[Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar (2. Bölüm)

Gizli Kütüphane'nin tozlu raflarındaki unutulmuş hikayeler.
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2811
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

[Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar (2. Bölüm)

Post by GM - Naruto » May 27th, 2021, 10:11 am

Sessiz sakin bir gecenin sabahında gözlerini açıyorsun yattığın şiltenin üzerinde. Odaya girdiğinden beri ne Sentoki ne de başka biri tarafından rahatsız ediliyorsun. Sadece odana getirilen yemeklerle rahatsız edilmiş olsan da, bu süre birkaç saniyeden fazla olmuyor. Diğer bir deyişle, odada kapalı kalmış olsan da Sentoki’nin ilk başta belirttiği gibi bir gözlem altında bulunmadan geceyi geçiriyorsun. Elbette gece boyunca kaldığı yerin ana kapısının birkaç kez açılıp kapandığını duysan da seni rahatsız eden veya konuşmaları duymanı sağlayan bir ortam olmuyor.

Sabah kalkmanın üzerinde geçen yaklaşık yarım saat kadar bir süre sonra odanın kapısının hafifçe tıklatılmasıyla şiltenin üzerinden kalkıp kapıyı aralıyorsun. Gözlerinde yorgunluğu gördüğün ancak vücudu dinç bir şekilde duran Sentoki’nin hafif mahcup bakışlarıyla göz göze gelmenin ardından Sentoki “Umarım seni uyandırmamışımdır, rahatsız etmek istemedim.” diyor. Hemen ardından ise kapıyı tıklama sebebini açıklamak istercesine “Tapınak içerisinde toplanmamız gerekiyor da, yanımda olsan iyi olur.” diyor ve hemen “Hazır olduğunda çıkarız.” diyerek kapıyı yavaşça çekiyor.

Odanın içinde hazırlanmanın ardından kaldığın odanın kapısını açarak Sentoki’nin bulunduğu odaya geçiyorsun. Sentoki seni gördüğü anda oturduğu şilteden kalkıp “Geceyi rahat geçirmişsindir umarım.” diyor, bir yandan adımlarını kapıya doğru yöneltirken. Sentoki’nin eşliğinde odadan çıkmanızın ardından yan yana yürümeye başlıyorsunuz ve bu sırada etrafta hiçbir keşişin olmaması oldukça dikkatini çekiyor. Sentoki bu bakışlarını yakalamış gibi yüzüne hafif bir tebessüm kondururken “Dünkü liderlik mevzusunu az çok duydun. Şimdi bu işin çözümü için tapınak içerisinde toplanıyoruz.” diyor. Bu açıklamalarından sonra “Keşişler yeni lider için Hajime’yi de önerdiler ve bu yüzden ikimiz arasında bir seçim yapılması gerekiyor. Dün sen odandayken, bu seçimin yapılması için birkaç olay gerçekleşti bile. Öğretilerimizin tartışılması, değerlendirilmesi, genel tarih bilgileri, falan filan… Keşişlerin kararı duymak için gidiyoruz yani.” diyor.

Bir kez daha tapınağın giriş kapısına geldiğinizde, bu kez sizi karşılayan iki keşiş oluyor. Saygılı bir şekilde Sentoki’yi selamlayıp, başlarıyla sana hafifçe selam vermekle yetiniyorlar. İçeriye girdiğinizde ise, neredeyse dünkü gibi bir oturma planı olduğunu görüyorsun. Ancak bu kez tek fark, Hajime’nin de yüzü dönük bir şekilde en ön tarafta oturuyor olması oluyor. İçeriye girmenizle birlikte Hajime dahil tüm keşişler usulca ayağa kalkıyor. Her ne kadar Sentoki eliyle böyle bir eyleme ihtiyaç olmadığını belirtmek istese de, keşişler tarafından bu pek de dikkate alınmıyor. Sentoki usul adımlarla Hajime’nin yanına doğru geçerken kısık bir sesle “Hajime ile ortamda otur.” diyerek senin de nereye konumlanman gerektiğini belirtiyor.

Sentoki keşişlerin önüne geldiğinde ilk önce hafifçe eğilerek keşişleri selamlıyor ve ardından da Hajime’yi selamlıyor. Benzer bir karşılık almasının ardından yere çöken Sentoki’yi Hajime takip ediyor. Bu esnada Hajime’nin bakışlarıyla seni süzdüğünü fark ediyorsun. Ancak dışarıdan bakıldığında esaretine dair herhangi bir problem görülemediği için Hajime hafifçe tebessüm etmekle yetiniyor. Herkesin oturmasının ardından ise bu kez keşişlerin içinde en ön sırada gördüğü Teika’nın ayağa kalktığını görüyorsun. Teika önce Sentoki ve Hajime’yi selamladıktan sonra ardından diğer keşişlere başıyla bir selam verdikten sonra “Dün malum olduğu üzere, yeni başrahibin seçilmesi konusunda keşişler Sentoki-dono ve Hajime-dono’nun isimlerini ortaya koydular. Başrahiplik konusunda birden çok adayın olması durumunda, aday kişiler arasında bir seçim yapılabilmesi için bilgi birikimlerinin kıyaslanması gerektiği, kadim kitaplarda yazılıdır. Bu çerçevede Sentoki-dono ve Hajime-dono arasında dün gerçekleştirilen tartışma ortamı keşişler tarafından gözlemlendi ve bir sonuca varıldı. Şimdi müsaadenizle bu sonucu açıklamak istiyorum.” diyor. Teika bakışlarını Sentoki ve Hajime arasında gezdirdikten sonra Teika “Keşişler tarafından varılan kanaat, gerek Sentoki-dono’nun gerekse de Hajime-dono’nun bilgi birikimleri ve ninshuu bakımından birbirlerine denk oldukları ve her ikisinin de başrahip olabileceği şeklinde zuhur etmiştir.” diyor. Her ne kadar keşişler tarafında varılan bu kanaat onlar tarafından biliniyor olsa da, her biri Sentoki ve Hajime’nin tepkisini görebilmek adına heyecanlı bir şekilde ikisine de bakıyorlar. Bu esnada Sentoki ve Hajime’nin yüzlerine baktığında, Sentoki’nin suratındaki gururu, Hajime’ninkinde ise mahcubiyeti rahatlıkla görebiliyorsunuz.

Teika bu açıklamalarının ardından bir süre durakladıktan sonra “Daha evvel tarihimizde görülmemiş bu durum karşısında, başvurulacak yöntem yine kadim kitaplarda yazılmaktadır. Buna göre, bilgi birikimleri ve ninshu konusunda denk olan keşişler arasında yapılacak seçim, kudretlerini çarpıştırmaları neticesinde belirlenecektir.” diyor. Bunun ne demek olduğunu ortamdaki herkes gibi sen de anlamış olsan da, ne Sentoki’nin ne de Hajime’nin böyle bir yola girmek isteyip istemediği konusunda yüzlerindeki ifadeyi tam olarak algılayamıyorsun.

Keşişlerin arasındaki bir yabancı olarak ortamı koklamaya ve anlamaya çalışmaya devam ederken Teika “İlk önce Hajime-dono’ya sormak isterim… Son düşünceleriniz nelerdir?” diyor. Hajime sözün kendisine verilmesiyle yavaşça ayağa kalkarken “Klişe olsa da, beni böylesine bir pozisyon için layık gördüğünüz ve ayrıca Sentoki-dono’ya da denk olarak gördüğünüz için müteşekkirim. Lakin daha önce de söylediğim gibi, bir seçme şansım olsaydı Sentoki-dono’ya karşı asla böyle bir pozisyonda olmazdım. Ancak kadim kitapları takip etmek gerektiğinin bilincindeyim. En azından atalarımıza duyduğumuz saygıyı ortaya koymak adına. Bu yüzden, Sentoki-dono’ya karşı elimden gelenin en iyisini yaparak hem sizleri hem Sentoki-dono’yu hem de atalarımızı mahcup etmeyeceğim.” diyor. Bu cümlelerinin ardından Hajime’nin yerine oturmasının ardından Teika “Buyrun Sentoki-dono, söz sırası sizde.” diyor. Başıyla hafifçe bir işaret yaptıktan sonra yerinden doğrulan Sentoki “Teşekkürler dostlarım. Bir gün böylesine bir günün geleceğini bilsek de bu şekilde olmamasını yeğlerdim. Ancak kaderi kontrol edebilmek sandığımız kadar kolay değil. Girdiğimiz bu yolda ise, sonuç ne olursa olsun mutluluğumu ve hüznümü aynı şekilde yaşamaya devam edeceğim. Her ne kadar Bansai-sama’yla kader ortaklığı yapmış biri olsam da, Hajime-san’ın en az benim kadar uygun gördüğünüz pozisyona layık olacağına inancım tam. Ancak, ben de tıpkı Hajime-san gibi, elimden gelenin en iyisini yapacağım. Bansai-sama yerini almak veya başrahip olmak için değil… Siz dostlarımın lütuflarına ve atalarımızın saygısına mahzar olmak için.” diyor. Bu cümlelerinin ardından Sentoki yerine otururken Teika “Öyleyse hep birlikte alana geçiş yapalım ve her iki keşişimizi de destekleyelim.” diyor.

