[7. Gün - Gündüz Safhası | Kita Usagi] Orman

[GM - Naruto]

Takım arkadaşların ayrıldıktan sonra nöbetine başlıyorsun. Ara ara kısa devriyeler atsan da nöbetinin büyük kısmı kamp alanının güneybatısında kalan yanmış ağaçlık alanı baz alarak sağlam ağaçların arasına gizlenmenle geçiyor. Bu bölgenin birden fazla avantajı mevcut senin için. Halihazırda kampın güneyine doğru büyükçe yıkılmış ve parçalanmış ağaçlarla dolu bir alan mevcut ve bu alanın görüşü çok iyi. Benzer şekilde yanmış ağaçların olduğu alanda da görüş iyi. Dolayısıyla zemini külle kaplanmış alanın biraz batısındaki sağlam ağaçların arasına gizlendiğinde hem yanık alanı, hem kamp alanını, hem de güneye doğru uzanan geniş yolu izleyebilecek bir konumda oluyorsun. Oldukça sık olan ve görüş açısının pek iyi olmadığı bu ormanda bu lokasyon senin için gizli bir mücevher niteliğinde oluyor. Yine de saklanma konusunda çok iyi olduğun söylenemez. Bu sebeple keskin bir çift gözün seni bir şekilde ayırt edebileceğinden pek şüphen yok. Gelgelelim konum gereği avantajlı olduğun gerçeğini değiştirmiyor bu.

Güneş tepeye yaklaşırken orman oldukça sessiz. Daha önceki günlerde ormanın daha dolu olduğunu hissedebiliyordun. Çeşitli kuşlar ve minik canlıların kıpırtıları gerek nöbet, gerekse de dinlenme esnasında kulaklarına çalınıyordu. Lakin üs ve çevresinde gerçekleşen büyük yıkım sebebiyle canlıların büyük kısmının ormanın en azından bu alanından biraz uzaklaştıkları aşikar.

Nöbetin oldukça sakin geçiyor. Ta ki görüş açının güneydoğusunda kalan, birkaç gün önce devasa heykel tarafından yıkılıp geçilen büyükçe alanda pembe saçlı bir figür görene kadar. Sakin bir şekilde kuzeye, yani asıl üs merkezine doğru ilerlemekte. Yürüyüşü nispeten temkinli. Ara ara çevreye bakıyor. Ancak kılıcı kınında ve tehditkar görünmüyor şimdilik. Seni henüz görmediğine eminsin.

Off Topic

Pasiflik süresi 24 saattir. 24 saat içerisinde yazmayan oyuncuların yerlerinde sabit kaldığı varsayılacaktır.

Rplerinizde karakterinizin genel düşünce akışı dışında çok ekstra bir tasvir beklentimiz bulunmamaktadır, ancak pasiflik sınırları içerisinde istediğiniz stilde yazmakta özgürsünüz.

[Kita Usagi]

Yine ayrılmıştı takım arkadaşlarından. Son zamanlarda sık sık tek başına hareket etmeye başlamıştı. Sınavın sonuna yaklaşmalarının, ve artık verecekleri kararların geri dönüşü olamayabileceğinin etkisi büyüktü bu durumda. Son güne gelmişlerdi. Bir gün ve bir gece. Ardından bir haftadır verdikleri uğraşların, emeklerin karşılıklarını bir şekilde alacaklardı. Şu an ellerinde iki adet parşömen vardı. Bu da iki kişinin jounin olacağı anlamına geliyordu bir değişiklik olmaması durumunda. Haru ve Ringo ise takımdaki üçüncü kişi için parşömeni almaya gitmişlerdi. Orada kopacak kıyametin içinde takım arkadaşlarına yardım edemeyeceği için içi biraz buruktu. Lakin alandaki parşömenlerin üçte birinin kendilerinde olmasının bir sonucuydu bu. Bu bebekleri korumasız bırakamayacaklarını biliyorlardı. Bu sebeple Usagi kalmıştı. Daha önce denememiş olsa da Suta ile birlikte üç kişilik bir chuunin takımına karşı sağlam bir savunma yapabileceklerini düşünüyordu. Mağaranın içindeki tuzağın da yardımı ile tabiki. Ringo tek başına üç kişilik bir takımı durduramayabilirdi. İşler o konuma geldiğinde birisini "bilerek" öldürmesi gerektiğinde ne yapacağını kestiremiyordu Usagi. Haru öldürebilirdi. Usagi tereddüt bile etmezdi. Lakin Ringo o kadar soğukkanlı davranamazdı. Ringo Usagi'nin gözünde büyüme evresini yeni yeni tamamlayan bir çocuk gibiydi. Sürekli espriler yapan, ortamı ısıtmaya çalışan küçük bir kardeş gibi. Ama yeri geldiğinde tereddüt etmeden Usagi'yi savunmaya çalışmasını da takdir etmişti.

