Kagi, Sanraku'nun yavaş saldırısı için oldukça hantal kalmış ve kendini savunmak için hareket edecek zaman aralığını bulmakta zorlanmıştı. Bunun bedelini vücudunda oluşan boydan boya bir kesik ile ödemişti. Önünde tuttuğu kolları bu kesikten öyle ya da böyle kurtulmuştu; kolları olduğu sürece de "savaş" birazcık daha sürecek gibi duruyordu.
Kagi yaralarına kısaca göz gezdirdi. Aldığı darbenin görünüşüne nazaran derin bir acı hissetmiyor gibiydi. Yarasına göz gezdirirken yandaki seyircilere de göz atmadan edemedi. Gördüğü şey az öncekinden pek farksız değildi, aldırış etmedi. Sanraku sözlerini söylerken Kagi, ciddi tavrını sürdürmeye devam ediyordu. "Eğer sakladığım bir şeyler olsaydı kullanırdım." Derin bir soluk alıp verdi. "Zira kullanmazsam zaman kaybı olurdu."
Bu güruhun olayı neydi pek anlamamıştı Kagi. Farklılık ve farklılıkta birleşme üzerine bu kadar dil döktükten sonra "farklı" bir yol seçen Kagi'yi ölüm kalım mücadelesine sokmak pek de mantıklı değildi. Bu reddetme ile de alakalı olmamalıydı zira onlara hiç intisap eylemeden ayrılmak isteyen Kagi bu halde iken onlardan "huzurlarını bozmak" pahasına kaçan Hajime şu an köşede kendisini izliyordu. Bu fazlasıyla karmaşık gariplikler genç kızın aklını kurcalayadursun ölümü arayan, ölüm üzerine hücum edecek bir rakip karşısında kıyam ediyordu.
Kagi elinden geldiğince sorularından kendini soyutlamaya çalıştı ve rakibinin hareketlerine odaklandı. Defansif postürünü rakibin hareketlerini çözümlemek üzere almıştı lakin hiçbir şey öğrenemeden göğsünde bir çizikle dövüşe devam ediyordu. Kılıçlı bir rakibe karşı çıplak elle bir şey yapması pek mümkün değildi. Kunaisini ise bayılmadan önce yere bırakmıştı haliyle genç kızın katanaya karşı kullanacağı bir karşı silahı da yoktu.
Genç kız Sanraku'nun yaşlılığını kullanmak üzere hızlı adımlar ile etrafta koşuşturmak istemişti lakin uzun zamandır koşmadığı için hamlanan ve göğsünde boydan boya yara olan birisinin ne kadar koşabileceği de muammaydı. Hem koşmaya başlarsa muhtemelen Daija'nın diğer neferleri de üzerine çullanacaktı.
Kagi sol ayağını çeyrek pozisyondan yarıma çekti böylelikle Sanraku'ya karşı göğsünden ziyade vücudunun sol omzunu gard almıştı. Böylelikle kılıcın nişan alanının daralmasını hedefliyordu. Zira bir sonraki hamlesi Kagi için bir nevî tamam veyahut devam niteliği taşıyordu.
Kagi Sanraku'nun kılıcını daha iyi hedeflemek ve gözlemlemek adına daha küçük bir alan kaplamaya çalışacaktı. Sanraku'nun hızı ve hamlesinin şiddetinde ani bir dozaj arttıracağını düşünmüyordu zira oldukça zayıf olduğuna dair bir kanaat oluşturduğuna inanıyordu. Gelecek olan bir sonraki saldırıya elinden geldiğince hızlı bir adım ile Sanraku'nun dibine girip ve hatta göğsüne yapışarak kılıcın savrulma alanını baypas etmeye çalışacak ve atağa hazırladığı sol yumruğunu olağan kuvvetiyle Sanraku'nun kılıç tutan bileğine eğer bileği mümkün değilse darbe vuracaktı. Kagi'nin maksadı Sanraku'yu kılıcından ayırmaktı. Zira bu koşul gerçekleşmedikçe gerçekten de bir şansı olduğu söylenemezdi.
