Yani para kağıt değil, metal bozuk para.GM - Naruto wrote: ↑September 8th, 2020, 12:20 am... Normal, kenarları yumuşatılmış dikdörtgen şeklinde bir 100 ryo değerinde standart bir bozuk para aslında. ...
[Kazuki Renjiro] Kağıdın Değeri
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Kazuki Renjiro] Kağıdın Değeri
Off Topic
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Kazuki Renjiro
- Posts: 19
- Joined: June 4th, 2020, 6:05 pm
Re: [Kazuki Renjiro] Kağıdın Değeri
Isao, oldukça kibar bir adama benziyor. Etraftaki ürünlere bakıldığı zaman da bu işi hayatta kalmak için yapıyor gibi. Her ne kadar tehlikeli bir işe bulaşmış olabilme ihtimali olsa da daha fazla onu bu işin içine sokamazdım. Cebimdeki metaliği elime alıp, lafının bitmesini bekleyecektim. Kervanların herhangi birinden bunu almış olabilir söylediklerine göre. Peki sorularımı nasıl sorsaydım ona? Direkt çıkartıp parayı göstermek hoş bir durum olmayabilir.
Öncelikle kendisine satın aldığı ürünlerden herhangi bir müşterisinden festival ile ilgili bir şey soracaktım. Bunun sebebinin ise benim de festivaller peşinde olmam olduğunu dile getirecektim. Festivaller ile ilgisi bilgisi olup olmadığını netleştirdikten sonra da cebimden festival parasını çıkartıp bununla ilgili herhangi bir şey biliyor mu diye soracaktım. Arkadaşına beni yönlendirmesini istemek festivallerin yerini öğrenmek adına iyi olabilirdi ama şu an ki önceliğimiz Isao tarafından aydınlatılmak. Bunun dışında yaptığımız aksiyonlar dikkat çekebilir.
Öncelikle kendisine satın aldığı ürünlerden herhangi bir müşterisinden festival ile ilgili bir şey soracaktım. Bunun sebebinin ise benim de festivaller peşinde olmam olduğunu dile getirecektim. Festivaller ile ilgisi bilgisi olup olmadığını netleştirdikten sonra da cebimden festival parasını çıkartıp bununla ilgili herhangi bir şey biliyor mu diye soracaktım. Arkadaşına beni yönlendirmesini istemek festivallerin yerini öğrenmek adına iyi olabilirdi ama şu an ki önceliğimiz Isao tarafından aydınlatılmak. Bunun dışında yaptığımız aksiyonlar dikkat çekebilir.
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Kazuki Renjiro] Kağıdın Değeri
Isao’ya festivallerle ilgili soru yönelttiğinde, Isao’nun yüzünün düştüğünü rahatlıkla fark edebiliyorsun. İçindeki büyük bir yarayı deşmişçesine asıldığı suratına, birkaç özlem parçası daha sıkıştıran Isao derin bir nefes aldıktan sonra “Ya, festivaller…” diye iç geçiriyor. Festivallerin peşinden koşan biri olarak kendini lanse ettiğinden olsa gerek, Isao da “Burada artık katılabileceğin bir festival kalmadı maalesef. Eskiden olurdu tabi, birkaç tane vardı. Mesela Yağmur Festivali vardı, çok meşhurdur. Herkes yağmurda ıslanırdı, yenip içilirdi, şarkılar söylenirdi… Sonra…” diyor ve birden susuyor. Anlatacaklarını içine gömen Isao “Eskidendi… Şimdi ne festivale kaldı ne de heyecan. Yani aradığın şey burada olmayabilir.” diyor.
Isao’nun verdiği cevabın ardından, bu kez işin seni ilgilendiren kısmına yöneliyorsun ve cebinden çıkardığın parayı Isao’ya gösteriyorsun. Başta sıradan 100 ryodan farkı bulunmayan bu paraya pek de ilginç bir şey değilmiş gibi bakan Isao, paranın arkasındaki kanjiyi gördüğü anda gözleri büyüyor. Yüzüne yerleşen şaşkınlıkla “Aaaa… Bu o sahte para!” diyor ve sonra bakışlarını sana çevirerek “Valla bana da itelemişler bu paradan. Ben de az önce öğrendim sahte olduğunu.” diyor. Hemen arkasından kendi cebinden aynı parayı çıkartıp sana gösteren Isao “Hani çok düşündüm ama Anka Festivali diye bir şey duymadım hiç. Tabi yolda gelirken bana kimin bu parayı itelediğini de düşünmedim değil.” diyor hafif kızgın bir şekilde. Bir paraya bir sana bakan Isao “Sonradan aklıma geldi.” diyerek birkaç parça eskimiş kunai işaret eden Isao “Bunları aldığım bir kervan vardı. Adamlardan malzemeleri aldıktan sonra para üstü olarak bunu vermişlerdi. Eğer ihtiyacım olursa, Yunesaki diye bir kasabada fazlasıyla eskimiş, ikinci el malzeme bulabileceğimi söylediler.” diyor. Hemen ardından “Tabi bende oraya gidecek para da yok cesaret de!” diyor. Bu sözlerinden sonra sana biraz yaklaşan Isao, söylediklerini pek de dillendirmek istemeyen bir şekilde “Şöyle bir soruşturdum da, orası haydut yuvasıymış. İki parça eşya almaya diye gidip, elimizdeki avucumuzdakinden de olmayalım yani, değil mi?” diyor dostane bir tavırla.
Isao’nun verdiği cevabın ardından, bu kez işin seni ilgilendiren kısmına yöneliyorsun ve cebinden çıkardığın parayı Isao’ya gösteriyorsun. Başta sıradan 100 ryodan farkı bulunmayan bu paraya pek de ilginç bir şey değilmiş gibi bakan Isao, paranın arkasındaki kanjiyi gördüğü anda gözleri büyüyor. Yüzüne yerleşen şaşkınlıkla “Aaaa… Bu o sahte para!” diyor ve sonra bakışlarını sana çevirerek “Valla bana da itelemişler bu paradan. Ben de az önce öğrendim sahte olduğunu.” diyor. Hemen arkasından kendi cebinden aynı parayı çıkartıp sana gösteren Isao “Hani çok düşündüm ama Anka Festivali diye bir şey duymadım hiç. Tabi yolda gelirken bana kimin bu parayı itelediğini de düşünmedim değil.” diyor hafif kızgın bir şekilde. Bir paraya bir sana bakan Isao “Sonradan aklıma geldi.” diyerek birkaç parça eskimiş kunai işaret eden Isao “Bunları aldığım bir kervan vardı. Adamlardan malzemeleri aldıktan sonra para üstü olarak bunu vermişlerdi. Eğer ihtiyacım olursa, Yunesaki diye bir kasabada fazlasıyla eskimiş, ikinci el malzeme bulabileceğimi söylediler.” diyor. Hemen ardından “Tabi bende oraya gidecek para da yok cesaret de!” diyor. Bu sözlerinden sonra sana biraz yaklaşan Isao, söylediklerini pek de dillendirmek istemeyen bir şekilde “Şöyle bir soruşturdum da, orası haydut yuvasıymış. İki parça eşya almaya diye gidip, elimizdeki avucumuzdakinden de olmayalım yani, değil mi?” diyor dostane bir tavırla.
Off Topic
Şimdi turda genel olarak şöyle bir sıkıntı var. Turda karakterinin ilk hamlesi "festivalle ilgili bir şey sormak" şeklinde. Festivallerle ilgili ne soracaksın? Bunun net bir cevabı yok. Yazmış olduğun haliyle değerlendirirsek, bu çok geniş bir kalıp oluyor. Yani ben festivalle ilgili bir şey sorayım da, GM yapıştırsın gibi bir sonuca gidiyor, niyetin bu olmasa bile. O yüzden benzer durumlarda daha spesifik ve net ifadeler kullanman gerekiyor. "Festivalle ilgili ne soracağım belli zaten turdan bea!" dersen de, ben de sana "ben senin niyet okuyucun değilim" derim.
İkinci husus, aslında ilkiyle aynı... Parayla ilgili herhangi bir şey biliyor musun diye sormak mevzusu. Parayla ilgili bir şey biliyor musun dediğinde, alaşım oranından başlayıp basım tarihine kadar giden, oradan tutup arkasındaki kanjiye uzanan ve inanmazsan oradan da alıp paranın her türlü tanımını yapmaya kadar giden bir kalıp. Yani, yine çok geniş bir ifade. Ve yine daha net olunması gerekiyor. Aksi ne olur? Evet, niyet okuyucun değilim, ehe.
