun odanın kapısının hafifçe çalınmasıyla adımlarını kapıya yönlendiriyorsun. Sürgülü kapıyı açmanla birlikte, karşında akşamkine nazaran oldukça hüzünlü bir yüz ifadesi olan ve gözleri kıpkırmızı olmuş Soetsu’yu görüyorsun. Birkaç saniyelik yutkunma faslının ardından Soetsu titrek bir sesle “Benimle gelmeniz gerekiyor Kagi-san… Ne olduğunu lütfen sormayın.” diyor, bir ricadan çok yalvarırcasına. Bu aşamada Soetsu’nun sözlerine ayak uydurmak dışında bir şey yapamayacağını bildiğin için onu takip etmeye başlıyorsun. Ancak durumdan ötürü kötü şeylerin gerçekleştiğini anlamak için çok da fazla düşünmenin gerekmediğini fark edebiliyorsun.

Dışarıya çıkmanızın ardından odaya geldiğiniz yoldan ilerlemeye başlıyorsunuz. Ancak adımlarınız Bansai’nin odasının önüne yaklaştığında, bu noktada toplanmış 6-7 kişi dikkatini çekiyor. Kapının önünde hepsinin yüzünde bir dehşet ifadesi bulunurken, bu keşişlerle göz teması kurduğun anda hepsinin ateş püskürdüğünü görebiliyorsun. Sizin geçmeniz için iki yana ayrılan keşişlerin arasından adeta cehennem ateşinin ortasından geçermiş gibi bir hisle geçmenin ardından, Tapınak’ın açık alanını bulunduğu yere doğru ilerlemeye devam ediyorsunuz.

Ana giriş kapısına yakın bir noktada ilerlemeniz kesildiği anda, karşında halka şeklinde bir düzene geçmiş 7 kişi görüyorsun. Ortamda hararetli bir konuşma kendisini ziyadesiyle gösterirken, yüzü size dönük olan keşişin seni fark etmesinin ardından oynattığı bir mimik ile mutlak bir sessizlik çöküyor ortama. Açık alanda olmanıza rağmen etraftan hiçbir doğa sesinin dahi gelmemesi, zifiri karanlıkta görmeye çalışmaya benziyor senin için. Soetsu titrek sesiyle seni getirdiğini belirttikten sonra, keşişlerden kafasının yan tarafından üstüne doğru derin bir yara izi bulunan, orta yaşlı, 185 cm boylarında, yüzü oldukça asık bir keşiş öne çıkarak “Sizi rahatsız ettiğimiz için kusurumuza bakmayın. İsminizin Kagi olduğunu öğrendik ve size birkaç şey sormamız gerekiyor.” diyor. Hemen ardından ise Soetsu’ya başıyla bir işaret yaparak onun ortamdan ayrılmasını sağlıyor.

Sırtın Tapınak’ın binalarına, yüzün ise ana giriş kapısına bakacak şekilde duruyorsun ve karşındaki 7 keşiş de birbirlerinin yanlarına sıralanıyor. Her birinin yüzündeki hüznü ve öfkeyi son derece net bir şekilde hissedebiliyorsun ve bu his sana tetikte olman için yeterli uyarıyı veriyor. Seninle konuşan keşiş, diğerlerinin orta yerinde dururken “İsmim Sentoki, Ateş Tapınağı’nın en eski keşişlerinden biriyim. Tapınak’ın yıkılışının ardından geride kalanlardanım…” diyerek kendini tanıtıyor. Ancak yüzündeki ifade dostane bir sohbetten daha uzak duruyor. Bu yüzden ara girip konuşmak veya lafını kesmek gibi bir düşünce kafandan geçmiyor. Sentoki isimli keşiş bir süre seni süzdükten sonra “Dün gece Bansai-sama’nın yanındaymışsınız. Onunla ne konuştuğunuzu bizimle paylaşabilir misiniz?” diye soruyor, nazik davranmaya çalışsa da ruhunun buna el vermediği belli olan bir ses tonuyla.