Saklandığı yerden alanı rahatlıkla görebiliyordu. Gelen giden olması durumunda ilk önce kendisinin fark edeceğini biliyordu. Ne var ki saklanma konusunda çok iyi olmaması onu bir nebze de olsa rahatsız ediyordu. Bu güzelim saklanma yerinde alanı gözlerken birisinin gelip Usagi'den önce onu fark etmesi kötü olurdu. Suta'yı çağırmayı düşündü bu yüzden. Kendisi bir suikastçiydi ve saklanma konusunda bir kaç fikir verebilirdi Usagi'ye. Hem boş boş oturacağına sohbet ederlerdi. Olası tehlikede anında yardım da edebilirdi. Yine de, Suta'nın zamanı dolduktan sonra bir tehlike gelişmesi durumunda yapayalnız kalırdı ve bu hoş bir durum olmayabilirdi. Suta'yı hemen çağırma fikrini askıya aldığı anda uzaklarda bir silüet ilişti gözüne. Yerinden doğrulup dikkatlice baktığında pembe saçlı bir figür fark etti. Pembe saçlı yavaşça üs merkezine doğru ilerliyordu. Tehditkar bir hava sezmemişti. Yine de tetikte olması gerektiğini biliyordu Usagi.

Yavaşça yerinden doğrulduktan sonra pembe saçlının ilerlediği yöne doğru çevirdi bakışlarını anlık olarak. İlerlediği yönde herhangi saklanabilecek bir yer aradı. Bulunduğu ağaçların içinden hızlı ve dikkatlice o tarafa doğru ilerleyecekti. Fark edilmemeye çalışarak. Eğer amacına ulaşırsa pembe saçlının yaklaşmasını bekleyecekti. Bu sırada ağaçların arasından pembe saçlıyı iyice süzüp onun hakkında çıkarımlar yapmaya çalışacaktı. Ne kadar başarılı olabileceğini bilmiyordu lakin herhangi bir hamleye girişmeden önce öğrenebileceği her türlü bilgiyi öğrenmeliydi.

[GM - Naruto]

Pembe saçlı suretin dümdüz ilerlemekte olduğu kuzey yönünde birkaç gün önce devasa heykelin yıkıp geçtiği ağaçlıkların boşluğu dışında herhangi bir şey yok. Ki bir noktada açıklık genişleyip eskiden üs merkeziniz olan kamp alanına bağlanıyor. Yanık ağaçların olduğu bölgede de gizlenmek için herhangi bir lokasyon bulunmadığı için doğal olarak üssünüze yaklaşan şahısın önüne geçebileceğin bir fırsatın yok.

Bu bağlamda, hareket etmiş değilsin. Şahıs birazdan senin hizandan geçip kuzeye ilerleyişini sürdürecek gibi görünüyor, çok kısa bir süre sonra da heykel yıkıntılarıyla dolu eski kamp alanına ulaşacak. Bu süreçte geleni incelemeye ve çıkarım yapmaya fırsat buluyorsun. Pembe saçlarına ek olarak cildi de pembemsi görünüyor gelen kişinin. Bu, köydaşın Kotegawa Chisa'dan başkası değil. Normal bir şekilde yürümeye devam ediyor. Ritminde veya hızında herhangi bir değişiklik yok.