Devam edelim... Festivallerin yerini öğrenmek adına arkadaşına yönlendirmek... Ne? Festivalle ilgili bir şey biliyor muydu adam? Ya bilmiyorsa? Ya adam festival kelimesine tiki olan ve festival dendiği anda dil atan bir tipse? Festival konusunu bitmiş miydi? Ya da şu mu? Ben sorabileceğim her şeyi tek turda ve 3 cümleyle sorayım, gerisiyle uğraşmayayım? Diğer turda o zaman birkaç basamak atlayıp hızlıca paranın sırrına mı geçelim? Yoo dostum, yooo!
Turları gerektiği yerde hızlı geçiyorum zaten ve bu yüzden, konu içerisinde ne yapacağınızı net bir şekilde ve belli çerçeveler doğrultusunda belirlemeniz gerekiyor. Ucu açık, geniş ve kapsamlı şeyler karşısında sizlere 7-8 sayfa GM mesajı yazmamızı beklemiyorsunuzdur umarım. Bunun yanında, GMler olarak ancak ortaya koyduklarınız kadarını size verebiliriz. Biliyorum, gönlünüz hep aksiyondan yana ve biliyorum bir an önce muhteşem tekniklerinizle dosta güven düşmana korku salmak istiyorsunuz. Ancak sakin kalalım, sakin olalım. Emeklemeden yürünmez, yürünmeden koşulmaz.
Bu tura mahsus bu söylediklerim hiç yokmuş gibi GM mesajını giriyorum. Ancak bu tür bir durumun tekrarı olursa, bu mesajın linkini atar geçerim. Öyle de bir adamım işte. Hadi öbüyom! Pasiflik yapma!
İkinci husus, aslında ilkiyle aynı... Parayla ilgili herhangi bir şey biliyor musun diye sormak mevzusu. Parayla ilgili bir şey biliyor musun dediğinde, alaşım oranından başlayıp basım tarihine kadar giden, oradan tutup arkasındaki kanjiye uzanan ve inanmazsan oradan da alıp paranın her türlü tanımını yapmaya kadar giden bir kalıp. Yani, yine çok geniş bir ifade. Ve yine daha net olunması gerekiyor. Aksi ne olur? Evet, niyet okuyucun değilim, ehe.
Devam edelim... Festivallerin yerini öğrenmek adına arkadaşına yönlendirmek... Ne? Festivalle ilgili bir şey biliyor muydu adam? Ya bilmiyorsa? Ya adam festival kelimesine tiki olan ve festival dendiği anda dil atan bir tipse? Festival konusunu bitmiş miydi? Ya da şu mu? Ben sorabileceğim her şeyi tek turda ve 3 cümleyle sorayım, gerisiyle uğraşmayayım? Diğer turda o zaman birkaç basamak atlayıp hızlıca paranın sırrına mı geçelim? Yoo dostum, yooo!
Turları gerektiği yerde hızlı geçiyorum zaten ve bu yüzden, konu içerisinde ne yapacağınızı net bir şekilde ve belli çerçeveler doğrultusunda belirlemeniz gerekiyor. Ucu açık, geniş ve kapsamlı şeyler karşısında sizlere 7-8 sayfa GM mesajı yazmamızı beklemiyorsunuzdur umarım. Bunun yanında, GMler olarak ancak ortaya koyduklarınız kadarını size verebiliriz. Biliyorum, gönlünüz hep aksiyondan yana ve biliyorum bir an önce muhteşem tekniklerinizle dosta güven düşmana korku salmak istiyorsunuz. Ancak sakin kalalım, sakin olalım. Emeklemeden yürünmez, yürünmeden koşulmaz.
Bu tura mahsus bu söylediklerim hiç yokmuş gibi GM mesajını giriyorum. Ancak bu tür bir durumun tekrarı olursa, bu mesajın linkini atar geçerim. Öyle de bir adamım işte. Hadi öbüyom! Pasiflik yapma!
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Kazuki Renjiro
- Posts: 19
- Joined: June 4th, 2020, 6:05 pm
Re: [Kazuki Renjiro] Kağıdın Değeri
Isao'ya festivaller ile ilgili sorularımı yöneltmiştim. Cevabımı aldıktan sonra çizeceğim rotayı biraz aceleci davranıp karıştırmış olabilirim. Sanırım bugünlerde ben pek kendimde değilim. Üstelik hata yapma lüksümün olmadığı bir dönemden geçiyoruz ve anlamsız şekilde bu olayı merak ediyorum. Kendimi daha özgür hissetmenin bana verdiği duygu muydu bu? Yoksa, uzun zamandır boşluğumun artık bir yere yansıması mı gerekiyordu? Sanırım gerçekten kişinin alışkanlıkları sevmese bile onu kontrol edebiliyor. Bunları fazlaca düşünmek beni kabuğumun dışına çıkarmak için olumlu adımları atıyormuş gibi motive ediyor. Bu kabuğu kırmak için acele etmeme gerek var mı, bu başka bir günün sorusu herhalde.
Şimdilik Isao'nun bana söyleyecekleri her şeyden daha değerli olabilir. Aslına bakarsak cümlelerine başlamadan önce suratının düşmesi bunun en büyük tüyosu olabilir. Adeta hançeri kalbine saplamışım gibi davrandı. Ne oldu ki? Nasıl bir şey yaşadın acaba? Çok da yaşlı olmadığını varsayarak bu yorumu yapıyorum ama marketteki amcanın bilmediği, bu çevrede onun bilebileceği bir husus mu var acaba?İçimdeki varsayım dünyası sona erdiğinde festivaller hakkında güzel bilgiler alıyordum. Demek ki daha önce buralarda festivaller oluyormuş ama elimdekiyle alakalı veya bağlantılı değil bu. Kendisinin de söylemesiyle aradığım şey gerçekten burada değil. Bu beni biraz uğraştıracak gibi duruyor.
Isao'nun daha detaylı bakması için parayı cebimden çıkartıp ona uzatıyorum. Böylece incelemesi ve bana söyleyebileceği bir noktası olursa daha rahat olmasını sağlarım diye düşündüm. İlk başta parayı eline aldığında neler olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi. Ağzımdan bir kelime çıkmadan ondan duyabileceğim her şey ondan bağımsızlığımı kuvvetlendirir. Sonuçta bu adama doğrudan güvenmek benim için sıkıntı bir duruma yol açabilir. En iyisi şansımı deneyip dediklerine kulak vermek.
Parayı incelerken her şey normaldi ancak kanjiyi gördüğü anda tepkisi değişti ve beklenen reaksiyonu verdi. Sahte parası skandalı yaşadığını hatırladı ve bu paranın nereden gelmiş olabileceğine dair benimle bilgiler paylaştı. Şimdi söylediklerini düşünerek hareket etmem gerekirse kahramanlığa girişmem benim için sakıncalı olabilir. Sonuçta ben bir kaçağım üstelik haydutların ne denli kalabalık ve güçlü olduğunu bilmiyorum. Fakat içimdeki maceracı ruhu ve merak duygusu beni çok farklı yerlere itiyor.
Isao amca laflarını bitirdikten sonra kibarca gülümseyerek yüzüne baktım ve şu cümlelerle ona seslendim:
"Haydutlar demek ha? Vay be! Buralarda böyle bir şeyin olacağını düşünmek ve üstelik insanların adının neredeyse mekan olarak çıkması beni şaşırttı. Bilmelerine rağmen kimsenin bir şey yapmamasının bir sebebi var mı yoksa bu sadece sizin sahip olduğunuz bir bilgi mi?" diyerek lafımı bitirdim. Meraklı ve sorgulayıcı bir tavır takınırken çekindiğimi de hissettirmem gerekiyordu. Cevabını beklemeden tekrar lafa girecektim:
"Açıkçası bana oraya nasıl ulaşacağımı söylerseniz çok faydalı olur. Sanırım bende, dolandırıldım! En azından şansımı deneyerek bir şeyler elde edebilirim. Ya da böyle bir yerin neye benzediğini çözerek maceramda bu hususlara dikkat ederim. Bilmiyorum yani sonuçta bir kahraman değilim, haha!" dedikten sonra gülümseyip kafamı kaşımaya başlamıştım. Bu hususta en önemli şey Isao'nun hareketleri. Yol tarifi aldıktan sonra hareketlenmek isterim pek tabii ama ben oraya gitmeden beni bekliyorlarsa, Isao hakkında şu an ve şurada öldürme isteğimi ona göstermem en doğru karar olacak gibi. Her neyse, şimdilik rotayı öğrenip, bilgileri elde edip ona göre bir plan yapmalı ve bir an önce yola koyulmalıyız! Daha buraya gelirken bu şerefsizlerın saldırısına uğradım ki kim bilir neler ile karşılaşacağız!
