[6. Gün - Gündüz Safhası] Terkedilmiş Kasaba

[GM - Naruto]

Satori, Butsuo'nun sorusuna karşılık "Bunu anlatmak benim haddime değil." diyor, ardından başka bir şey söylemiyor. Bu kelimeleri ederken Ryoken dönüp Ryu ile konuşuyor, Ryu, Satori'yi izliyor Ryoken konuşurken ve bir çıkarım yapmaya çalışıyor gördükleriyle. Satori sizin konuşmanıza herhangi bir tepki vermiyor, bu da Ryu'nun Satori'nin aralarındaki konuşmayı duymadığı hususunda ikna olmasına yetiyor. Ryoken'in sırtına iki defa vuruyor yavaşça.

Butsuo aralarındaki konuşmayı duyamıyor ancak fısıldaştıklarını biliyor. Chisa ise farkındalık yetenekleri sayesinde duyabiliyor.

Satori pozunu tekrar değiştiriyor ve ayaklarını içeri çekerek bağdaş kuruyor. Ellerinin avuç içini de dizlerine koyuyor. Bakışları hâlâ sizden ziyade biraz daha karşıya dönük gibi. Kafası spesifik bir yöne doğrultulmuş değil. Oturduğu yerde gayet rahat, size müdahale etmek gibi bir derdi yok gibi. Chisa'nın sözü onu tatmin etmiş gibi görünüyor.

[Kotegawa Chisa]

Satori-san'ın takım arkadaşı için yaptığı şey gerçekten de takdire şayan. Onun hikayesini bizim gibi yabancılara anlatmamış olması da ayrıca takdir edilmesi gereken bir şey. Gerçi bunda takdir edilecek bir şey yok, sadece yapılması gerekeni yaptı... Butsuo-san'ı da anlamadım, neden sordu ki? Merak ettiğinden ötürü sormuştur elbette fakat bu sorulacak bir soru değil. Anlatmaya niyeti olsaydı en başından anlatırdı zaten. Gerçi arada bende öyle oluyorum, sırf merak ettiğimden ötürü sormamam gereken soruları soruyorum. Sormamam gerektiğini, kaba olacağını biliyorum ama merak da ediyorum. Sanırım Butsuo-san'da benim sıklıkla düştüğüm duruma düştü, yapacak bir şey yok.

Kısa bir süre düşündükten sonra bakışlarımı Butsuo-san'ın üzerinden çekmeden konuşmaya başladım. "Sanırım bu konuda Satori-san ile aynı düşünüyoruz. Parşömenler sadece ölü ağırlıklar, senin hareket etmeni engelleyen ve sıradaki hamleni ortaya çıkartan şeyler." Birkaç saniyelik bir beklemenin ardından açıklamamı detaylandırmam gerektiğini düşünerek devam ettim."Dün Ryu-san'ın neden sizin üssünüze geldiğini sanıyorsun? Çünkü üssünüzde sadece bir kişi bırakacağınızı ve bir adet parşömeninizin olduğunu biliyorduk. Üssümüze sadece iki kişiyle birlikte geldiğinizde bunu anlamıştık. Eğer elinizde parşömen olmasaydı üç kişi gelirdiniz. Elbette iki kişi bizim üssümüze, bir kişi farklı bir bölgeye gitmiş olabilir fakat sınavın bu aşamasında pek olası değil." Bakışlarımı Satori-san'a çevirdim. "İşte bu yüzden mor takım ilk gün parşömenlerini bırakmayı tercih etti. Bu sayede daha özgür bir şekilde hareket edebildiler ve diğerleri parşömenler için savaşırken teçhizat tentesinden ekipman toparlamayı başardılar." Bakışlarımı Butsuo-san'a çevirirken bir ekleme daha yaptım. "En azından ben öyle olduğunu düşünüyorum, pek zeki birisi olmadığımdan ötürü çıkarımlarım yanlış olabilir." Tekrardan kısa bir ara verdim ve Satori-san'ın parşömenin olduğunu söylediği bölgeyi göstererek "Bir parşömen hiçbir işimize yaramaz, o yüzden alabilirsin. Satori-san'ın dediği gibi: "Ne de olsa geri alacağız." Yani en azından deneyeceğiz." dedim. Ardından hızlıca takım arkadaşlarıma dönerek "Tabii siz onaylıyorsanız, isterseniz parşömeni almayı da deneyebiliriz ama mantıklı olanın bu olacağını düşünüyorum." dedim.

