Turuncu Takım - Gün Sonu
- Jin Ryoken
- Ishigakure
- Posts: 421
- Joined: August 31st, 2018, 5:11 am
Re: Turuncu Takım - Gün Sonu
Chisa-chan, parşömenden çok sarı takıma ne olduğuna önem veriyor sanırım. Eğer dışarıdan bir müdahale yaşanmadıysa -ki bu imkansız gibi duruyor- Sarı Takım büyük bir yenilgiye uğramış olmalı. En azından aklımda dönen tek sebep bu. Sınava devam edemeyecek kadar büyük bir hasar alıp, çekilmiş olabilirler. Chisa-chan sözlerini bitirdiğinde, "Bahsettiğim kişiyle dövüşmen Rena-chan ile dövüşmekten daha çok gelişmeni sağlayabilir." dedim düşünceli bir şekilde. İkisi de fiziksel olarak birbirlerine yakın olabilirler. Birisi yumruklarını kullanıyorken, birisi katanasını kullanıyor. Ayrı sanatlar olsa dahi, ikisi de yakın dövüş.
Chisa-chan bir süre düşündükten sonra tekrardan söze daldı. Parşömene belki bende çok fazla değer vermiyorum ancak aramızdan bir jounin çıkması iyi olabilir. En azından bizim takımdan bir jounin çıkarmak iyi olur. "Tabi dövüşme amacıyla gitmeyiz ancak parşömen varsa alsak iyi olur. Takımımızdan bir jounin çıkması güzel olacaktır. Ancak öncelikli amacımız, isteğin doğrultusunda dövüşmemek olabilir." diyerek cevap verdim.
Chisa-chan bir süre düşündükten sonra tekrardan söze daldı. Parşömene belki bende çok fazla değer vermiyorum ancak aramızdan bir jounin çıkması iyi olabilir. En azından bizim takımdan bir jounin çıkarmak iyi olur. "Tabi dövüşme amacıyla gitmeyiz ancak parşömen varsa alsak iyi olur. Takımımızdan bir jounin çıkması güzel olacaktır. Ancak öncelikli amacımız, isteğin doğrultusunda dövüşmemek olabilir." diyerek cevap verdim.

► Show Spoiler
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: Turuncu Takım - Gün Sonu
5. GÜN
- Ryoken, gece çıktığı avda 2 birim gıda elde ediyor.
- Ryu ve Ryoken 4. Gün Gündüz safhasından beri yemek yemedikleri için performansları 6. Gün Gündüz safhasında 'düşük' olarak kabul edilecektir. 6.Gün Gündüz safhasında yemek yedikleri takdirde 6. Gün Gece safhasında performansları normale dönecektir.
Gün Sonu Raporu:
► Show Spoiler
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: Turuncu Takım - Gün Sonu
Akşam saatlerinde geçecek rpleriniz için 3 günlük süre bu mesaj itibariyle başlamıştır. Bu 3 günün sonunda gece hamlelerini yapmanız için ‘Hamleler’ başlığı mesajlaşmaya açılacaktır. Bununla birlikte, ‘Hamleler’ başlığında sonraki safhada yemek yiyip yemeyeceğinizi belirtmek zorundasınız. Gece safhası da tamamlandıktan sonra gün sonu raporunuz verilecek, gün sonu raporunun hemen ardından ertesi günün gündüz safhasının hamleleri için ‘Hamleler’ başlığı yeniden açılacaktır.
Sizlerden bu süreçte kişi başı 2 ila 5 rp beklemekteyiz. Bu rplerde gün içinde yaşadıklarınızı ve hislerinizi anlatabilir, sohbet edebilir, önünüzdeki gece safhası ve bir sonraki gündüz safhasında yapacağınız şeylerle alakalı taktik konuşmalarınızı yansıtabilirsiniz. En az birer rpnizi, taktiksel konuşmalara ayırmanızı rica ediyoruz.
Son olarak, gündüz safhası için üsten ayrıldıktan sonra gece safhasında üsse ‘dönmemiş’ bir pozisyondaysanız bulunduğunuz yere bağlı olarak kendi başınıza rp yapabilirsiniz.
Güneş battıktan hemen sonra üssünüze iki sınav görevlisi Jounin geliyor. 7. Gün Gündüz Safhası'nda Teçhizat Tentesi'nde ganimet bulunmayacağını, onun yerine tek bir sınav parşomeni olacağını bildirdikten sonra ayrılıyorlar.
Bununla beraber, Ryoken üsse gelirken yolun ortasında parmaklarının yavaş yavaş tekrar oluştuğuna şahit oluyor, ancak bu oluşum yarım kalıyor. Üsse vardıklarında tekrar kan ile pansuman yapıldığında büyümenin tekrar başladığını fark ediyor. Ryoken'in kolu eski haline dönmüş oluyor, ancak sargılarla bağlı değil. Kolunda, omzuna yakın bir yerde ise Ishigakure tarafından takılan cihaz hâlâ durmakta.
Yaralanmalar:
Karakterin sol bacak üst kemiğinde yediği şiddetli yumruğun etkisiyle bir çatlak bulunmaktadır. Bu hasar sebebiyle bacağında ciddi bir şişlik ve ağrı mevcuttur. Karakter sol ayağı üzerine basamamaktadır. Bacağın kullanılabilir duruma gelmesi için iki medikal çanta kullanımı ve bir safha boyunca dinlenme gerekmektedir.
Karakterin vücudunun çeşitli bölgelerinde kesiler mevcuttur. Bu kesiler sebebiyle karakter ara ara acı hissetmekte ve ani eforlu hareketlerde bu acı şiddetlenmektedir. Karakterin normal performansına dönebilmesi için bir medikal çanta kullanımı gerekmektedir.
Karakterin vücudunun çeşitli bölgelerinde kesiler mevcuttur. Bu kesiler sebebiyle karakter ara ara acı hissetmekte ve ani eforlu hareketlerde bu acı şiddetlenmektedir. Karakterin normal performansına dönebilmesi için bir medikal çanta kullanımı gerekmektedir. Buna ek olarak karakter eski performansına dönebilmek için bir safha boyunca dinlenmelidir.
Elde Edilen Ganimetler:
Ek Notlar:
Sizlerden bu süreçte kişi başı 2 ila 5 rp beklemekteyiz. Bu rplerde gün içinde yaşadıklarınızı ve hislerinizi anlatabilir, sohbet edebilir, önünüzdeki gece safhası ve bir sonraki gündüz safhasında yapacağınız şeylerle alakalı taktik konuşmalarınızı yansıtabilirsiniz. En az birer rpnizi, taktiksel konuşmalara ayırmanızı rica ediyoruz.
Son olarak, gündüz safhası için üsten ayrıldıktan sonra gece safhasında üsse ‘dönmemiş’ bir pozisyondaysanız bulunduğunuz yere bağlı olarak kendi başınıza rp yapabilirsiniz.
Güneş battıktan hemen sonra üssünüze iki sınav görevlisi Jounin geliyor. 7. Gün Gündüz Safhası'nda Teçhizat Tentesi'nde ganimet bulunmayacağını, onun yerine tek bir sınav parşomeni olacağını bildirdikten sonra ayrılıyorlar.