[Chouwano Kagi] Tavşan (2. Bölüm)
- Chouwano Kagi
- Kaçak
- Posts: 260
- Joined: June 4th, 2020, 6:05 pm
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Chouwano Kagi] Tavşan (2. Bölüm)
Sanraku’nun sözlerine verdiğin cevabın ardından, yaşlı adamın yüzündeki sırıtmanın bir nebze silindiğini ve verdiğin cevaptan dolayı yaşlı adamın mutsuz olduğunu görebiliyorsun. Sözlerinin ardından baştan aşağıya seni bir kez daha süzen Sanraku, aranızdaki mesafeyi hiçbir şekilde azaltacak gibi durmazken, sen de bir sonraki saldırıya karşılık duruşunu alıyorsun. Ancak sen daha adımlamaya başladığında, Sanraku’nun yüzündeki sırıtışın geri geldiğini fark ediyorsun ve Sanraku da “Katanamın görebileceği alanı mı azaltmaya çalışıyorsun?” diyor alay edercesine. Sözlerinin ardında eklediği hafif bir kıkırdamayla alaycılığını bir üst seviyeye çıkarak Sanraku “Bakalım bu işe yarayacak mı?” diyor aylak adımlarını sağa sola atarken.
Sözlerinin sonlanmasıyla olduğu yerde duran ve katanasını bir kez daha gözüne sokarcasına, ancak bu kez ilkinden tam tersi yönde olacak şekilde yavaşça savuran Sanraku’ya karşı hızlı bir adımla yerinden fırlayarak Sanraku’nun dibine kadar girmeyi planlıyorsun. Ancak, bir anda bu kez sol bacağının üstünden başlayıp sağ omzuna doğru açılan yeni bir yarayla adımlamanı kesmek zorunda kalıyorsun. İlkine göre acısı biraz daha fazla olsa bile, halen daha iç organlarına tesir etmeyecek şekilde açılan bu yarayla birlikte, göğsünde büyük bir çarpı işareti oluşmuş oluyor.
Yeni açılan yarandan sızmaya başlayan kanlar, eski yarandakilere karışırken Sanraku katanasını bir kez daha yere doğru indiriyor. Yüzündeki gevrek gülümseme katbekat artmış bir şekilde sana bakan Sanraku “Bu da yeterli değilmiş.” diyerek eğlencesini sürdürüyor. Vücudunda açılan yaralar her ne kadar şimdilik savaşmanın önünde bir engel teşkil edecek gibi durmasa bile, dövüş süresinin uzamasının aleyhine olduğunu aşikar. Ancak yine de aklına takılan esas mesele, Sanraku ile ne kadar süre dövüşebileceğin değil, aranızda yaklaşık 10 metrelik bir mesafe olmasına rağmen Sanraku’nun olduğu yerden yavaşça savurduğu katanasıyla seni nasıl kesebildiği oluyor. Hem de bunu iki kere yapmış olması, olayın bir tesadüf veya anlık gerçekleşen bir durum olmadığı yönündeki iç güdüsel düşüncelerini harlıyor. Kafanda bulunduğu yer ve ortamdaki kişilerle ilgili düşünceler dolanırken, bunların arasına Sanraku’nun nasıl bir teknik kullandığı da ekleniyor.