[Kita Usagi]

Figürün kim olduğunu anladığı kafasında bir kaç taş yerine oturmuştu. Kotegawa Chisa olduğunu anladığında karşısına çıkmanın pek bir sakıncası olmadığını fark etmişti. Sonuçta köydaşı bir shinobiye zarar verecek değildi. En azından Usagi onun kendisi gibi olmadığını düşünüyordu. Zira Usagi için köydaşına zarar vermek pek sakıncalı bir durum değildi, öldürmediği sürece. Herkes bazı zorluklardan geçecekti. Chisa'nın geçeceği zorlukta Usagi ile dövüşmek ise eğer, kaderin önüne geçemezdi.

Chisa, Usagi'nin hizasını tam geçtiği vakit ağaçların arasından kendisini belli edecekti. Tam Chisa'nın arka çarprazında kalacak şekilde. Ağaçların hizasını terk etmeyecekti bu süreçte. Herhangi bir tehditkar hava alması durumunda direkt olarak ağaçların arasında izini kaybettirebilmeyi umuyordu. Kendisini belli edeceği vakit seslenecekti köydaşına, tehditkar bir sesle. "İsteseydim şimdiye kadar ölmüştün, biliyorsun değil mi?" Cümlelerini kurduktan sonra belli edecekti kendisini. Chisa ile göz göze geleceğini umuyordu. O vakit yüzündeki tehditkar ifadeyi biraz daha alaycı bir ifadeye çevirecekti başını hafifçe sağ omuzuna doğru düşürürken. "Kotegawa Chisa-chan!"

[GM - Naruto]

Buradan devam : viewtopic.php?f=114&p=8649#p8649

[GM - Naruto]

Chisa'yı ardında bırakıp çıktığın çalılara atlıyorsun, ardından görülmediğini düşündüğün bir anda hızlıca bir ağacın arkasına geçiyor ve Suta'yı gönderdiğin yere doğru ilerliyorsun. Mesafe kısa olduğundan birazdan üs merkezinin olduğu yere varacak gibisin, en azından hâlâ sağlam ağaçların bulunduğu kısmına.

[Kita Usagi]

Chisa'nın ardında öyle serbestçe dolaşmasına izin vermenin doğruluğunu kafasında tartarken ilerlemeye başlamıştı partnerinin bulunduğu konuma doğru. Her ne kadar Chisa'nın şimdilik bir yanlışını görmemiş olması, ileride de yanlış yapmayacağı anlamına gelmiyordu. Hareketlerinden hala şüpheleniyordu pembe saçlının. Onun durumu hakkında da düşünmeliydi. Tabi Chisa'nın durumu hakkında bir şeyler yapmaya başlamadan önce üssün güvenliğinden emin olmalıydı.

Bu sebeple üs merkezine vardığında önceliği Suta'yı bulmak olacaktı. Suta'yı bulduğunda bir şeyler olur olmadığını öğrenecek, ardından partneri ile birlikte Chisa'nın onları takip etmediğine ya da görmediğine emin olduktan sonra parşömenleri kontrol etmeye gidecekti. Yolda da yine aynı şekilde temkinli olacaktı. Mümkün olduğunca ağaçların arasından giderek birileri onu görmeden önce o birilerini görmek istiyordu. Tabi üslerinde Chisa'dan başka birileri daha varsa.

[GM - Naruto]

Chisa'yı bıraktıktan sonra üs bölgesinde gezinip Suta'yı buluyorsun. Şu ana kadar herhangi birini görmediğini iletiyor sana. Senin de gözüne takılan bir şey olmuyor. Chisa'nın sizi göremeyeceğine emin olduğunuz şekilde ağaçların arasına ilerledikten sonra parşomenleri kontrol etmeye gidiyorsunuz. Gelen giden yok gibi görünüyor, parşomenler güvende. Devamında bir 5-10 dakika daha devriye geziyorsunuz Suta'yla birlikte. Dikkatinizi çeken bir şey olmuyor. Uzaktan, Chisa'nın az önce bulunduğu yere bakıyorsun. Yere oturmuş ve sabit bir şekilde beklemekte.