Bununla beraber, Ryoken üsse gelirken yolun ortasında parmaklarının yavaş yavaş tekrar oluştuğuna şahit oluyor, ancak bu oluşum yarım kalıyor. Üsse vardıklarında tekrar kan ile pansuman yapıldığında büyümenin tekrar başladığını fark ediyor. Ryoken'in kolu eski haline dönmüş oluyor, ancak sargılarla bağlı değil. Kolunda, omzuna yakın bir yerde ise Ishigakure tarafından takılan cihaz hâlâ durmakta.
Off Topic
Ryoken'in bu "tekrar oluşum" hususunun sınırlarını kavrayabilmesi için sınavın ardından kendi çalışmalarını yapması gerekmektedir. Ancak bu çalışmaların sınav bitince ilk fırsatta "ekran dışında" yapıldığı varsayılacaktır ve otomatik olarak bizler tarafından kolu temsil eden özelliğin güncellenmesi ile karaktere yansıtılacaktır. Yani, oyuncunun ekstra yapması gereken bir şey yoktur.
Yaralanmalar:
- Kotegawa Chisa:
Karakterin sol bacak üst kemiğinde yediği şiddetli yumruğun etkisiyle bir çatlak bulunmaktadır. Bu hasar sebebiyle bacağında ciddi bir şişlik ve ağrı mevcuttur. Karakter sol ayağı üzerine basamamaktadır. Bacağın kullanılabilir duruma gelmesi için iki medikal çanta kullanımı ve bir safha boyunca dinlenme gerekmektedir.
- Jin Ryoken:
Karakterin vücudunun çeşitli bölgelerinde kesiler mevcuttur. Bu kesiler sebebiyle karakter ara ara acı hissetmekte ve ani eforlu hareketlerde bu acı şiddetlenmektedir. Karakterin normal performansına dönebilmesi için bir medikal çanta kullanımı gerekmektedir.
- Jirou Ryu:
Karakterin vücudunun çeşitli bölgelerinde kesiler mevcuttur. Bu kesiler sebebiyle karakter ara ara acı hissetmekte ve ani eforlu hareketlerde bu acı şiddetlenmektedir. Karakterin normal performansına dönebilmesi için bir medikal çanta kullanımı gerekmektedir. Buna ek olarak karakter eski performansına dönebilmek için bir safha boyunca dinlenmelidir.
Elde Edilen Ganimetler:
- Medikal Çanta(x1): Turuncu Takım, Mor Takım üssü olan Terkedilmiş Kasaba'dan ayrılmadan önce kendilerine verilen medikal çantayı da üsse getiriyor.
Ek Notlar:
- Jin Ryoken 6. Gün Gündüz safhasında yemek yediği için 6. Gün gece safhasında performansı normale dönmüş olacaktır. Jirou Ryu 6. Gün gündüz safhasında yemek yememiştir. 6. Gün gece safhasında yemek yemesi halinde 7. Gün Gündüz safhasında performansı normale dönecektir.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Jin Ryoken
- Ishigakure
- Posts: 421
- Joined: August 31st, 2018, 5:11 am
Re: Turuncu Takım - Gün Sonu
İçimdeki hayal kırıklığı üsse dönerken parmaklarımın çıktığını görmemle birlikte tamamen geçti. Elimin kendini tamir edebileceğine dair olan inancım yersiz değilmiş. Gerçekten beni mutlu eden bir olay oldu, sonuçta bu kol için neler yaptığımın haddi hesabı yok ve bir sınavda boktan bir parşömen için yok olmasını kaldıramazdım. Üsse döndüğümde biraz daha kanla besledim teorimin doğru çıkmasına karşılık ve parmaklarıma geri kavuştum. Bundan daha iyi bir an olamaz. Sırtımdaki kesiklerin verdiği acıyı bir kenara bırakıp uzandım üste bir yere. Bugün oldukça kötü bir gündü, Ryu-san ile performansımızın düşük olması, üstüne üstlük birde çakramın kesilmesi hiç hoş olmadı. Demek ki başka alanlara da yönelmem gerekecek.
Chisa-chan'ın bacağının kötü bir duruma gelmesi de pek hoş olmadı. İyice dinlenmemiz gerek. Uzandığım yerde bir süre tek başıma dinlendikten sonra Chisa-chan'ın yanına uzandım. Ona sormak istediğim sorular vardı ve cevaplarını oldukça merak ediyordum. Ellerimi kafamın arkasına koyduktan sonra rahat bir pozisyonda konuşmaya başladım. "Chisa-chan, sana sormak istediğim sorular var. Gerçekten cevabını merak ettiğim sorular." Sorularımı kabalık olarak görür müydü bilmiyorum. Sonuçta kolum hakkında soru sorarken bile kabalık olacağını düşünmüştü. Neyse ki, böyle bir düşünce taşımıyorum. Bu yüzden ne sormak istiyorsam direkt sormalıyım.
"Bir ihtimal düşünelim Chisa-chan." Dedim sol elimin işaret ve orta parmağını kaldırıp ikiyi göstererek. "Bu ihtimalde, her şey senin elinde ve seçeneklerin kısıtlı. Bir takım arkadaşınla görevdesin, kötü bir duruma düştünüz. Takım arkadaşının kaderi senin ellerinde. Ancak şu şekilde, ya düşmanın ölmek zorunda ya da takım arkadaşın. Bu ihtimalin içinde başka bir durum bulunmuyor. Kısacası, ya öldüreceksin ya da takım arkadaşının ölümünü izleyeceksin. Merak ediyorum, bu durumda kalsaydın öldürür müydün?" Ben olsam ne yapardım? Takım arkadaşım bu duruma yakalanmadan hemen önce öldürmüş olurdum sanırım. Öldürmek konusunda pek bir sıkıntım yok ne de olsa.
Chisa-chan'ın bacağının kötü bir duruma gelmesi de pek hoş olmadı. İyice dinlenmemiz gerek. Uzandığım yerde bir süre tek başıma dinlendikten sonra Chisa-chan'ın yanına uzandım. Ona sormak istediğim sorular vardı ve cevaplarını oldukça merak ediyordum. Ellerimi kafamın arkasına koyduktan sonra rahat bir pozisyonda konuşmaya başladım. "Chisa-chan, sana sormak istediğim sorular var. Gerçekten cevabını merak ettiğim sorular." Sorularımı kabalık olarak görür müydü bilmiyorum. Sonuçta kolum hakkında soru sorarken bile kabalık olacağını düşünmüştü. Neyse ki, böyle bir düşünce taşımıyorum. Bu yüzden ne sormak istiyorsam direkt sormalıyım.
"Bir ihtimal düşünelim Chisa-chan." Dedim sol elimin işaret ve orta parmağını kaldırıp ikiyi göstererek. "Bu ihtimalde, her şey senin elinde ve seçeneklerin kısıtlı. Bir takım arkadaşınla görevdesin, kötü bir duruma düştünüz. Takım arkadaşının kaderi senin ellerinde. Ancak şu şekilde, ya düşmanın ölmek zorunda ya da takım arkadaşın. Bu ihtimalin içinde başka bir durum bulunmuyor. Kısacası, ya öldüreceksin ya da takım arkadaşının ölümünü izleyeceksin. Merak ediyorum, bu durumda kalsaydın öldürür müydün?" Ben olsam ne yapardım? Takım arkadaşım bu duruma yakalanmadan hemen önce öldürmüş olurdum sanırım. Öldürmek konusunda pek bir sıkıntım yok ne de olsa.