Şimdilik Isao'nun bana söyleyecekleri her şeyden daha değerli olabilir. Aslına bakarsak cümlelerine başlamadan önce suratının düşmesi bunun en büyük tüyosu olabilir. Adeta hançeri kalbine saplamışım gibi davrandı. Ne oldu ki? Nasıl bir şey yaşadın acaba? Çok da yaşlı olmadığını varsayarak bu yorumu yapıyorum ama marketteki amcanın bilmediği, bu çevrede onun bilebileceği bir husus mu var acaba?İçimdeki varsayım dünyası sona erdiğinde festivaller hakkında güzel bilgiler alıyordum. Demek ki daha önce buralarda festivaller oluyormuş ama elimdekiyle alakalı veya bağlantılı değil bu. Kendisinin de söylemesiyle aradığım şey gerçekten burada değil. Bu beni biraz uğraştıracak gibi duruyor.
Isao'nun daha detaylı bakması için parayı cebimden çıkartıp ona uzatıyorum. Böylece incelemesi ve bana söyleyebileceği bir noktası olursa daha rahat olmasını sağlarım diye düşündüm. İlk başta parayı eline aldığında neler olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi. Ağzımdan bir kelime çıkmadan ondan duyabileceğim her şey ondan bağımsızlığımı kuvvetlendirir. Sonuçta bu adama doğrudan güvenmek benim için sıkıntı bir duruma yol açabilir. En iyisi şansımı deneyip dediklerine kulak vermek.
Parayı incelerken her şey normaldi ancak kanjiyi gördüğü anda tepkisi değişti ve beklenen reaksiyonu verdi. Sahte parası skandalı yaşadığını hatırladı ve bu paranın nereden gelmiş olabileceğine dair benimle bilgiler paylaştı. Şimdi söylediklerini düşünerek hareket etmem gerekirse kahramanlığa girişmem benim için sakıncalı olabilir. Sonuçta ben bir kaçağım üstelik haydutların ne denli kalabalık ve güçlü olduğunu bilmiyorum. Fakat içimdeki maceracı ruhu ve merak duygusu beni çok farklı yerlere itiyor.
Isao amca laflarını bitirdikten sonra kibarca gülümseyerek yüzüne baktım ve şu cümlelerle ona seslendim:
"Haydutlar demek ha? Vay be! Buralarda böyle bir şeyin olacağını düşünmek ve üstelik insanların adının neredeyse mekan olarak çıkması beni şaşırttı. Bilmelerine rağmen kimsenin bir şey yapmamasının bir sebebi var mı yoksa bu sadece sizin sahip olduğunuz bir bilgi mi?" diyerek lafımı bitirdim. Meraklı ve sorgulayıcı bir tavır takınırken çekindiğimi de hissettirmem gerekiyordu. Cevabını beklemeden tekrar lafa girecektim:
"Açıkçası bana oraya nasıl ulaşacağımı söylerseniz çok faydalı olur. Sanırım bende, dolandırıldım! En azından şansımı deneyerek bir şeyler elde edebilirim. Ya da böyle bir yerin neye benzediğini çözerek maceramda bu hususlara dikkat ederim. Bilmiyorum yani sonuçta bir kahraman değilim, haha!" dedikten sonra gülümseyip kafamı kaşımaya başlamıştım. Bu hususta en önemli şey Isao'nun hareketleri. Yol tarifi aldıktan sonra hareketlenmek isterim pek tabii ama ben oraya gitmeden beni bekliyorlarsa, Isao hakkında şu an ve şurada öldürme isteğimi ona göstermem en doğru karar olacak gibi. Her neyse, şimdilik rotayı öğrenip, bilgileri elde edip ona göre bir plan yapmalı ve bir an önce yola koyulmalıyız! Daha buraya gelirken bu şerefsizlerın saldırısına uğradım ki kim bilir neler ile karşılaşacağız!
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Kazuki Renjiro] Kağıdın Değeri
Dostane tavırlarını seni dinlerken de sürdüren Isao, tüm konuşmanın sonlanmasının ardından hafifçe alaycı bir şekilde gülümseyip, sağ eliyle sol omzuna hafifçe vururken “Bilmelerine rağmen kimsenin bir şey yapmaması mı?” diyor. Hemen ardından ifadesini koruyan Isao “Nerede yaşıyorsun, hangi topraklardasın, biliyorsun değil mi? Kim bir şey yapacak, ha? İnsanların nasıl birbirlerine yediklerini görmüyor musun? Sanki içimizdeki sorunlar yetmezmiş gibi, bir de şu Kusalılar ve Ishililer çıktı başımıza! Bu kargaşada sence tüm bunlar normal değil mi?” diyor. Konuşmasının sonunda cümleleri bir nebze daha ciddi çıksa da, Isao’nun alışmanın verdiği bir rahatlıkla konuştuğunu da anlayabiliyorsun. Cümlelerini sürdüreceği belli olan Isao hafifçe nefes alıp verdikten sonra “Yani bunları bilen bilir, öyle çok gizli mahrem bilgiler değil yani.” diyerek bu konuyu kapatıyor.
Yunesaki’nin nerede olduğuna ve oraya gitmeye dair sözlerin, Isao’da pek bir değişiklik yaratmış gibi durmuyor. Merakın veya kahramanlık gibi sözlerin, Isao’nun umursamaz tavrıyla karşılaştığında, aslında bir an için söylediklerini duymadığını bile düşünüyorsun. Ancak Isao kısa bir sessizliğin ardından Yunesaki’ye nasıl ulaşabileceğini anlattığında, bu sessizliğin sebebinin, Isao’nun kafasında güzergahı netleştirmeye yönelik olduğunu anlayabiliyorsun. Isao’nun verdiği tarife göre, yaklaşık yarım günlük bir yoldan ulaşabileceğin Yunesaki, Yağmur Ülkesi’nin iç kesimlerine doğru görünüyor. Isao’nun tarifine göre, güzergahın üzerinde seni sıkıntıya sokacak olası bir faktör bulunmasa da, bölgenin riskini göz ardı edemiyorsun. Nitekim Isao güzergahı anlattıktan sonra “Dediğim gibi, orası biraz sıkıntılı bir bölge. Gasp işleri falan bol olabilir. Her ihtimale karşı dikkatli ol. Bir de bazen kervanlar da geçer oradan, onlara da dikkat et. Arada kalma yani.” diyerek dostane tavırlarını sürdürüyor.
Bu aşamadan sonra, Isao’dan başkaca alabileceğin başka bir bilgi olduğunu düşünmüyorsun. Zaten Isao’da kafasında konuyu kapatmış gibi görünüyor. Dolayısıyla, artık Isao’ya öldürme arzunu göstermek veya doğruca yola koyulmak şeklinde yapılacaklar dışında, elinden başkaca gelen bir şey olmayacak gibi duruyor.
Yunesaki’nin nerede olduğuna ve oraya gitmeye dair sözlerin, Isao’da pek bir değişiklik yaratmış gibi durmuyor. Merakın veya kahramanlık gibi sözlerin, Isao’nun umursamaz tavrıyla karşılaştığında, aslında bir an için söylediklerini duymadığını bile düşünüyorsun. Ancak Isao kısa bir sessizliğin ardından Yunesaki’ye nasıl ulaşabileceğini anlattığında, bu sessizliğin sebebinin, Isao’nun kafasında güzergahı netleştirmeye yönelik olduğunu anlayabiliyorsun. Isao’nun verdiği tarife göre, yaklaşık yarım günlük bir yoldan ulaşabileceğin Yunesaki, Yağmur Ülkesi’nin iç kesimlerine doğru görünüyor. Isao’nun tarifine göre, güzergahın üzerinde seni sıkıntıya sokacak olası bir faktör bulunmasa da, bölgenin riskini göz ardı edemiyorsun. Nitekim Isao güzergahı anlattıktan sonra “Dediğim gibi, orası biraz sıkıntılı bir bölge. Gasp işleri falan bol olabilir. Her ihtimale karşı dikkatli ol. Bir de bazen kervanlar da geçer oradan, onlara da dikkat et. Arada kalma yani.” diyerek dostane tavırlarını sürdürüyor.