Teika’nın cümlelerini tamamlamanın ardından keşişler sırayla ortamı terk ederken Hajime Sentoki’ye dönerek “Sentoki-dono daha makul bir çözüm yolu bulamaz mıydık?” diyor. Hajime ise hafifçe gülümseyerek “Az önce elinden gelenin en iyisini yapacağını söylüyordun, bu kadar çabuk mu çark ediyorsun Hajime-san?” diyor. Hajime ise bu latifeye gülümseyerek tepki verirken “Ne bileyim… Yanlış anlaşılmak istemem ama kadim kitaplarda yazıyor diye dövüşmek zorunda olmamız gerektiğini düşünmüyorum sadece.” diyor. Sentoki ise yavaşça ayağa kalkarken “Bunu sen değiştirirsin o zaman. En azından bizden sonrakiler böylesine bir saçmalıkla uğraşmak yerine yaslarını tutarlar.” diyor. Hajime de Sentoki’ye gülümseyerek karşılık verirken, onun ardından yürümeye başlıyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Chouwano Kagi
Kaçak
Kaçak
Posts: 260
Joined: June 4th, 2020, 6:05 pm
Künye:

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar (2. Bölüm)

Post by Chouwano Kagi » May 31st, 2021, 1:13 am

Güneşin doğup doğmadığını bilmek, tayin etmek zor idi. Zira odamın şavk alacağı bir açıklık yoktu. Çeşm-i insanî ışık görmeye dursun, hemen bendini yırtar da yutmaya hüzme arar. Şol dem; odamın her köşesini, üzerinde oturduğum şiltemin eskiyen her bir ipliğini görebiliyordum. Oysa görünürde tek bir münfecir yoktu ki odaya münevvir olsun. Fakat işte oradaydı, işte buradaydım.

'Görüyorum' dediğim her şey başka bir varlığın sayesinde görünür oluyordu. Odamı aydınlatmaya vesile olacak saydam veyahut yarı saydam hiçbir şey 'görünürde' yoktu fakat güneşin inficar etmesi ile beraber dünya aydınlanmış ve dünya ile beraber üzerinde bulunan faniyat da aydınlanmıştı. Bununla da kalınmamış ve faniyat aldığı ışığı özününmüş gibi aksetmişti. Öyle ki güneş bu odada yoktu; güneşin ışığını aksetmiş farklı faniyatlar vardı. İşte zâhir idi. Hepsi, kendinin olmayan ışık ile zahir idi. İşte bâsir idik. Çeşm-i insanî, görebildiği kadar bâsir idi.

Bir insan için ancak ve ancak görebildiği şeyler var olabilirdi. Zira şu odada göremediği bir vazo varsa dahi onlar için bir kıymeti yoktu. Zira insanlar göremediği şeyleri anlamlandıramaz, göremediği şeyleri kıymetlendirmez ve de ona göre hayatını şekillendirmez idi. Vazo varsa içine su, belki toprak ve belki de çiçek konulurdu. Vazo yoksa su, toprak ve çiçeğin konulacağı başka bir yer aranırdı. Dünyada başka bir tane daha vazo yoksa bile. Eğer vazo yok ise, yerine geçebilecek başka bir faniyat aranırdı. Böylelikle yeni normal, vazonun yerine geçen 'şey' olurdu. Nihayetinde bu yeni normal öylesine kanıksanırdı ki, aksi düşünülemez olurdu. Oysa bu normal, hadiselerin tevcib ettiği koşulların cezbinden ötesi değildi. Meczubiyet ortadan kalkarsa, normal de ortadan kalkardı.

Öyleyse normal neydi? Normal olan ortadan kalktığında yeni bir normalin oluşması fıtrat değil miydi? Öyleyse 'normal' nasıl ortadan kalkardı?


Kapının çalınması ile gözlerimi açtım. Anlaşılan vakit gelmişti. Yerimden kalkarak kapıyı hafifçe araladım ve Sentoki'yi görünce hafifçe başımla selam verdim. Sözlerini sessizce dinledim ve belirli belirsiz bir ses tonu ile "Anladım." diyerek başımı salladım. O kapıyı kapattıktan sonra odaya yeniden döndüm şilteyi silkeleyip yeniden düzenledim. Eşyalarımı aldım ve odaya son kez bakarak gözden geçirdikten sonra ayrıldım.

"İsraf dolu bir gün daha."

"Dileyelim ki esaretten mütevellit olsun."

Sentoki'nin kaldığı yere çıktığımda toparlanarak beni karşıladı. Sorusu üzerine hafif bir gülümseme takınarak "Evet, teşekkür ederim." diyerek yanıtladım. Çevrede kimse yoktu, haliyle bana müfteri gözlerle bakan kimse de yoktu. Sentoki de bu merakımı fark etmiş olacak ki kimsenin niye etrafta olmadığına dair bir açıklama yapmıştı. Yeni bir şey yoktu, dünkü hikayenin devamıydı. Lider, öğreti, seçim.

Dün Bansai'nin töreninin yapıldığı mekana bir kez daha gelmiş idik. Kapıda bizi iki ayrı keşiş karşıladı ki akıbetinde şu olay hasıl oldu: Sentoki'yi büyük bir iştah ve saygı ile selamlarken beni yalnızca bir alışkanlık belki de zorunluluk ile geçiştirerek selamlamışlardı. Onlara Sentoki'yi selamladıkları gibi bir selam verdikten sonra yoluma devam ettim.

Hadise kalbimi kırmış ve ziyadesiyle üzmüştü. Zira ilk defa o an tapınak içinde bir saygı kıdeminin olduğunu hissetmiştim. Bilgi olarak belki kendisinden ast idim fakat bu demek değildi ki ondan daha değersizdim. Selam ya verilirdi ya verilmezdi. Eğer ben gerçekten sandıkları gibi bir katil olsaydım ve bana selam vermeselerdi -Kami şahittir ki- birazcık bile gücenmezdim. Diğer keşişlerin ısrarlı saygı kıyamları arasında ilerledim ve Sentoki'nin istediği gibi tam aralarına oturdum. Bu sırada Hajime ile göz göze gelmem ile yeniden toparlanarak bir selam vermiş ve yerime geçmiştim.

Teika'nın önderliğinde uzunca bir konuşma hasıl oluyordu. İkisinin ilmî muhteviyatının denk olduğunun ilam edilmesi ile beraber dikkatimi çeken hadise şuydu ki: Hajime ahvalin geldiği noktadan hayli hicap duyarken, Sentoki oldukça mutlu görünüyordu fakat bu hicabet ve hoşhalliğin asıl kaynağının ne olduğunu tayin ve hatta tahmin dahi etmek, şu noktada benim için zordu.

Nihayetinde Teika bütün keşişleri dövüşün yapılacağı alana yönlendirirken Hajime ve Sentoki -doğal olarak kulak misafiri olduğum- birebir konuşma fırsatı buluyordu. Hajime halen daha hicabet ve hicaletini hissettirmeyi başarıyordu. Ahvalin geldiği saçma noktayı işaret eden tek keşiş oydu. Sentoki ise bir nevi onu alay konusu haline getiriyordu. Onlar ayaklanıp yürümeye başlayınca söze girip, girmeme konusunda tereddüt ettim. Zira itikatlerinin yanlış, sapkın ve meczupça olduğu barizdi; haliyle bir şey öğrenilemezdi. "Peki..." dedim. Nihayetinde özümsenecek fikir yoktu, dinlenilecek değil.

"... nihayetinde yine kadim kitaplarınızda o usûl yazmaya devam etmeyecek mi? Kitabınıza reddiye mi yazacaksınız yoksa ki direkt kitabı mı yakacaksınız?" Ayağa kalkarak devam ettim. "Sonraki soruya yanıt vermek zorunda değilsiniz; hatta, doğrusu söylemenizi de yeğlemiyorum. Yalnızca birbirinize ilk yumruğu atana kadar bir an da olsa aklınızda vezn-etmenizi umuyorum. Liderliği hak ettiğinizi düşünüyor musunuz? İnanıyorum ki liderliğinizi tayin etmesi gereken yanıt, işte o yanıt. "
Image
► Show Spoiler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2811
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar (2. Bölüm)

Post by GM - Naruto » June 4th, 2021, 9:51 am

Sentoki ve Hajime arasında geçen konuşmanın ardından ikili kapıya doğru ilerleme başladığı sırada söze giriyorsun. Cümlelerin boşlukta yayılmaya başladığı anda, Sentoki ve Hajime adeta senkronize bir şekilde adımlarını kesiyor ve sana doğru dönüyorlar. Her ikisinin de yüzündeki ifadeyi adlandırmak senin için pek de mümkün olmuyor, zira insanları anlama noktasındaki becerilerin halen daha sana destek olabilecek nitelikte olmuyor. Ancak sözlerinin ardından çöken sessizlik, hem Sentoki’nin hem de Hajime’nin seni, en azından söylediklerini ciddiye aldığını gösteriyor.