► Show Spoiler
- Kotegawa Chisa
- Ishigakure
- Posts: 435
- Joined: August 31st, 2018, 1:59 am
Re: Turuncu Takım - Gün Sonu
Sayılı arkadaşlarımdan birisinin parmaklarının vahşice koparıldığını görene kadar kendime gelmeyi başaramadım. Butsuo-san'ı öptüğüm ve birileri bunu gördüğü için hayli utanç içerisindeydim. Yine de yoldaşımın acınası halini gördüğümde bir anda bu duygular ortadan kayboldu. Hatta ilk başta Kasumikage-san'a biraz öfkelendiğim itiraf etmem gerekiyor. Yine de sakin kafayla düşündükten sonra ortada sinirlenecek bir şey olmadığını fark ettim. Bana doğru eğildiğinde göğsünün yakınlarındaki yara gözüme çarpmıştı, yani o da yaralanmıştı. Büyük ihtimalle kendilerini dövüşe gereğinden çok daha fazla kaptırmış ve birbirlerini öldürmeye çalışmışlardı. Bütün bunlara rağmen Kasumikage-san sakinliğini kazanmayı başarmış ve dövüşü durdurmuştu. Devam edebilirdi ve takım arkadaşlarıma daha ağır hasarlar verebilirdi fakat o sadece bir sınavda olduğumuzun bilincine vararak dövüşü durdurmuştu... Tabii bunların hepsi benim tahminlerim. Aslında neler yaşandığına dair bir fikrim yok, sormak gibi bir niyetim de yok. Zira arkadaşlarıma kaybettikleri bir dövüşü hatırlatmak istemiyorum. Hem işlere iyi yanından da bakmak lazım, Ryoken-san'ın parmakları geri çıktı. Evet, geri çıktı... Ne garip değil mi yaa~~ Bir insanın parmakları nasıl geri çıkabilir? Tamam kolunun garip bir şey olduğunu biliyorum ama bu kadarı da pes yani.
Üsse döndükten sonra herkes kendi köşesine çekilmiş dinleniyordu. Bizim için pekte güzel geçmemişti açıkçası gün, herkes yaralanmıştı. Ryoken-san'ın parmaklarının tekrardan çıktığını hesaba kattığımızda takımızdaki en ağır yaralanan kişi benim. Butsuo-san'ın insanüstü gücüyle birlikte attığı yumruk bacağımdaki kemikleri çatlatmayı başarmıştı. Neyse ki iyi bir şekilde müdahale edildiği takdirde kısa bir dinlenmenin ardından geçebilecek bir yara. Kırılmadığı için mutluyum fakat canım gerçekten de çok yandı. Hayatım boyunca hissettiğim en şiddetli acıydı ve açıkçası bir daha hissetmek istemiyorum. Yine de Butsuo-san bana saldırmaya karar verirse yapacak bir şeyim yok, tekrardan hissedeceğim. Bunun sebebi Butsuo-san'ın hareketsiz bedenini gördükten sonra hissettiklerim. O kötü duyguları hissettikten sonra bir karar verdim, bir daha herhangi bir Ishigakure shinobisine katanamı doğrultmayacağım. Bana saldırsalar dahi onlara saldırmayacağım. Katanamın daha fazla yoldaşlarımın kanıyla kirlenmesini istemiyorum, her ne kadar kanlarını akıtmasam da.
Bir süre sonra Ryoken-san yanıma gelerek bana bir soru sordu. Cümlelerini bitirdiği anda da suratımda kocaman bir gülümseme oluştu. Aynı onun yaptığı gibi sol elimin iki parmağını havaya kaldırarak ona doğrulttum. "Eğer sadece bu iki seçeneğe sahipsem..." Üçüncü parmağımı kaldırdım. "O zaman üçüncü bir seçenek yaratmaktan başka şansım olmaz." Kısa bir süre bekledikten sonra da devam ettim. "Hem yoldaşımı, hem de düşmanımı kurtarabileceğim bir üçüncü seçenek." Gülümseme biraz daha büyüdü, parmaklarımı indirdim ve devam ettim. "Düşüncemin saçma veya çocuksu olduğunu düşünebilirsin ama yapacağım şey bu olurdu. Beni ben yapan şey düşüncelerimdir, onlara ters düşmek gibi bir niyetim de hiçbir zaman olmadı." Ardından sınavın ilk gününde yaptığım şeyler ve birkaç saat önce Butsuo-san'ı kestiğim aklıma geldi. Suratımdaki gülümseme biraz garip bir hal alırken de devam ettim. "Tabii arada bende kendimle çelişebiliyorum." Utangaç bir tavırla iki elimin işaret parmaklarını göğsümün önünde birbirine sürterken "Mesela ilk gün bir manyak gibi herkese saldırmayı düşünmüştüm. Sonra bugün de Butsuo-san'ı kestim. Elbette ikisi için de geçerli sayılabilecek sebeplerim vardı fakat bu yaptıklarım irademin zayıf olduğunu gösteriyor." Sonrasında parmaklarımı indirdim ve kendime güvendiğimi belli eden bir gülümseme takındım. "Ama bugün kararımı verdim! Bugünden sonra herhangi bir Ishigakure'li shinobiye katanamı doğrultmayacağım. Antrenman için dahi olsa bunu yapmayacağım! Tabii insanları öldürmeyi falan düşünmüyorsa, o zaman işler değişebilir ama genel olarak kaldırmayacağım!" Kısa bir süre bekledikten sonra önemli bir detayı atladığımı fark ederek ekleme yaptım. "Aah~~ Ama öğrencilerim ve ustam hariç. Öğrencilerimi eğitmek için onlara hafifte olsa vurmam gerekiyor. Ustamla da görülmemiş bir hesabımız var! İlk tanıştığımızda yeni aldığım katanamı kırmıştı, o yüzden hala biraz kinliyim ona."
Konuşmamı bitirdiğim esnada suratımda devasa bir gülümseme vardı. Bir arkadaşla sohbet etmenin verdiği keyfi birkaç gün öncesine kadar bilmeyen benim gibi birisi için şu an burada gerçekleşen muhabbet gerçekten de inanılmaz bir şey.
Üsse döndükten sonra herkes kendi köşesine çekilmiş dinleniyordu. Bizim için pekte güzel geçmemişti açıkçası gün, herkes yaralanmıştı. Ryoken-san'ın parmaklarının tekrardan çıktığını hesaba kattığımızda takımızdaki en ağır yaralanan kişi benim. Butsuo-san'ın insanüstü gücüyle birlikte attığı yumruk bacağımdaki kemikleri çatlatmayı başarmıştı. Neyse ki iyi bir şekilde müdahale edildiği takdirde kısa bir dinlenmenin ardından geçebilecek bir yara. Kırılmadığı için mutluyum fakat canım gerçekten de çok yandı. Hayatım boyunca hissettiğim en şiddetli acıydı ve açıkçası bir daha hissetmek istemiyorum. Yine de Butsuo-san bana saldırmaya karar verirse yapacak bir şeyim yok, tekrardan hissedeceğim. Bunun sebebi Butsuo-san'ın hareketsiz bedenini gördükten sonra hissettiklerim. O kötü duyguları hissettikten sonra bir karar verdim, bir daha herhangi bir Ishigakure shinobisine katanamı doğrultmayacağım. Bana saldırsalar dahi onlara saldırmayacağım. Katanamın daha fazla yoldaşlarımın kanıyla kirlenmesini istemiyorum, her ne kadar kanlarını akıtmasam da.