[Oita Butsuo]

Karman çorman oldu her şey yine. Kim parşömeni alsa geri kalan herkes üstüne çullanacak yarın. Anasını satayım ortada iki parşömeni olduğunu herkesin bildiği bir takım var, sorun parşömense hep beraber gidelim alalım oradan iki parşömeni paylaşalım. Hazır üç takım bir araya gelmişiz burada. Mor takımlının ameliyat olması gereken kardeşine de bir yardımımız olmuş olur.

Yok abi yok, öyle olsa da kim kaç parşömen alacak diye kavga çıkar. Chisa haklı herhalde, insanın derdi bitmiyor. Bu parşömenleri yapan, bizi bu alana sokup birbirimize düşüren, shinobi alemini ortaya çıkaranlara bu sözüm. Bizim kaderimiz ezelden belli. Kavga dövüş, sonu yok bu işin. Kahpe Uzumaki Naruto, niye bırakmadın lan Madara'yı, ha? Ne güzel yaşayacaktık kendi kapsüllerimizde, senin yüzünden bulaşmadığımız bok kalmadı. Gittiler bir de köyün başına getirdiler seni, amına kodumun bonobosu. Soytarı herif...

Şimdi elimizdeki duruma geri dönelim. Satori-san'dan bir cevap alamadık. Ryu ve Ryoken bir şey yaptılar ama ne yaptılar anlamadım. Herhalde Ryoken çaktırmadan Chisa'ya genjutsu yapıp Satori-san'ı başka biri falan gösterecek. Ryoken de öyle bir potansiyel var, beklerim. Sonra Chisa konuşmaya başladı. Beni en alakadar eden kısım son söyledikleriydi. Ne karar verecekler bilmiyorum, ama belki bilmeme de gerek yoktur kendi yapacaklarımı bilmem için. "Belki her şeyin daha kolay olması için sizi yarın üssünüzden çıkamayacak hale getirmeyi tercih etmeliyim. Ryu'nun bacaklarını kendim yaraladım, Ryoken'in sözlerine ne kadar güvenebilirim bilmiyorum ama o da performans konusunda sıkıntıları olduğunu söyledi. Tabi bunu Satori-san'a karşı tekniklerinin işe yaramadığı için söylemediyse. Neden size tekrar güçlenip karşıma dikilebileceğiniz kadar süre tanımalıyım ki?" Sözlerim beni de biraz rahatsız etti keza Chisa kendi köyünden insanlara saldırmayacağını söylemişken bu kadar agresif davranmak hoşuma gitmiyor. Yine de buraya köy köy değil takım takım katıldık. Takımım için en faydalı şeyleri yapmakla yükümlüyüm. Diğerlerinin ne yaptığı kendini alakadar eder. Yine de belki farklı bir çözüm yolu sunabilirim onlara. "Herkesin iki parşömeni olduğunu bildiği bir takım var. Oraya gidip istediğiniz gibi parşömenleri yok edebilirsiniz. Hem bir taşla iki kuş vurmuş olursunuz. Eğer bu da bir çözüm yolu değilse savaşmak dışında pek bir çözüm gelmiyor aklıma." Satori-san'ın istediği gibi gidiyor olsa gerek her şey. Gerçekten dört Ishigakureli gittik kızın ekmeğine yağ, masasına meze olduk. Yok yok, benim bu kızdan intikam almam lazım. ERKEK OĞLU ERKEK olduğum için gururuma yediremem.

[GM - Naruto]

Off Topic

Ryu ve Ryoken'in yerlerinde durdukları ve olaylara kayıtsız kaldıkları varsayılmıştır.