Birkaç saniye süren sessizliğin ardından söze giren kişi Sentoki oluyor. Hajime’nin hemen yanına gelecek şekilde birkaç adım atıp durduktan sonra Sentoki “Bunun senin için ne önemi var?” diyor. Konuşmaya devam edeceği belli olan Sentoki Hajime’yi hafifçe süzdükten sonra “Birlikte yaptığımız konuşmadan sonra sanırım ikimiz de neler düşündüğümüzü bilebiliyoruz. Hoş, bu benim öğretimin bir parçası olsa da sana göre değersiz bir görüşten ibarettir. Ancak seni anlamaya çalıştım Kagi Hanım, buna inan. Sırf bu yüzden, seninle konuşmayı seçtim. Seni sessiz sedasız bir köşeye atabilecekken, üzerindeki şüpheler silinmeden seni gün yüzüne çıkarmayacakken, seni mabedimize kabul ettim. Belki de öldürdüğün Bansai-sama’nın ardından konuşmana dahi müsaade ettim. Bunları hep seni anlayabilmek için yaptım. Neye faydası varsa…” diyor. Hafifçe iç çekmesinin ardından Sentoki “Kim ne düşünür bilemem ancak seni anlama noktasında kat ettiğim yolda, kendi düşünceleri veya kurtuluşu dışındaki düşünceleri, öğretileri pek önemsemeyen, onları doğru bulmayan bir tavır gördüm. Oysa bana Chagama-sama’nın bir kelamından bahsetmiştin. ‘İnsan denilen hayvan yalnızca görmeye gelmiştir. Öyleyse görmelidir.’ Kami şahit olsun ki bu sözün üstüne düşündüm, fazlasıyla. Belki Chagama-sama’nın öğrencisi veya öğretisine ilk elden şahit olamadım, ancak bu sözünü anlamak için çabaladım. Ve vardığım noktadaki düşüncem, haddime olmasa da senin başarısız bir öğrenci olduğun.” diyor. Yüzüne üzgün ve kasvetli bir hava çöken Sentoki “Eminim benim veya öğretimin zırvalıkları zerre umurunda değildir, ancak benim öğretim anlayabildiğim insanlara el uzatmaktan ileri gelir. Dost veya düşman da olsa, o eli uzatmazsam ihanet etmiş olurum. Ancak sen görmüyorsun, görmek istemiyorsun. Senin doğrun en doğrusu ya, bununla zihnini kör etmişsin. Ne yazık...” dedikten sonra derin bir nefes alıyor ve “İşte bu yüzden, ne önemi var? Şimdi buradasın, sonra orada, ama hep doğru… Bizim liderliğimizden ziyade, Chagama-sama’ya ne kadar layık olduğunu düşünmelisin.” diyor.

Sentoki cümlelerini sonlandırmasının ardından senden gelecek bir cevabı beklemeden arkasını dönüp yürümeye başlıyor. Hajime birkaç saniye bakışlarını üzerinde tuttuktan sonra, kaşlarını hafif kaldırıp omuzlarını silkerek belli belirsiz bir hareketle tepkisini ortaya koyuyor. Ardından ise “Çıkalım.” diyerek seni yönlendiriyor. Sentoki’nin ardından kapıdan senin çıkmanı bekleyen Hajime, senin ardına düşerek ilerlemeye başlıyor.

Tapınak içerisinde bir müddet ilerlemenizin ardından, tapınağın ana binasının arka tarafından, bir dağın hemen hemen eteğinde bulunan bir noktaya varıyorsunuz. Etrafı tamamen açıklık olan ve duvar kenarlarında bulunan birkaç heykel dışında başkaca bir cismin olmadığı kumluk bir alana varıyorsunuz. Keşişler, tapınağa yakın bir noktada konuşlanmış bir şekilde dururken, alanın tam ortasında Teika’nın durduğunu görüyorsun. Yaklaşık 50 metre uzunluğunda ve 40 metre genişliğindeki dikdörtgen alana giren Sentoki omzunun üstünde sana baktıktan sonra Teika’ya dönerek “Gözetimini sana devrediyorum, bir saniye bile yanından ayrılmayacak.” diyor. Teika ise başıyla olumlu bir işaret yaptıktan sonra ifadesiz bir suratla sana bakmakla yetiniyor. Sentoki alanın sol tarafına doğru ilerlerken Hajime de alanın sağ tarafına doğru ilerliyor. Teika’nın hemen yanında pozisyonunu almanın ardından, alandaki her üç kişi de yüzünü keşişlere dönerek selamlarını veriyorlar. Ardından Teika hafifçe bakışlarını üstünde gezdirdikten sonra keşişlere hitaben “Hajime-dono ve Sentoki-dono… Bu bizim yeni liderimizim kim olacağını belirleyecek bir müsabaka. Biz keşişler şimdiden kazanan kişinin liderliğini kabul ediyoruz. Bu müsabakanın sonucu ne olursa olsun kimsenin kimseden farkı olmadığını biliyoruz. Bu yüzden, kudretlerinize olan inancımız tamdır.” diyor. Teika ardından sırayla Sentoki’ye ve ardından Hajime’ye selamını vererek diğer keşişlerin yanına doğru ilerlemeye başlıyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Chouwano Kagi
Kaçak
Kaçak
Posts: 260
Joined: June 4th, 2020, 6:05 pm
Künye:

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar (2. Bölüm)

Post by Chouwano Kagi » June 7th, 2021, 4:28 am

İnsanlar birbirini dinlemiyor, sözün maksadını aramıyordu. Muhakkak ki bunun benim için bir önemi yoktu lakin yine muhakkaktı ki onlar için önemi vardı. Sualin müsebbibi de buydu. Kimsenin değeri ve idealleri benim için değersiz değildi lakin bu demek değildi ki her değerli olanı özümsemek farz idi. Kamu müzeyyeninin ziyneti önüme dizile dursun; ben tekbir etmezsem kıymeti nedir? Ey Kârî! İşte bu ayağımızla ezip de yüzüne bakmadığımız topraktır. Ondan ala değerlisi var mıdır?

Sentoki evvelden söylediğim sözlerimi alıntılayarak yanıt veriyor fakat cümlenin anlamını tam tersinden anlatarak çıkarım yapmaya çalışıyordu. Mütekebbir tavırlar ile söylediği sözleriyle beni dinlediğini hatta sözlerim üzerinde tefekkür ettiğini belirtse de pek de dinlemediğini anbean beyan ediyordu. Zira Chagama'nın bu sözü bahsettiği eylemin tam tersiydi. Chagama'nın 'görülmeli' dediği şey dünya ve dünyeviyat değil; Rinne, ölüm, kozmos ve varlığın ötesiydi. Bu 'manzara' da dünyada görülecek bir şey değildi ki işte o uzlete, ben ise seyahate fâil oldum. O keşişlerin, kagelerin ve belki de kendinden öte tüm insanların aymaz birer mahlukat olduğuna kâni olarak bu uzleti seçti. Ben ise -aslında Sentoki'nin yanlış bir istintaç ile de olsa doğru sonuca vardığı ortaya çıkıyor- ''kötü'' bir öğrenci olarak insanlığın bu denli acziyet ve gaflet içinde olmadığına inanarak onlar ile sokulgan bir ilişki içine öz isteğimle girdim.

Sentoki sözlerini söyledikten sonra yanıtımı dahi beklemeden yürüyüp gidince öylece baktım. Gözlerimi kapatıp derince bir iç çektim. İnsanlar birbirini anlamıyordu ve ben artık bunun yalnızca iletişimde yaşanan bir aksilikten kaynaklandığına da inanmakta zorlanıyordum. İnsanlar bilerek ve isteyerek farklılığı ve belki de gerçeği duymak istemiyordu. Duymak istemedikleri için yanlış anlıyorlardı. Zira başka bir şekilde benim; insan tavsif etmede düşman veyahut dost diye bir sıfat kullanmayan benim, herhangi bir insana yardım etmeyeceğime müstentiç olmak mümkün değildi. İnsana, canlıya ve hatta cansıza yardım etmekle ekber olacak bir öğreti olabilir miydi? Zaten uhrevi bir öğretinin, inancın hatta düşüncenin en temel koşulu olarak bu sözde erdem beklenmez miydi? Öyleyse bu kibir niyeydi?

Yoksa mütekebbire tekabbür hasene midir?

Her mütekebbir, mütekebbir değildir.

Kudrete tapanın kibri kimlerdendir?

Her kudret de kudret değildir. Dileyelim ki ayırt edebilenlerden ol.


Gözlerimi açtıktan sonra Hajime'nin sözüne karşılık olarak yalnızca başımı salladım ve peşlerinden yürüdüm. Dövüşün yapılacağı alana gelip de nezaretimin Teika'ya devredilmesi üzerine ona bir baş selamı verdikten sonra arkasından keşişlerin yanına doğru yürüdüm. Otur derse oturacak, ayakta dur derse ayakta duracaktım.

İki gözün gördüğü dahi bir değilken iki insanın olduğu yerde birlik olabilir mi?