Bir süre sonra Ryoken-san yanıma gelerek bana bir soru sordu. Cümlelerini bitirdiği anda da suratımda kocaman bir gülümseme oluştu. Aynı onun yaptığı gibi sol elimin iki parmağını havaya kaldırarak ona doğrulttum. "Eğer sadece bu iki seçeneğe sahipsem..." Üçüncü parmağımı kaldırdım. "O zaman üçüncü bir seçenek yaratmaktan başka şansım olmaz." Kısa bir süre bekledikten sonra da devam ettim. "Hem yoldaşımı, hem de düşmanımı kurtarabileceğim bir üçüncü seçenek." Gülümseme biraz daha büyüdü, parmaklarımı indirdim ve devam ettim. "Düşüncemin saçma veya çocuksu olduğunu düşünebilirsin ama yapacağım şey bu olurdu. Beni ben yapan şey düşüncelerimdir, onlara ters düşmek gibi bir niyetim de hiçbir zaman olmadı." Ardından sınavın ilk gününde yaptığım şeyler ve birkaç saat önce Butsuo-san'ı kestiğim aklıma geldi. Suratımdaki gülümseme biraz garip bir hal alırken de devam ettim. "Tabii arada bende kendimle çelişebiliyorum." Utangaç bir tavırla iki elimin işaret parmaklarını göğsümün önünde birbirine sürterken "Mesela ilk gün bir manyak gibi herkese saldırmayı düşünmüştüm. Sonra bugün de Butsuo-san'ı kestim. Elbette ikisi için de geçerli sayılabilecek sebeplerim vardı fakat bu yaptıklarım irademin zayıf olduğunu gösteriyor." Sonrasında parmaklarımı indirdim ve kendime güvendiğimi belli eden bir gülümseme takındım. "Ama bugün kararımı verdim! Bugünden sonra herhangi bir Ishigakure'li shinobiye katanamı doğrultmayacağım. Antrenman için dahi olsa bunu yapmayacağım! Tabii insanları öldürmeyi falan düşünmüyorsa, o zaman işler değişebilir ama genel olarak kaldırmayacağım!" Kısa bir süre bekledikten sonra önemli bir detayı atladığımı fark ederek ekleme yaptım. "Aah~~ Ama öğrencilerim ve ustam hariç. Öğrencilerimi eğitmek için onlara hafifte olsa vurmam gerekiyor. Ustamla da görülmemiş bir hesabımız var! İlk tanıştığımızda yeni aldığım katanamı kırmıştı, o yüzden hala biraz kinliyim ona."
Konuşmamı bitirdiğim esnada suratımda devasa bir gülümseme vardı. Bir arkadaşla sohbet etmenin verdiği keyfi birkaç gün öncesine kadar bilmeyen benim gibi birisi için şu an burada gerçekleşen muhabbet gerçekten de inanılmaz bir şey.

- Jin Ryoken
- Ishigakure
- Posts: 421
- Joined: August 31st, 2018, 5:11 am
Re: Turuncu Takım - Gün Sonu
Chisa-chan konuşmaya başladığında, gülümsemesine karşılık hafifçe tebessüm ettim. Hem düşmanını, hem arkadaşını kurtarabileceği bir seçenek. Gerçekten çok ilginç bir düşünce yapısı var, olaylara her zaman olumlu yönden bakıyor. Düşüncesinin evet çocukça olduğunu düşünüyorum, ancak ona göre bu düşünülmesi gereken tek şey. Dediğim gibi, ben böyle bir durumda kalsaydım kesinlikle rakibime acımazdım, onu öldürmek için elimden geleni denerdim. Ancak Chisa çok farklı, ikisini de kurtarmayı düşünüyor. Bu çocukça değil, bu farklı bir şey olmalı. Onun kalbi ve zihni fazlasıyla temiz. Acaba kirlenir mi sorusu aklımın ucunda aydınlanıyor. Yaşayacağı bir olay, gerçekten elini kana bulamasına sebep olur mu?
Utangaç bir şekilde konuşmasına devam ettiğinde, aslında kendiyle çelişmediğini düşünmeye başladım. Saldırıyor, ancak saldırdığı zaman bir hasar vermiyor. Butsuo-san'ın uyuması, sarı saçlı tipsiz çocuğun bir anda uykuya dalması gibi. Sarı saçlı tipsiz çocuk uykuya daldığında ne kadar farklı olduğumuzu anlamış oldum. Ben, onun bu halinden fırsat bularak öldürmekle tehdit ederken o sadece uykuya daldırdı. Chisa-chan yanımda olmasaydı istediğime ulaşmak için öldürebilirdim bile. "Zayıf irade..." diye tekrarladım konuşması devam ederken. İnanmıyormuş gibi. İradesinin zayıflığından çok, hepimizden kat kat güçlü olduğunu düşünmeye başladım o anda. Birilerini öldürmek, öldürürken gözünü bile kırpmamak, birilerine korkusuzca saldırabilmek iradenin güçlü olduğunu göstermiyor.
Chisa'nın kendi kararını bir anda farklı boyuta getirmesi hafif bir kahkaha atmama sebep oldu. Karşısındaki shinobi insanları öldürmeyi düşünüyor olsa bile Chisa'nın onu öldürmek yerine bayıltacağından emin oldum. Öğrencileri ve ustasına karşı farklı bir tavır besleyecekmiş. Bunu anlayabiliyorum, bende bir Genin takımına sahip olmak isterdim. "İradenin hepimizden güçlü olduğunu düşünmeye başladım. Önemli olan, kararlarının arkasında durup durmaman olmamalı. Bir shinobi olarak kaç kişi hayatında inandığı yoldan gitmeye devam ediyor? Sana sorduğum soruya çoğu kişinin, benimde dahil olmak üzere cevabı düşmanı öldürmek olurdu. Ancak sen buna rağmen üçüncü bir opsiyon yarattın. Üstelik, zarar veriyor gibi gözüksen bile sadece uykuya dalmalarını sağlıyorsun. Sanırım, bu sınavdaki en güçlü irade sende. İnandığın yoldan gitmek, o yoldan vazgeçmemek asıl güç olmalı." Dedikten sonra gökyüzüne daldım.
"Öğrencilerin güçlü mü Chisa-chan? Bende bir Genin takımına sahip olmak isterdim. Onları eğitmek, oldukça zevkli olmalı." Bildiklerini öğretmek, onları güçlendirmek oldukça zevkli olmalı. Her ne kadar çocuk öldürmüş biri olsam dahi, bir Genin takımını eğitmek isterdim. Akademide verdiğim küçük eğitimle bu hayalime çok azcık yaklaşmıştım ama asıl istediğim kesinlikle Geninleri eğitmek. Pek mümkün olacağını sanmıyorum ama, hayal işte.