Bu aşamadan sonra, Isao’dan başkaca alabileceğin başka bir bilgi olduğunu düşünmüyorsun. Zaten Isao’da kafasında konuyu kapatmış gibi görünüyor. Dolayısıyla, artık Isao’ya öldürme arzunu göstermek veya doğruca yola koyulmak şeklinde yapılacaklar dışında, elinden başkaca gelen bir şey olmayacak gibi duruyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Kazuki Renjiro
- Posts: 19
- Joined: June 4th, 2020, 6:05 pm
Re: [Kazuki Renjiro] Kağıdın Değeri
Böyle olayların yaşanmasının sebebini sormuştum. Biliyor olsam bile sorardım çünkü insanların görüşleri, bu konu hakkında düşünceleri çok önemliydi. Kimlerin ne olduğunu bilmek ve onların insanlara ne anlam ifade ettiğini bilmek gerçekten önemli geliyordu bana. Yapacağım şeyler sonucunda nasıl bir izlenim vereceğimi şimdiden tahmin edebilirdim. Tabii niyetim bu değildi en başta. Isao ise tüm içtenliğiyle sorumu cevaplıyor ve bana ulaşmam gereken bilgiyi istekli bir şekilde veriyordu.
Bilgi vermeye devam ettiği zaman başka köylerin de işin içinde olduğunu ve insanların bu durumu bildiğini görmek aslında üzücüydü.Üstelik bu durumları anlatırken çok olağan şeylermiş gibi bahsediyorlar. Sanırım bu çaresizliğin yüze vurmuş haliydi. Ya da kabullenilmiş çaresizlik? Üstelik işler bu kadar kötüyken, kendi iç işlerinde durumlar bu kadar karışıkken diğer güçlerin de burada çatışması oldukça zoraki şeylere yol açmakta. Üstelik bunun herkes bilir gibi bir açıklamada yer alması oldukça trajikomik bir şey.
Isao bana güzergah konusunda bilgiler verdiği sırada detaylar da paylaşıyordu. Aslında anlattığı şeyler ürkünç yani hiç bulaşmamak içimden geçti ama orada ne olduğunu, bana ne olacağını beni nasıl değiştireceğini çok merak ediyorum. Bu yüzden bu yolda ilerlemek istiyorum. Bu yola çıkış amacım kendimi tanımak, dünyayı görmek ve onu anlamlandırmak. Bu yüzden artık yola koyulmanın vakti geldi.
Isao Amcaya kibar bir ses tonu ile:
"Yardımlarınız için teşekkür ederim. Artık ne yapıp ne yapmayacağımı çok iyi biliyorum. Umarım yolumuz bir daha kesişir. Şimdilik kendinize iyi bakın ve dikkat edin. Ben sadece merak etmiştim!" dedikten sonra kibarca önünde eğilmiştim. Sonrasında kendimi hazırlayıp yola çıkmak için hazırlanmıştım.
Isao Amca'ya teşekkür edip, anlattığı tarife uygun bir şekilde ilerlemeye başlayacaktım. Öncelikle bir kervan geçiyor mu bunu bilmem lazımdı. Büyük ihtimal yalnız ilerlemek bu yolda tehlikeli olacaktır. Herhangi bir kervanı uzaktan takip etmek veya varsa bir şansım onlara katılmak mekana ulaşana kadar beni güvende tutacaktır. Yunesaki, bekle beni...
Bilgi vermeye devam ettiği zaman başka köylerin de işin içinde olduğunu ve insanların bu durumu bildiğini görmek aslında üzücüydü.Üstelik bu durumları anlatırken çok olağan şeylermiş gibi bahsediyorlar. Sanırım bu çaresizliğin yüze vurmuş haliydi. Ya da kabullenilmiş çaresizlik? Üstelik işler bu kadar kötüyken, kendi iç işlerinde durumlar bu kadar karışıkken diğer güçlerin de burada çatışması oldukça zoraki şeylere yol açmakta. Üstelik bunun herkes bilir gibi bir açıklamada yer alması oldukça trajikomik bir şey.
Isao bana güzergah konusunda bilgiler verdiği sırada detaylar da paylaşıyordu. Aslında anlattığı şeyler ürkünç yani hiç bulaşmamak içimden geçti ama orada ne olduğunu, bana ne olacağını beni nasıl değiştireceğini çok merak ediyorum. Bu yüzden bu yolda ilerlemek istiyorum. Bu yola çıkış amacım kendimi tanımak, dünyayı görmek ve onu anlamlandırmak. Bu yüzden artık yola koyulmanın vakti geldi.
Isao Amcaya kibar bir ses tonu ile:
"Yardımlarınız için teşekkür ederim. Artık ne yapıp ne yapmayacağımı çok iyi biliyorum. Umarım yolumuz bir daha kesişir. Şimdilik kendinize iyi bakın ve dikkat edin. Ben sadece merak etmiştim!" dedikten sonra kibarca önünde eğilmiştim. Sonrasında kendimi hazırlayıp yola çıkmak için hazırlanmıştım.
Isao Amca'ya teşekkür edip, anlattığı tarife uygun bir şekilde ilerlemeye başlayacaktım. Öncelikle bir kervan geçiyor mu bunu bilmem lazımdı. Büyük ihtimal yalnız ilerlemek bu yolda tehlikeli olacaktır. Herhangi bir kervanı uzaktan takip etmek veya varsa bir şansım onlara katılmak mekana ulaşana kadar beni güvende tutacaktır. Yunesaki, bekle beni...
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Kazuki Renjiro] Kağıdın Değeri
Isao’ya verdiğin cevaba karşılık, Isao da hafif bir tebessümle seni selamlıyor ve yollarınız bu noktada ayrılıyor. Kasabanın çıkışına doğru yönelirken, önceliğin bir kervana denk gelmek oluyor. Bu yüzden de adımlarını aceleci bir şekilde atmak yerine, sıradan bir tempoda tutuyorsun. Kısmen ormanlık alanın içinde yaptığın yaklaşık iki saatlik bir yürüyüşün ardından, ilk kez bir kervana denk geliyorsun.
İki at arabası ve toplamda yedi kişiden oluşan kervanı bir süre gözlemlediğinde, yedi kişiden beşinin koruma görevi üstlenmiş kişiler olduğunu anlayabiliyorsun. Durumun itibariyle bu kişilerin shinobi olup olmadıkları konusunda bir fikrini bulunmuyor, zira adamların üzerinde herhangi bir köye mensup olduklarına dair belirleyici bir ibare göremiyorsun. Kervanı takip etmek ile kervana katılmak arasında gidip geldiğin sıralarda, önceliğin kervana dahil olmak olduğundan yavaşça kervana yaklaşıyorsun.
Kervana yaklaşıp, koruma görevi üstlenen kişilerden birinin dikkatini çektiğin anda, kervan hemen duruyor ve koruma görevi üstlenen kişiler hemen karşında toplanıveriyor. Tek başına olmana rağmen sanki büyük bir tehditmişsin gibi üzerine yönelen bakışlar ve sorgulayıcı birkaç sorunun ardından, Yunesaki yolcusu olduğunu söylemenle ve rahat tavırlarınla, yaşanan bu gergin anlara son veriyorsun. Koruma görevi üstlenen kişiler kervana dahil olabileceğini ancak seni koruma noktasında garanti vermediklerini belirtirken, kervana bir şey olması durumunda seni arkada bırakacaklarını da açık açık söylemekten geri durmuyorlar. Bu haliyle, sadece aynı güzergahta ilerleyen kişilerden ibaret bir oluşum olarak Yunesaki’ye doğru ilerlemeye devam ediyorsun.
Günün sona ermeye başladığı anlarda, Yunesaki’nin ışıkları gözleriniz önünde parıldamaya başlıyor. Bu parıltı, sıradan bir kasabanınkinden birkaç kat daha az olsa da, kasabadan yükselen bir takım sesler kulağınıza rahatlıkla ilişiyor. İlerlemeye başladıkça sesler giderek netleşirken, bu sesleri sarhoş naraları ve kavga eden insanların bağırtıları olduğunu anlayabiliyorsun. Gecenin karanlığında, puslu bir şekilde aydınlanan kasabaya girmenizle birlikte, ilk dikkatini çeken şey, harabeden hallice olan evler oluyor. En yükseği üç katlı olan bu evlerin içlerinden süzülen ışıklar, buralarda birilerinin yaşadığını anlatmaya yetiyor. Bazı evlerin pencerelerinde belirip kaybolan insanlar, bu düşünceni daha da desteklerken, kasabanın merkezine doğru ilerledikçe, bu fakir kasabanın nispeten şen yüzüyle karşılaşıyorsun. Birçok insanın ellerinde şişelerle yalpalaya yalpalaya yürüdüğünü, birkaç kişinin yumruklaştığını ve çevresindekilerin de tezahüratlarda bulunduğunu görüyorsun. Tüm bu “eğlencenin” kaynağı ise, birkaç metre önünüzde duran ve çevredekilere nazaran daha sağlam duran üç katlı bir yapı oluyor. İçeriden gelen müzik ve eğlence sesleri, kuşkusuz kasabanın merkez noktası olduğunu anlatıyor sana. Bu esnada katıldığı kervandakiler başka bir yöne gideceklerini belirtiyorlar ve burada yollarınız ayrılıyor.