Bir yanıtı yoktu. Dem gelecek, geçecek ve görecektik. Bana düşen kimin "kudreti" daha azam idi; onu görmekti. Hareketlerini izleyecek ve gerçekten birbirlerine zarar vermek istiyorlar mı, bundan imtina ediyorlar mı gibi benzeri sorulara yanıt arayacaktım.
Image
► Show Spoiler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2811
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar (2. Bölüm)

Post by GM - Naruto » June 8th, 2021, 9:43 am

Teika ile birlikte Sentoki ve Hajime’nin arasından çekilip diğer keşişlerin yanına doğru ilerlemeye başlıyorsunuz. Teika bu anlarda sana bakıyor olmasa da, varlığını üzerinde hissettirmeyi başarabiliyor. Yapabileceğin ani bir hamle veya söyleyeceğin herhangi bir söze karşı temkinli duran Teika’nın kendisine verilen görevi layıkıyla yerine getirmeye çalıştığını anlayabiliyorsun. Keşişlere doğru birkaç adım atmanızın ardından ise arkanızdan gelen Hajime’nin sesiyle bir anda duruyorsunuz. “Bir saniye Teika-san.” diyerek sizi durduran Hajime “Aklıma takılan bir şey var.” diyor sakin bir şekilde. Teika ile birlikte senkronize bir şekilde Hajime’ye döndüğünüzde, Hajime’nin bakışlarının üzerinde kilitlenmiş olduğunu fark ediyorsunuz. Birkaç saniye süren kilitlenme ve sessizliğin ardından Hajime bakışlarını Teika’ya çevirerek “Hatırladığım kadarıyla yapılacak müsabaka, basitçe söylemek gerekirse kudretlerin çarpıştırılması olarak belirtiliyor. Yanılıyor muyum?” diyor. Teika bu sözler karşısında ufak bir şaşkınlık yaşadıktan sonra “Doğru hatırlıyorsunuz Hajime-dono.” diyor. Hajime aldığı cevaba karşı başını belli belirsiz salladıktan sonra bakışlarını Sentoki’ye çeviriyor. Sentoki’nin yüzünde oluşan ciddi ve işin nereye varacağını kestirmeye çalışan ifadeye bir süre bakan Hajime tekra Teika’ya dönerken “Ve yine hatırladığım kadarıyla müsabakanın adaylar arasında yapılmasını zorunlu kılan bir kural da bulunmuyor. Yanılıyor muyum?” diyor. Teika’nın yüzünde bu soru karşısında öncekine nazaran daha şaşırmış bir hal ortaya çıkarken “Bağışlayın, ancak ne demeye çalıştığınızı tam olarak anlayamadım Hajime-dono.” diyor. Hajime hafif bir gülümsemeyle birkaç kez başını yavaşça aşağı yukarı salladıktan sonra “Şöyle izah edeyim o zaman Teika-san…” diyerek söze girmesinin ardından “Kadim kitaplarda, lider adaylarının kudretlerini çarpıştırmalarından, kudretlerinin kıyaslanmasından bahsediliyor. Ancak hiçbir kadim kitapta, lider adayı olan kişinin bir diğeriyle müsabakaya çıkması söylenmiyor.” diyor. Bu cümleleri keşişlerin üzerinde de bir afallama yaratırken Hajime “Kelime oyunu yapmıyorum, yanlış anlamayın. Müsabakanın mahiyeti, bir çarpışmadan geçiyor. Ancak hiçbir kadim kitapta bu müsabakanın adaylar arasında olacağı yazmıyor. Diğer bir deyişle, kadim kitaplara göre ben ve Sentoki-dono’nun bizzat dövüşmesi gerekmiyor.” diyor. Hajime’nin sözleri bu anda Sentoki’yi de şaşkınlığa iterken, bu duruma daha fazla dayanamamış gibi duran Sentoki “Ne demeye, nereye varmaya çalışıyorsun Hajime-san?” diyor. Sentoki’nin sözleriyle yüzündeki tebessümü bir kat daha artan Hajime hafifçe nefes alıp verdikten sonra “Aslında söylemek istediğim basit. Bu müsabakaya çıkmayacağım!” diyor.

Hajime’nin sözleri bir anda keşişler arasında soğuk bir dalga olarak yayılırken Hajime bu durumdan zevk almış gibi bir yüz ifadesiyle keşişleri süzüyor. Birkaç saniyelik kesişin sonunda bakışları seninkiyle buluşurken “Fakat bu demek değil ki, bu müsabaka hiç gerçekleşmeyecek.” diyor. Hajime bakışlarını senden ayırıp keşişlere yöneltirken “Öğretimiz ninshu birbirimizi anlamayı hedefliyor. Önce birbirimizi sonra herkesi… Bunun için de yürüdüğümüz yolu ancak anlayabildiğimiz kadarıyla aydınlatabiliyoruz. Ne var ki, ezelden beridir biliyoruz ki, kudret ile ninshu karşı karşıya geldiğinde, galip gelen ninshu olmuştur. Tıpkı Asura-sama’nın Indra-sama’yı mağlup etmesi gibi. Tıpkı Naruto-sama ile Sasuke-sama’nın bir araya gelerek Kaguya’yı mağlup etmesi gibi… Bu yüzden ben kudretimden vazgeçip ninshuyu seçiyorum!” diyor. Keşişlerin yüzlerinde beliren şaşkınlık ifadesi Hajime’nin her bir kelimesiyle daha da artarken Hajime bakışlarını sana kilitlediği anda “Bu yüzden bu müsabakada, öğretim Kagi Hanım’ın burada olması gerektiğini söylüyor.” diyor.

Hajime’nin cümleleri bir anda tüm bakışların bir kez daha üzerine çevrilmesine neden olurken Hajime “Bansai-sama’nın cenaze töreninde, Sentoki-dono Kagi Hanım’a konuşma yaptırarak ninshuya uygun bir hareket sergiledi. Şimdi aynısını yapma zamanı bende. Hem öğretime olan inancım hem de Kagi Hanım’ın bizi, bizim de Kagi Hanım’ı anlama ihtiyacımız, bu müsabakada onun yer alması gerektiğini söylüyor.” diyor. Bu cümlelerinden sonra Hajime bakışlarını bir kez daha sana kilitlerken “Dil bazı şeyleri söylese de akıl idrak edemez. Dilimin söyledikleri aklında farklı zuhur bulur. Aklında zuhur edenler diline farklı yansır. Bu değil midir iki kalbin arasına mil çeken. Ancak yumruklar çarpıştığında, herkes görür içini bir diğerinin. Dil konuşmadan, göz görmeden, akıl düşünmeden anlar karşısındakini. Niyetin Bansai-sama ile buluşup konuştuğun gibi anlamak ise eğer, bu meydan seni bekliyor Kagi Hanım.” diyor. Cümlelerinin ardından kısa adımlarla geriye doğru çekilen Hajime, gerçekten de meydanı sana bırakırken ardında duran keşişlerin “Bu mümkün olabilir mi?”, “Hajime-dono söylüyorsa mümkündür.”, “Sentoki-dono ve Teika-san da karşı çıkmıyor, demek ki mümkün.” minvalinde cümleler kurduğunu işitebiliyorsun. Ancak işin en gergin tarafı, herkesin yüzünde bir şaşkınlık ifadesiyle gözlerini sana kilitlemiş olarak beklemeleri oluyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Chouwano Kagi
Kaçak
Kaçak
Posts: 260
Joined: June 4th, 2020, 6:05 pm
Künye:

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar (2. Bölüm)

Post by Chouwano Kagi » June 9th, 2021, 7:04 am

Ben dahil herkes tek bir kişiye nazar etmiş, ağzından çıkacak kelimelere odaklanmıştık. Bu sefer ne diyecekti? Bu dövüşten gerçekten de bu kadar imtina ediyor muydu? Hajime risalede geçen maddeleri ve usulün esaslarını yineliyor Teika da bunları onaylıyordu. Bu konuşma sürerken Sentoki'ye baktım. Zira mezkur risale hakkında bir fikrim yoktu, haliyle bu hitabın nereye varacağı hakkında da bir fikrim yoktu fakat Sentoki'nin ya da Teika'nın mutlaka bir öngörüsü olmalıydı. Bunu yüzlerinden okumaya çalışsam da onlar da benden daha az şaşkın görünmüyordu. Keza birkaç saniye sonra Teika ve Sentoki de sırasıyla bu hitabın maksadını da sormak zorunda kalıyordu.

Hajime risalelerinde bulduğu bir açıklığı dile getiriyordu. Açıklamasına göre kudretleri ilmî alanda çarpışması gerekirken fizikî çarpışmada böylesine bir yükümlülüğün belirtilmediğini ileri sürüyordu. Bunu duyunca gülmeden edememiştim. Zira komikti. Kendilerine çizdikleri sınırlar komikti. Kendine çizdiklerine sınırdan çıkarken dahi komikti. Bu sanki bir balığın kendi isteğiyle sudan çıkıp da toprakta çırpınması gibi absürttü.

Sözlerinin devamında ise yine de belirtildiği üzere bir dövüşün gerçekleşeceğini bildirirken nazarını benim üzerimde bitirmişti. Bu bakışlar içimde bir şüphe ve çekingenlik oluşturmuştu ki eyvahlar olsun. Ne büyük felaketlerin habercisiydi; keşke bilseydiniz. Hajime, Ninshuu öğretisinin her koşulda kudrete karşı galip geleceğini öne sürüyor ve kalabalık her geçen saniye ile daha da büyük bir şaşkınlığa bürünüyordu. Öyle ki zirveyi bulması da pek uzun sürmüyordu. Nihayetinde Hajime, yerine dövüşecek kurbanı, yani beni seçiyordu. Bu tapınak sanki bir girdap gibiydi ve beni bu dünyevî olaylara gittikçe daha da sokulgan hale getiriyordu. Oysa buraya gelme amacım ile yaşadığım şu an-ı dem hiç örtüşmüyordu.