Utangaç bir şekilde konuşmasına devam ettiğinde, aslında kendiyle çelişmediğini düşünmeye başladım. Saldırıyor, ancak saldırdığı zaman bir hasar vermiyor. Butsuo-san'ın uyuması, sarı saçlı tipsiz çocuğun bir anda uykuya dalması gibi. Sarı saçlı tipsiz çocuk uykuya daldığında ne kadar farklı olduğumuzu anlamış oldum. Ben, onun bu halinden fırsat bularak öldürmekle tehdit ederken o sadece uykuya daldırdı. Chisa-chan yanımda olmasaydı istediğime ulaşmak için öldürebilirdim bile. "Zayıf irade..." diye tekrarladım konuşması devam ederken. İnanmıyormuş gibi. İradesinin zayıflığından çok, hepimizden kat kat güçlü olduğunu düşünmeye başladım o anda. Birilerini öldürmek, öldürürken gözünü bile kırpmamak, birilerine korkusuzca saldırabilmek iradenin güçlü olduğunu göstermiyor.
Chisa'nın kendi kararını bir anda farklı boyuta getirmesi hafif bir kahkaha atmama sebep oldu. Karşısındaki shinobi insanları öldürmeyi düşünüyor olsa bile Chisa'nın onu öldürmek yerine bayıltacağından emin oldum. Öğrencileri ve ustasına karşı farklı bir tavır besleyecekmiş. Bunu anlayabiliyorum, bende bir Genin takımına sahip olmak isterdim. "İradenin hepimizden güçlü olduğunu düşünmeye başladım. Önemli olan, kararlarının arkasında durup durmaman olmamalı. Bir shinobi olarak kaç kişi hayatında inandığı yoldan gitmeye devam ediyor? Sana sorduğum soruya çoğu kişinin, benimde dahil olmak üzere cevabı düşmanı öldürmek olurdu. Ancak sen buna rağmen üçüncü bir opsiyon yarattın. Üstelik, zarar veriyor gibi gözüksen bile sadece uykuya dalmalarını sağlıyorsun. Sanırım, bu sınavdaki en güçlü irade sende. İnandığın yoldan gitmek, o yoldan vazgeçmemek asıl güç olmalı." Dedikten sonra gökyüzüne daldım.
"Öğrencilerin güçlü mü Chisa-chan? Bende bir Genin takımına sahip olmak isterdim. Onları eğitmek, oldukça zevkli olmalı." Bildiklerini öğretmek, onları güçlendirmek oldukça zevkli olmalı. Her ne kadar çocuk öldürmüş biri olsam dahi, bir Genin takımını eğitmek isterdim. Akademide verdiğim küçük eğitimle bu hayalime çok azcık yaklaşmıştım ama asıl istediğim kesinlikle Geninleri eğitmek. Pek mümkün olacağını sanmıyorum ama, hayal işte.

► Show Spoiler
- Kotegawa Chisa
- Ishigakure
- Posts: 435
- Joined: August 31st, 2018, 1:59 am
Re: Turuncu Takım - Gün Sonu
Bazen insanlar kendinizde göremediğiniz özellikleri görmede sizden daha iyidir. Sonuçta cimri olan birisi cimri olduğunun farkında olmayabilir veya kabullenmek istemeyebilir. Aynı şekilde kibar birisi de bu durumla karşılaşabilir. Belki kibarlığı bir zayıflık olarak görüyordur, belki de ona göre normal olan şey odur. Şu anda ben de böyle bir durum içerisindeyim. Elbette az önce bahsettiğim örneklerdeki gibi doğruları duyduktan sonra kabullenmemezlik yapmıyorum, aksine mutlu oluyorum. Ryoken-san'ın bahsettiği şey üstüne düşünüldüğü zaman gerçekten de doğruydu. Sınav boyunca insanları kesmiş olsam da sonuçta kimseye zarar vermemiştim. Yine de sadece onları kesmek bile beni rahatsız eden bir şey. Arkadaşlarımın acı dolu surat ifadelerini gördüğümde kendimi hiç olmadığım kadar kötü hissediyorum. Onlarla birkaç gün sonra beraber eve döneceğimizi, birkaç ay sonra birlikte göreve çıkacağımızı düşündükçe de daha kötü hissediyorum. Diğer köyden olan insanlara karşı böyle olmuyor ama, onlara zarar vermediğimi biliyorum. Her ne kadar canlarını yaksam da beni o kadar kötü etkilemiyor.
Ryoken-san konuşmasının sonunda öğrencilerimin güçlü olup olmadığını sorduğu anda suratımda gurur dolu bir gülümseme oluştu. Hiç vakit kaybetmeden de böbürlenircesine konuşmaya başladım."Henüz değiller fakat olacaklar. Abartıyormuşum gibi gözükebilir fakat hepimizden daha büyük potansiyelleri olduğunu düşünüyorum. Kim bilir belki Ishichou bile olabilirler." Böbürlenme faslını bitirdikten sonra da parıldayan gözlerimle birlikte Ryoken-san'ın ellerini tutarak "Bir takıma sahip olmak, birilerini eğitmek gerçekten de çok ama çoooooook eğlenceli!" dedim. Birkaç saniye bekledikten sonra da ekledim. "Ishigakure'ye döndüğümüzde Ishichou-sama ile bizzat konuşursan seni onaylayacağını düşünüyorum. Yani onaylamaması için bir neden yok ki ortada. İyi bir eğitmende olabilecek her özelliğe sahipsin. Zekisin, soğukkanlısın ve liderlik yapmayı biliyorsun."