**(Iryou-nin = Medic-nin)

Satori, Chisa'nın çıkarımlarına sadece hafifçe sırıtarak karşılık veriyor. Onun dışında bir yorum yapmıyor. Butsuo'nun laflarını duyunca ise söze giriyor. "Kavga ve dövüş hususunda size bir detay vermek isterim, belki karar vermenize yardımcı olur. Takım arkadaşım Kei-san bir Iryou-nin. İşinde de bayağı iyi. Beni öldürmediğiniz sürece yarın herhangi bir sıkıntı olmadan sınavda aktif rol alabileceğim. Ancak dediğim gibi, sizinle dövüşmek gibi bir planım yok. Hepinizi alt edemem zaten. Muhtemelen beni haşat edersiniz. Ancak bu süreç içerisinde bazılarınızı medikal çanta ile bile iyileşemeyecek hâle getirmeyeceğimin garantisini veremem." Ciddi bir surat ifadesi ile sözlerini sarf ettikten sonra bir kaç saniyelik bir sessizlik oluyor, fakat siz laf giremeden birden Satori kafasını bir kaç santim yukarı kaldırıyor. Suratına anlık bir şaşkınlık hissi geliyor, geldiği gibi kayboluyor. Gülümsemeye başlarken "Bu arada, birisi yıkık evin içerisinde ve parşömeni arıyor. Kim olduğunu bilmiyorum, ama acele etmezseniz alıp gidecek gibi. Sonra adımız yalancıya çıkmasın." diyor. Oturuşu hâlâ rahat. Hareket etmeye hazırlanıyor gibi bir hâli yok.

[Kotegawa Chisa]

Hayatımın büyük bir çoğunluğunu suratımda kocaman bir gülümsemeyle birlikte geçirdim. Elbette çocukluk yıllarımda daha somurtkan bir tiptim fakat genel olarak hayata olumlu taraftan bakmayan özen gösteren birisiyim. Tabii ki benim de sinirlendiğim, hüzünlendiğim zamanlar oluyor. Şu anda o durumlardan birisinin içerisindeyiz, Butsuo-san'a gerçekten de öfkeliyim. Konuşmaya başladığı anda suratımdaki gülümseme yavaşça ortadan kayboldu. Kaşlarım öfkeli olduğumu belli edercesine çatıldı. Bakışlarımı Butsuo-san'ın gözlerinin içerisine kitledim ve konuşmasını bitirmesi için beklemeye koyuldum. Aklımdan onlarca şey geçiyordu fakat ona duyduğum saygıdan ötürü beklemenin doğru olacağını düşündüm. Her ne kadar söyledikleri saçma sapan şeyler olsa da hala Ishigakure'nin bir shinobisi.

Butsuo-san'ın konuşmasını bitirmesinin ardından lafa girecektim fakat Satori-san konuşmaya başladı. Onu dinledikten sonra biraz sakinleşmeyi başardım fakat hala öfkeliydim. Satori-san konuşmasını bitirdiğinde bakışlarımı bir kez daha Butsuo-san'ın gözlerinin içerisine kitledim. Sert bir ses tonuyla "Bu sözler karşısında sessiz kalacak değilim. Sana saldırmak gibi bir niyetimizin olmadığını açık bir şekilde belli etmemize rağmen bizi tehdit etme cüretini gösteriyorsun. Her ne kadar Ishigakure alınbandını takan birisine katanamı doğrultmak istemesem de eğer bu sözlerin gerçek düşüncelerini yansıtıyorsa yapmaktan başka çarem kalmaz." dedim. Ardından Butsuo-san'dan uzaklaşarak elimi Ryoken-san'ın verdiği katananın üzerine yerleştirdim. Modumu etkinleştirmek için chakramı yoğurmaya başladığım esnada ise devam ettim. "Eğer hala dövüşmeye niyetin varsa senin rakibin olmaya hazırım Butsuo-san. Fakat dikkatlice düşünmeni tavsiye ederim, zira kaybeden taraf sen olursan yarın sınav alanında olmayacağının garantisini veriyorum."

Butsuo-san'ın savurduğu bu açık tehditlere gerçekten de öfkelendim. Her ne kadar aynı köyden gelmiş iki shinobi olsak dahi bu söylediklerini tolere edemem. Arkadaşlarıma zarar vermek isteyen kişi her kim olursa olsun onun karşısında durmak benim vazifemdir.

[Oita Butsuo]

Öldürürüz o zaman kardeş, nedir yani. Hiç yapmadığımız iş sanki. Satori-san'ın son sözlerinden sonra hemen harekete geçecek gibi oldum ama Chisa tekrar konuşmaya başladı. Gerçekten anlamıyorum... Dört tane Ishigakureli buraya nasıl geldik biz? Tamam ben de körükledim ateşi ama bizimkiler ne yapıyor? Dün bir parşömeni yok ettiler, şimdi burada parşömeni istiyorlar mı istemiyorlar mı karar veremiyorlar. Chisa istemiyor, Ryoken ve Ryu cevap vermiyor. Karşımızda rakip takımın üyesi duruyor bizimle dalga geçiyor. Şu an hep beraber onu aradan çıkarıp ne yapacaksak yapabilirdik. Ama şu an kendi köylülerim bana düşman durumda. En azından Chisa. Saçma sapan bir iş.