Sanraku, alaycı ve savruk bir biçimde kını olmayan katanasını hafifçe sallarken “Böyle hiçbir eğlencesi yok. Karşı koyamıyorsun, sakladığın bir şey olmadığını söylüyorsun.” diyor memnuniyetsiz bir şekilde. Hemen ardından ise bakışlarını hafifçe Hajime’ye kaydıran Sanraku “Hoi, bunu niye buraya getirdiniz ki? Onda umut olduğunu söylemiştiniz ama karşımdaki bir çöpten fazlası değil!” diyor. Hemen ardından ise bakışlarını sana doğru çevirip keskinleştiren Sanraku “Senin gibi bir çöpün bırak Bansai’yi hiçbir insanı öldürmesi mümkün değil.” diyor küçümser bir şekilde. Senden bir cevap beklemeden yaptığı konuşmasının sonunda Sanraku iki kolunu da yana açarak sana göğsünü gererken “Madem bir zibididen fazlası değilsin, o zaman benim işi biraz eğlenceli hale getirmem gerekiyor.” diyor. Hemen ardından ise katanasını bandajlı olan gözüne doğru götüren Sanraku, katanasının ucuyla bandajı kaldırırken, karşında bomboş bir göz yuvası görüyorsun! Göz yuvasının Sanraku’nun yüzüne yakın yerlerinde dağlanmış gibi yanık izleri bulunurken Sanraku “Bu katanayı kendim dövdüm… Bugüne kadar da bu katanayla kesemediğim kimse olmadı. Bunun en büyük sebebi de bu!” diyor boştaki elinin baş parmağıyla içinde göz olmayan göz yuvasını işaret ederek.
Katanasını yavaşça indirerek bandajının tekrar kapanmasını sağlayan Sanraku katanasıyla havayı yavaşça kesen hareketler yaptığı sırada, yüzüne yerleşen sırıtışla birlikte “Katanayı döverken sadece en kaliteli metali kullanmakla kalmadım… Ona kendimden bir şeyler de kattım! Bu sayede katanam, gözümün gördüğü her şeyi kesebilir hale geldi!” diyor büyük bir böbürlenmeyle. Hemen ardından tek gözünü keskinleştirerek sana bakan Sanraku “Yani nereni görürsem, oranı kesebilirim ve bunu yaparken yanına sokulmama bile gerek kalmaz! O yüzden bana karşı kullanabileceğin hiçbir savunma yok!” diyor. Bu sözlerinin ardından sağa sola adımlamaya bir kez daha başlayan Sanraku “Madem sana ufak sırlarımdan birini verdim, artık buna karşı çözüm üretip işi eğlenceli kılmak da sana düşüyor.” dedikten sonra katanasını biraz daha sert bir şekilde kavrayarak “Hazır mısın?” diye soruyor sana yüzüne yerleşmiş gevrek gülümsemesiyle.
Sözlerinin sonlanmasıyla olduğu yerde duran ve katanasını bir kez daha gözüne sokarcasına, ancak bu kez ilkinden tam tersi yönde olacak şekilde yavaşça savuran Sanraku’ya karşı hızlı bir adımla yerinden fırlayarak Sanraku’nun dibine kadar girmeyi planlıyorsun. Ancak, bir anda bu kez sol bacağının üstünden başlayıp sağ omzuna doğru açılan yeni bir yarayla adımlamanı kesmek zorunda kalıyorsun. İlkine göre acısı biraz daha fazla olsa bile, halen daha iç organlarına tesir etmeyecek şekilde açılan bu yarayla birlikte, göğsünde büyük bir çarpı işareti oluşmuş oluyor.
Yeni açılan yarandan sızmaya başlayan kanlar, eski yarandakilere karışırken Sanraku katanasını bir kez daha yere doğru indiriyor. Yüzündeki gevrek gülümseme katbekat artmış bir şekilde sana bakan Sanraku “Bu da yeterli değilmiş.” diyerek eğlencesini sürdürüyor. Vücudunda açılan yaralar her ne kadar şimdilik savaşmanın önünde bir engel teşkil edecek gibi durmasa bile, dövüş süresinin uzamasının aleyhine olduğunu aşikar. Ancak yine de aklına takılan esas mesele, Sanraku ile ne kadar süre dövüşebileceğin değil, aranızda yaklaşık 10 metrelik bir mesafe olmasına rağmen Sanraku’nun olduğu yerden yavaşça savurduğu katanasıyla seni nasıl kesebildiği oluyor. Hem de bunu iki kere yapmış olması, olayın bir tesadüf veya anlık gerçekleşen bir durum olmadığı yönündeki iç güdüsel düşüncelerini harlıyor. Kafanda bulunduğu yer ve ortamdaki kişilerle ilgili düşünceler dolanırken, bunların arasına Sanraku’nun nasıl bir teknik kullandığı da ekleniyor.