Konuşmamı bitirdikten sonra ellerimi geri çektim ve birkaç saniye daha bekledim. "Sana kendimi daha iyi bir şekilde anlatmak istiyorum Ryoken-san." Arkadaşımın beni daha iyi tanımasını istiyorum, hatta çoook çoook iyi tanımasını. O yüzden en utanç verici anılarımı dahi anlatacağım! "Geçirdiğim kazadan sonra ten rengimin değişmesiyle birlikte ailem ve arkadaşlarım tarafından dışlanmıştım. O dönemler insanlardan nefret ediyordum zira herkesin bana garip bir şekilde baktığını hissedebiliyordum. Gün içerisinde yaşadığım olumsuzlukları gece yatağa girdiğimde kafamda tekrardan canlandırıyordum. Hatta birkaç kez birilerini öldürdüğümü dahi hayal ettim. O dönemlerde kötü yola sapmadıysam sebebi Onee-san'ın her zaman yanımda durması olmuştur... Neyse, yorumları atlayalım yoksa sabaha kadar konuşmak zorunda kalırız. Onee-san'a gerçekten de hayrandım, benim için mükemmelliğim vücut bulmuş hali gibiydi. Onun adımlarını takiben de akademiye katıldım ve bir shinobi oldum zaten. Yine de akademi dönemim pek güzel geçmedi, akranlarımın bana garip garip baktığını görebiliyordum. Hatta bazıları açık bir şekilde dalga da geçiyordu. Her zaman birileri beni savunmak için orada bulunuyordu fakat hiçbiri benimle yakınlık kurmayı arzulamıyordu. Eeh~~ Ben de arzulamıyordum çünkü onlardan da nefret ediyordum. Sadece kendilerini tatmin etmek için böyle davrandıklarını düşünüyordum... Bir çocuk için fazla ağır düşünceler değil mi? Aah~~ Yorum yok demiştim, devam edelim, devam edelim... Akademiyi de bir şekilde atlattıktan sonra shinobi oldum ve Sensei'nin önerisiyle birlikte Iaido öğrenmeye başladım. Yine de pek becerikli değildim, yavaş öğreniyordum ve başarısızdım. Sürekli olarak somurtuyor, her şeye olumsuz şekilde bakıyordum. Fakat bütün bunlara rağmen Sensei benden ümidini kesmedi ve sonuna kadar desteklemeye devam etti. Onun bu gayretini gördükçe ona hayran olmadan edemedim. Zamanla çıktığımız görevlerle birlikte insanları sevmeye başladım. İlk başta onlara yardımcı olduğum anda bana normal bir şekilde bakmalarını sevmiştim. O insanların beni dışlamadığını hissedebiliyordum. Çıkar ilişkisiydi anlayacağın. Fakat sonrasında ben daha ne ara olduğunu anlayamadan insanlara aşık olduğumu fark ettim. Yeni insanlarla tanışmayı, onların hikayelerini dinlemeyi gerçekten de seviyordum. Chuunin olmadan birkaç ay önce de ne pahasına olursa olsun insanları koruyacağıma dair yemin ettim. İyi kötü ayrımı yapmadan herkesi koruyabilecek bir shinobi olmak benim hayalim olmuştu bile. Ama yeterli değildim, Chuunin olduktan sonra yetersizliğimi daha da iyi anladım. Çıktığım görevlerde defalarca kez başarısız oldum ve zamanla bir eziklik psikolojisine girdim. Kendime güvenimi yerine getiren şey ise Ishichou-sama'nın beni Tsugi-chan ve Rei-kun ile tanıştırması oldu. Onlarla ilk tanıştığımda vasatın altında bir shinobi olduğumu, benim tarafımdan eğitilmek istemeyeceklerini düşünüyordum. Ishichou-sama'ya da bu düşüncemi iletmiştim fakat o bende bir şey görmüş olsa gerek ki bütün itirazlarımı reddetti. Çocuklarla ilk tanıştığım gün beni göndermek için komplo kurduklarını dahi düşünmüştüm! Tabii böyle bir şey olmadığını anlamam pek uzun sürmedi, zira Rei-kun pekte böyle planlar kurabilecek birisi değil. Adımı öğrenmesi bile uzun bir zaman almıştı... Çocukları canla başla çalışırken gördükten sonra bende kendimi geliştirmeye karar verdim. Ustamdan eğitim almaya çalıştım fakat ilk başta beni reddetti. Bayağı moralim bozulmuştu açıkçası ama Shijo-kun'un destekleri sayesinde ustama bir kez daha meydan okuma cesaretini buldum. İkinci buluşmamızda da beni bayağı bir bozdu, hatta geninlerin arasında beni aşağıladı bile. O aralar eski ben olsaydı kesinlikle pes ederdi fakat Tsugi-chan ve Rei-kun ile tanıştıktan sonra değişmiştim. Artık güçlenmek için büyük bir amacım olduğunu hissediyordum. Bu yüzden çalışmaya devam ettim, ellerim kanayana kadar katanamı savurarak ustamın öğretilerini öğrenmeye çalıştım. Onunla son buluşmamızda da Iaido'nun zirvesine ulaşabilecek en büyük adayın ben olduğumu söylemesini sağladım. Bütün bunlar tanıştığım o iki ufak çocuk sayesinde gerçekleşti. İşte bu yüzden eğitmen olmak harika bir şey Ryoken-san. Bizim onları eğittiğimiz kadar onlar da bizi eğitiyor, bir şeyler öğretiyor. Arada düşüncelerimiz çakışsa da birbirimize saygı duyuyor ve elimizden geleni yapmaya devam ediyoruz."
Oldukça uzun sayılabilecek konuşmamı bitirdiğim esnada suratımda nazik, kibar bir gülümseme vardı. İlk defa Onee-san harici bir insan kendimi açıyor, duygularımı aktarıyordum. Biraz uzun tuttuğumun da farkındaydım fakat arkadaşımın beni dinleyeceğini de biliyordum.
Ryoken-san konuşmasının sonunda öğrencilerimin güçlü olup olmadığını sorduğu anda suratımda gurur dolu bir gülümseme oluştu. Hiç vakit kaybetmeden de böbürlenircesine konuşmaya başladım."Henüz değiller fakat olacaklar. Abartıyormuşum gibi gözükebilir fakat hepimizden daha büyük potansiyelleri olduğunu düşünüyorum. Kim bilir belki Ishichou bile olabilirler." Böbürlenme faslını bitirdikten sonra da parıldayan gözlerimle birlikte Ryoken-san'ın ellerini tutarak "Bir takıma sahip olmak, birilerini eğitmek gerçekten de çok ama çoooooook eğlenceli!" dedim. Birkaç saniye bekledikten sonra da ekledim. "Ishigakure'ye döndüğümüzde Ishichou-sama ile bizzat konuşursan seni onaylayacağını düşünüyorum. Yani onaylamaması için bir neden yok ki ortada. İyi bir eğitmende olabilecek her özelliğe sahipsin. Zekisin, soğukkanlısın ve liderlik yapmayı biliyorsun."