Derin bir nefes verip "Ne yapmak istediğini gerçekten anlamıyorum Chisa. Bu sınavda ne yapmaya çalıştığınızı da çözemedim. ÖZELLİKLE BİRBİRİMİZE DÜŞMEMİZDE BİR YAN SEBEP OLARAK DA OLSA ROL OYNAMIŞ OLAN PARŞÖMENİ BİRİ BURNUMUZUN DİBİNDEN ARAKLIYORKEN! Arkamdan saldırmayacaksanız gidip kontrol edeceğim. Benimleyseniz gelebilirsiniz. Arakçıyı aradan çıkardıktan sonra ne yapacaksak yaparız." dedim bakışlarımı köydaşlarımdan ayırmadan. Tekrardan da bir süzdüm bizimkileri üçe karşı bir alabilir miyim diye. Bence alırım. Chisa büyük konuştu ama böyle büyük konuşmalar beni daha da çok gaza getiriyor. İyimser biriyim galiba. Hiçbir zaman kaybedeceğim senaryo gelmiyor aklıma, hep kazandığımda hissedeceğim tatmin hissi kafamda beliriyor. Belki benim güçlü yanım da budur, ne malum.

Bizimkilerden güvence alana kadar hareket etmeyeceğim. Chisa'nın ben bir şey yapmazsam saldıracağını sanmıyorum ama Ryoken ve Ryu konusunda emin olamıyorum. Hele Ryoken tam başa bela. Haru'yu tek seferde sabitlemişti yerine. Bana da aynısını yapması ihtimali epey götümü titretiyor sınavın başından beri.

[Jin Ryoken]

Şuanda ne yapılacaksa, bir plana göre yapılmalı. Her şey sistematik olmalı ve istediğimiz gibi gitmeli. Öbür türlü yaşayacağımız her şey hüsrana dönüşecek. Burada asıl yapılması gereken, Butsuo-san'ın gücünden yararlanarak kızı etkisiz hale getirmek. Ancak basit bir etkisizlik değil, sınavın sonuna kadar sürecek bir etkisizlik. Onu bayıltabilsek, ormanın ücra bir köşesine bırakarak sınavdan eleyebiliriz. Böylelikle gerçekten etkisiz bir elemana dönüşmüş olacak. Buradan çıktıktan sonra, ağır bir kavga sonrasında karşımıza nasıl geleceği hakkında bir fikrim yok. Bu yüzden etkisiz hale getirilmeli, bize getirebileceği tüm riskleri ortadan kaldırmalıyız. Diyelim kaldırdık ve Butsuo-san ile karşı karşıya kaldık, üç kişiyiz. Üçe bir şekilde yenebileceğini sanmıyorum. Dayanabilir, hatta bizi zorlayabilir belki ancak eninde sonunda yenilecektir. Butsuo-san'ın karşısında dezavantajlı bir durumda değilim, en azından gözleri görebiliyor. Bu yüzden tam üç kişiye karşı savaşmış oluyor.

Eğer kızı eleyebilirsek ve Butsuo-san'a karşı bir dövüşte galip gelirsek, kızı etkisiz hale getirdiğimiz için sadece Butsuo-san üssümüze gelecektir. Gelme ihtimali yüksek olur diye düşünüyorum. Ancak kızı etksizi hale getiremezsek ve parşömeni alabilirsek, işte o zaman çok büyük bir çukura saplanıyoruz. Butsuo-san ve bu kızın bizim üssümüze çöküşünü hayal etmek bile çok yorucu. O kadar riskli bir durumun içerisindeyiz ki, ne yapacağımı düşünmek bile beni yoruyor. Son bir gün kalmışken böyle büyük bir riskin altına girmeli miyiz onu düşünmem lazım öncelikle. Sonucunun ne olabileceğini bilemediğim bir risk.