Herkesin gözü bu sözler ile bana çevrildiğinde derince gözlerimi kapattım ve Kawa no Kuni ile Ame no Kuni arasındaki sınıra gelip de yolculuğuma başladığım o güne döndüm.

Nefes al.
Gördüğümüz yalnızca aklının bize gösterdiğidir. İşte rüzgar esiyor.


Yoksa bir bilinmezliğin içinde mi kaybolmuştu? Bilinmeyen neydi? İlim, deneyim ve anlayışın sınırlarına erişemeyen şey idi. Farklı, tanıdık olmayan, keşfedilmeyen ve tespit edilemeyen. Aklın yalnızca marûf olduklarıyla sınırlıydı. Aklın hiçbir zaman bu denli bir orman, bir yağmur ve çamur deryası görmemişti. Bu yeniydi. Öyleyse...

Nefes ver.
Bırak aklın seni azat olup terk etsin. Bırak rüzgarla gitsin.


Gönlünü ferah tutacak olan gözlerin, kulakların ya da tenin değildi. Onlar gelip geçiciydi. Bu orman malum olacaksa gönlüne olacaktı. Öyleyse git ey gönül! Terk et bu bedeni ve gözlerinle gör. Bu diyar ve alem Kagi'nin gönlünden büyük mü? Kendin gör!

Nefes Al.
Gönül gözünün gördüğü içeridir. Kırmızının sıcaklığı, Işığın sesidir.


Gözlerini aç. Yürü gönlünce. Görmek istediğini görene kadar. Koca bir ağaç, çamura bulanmış yapraklar. Hiç mi güneş yok? Onun yokluğu sen yok dersen yok. Bir nikuman ile kuru peksimetin arasındaki fark ancak sen var dersen var. Ay geceye, Güneş gündüze mi aittir? Yoksa geceler mi Ay'ın, gündüzler mi Güneş'indir? Kimse kimisine iye değildir. İkisi de aynı anda aynı yerdedir. Var olan senin görmek istediğindir.

Nefes ver.
Bırak gitsin rüzgar evinden, limanından. İleriye, ileriye.


Huu.

Kagi gözlerini açtı. Şu ana kadar soğuk olmaya çalışmıştı belki ama hiç bu denli soğukluğa ulaşmamıştı. Kendisine bakan bütün keşişlerin yüzlerine boğazlarına zincirler takılmış çiftlik hayvanlarına bakar gibi baktı. İğrenmiyordu zinhar. Bu yalnızca nasıl bir insan anasını kaybetmiş bir yavru kediye kol kanat germe isteğiyle bakıyorsa o denli bakıyordu. Hoş, bu arada "Nice insanlar var ki bir insana, bir kediye baktığı gibi bakmıyor. Belki korkudan, belki kibirden fakat mutlaktır ki: cehaletten." diye düşünmeden de edemedi. Hajime yanlarından küçük adımlar ile ayrılırken yan göz ile baktı. Bir nefes verip yeniden bakışlarını keşişlere çevirdi ve söze girdi: " 'Olacakların hükmünü kim belirler?' sorusuna layığı ile yanıt bulmaya çalışan iki fırka hasıl olmuştur. Birincisinin ilmi şu yönde kâni olmuştur: Ne yaparsak yapalım, ne edersek edelim nihayetinde haslına vakıf olacağımız vakıa, insanın kontrolünde olmaz. Birisi -ki bu birisi Kami-sama'dır- tarafından ervah-ı ezelde levh-i kalem ile yazılıp levh-i mahfuzda biz daha "Agu" demeden tutulmuştur. Ki buna göre benim burada zahir olacağım ve Hajime'nin bu dövüş için beni öne atacağı şol güneşin zahirliğinden önce mektup olup Kaderimiz olmuştur."

Gözlerini keşişler üzerinde gezdirmeye devam etti.

"İkinci fırka ise şu yönde kâni oldu: Yaptığımız ve ettiğimiz her şey bizatihi öz irade ve kudretimizle hasıl olmuştur." Sözlerinin devamında sözlerini destekler biçimde vücudunu hareket ettiriyordu. "Eğer istersek elimizi kaldırır, eğer istersek başımızı şol yandan bu yana çark ettirirdik ama ne yaparsak yapalım, ne edersek edelim levh-i mahfuzda bunu yapacağımız yine de yazardı fakat öyle ya da böyle yaptığımız her eylemde özgür olurduk yani her eylemimiz bizim Kudretimiz sayesinde hasıl olurdu."

"Belki isteyerek belki de muzip birisinin yaptığı..." yüzünde hafif bir tebessüm ile kaşlarını kaldırdı. Hajime'nin biraz önceki konuşmasına atıfta bulunuyordu. " ... 'kelime oyunu' idi. İki fırkanın adı da nihayetinde Kaderciler olmuştu. Zira o demler kelimelerin yeni yeni kifayet kazandığı dönemlerdi. O dönemde ise 'kadr' ve 'kudr' aynı kökten meydana gelen kelimeler idi. Bunun üzerine mezkur demden ahir olmak üzere ikisi de şimdi adları yalnızca bir kağıt üzerindeki mürekkep lekesi olarak hasıl olan liderleri ile anıldı."

...Demiş idi Chagama. " Biraz durup ulemanın üzerinde göz gezdirdikten sonra elini "Üç" yaparak havaya kaldırdı.

"Lakin ben sanıyorum ki bir üçüncü fırka daha vardır, insanların arasında gezen, belki dillendirilmeyen ve belki de fark dahi edilmeyen. Hiç ilmiyesi olmamış hiç zikir dahi edilmemiş bir fırka daha. Birbirini hiç tanımayan, bilmeyen onlarca öğrencisi; hepsinin ağzında ise aynı söz dizesi: "Biz, bizi bağlayacak her kudret ve kaderden hâliyiz. Biz hür ve azadız."

Hajime'ye doğru döndü. Yüzündeki soğuk ifade devam ediyordu fakat az önce onun diğerlerine karşı yaptığı o muzip ifadeyi az da olsa taklit etmiyor değildi: "Eğer ki hür olarak girip esir olarak hasıl olduğum bu mabette ve kıyam ettiğimiz bu meydanda seçim hakkım varsa, şartım şudur: Siz bu üç fırkadan hangisine yakınsınız? Öğrenmek isterim. Zira hiçbir kin, garez, öfke, hınç veyahut kıskançlık dahil hiçbir kötü düşüncemin olmadığı bir insan evladına zarar vermek, yaralamak için sebebim yoktur. Fakat mademki benden böylesine korkunç bir şeyi istemektesiniz öyleyse aklımı kurcalayan bu sualin yarattığı yangına bir damla dahi olsa su serpiniz. Hafif ama bu sefer pekala beliren bir tebessüm etti. "Eğer derseniz ki: 'Ey Kagi, seçim hakkın yoktur!' " Boynunu yere doğru eğdi. "Böyle emreylemiş Çalap. Derdim vardır inilerim."
Image
► Show Spoiler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2811
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar (2. Bölüm)

Post by GM - Naruto » June 9th, 2021, 12:28 pm

Üzerine dikilmiş bakışlar arasında keşişleri süzerek başlıyorsun konuşmana. Ağzından çıkan her bir kelimenin keşişler için ne derece önemli olduğunu, üzerindeki bakışlardan rahatlıkla anlayabiliyorsun. Kadim bir kelam, yüce bir buyruk veya adına ne denirse densin, sanki keşişler böylesine cümleleri dinler gibi kulak kesiliyorlar cümlelerine. Sen maddelerini sıraladıkça, keşişlerin de bu maddeleri zihinlerinden geçirmeye başladıklarını, sözü nereye getirmeye çalıştığını çözmeye uğraştıklarını fark edebiliyorsun. Ancak yine de, aralıksız bir şekilde konuşmana devam ediyorsun, kimsenin müdahalesi olmadan.

Konuşmanın ilk faslını bitirip Hajime’ye dönmenin ardından yaptığın konuşma ve sorduğun soru Hajime tarafından da dikkatle dinleniyor. Ne var ki, Hajime’nin yüzüne yayılan ufak tebessüm oldukça dikkatini çekiyor. Sözlerinle beraber Hajime’nin de aklından bir şeyler geçtiğini, en azından soruna vereceği bir cevabı olduğunu anlayabiliyorsun. Konuşmanı boynunu eğik bir şekilde bitirmenin ardından Hajime hiç vakit kaybetmeden lafa giriyor ve “Boynunu eğmeni gerektiren bir durum yok Kagi Hanım, bana sorduğun soruya gerek olmadığı gibi.” diyor. Bu aşamada keşişlerin üzerinde gezinen bakışları Hajime’ye dönerken Hajime de keşişleri üstün körü süzmesinin ardından bakışlarını sana kilitliyor. Gözlerinin içine, en derinine ulaşmak istercesine bakan Hajime “İnsanoğlu ne garip canlılardır. Duymak istemediklerini duymaz, duyduklarını umursamaz. Ve insanoğlu ne gariptir, yangını söndürmek isterken yangının sönmemesi için bir damla suyla yetinir.” diyor sözlerine atıf yaptığı belli eden bir tebessümle. Ancak bu tebessümün altında rencide edici veya hor gören bir tavrı sezemiyorsun. İçtenliğin içerisinde yollanan tebessümünü daha da güçlendiren Hajime “Bansai-sama’nın sana söylediklerini belli ki çok idrak edememiş veya etmek istememişsin Kagi Hanım. Müsaadenle hatırlatayım sana o geceyi…” diyor. Aldığı hafif bir nefesin ardında Hajime “Sana burasıyla ilgili bilgiler verirken odaya girmişti Bansai-sama ve benden kaldığım yerden devam etmemi istemiştin. Bense, Bansai-sama odadayken bana düşen bir söz olmadığını, sözlerimle veya davranışlarımla Bansai-sama’yı utandırmak istemediğimi söylediğimde, Bansai-sama bana bir cevap vermişti. Eminim şimdi hatırlamışsındır.” diyor. Bahsettiği anları hatırlaman için birkaç saniye sessiz kalan Hajime “Bansai-sama’nın Hagoromo-sama’nın felsefesine atıf yaptığı ‘Geçmiş geleceğin değiştirilemeyeceğini hatırlatmak için değil, bize ne olabileceğini hatırlatmak için vardır.’ cümlesini hatırlamışsındır Kagi Hanım. Sorduğun sorunun cevabı zaten bu cümlenin içinde. O halde ne diye yangını söndürmek için değil bir damla, ucu bucağı olmayan bir deniz varken karşında, bunu sorgulamayı seçersin? Çünkü sen de bir insansın, etten kemikten ve inkar ettiklerinle inandıklarından ibaret.” diyor.