[Kita Usagi]

Suta ile olan devriyelerinde herhangi bir sıkıntı çıkmamıştı. Gelen giden yoktu. Aynı şekilde Suta'da kimseyi görmemişti. Chisa'nın yalan söylediğinde dair bir işaret yoktu. Haliyle Chisa'dan şüphelenmesini gerektirecek bir durum da yoktu. Zaten köydaşı bir shinobiden de şüphelenmek istemiyordu. İçinde bulundukları ortam zaten gergin, zorlayıcı bir ortamdı. Bu ortamı daha da gergin ve daha da zorlamanın bir manası yoktu. Yabancı bir ülkede birbirlerini görmeleri biraz da olsa iç rahatlatan bir durum olsa da, sınavda kimlerin neler yapabileceğini kestirmek güçtü. Nihayetinde herkes buraya aynı amaçlar doğrultusunda gelmişti. Her ne kadar bu amaca ulaşmak için izledikleri yol farklı olsa da, herkesin yolu aynı noktaya çıkıyordu. Parşömenler. Bu bağlamda Chisa'nın buraya sebepsiz yere gelmiş olabileceğini hala düşünmüyordu. Sırf konuşmak için neredeyse yarım gününü heba etmek çok mantıklı bir durum değildi. Ortamda 5 parşömen vardı bu güne kadar. 2si ellerindeydi. Birisinin hala Mavi takımda olduğuna inanıyordu. Dün aldığı bilgiler ışığında. Kalan ikisi turuncu takımda olsa, son bir parşömeni alıp garantilemek varken buraya gelip bir gününü heba edeceğini pek düşünmüyordu. Bu sebeple hala daha bir şeylerden şüphelenmek için gerekli bahaneyi bulabiliyordu.

Aklına takılan bir diğer hususta Suta'nın Chisa'ya karşı hırlamasıydı. Belki koruma amaçlı yapmıştı, belki de bir şeylerin kokusunu almıştı. Ya da direkt güvenmemişti. Nedenini bilmese de, o hırlama Usagi'ye bir şeyleri hatırlatmıştı. Burada herkesten şüphelenmek gerekliydi. Herkese diş göstermek gerekliydi.

Chisa'nın bulunduğu son konuma baktığında hala orada olduğunu görmüştü. Bir bakıma rahatsız hissetmişti kendisini. Belki de Usagi'nin Suta'yı çağıracağını biliyordu gözdağı vermek için. Durumu bu noktaya getirip Suta'nın vakti dolduktan sonra bir dövüşe girmeyi düşünmüş olabilirdi Chisa. Parşömenleri alabilmek için. Usagi ise bunun olmasına izin vermeyecekti. Chisa'yı buradan göndermesi gerektiğini biliyordu. Ya da etkisiz hale getirip burada tutması gerektiğini. Her iki durumda da, öncelikle sorması gereken bir soru olduğunu düşünüyordu partnerine. "Hey Suta, seni çağırdığımda Chisa'ya doğru hırlamıştın. Doğal olarak. Ortamdan ayrılırken yine hırladın. Benim kafama yatmayan, içimi kemiren bir şeyler var. Bu kızın burada olmasının normal olmadığını düşünüyorum. En azından söylediği nedenle gelmediğini. Senin kafanda da bu tarz bir düşünce mi oluştu da öyle bir tepki verdin?" Partnerinin cevabını bekleyecekti. Planının kalanını ise ondan sonra kuracaktı. Chisa'yı buradan gönderme planının.

[GM - Naruto]

Suta sana bakarak söylediklerini dinliyor. Ardından sıradan bir sesle cevap veriyor: "Beni çağırmadan önce ne konuştuğunuzu bilmiyorum Usagi. Ancak geldiğimde karşımda tanımadığım birini gördüm, çatışmada olabileceğinizi düşündüm. Sana zarar verme ihtimali olduğunu varsaydığımdan gözünü korkutmak için hırladım. Hemen sonra da devriyeye gönderdin beni. Ben ayrılınca konuştuklarınızı da bilmiyorum doğal olarak. Neyden bahsettiğini anlamadım."

Chisa, hala aynı yerde durmakta.