Konuşmamı bitirdikten sonra ellerimi geri çektim ve birkaç saniye daha bekledim. "Sana kendimi daha iyi bir şekilde anlatmak istiyorum Ryoken-san." Arkadaşımın beni daha iyi tanımasını istiyorum, hatta çoook çoook iyi tanımasını. O yüzden en utanç verici anılarımı dahi anlatacağım! "Geçirdiğim kazadan sonra ten rengimin değişmesiyle birlikte ailem ve arkadaşlarım tarafından dışlanmıştım. O dönemler insanlardan nefret ediyordum zira herkesin bana garip bir şekilde baktığını hissedebiliyordum. Gün içerisinde yaşadığım olumsuzlukları gece yatağa girdiğimde kafamda tekrardan canlandırıyordum. Hatta birkaç kez birilerini öldürdüğümü dahi hayal ettim. O dönemlerde kötü yola sapmadıysam sebebi Onee-san'ın her zaman yanımda durması olmuştur... Neyse, yorumları atlayalım yoksa sabaha kadar konuşmak zorunda kalırız. Onee-san'a gerçekten de hayrandım, benim için mükemmelliğim vücut bulmuş hali gibiydi. Onun adımlarını takiben de akademiye katıldım ve bir shinobi oldum zaten. Yine de akademi dönemim pek güzel geçmedi, akranlarımın bana garip garip baktığını görebiliyordum. Hatta bazıları açık bir şekilde dalga da geçiyordu. Her zaman birileri beni savunmak için orada bulunuyordu fakat hiçbiri benimle yakınlık kurmayı arzulamıyordu. Eeh~~ Ben de arzulamıyordum çünkü onlardan da nefret ediyordum. Sadece kendilerini tatmin etmek için böyle davrandıklarını düşünüyordum... Bir çocuk için fazla ağır düşünceler değil mi? Aah~~ Yorum yok demiştim, devam edelim, devam edelim... Akademiyi de bir şekilde atlattıktan sonra shinobi oldum ve Sensei'nin önerisiyle birlikte Iaido öğrenmeye başladım. Yine de pek becerikli değildim, yavaş öğreniyordum ve başarısızdım. Sürekli olarak somurtuyor, her şeye olumsuz şekilde bakıyordum. Fakat bütün bunlara rağmen Sensei benden ümidini kesmedi ve sonuna kadar desteklemeye devam etti. Onun bu gayretini gördükçe ona hayran olmadan edemedim. Zamanla çıktığımız görevlerle birlikte insanları sevmeye başladım. İlk başta onlara yardımcı olduğum anda bana normal bir şekilde bakmalarını sevmiştim. O insanların beni dışlamadığını hissedebiliyordum. Çıkar ilişkisiydi anlayacağın. Fakat sonrasında ben daha ne ara olduğunu anlayamadan insanlara aşık olduğumu fark ettim. Yeni insanlarla tanışmayı, onların hikayelerini dinlemeyi gerçekten de seviyordum. Chuunin olmadan birkaç ay önce de ne pahasına olursa olsun insanları koruyacağıma dair yemin ettim. İyi kötü ayrımı yapmadan herkesi koruyabilecek bir shinobi olmak benim hayalim olmuştu bile. Ama yeterli değildim, Chuunin olduktan sonra yetersizliğimi daha da iyi anladım. Çıktığım görevlerde defalarca kez başarısız oldum ve zamanla bir eziklik psikolojisine girdim. Kendime güvenimi yerine getiren şey ise Ishichou-sama'nın beni Tsugi-chan ve Rei-kun ile tanıştırması oldu. Onlarla ilk tanıştığımda vasatın altında bir shinobi olduğumu, benim tarafımdan eğitilmek istemeyeceklerini düşünüyordum. Ishichou-sama'ya da bu düşüncemi iletmiştim fakat o bende bir şey görmüş olsa gerek ki bütün itirazlarımı reddetti. Çocuklarla ilk tanıştığım gün beni göndermek için komplo kurduklarını dahi düşünmüştüm! Tabii böyle bir şey olmadığını anlamam pek uzun sürmedi, zira Rei-kun pekte böyle planlar kurabilecek birisi değil. Adımı öğrenmesi bile uzun bir zaman almıştı... Çocukları canla başla çalışırken gördükten sonra bende kendimi geliştirmeye karar verdim. Ustamdan eğitim almaya çalıştım fakat ilk başta beni reddetti. Bayağı moralim bozulmuştu açıkçası ama Shijo-kun'un destekleri sayesinde ustama bir kez daha meydan okuma cesaretini buldum. İkinci buluşmamızda da beni bayağı bir bozdu, hatta geninlerin arasında beni aşağıladı bile. O aralar eski ben olsaydı kesinlikle pes ederdi fakat Tsugi-chan ve Rei-kun ile tanıştıktan sonra değişmiştim. Artık güçlenmek için büyük bir amacım olduğunu hissediyordum. Bu yüzden çalışmaya devam ettim, ellerim kanayana kadar katanamı savurarak ustamın öğretilerini öğrenmeye çalıştım. Onunla son buluşmamızda da Iaido'nun zirvesine ulaşabilecek en büyük adayın ben olduğumu söylemesini sağladım. Bütün bunlar tanıştığım o iki ufak çocuk sayesinde gerçekleşti. İşte bu yüzden eğitmen olmak harika bir şey Ryoken-san. Bizim onları eğittiğimiz kadar onlar da bizi eğitiyor, bir şeyler öğretiyor. Arada düşüncelerimiz çakışsa da birbirimize saygı duyuyor ve elimizden geleni yapmaya devam ediyoruz."
Oldukça uzun sayılabilecek konuşmamı bitirdiğim esnada suratımda nazik, kibar bir gülümseme vardı. İlk defa Onee-san harici bir insan kendimi açıyor, duygularımı aktarıyordum. Biraz uzun tuttuğumun da farkındaydım fakat arkadaşımın beni dinleyeceğini de biliyordum.

- Jin Ryoken
- Ishigakure
- Posts: 421
- Joined: August 31st, 2018, 5:11 am
Re: Turuncu Takım - Gün Sonu
Chisa-chan'ın konuşması beni çok hafif etkiledi. Kendi eğittiği çocuklardan bahsederken düşündüm, onlarla tanışmıştım. Güçlerini test etmek gibi bir fırsatım olmadı ancak. Ishıchou'nun beni onaylayıp onaylamayacağını söylediğinde beni tekrardan düşünmeye sevk etti. Pek iyi bir tanınırlığım olmadığının farkındayım. Özellikle kolumun koptuğu o görevde kendi vatandaşımıza saldırmamdan sonra bana güvenmemeleri normal.
"Pek sanmıyorum."
Dedim sakin bir şekilde. Devamında gelen cümlelerini dinlemeye başladım. Bir anda içini açıp, hayat hikayesini anlatmaya başladı. Sırf teninin rengi dolayısıyla dışlanmış bir çocuğun düşüncelerini hayal etmek çok zor değil. Yaşadığı baskıyı, stresi, üzüntüyü anlayabiliyorum. O yaşlarda her çocuğun dili oldukça keskin ve acımasız olabiliyor. Hikayesinin devamı, ablasının yolundan gitmek isteyen biri olarak devam ediyor. Hiçbir çocuk akademide kendisiyle yakın olmak istememiş. Yalnızlık duygusu o zamanlarda ona baskınlık kurmaya çalışırken, bir şekilde tekrardan gün yüzüne çıkmayı başarmış mutlu gülümsemesi. Bunun sebebi, tanıdığı yeni insanlar olmalı.
İnsanlara yardımcı oldukça, kendisinden çekinmemeye başlamışlar. Dediği gibi, bir çıkar ilişkisi olmasına rağmen Chisa-chan bunun üstesinden gelmeyi başarmış. En azından bardağın dolu tarafına bakmayı öğrenmiş her zaman. Yeni insanlar, duyduğu hikayeler hep ona ilham vermiş gibi duruyor. Görevlerde yaşadığı başarısızlıklar moralini bozmuş olsa dahi, öğrencileri ona destek olmuş. En azından kendi içerisinde bu desteği hissetmiş. Çocukları eğitmek, onların çalışmasını izlemekte kendi eğitimini devam ettirme kararını vermesini sağlamış. Kendisine ilham olan şey, küçük çocukların eğitimi olmuş gibi duruyor. Onlara bir şeyler öğretirken, kendini keşfetme fırsatı da bulmuş.
"Sanırım takım olayını kıskanmaya başladım Chisa-chan."
Dedim gülerek. Ardından birkaç saniye bekledim. Gökyüzüne bakarken konuşmaya başladım tekrar.
"Pek iyi bir çocukluk geçirmedim. Kısmen. Akademi hayatım boyunca kendime örnek aldığım tek kişi ağabeyimdi. Ancak, o benden çok farklıydı. Emir almayan, özgür bir insandı. Elinden geldiğince kaçmaya çalışırdı tüm görevlerden. Babamsa, pek görmediğim bir insandı. Arada birkaç kez yanımıza uğrar, onda da yüzünün yarısını görebilirdik. Maskesinin yarısı yarılmıştı, bu sayede görebiliyorduk. Kendisini dediğim gibi pek fazla tanımadım, hakkında bildiğim şeyler annemin anlattıklarıyla sınırlı. Adlarımız aynı, huylarımızın benzediğini söylüyordu annem.