Sözlerini sindirmen için birkaç saniye daha bekleyen Hajime bakışlarıyla keşişlere üstün körü bir bakış attıktan sonra “Öğretimizi illa bu üç kalıptan birine koymaksa arzun, bizim öğretimiz ilkine yakındır. Çünkü biz, Kami’nin yazdığı kaderi kabullenenleri anlayabilmek uğruna kaderi kabulleniriz. O kişilerin attığı adımları anlamlandırmak için bunu yaparız. Bu bir ikiyüzlülük değildir, sadece birisini anlamaya çalışan bir insanın verdiği mücadeledir.” diyor. Hajime bakışlarını üzerinde sabit tutmaya başlarken “Ancak bizim öğretimiz ikincisine de yakındır. Çünkü biz, yazılmış kaderine kudretiyle hükmedebileceğini düşünenleri anlamak için kaderimizi terk ederiz. O kişilerin kudretleriyle kaderlerini nasıl değiştirdiklerini anlamak ve sonrasında kudretinde boğulmaması için. Nitekim, kudretini güç edinenlerin kudretin esir olmalarına öğretimiz karşı gelmektedir.” diyor. Kısa bir nefes arasından sonra Hajime “Ve nitekim, bizim öğretimiz üçüncüsüne de yakındır. Çünkü kudret ve kader, her zaman insanın birbirlerini anlamaya çalışmalarının önündeki en büyük engeldir. Bu yüzden her türlü kader ve kudretten kendimizi vareste tutarız ki, kendilerini hür ve azat edilmiş olarak addedenlerin özgürlüklerini kavrayabilelim.” diyor.

Hajime sözlerinin sonlanmasıyla olduğu yerde yavaşça birkaç adım atarak söylediklerinin anlaşılıp anlaşılmadığını sezmeye çalışıyor. Bu birkaç adımın ardından ise tekrar bakışlarını sana çevirerek “Bizim tek gerçek kuralımız, ninshudur. Ninshu ise, insanların birbirlerine ‘bağlanması’ ve birbirlerini anlayarak hem ruhsal hem de fiziksel dinginliklerini sağlayabilmesidir. Doğru tek olsa bile, doğruya giden yol tek değildir. Sapkın düşünceleri olan bir düşmana da dünyanın en barışçıl canlısına da yaklaşımımız ninshunun yolundan ibarettir. Tıpkı kendini esir olarak gördüğün bu yerde, üzerine çökertilen baskıya veya tutulduğun muameleye karşı seni bir odaya hapsetmek yerine en önemli anlarımızda bile yanımızda tutup, söz verdiğimiz ve hatta geleceğimizi emanet ettiğimiz gibi.” diyor. Konuşmasının bu aşamasında keşişlere dönen Hajime “İçimizde Kagi Hanım’ın Bansai-sama’nın katili olarak görenler vardır, olabilir de. Ancak içimizden hiçbiri, bir katil dahi olsan, seni anlamayı, seninle ‘bağlanmayı’ ve birlikte erişilecek huzuru yaşama arzusunu bırakmış değildir. Bu nedenledir ki, hala buradasın ve bu nedenledir ki, Bansai-sama’nın ardından konuşabilir ve geleceğimiz için mücadele edebilirsin.” diyor. Hemen ardından bakışlarını sana doğrultan Hajime “Birlikte pek vakit geçirememiş olsak da, senden duyduklarım aklımda fikir oluşturmaya yeterli geliyor Kagi Hanım. Sen bizden bir yol istiyorsun, sen bizden tek bir doğru istiyorsun, sen bizden bir ışık istiyorsun. Ancak aynı sen, zihninde yarattıklarının aksini reddediyor, inandığın veya inanmak istediğin temellere insanların müdahale etmesini istemiyorsun. Çünkü sen, seni bağlayacak her kudretten ve kaderden üstün olduğunu, bunun da hür olmak olduğu fikrini yaşıyorsun. Oysa burada sana vaadedilen, fikrinin değişmesi değil, inandığın fikrin gerçekten seni doğru yola sürükleyip sürüklemediğini sorgulamak ve bu yolda kudretine ve kaderine razı olmanın getirdiği baskın psikolojiyle bireyselleşmen yerine, birlikte yürüyüp büyüyebileceğin insanlara ulaşman ve onları anlamandır. Bu nedenle Kagi Hanım, bir seçim hakkın elbette vardır, her zaman olduğuna inandığım gibi.” diyor. Bu aşamada bulunduğu noktadan birkaç adım daha geriye giden ve alanı tamamen sana bıraktığını belli eden bir el işareti yapan Hajime “Ya buraya gelir, bizi anlamak ve bizim de seni anlamamız noktasında bizlere yardımcı olur, aramızda bir bağ kurmaya vesile olursun ya da olduğun yerde durup, benim nazarımda, fikirlerinin üstünlüğünü kabullenmiş bir birey olduğunu tescil edersin. Ama şu da bir gerçektir ki, hangisini seçersen seç, seni anlamaya ve kudret ile kaderin seni hür bir bireye dönüştürmeyeceğini anlatmaya devam edeceğim.” diyor. Hajime’nin sonlanan sözlerinin ardından, tüm keşişler bir kez daha bakışlarını sana dikiyor ve vereceğin kararı beklemeye koyuluyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Chouwano Kagi
Kaçak
Kaçak
Posts: 260
Joined: June 4th, 2020, 6:05 pm
Künye:

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar (2. Bölüm)

Post by Chouwano Kagi » June 10th, 2021, 4:24 pm

Hajime sözlerini bitirdikten sonra Kagi güneşe doğru yüzünü döndü. Birkaç saniye hiçbir şey demeden öylece güneşe baktı. "Şimdi daha iyi görebiliyorum." dedi sakin ve soğukluğundan ödün vermeyen bir tavır ile. "Neden sizinle anlaşamadığımı. Şimdi anlıyorum." Yeniden Hajime'ye doğru döndü. "Yaptığınız her eylem, söylediğiniz her kelam ve fikrettiğiniz her düşüncenin özü ve merkezi aslında bizatihi sizsiniz. Siz, insanlar." Yeniden güneşe döndü. "Ben size geçmişin insanlar üzerindeki tesiri nedir diye sormadım. Size bir vakıanın gerçekleşmesine müsebbib ve vesile olan nedir diye sordum. Bir çekirdeğin elma olması kader midir yoksa kudret midir. Çekirdek kendi istediği için mi elma olur yoksa fıtrat olduğu için mi? Eğer fıtrat ise fıtrat niye bu fıtrattır? Eğer kader ise kader niye bu kaderdir? Şol su niye akar, şol güneş niye yanar? Şol fani niye bu meydanda ne için zahir olur? Dediğin üzere size bir şeyler hatırlatmak için mi buradayım? Bu sizi bağlayan yanıttır. Bu üzerinde kıyam edip de çiğnediğimiz meydan için yanıt değildir." Hajime'ye döndü. " Bize nazar edip de zahir kılan güneşin bunu niye yaptığına yanıt değildir. Bu sabah boğazınızdan geçen ekmek için bu bir yanıt değildir. Siz bana diyorsunuz ki bizim itikadımız üçüne de yakındır zira o itikattaki insanları anlamak isteriz. Bu benim sorum değildir Hajime-san. Sizin ilgilendiğiniz kısım insanları ilgilendiren kısımdır. Beni ilgilendiren kısım fark dahi edilmeyenlerin kısmıdır. O ekmeği un yapan taş ve taşı döndüren su değirmeninin düşüncesidir. Bir asır boyunca yalnızca su taşıyıp da döken çarkın düşüncesi nedir? İşte benim ilgilendiğim kısım budur. Belki de dünyadan evvel yanmaya başlayan şu güneşin, dönen şu çarkın, süzülen şu rüzgarın derdi nedir duymak... " Sentoki'ye döndü. Bir şey ima ediyor gibiydi. "Görmek isterim."