Kasabanın merkez noktasında, pek de dikkat çekmeyecek bir şekilde tek başına duruyorsun. Dikkatini çeken yapıyı nitelendirici hiçbir tabela gözüne ilişmiyor, ancak iki yana açılan büyük kapısının hemen önünde, iki tane uzun boylu ve yapılı insan adeta buranın korumasını sağlıyor gibi görünüyor. Diğer bir deyişle, içeri girmek için öncelikle bu iri kıyımları geçmen gerektiğini fark edebiliyorsun. Son olarak, dışarıdan içeriyi görmen mümkün olmasa bile içerisinin epey bir kalabalık olduğunu da gelen seslerden anlayabiliyorsun.
İki at arabası ve toplamda yedi kişiden oluşan kervanı bir süre gözlemlediğinde, yedi kişiden beşinin koruma görevi üstlenmiş kişiler olduğunu anlayabiliyorsun. Durumun itibariyle bu kişilerin shinobi olup olmadıkları konusunda bir fikrini bulunmuyor, zira adamların üzerinde herhangi bir köye mensup olduklarına dair belirleyici bir ibare göremiyorsun. Kervanı takip etmek ile kervana katılmak arasında gidip geldiğin sıralarda, önceliğin kervana dahil olmak olduğundan yavaşça kervana yaklaşıyorsun.
Kervana yaklaşıp, koruma görevi üstlenen kişilerden birinin dikkatini çektiğin anda, kervan hemen duruyor ve koruma görevi üstlenen kişiler hemen karşında toplanıveriyor. Tek başına olmana rağmen sanki büyük bir tehditmişsin gibi üzerine yönelen bakışlar ve sorgulayıcı birkaç sorunun ardından, Yunesaki yolcusu olduğunu söylemenle ve rahat tavırlarınla, yaşanan bu gergin anlara son veriyorsun. Koruma görevi üstlenen kişiler kervana dahil olabileceğini ancak seni koruma noktasında garanti vermediklerini belirtirken, kervana bir şey olması durumunda seni arkada bırakacaklarını da açık açık söylemekten geri durmuyorlar. Bu haliyle, sadece aynı güzergahta ilerleyen kişilerden ibaret bir oluşum olarak Yunesaki’ye doğru ilerlemeye devam ediyorsun.
Günün sona ermeye başladığı anlarda, Yunesaki’nin ışıkları gözleriniz önünde parıldamaya başlıyor. Bu parıltı, sıradan bir kasabanınkinden birkaç kat daha az olsa da, kasabadan yükselen bir takım sesler kulağınıza rahatlıkla ilişiyor. İlerlemeye başladıkça sesler giderek netleşirken, bu sesleri sarhoş naraları ve kavga eden insanların bağırtıları olduğunu anlayabiliyorsun. Gecenin karanlığında, puslu bir şekilde aydınlanan kasabaya girmenizle birlikte, ilk dikkatini çeken şey, harabeden hallice olan evler oluyor. En yükseği üç katlı olan bu evlerin içlerinden süzülen ışıklar, buralarda birilerinin yaşadığını anlatmaya yetiyor. Bazı evlerin pencerelerinde belirip kaybolan insanlar, bu düşünceni daha da desteklerken, kasabanın merkezine doğru ilerledikçe, bu fakir kasabanın nispeten şen yüzüyle karşılaşıyorsun. Birçok insanın ellerinde şişelerle yalpalaya yalpalaya yürüdüğünü, birkaç kişinin yumruklaştığını ve çevresindekilerin de tezahüratlarda bulunduğunu görüyorsun. Tüm bu “eğlencenin” kaynağı ise, birkaç metre önünüzde duran ve çevredekilere nazaran daha sağlam duran üç katlı bir yapı oluyor. İçeriden gelen müzik ve eğlence sesleri, kuşkusuz kasabanın merkez noktası olduğunu anlatıyor sana. Bu esnada katıldığı kervandakiler başka bir yöne gideceklerini belirtiyorlar ve burada yollarınız ayrılıyor.
Kasabanın merkez noktasında, pek de dikkat çekmeyecek bir şekilde tek başına duruyorsun. Dikkatini çeken yapıyı nitelendirici hiçbir tabela gözüne ilişmiyor, ancak iki yana açılan büyük kapısının hemen önünde, iki tane uzun boylu ve yapılı insan adeta buranın korumasını sağlıyor gibi görünüyor. Diğer bir deyişle, içeri girmek için öncelikle bu iri kıyımları geçmen gerektiğini fark edebiliyorsun. Son olarak, dışarıdan içeriyi görmen mümkün olmasa bile içerisinin epey bir kalabalık olduğunu da gelen seslerden anlayabiliyorsun.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Kazuki Renjiro
- Posts: 19
- Joined: June 4th, 2020, 6:05 pm
Re: [Kazuki Renjiro] Kağıdın Değeri
Isao amcanın yanından öğrendiğim şeylerin mutluluğu ve kendisinin yardımsever birisi olmasının verdiği mutlulukla ayrılmıştım. Acaba yolum hep böyle insanlar ile kesişir mi? Bu konu benim şu an yolumda ilerlerken en çok düşündüğüm şeylerden biri olacak gibi. Az önce onu öldürmeyi bile göze almıştım oysa ki ama ikna edici olmak için her şeyi yapmak gerekiyor. Neyse, buradan da çıkardığımız dersler oldu en nihayetinde. Yolumun her bir kıvrımında yeni şeyler öğrenmek ve bunları birinci elden tecrübe etmek, kendi kararlarım doğrultusunda onları yaşamanın tadı bir başka!
Köyü terk etmemin ardından neredeyse iki saat geçti. Ormanın içinde bir başıma, sakin adımlarla ilerlemeye devam ediyorum. Galiba hayatımın geri kalanı böyle yolda yürürken karşılaştığım şeylerin peşinden gidip, onların gizemini çözmek ve sonuca ulaştırmak olacak. Tabii bu kafa ile ilerlemek beni ne kadar hayatta tutabilir o da merak konusu. Isao amcanın anlattıklarını düşününce, insanların göz yumduğu gerçeğinden bahsediyorum olabilecek şeylerin bir son noktası yok. Uygun bir tabirle herkes ekmeğinde ve kimse bana dokunmasın, dokunmayan bin yaşasın düşüncesiyle hareket ediyor. Kendi adıma düşündüğümde sonuna kadar karşı olduğum bir görüş ama hayatta kalmak amacıyla uygulanması gereken ilk adım, bu galiba...
Uzun yürüyüşün ardından nihayet bir kervana denk geliyorum. Benim şanssızlığım mı yoksa burada ki işlerin ne denli olduğunu bilenlerin aldığı önlemler mi bilinmez ama amacıma ulaşmış gibi duruyorum. Denk geldiğim kervanı onları telaşlandırmadan incelemeye başlıyorum. Tabii buna kendimi korumak için de diyebiliriz çünkü neler olacağını hiç bilmiyorum! Bu kervan,
ki at arabası ve toplamda yedi kişiden oluşan, yedi kişiden beşinin koruma görevi üstlenmiş kişiler olduğunu anlayabiliyorum. Ancak onların birer shinobi olup olmadığı konusunda fikrim yok. Zaten üstlerinde de buna dair bir amblem sembol tarzı şeyler yok. Pek de fena durmuyor şu an için. Kervana düzgün bir şekilde yaklaşmak fikri şu an için güvenli bir durum. En olmadı gerekeni yapar kendimi korurum.