Hal böyle olunca, kendime idol olarak görebildiğim tek kişi ağabeyim olmuştu. Akademide çalışkandım, her ne kadar eksik olduğum konular olsa dahi Genjutsu konusunda elimden geldiğince çalışıyordum. Büyüdüm, pek fazla arkadaş edinemedim. Kendimi geliştirdiğim gibi, ağabeyimde geliştirdi ve ben 14 yaşındayken babam gibi gitti. Giderken geride bıraktığı şey pek hoş olmadı tabi. O gün, gideceği zaman hakkında hatırladığım tek şey attığı yumruklar. Ardı ardına sıralarken sadece yerde titremiştim. Sonrasında kafama koymuştum onu geri getirmeyi. Tabi buna zamanım olmadı. Kısa bir şekilde hayat hikayem böyle diyebilirim. Seninki kadar ilgi çekici değil tabi, ancak böyle."
Çok derine inebilen biri değilim bu konularda. Bu kadarını anlatabiliyor olmak bile benim için büyük bir gelişme sanırım. Şuana kadar hiçbir arkadaşıma açılmadım, sebebi ise arkadaşımın olmaması. Belki biraz daha yakın olmamız gerekir, kim bilir.
"Pek sanmıyorum."
Dedim sakin bir şekilde. Devamında gelen cümlelerini dinlemeye başladım. Bir anda içini açıp, hayat hikayesini anlatmaya başladı. Sırf teninin rengi dolayısıyla dışlanmış bir çocuğun düşüncelerini hayal etmek çok zor değil. Yaşadığı baskıyı, stresi, üzüntüyü anlayabiliyorum. O yaşlarda her çocuğun dili oldukça keskin ve acımasız olabiliyor. Hikayesinin devamı, ablasının yolundan gitmek isteyen biri olarak devam ediyor. Hiçbir çocuk akademide kendisiyle yakın olmak istememiş. Yalnızlık duygusu o zamanlarda ona baskınlık kurmaya çalışırken, bir şekilde tekrardan gün yüzüne çıkmayı başarmış mutlu gülümsemesi. Bunun sebebi, tanıdığı yeni insanlar olmalı.
İnsanlara yardımcı oldukça, kendisinden çekinmemeye başlamışlar. Dediği gibi, bir çıkar ilişkisi olmasına rağmen Chisa-chan bunun üstesinden gelmeyi başarmış. En azından bardağın dolu tarafına bakmayı öğrenmiş her zaman. Yeni insanlar, duyduğu hikayeler hep ona ilham vermiş gibi duruyor. Görevlerde yaşadığı başarısızlıklar moralini bozmuş olsa dahi, öğrencileri ona destek olmuş. En azından kendi içerisinde bu desteği hissetmiş. Çocukları eğitmek, onların çalışmasını izlemekte kendi eğitimini devam ettirme kararını vermesini sağlamış. Kendisine ilham olan şey, küçük çocukların eğitimi olmuş gibi duruyor. Onlara bir şeyler öğretirken, kendini keşfetme fırsatı da bulmuş.
"Sanırım takım olayını kıskanmaya başladım Chisa-chan."
Dedim gülerek. Ardından birkaç saniye bekledim. Gökyüzüne bakarken konuşmaya başladım tekrar.
"Pek iyi bir çocukluk geçirmedim. Kısmen. Akademi hayatım boyunca kendime örnek aldığım tek kişi ağabeyimdi. Ancak, o benden çok farklıydı. Emir almayan, özgür bir insandı. Elinden geldiğince kaçmaya çalışırdı tüm görevlerden. Babamsa, pek görmediğim bir insandı. Arada birkaç kez yanımıza uğrar, onda da yüzünün yarısını görebilirdik. Maskesinin yarısı yarılmıştı, bu sayede görebiliyorduk. Kendisini dediğim gibi pek fazla tanımadım, hakkında bildiğim şeyler annemin anlattıklarıyla sınırlı. Adlarımız aynı, huylarımızın benzediğini söylüyordu annem.
Hal böyle olunca, kendime idol olarak görebildiğim tek kişi ağabeyim olmuştu. Akademide çalışkandım, her ne kadar eksik olduğum konular olsa dahi Genjutsu konusunda elimden geldiğince çalışıyordum. Büyüdüm, pek fazla arkadaş edinemedim. Kendimi geliştirdiğim gibi, ağabeyimde geliştirdi ve ben 14 yaşındayken babam gibi gitti. Giderken geride bıraktığı şey pek hoş olmadı tabi. O gün, gideceği zaman hakkında hatırladığım tek şey attığı yumruklar. Ardı ardına sıralarken sadece yerde titremiştim. Sonrasında kafama koymuştum onu geri getirmeyi. Tabi buna zamanım olmadı. Kısa bir şekilde hayat hikayem böyle diyebilirim. Seninki kadar ilgi çekici değil tabi, ancak böyle."
Çok derine inebilen biri değilim bu konularda. Bu kadarını anlatabiliyor olmak bile benim için büyük bir gelişme sanırım. Şuana kadar hiçbir arkadaşıma açılmadım, sebebi ise arkadaşımın olmaması. Belki biraz daha yakın olmamız gerekir, kim bilir.

► Show Spoiler
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: Turuncu Takım - Gün Sonu
6. GÜN
Gün Sonu Raporu:
► Show Spoiler
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: Turuncu Takım - Gün Sonu
SON SAFHAYA HAZIRLIK
- Chisa'nın katanasına el konulmuş durumda.
Son Durum:
Kalan Ekipmanlar:
- Jin Ryoken:
- 2 Kunai
- 8 Shuriken
- 5mt. Sentetik Misina
- 1 Sis Bombası
- Kotegawa Chisa:
- 1 Kunai
- 3 Shuriken
- 5mt. Sentetik Misina
- 1 Sis Bombası
- Jirou Ryu:
- 3 Kunai
- 1 Shuriken
- 5mt. Sentetik Misina
- 1 Sis Bombası
Yaralanmalar:
- Jin Ryoken:
Karakterin kafasının arkasında genişçe bir şişlik ve yara mevcuttur. Bu yara zonklamakta ve baş ağrısına sebep olmaktadır. Vücudunun çeşitli yerlerinde yanıklar bulunmakta, bunlara ek oladak da omuz ve göğüs arasında bir delik mevcuttur. Sağ uyluğunda da benzer şekilde bir delik mevcut olmakla birlikte kasları da parçalanmıştır.
Not: Ryoken uyluğuna aldığı hasar gereği yavaş hareket etmektedir. Bu da gideceği yere gece safhası başında değil, daha geç bir vakitte varacağı anlamına gelmektedir.
- Kotegawa Chisa:
Karakterin vücudunda çeşitli pençe izleri mevcuttur, bunun en büyüğü sırtına aldığı derin yaradır. Bununla beraber yüksek oranda aldığı elektrik hasarı gereği kasları acımaktadır. Hareket etmek için büyük bir efor sarf etmesi gerekmektedir. Karakterin dövüş performansı aşırı derecede düşmüş durumdadır.
- Jirou Ryu:
Karakterin sağ elinin parmakları imkansız açılarla durmaktadır ve el ayası bir kağıt gibi ikiye katlıdır. Kemiklerinin tuz buz olduğu dışarıdan bakılınca direkt anlaşılmaktadır. Kalıcı bir acı kaynağı oluşturmaktadır. Bununla beraber burnu da kırıktır. Karakterin performansı aşırı düşüktür ve el mührü yapamayacak konumdadır.
Toplamda Sahip Olunan Sınav Parşomeni Sayısı: 0
Toplamda Sahip Olunan Medikal Çanta Sayısı: 0
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.