Sanraku, alaycı ve savruk bir biçimde kını olmayan katanasını hafifçe sallarken “Böyle hiçbir eğlencesi yok. Karşı koyamıyorsun, sakladığın bir şey olmadığını söylüyorsun.” diyor memnuniyetsiz bir şekilde. Hemen ardından ise bakışlarını hafifçe Hajime’ye kaydıran Sanraku “Hoi, bunu niye buraya getirdiniz ki? Onda umut olduğunu söylemiştiniz ama karşımdaki bir çöpten fazlası değil!” diyor. Hemen ardından ise bakışlarını sana doğru çevirip keskinleştiren Sanraku “Senin gibi bir çöpün bırak Bansai’yi hiçbir insanı öldürmesi mümkün değil.” diyor küçümser bir şekilde. Senden bir cevap beklemeden yaptığı konuşmasının sonunda Sanraku iki kolunu da yana açarak sana göğsünü gererken “Madem bir zibididen fazlası değilsin, o zaman benim işi biraz eğlenceli hale getirmem gerekiyor.” diyor. Hemen ardından ise katanasını bandajlı olan gözüne doğru götüren Sanraku, katanasının ucuyla bandajı kaldırırken, karşında bomboş bir göz yuvası görüyorsun! Göz yuvasının Sanraku’nun yüzüne yakın yerlerinde dağlanmış gibi yanık izleri bulunurken Sanraku “Bu katanayı kendim dövdüm… Bugüne kadar da bu katanayla kesemediğim kimse olmadı. Bunun en büyük sebebi de bu!” diyor boştaki elinin baş parmağıyla içinde göz olmayan göz yuvasını işaret ederek.
Katanasını yavaşça indirerek bandajının tekrar kapanmasını sağlayan Sanraku katanasıyla havayı yavaşça kesen hareketler yaptığı sırada, yüzüne yerleşen sırıtışla birlikte “Katanayı döverken sadece en kaliteli metali kullanmakla kalmadım… Ona kendimden bir şeyler de kattım! Bu sayede katanam, gözümün gördüğü her şeyi kesebilir hale geldi!” diyor büyük bir böbürlenmeyle. Hemen ardından tek gözünü keskinleştirerek sana bakan Sanraku “Yani nereni görürsem, oranı kesebilirim ve bunu yaparken yanına sokulmama bile gerek kalmaz! O yüzden bana karşı kullanabileceğin hiçbir savunma yok!” diyor. Bu sözlerinin ardından sağa sola adımlamaya bir kez daha başlayan Sanraku “Madem sana ufak sırlarımdan birini verdim, artık buna karşı çözüm üretip işi eğlenceli kılmak da sana düşüyor.” dedikten sonra katanasını biraz daha sert bir şekilde kavrayarak “Hazır mısın?” diye soruyor sana yüzüne yerleşmiş gevrek gülümsemesiyle.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Chouwano Kagi
- Kaçak
- Posts: 260
- Joined: June 4th, 2020, 6:05 pm
Re: [Chouwano Kagi] Tavşan (2. Bölüm)
Kagi'nin görüş alanını daraltma tekniği pek de işe yaramış gibi durmuyordu. Yan profili ile Sanraku'nun üzerine hücum etmiş olsa da hasar yine göğsünü hedef almıştı. Sanraku tarafından püskürtülmüş olan Kagi vücuduna yeni eklenen yarasına göz atarken Sanraku söze girmişti. Arada bir Sanraku'ya sonra da yarasına bakmaya devam ederek onu dinledi. Sanraku "...kimseyi öldürmesi mümkün değil" deyince hafifçe gülümsedi ve dinlemeye devam etti.
Sanraku bandajını kaldırıp boş göz çukurunu göstermişti. Kagi için pek de büyük bir sürpriz değildi bu görüntü lakin hikayesi mutlaktır ki ilgi çekiciydi. Sanraku sol gözünü kılıcının metaline kardığını söylüyordu. Söylediği oydu ki "görebildiğini" kesebiliyordu. Yine söylediği oydu ki Kagi'nin kullanabileceği bir savunma yoktu. Kagi gülümseyerek elbisesinde açılan kesiklerden asılarak elbisesinin yarığını genişletmeye başladı.