Birisinin şuanda parşömeni araklıyor olması ve bizim burada laf salatası yapmamız boş bir olay. Sanırım düşüncelerimi parşömene doğru giderken zihnimin içerisinde döndürmeliyim. Birde başka bir takım çıktı başımıza. Parşömeni hangimizin aldığını görürse onlarda üssümüze bir anda çökebilir. Kaçak bir şekilde devam ettirmemiz gerekebilir sınavı. Bakalım parşömeni alabilecek miyiz merak ediyorum. Butsuo-san ile birlikte gidip parşömeni kaptırmayacağım, kimin alacağına ise kızın son hali karar verecek. Kızı sınavdan eleyebilecek duruma getirebilirsek parşömeni almayı deneyecek ve kızı eleyeceğim üs dışında bırakarak. Eğer kızın öyle bir halde olduğunu göremezsem, maalesef parşömeni bırakabilirim. Başka yöntemlerle üslere gitmek dışında çaremiz kalmayacak.

"Chisa-chan, Ryu-san. Butsuo-san'a katılıyorum. Burada laf çevirip parşömeni bir anda kaptırmaya niyetim yok. Nihayetinde işin sonunda Butsuo-san'da parşömeni alabilir ancak şimdilik kaptırmamak en iyisi. Sonrasında kimin alacağına bir şekilde karar veririz. Gitsek iyi olur. Geç kalmak istemem."

Dedim sakin bir şekilde. Ardından ilerlemeye başlayacağım Ryu-san ile birlikte. Butsuo-san'ın yanında durmak en iyisi. İş dövüşmeye kadar uzarsa, üçüne de iyi bir şekilde destek çıkacağım arkadan. Bu yüzden, en önde yürümek yerine Butsuo-san'ın yanında, Ryu-san'ın arkasında duracağım.

Off Topic

Ryu da Ryoken ve ilerlerse Butsuo ile birlikte gidecek. Ryu, Ryoken'in üç ya da dört adım önünde olacak şekilde ilerleyecek.

[GM - Naruto]

Butsuo, Chisa'nın yoğrulan chakrasını hissedebiliyor. Kor gibi alevlenen chakra Chisa'nın tüm vücuduna yayılıyor, ardından bu hararet dinginleniyor. Butsuo, Chisa'nın bir özel yeteneği aktif ettiğini anlayabiliyor bu yüzden. Tüm bu hissiyatı incelerken laflarını ediyor. Ryoken de Butsuo'dan sonra konuşuyor ve yürümeye başlıyor Ryu ile beraber.

Butsuo, Chisa'dan bir saldırı görmediği için, Ryoken'in yürümesine güvenerek o da eve doğru hareketleniyor ancak odağı Chisa üzerinde. Eve bir kaç adım atarken hatta ona bakmayı sürdürüyor. Chisa ise Butsuo'dan bir tehdit gelmediği için eli kılıcında beklemede ancak odağı tamamen tehditkâr bir şekilde Butsuo'nun üzerinde. Aralarında 3-4 metre kadar bir açıklık mevcut.

Eğer Chisa bir hamle yapmayacaksa diğerlerinin yürüyerek eve gideceğini biliyor. Butsuo ve Ryoken yan yana, Ryu ise onların bir kaç adım önünde.

Off Topic

Chisa'nın hamle avantajı bulunmakta ve bu tur sadece o yazacak.

[Kotegawa Chisa]

Derin bir iç çektikten sonra modumu aktif tutmak için gönderdiğim chakrayı kestim ve elimi yavaşça Ryoken-san'ın katanasından çektim. Birkaç saniye boyunca Butsuo-san'a baktıktan sonra "Bende seni anlamıyorum." demekle yetindim. Aslında uzun uzadıya konuşmak istiyorum. Kendimi açıklamak, aramızdaki bu gergin havayı ortadan kaldırmak istiyordum lakin beni dinlemeyecek kadar meşgul olduğunun da farkındayım. Şu anda o çok değer verdiği parşömenin peşinden gitmekle meşgul fakat şaşırmadım, doğal. Asıl şaşırdığım şey Ryoken-san'ın yaptığım açıklamadan sonra hala parşömeni arzuluyor olmasıydı. Yani düşüncelerimin mantıklı olduğunu düşünmüştüm... Gerçi bizim takım için bir parşömen yeterli gibi. Aramızda Ryu-san haricinde Jounin olmak isteyen birisi bulunmuyor. Ne benim, ne de Ryoken-san'ın ilgisini çeken bir mertebe değil Jouninlik. Aslında ilk başta Jounin olmanın güzel bir şey olabileceğini düşünerek buraya gelmiştim fakat iyice düşündükten sonra amaçlarıma herhangi bir katkısı olmayacağının farkına vardım. Yani mevki, makam gibi şeyler beni ilgilendirmiyor. Tek istediğim şey herkese yardım etmemi sağlayabilecek güç fakat bu gücü elde ederken kimseye zarar vermek istemiyorum... Biraz karışık gözüktüğünün farkındayım, hatta imkansız gibi gözüküyor ama umurumda değil. Bunu başaracağım ve kendi yolumla yapacağım.