Sentoki
Image
*Sentoki bu görünümünden bir nebze daha yaşlı görünmektedir.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Chouwano Kagi
Kaçak
Kaçak
Posts: 260
Joined: June 4th, 2020, 6:05 pm
Künye:

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar

Post by Chouwano Kagi » April 27th, 2021, 10:20 pm

Günün ilk şavkı kapının delikleri ve çatlaklarından sızması ile beraber uyanmış ve yattığım yeri ben yatmadan evvelki haline getirmiş idim. Şilteyi düzelttim, elbiselerimi eldeki imkanlar dahilinde düzenledim ve bir köşeye meditasyon yapmak üzere yerleşmek üzereydim ki kapım usulca çalınmış ve uyarılmıştım. Kapıya yöneldim ve hafifçe aralayarak dışarıyı gözetledim. Kapımın önündeki, beni buraya getiren keşişin ta kendisiydi. Kapının geri kalanını araladım ve "Buyur Soetsu-san." dedim gülümseyerek.

Soetsu-san günün doğmasına binaen -bende şu ana kadar oluşmuş olan- sabah kıvancı yoktu, daha çok bir endişe ve bir kaygı vardı gözlerinde, hareketlerinde. Gülümsememin yerini ciddi ve biraz da şaşkın bir ifade almış idi. Sözlerini söyleyecek takati topladıktan sonra beni soru sormaksızın müteakip olmamı istiyordu. Kısaca durup olayı kavradıktan sonra başımı aşağı yukarı salladım ve odadaki eşyalarımı hızlıca alıp arkasından devam ettim.

Yolda gördüğüm bütün keşişlerde bir hüzün ve keder, her gözüne bakıp da acısını paylaşmaya çalıştığımda ise bir öfke ve belki de nefret görüyordum. Bir dosttan ziyade bir düşman gibiydim. Bansai'nin odasının önünde toplanan bu güruh Soetsu ve benim geçmem için yol verdiğinde sanki bakışları arasında kirleniyor gibiydim. Bansai belki ölmüştü ya da ölmek üzereydi. Bu bakışları hak edip hak etmemek benim için sorun değildi zinhar! Lakin benim gerçekten de birisini öldürebileceğimi düşünenlerin olması beni kahrediyor, yerlere kusup ölene kadar toprağın üstünde yatıp kalma isteğine itiyordu.

Tapınağın avlusuna doğru ilerlediğimizde yedi ayrı keşiş bir meditasyon veyahut ibadet için tecmi' olmaktan daha çok bir meclis, hatta ve hatta muhakeme için toplanmış gibiydiler. Etrafımızda gözle bakmaya değer hiçbir şey yoktu; ses yoktu; merhamet, rahmet veyahut selamet gibi hissiyatların hiçbirini bu 7 yargıcın hiçbir bakışında hissetmiyordum. Hepsinin gözünde bir öfke ve müntekim olma isteği var idi. Başında yıllar evvel vakı olduğuna inandığım bir yara izi bulunan adam diğerlerinin arasından sıyrılıyor ve karşıma çıkarak buraya getirilme sebebimi üstün körü açıklıyor idi. Hiçbir şey demedim ve sadece yavaşça başımı salladım.

Adının Sentoki olduğunu öğrendiğim keşiş oldukça ciddi ve mahkeme salonuna yaraşır bir üslup ile kendisini kısaca tanıtıyor ve beni oldukça aşağılayıcı bir bakışla süzdükten sonra konuşmasına devam ediyordu. Tahmin etmek zor değildi bittabi. Zira bu tapınağa girdiğim ilk andan beri bir hiyerarşik varlığını iliklerime kadar hissetmiş ve daha öte bu durumun itikadî açıdan büyük sorunlara müsebbib olacağını içimden geçirmiş olsam da direkt olarak Bansai'ye söyleme fırsatı bulamamıştım. Hoş, eğer öldüyse bunları söylememin de bir anlamı kalmamış olacaktı. İsraf etmeyenlere aşk olsun.

Oldukça ciddi ve onların halet-i ruhiyyesini taklit etmeye çalışan bir tavır ile sözüme başlayacaktım. Sözlerimi söylerken gözlerimi yedi kişinin arasında rastgele gezdirecek ve sözlerimdeki samimiliğimi hissetmeleri için göz teması kurmaya çalışacak idim.