Keşiş topluluğuna doğru döndü. Sesinde netlik ve tedris edici bir tutum vardı. "Fakat şimdi gözümde çok daha nettir ki bunları duymak ve görmek yalnızca insan kalarak mümkün değildir. Gerektiğinde insandan öteye, gerektiğinde beriye tebdil olmalıyım ki bu sorulara yanıt bulabileyim. Siz ise benim insan olarak kalmamı ve yalnızca bir insan olarak düşünmemi istiyorsunuz. Bana diyorsunuz ki 'Ey Kagi! Sen idrak etmek istemiyorsun.' sonra da diyorsunuz ki "Sen "Kudr" ve "Kadr'dan" hâli olduğuna inanıyor kendini hür addediyorsun." Bunu kelimelerim daha şu duvarlar arasında aksetmeye devam ederken söylüyorsunuz. Ey ahali! Boynumu yere eğdiren siz değilsiniz, Çalap'tır. Hüküm onundur. Sizin değildir. Ben benim levhamda ne yazıyorsa onu yapıyorum. Belki bana bu yaptıran Kadr'dır belki Kudr. En nihayetinde ikisi de kaderdir.

"Bana diyorsunuz ki seni yanımıza belki de bir katilken çıkarıyoruz. Hem de bizim en kıymetlimizi katleden bir katil iken. Eğer öyleysem azametiniz ne büyüktür, merhametiniz ne büyüktür. Kami sizden razı olsun. Bunu bana her defasında hatırlatıyorsunuz fakat hiçbiriniz bana bir kez olsun demiyor ki 'Ey Kagi belki de biz seni haksız yere ve cebren yanımızda tutuyor ve özgürlüğünü kısıtlıyoruz. Eğer öyleyse şimdiden affına sığınıyoruz.' Ey Ahali! Size sorumdur. Bu iki kelam bana farklı uzaklıkta mıdır. Biri sağımdaysa biri solumdadır. Öyleyse niye sizi tekbir eden sözleri söylersiniz de tevazu gösterecek sözlerden kaçınırsınız?"

Hajime'ye doğru döndü: "Şimdi bana diyorsunuz ki seni anlamamızın en temel yolu bu meydana çıkman ve Sentoki-san ile birbirinizi yaralamaktan geçer. Kelamlar ile anlaşamadık, dövüşerek anlaşacağız." Yeniden topluluğa döndü. "Ey ahali, ey ulema! Görmez misiniz?! Teakkul etmez misiniz?! Size sorarım: dövüşerek kendine lider belirleyen kimlerdir? Bana dersiniz ki Sentoki'yi yaralamayı reddersen sen mütekebbirsin. Ey Ahali. Kami şahidimdir! Düşüncemin büyüklüğü veyahut küçüklüğü benim için değersiz, önemsizdir. Varsın üstünlüğünü işaret eden bir mütekebbir olayım, varsın düşüklüğünü kabul eden aşağılık olayım. Ey ahali. Koruma iç güdüsüyle sallanmayan her fiskeden büyük günah yoktur. Bunu görmez misiniz? Teakkul etmez misiniz? Benden bunu istemeyiniz. Beni bu günaha ortak etmeyiniz. "
Image
► Show Spoiler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2811
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar (2. Bölüm)

Post by GM - Naruto » June 11th, 2021, 10:03 am

Sözlerini Hajime, Sentoki ve diğer keşişler dikkatle dinliyor. Ancak sözlerin sürdükçe, Hajime’nin yüzünde beliren mutsuzluk ifadesini daha net görebiliyorsun. Aslında bu mutsuzluğun altında bir hayal kırıklığı, bir çaresizlik de sezmiyor değilsin. Esasen, Hajime istese bu duyguların hiçbirini sana yansıtmayacağını veya bunu anlayamayacağını biliyorsun. Bu nedenle, Hajime’nin bunu bilinçli olarak yaptığını kısa bir süre sonra kavrayabiliyorsun. Yine de sözlerini tamamlıyor ve keşişlere serzenişinle cümlelerini sonlandırıyorsun.

Konuşmanın üzerine keşişlerde inceden bir gerginlik ve şaşkınlık sezebiliyorsun. Birkaç gözde öfke ibareleri seçebilsen de, bunlar önem verilecek nitelikte olmuyor senin açından. Sentoki ve Hajime ise oldukları yerde öylece seni süzüyorlar sadece. Sessizliğin garip bir hükümdarlık kurmaya yeltendiği anda ise Hajime “Anlaşıldı Kagi Hanım.” diyerek söze giriyor ve kafasını hafifçe aşağı yukarı birkaç kez sallayarak “Anlaşıldı.” diye kendi kendini tekrarlıyor. Bulunduğu yerden eski yerine doğru küçük adımlarla ilerlemeye başlarken “İsterdim ki, birbirimizi anlayalım. Fakat bundan kaçınmak için elinden geleni yapıyorsun.” diyor. Adımlarını ufak ufak sürdürürken “Mesele buraya gelip gelmemen değil Kagi Hanım, bu sadece bir yoldu. Mesele, senin özünde. Bana sorduğun soru insandı, insanların inandığı üç farklı düşünceydi. Sözlerinden tek anlaşılan da buydu. Hiçbir zaman bir elma neden elma olur değildi. Hatırla Kagi Hanım, hatırla… Bana seni tekrar ettirme ve hatırla.” diyor. Sözlerindeki tınıdan hayal kırıklığını rahatlıkla seçebildiğin Hajime eski yerine döndüğünde “Ben de sana zaten insan olduğumuzu, insan olmamız gerektiğini anlattım. Başka da bir şey değil. Ne var ki, sözümü söyledikten sonra çarkı çevirdin ve şimdi de ben onu demiyorum diyorsun. Eğer düşündüğün kadar aşağılık kişiler olsaydık, buna en basit tabirle ikiyüzlülük derdim. Ancak dilim varmaz, ayıbı kendime yüklerim, ben başaramadım derim.” diyor.

Hajime bakışlarını önce Sentoki’ye sonra keşişlere çevirdikten sonra bir kez daha sana bakıyor ve “Bansai-sama’yı sen öldürmedin belki, ancak kendini de bizim yerimize koymadın. Hoş, görüyorum ki bunu yapmanı beklemek benim hatammış. Sen ki Kagi Hanım, Chagama-sama’nın öğrencisi, bizlerden üstün, biz sapkınların terbiyecisi! Sen ki Kagi Hanım, eskimiş kelimelerin efendisi, dilinin altına saklanmışın teki!” diyor. Yüzünde hafif beliren sinir emarelerini hızla silen Hajime “Özgürlük bir çift gözün altında kalmak değil, sana bakan bir çift göze rağmen inanmaktır, anlamaktır. Sen özgürsün Kagi Hanım, hayallerinden öte. O kadar özgürsün ki, ne bizim ne de başkalarının fikri seni esir tutabilir bu alemde. Hadi, koş şimdi özgürlüğüne!” diyor, son cümleleri önceki söylediklerinden daha gür bir şekilde çıkarken.

Keşişlerin arasında var olan şaşkınlık ve gerginlik Hajime’nin sözleriyle bir kat daha artarken, bu kez Hajime Sentoki’ye dönüyor ve eğilerek selam verirken “Ninshuum kaybetti Sentoki-sama. Yeni liderimiz olarak sizden tek istirhamım Kagi Hanım’ın buradan ayrılması. Bansai-sama’nın ölümü üzerindeki şüpheler devam etmişse de, bu ahvalin içinde daha fazla kaybetmeyi istemiyorum. Bansai-sama’nın ölümünde Kagi Hanım’ın en ufak bir tesiri varsa, bildiğim bilmediğim tüm Tanrılar adına, bu diyardan göçmüş tüm akıl hocalarının, tüm üstadların ruhları üzerine yemin ederim ki, Kagi Hanım’ı cehennemin yedi kat altına gitmiş olsa bile bulup size getireceğim!” diyor. Hajime’nin sözleri ile bir hayli şaşırmış görünen Sentoki, yüzündeki bu şaşkın ifadeyi hızla silip atarken “Başını kaldır Hajime-san. Sana ve düşüncelerine inanıyor, hissettiklerini anlayabiliyorum.” diyor. Cümlesinin sonunda bakışlarını üzerinde tutan Sentoki “Benzerini yaşamıştım.” diyor. Hajime olduğu yerde yavaşça doğrulurken Sentoki üzerindeki bakışları ayırmadan “Buradan ayrılabilirsin Kagi Hanım. Arzum, bu gidişinin ardından yüzlerimizde bir tebessüm kalması olsa da, buna bile söyleyecek bir lafın olduğunu hissedebiliyorum. Bu yüzden başka kelam etme ve bırak biz sapkınlığımızla, cahilliğimizle kalalım.” diyor. Fakat ardından birden üzerine çöken ağır bir aura yaymaya başlayan Sentoki “Ancak Bansai-sama’nın ölümünde en ufak bir etkin olduğunu anlarsak, işte o zaman esaretin nasıl bir şey olduğunu sana ilk elden tattıracağıma emin olabilirsin!” diyor. Sana sarf ettiği cümlelerini sonlandıran Sentoki Hajime’ye dönüp eğilerek selam veriyor. Bu esnada hemen ardında duran Teika fısıltıyla “Tek bir kelam etmemeni tavsiye ederim. Bu aşamada sana yapabileceğim tek iyilik bu.” diyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Chouwano Kagi
Kaçak
Kaçak
Posts: 260
Joined: June 4th, 2020, 6:05 pm
Künye:

Re: [Chouwano Kagi] Uyur idik uyardılar (2. Bölüm)

Post by Chouwano Kagi » June 14th, 2021, 3:54 am

Genç kız sözlerini söyledikten sonra etrafa, keşişlerin yüzlerine baktı. Sözlerinden sonra süren sessizlik onu hoş ediyordu. Zira sözünün üstüne söz söylenmediği her saniyenin kulaklarında Kagi'nin sözleri aksediyordu. Konuşmasının belirli, daha doğrusu istediği gayeye ulaşmasını pek beklemiyordu. Zira şu ana kadar dinledikleri veyahut gördükleri bir değişimin habercisi gibi durmuyordu fakat elden beklemekten başka bir şey de gelmiyordu.