Kervana yaklaştığım sırada sanki yıllardır düşmanlarıymışım gibi bana doğru yöneliyorlar. Artık buralarda nasıl şeyler oluyorsa insanların böyle davranması bana çok da şaşırtıcı gelmedi. Sakinliğimi ve niyetimi daha doğrusu söyleyeceklerimi daha yolun başındayken düşündüğüm için çok strese girmedim doğrusu. Bu yüzden kendimi anlatırken rahatlığımı ve içtenliğimi hareketlerim ve cümlelerime güzel bir şekilde yansıtabildiğimi düşünüyorum. Onlar da bunun farkına vardıklarında bir antlaşmaya varıyoruz. Yani benim için pek bir sorun teşkil etmiyor en nihayetinde kalabalık olmamız küçük gruplar için tehditkar bir ortam oluşturur. Bu yüzden şimdilik ağabeylerim ne derse o şekil devam.
Uzun bir yolculuk oluyor doğrusu. Zaten benim bir evim yok yani geri dönebileceğim bir yer olmadığı için gittiğim her yer evim olabilir. Ancak böyle bir yolun ortası ve tehditlerin bitmek tükenmediği bir yolun olmamasını tercih ederim tabii. Günün sona ermeye başladığı vakitlerde yoğun bir ışık gözümü alıyordu. Sanırım bu Yunesaki'nin ışıltısı. Çok da parlak olduğunu söyleyemem ama gürültü ziyadesiyle fazla. Daha önce böyle bir yeri tecrübe etmediğim için garip geliyor. Biz yaklaştıkça da o kirli gürültü beni daha da rahatsız etmeye başlıyor. Anlaşılan burada yerleşkede davrandığım gibi davranmamam lazım. Burası ne kadar garip bir yer burada yaşayanlar mı var? Ben burayı komple böyle garip garip şeylerin yapıldığı, insanların takıldığı mekan sanıyordum ama çevreyi inceledikçe bunun böyle olmadığını görebiliyorum. Etraftaki insanlara falan bakıyorum bunlar resmen ölmek için sebep arıyor! Ya da yaşamak için? Tabii bu sebep ve nedenleri burada bulabilecekleri konusunda kimse onları uyarmadığı için amaçsızca yaşamaya devam ediyorlar gibi. Bokum gibi!
Şu önümde duran yapı sanırım buranın merkezi. Baktığım zaman diğerlerine nazaran daha sağlam ve içeriden gelen sesler bunu doğrular nitelikte. En azından harabe şeklinde değil biraz daha bunun önüne geçilmiş gibi duruyor. Hazır kervandakiler de benden ayrıldı. Bir şeyleri incelemek, görmek ve tecrübe etmek fena olmayacak gibi. Kasabanın ortasında gürültünün içinde yolunu kaybetmiş bir ses gibi duruyorum. O yüzden pek de dikkat çektiğim söylenemez etrafa da bakıyorum ama bir şey anlamadım cidden. Fakat şu büyük kapı, onun önünde duran iki kocaman adam... Sanırım içeriye girmem için gereken şey belli! Hazır sesin kalbi de orası, şu morukları bir güzel halledelim!
Morukların üstüne doğru ilerlemeden önce cebimde onlara rüşvet vermek adına bir miktar para hazırladım. İkisine birden birer içecek ısmarlamayı teklif edecektim eğer kabul ederlerse tabii. Planım bu yönde ama konuşmam gerek ve onlara bunu söylemem gerek. Pek tehditkar olmayacak şekilde yanlarına yaklaşıp eğlenceli bir ses tonuyla konuşmaya başladım:
"Vay be! İçeriye bak! Sesler de oldukça eğlenceli geliyor! Beyler, içeriye girmek için ne yapmam lazım? Bak eğer izin verirseniz çıkışta size birer içki ısmarlarım. Alın bu da paramın olduğunun kanıtı!" dedikten sonra gülümseyerek cebimden çıkarıp parayı gösterecektim. Tabii ne kadar miktar bir paranın içki alabileceği konusunda pek fikir değilim zira ilk defa böyle bir yere geliyorum ama ne kadar pahalı olabilir ki?! Eğer sorunsuz bir şekilde beni içeri alırlar ve paramı istemezlerse gerçekten çıkışta birer içki alabilirim onlara. Fakat bu senaryonun tam tersi olur, bana saldırmaya teşebbüs ederlerse sanırım onları etkisiz hale getirmekten başka çarem yok!
Köyü terk etmemin ardından neredeyse iki saat geçti. Ormanın içinde bir başıma, sakin adımlarla ilerlemeye devam ediyorum. Galiba hayatımın geri kalanı böyle yolda yürürken karşılaştığım şeylerin peşinden gidip, onların gizemini çözmek ve sonuca ulaştırmak olacak. Tabii bu kafa ile ilerlemek beni ne kadar hayatta tutabilir o da merak konusu. Isao amcanın anlattıklarını düşününce, insanların göz yumduğu gerçeğinden bahsediyorum olabilecek şeylerin bir son noktası yok. Uygun bir tabirle herkes ekmeğinde ve kimse bana dokunmasın, dokunmayan bin yaşasın düşüncesiyle hareket ediyor. Kendi adıma düşündüğümde sonuna kadar karşı olduğum bir görüş ama hayatta kalmak amacıyla uygulanması gereken ilk adım, bu galiba...
Uzun yürüyüşün ardından nihayet bir kervana denk geliyorum. Benim şanssızlığım mı yoksa burada ki işlerin ne denli olduğunu bilenlerin aldığı önlemler mi bilinmez ama amacıma ulaşmış gibi duruyorum. Denk geldiğim kervanı onları telaşlandırmadan incelemeye başlıyorum. Tabii buna kendimi korumak için de diyebiliriz çünkü neler olacağını hiç bilmiyorum! Bu kervan,
ki at arabası ve toplamda yedi kişiden oluşan, yedi kişiden beşinin koruma görevi üstlenmiş kişiler olduğunu anlayabiliyorum. Ancak onların birer shinobi olup olmadığı konusunda fikrim yok. Zaten üstlerinde de buna dair bir amblem sembol tarzı şeyler yok. Pek de fena durmuyor şu an için. Kervana düzgün bir şekilde yaklaşmak fikri şu an için güvenli bir durum. En olmadı gerekeni yapar kendimi korurum.
Kervana yaklaştığım sırada sanki yıllardır düşmanlarıymışım gibi bana doğru yöneliyorlar. Artık buralarda nasıl şeyler oluyorsa insanların böyle davranması bana çok da şaşırtıcı gelmedi. Sakinliğimi ve niyetimi daha doğrusu söyleyeceklerimi daha yolun başındayken düşündüğüm için çok strese girmedim doğrusu. Bu yüzden kendimi anlatırken rahatlığımı ve içtenliğimi hareketlerim ve cümlelerime güzel bir şekilde yansıtabildiğimi düşünüyorum. Onlar da bunun farkına vardıklarında bir antlaşmaya varıyoruz. Yani benim için pek bir sorun teşkil etmiyor en nihayetinde kalabalık olmamız küçük gruplar için tehditkar bir ortam oluşturur. Bu yüzden şimdilik ağabeylerim ne derse o şekil devam.
Uzun bir yolculuk oluyor doğrusu. Zaten benim bir evim yok yani geri dönebileceğim bir yer olmadığı için gittiğim her yer evim olabilir. Ancak böyle bir yolun ortası ve tehditlerin bitmek tükenmediği bir yolun olmamasını tercih ederim tabii. Günün sona ermeye başladığı vakitlerde yoğun bir ışık gözümü alıyordu. Sanırım bu Yunesaki'nin ışıltısı. Çok da parlak olduğunu söyleyemem ama gürültü ziyadesiyle fazla. Daha önce böyle bir yeri tecrübe etmediğim için garip geliyor. Biz yaklaştıkça da o kirli gürültü beni daha da rahatsız etmeye başlıyor. Anlaşılan burada yerleşkede davrandığım gibi davranmamam lazım. Burası ne kadar garip bir yer burada yaşayanlar mı var? Ben burayı komple böyle garip garip şeylerin yapıldığı, insanların takıldığı mekan sanıyordum ama çevreyi inceledikçe bunun böyle olmadığını görebiliyorum. Etraftaki insanlara falan bakıyorum bunlar resmen ölmek için sebep arıyor! Ya da yaşamak için? Tabii bu sebep ve nedenleri burada bulabilecekleri konusunda kimse onları uyarmadığı için amaçsızca yaşamaya devam ediyorlar gibi. Bokum gibi!