Selamet sizlerle olsun Sentoki-kun. Dürüst olmak gerekirse buraya gelirkenki planlarımdan çok daha az konuştum kendisiyle. Akşam vakitlerinde tapınağa Motoichi-san ile beraber ulaştım, birkaç dakika sonra da Bansai-sama'nın odasında hasıl oldum ve Hajime-san -ki kendisi hasbihalin ortasında bazı işleri dolayısıyla yanımızdan ayrılması gerektiğini ilam etmiş olsa da- onun da şahitlik edeceği üzere muhabbetimiz "Düşman ve Dost arasında fark gerçekten var mıdır, varsa bu fark nedir?" üzerindeydi. Bu konudan sonra "İnsanların kurtuluşu nedir ve bu kurtuluş neye benzer?" diye sorduysam da saatin geç olmuş olması sebebi ile bu konu hakkında doyurucu bir biçimde sohbet ettiğimizi söyleyemem. Bundan mütevellit Bansai-sama beni bütün misafirperverliği ile yolcu edip Soetsu-san'a emanet etmiş ve nihayetinde onun odasından ayrılarak uyumaya sevk edilmiştim. Hülasa olarak dünüm bu şekilde gerçekleşmiştir.


Sözümü bitirdikten sonra olur da bir boşluk daha yakayalabilirsem şunu da ekleyecektim:

"Bilmem bunu sormak haddime midir lakin Bansai-sama'nın başına bir şey mi geldi?"
Image
► Show Spoiler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2811
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar

Post by GM - Naruto » April 29th, 2021, 1:29 pm

Sentoki’nin cümlelerini dinlemenin ardından, ortamdaki herkesin gözlerinin içine bakarak, olabildiğince samimiyetini aktarma gayretiyle sözlerine başlıyorsun. Üzerine dikilmiş her bir gözün seni bir insanın gösterebileceği tüm dikkatle dinlediğini rahatlıkla anlayabiliyorsun. Tüm konuşmanı adeta soluksuz dinleyen, yüzlerinden en ufak mimiğin dahi okunmadığı kişiler, senin konuşmanın sonlanmasının ardından belki de ilk kez nefes alıyorlar. Ancak tüm bu konuşman hiçbirinin yüzünde bir rahatlama ifadesi oluşturmuyor. Özellikle Sentoki’nin giderek şüpheye dönen bakışları seni içten içe rahatsız etmeye başlarken, bulduğun boşluktan faydalanarak sorunu soruyorsun.

Sorun sanki boşlukta kaybolup giden bir uçan balon etkisi yaratıyor adeta. Hatta bir an için gerçekten bir şeyler sorup sormadığını bile kendine sorma ihtiyacı hissediyorsun. Ortamda sorun adeta yok hükmünde oluyor ki, varlığını bile sorgulayacak noktaya geliyorsun. Fakat tek bir şey var ki, o da Bansai’nin ismini geçirdiğin sorudan sonra, karşındaki yüzlerin asıldığı gerçeği oluyor. Aslında soruna bu asılan yüzler fazlasıyla karşılık vermiş olsa da, bir süre sonra üzerinde bakışlarını gezdirmeyi sürdüren Sentoki “Bansai-sama bu hayattan göçtü. Gece onunla en son konuşan kişinin sen olduğunu öğrendik ve bu yüzden de seninle konuşmak istedik.” diyor. Bu kısma kadar aslında konuşmasında herhangi bir sıkıntı hissetmemiş olsan da, Sentoki’nin bir anda keskinleşen bakışlarıyla içine düştüğün huzursuzluk ansızın artıveriyor. Burnundan verdiği koca bir nefesin ardından ise “Bansai-sama ile yaptığın şu konuşma… Dost ve düşman olayı…” diyor, biraz lafı gevelercesine. Ancak hemen ardından sanki tüm dünyayı bir anda boşverircesine omuzlarını silkmesinin akabinde “Ne bizi oyala ne de bize yalan söyle… Oyun oynayacak vaktimiz yok! Bansai-sama’yı öldüren kişi sen misin?” diyor. Bu soruyla birlikte karşındaki kişilerden gelen auranın bir anda değiştiğini, azılı bir öldürme arzusunun sana hücum ettiğini fark edebiliyorsun, becerilerin sayesinde. Tüm bu hissettiklerin sanki tek bir kelimenle yaşamana veya ölümüne karar verilecek gibi geliyor sana. Üzerindeki rahatsız edici bakışlar giderek daha sabırsız bir hal almaya başlarken, her biri ağzından dökülecek sözcüklere odaklanıyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Chouwano Kagi
Kaçak
Kaçak
Posts: 260
Joined: June 4th, 2020, 6:05 pm
Künye:

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar

Post by Chouwano Kagi » April 30th, 2021, 6:52 am

Sorumu ilettikten sonra her birinin yüzüne, gözlerine bakmaya devam ediyordum fakat hepsi birer varlıktan ziyade bir heykel gibi, bir balbal gibi dikilip Sentoki'nin arkasında öylece dikiliyorlardı. Bu anlam dahi veremediğim mantıksız sessizliği de yine "liderleri" Sentoki bozuyordu. Bansai ölmüştü, bu pek de saptaması zor bir ahval değildi bittabi, malum ilam oluyordu sadece. Bu ilamdan sonra da Sentoki, konuyu "Dost ile Düşman" konusuna getiriyordu. Bunun üzerinde bir veyahut iki kelam daha edecekmiş gibi dursa da bu halinden öfkeyle kurtuluyor ve gözleriyle bana nefret kusuyordu.

Onu oyalamamı istemiyordu, gözlerimi kısarak umutsuzca yüzüne baktım. Gözlerimi kapatarak aklımı bir saniyeliğine de olsa boşaltmaya çalıştım. Sesimin tonunda, üslubunda hiçbir değişiklik olmamasına özen gösterecektim: "Sentoki-san sizce sizleri ben mi oyalıyorum? Bana dünü anlat dediniz, anlattım. O anda orada ne yaptığımı doğrulayacak üç ayrı ismi de size pekala saydım. Eğer böyle bir şey yapıp yapmadığımı katiyet ile kanıtlayacak bir yol düşünüyorsanız, kabulümdür. Harfiyen yerine getireyim." Bir saniye durup hepsine hızlıca baktıktan sonra devam edecektim: " 'Dost ve Düşman' konusunun özü şudur ki; Ateş Rahiplerinin esasî olarak bir ulvi bir fikriyat topluluğundan daha çok ekonomik-bürokratik bir oluşum noktasına evrilmiş olduğuna kâni oldum. Bansai-sama'ya sorduğum soru ilk olarak buydu zira fikirlerim sizin öğretileriniz ile çelişebilirdi. Bu sözlerim kendisi ve sizler tarafından düşmanca mı algılanırdı yoksa ki gerçekten üzerinde düşünmeye değer sayar mıydınız; bunu irdelemek istedim. Hoş, görünen o ki artık bunun bir önemi yok." Sadece Sentoki'nin yüzüne bakarak devam edecektim: "Peki ya sizce haksız mıymışım? Yerime kendinizi koyun. Şu an burada olmamın tek sebebi elinizi salladığınızda kolayca ulaşabileceğiniz bir nesne, bir hedef tahtası olmamdan başka bir şey midir sizce? Öfke, nefret ve hırsın bir katresinin bile olmaması gerektiğine inandığım insanlar şimdi bana nefretle, öfkeyle hatta öldüresiye bakıyor. Daha da kötüsü şudur ki: Masum muyum, değil miyim? Hiçbir kanıtı-delili veyahut herhangi bir bilgisi dahi olmadığı bir konuda önyargı ile size yaklaşıyor." Sesli bir biçimde burnumdan nefes alıp ağzımdan vererek son cümlemi de söyleyecektim: "Yalan ya da oyalama yok, eğer nefretinizi bir kenara koyabilirseniz birlikte 'katili' bulabileceğimize inanıyorum." Eğer bir şey demez ya da kabul ederse bulduğum fırsatta ekleyecektim: "Merhum öleli kaç saat olmuş? Ölümü kanlı mı yoksa kansız mı?"
Image
► Show Spoiler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2811
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar

Post by GM - Naruto » May 9th, 2021, 2:41 pm

İçinde bulunduğun anda, sanki başkaca bir an yokmuşçasına herkesin ağzından çıkacak kelimelere odaklandığını fark etmenle birlikte konuşmana başlıyorsun. Her bir yüz, ağzından çıkan kelimeleri kaçırmamak adına oldukça dikkatli bir şekilde seni dinliyor. Ne var ki, sözlerinin içinde geçenler, özellikle senin gözünden ateş rahiplerinin evrildiği noktaya dair sözlerin, keşişlerin yüzündeki hiddet oranını arttırmaya yetiyor. Yine de Sentoki yüzündeki ifadeyi korumaya devam ederek ve sana herhangi bir müdahelede bulunmayarak konuşmana devam ediyorsun.