Butsuo-san'ın peşine takıldıktan sonra Satori-san'a dönerek kocaman bir gülümseme ve neşeli bir ses tonuyla "Sonra görüşürüz Satori-san! Takigakure'ye geri dönmeden önce bir şeyler içip birbirimizi daha yakından tanımak isterim, elbette takım arkadaşlarınla birlikte." dedim ve harekete geçtim. Butsuo-san'ın yanına ulaştıktan sonra da "Seni anlamıyorum Butsuo-san, durduk yere neden tehdit ediyorsun ki bizi? Sana gerçekten de sinirlendim orada. Farkında olmadan sana yanlış bir şey mi yaptım? Eğer öyle bir şey varsa duymak isterim ki hatamı giderebileyim." dedim. Kısa bir aradan sonra da devam ettim. "Sana vaaz vermek haddime değil fakat yaptığın tehditlerin bir shinobiye yakıştığını düşünmüyorum." Kolumdaki alınbandını gösterdim. "En azından bu alınbandını taşıyan bir shinobiye."

[Jirou Ryu]

Butsuo, Chisa'nın modunun kapandığını hissediyor bir kaç saniye sonra. Chisa'nın postürü rahatlıyor ve elini kılıcından çekiyor. Laflarını sarf ediyor.

Bu esnada Satori, Chisa'nın laflarına karşılık sadece gülümseyerek ve bir elini kaldırıp sallayarak karşılık veriyor. Butsuo veya bir başka birisinin sözlü cevap vermesine fırsat kalmadan, ilerlediğiniz evden çok kuvvetli yapay bir "Ti" sesi duyuyor ve evin her açık yerinden dışarıya doğru ışıkların fışkırdığını görüyorsunuz. Bununla beraber adımlarınızı hızlandırıyorsunuz.

Eve vardığınızda en önde Ryu, onun hemen arkasında Ryoken ve Butsuo, onların hemen bir adım arkasında ise Chisa bulunmakta. Yıkık ev 5 metreye 5 metrelik bir kerpiçten bir küp aslında. Ön kapısından 2 metre kadar uzaktasınız. Evin çatısı yok, yıkılmış. Size göre sağ duvarda birisinin yürüyerek girebileceği bir yıkık kesim mevcut. Bunun dışında, evin içerisi yer yer dize kadar gelen otlarla ve molozlarla dolu. Bu molozlar özellikle karşı duvardaki sağ ve sol kısımlara yoğunlaşmış.

İçeride 3 tane Kasumikage Teki görüyorsunuz. Bir tanesi karşı sağ köşedeki moloz yığınını karıştırıyor, diğeri ise karşı sol taraftakini. Üçüncüsü ise bu iki moloz yığınının arasında kalan ve sizin tam karşınızda kalan duvarın 2. metresindeki bir yarıkta bir bacağı dışarıya bir bacağı içeriye gelecek şekilde oturmuş durumda. Hafifçe eğilmiş ve sizlere bakmakta. Siz vardığınızda, üç Teki de sizlere dönüp bakıyor. Gözlerini açıp kapattıklarını görüyorsunuz. Sanki gözleri az önce kamaşmış gibi.

Her bir Teki'nin vücudu garip, balçığımsı bir sıvı ile kaplı ve yer yer bu sıvı yere damlamakta.

Off Topic

Konudaki oyuncular:

- Oita Butsuo
- Kotegawa Chisa
- Jin Ryoken
- Jirou Ryu (Takım arkadaşlarının kontrolünde, NPC olarak)
- Kasumikage Teki