Şu önümde duran yapı sanırım buranın merkezi. Baktığım zaman diğerlerine nazaran daha sağlam ve içeriden gelen sesler bunu doğrular nitelikte. En azından harabe şeklinde değil biraz daha bunun önüne geçilmiş gibi duruyor. Hazır kervandakiler de benden ayrıldı. Bir şeyleri incelemek, görmek ve tecrübe etmek fena olmayacak gibi. Kasabanın ortasında gürültünün içinde yolunu kaybetmiş bir ses gibi duruyorum. O yüzden pek de dikkat çektiğim söylenemez etrafa da bakıyorum ama bir şey anlamadım cidden. Fakat şu büyük kapı, onun önünde duran iki kocaman adam... Sanırım içeriye girmem için gereken şey belli! Hazır sesin kalbi de orası, şu morukları bir güzel halledelim!
Morukların üstüne doğru ilerlemeden önce cebimde onlara rüşvet vermek adına bir miktar para hazırladım. İkisine birden birer içecek ısmarlamayı teklif edecektim eğer kabul ederlerse tabii. Planım bu yönde ama konuşmam gerek ve onlara bunu söylemem gerek. Pek tehditkar olmayacak şekilde yanlarına yaklaşıp eğlenceli bir ses tonuyla konuşmaya başladım:
"Vay be! İçeriye bak! Sesler de oldukça eğlenceli geliyor! Beyler, içeriye girmek için ne yapmam lazım? Bak eğer izin verirseniz çıkışta size birer içki ısmarlarım. Alın bu da paramın olduğunun kanıtı!" dedikten sonra gülümseyerek cebimden çıkarıp parayı gösterecektim. Tabii ne kadar miktar bir paranın içki alabileceği konusunda pek fikir değilim zira ilk defa böyle bir yere geliyorum ama ne kadar pahalı olabilir ki?! Eğer sorunsuz bir şekilde beni içeri alırlar ve paramı istemezlerse gerçekten çıkışta birer içki alabilirim onlara. Fakat bu senaryonun tam tersi olur, bana saldırmaya teşebbüs ederlerse sanırım onları etkisiz hale getirmekten başka çarem yok!
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Kazuki Renjiro] Kağıdın Değeri
İki iri kıyımın yanına yanaşmaya başladığında, adamların bakışlarının doğrudan sana yöneldiğini görebiliyorsun. Ne dost ne de düşman bir tavırla yaklaştığın adamlar, henüz daha ağızlarını açamadan konuşmaya başlıyorsun. Seni sabit bir yüz ifadesiyle dinleyen iki adamdan sağ tarafına denk düşeni kesin, net ve kalın bir ses tonuyla “300 Ryo.” diyor. Cebinden çıkardığın paraların bir kısmını saymanın ardından 300 Ryoyu seninle konuşan adama veriyorsun ve adam aldığı parayı direk cebine indirirken, ikilinin bakışları da üzerinden çekilip başkaca yerlere yöneliyor. Böylece girmek istediğin mekanla aranda hiçbir engel kalmıyor.
Mekanın iki yana açılan kapısından bir tanesini ittirip yavaşça ve shinobi hislerinin getirdiği dikkatle içeriye doğru girmeye başlıyor. Az önce dışarından duyduğun gürültünün katbekatı bu kez ansız çıkan bir rüzgar gibi suratına çarpıyor. Kapının hemen eşiğinde içeriye bir göz attığında ise, bu mekanın standart bir yapıya sahip olduğunu, zemin katın tamamen açık bir alan olduğunu, sağda ve solda olmak üzere iki merdivenle yukarı katlara çıkılabildiğini, geniş alanın sol tarafından birkaç oda kapısı bulunduğunu görüyorsun. Birkaç saniyelik izleniminle de, bu odalardan bir tanesinin mutfağa, diğerlerinin ise tuvaletlere açıldığını anlayabiliyorsun. Bazı insanların yukarıya çıktığını ve bazılarının da aşağıya indiklerini görsen de, yukarıda neler olduğuna dair pek bir ipucun bulunmuyor. Fakat bununla birlikte, özellikle merdivenlerin çevresinde, içeride şuursuzca dans eden ve içen adamlardan farklı olarak, bazı kişilerin sabit ve etrafı tarar bir şekilde bulunduğunu görebiliyorsun. Ayrıca, mekanda çalışan kadınların da olduğunu, bunların da genelde erkeklerden para söğüşleme amacıyla mekanın çalışanları olduğunu düşünüyorsun.
Bulunduğun konumun tam karşısında, hafifçe yükseltilmiş bir platformun üstünde çalgı çalan kişileri görüyorsun. Bununla birlikte mekanda belirli bir masa düzeni bulunmadığını, geniş alanın birkaç yerine gelişigüzel atılmış masalar bulunduğunu ve bunların hepsinin de dolu olduğunu fark ediyorsun. İçeride ise, sadece görebildiğin kısımlarda 50 kişiden biraz daha fazla insan var gibi duruyor. Son olarak, şu an için mekanda herhangi birinin dikkatini çekmiş değilsin ve mekana girişin de içeridekiler için bir fark yaratmış değil.
Mekanın iki yana açılan kapısından bir tanesini ittirip yavaşça ve shinobi hislerinin getirdiği dikkatle içeriye doğru girmeye başlıyor. Az önce dışarından duyduğun gürültünün katbekatı bu kez ansız çıkan bir rüzgar gibi suratına çarpıyor. Kapının hemen eşiğinde içeriye bir göz attığında ise, bu mekanın standart bir yapıya sahip olduğunu, zemin katın tamamen açık bir alan olduğunu, sağda ve solda olmak üzere iki merdivenle yukarı katlara çıkılabildiğini, geniş alanın sol tarafından birkaç oda kapısı bulunduğunu görüyorsun. Birkaç saniyelik izleniminle de, bu odalardan bir tanesinin mutfağa, diğerlerinin ise tuvaletlere açıldığını anlayabiliyorsun. Bazı insanların yukarıya çıktığını ve bazılarının da aşağıya indiklerini görsen de, yukarıda neler olduğuna dair pek bir ipucun bulunmuyor. Fakat bununla birlikte, özellikle merdivenlerin çevresinde, içeride şuursuzca dans eden ve içen adamlardan farklı olarak, bazı kişilerin sabit ve etrafı tarar bir şekilde bulunduğunu görebiliyorsun. Ayrıca, mekanda çalışan kadınların da olduğunu, bunların da genelde erkeklerden para söğüşleme amacıyla mekanın çalışanları olduğunu düşünüyorsun.
Bulunduğun konumun tam karşısında, hafifçe yükseltilmiş bir platformun üstünde çalgı çalan kişileri görüyorsun. Bununla birlikte mekanda belirli bir masa düzeni bulunmadığını, geniş alanın birkaç yerine gelişigüzel atılmış masalar bulunduğunu ve bunların hepsinin de dolu olduğunu fark ediyorsun. İçeride ise, sadece görebildiğin kısımlarda 50 kişiden biraz daha fazla insan var gibi duruyor. Son olarak, şu an için mekanda herhangi birinin dikkatini çekmiş değilsin ve mekana girişin de içeridekiler için bir fark yaratmış değil.
Off Topic
İmzandan 300 Ryo düşmelisin. Kalan para miktarın 49.700 Ryo'dur.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Kazuki Renjiro
- Posts: 19
- Joined: June 4th, 2020, 6:05 pm
Re: [Kazuki Renjiro] Kağıdın Değeri
Şu iki iri kıyım adam... Bunlar ile dövüşmek buraya gizlenerek geldiğim bütün emeği boşa çıkartır. Lütfen klasik şeyler olmasın ve kavga etmeyelim. Zaten büyük ihtimal bunlar beni haşat eder. Bu yüzden planımı önce yapıp tatlı çocuk, soyulmaya hazır, her an dövülmeye müsait çocuk rolü yaptım kendimi. Beni şu an değil, lütfen sonra soymaya gelin. Çünkü ben şimdi bunlarla kavga eder ve döversem benim için sıkıntı olur. Bu yüzden bu senaryolar hiç yaşanmadan içeri girebileyim, nolur!
Kapıya doğru yaklaşıp adamlara fırsat vermeden lafa girdim. Paraları görünce sağ tarafımdaki bir miktar belirtti ve bende ona istediği miktarı verdim. Daha sonrasında ise sessizce çekip gittiler. Ulan çok ilginç adamlar galiba buranın güvenliği falan değillerdi. Benden haraç keseceklerdi diye düşünmeye başlamadım değil. Neyse ne, artık sadece önümde bu kocaman kapılar var. Şimdi yavaşça şu kapıyı iteyim ve girebileceğim şekilde ayarlayayım. Böylece içeride ne olduğunu öğrenebilirim.