Cümlelerin keşişlerin öfkesinden dem vurduğun geldiğinde, bu kez Sentoki'nin de yüzündeki gerilimi görebiliyorsun. Burada, bu şekilde yaptığın bir konuşmanın keşişlerin çok hoşuna gitmemiş olduğunu rahatlıkla kavrıyorsun. Bansai'yi kimin öldürdüğünü bulmakla ilgili sözlerinin ardından Sentoki derin bir nefes alıyor ve bu kez konuşmaya kendisinin devam edeceğini sana belli ediyor. Bakışları ve duruşu hiçbir şekilde değişmeyen Sentoki "Ateş Rahiplerini sadece gördüğün tek bir günde çok iyi anlamış olmalısın. Bizim yapımızı, düşüncelerimizi çözmüşsün, tebrikler. Ha, hoş senin bakış açından ön yargılı olanlar bizleriz ama bizim hakkımızda gördüğü 3-5 şeyle karar veren ve hatta daha ileriye giderek öğretimizi sorgulayan sensin." diyor. Sesinde bir kavgaya girişmekten ziyade boş bir muhabbetten arınmak istediği belli olan Sentoki "Burada seninle sidik yarıştırmak için bulunmuyorum. Bugüne kadar Ateş Tapınağı'nın başına gelenlerin binde birini bile yaşamamış biriyle hele... Burada misafir edilmiş birisisin ve Bansai-sama'nın son görüştüğü kişi de sensin. Yaşlı bir adamın yatağında ölü bir şekilde bulunması karşısında ve hele ki bunun bir boğulma olma olasılığının olduğunun söylediğini ortamda, senden şüphelenmeyip ne yapmamızı beklersin?" diyor sitemkar olmaktan çok öfkeli bir tonda. Henüz söyleyecekleri bitmemiş gibi görünen Sentoki derin bir nefesin ardından "Eğer suçlunun sen olduğuna karar vermiş olsaydık... Dikkat et, karar vermiş olsaydık diyorum... Suçunu itiraf etmen için konuşmaktan ziyade başka yöntemlere başvururduk. Ve seni temin ederim, yöntemlerimiz işe yarardı. Ancak burada sana neler olup bittiğini sormayı tercih ettik, çünkü dediğin gibi elimizde bir kanıt yok." diyor. Hemen ardından ise tek bir kaşını kaldırarak "Şimdilik." diyor. Birkaç saniyelik sessizliğin ardından "Bu işteki baş şüpheli olduğun gerçeğini değiştirecek bir durum yok. Hele ki şu dost-düşman muhabbeti, senin hakkındaki düşüncelerimi ister istemez daha da tetikliyor. Fakat elden bir şey gelmez..." diyor.