"Haklısınız Sanraku-san, kimseyi öldüremem. Bunun benim bir kararım olduğunu sanıyordum fakat belki de bu dediğiniz gibi bunu yapmaya artık kâdir olamayışımdan ötürüdür. Hakkınız var." Bu sırada elbisesinin önünü tamamen yırtarak ayırdı. "Bende ne umut gördünüz bilmiyorum lakin kendini shinobilikten müstafi addeden biri olarak güne 'hayat mücadelesi' anlamı yükleyerek bazı tedbirler almıyorum." Çıkardığı elbisesinden bir küçük parçayı kopardı ve sol gözünü kapatacak şekilde bağladı. Yırtık fakat yekpare duran elbise parçasını yere bıraktı ve beyaz bluzunda bulunan yırtıklardan tuttu."Eğer maharet katanaya koyduğunuz gözünüzde ise yapmamız gereken şey "gözünüzü" yanıltmak demektir. Bu benim için çok zor olsa gerek zira yanımda ne bir sis bombası veyahut ışık bombası var." Bluzunu bir anda asılıp da yırtınca teni ve sütyeni görünür olmuştu. Bu duruma karşın pek de utanır bir vaziyeti yoktu. Sözlerine devam etti. "..ya da sizi gerçeklikten koparacak ve kılıcınızı benim yerime arkadaşlarınıza savurtacak bir genjutsuya vakıfım." Beyaz bluzu ile yaralarını yavaş yavaş silmeye ve canlı kızıl renk beyaz kumaşı boyamaya başladı. Diğer eliyle "kim bilir" hareketi yaparak dudak büzdü. "Fakat nihayetinde gerçek nedir ki?"
Beyaz bluzunu sağ koluna dolayıp ucunu avucu ve serçe ile yüzük parmağına, yere bıraktığı elbisesini de aynı şekilde sol koluna aldı. Şu anki haliyle bir don, bir sütyen giymiş olaraktan neredeyse anadan üryan bir haldeydi. Derin bir soluk alıp verdikten sonra çevresinde ışık veren kaynaklara, bu kaynaklara giden yollarda diğerlerinin bu kaynaklara göre nasıl konumlandığı ve Kawarimi'ye uygun taşları son kez gözden geçirecekti. Etrafa göz gezdirmeyi bıraktıktan sonra son kez söze girdi: "Bir sonraki darbeden sağ kurtulamayabilirim. Eğer kılıcınız düşündüğüm gibi göz görevi görüyorsa bu durumun harcayacağı çakra inanılmaz bir boyutta olsa gerek. Kılıcınıza kın bulsanız daha münasip olur. Fakat eğer bu durumu bir çeşit Fuinnjutsu ile stabil ettiyseniz.." Hafifçe gülümsedi. "..parşömenimi yanımda getirmemem ne büyük talihsizlik olmuş." Gülümsemesi yavaşça silinerek yorgun fakat bilge bir nazar ile Sanraku'ya baktı. "Umarım dileğini gerçekleştirirsin Sanraku-san. Ben Kagi. Bir gün yeniden karşılaşacağız."