Kapıyı açtığım gibi hızlıca içeri giriyorum. Yılların verdiği birikimle bunu dikkat çekmeden ve hızlıca yapmayı başarabiliyorum. Dışarıdan duyduğum sesin yüzüme çarpmasının yanı sıra içerinin sıcaklığı ansızın esen rüzgar gibi suratıma çarpıyor. İlk olarak mekanın nasıl olduğuna dair göz gezdirmek doğru olacak gibi. Dışarıdan bakıldığı zaman burada daha ilginç şeyler bekliyordum. En azından kapılar öyleydi yalan söyleyemem. Ancak baktığım zaman klasik bir yapıya sahip olduğunu ve zemin katın olması gerektiği, standart seviyede olduğunu söyleyebilirim. Dikkatli şekilde incelemelerime devam ettiğim zaman sağda ve solda olmak üzere iki merdivenle yukarı katlara çıkılabildiğini, geniş alanın sol tarafından birkaç oda kapısı bulunduğunu ve bu odaların, birinin mutfağa ve diğerlerinin tuvalet olduğunu da görebiliyorum.
Binanın yapısını inceledikten sonra ilk katta pek bir şey olmadığını söyleyebilirim. İlk kat daha çok insanların girişte direkt içine çekildiği bir alan gibi duruyor. Ya da sıradan bireylerin bulunduğu, eğlence kervanına katıldıkları ve buradan sonra işlerin değiştiği noktada ikinci katın devreye girdiğini söyleyebilirim. Ancak işler nasıl değişiyor, güvenlik nasıl sağlanıyor, bunların cevabını bulmak için etrafa dikkatlice bakmam gerekiyor.
İkinci kat diyebileceğim alana göz gezdirirken insanların yukarıya çıktığını ve bazılarının da aşağıya indiklerini görüyorum. Acaba oraya herkes inip çıkabiliyor mu? Yüzlerine veya vücutlarına baktığım zaman ilginç şeyler fark edemiyorum yani elde var sıfır. Fakat merdiven noktasına baktığımda, sarhoşlar ve eğlence düşkünlerinin dışında etrafı süzen, kolaçan eden insanların varlığını kendime kanıtlamış oluyorum. Sıkı ve gizemli bir güvenliğin olduğunu söylemek de fayda var. Üstelik mekanda çok fazla kadın var çalışan ve niyetleri de para söğüşlemek. Sanırım güvenliğin amacı bu diyebilirim. Ancak güvenliklerin ne seviyede güçlü olduklarını şu an için anlamak zor.
Olduğum yerden etrafı izlerken karşımda hafif yükselmiş bir platform olduğunu görüyorum. Burada insanların müzikal işler yaptıkları bölge olarak kullandığını anlayabiliyorum. Masaların ve dizilimin içeriğine baktığım zaman net bir organizasyon yok. Her şey keyfe keder galiba. O kadar fazla insan var ki beni birinin fark etmesi neredeyse imkansız. Eğer kendi işimi sessizce yaparsam bir sıkıntı çıkacağını söylemek zor.
Şimdi öncelikli olarak bana çok sağlam bir plan lazım. Ancak plan için ilerlerken bazı bilgileri edinmem gerekiyor. Öncelikle benim buraya gelmeme sebep olan paranın burada kullanılıp kullanılmadığına şahit olmam lazım. En azından ilk kat için bunu doğrularsam bu benim için yeterli olacaktır. İkinci olarak planım merdivenlerden yukarıya çıkan insanların ve inen insanların ne sıklık, doğrultu ve şartla bu işi yaptığını öğrenmem lazım. Yalnız başlarına çıkıp çıkmadıkları çok önemli bir bilgi. Burada bulunan kadınlardan biriyle gerekirse üst kata çıkabilirim. Ne çeşit bir paranın kullanıldığını doğruladıktan sonra amacım doğrudan ikinci kata çıkmak olacaktır. Bu katta bana bir çok imkan varmış gibi duruyor ikinci kata çıkmak için. Ancak en dikkat çekmeyen, sıradan olanı yapmak beni amacıma bir adım daha yaklaştıracaktır.
Kapıya doğru yaklaşıp adamlara fırsat vermeden lafa girdim. Paraları görünce sağ tarafımdaki bir miktar belirtti ve bende ona istediği miktarı verdim. Daha sonrasında ise sessizce çekip gittiler. Ulan çok ilginç adamlar galiba buranın güvenliği falan değillerdi. Benden haraç keseceklerdi diye düşünmeye başlamadım değil. Neyse ne, artık sadece önümde bu kocaman kapılar var. Şimdi yavaşça şu kapıyı iteyim ve girebileceğim şekilde ayarlayayım. Böylece içeride ne olduğunu öğrenebilirim.
Kapıyı açtığım gibi hızlıca içeri giriyorum. Yılların verdiği birikimle bunu dikkat çekmeden ve hızlıca yapmayı başarabiliyorum. Dışarıdan duyduğum sesin yüzüme çarpmasının yanı sıra içerinin sıcaklığı ansızın esen rüzgar gibi suratıma çarpıyor. İlk olarak mekanın nasıl olduğuna dair göz gezdirmek doğru olacak gibi. Dışarıdan bakıldığı zaman burada daha ilginç şeyler bekliyordum. En azından kapılar öyleydi yalan söyleyemem. Ancak baktığım zaman klasik bir yapıya sahip olduğunu ve zemin katın olması gerektiği, standart seviyede olduğunu söyleyebilirim. Dikkatli şekilde incelemelerime devam ettiğim zaman sağda ve solda olmak üzere iki merdivenle yukarı katlara çıkılabildiğini, geniş alanın sol tarafından birkaç oda kapısı bulunduğunu ve bu odaların, birinin mutfağa ve diğerlerinin tuvalet olduğunu da görebiliyorum.
Binanın yapısını inceledikten sonra ilk katta pek bir şey olmadığını söyleyebilirim. İlk kat daha çok insanların girişte direkt içine çekildiği bir alan gibi duruyor. Ya da sıradan bireylerin bulunduğu, eğlence kervanına katıldıkları ve buradan sonra işlerin değiştiği noktada ikinci katın devreye girdiğini söyleyebilirim. Ancak işler nasıl değişiyor, güvenlik nasıl sağlanıyor, bunların cevabını bulmak için etrafa dikkatlice bakmam gerekiyor.
İkinci kat diyebileceğim alana göz gezdirirken insanların yukarıya çıktığını ve bazılarının da aşağıya indiklerini görüyorum. Acaba oraya herkes inip çıkabiliyor mu? Yüzlerine veya vücutlarına baktığım zaman ilginç şeyler fark edemiyorum yani elde var sıfır. Fakat merdiven noktasına baktığımda, sarhoşlar ve eğlence düşkünlerinin dışında etrafı süzen, kolaçan eden insanların varlığını kendime kanıtlamış oluyorum. Sıkı ve gizemli bir güvenliğin olduğunu söylemek de fayda var. Üstelik mekanda çok fazla kadın var çalışan ve niyetleri de para söğüşlemek. Sanırım güvenliğin amacı bu diyebilirim. Ancak güvenliklerin ne seviyede güçlü olduklarını şu an için anlamak zor.
Olduğum yerden etrafı izlerken karşımda hafif yükselmiş bir platform olduğunu görüyorum. Burada insanların müzikal işler yaptıkları bölge olarak kullandığını anlayabiliyorum. Masaların ve dizilimin içeriğine baktığım zaman net bir organizasyon yok. Her şey keyfe keder galiba. O kadar fazla insan var ki beni birinin fark etmesi neredeyse imkansız. Eğer kendi işimi sessizce yaparsam bir sıkıntı çıkacağını söylemek zor.
Şimdi öncelikli olarak bana çok sağlam bir plan lazım. Ancak plan için ilerlerken bazı bilgileri edinmem gerekiyor. Öncelikle benim buraya gelmeme sebep olan paranın burada kullanılıp kullanılmadığına şahit olmam lazım. En azından ilk kat için bunu doğrularsam bu benim için yeterli olacaktır. İkinci olarak planım merdivenlerden yukarıya çıkan insanların ve inen insanların ne sıklık, doğrultu ve şartla bu işi yaptığını öğrenmem lazım. Yalnız başlarına çıkıp çıkmadıkları çok önemli bir bilgi. Burada bulunan kadınlardan biriyle gerekirse üst kata çıkabilirim. Ne çeşit bir paranın kullanıldığını doğruladıktan sonra amacım doğrudan ikinci kata çıkmak olacaktır. Bu katta bana bir çok imkan varmış gibi duruyor ikinci kata çıkmak için. Ancak en dikkat çekmeyen, sıradan olanı yapmak beni amacıma bir adım daha yaklaştıracaktır.