Ortama çöken ve Sentoki'nin yüzünde beliren boşluk, herhangi bir konuşmayı engelleyecek derecede gergin bir hal alıyor. Sentoki'nin aklından bir şeylerin geçtiğini görebiliyorsun ve bu yüzden lafa girip bir şeyler anlatmanın yersiz olacağını düşünüyorsun. Kısa sessizlik bir anda Sentoki'nin aldığı derin nefes ile son buluyor ve Sentoki "Bu iş çözülene kadar yanımdan ayrılmayacaksın. Uyurken, kalkarken, yemek yerken, konuşurken, susarken... Tuvalet ihtiyacını bile giderirken!" diyor sert bir şekilde. Gözlerini bir an olsun senin üzerinden ayırmak istemediğini belli eden Sentoki'nin bu sözleri, etraftaki diğer keşişlerin de onayını almış gibi görünüyor. Sana herhangi bir seçim şansının tanınmadığını gördüğün anda ardından duyduğun "Sizce de biraz ileri gitmiyor musunuz Sentoki-dono?" cümlesiyle kafanı hafifçe arkana çeviriyorsun. Birkaç metre arkanda beliren ve yüzünde ciddi bir üzgünlük bulunan Hajime sana kaçamak bir bakış attıktan sonra saygılı bir şekilde Sentoki'ye selam vermesinin ardından "Kagi-san ile ilgili düşüncelerinizi anlıyor ve bu düşüncelerinizde haksız olmadığınızı düşünüyorum Sentoki-dono. Ancak onu bu denli göz önünde tutmakla odaklanmamı gereken esas meseleyi çözebilir miyiz emin değilim. Ayrıca, önceliğimiz Bansai-sama'ya uygun bir cenaze töreni olmalı." diyor. Hajime'nin sözlerinin ardından Sentoki'nin yüzündeki gerilimin bir parça azaldığını görebiliyorsun. Bu esnada Hajime tekrar lafa girerek "Bansai-sama'nın ölümüyle ilgili olarak Hokage-sama ve Daimyo-sama'ya gerekli mesajları gönderdim. Tapınağa her türlü giriş ve çıkış için gerekli tedbirler alındı. Şimdi siz de uygun görürseniz Sentoki-dono, tapınağın en eski keşişi olarak Bansai-sama'nın cenazesiyle sizin ilgilenmenizin uygun olacağına inanıyorum. Siz bu mesele üstünde dururken, ben de Kagi-san'a göz kulak olacak ve kuşkularımızın giderilmesini sağlayacağım." diyor. Hajime'nin bu sözleri, diğer keşişlerdeki gibi Sentoki'nin de yüzünü daha dingin bir hale getiriyor. Ancak yine de keşişlerin aradaki kaçamak bakışları, hala daha seninle ilgili pek bir olumlu düşünceleri olmadığını gösteriyor. Birkaç saniyelik sessizlikten sonra ise Sentoki "Haklısın Hajime-san... Bansai-sama'yla yıkılan tapınaktan ayrıldığımızda, son nefeslerimizi bu şekilde olmasa bile yeniden bu tapınakta vereceğimize dair yemin etmiştik. Tanrıya şükürler olsun ki, en azından Bansai-sama bu yeminini yerine getirebildi." diyor sana kinayeli, kaçamak bir bakış atarken.

Tekrar kendini gösteren ve bu esnada Sentoki'nin aklından bir şeyler geçirdiğini gördüğün kısa sessizliğin ardından, Sentoki hafif bir baş işaretiyle keşişlerin teker teker dağılmalarını sağlıyor. Diğer keşişlerin ayrılmasının ardından Hajime ve Sentoki'yle baş başa kaldığın anda Sentoki daha ılımlı gözlerler sana bakarken "Beni yanlış anlama sakın. Bansai-sama benim için ne kadar önemliyse, buradaki diğer tüm keşişler için o derece önemlidir. Bansai-sama bizim tekrar var oluşumuzun ve yok olmayacağımızın sembolü gibidir. Bu zamansız ayrılık ise herkeste bir suçlu bulma düşüncesini doğuruyor. Bizler keşiş olsak da insanız, buna engel olamayız. Tek duam, Bansai-sama'nın gerçekten boğularak öldürülmemiş olması... Eğer bu gerçekse, elimizdeki tek şüpheli yine sen olacaksın ve bu kez sadece konuşmakla yetinemeyeceğiz." diyor ve hemen ardından hafifçe selam vererek "Beni anlayacağını umuyorum." diyerek yanınızdan ayrılıyor.

Sentoki'nin gidişinin ardından bu kez Hajime ile baş başa kalıyorsun. Az önceki konuşma ve devamında sürdürdüğü tavrını devam ettiren Hajime "Sentoki-dono kadar katı olmayacağım, en azından sizinle yaptığım sohbetin ardından, bu işin arkasında sizin olmadığınızı düşünüyorum. En azından bu şekilde düşünmek istiyorum... Yine de her adımınızda yanınızda olmak zorundayım Kagi-san. Elbette özel ihtiyaçlarınızı rahatça giderebilirsiniz ve umarım bu gibi anları farklı emeller için değerlendirmezsiniz." diyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Locked

Return to “Role Play Arşivleri”