Hajime sözüne başladıktan sonra tepkisinde soğukluğunu korumaya devam ediyordu. Tapınağın usulü savunulurken de bu ifadesini korusa da Hajime'nin kendisinin sorduğu sorunun merkezinde insan olduğunu iddia edince kaşlarını kaldırıp gözlerini birkaç saliseliğine de olsa onun üzerinden ayırdı ve sözlerini yeniden düşündü. Tedris etmeğe başlamadan önce ana başlık olarak 'Olacakların hükmünü kim belirler?' dediğine oldukça emin idi. Hakeza insanlar bu soru minvalinde istediğini istediği kadar düşünebilirdi lakin yine de bu asıl temaya bir yanıt olmazdı. Zira olay ve olgular insan etmeninin olmadığı konjonktürlerde de gerçekleşirdi. İnsan ise bu kendisinin etmen olmadığı olguları anlamak için kendi özünü soyutlaması gerekirdi lakin; 'bu haliyle insan', bunu başaramazdı zira kendini özünden soyutlama usulleri dahi en nihayetinde insanî fikriyat ile oluşturulmuş usullerdi. Haliyle bu üç fırka azalarının hepsini -iddia ettikleri üzere- tamamı ile dahi anlasalar yine de 'Olacakların hükmünü belirleyen kimdir?' sorusuna tam ve net olarak bir yanıt bulamazlardı. Bu tarz geniş kapsamlı sorulara -en zahmetsiz ve çilesiz yöntem olan- insanlar üzerinden doğru yanıt bulmanın tek yolu bütün insanların Rinne'yi kırması ile mümkün olabilirdi.

Kendi içinde tefekkürünü yaptıktan sonra soğuk ifadesine yeniden bürünerek Hajime'yi dinlemeye koyuldu. 'Çarkı çevirdin.' sözü noktasında yeniden duraksadı. Zira kendisine kendi sözünü hatırlatmak ile ileri çıkan birisinin, hatırlatmakla ileri sürdüğü sözleri gerçekten anlamamış olması kendisine garip gelmişti. Zira iki muhatap da kendisini kendi doğrusunu kovalamakla itham ediyor ve ne söylerler ise söylesinler Kagi'nin kendilerini dinlemediğini ileri sürüyorlardı. Oysa Kagi, mabette geçirdiği saatler sonucunda dünya görüşünde birçok şeyi değiştirmişti.

Buraya gelmeden önce görmezden gelinebilecek bir parametre olarak gördüğü Çakra'nın ve Çakra bağlarının muhteviyatını ve insanlar için önemini daha iyi kavramıştı. Öyle ki artık görmezden görülmeyeceği açıktı. Veyahut: İlmî bir yapının ne yönde örgütlenmesi gerektiğine dair birçok fikir edinmişti. Ya da Shinobi Dünyası'nda yükselen yıldız konumundaki Ninshuu'nun Naruto'dan sonra yeniden söneceğine ve bu seferki sönmenin çok daha tehlikeli bir olaylar örgüsüne gebe olduğuna kani olmak gibi bir çok yeniliği vardı.

Tapınak keşişlerinin fikirlerinde oluşan değişiklikleri gözünde canlandırmaya çalıştı. Hiçbir şey göremiyordu. Herhalde olsa olsa Chagama ya da kendisinin adını duyduklarında içgüdüsel olarak alacakları bir savunma halinden başka bir şey yoktu. Oysa Kagi onlar için birkaç konuda tamamen zıt olarak bu meydana gelmiş onlar ise fikirlerine duydukları kör güven sayesinde biraz olsun dahi geri çekilmemişlerdi. Kagi ne çark çevirmişti ne de onları Hajime'nin addettiği sıfata indirgemişti. Denmeyecek sözler de söylenmemeliydi. Zira söylenirse o söz denmiş olurdu ki bu, denmemesini gerektirecek sebepleri yok sayardı.

Hajime kendisini kendilerinin yerine koymamakla itham ediyordu Kagi'yi. Oysa nezaret hakkındaki sözleri tam da bu yüzden, kendisini onların yerine koyduğu için söylemişti. Zira eğer ki birisi kendisi için değerli birini öldürmekle itham olunsa söyleyeceği ilk kelam, o mezkur sözler olurdu. Zira birisinin özgürlüğünü haksız yere kısıtlamak, bu "yapabilirlikten" gelen kibir ve üstten bakma, emretme, buyurma... Bunlar ne büyük zulüm işaretleriydi, keşke bilselerdi. Eğer ithamlar doğru çıktıysa ne ala idi, gönüllerine bir nebze de olsa bu zulümleri için kefaret olurdu. Fakat eğer haksızlarsa bu yaptıklarının kefareti yoktu. 'İşte ben onların yerine kendimi koyduğum için bu kefareti işaret ettim. Zira ben onları affederdim de şüphesiz Adil olan Kami bu zulmü affetmezdi. Onlar kefareti de Kami'yi de reddetti. '

Akıbet; Hajime, kendisini özgür kılmıştı. Bu azletmeyi yaparken de kinaye ile bulanmış sözler ile Kagi'yi küçük düşürücü sözler sarf etmişti. Genç kız hiçbir tepki vermedi, doğrusu bu sözler hakkında bir şey de düşünmedi. Sözlerin ardından da Sentoki'nin önünde eğilerek Ninshuu'sunun yetersizliği sebebi ile yenilgisini açıklıyordu. Kagi ufak da olsa mutlu olmadan edemedi. Zira tamamen köhne ve yetersiz bir öğretinin esası sebebi ile yapılacak bir dövüşü öyle ya da böyle engellemişti. Sentoki, yeni lider olarak Hajime'nin bu isteğini onayladı ve o da Kagi'yi nezaretten azat etti lakin ikisi de eklemişti: Eğer suçluysa en büyük zahmetlere de katlanacak olsalar Kagi'yi bulunduğu yerden cebren alacaklar ve esareti tüm ihtişamı ile kendisine tattıracaklardı. Kagi bunu duyunca gülümsedi. Hiçbir şey de demedi.

Teika'nın genç kızın arkasından yaptığı uyarı ile Kagi yeniden o soğuk tutumuna döndü. Biraz daha farklı hissediyordu, belki de az önce özgür kılındığı içindi. İçinden bir ses kulaklarında çınladı. "Hasenedendir heyhat, maalesef hasenedendir."

Başını öne eğerek önce Hajime'yi sonra da Sentoki'yi ve nihayetinde keşiş topluğunu selamladı. Yürüyerek çıkışa doğru yöneldi. Hajime de Sentoki de ardında kaldığında ise melodik bir şiir okumaya başladı. Hitap eder bir hali yoktu, kendi kendine şarkı söylüyor gibiydi.

"Bir nefesçik söyleyeyim
Dinlemezsen neyleyeyim
Aşk deryasın boylayayım
Ummâna dalmağa geldim

Ben Hakk'la oldum aşina
Gönlümüzde yoktur nesne
Pervaneyim ateşine
Şemsine yanmağa geldim

Aşk harmanında savruldum
Hem elendim hem yoğruldum
Kazana girdim kavruldum
Meydana yenmeğe geldim

Ben Hakk'ın edna kuluyum
Kem damarından biriyim
Âyîn-i Cem'in bülbülüyüm
Meydana ötmeğe geldim

Chawan no Kagi'dir* özümde
Hiç hilaf yoktur sözümde
Eksiklik kendi özümde
Dârına durmağa geldim

İşte geldim. İşte gittim.
Huu."

Tapınaktan çıktıktan sonra heykeller ve merdivenden birkaç metre ötede bir ağacın altına oturarak meditasyon yapacaktım. Eğer acıkırsam kuru peksimetimi yiyecek, gözüme yenilebilir ot, meyve veya mantar görünürse toplayacaktım. Burada kaç saat, kaç gün ve belki de ay duracağımı bilmiyordum doğrusu. Zira Konohalılar ne zaman gelirdi, araştırmaları ne kadar sürerdi, ortada gerçekten bir cinayet var mıydı? Bilmiyordum. Dem gelecek görecektik.

Tebliğ sendendir.
İcabet onlardan.

Off Topic
*: Chawan'ın kelime anlamı çay kasesi anlamındadır. Soyadı olan 'Chouwa no/Uyumun ...-(s)ı' yerine kullanma sebebi ustası Chagama'ya göndermedir. Chagama ise çaydanlık anlamına gelmektedir.
Image
► Show Spoiler
Locked

Return to “Role Play Arşivleri”