Kollarındaki elbiselerin arkasında saklanmak istiyor gibiydi. Oldukça ağır ve yakın dövüş için tasarlanmış olan Suiseki stilinden vazgeçmişti. Biraz daha temel ve sıradan dövüş stiline yönelecek gibi duruyordu. Sanraku'nun saldırıları kılıcın hareketine paralel ve eş zamanlı olarak gerçekleşmiyordu. Sanraku kılıcı ile bir hareket yapıyor ve gözü -veyahut kılıcındaki gözü- aracılığı ile hareketi gördüğü yere konduruyor gibi duruyordu. Zira Kagi'nin yediği ilk darbe kılıcın hareketiyle paralel değil, hareket bittiğinde hissedilir olmuştu. Hakeza Sanraku'nun "Gözün gördüğü her şeyi kesebilir" sözü de bu fikri doğrulamaktaydı. Bu yüzden Kagi'nin yapması gereken şey kılıcın durduğu anda Sanraku'nun veya Katana'nın görüş açısından çıkmaktı. Elbiseleri bu hususta <top yemi> olaraktan kullanacaktı fakat bu bir risk idi zira en nihayetinde kesiklerin derinliği kılıcın uzunluğu ile mi sınırlıydı yoksa uzayda teorik olarak sonsuzluğa uzanabiliyor muydu bilemiyordu. Yani Kagi elbiseler ile arasına bir metre koysa dahi saldırının katana uzunluğunu geçme riski de bulunuyordu. Hakeza ikinci darbe Kagi'nin tamamen profili dönmesine rağmen Sanraku'ya göre uzak bacağından başlayıp omzuna doğru gelmesi ve Sanraku'ya dönük olan alanın hasar görmemesi bu fikrin asılsızlığını da ortaya koyuyordu. Öyle ya da böyle Kagi'nin tekniğin nasıl işlediği hakkında başka bir fikri yoktu. Bu yüzden kendisini genel olarak diğer neferler ve Sanraku'nun arasında paralel oluşturacak şekilde konumlandırmak istiyordu. Sanraku'nun yoldaşlarına zarar verecek ölçüde bir darbe yapmayacağına inanıyordu fakat eğer yaparsa onların vereceği canların Kagi'nin suçu olacağı gerçeği de genç kızı birazcık ikilemde bırakıyordu.
Kagi yavaşça Sanraku'nun yörüngesinde daire çizerek yürümeye başladı. Sanraku, kılıcı ile hareket edene kadar beklemeli ve çevresini gözlemlemeliydi.
Out:
Sanraku bandajını kaldırıp boş göz çukurunu göstermişti. Kagi için pek de büyük bir sürpriz değildi bu görüntü lakin hikayesi mutlaktır ki ilgi çekiciydi. Sanraku sol gözünü kılıcının metaline kardığını söylüyordu. Söylediği oydu ki "görebildiğini" kesebiliyordu. Yine söylediği oydu ki Kagi'nin kullanabileceği bir savunma yoktu. Kagi gülümseyerek elbisesinde açılan kesiklerden asılarak elbisesinin yarığını genişletmeye başladı.
"Haklısınız Sanraku-san, kimseyi öldüremem. Bunun benim bir kararım olduğunu sanıyordum fakat belki de bu dediğiniz gibi bunu yapmaya artık kâdir olamayışımdan ötürüdür. Hakkınız var." Bu sırada elbisesinin önünü tamamen yırtarak ayırdı. "Bende ne umut gördünüz bilmiyorum lakin kendini shinobilikten müstafi addeden biri olarak güne 'hayat mücadelesi' anlamı yükleyerek bazı tedbirler almıyorum." Çıkardığı elbisesinden bir küçük parçayı kopardı ve sol gözünü kapatacak şekilde bağladı. Yırtık fakat yekpare duran elbise parçasını yere bıraktı ve beyaz bluzunda bulunan yırtıklardan tuttu."Eğer maharet katanaya koyduğunuz gözünüzde ise yapmamız gereken şey "gözünüzü" yanıltmak demektir. Bu benim için çok zor olsa gerek zira yanımda ne bir sis bombası veyahut ışık bombası var." Bluzunu bir anda asılıp da yırtınca teni ve sütyeni görünür olmuştu. Bu duruma karşın pek de utanır bir vaziyeti yoktu. Sözlerine devam etti. "..ya da sizi gerçeklikten koparacak ve kılıcınızı benim yerime arkadaşlarınıza savurtacak bir genjutsuya vakıfım." Beyaz bluzu ile yaralarını yavaş yavaş silmeye ve canlı kızıl renk beyaz kumaşı boyamaya başladı. Diğer eliyle "kim bilir" hareketi yaparak dudak büzdü. "Fakat nihayetinde gerçek nedir ki?"
Beyaz bluzunu sağ koluna dolayıp ucunu avucu ve serçe ile yüzük parmağına, yere bıraktığı elbisesini de aynı şekilde sol koluna aldı. Şu anki haliyle bir don, bir sütyen giymiş olaraktan neredeyse anadan üryan bir haldeydi. Derin bir soluk alıp verdikten sonra çevresinde ışık veren kaynaklara, bu kaynaklara giden yollarda diğerlerinin bu kaynaklara göre nasıl konumlandığı ve Kawarimi'ye uygun taşları son kez gözden geçirecekti. Etrafa göz gezdirmeyi bıraktıktan sonra son kez söze girdi: "Bir sonraki darbeden sağ kurtulamayabilirim. Eğer kılıcınız düşündüğüm gibi göz görevi görüyorsa bu durumun harcayacağı çakra inanılmaz bir boyutta olsa gerek. Kılıcınıza kın bulsanız daha münasip olur. Fakat eğer bu durumu bir çeşit Fuinnjutsu ile stabil ettiyseniz.." Hafifçe gülümsedi. "..parşömenimi yanımda getirmemem ne büyük talihsizlik olmuş." Gülümsemesi yavaşça silinerek yorgun fakat bilge bir nazar ile Sanraku'ya baktı. "Umarım dileğini gerçekleştirirsin Sanraku-san. Ben Kagi. Bir gün yeniden karşılaşacağız."
Kollarındaki elbiselerin arkasında saklanmak istiyor gibiydi. Oldukça ağır ve yakın dövüş için tasarlanmış olan Suiseki stilinden vazgeçmişti. Biraz daha temel ve sıradan dövüş stiline yönelecek gibi duruyordu. Sanraku'nun saldırıları kılıcın hareketine paralel ve eş zamanlı olarak gerçekleşmiyordu. Sanraku kılıcı ile bir hareket yapıyor ve gözü -veyahut kılıcındaki gözü- aracılığı ile hareketi gördüğü yere konduruyor gibi duruyordu. Zira Kagi'nin yediği ilk darbe kılıcın hareketiyle paralel değil, hareket bittiğinde hissedilir olmuştu. Hakeza Sanraku'nun "Gözün gördüğü her şeyi kesebilir" sözü de bu fikri doğrulamaktaydı. Bu yüzden Kagi'nin yapması gereken şey kılıcın durduğu anda Sanraku'nun veya Katana'nın görüş açısından çıkmaktı. Elbiseleri bu hususta <top yemi> olaraktan kullanacaktı fakat bu bir risk idi zira en nihayetinde kesiklerin derinliği kılıcın uzunluğu ile mi sınırlıydı yoksa uzayda teorik olarak sonsuzluğa uzanabiliyor muydu bilemiyordu. Yani Kagi elbiseler ile arasına bir metre koysa dahi saldırının katana uzunluğunu geçme riski de bulunuyordu. Hakeza ikinci darbe Kagi'nin tamamen profili dönmesine rağmen Sanraku'ya göre uzak bacağından başlayıp omzuna doğru gelmesi ve Sanraku'ya dönük olan alanın hasar görmemesi bu fikrin asılsızlığını da ortaya koyuyordu. Öyle ya da böyle Kagi'nin tekniğin nasıl işlediği hakkında başka bir fikri yoktu. Bu yüzden kendisini genel olarak diğer neferler ve Sanraku'nun arasında paralel oluşturacak şekilde konumlandırmak istiyordu. Sanraku'nun yoldaşlarına zarar verecek ölçüde bir darbe yapmayacağına inanıyordu fakat eğer yaparsa onların vereceği canların Kagi'nin suçu olacağı gerçeği de genç kızı birazcık ikilemde bırakıyordu.
Kagi yavaşça Sanraku'nun yörüngesinde daire çizerek yürümeye başladı. Sanraku, kılıcı ile hareket edene kadar beklemeli ve çevresini gözlemlemeliydi.
Out: