[Kitamura Susumu & Tsujihara Iori] Esir
- Kitamura Susumu
- Kusagakure
- Posts: 283
- Joined: August 31st, 2018, 1:49 am
Re: [Kitamura Susumu & Tsujihara Iori] Esir
Tahmin ettiğim gibi adamı şöyle hafiften bir çarpmak yetti kolumu kurtarmaya. Seviyorum bu ufak numarayı, fakat beni zor durumlardan kurtarsa da, gerisinde ne yapmam gerektiğini söylemiyor. Aslında bunun akıl veren versiyonunu icat etsem deli para kırar, bizim kıçıkırık köyü kaldırırım ya, neyse... Tahmin ettiğimden biraz uzaklarda buldum kendimi, görev arkadaşıma daha yakın konumlanmayı bekliyordum ancak artık önemi yok. Hızlıca toparladım kendimi, dengemi, her bir şeyimi. Tamam, elbette adam indir dedim diye indirmeyecekti kunaisini ancak, aksine iyice sırıtması biraz beni deli etmiş olabilir. Sırf bu yüzden dengemi toparlar toparlamaz kendisine fırlattığım kunaimi ekstra nefretle süsledim.
Ağlamasını, af için yalvarmasını beklemiyor olsam da, ağlasaydı daha az şaşırırdım sanırım. Ayıptır söylemesi güzel kunai atarım. Bir attım mı "Bir daha at Susumu!" diye toplanırdı kızlar etrafımda. Kırmaz, bir daha atardım. Önce hain düşmanlara ya da çalışma tahtalarına, sonra bana aşık olmaya hazır narin kalplerine... Öhöm. Bu adam aksine, omzunda afedersiniz kolum kadar kunaiyle tepki vermeden gayet normal kalktı yerinden. Tepkisiz olduğu kadar gerizekalı da sanırım çünkü benim atlatamayacağımı düşünüp bana karşı saldırı yapmaya çalıştı. Canı çekmiş de olabilir tabii. Şimşek tanrılarının gene ortamı coşturduğu bir anda iyice gördüm bunun tipini ben. Nasıl bir manyağa denk geldiysek sırıtıp duran, buruşuk keltoş bir elemandı. Ya banyoda uzun süre kalmış, ya da yakmışlar bunu. Sürekli böyle sırıtıp duruyorsa yanmış olma ihtimali baya yüksek tabii zira benim yakıp yok edesim geliyor meymenetsiz iti. Ağzımı "Lan sırıtmasana, piç!" demek için açıyordum ki, kunai fırlatmakla hevesi geçmeyen kel manyağımız tekrar hareketlendi. Anlam vermeye çalıştığım kısa süre içinde her şey olup bitti, ağzımdan Iori'nin "IO..."'su çıkmıştı ki gelen şiddetli hava akımı, kollarımı suratıma kapatmaya zorladı beni.
Bana?
Görev arkadaşıma?
Reppushou?
Bana?
Başlarım Reppusuna da şeyine de şimdi. Zalimin Reppushou'su varsa sevenin de taijutsusu var. Şu an var ya kalbime çektiği kunaiden daha çok sinirlenmiş olabilirim. Hadi bana çok da bir şey olmadı da yanımdaki bebe bildiğin bizim köye geri uçtu oğlum! Nerenin ninjasıdır, derdi nedir bilmiyorum ama iyi bir dayak atmadan yok cidden bırakmam. Ölümü görün ben bunu döveceğim. Suyu henüz çıkmadığı için kendimi tekrar Shunshin'e hazırladım. Henüz bir yere atlamadan, ayaklarıma yoğunlaştırdığım çakra ile teknik hazır vaziyette beklemeye başladım. Amacım tekrar bir şimşeğe denk gelip adamın konumunu görmek olacak zira kulübeye iyice bir karanlık çöktü. Çakan şimşekle adamı göremezsem defans pozisyonuna geçip götü kollamaktan başka çarem yok ama adamın konumunu belirlersem hazırladığım Shunshin'i dibinde bitmek için anında kullanacağım. Dibinde biter bitmez, stilimle alakası olmayan rastgele yumruklarla adamı yemlemeye çalışacağım. Kalanında deneyebileceğim bir kaç şey var.
Amacım adamı bana saldırtmak ve uygun bir pozisyon yakalamak. Bana saldırmaya çalışırsa, ne ala. Bana ulaşabileceğini düşündüğü mesafede kalıp, uygun bir anda mümkünse yumruklarından birini bileğinden yakalamaya çalışacağım. Boşta kalan diğer elimin parmaklarını birleştirerek, saldırıya uygun sivri bir hale getireceğim ve dirseğinin dış kısmına vurarak tersine büktürüp, stilimin bana öğrettiği gibi kırmayı deneyeceğim. Eğer olmaz da yumruk atmaz ya da beceremezsem bacaklarına yöneleceğim. Dizinin yanına doğru, stilimden öğrendiğim zayıf bir noktaya sertçe tekme atarak bacağını kırmayı deneyeceğim.
Ağlamasını, af için yalvarmasını beklemiyor olsam da, ağlasaydı daha az şaşırırdım sanırım. Ayıptır söylemesi güzel kunai atarım. Bir attım mı "Bir daha at Susumu!" diye toplanırdı kızlar etrafımda. Kırmaz, bir daha atardım. Önce hain düşmanlara ya da çalışma tahtalarına, sonra bana aşık olmaya hazır narin kalplerine... Öhöm. Bu adam aksine, omzunda afedersiniz kolum kadar kunaiyle tepki vermeden gayet normal kalktı yerinden. Tepkisiz olduğu kadar gerizekalı da sanırım çünkü benim atlatamayacağımı düşünüp bana karşı saldırı yapmaya çalıştı. Canı çekmiş de olabilir tabii. Şimşek tanrılarının gene ortamı coşturduğu bir anda iyice gördüm bunun tipini ben. Nasıl bir manyağa denk geldiysek sırıtıp duran, buruşuk keltoş bir elemandı. Ya banyoda uzun süre kalmış, ya da yakmışlar bunu. Sürekli böyle sırıtıp duruyorsa yanmış olma ihtimali baya yüksek tabii zira benim yakıp yok edesim geliyor meymenetsiz iti. Ağzımı "Lan sırıtmasana, piç!" demek için açıyordum ki, kunai fırlatmakla hevesi geçmeyen kel manyağımız tekrar hareketlendi. Anlam vermeye çalıştığım kısa süre içinde her şey olup bitti, ağzımdan Iori'nin "IO..."'su çıkmıştı ki gelen şiddetli hava akımı, kollarımı suratıma kapatmaya zorladı beni.
Bana?
Görev arkadaşıma?
Reppushou?
Bana?
Başlarım Reppusuna da şeyine de şimdi. Zalimin Reppushou'su varsa sevenin de taijutsusu var. Şu an var ya kalbime çektiği kunaiden daha çok sinirlenmiş olabilirim. Hadi bana çok da bir şey olmadı da yanımdaki bebe bildiğin bizim köye geri uçtu oğlum! Nerenin ninjasıdır, derdi nedir bilmiyorum ama iyi bir dayak atmadan yok cidden bırakmam. Ölümü görün ben bunu döveceğim. Suyu henüz çıkmadığı için kendimi tekrar Shunshin'e hazırladım. Henüz bir yere atlamadan, ayaklarıma yoğunlaştırdığım çakra ile teknik hazır vaziyette beklemeye başladım. Amacım tekrar bir şimşeğe denk gelip adamın konumunu görmek olacak zira kulübeye iyice bir karanlık çöktü. Çakan şimşekle adamı göremezsem defans pozisyonuna geçip götü kollamaktan başka çarem yok ama adamın konumunu belirlersem hazırladığım Shunshin'i dibinde bitmek için anında kullanacağım. Dibinde biter bitmez, stilimle alakası olmayan rastgele yumruklarla adamı yemlemeye çalışacağım. Kalanında deneyebileceğim bir kaç şey var.
Amacım adamı bana saldırtmak ve uygun bir pozisyon yakalamak. Bana saldırmaya çalışırsa, ne ala. Bana ulaşabileceğini düşündüğü mesafede kalıp, uygun bir anda mümkünse yumruklarından birini bileğinden yakalamaya çalışacağım. Boşta kalan diğer elimin parmaklarını birleştirerek, saldırıya uygun sivri bir hale getireceğim ve dirseğinin dış kısmına vurarak tersine büktürüp, stilimin bana öğrettiği gibi kırmayı deneyeceğim. Eğer olmaz da yumruk atmaz ya da beceremezsem bacaklarına yöneleceğim. Dizinin yanına doğru, stilimden öğrendiğim zayıf bir noktaya sertçe tekme atarak bacağını kırmayı deneyeceğim.
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2856
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Kitamura Susumu & Tsujihara Iori] Esir
Susumu: Defansif pozda, gözlerini kulübeye dikiyorsun. Yağmur aynı şiddette. Kulübeye ve çamura çarpan yağmur sesi iyice kulaklarını tırmalıyor. İçeride hareket eden bir gölge yok, ancak tüm bu yağmur damlalarının arasında net bir ses duyuyorsun. Saplanma sesi, bir shinobi olarak bunu kaçırmanın imkanı yok. Gözlerini kısıyorsun sanki görebilecekmişsin gibi, tam o anda yanından birşey fırlıyor. Iori. Normal bir koşul değil bu. Can havliyle fırlıyor. Dikkatini ondan çekip kulübeye odaklıyorsun tekrardan. Iori'nin kulübeye mesafesi yaklaşık iki metreye düştüğünde adam haddinden hızlı bir şekilde kulübe girişinde beliriyor. Dudakları kulaklarına varmış, gözleri Iori'ye odaklı. Sen ayaklarını daha harekete geçiremeden adam ileriye doğru sıçrıyor.
Iori: Tek odağın katanan. Zeminde kaymayı, kulübedeki iğrenç yaratığı umursamadan koşuyorsun. Katanan sen ilerledikçe parlıyor, ona olan hislerin daha da harlanıyor. Susumu'yu aşıp devam ediyorsun. Gözlerin hala katananda.
Koşun devam ederken, tam karşında beliriyor yanık tenli. Ayakların çamur zeminde durmaktan aciz. Zaten sen herhangi bir tepki veremeden adam fırlıyor. Aranızdaki kısacık mesafe, belki de saliselik savunma şansını da elinden alıyor. Fırlarken ileriye doğru uzattığı dizi burnunda patlıyor. Az önce diğer adamdan çıkardığın ses bu sefer senin beyninde yankılanıyor. Gözlerin kapanıyor ve geriye doğru uçuyorsun. Üç belki dört metre. Yumuşak zemin kucaklıyor seni. Yağmurun ve havanın o soğukluğuna karşılık burnundan büyük, sıcak bir kütle boşalıyor ve bedenine doğru akıyor. Gözlerini zar zor açabiliyorsun. Vücut hakimiyetin, aldığın darbeden sonra çok da tatmin edici değil.
Susumu: Iori'nin burnunun sesi havada yankılandıktan bir saniye sonra sende tekniğini uyguluyorsun. Adam henüz iniş sürecindeyken yakalıyorsun. Karnına doğru salladığın rastgele bir yumruk. Tam isabetle vuruyor. Adam tükürükler saçarak geriye doğru savruluyor. Zor bir şekilde sağlıyor dengesini.
Sol elinle attığın ikinci bir yumruk. Tekrar isabet. Adamın başı senin sağına doğru savruluyor. Sanki hiçbir şey olmamış gibi o da sol eliyle bir yumruk geçiriyor sana. Çok güçlü değil, dengen fazla bozulmuyor.
Yumruk kaynaklı soluna doğru eğilmişken adam sağ eliyle bir aparkat çıkarıyor. İstediğini elde ediyorsun. Sol elinle yumruğun yönünü değiştirerek bilekten kavrıyorsun. Ve sağ tarafına doğru yöneltiyor, çekiyorsun. Sağ elin ise adamın dirsek dışına yöneliyor. Parmaklarını kullanarak ustaca bir vuruş yapıyor, vuruşun devamında baskıyı sürdürüyorsun. Adam çığlık atıyor ancak suratındaki sırıtma hala sabit.
Sen baskıyı arttırdığın anda, adam sol eliyle senin sağ bileğini kavrıyor. Geriye doğru çekeceğini düşünerek baskını arttırırken... Adam sana yardım ediyor. Dirseğini kırmak umrunda değilmiş gibi... Bileğini tersi yönde hareket ettiremiyorsun. Adam haykırıyor.
"Öldür şunu ! Öldür !" Acı kadar zevk emareleri de taşıyor sesi tonu.
Adamın sol omuz tarafında bir ışıltı. Kulübenin içinden birşey çıkıyor ve çakan şimşek korkutucu görüntüyü ortaya çıkarıyor. Az önce, Iori'nin saldırdığı adam. Burnundan akan kanlar boğazına kadar kaplamış. Boğazının sol tarafında ise neredeyse dibine kadar batmış bir kunai... Adamın gözlerinde yaşama dair bir belirti yok. İki eli havada, elinde Iori'nin katanasını tutuyor ve tüm gücüyle batırmak için indiriyor. Muhtemel ilerleyiş yönü, adamın sol omzunun üzerinden senin göğsüne doğru bir rota. Elinde ise bir, belki iki saniye var.
Iori: Ağzına dolan kanları boşaltmak için öksürüyorsun birkaç kere. Suratına çarpan soğuk yağmur seni hafiften kendine getiriyor. Katanan ve Susumu. Hafif yana eğilerek yağmurdan kaçıyor, gözlerini aralıyorsun. Bir haykırma ve çakan şimşekle beraber kulübenin önündeki pozisyonu görüyorsun. Yanık tenli ve Susumu. Birbirine kilitlenmiş. Yanık tenlinin hemen arkasında ise boynunda kunai saplı bir adam. Ve hepsinden daha önemlisi, adamın elinde bir silaha dönüşmüş katanan.
Iori: Tek odağın katanan. Zeminde kaymayı, kulübedeki iğrenç yaratığı umursamadan koşuyorsun. Katanan sen ilerledikçe parlıyor, ona olan hislerin daha da harlanıyor. Susumu'yu aşıp devam ediyorsun. Gözlerin hala katananda.
Koşun devam ederken, tam karşında beliriyor yanık tenli. Ayakların çamur zeminde durmaktan aciz. Zaten sen herhangi bir tepki veremeden adam fırlıyor. Aranızdaki kısacık mesafe, belki de saliselik savunma şansını da elinden alıyor. Fırlarken ileriye doğru uzattığı dizi burnunda patlıyor. Az önce diğer adamdan çıkardığın ses bu sefer senin beyninde yankılanıyor. Gözlerin kapanıyor ve geriye doğru uçuyorsun. Üç belki dört metre. Yumuşak zemin kucaklıyor seni. Yağmurun ve havanın o soğukluğuna karşılık burnundan büyük, sıcak bir kütle boşalıyor ve bedenine doğru akıyor. Gözlerini zar zor açabiliyorsun. Vücut hakimiyetin, aldığın darbeden sonra çok da tatmin edici değil.
Susumu: Iori'nin burnunun sesi havada yankılandıktan bir saniye sonra sende tekniğini uyguluyorsun. Adam henüz iniş sürecindeyken yakalıyorsun. Karnına doğru salladığın rastgele bir yumruk. Tam isabetle vuruyor. Adam tükürükler saçarak geriye doğru savruluyor. Zor bir şekilde sağlıyor dengesini.
Sol elinle attığın ikinci bir yumruk. Tekrar isabet. Adamın başı senin sağına doğru savruluyor. Sanki hiçbir şey olmamış gibi o da sol eliyle bir yumruk geçiriyor sana. Çok güçlü değil, dengen fazla bozulmuyor.
Yumruk kaynaklı soluna doğru eğilmişken adam sağ eliyle bir aparkat çıkarıyor. İstediğini elde ediyorsun. Sol elinle yumruğun yönünü değiştirerek bilekten kavrıyorsun. Ve sağ tarafına doğru yöneltiyor, çekiyorsun. Sağ elin ise adamın dirsek dışına yöneliyor. Parmaklarını kullanarak ustaca bir vuruş yapıyor, vuruşun devamında baskıyı sürdürüyorsun. Adam çığlık atıyor ancak suratındaki sırıtma hala sabit.
Sen baskıyı arttırdığın anda, adam sol eliyle senin sağ bileğini kavrıyor. Geriye doğru çekeceğini düşünerek baskını arttırırken... Adam sana yardım ediyor. Dirseğini kırmak umrunda değilmiş gibi... Bileğini tersi yönde hareket ettiremiyorsun. Adam haykırıyor.
"Öldür şunu ! Öldür !" Acı kadar zevk emareleri de taşıyor sesi tonu.
Adamın sol omuz tarafında bir ışıltı. Kulübenin içinden birşey çıkıyor ve çakan şimşek korkutucu görüntüyü ortaya çıkarıyor. Az önce, Iori'nin saldırdığı adam. Burnundan akan kanlar boğazına kadar kaplamış. Boğazının sol tarafında ise neredeyse dibine kadar batmış bir kunai... Adamın gözlerinde yaşama dair bir belirti yok. İki eli havada, elinde Iori'nin katanasını tutuyor ve tüm gücüyle batırmak için indiriyor. Muhtemel ilerleyiş yönü, adamın sol omzunun üzerinden senin göğsüne doğru bir rota. Elinde ise bir, belki iki saniye var.
Iori: Ağzına dolan kanları boşaltmak için öksürüyorsun birkaç kere. Suratına çarpan soğuk yağmur seni hafiften kendine getiriyor. Katanan ve Susumu. Hafif yana eğilerek yağmurdan kaçıyor, gözlerini aralıyorsun. Bir haykırma ve çakan şimşekle beraber kulübenin önündeki pozisyonu görüyorsun. Yanık tenli ve Susumu. Birbirine kilitlenmiş. Yanık tenlinin hemen arkasında ise boynunda kunai saplı bir adam. Ve hepsinden daha önemlisi, adamın elinde bir silaha dönüşmüş katanan.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Tsujihara Iori
- Posts: 154
- Joined: August 30th, 2018, 10:53 pm
Re: [Kitamura Susumu & Tsujihara Iori] Esir
Var gücümle koşuyordum. Ayağa kalktığım gibi, avcumun içindeki çamuru yere fırlattım ve koştum. Amacım anlayamadığım bir şekilde beni çeken, babamın emaneti, kılıcımdı. Önümdeydi, ileride; her bir yıldırımda parlayan fakat çamura bulanmış. Tekrar elime aldığımda ise birilerinin kanına bulanacaktı, çamurunu üzerinden atıp.
Yapamadım. Önümde aniden beliren adam, yaratık, veya her neyse, kılıç ile arama girmişti. Bu kadar hızlı hareket etmesini tahmin etmiyordum, aslında düşünmemiştim bile. Son 10 saniyedir zaten düzgün bir şekilde düşünmekten de acizdim. Ayakta duramadığım gibi. Bir saldırıya karşı kendimi savunamayacak oluşum gibi.
Vakit kaybetmedi adam ve ileri doğru, bir dizi dışarıda fırladı. Suradımı korumak için ellerimi önüme çekmek istedim ama benim için şu anda fazla hızlı ve fazla çevikti. Suradımla buluşan diz bana acizliğimden başka bir şey hissettirmemişti aslında. Acı sadece bunun dolaylı bir sonucu gibiydi. Metrelerce geriye fırlamam da. Çamurlu zeminde kayarak tekrar yere yığılmam da.
Anlam verememiştim yaptıklarıma. Kendimde gibi değildim. İşlerin kontrolü bizdeydi, neden durum buralara kadar gelmişti? Kılıcım elimden kaydıysa, çantamda kunailerim vardı. Kunailerim biterse shurikenlerim. Onlar biterse tekniklerim. Parmaklarım kırılırsa ayaklarım, onlar da koparsa inadım, iradem ve dişlerim. Peki neden daha ilk safhada yılmıştım, tüm disiplinimi ve kendimi çamurun içinde bırakıp, tereddüt etmeye başlamıştım?
Aslında, çamurun içinde bıraktığım doğruydu. Ben çamurdayken, vücudum ayakta olsa ne değişir? Düştüğüm anda yerle bir olan gururumu kastetmiyorum, hayır. Elimden kayıp giden ben, kılıcımı kastediyorum. Geçmişime olan bir bağ o; babama ve onun yaptıklarına. Bana bıraktıklarına, benden beklediklerine. Beni tanımlayan bir çok şey o ve onu tanımlayan bir çok şey ben.
Belki onun babamdan kalmış olmasını, onu hep yanımda taşıma bahanemdi. O kılıca bu kadar bağlı olmanın belki kan bağıyla hiç alakası yoktu. Belki bana bıraktıkları ve benden bekledikleri o kadar umrumda değildi. Belki de ona baktığımda, bu kadar basit bir şey ile ne kadar büyük şeylerin başarılabilir olması beni çekmişti. Belki o kılıcın hikayesine yenilerini katmak istemem, onu her günümü görmesini istemem bu yüzdendi.
Fakat gerçeklikten koparsam, yazacak hikaye de olmayacaktı.
Yağan yağmur beni biraz olsun kendime getirdi. Muhtemelen kırılmış olan burnum sızlıyor, kanlar her yerime bulaşıyordu. Fakat bu dert sıralamam arasında gerçekten aşağılarda bir yerdeydi. Şu anda "tepkilerime uygun cevap veremeyen beden" sorunumun önceliği vardı.
Gözlerimi öksürerek araladığımda, dövüşün hâlâ devam ettiğini gördüm. Susumu ve yaratık birbirleri ile kenetlenmişlerdi; arkalarında ise tanıdık bir figür duruyordu. Tek sıkıntı, boynuna kunai sapladığımı hatırlamıyordum. Hareketlerindeki durgunluk ve sistematiklik gözlerindeki ışıksız bakış ile birleştiğinde, bir kaç fikir oluşturuyordu aklımda. Onları irdeleyecek vaktim ise yoktu, zira o ruhsuz beden, ellerinde benim benliğimi tutmaktaydı.
Uzun uzadıya el mührü yapacak ne vaktim vardı, ne de koordinasyonum. Olaydan 4-5 metre gerideydim. Vakit kaybetmeden bir dizim üzerine kalkacak, bu sırada da chakrama odaklanıp, Shunshin için bir elimi hazırlayacaktım. Tekniği aktif ederken hızlıca ayağa kalkacak, ölüyle yaratık arasına girecek, kılıcın indiriliş anında yönüm ölüye dönük bir şekilde orada olmayı umacaktım. Eğer kritik an gelmeden oraya varmış olabilirsem, hiç elime veya ayağıma chakra yoğunlaştırmayla vakit kaybetmeyip ölünün havadaki elinin altına, kılıcı tutuşunu kesmeyi hedefleyen bir yumruk atacaktım.
Eğer ben vardığımda saplama hareketi başladıysa sıkıntı büyük olacaktı. Kılıcı ne olursa olsun geri almalıydım; bunun için bir çok şey yapmaya hazır hissediyordum kendimi. Kendimden korkmuştum bir anlığına, ileride kendimin nelere dönüşebileceğine. Bunlar için hayıflanmaya, işim bitince dönecektim. Şimdi tereddüt etmeden hareket etme zamanıydı.
Dediğim gibi, eğer saplama hamlesi başladıysa sol elimin avuç ucunu kılıcın ucu ile buluşacak şekilde konuşlandıracak ve acıya dayanmak için bütün irademi toplayacaktım. Elimi delip geçen kılıç, bir kaç santim elimin içinde ilerledikten sonra sol kolumu sola doğru açıp kılıcın yönünü değiştirecek ve bu sırada da bütün öfkemi kusan bir yumruk atacaktım kılıcı tutan cesede. Yumruğun ardından elimi kılıçtan hızlıca çekecektim parçalanma durumuna karşı, fakat beklemeyecektim. Elimi çektikten sonra gururla taşıdığım Kusagakure sembollü alınbandımı, önümdeki cesedin burnunun tam üstüne kafa atarak yapıştıracaktım.
Daha sonra ise kılıcı ölü ellerden kurtarmak için üstüne çullanacaktım ölünün.
Yapamadım. Önümde aniden beliren adam, yaratık, veya her neyse, kılıç ile arama girmişti. Bu kadar hızlı hareket etmesini tahmin etmiyordum, aslında düşünmemiştim bile. Son 10 saniyedir zaten düzgün bir şekilde düşünmekten de acizdim. Ayakta duramadığım gibi. Bir saldırıya karşı kendimi savunamayacak oluşum gibi.
Vakit kaybetmedi adam ve ileri doğru, bir dizi dışarıda fırladı. Suradımı korumak için ellerimi önüme çekmek istedim ama benim için şu anda fazla hızlı ve fazla çevikti. Suradımla buluşan diz bana acizliğimden başka bir şey hissettirmemişti aslında. Acı sadece bunun dolaylı bir sonucu gibiydi. Metrelerce geriye fırlamam da. Çamurlu zeminde kayarak tekrar yere yığılmam da.
Anlam verememiştim yaptıklarıma. Kendimde gibi değildim. İşlerin kontrolü bizdeydi, neden durum buralara kadar gelmişti? Kılıcım elimden kaydıysa, çantamda kunailerim vardı. Kunailerim biterse shurikenlerim. Onlar biterse tekniklerim. Parmaklarım kırılırsa ayaklarım, onlar da koparsa inadım, iradem ve dişlerim. Peki neden daha ilk safhada yılmıştım, tüm disiplinimi ve kendimi çamurun içinde bırakıp, tereddüt etmeye başlamıştım?
Aslında, çamurun içinde bıraktığım doğruydu. Ben çamurdayken, vücudum ayakta olsa ne değişir? Düştüğüm anda yerle bir olan gururumu kastetmiyorum, hayır. Elimden kayıp giden ben, kılıcımı kastediyorum. Geçmişime olan bir bağ o; babama ve onun yaptıklarına. Bana bıraktıklarına, benden beklediklerine. Beni tanımlayan bir çok şey o ve onu tanımlayan bir çok şey ben.
Belki onun babamdan kalmış olmasını, onu hep yanımda taşıma bahanemdi. O kılıca bu kadar bağlı olmanın belki kan bağıyla hiç alakası yoktu. Belki bana bıraktıkları ve benden bekledikleri o kadar umrumda değildi. Belki de ona baktığımda, bu kadar basit bir şey ile ne kadar büyük şeylerin başarılabilir olması beni çekmişti. Belki o kılıcın hikayesine yenilerini katmak istemem, onu her günümü görmesini istemem bu yüzdendi.
Fakat gerçeklikten koparsam, yazacak hikaye de olmayacaktı.
Yağan yağmur beni biraz olsun kendime getirdi. Muhtemelen kırılmış olan burnum sızlıyor, kanlar her yerime bulaşıyordu. Fakat bu dert sıralamam arasında gerçekten aşağılarda bir yerdeydi. Şu anda "tepkilerime uygun cevap veremeyen beden" sorunumun önceliği vardı.
Gözlerimi öksürerek araladığımda, dövüşün hâlâ devam ettiğini gördüm. Susumu ve yaratık birbirleri ile kenetlenmişlerdi; arkalarında ise tanıdık bir figür duruyordu. Tek sıkıntı, boynuna kunai sapladığımı hatırlamıyordum. Hareketlerindeki durgunluk ve sistematiklik gözlerindeki ışıksız bakış ile birleştiğinde, bir kaç fikir oluşturuyordu aklımda. Onları irdeleyecek vaktim ise yoktu, zira o ruhsuz beden, ellerinde benim benliğimi tutmaktaydı.
Uzun uzadıya el mührü yapacak ne vaktim vardı, ne de koordinasyonum. Olaydan 4-5 metre gerideydim. Vakit kaybetmeden bir dizim üzerine kalkacak, bu sırada da chakrama odaklanıp, Shunshin için bir elimi hazırlayacaktım. Tekniği aktif ederken hızlıca ayağa kalkacak, ölüyle yaratık arasına girecek, kılıcın indiriliş anında yönüm ölüye dönük bir şekilde orada olmayı umacaktım. Eğer kritik an gelmeden oraya varmış olabilirsem, hiç elime veya ayağıma chakra yoğunlaştırmayla vakit kaybetmeyip ölünün havadaki elinin altına, kılıcı tutuşunu kesmeyi hedefleyen bir yumruk atacaktım.
Eğer ben vardığımda saplama hareketi başladıysa sıkıntı büyük olacaktı. Kılıcı ne olursa olsun geri almalıydım; bunun için bir çok şey yapmaya hazır hissediyordum kendimi. Kendimden korkmuştum bir anlığına, ileride kendimin nelere dönüşebileceğine. Bunlar için hayıflanmaya, işim bitince dönecektim. Şimdi tereddüt etmeden hareket etme zamanıydı.
Dediğim gibi, eğer saplama hamlesi başladıysa sol elimin avuç ucunu kılıcın ucu ile buluşacak şekilde konuşlandıracak ve acıya dayanmak için bütün irademi toplayacaktım. Elimi delip geçen kılıç, bir kaç santim elimin içinde ilerledikten sonra sol kolumu sola doğru açıp kılıcın yönünü değiştirecek ve bu sırada da bütün öfkemi kusan bir yumruk atacaktım kılıcı tutan cesede. Yumruğun ardından elimi kılıçtan hızlıca çekecektim parçalanma durumuna karşı, fakat beklemeyecektim. Elimi çektikten sonra gururla taşıdığım Kusagakure sembollü alınbandımı, önümdeki cesedin burnunun tam üstüne kafa atarak yapıştıracaktım.
Daha sonra ise kılıcı ölü ellerden kurtarmak için üstüne çullanacaktım ölünün.
- Kitamura Susumu
- Kusagakure
- Posts: 283
- Joined: August 31st, 2018, 1:49 am
Re: [Kitamura Susumu & Tsujihara Iori] Esir
Biraz sabırsız, biraz gergin bir şekilde aldım pozisyonumu beklemeye başladım. Yağmur sesiyle işkence edilebilir mi acaba bir insana? Çok uzak ülkelerde, insanları bağlayıp kel kafalarına şıp şıp su damlatarak işkence ettiklerini duymuştum. Tabi Fuu bir yerlerinden böyle bir hikaye uydurarak beni yemiş de olabilir, bilmiyorum. İçinde olduğum durum bahsedilen işkencenin binde biri kadar rahatsız edici olsa da işler monotonluktan kısa sürede çıktı. Keskin, tanıdık bir ses. Bir şeyler, muhtemelen bir kunai birilerine girdi şu an. Kim kime sapladı, hiç bir fikrim yok. Faydası olmayacağını bildiğim halde önce gözlerimi kıstım, ardından yanımdan geçen giden bir kunai olmadığı halde Iori'yi kontrol etmek için kafamı çevireyazdım.
Fakat Iori mal gibi pata küte kulübeye koşturuyordu.
Ağzım açık bakakaldım ardından. Hani buydu gizlilik uğruna bize çamur banyosu yaptıran? Hani sessizdi sakindi. Aklı başında sandığım bebe en koşmaması gereken anda davar gibi koşturuyor lan! Sinek girmemesi namına ağzımı kapatıp tekrar kulübeye odaklandım. Belki bir bildiği vardır, kendi planımı bozmayayım dedim amma... Yok! Bizim sırıtık manyak herif vın diye karşısına çıktı çocukcağızın. Durumun hem iç açıcı olmayışı, hem de kendimi adamı görür görmez fırlama moduna alışımdan dolayı hazırlandım. Iori'nin suratının amına koyulmasını engelleyemedim, ancak kırıldığını tahmin ettiğim ağzı burnu sayesinde bana istediğim pozisyonu sağlamıştı diyebilirim. Önce karnına giriştim yumruğumla. Ayıptır söylemesi, güzel yumruk atarım. Bir attım mı... Yav neyse şimdi. Bir yumruk daha geçirdim buna ben, ancak asıl isteğimi yerine getirmek için adama da hamle sağlamalıydım. Çok şaftımı kaydırmayan bir darbe sonrası bana tekrar hevesle girişmesini bekleyip yakaladım sağ kolundan. Şanssız aparkatı fırsatım oldu, kolunu iyice çekiştirip dirseğini kırmama en müsait hale getirdim hızlıca. Sonra verdim küsküyü dirseğine, elimi de bir süre kaldırmadım ki emin olayım kolunun mahvolduğuna. Yani, tatmin edici bir çığlık da attı halbuki, kendimi iyi hissetmem lazım, ne bileyim adamın acıyla boşa çıkması dikkatini iyice kaybetmesi lazım. Benim de küsküyü vermeye rahatlıkla devam etmem lazım ama yok. Bir cenabetlik var üzerimizde...
Bu çılgınlar çılgını herif önce boştaki eliyle benim baskı yapan elimi kaptı. İnsan elimi çekmeye, kurtulmaya falan çalışır ama anormallikte çığır açtığı için elimi iyice dirseğine bastırmayı tercih etti. "Yav... Çk.. Mazoşst Orsp.. Çccğ..." diye dişlerimin arasından anlamsız sesler çıkardım elimi kurtarmaya çalışırken, fakat başarısız oldum. Adam elimi bastırdıkça öldür parçala bu maçı kazan moduna giriyordu iyice. "Lan oğlum kimi öldürüyo-..." diye başladığım lafım havada kalmasaydı bir süre daha böyle saçma bir pozisyonda kalacaktık, ancak omzunun üzerinden gördüğüm manzara sahneyi yarıda kesti. Açıkçası uğursuz dilimi eşek arıları soksun rica ediyorum. Daha az önce cesetli işler dönmesin nolur dedim halbuki. Açıkçası Iori'nin çöktüğü adama çok dikkat etmemiştim ama, keltoşun arkasından ağzı burnu kan içinde çıkması o olduğunu anlamama yetti. Boynuna kadar akan kanı takip eden gözlerim, boynuna kol kadar saplanmış kunaiyi de fark edişimle kocaman açıldı. Ağzım tekrar şaşkınlıkla açılmıştı. Gözlerine değinmiyorum bile, ancak canlılığa dair bir iz olmayan uğursuzluğa sahiptiler. Iori'nin un çuvalı gibi yuvarlanırken düşürdüğünü tahmin ettiğim kılıcıyla bana saldırmaya hazır bir pozisyon almıştı artık bu insan demeye bin şahit isteyeceğim "şey". Anlamsız bir iki nota kekeledim götü kaptırmaya yaklaşırken. Hızlıca bir şeyler yapmazsam olabilecek en aciz şekilde mortu çekebilirdim: Pislik içinde ve yürüyen ölülerle!
Adamın koluna baskı yapmakta olan elimi açtım ve kolunu o elimle de kavradım. Artık iki elimle de sağ kolunu tutuyor olmalıyım, o ise hala benim sağ kolumu tutuyor olmalı ancak önemli değil. Şu an hem kontağı kesmek gibi bir amacım yok, hem de tekrar Dendou no Jutsu'yu yiyeceğinden şüpheliyim. Adamı kavradıktan hemen sonra adamı tüm gücümle kendime çekeceğim. Arkaya doğru düşecek, yuvarlanacağız ama olsun, bunu istiyorum zaten. Kollarıma çakra yüklemekle vakit kaybedemem, onun yerine adamın dengesini bozmak ve devrilmesini kolaylaştırmak için ayağımla herhangi bir ayak bileğinin hassas bir noktasına stilimle sertçe vuracağım.
Fakat Iori mal gibi pata küte kulübeye koşturuyordu.
Ağzım açık bakakaldım ardından. Hani buydu gizlilik uğruna bize çamur banyosu yaptıran? Hani sessizdi sakindi. Aklı başında sandığım bebe en koşmaması gereken anda davar gibi koşturuyor lan! Sinek girmemesi namına ağzımı kapatıp tekrar kulübeye odaklandım. Belki bir bildiği vardır, kendi planımı bozmayayım dedim amma... Yok! Bizim sırıtık manyak herif vın diye karşısına çıktı çocukcağızın. Durumun hem iç açıcı olmayışı, hem de kendimi adamı görür görmez fırlama moduna alışımdan dolayı hazırlandım. Iori'nin suratının amına koyulmasını engelleyemedim, ancak kırıldığını tahmin ettiğim ağzı burnu sayesinde bana istediğim pozisyonu sağlamıştı diyebilirim. Önce karnına giriştim yumruğumla. Ayıptır söylemesi, güzel yumruk atarım. Bir attım mı... Yav neyse şimdi. Bir yumruk daha geçirdim buna ben, ancak asıl isteğimi yerine getirmek için adama da hamle sağlamalıydım. Çok şaftımı kaydırmayan bir darbe sonrası bana tekrar hevesle girişmesini bekleyip yakaladım sağ kolundan. Şanssız aparkatı fırsatım oldu, kolunu iyice çekiştirip dirseğini kırmama en müsait hale getirdim hızlıca. Sonra verdim küsküyü dirseğine, elimi de bir süre kaldırmadım ki emin olayım kolunun mahvolduğuna. Yani, tatmin edici bir çığlık da attı halbuki, kendimi iyi hissetmem lazım, ne bileyim adamın acıyla boşa çıkması dikkatini iyice kaybetmesi lazım. Benim de küsküyü vermeye rahatlıkla devam etmem lazım ama yok. Bir cenabetlik var üzerimizde...
Bu çılgınlar çılgını herif önce boştaki eliyle benim baskı yapan elimi kaptı. İnsan elimi çekmeye, kurtulmaya falan çalışır ama anormallikte çığır açtığı için elimi iyice dirseğine bastırmayı tercih etti. "Yav... Çk.. Mazoşst Orsp.. Çccğ..." diye dişlerimin arasından anlamsız sesler çıkardım elimi kurtarmaya çalışırken, fakat başarısız oldum. Adam elimi bastırdıkça öldür parçala bu maçı kazan moduna giriyordu iyice. "Lan oğlum kimi öldürüyo-..." diye başladığım lafım havada kalmasaydı bir süre daha böyle saçma bir pozisyonda kalacaktık, ancak omzunun üzerinden gördüğüm manzara sahneyi yarıda kesti. Açıkçası uğursuz dilimi eşek arıları soksun rica ediyorum. Daha az önce cesetli işler dönmesin nolur dedim halbuki. Açıkçası Iori'nin çöktüğü adama çok dikkat etmemiştim ama, keltoşun arkasından ağzı burnu kan içinde çıkması o olduğunu anlamama yetti. Boynuna kadar akan kanı takip eden gözlerim, boynuna kol kadar saplanmış kunaiyi de fark edişimle kocaman açıldı. Ağzım tekrar şaşkınlıkla açılmıştı. Gözlerine değinmiyorum bile, ancak canlılığa dair bir iz olmayan uğursuzluğa sahiptiler. Iori'nin un çuvalı gibi yuvarlanırken düşürdüğünü tahmin ettiğim kılıcıyla bana saldırmaya hazır bir pozisyon almıştı artık bu insan demeye bin şahit isteyeceğim "şey". Anlamsız bir iki nota kekeledim götü kaptırmaya yaklaşırken. Hızlıca bir şeyler yapmazsam olabilecek en aciz şekilde mortu çekebilirdim: Pislik içinde ve yürüyen ölülerle!
Adamın koluna baskı yapmakta olan elimi açtım ve kolunu o elimle de kavradım. Artık iki elimle de sağ kolunu tutuyor olmalıyım, o ise hala benim sağ kolumu tutuyor olmalı ancak önemli değil. Şu an hem kontağı kesmek gibi bir amacım yok, hem de tekrar Dendou no Jutsu'yu yiyeceğinden şüpheliyim. Adamı kavradıktan hemen sonra adamı tüm gücümle kendime çekeceğim. Arkaya doğru düşecek, yuvarlanacağız ama olsun, bunu istiyorum zaten. Kollarıma çakra yüklemekle vakit kaybedemem, onun yerine adamın dengesini bozmak ve devrilmesini kolaylaştırmak için ayağımla herhangi bir ayak bileğinin hassas bir noktasına stilimle sertçe vuracağım.
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2856
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Kitamura Susumu & Tsujihara Iori] Esir
Susumu: Uyguladığın baskıyı keserek adamı bileğinden kavrıyorsun. Elleriniz birbirine dolanıyor bir nevi. Gücünü sağ ayağına kanalize ederken kendini geriye doğru salıyor ve sağ ayağını da, adamın sol bileğine doğru ivmelendiriyorsun. Güçlü bir darbe vurduğunu hissediyorsun, aynı zamanda bu vuruş ayağını bir nevi kanca olarak kullanmana da olanak sağlıyor. Adam da seninle beraber yere doğru uçuşa geçiyor. Katana çıktığı yükseklikten hışımla üstünüze doğru hücum ediyor. Tam o anda, görüntün engelleniyor. Iori. Hepinizin arasında beliriyor.
Iori: Chakra ayaklarında toplanıyor, sığmıyor taşıyor. Katanan havaya yükseldikçe daha bir parlak geliyor gözüne. Bir ölünün elinde. Bir dosta yönelmiş. Ne yerinde, ne de doğru amaçla hareket ediyor.
Fırlıyorsun. Kısa mesafede gerçek üstü bir hızla ulaşıyorsun hedefine. Saplama hareketi de başlamış oluyor. Ancak ne katananın ne de adamın ellerinin pozisyonu, kendi elini feda etmene sebebiyet verecek bir yükseklikte olmuyor. Sağ elinle, adamın el bileklerinin kesiştiği noktaya bir yumruk sallıyorsun. Yumruk, katananın ivmesini koruyarak yerine saplanmasına neden olurken, adamın bileğine darbeyi indirerek iki elinin arasından geçiyor. Adamın kolları da birbirinden ayrılıyor.
Arkadan bir ses. Çamurda birşeyler kapaklanıyor.
Susumu: Çamura zemine yapışan ilk vücut seninki oluyor. Adam tekme hamlenden sonra kendisini geri çektiği için direk olarak üzerine, biraz sola kayık olarak düşüyor. Elleriniz ise aranızda kalarak kullanım dışı kalıyor. Henüz artçıl sekme yaşanırken adam senin omzuna yapışmış kafasını direk olarak senin boynuna yapıştırıyor. Boynunun sağ tarafında yükselen bir acı hissediyorsun. Dişler etine geçiyor, sızan kan boynuna akmaya başlıyor.
Adam durmuyor. Duracağınıda hissetmiyor, tahmin etmiyorsun. Boynundaki acı artıyor. Arttıkça çığlık atma hissini bastırmak zorlaşıyor. Katanadan kaçmak için kullandığın 1-2 saniye, şimdi seni hayata bağlayan damarları tek parça tutmak için var.
Iori: Yumruğunu attıktan sonra elini göğüs hizana getiriyorsun. Katanan sağ arka çaprazına saplanıyor. Bir el atımlık mesafende. Keza karşındaki ölü de öyle. Adamın sağ eli boğazındaki kunaiye giderken, sol eli direk olarak kafana doğru inişe geçiyor. Hamle avantajının sende olduğunu biliyorsun, ancak karşındaki adamın 'ölü' olması denklemi belirsizliğe sürüklüyor.
Sese göre bir çıkarım yaparsan, Susumu ve yanık tenlinin birkaç adım arkanda, yerde olduğunu düşünüyorsun.
Iori: Chakra ayaklarında toplanıyor, sığmıyor taşıyor. Katanan havaya yükseldikçe daha bir parlak geliyor gözüne. Bir ölünün elinde. Bir dosta yönelmiş. Ne yerinde, ne de doğru amaçla hareket ediyor.
Fırlıyorsun. Kısa mesafede gerçek üstü bir hızla ulaşıyorsun hedefine. Saplama hareketi de başlamış oluyor. Ancak ne katananın ne de adamın ellerinin pozisyonu, kendi elini feda etmene sebebiyet verecek bir yükseklikte olmuyor. Sağ elinle, adamın el bileklerinin kesiştiği noktaya bir yumruk sallıyorsun. Yumruk, katananın ivmesini koruyarak yerine saplanmasına neden olurken, adamın bileğine darbeyi indirerek iki elinin arasından geçiyor. Adamın kolları da birbirinden ayrılıyor.
Arkadan bir ses. Çamurda birşeyler kapaklanıyor.
Susumu: Çamura zemine yapışan ilk vücut seninki oluyor. Adam tekme hamlenden sonra kendisini geri çektiği için direk olarak üzerine, biraz sola kayık olarak düşüyor. Elleriniz ise aranızda kalarak kullanım dışı kalıyor. Henüz artçıl sekme yaşanırken adam senin omzuna yapışmış kafasını direk olarak senin boynuna yapıştırıyor. Boynunun sağ tarafında yükselen bir acı hissediyorsun. Dişler etine geçiyor, sızan kan boynuna akmaya başlıyor.
Adam durmuyor. Duracağınıda hissetmiyor, tahmin etmiyorsun. Boynundaki acı artıyor. Arttıkça çığlık atma hissini bastırmak zorlaşıyor. Katanadan kaçmak için kullandığın 1-2 saniye, şimdi seni hayata bağlayan damarları tek parça tutmak için var.
Iori: Yumruğunu attıktan sonra elini göğüs hizana getiriyorsun. Katanan sağ arka çaprazına saplanıyor. Bir el atımlık mesafende. Keza karşındaki ölü de öyle. Adamın sağ eli boğazındaki kunaiye giderken, sol eli direk olarak kafana doğru inişe geçiyor. Hamle avantajının sende olduğunu biliyorsun, ancak karşındaki adamın 'ölü' olması denklemi belirsizliğe sürüklüyor.
Sese göre bir çıkarım yaparsan, Susumu ve yanık tenlinin birkaç adım arkanda, yerde olduğunu düşünüyorsun.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Kitamura Susumu
- Kusagakure
- Posts: 283
- Joined: August 31st, 2018, 1:49 am
Re: [Kitamura Susumu & Tsujihara Iori] Esir
Olayı toparlamam gerekirse şayet, arkadaki ölü müdür ne biçim bir şeydir bilemediğim şahsiyet bizi doğramasın diye bana yapışan bu keltoş adamla beraber yuvarlanmaya niyetlenmiştim. Başardım da aslında; bizi yere düşürmeye hazırlayan eğimi aldığımda, katanayı göremediğim bir saniyelik o çok kısa süre içerisinde içim umutla dolmuş, sevindirikleşmiştim. Ancak, katanayı görmemi engelleyen şeyin Iori olduğunu fark etmemle umut götüme kaçmış, yere düşüşümü gözümün önünden geçen kötü sonlu bir film şeridiyle beraber tamamlamıştım. Bu çocuk ne yapıyor? Amacı ne? Önce adamın geçireceğini bile bile mal gibi koşturdu, şimdi de kılıca kafa atıyor! Çok değil daha bir on beş dakika falan önce en büyük derdimiz kirlenen hakamalar, alın bantları idi. Yokuştan kaymadan inmeye, çamurda yuvarlanırken solucanların götümüze girmesini engellemeye çalışıyorduk. Şimdi ise manyağın teki narin boynumden bir buse almaya kendini kaptırmış, bildiğin beni ham yapıyor amına koyayım! Dahası, ellerimi de kullanamıyorum ki ittireyim, vurayım, veya kaçmalık jutsu falan şey yapayım!
Acı utanmadan arlanmadan artmaya devam ederken çaresizce az biraz debelendim. Öldü mü, kaldı mı bilmediğim halde ağzımdan istemsizce "Io... ri..argh!" diye ancak bir araya geldiğinde anlam kazanacak heceler çıktı. Gavurun evladı biliyorum leziz ve de nefisim ama abartma lan! Sıkmaktan dişlerim kırılacak, çingene karılar gibi bağıracağım şimdi o olacak! Açıkçası şu an ne doğru düzgün beynimi, ne de elimi kolumu kullanabiliyorum. Biraz son çare, azıcık da refleksten mütevellit tekrar Dendou no Jutsu yaparken buldum kendimi. Adam bırakana kadar da bu jutsuyu tekrar tekrar basmaktan başka bir şey yapabileceğimi düşünmüyorum. Olur da şansım yaver gider, adam ısırmayı bırakırsa kafa atmayı deneyebilirim, ya da elimi kurtarmaya fırsat açarsa gözüne parmak sokabilirim.
- Tsujihara Iori
- Posts: 154
- Joined: August 30th, 2018, 10:53 pm
Re: [Kitamura Susumu & Tsujihara Iori] Esir
Ayaklarımdaki chakra ile beraber fırlamıştım yağmurun altında. Koşarak, belki de neredeyse uçarak olmam gereken yere ilerledim. Vardım da. Hem de, bir şeyleri değiştirebilecek zamanda.
Kendimi feda etmem için çok geçti belki ama bir şeyler yapabilmek için bir kaç milisaniyem vardı. Ölünün eli yükselmiş ve çoktan inişe geçmişti. Eğer öylece bekleyecek olursam, önce beni, ardından da Susumu'nun kanını tadacaktı kılıcım. Buna izin veremezdim. Harekete geçtim ellerimi yumruk yaparak.
Yumruğum ölünün bileğine isabet etti ve kılıç sağ arkama doğru süzüldü. Ona bir adım daha yaklaşmıştım, bir sonraki saniye parmaklarımın arasında olacaktı. Ölünün sol eli boğazına, sağ eli ise bana doğru hareketlenmişti tam bu anda. Arkamdan da çamura yığılma sesi duymuştum. Savaş alanı bir saniye bile aynı kalmıyor, sürekli değişiyordu. Bu ortamda benim de aynı kalmam beklenemezdi.
Bana doğru yaklaşan ele karşılık, sol elimi kafamın önünde siper ettim ve muhtemelen yarım saniye kadar sürmesini tahmin ettiğim hamleme başladım. Sağ ayağımı, sağ arka çaprazıma, kılıcın olduğu yere konuşlandırdım ve sağa doğru 90 derece tüm vücudumu çevirdim. Bu sırada, sağ elimle kılıcın kabzasını kavrayacaktım. Ardından yeni konuşlandırdığım sağ ayağımı merkez olarak kabul ederek 90 derece daha sağa dönecek ve sırtımı ölüye doğru verecektim. Bu sırada da, kılıcı yerden sertçe söküp çıkaracak, iki elimle kavrayacaktım. Dönüşümden kazandığım momentumu bozmadan sağ ayağımın üzerinde dönmeye devam edecek ve sağa doğru bir 90 derece daha hareket edecektim. Bu sırada, kılıcı tamamen kafamın üzerine, hızlıca indirmek ve önümdeki şeyi kesmek için hazırlayacaktım. Son 90 derecelik hareketimi de sağ tarafa doğru yapacak ve olduğum konuma geri dönecektim, fakat bu sefer başımın üstünde olan kılıcımı bütün kuvvetimi kullanarak önümdeki ölüyü parçalamak için aşağı indirecektim, tereddüt etmeden.
Bana doğru bir hamle yapmasını öngörüyordum ölünün bu sırada, fakat geriye doğru attığım adım onunla aramda bir bacak boyu mesafe olmasını sağlayacaktı. Bana doğru bir hamle yapsa da, kılıcımı indirdiğimde tamamen yaklaşmamış olmasını öngörüyordum, yani onu kesebilecek bir alanım vardı, öyle olmasını umuyordum ya da.
Başarılı olursam arkamı dönecek ve Susumu'ya yardım edecektim.
Kendimi feda etmem için çok geçti belki ama bir şeyler yapabilmek için bir kaç milisaniyem vardı. Ölünün eli yükselmiş ve çoktan inişe geçmişti. Eğer öylece bekleyecek olursam, önce beni, ardından da Susumu'nun kanını tadacaktı kılıcım. Buna izin veremezdim. Harekete geçtim ellerimi yumruk yaparak.
Yumruğum ölünün bileğine isabet etti ve kılıç sağ arkama doğru süzüldü. Ona bir adım daha yaklaşmıştım, bir sonraki saniye parmaklarımın arasında olacaktı. Ölünün sol eli boğazına, sağ eli ise bana doğru hareketlenmişti tam bu anda. Arkamdan da çamura yığılma sesi duymuştum. Savaş alanı bir saniye bile aynı kalmıyor, sürekli değişiyordu. Bu ortamda benim de aynı kalmam beklenemezdi.
Bana doğru yaklaşan ele karşılık, sol elimi kafamın önünde siper ettim ve muhtemelen yarım saniye kadar sürmesini tahmin ettiğim hamleme başladım. Sağ ayağımı, sağ arka çaprazıma, kılıcın olduğu yere konuşlandırdım ve sağa doğru 90 derece tüm vücudumu çevirdim. Bu sırada, sağ elimle kılıcın kabzasını kavrayacaktım. Ardından yeni konuşlandırdığım sağ ayağımı merkez olarak kabul ederek 90 derece daha sağa dönecek ve sırtımı ölüye doğru verecektim. Bu sırada da, kılıcı yerden sertçe söküp çıkaracak, iki elimle kavrayacaktım. Dönüşümden kazandığım momentumu bozmadan sağ ayağımın üzerinde dönmeye devam edecek ve sağa doğru bir 90 derece daha hareket edecektim. Bu sırada, kılıcı tamamen kafamın üzerine, hızlıca indirmek ve önümdeki şeyi kesmek için hazırlayacaktım. Son 90 derecelik hareketimi de sağ tarafa doğru yapacak ve olduğum konuma geri dönecektim, fakat bu sefer başımın üstünde olan kılıcımı bütün kuvvetimi kullanarak önümdeki ölüyü parçalamak için aşağı indirecektim, tereddüt etmeden.
Bana doğru bir hamle yapmasını öngörüyordum ölünün bu sırada, fakat geriye doğru attığım adım onunla aramda bir bacak boyu mesafe olmasını sağlayacaktı. Bana doğru bir hamle yapsa da, kılıcımı indirdiğimde tamamen yaklaşmamış olmasını öngörüyordum, yani onu kesebilecek bir alanım vardı, öyle olmasını umuyordum ya da.
Başarılı olursam arkamı dönecek ve Susumu'ya yardım edecektim.
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2856
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Kitamura Susumu & Tsujihara Iori] Esir
Iori : Sol elin kafanın üzerinde bir çatı gibi duruyor, dönüşünü başlatıyorsun. İlk dönüşün esnasında, adamın yukarıdan indirdiği hamle, sol koluna gömülüyor. Durmanı gerektirecek birşey değil. İlk dönüşün katananı almak için oluyor. Sağ elinin parmakları kabzayı kavrıyor. Dönüşüne devam ederek sol elini de kabza ile buluşturuyorsun. Adamdan uzaklaşıyor, kavuştuğun katananı adamın vücuduyla bütünleştirmek için harekete geçiyorsun. Dönüşünü yaparken adamdan da geriye doğru uzaklaşıyorsun. Bu hamlelerin esnasında adam kendi boğazına saplı kunaiyi hızlıca çekerek, çekmenin ivmesi ile kendi sağından soluna doğru genişçe bir kesme hamlesi yapıyor. Eski bulunduğun pozisyonda olsan boğazını deşecek bir açı. Dönerken omzunun yakın bir tarafından geçiyor, zarar almıyorsun. Bu sırada yerde yatan Susumu ve ona yapışmış yanık tenliyi de görebiliyorsun.
Son dönüşün adamı deşmek için oluyor. Yukarıdan aşağı indirdiğin kılıç, adamın boynunun sağ çaprazından giriyor, göğüs kafesine doğru kısa bir yolculuğa çıkıyor. Hamlenin ivmesiyle gidebileceğin maksimum mesafe, adamın göğsünün tam ortası oluyor. Kan bir volkandan fışkıran magma misali her yere bulanırken adamın gözlerine bakıyorsun. Gökte çakan şimşek senin kanını da donduruyor.
Gözlerinde hala yaşam belirtisi yok. Acı çektiğine, onu hakladığına dair bir emare de yok. Adamın sol dizinin, indirdiğin darbe nedeniyle biraz kırılmış olduğunu farkediyorsun. Kunaisini yere bırakıyor ve yavaş bir hareketle ellerini göğsünde birleştirdiğini görüyorsun. El mühürleri.
Susumu: Dişler etine iyice saplanıyor. Derinin altında, etini damarlarını kurcalayan karıştıran kemikleri rahatlıkla hissedebiliyorsun. Senin dişlerin ise birbirine girmiş, baskıdan oluşan çıtırdamalar kulağında çınlıyor. Acı ise... Dayanabileceğinden çok daha keskin. Jutsunu uyguluyorsun. Kenetlenen dişler biraz açılıyor, ardından çok daha güçlü bir şekilde kısılıyor. Sen jutsunu uyguladıkça kenetlenen ellerinizdeki sıkılık da artıyor.
İlk denemen daha büyük bir acıyla dönüş yapıyor sana.
İkinci denemen adamın öfkesini canlandırıyor. Acı, artık seni pes edeceğin noktaya yaklaştırıyor.
Üçüncü denemen. Vücudunda harlanan yaşam isteği ile birleşiyor. Tekniğinle birlikte vücudunu da kasarak yukarıya kaldırıyor, boğazını adamın dişlerinden ayırıyorsun ufak parçasıyla birlikte. Vücudun zeminle tekrar birleşirken, belki de kalan son kuvvetinle adama bir kafa geçiriyorsun. Hamlenin sertliğine rağmen kafanda oluşan acı, boğazındaki acı tarafından yutuluyor. Kanlar boşalıyor, sadece çamurla kirlenmiş olmayı umuyorsun.
Attığın kafa sonrasında yığılıyorsun zemine. Adam üzerinden ayrılarak kulübeye doğru yuvarlanıyor. Tek elinle boğazında kopmuş et parçasının olduğu noktaya baskı yapıyorsun. Ne kadar ciddi bir fikrin yok. Seni ölüme sürükler mi, yine bir fikrin yok.
Dövüşecek, karşı koyacak enerjinin vücudunda olduğunu biliyorsun. Ancak boğazındaki kanamanın ciddiyetinin de farkındasın.
Iori: Adam ilk el mührünü gerçekleştirdiğinde sağ ayağına temas eden birşey farkediyorsun. Gözlerinin ucuyla baktığında yanık tenliyi görüyorsun. Zemine kapaklanmış, ağzında birşeyler var. Burun kısmından akan kanlar, ağzındaki birşeyle birleşiyor, ağız kısmından aşağı doğru ise tamamen kanla kaplanmış. Hafif afallamış bir durumda. Adamın sol omzu senin sağ ayak hizanda.
Son dönüşün adamı deşmek için oluyor. Yukarıdan aşağı indirdiğin kılıç, adamın boynunun sağ çaprazından giriyor, göğüs kafesine doğru kısa bir yolculuğa çıkıyor. Hamlenin ivmesiyle gidebileceğin maksimum mesafe, adamın göğsünün tam ortası oluyor. Kan bir volkandan fışkıran magma misali her yere bulanırken adamın gözlerine bakıyorsun. Gökte çakan şimşek senin kanını da donduruyor.
Gözlerinde hala yaşam belirtisi yok. Acı çektiğine, onu hakladığına dair bir emare de yok. Adamın sol dizinin, indirdiğin darbe nedeniyle biraz kırılmış olduğunu farkediyorsun. Kunaisini yere bırakıyor ve yavaş bir hareketle ellerini göğsünde birleştirdiğini görüyorsun. El mühürleri.
Susumu: Dişler etine iyice saplanıyor. Derinin altında, etini damarlarını kurcalayan karıştıran kemikleri rahatlıkla hissedebiliyorsun. Senin dişlerin ise birbirine girmiş, baskıdan oluşan çıtırdamalar kulağında çınlıyor. Acı ise... Dayanabileceğinden çok daha keskin. Jutsunu uyguluyorsun. Kenetlenen dişler biraz açılıyor, ardından çok daha güçlü bir şekilde kısılıyor. Sen jutsunu uyguladıkça kenetlenen ellerinizdeki sıkılık da artıyor.
İlk denemen daha büyük bir acıyla dönüş yapıyor sana.
İkinci denemen adamın öfkesini canlandırıyor. Acı, artık seni pes edeceğin noktaya yaklaştırıyor.
Üçüncü denemen. Vücudunda harlanan yaşam isteği ile birleşiyor. Tekniğinle birlikte vücudunu da kasarak yukarıya kaldırıyor, boğazını adamın dişlerinden ayırıyorsun ufak parçasıyla birlikte. Vücudun zeminle tekrar birleşirken, belki de kalan son kuvvetinle adama bir kafa geçiriyorsun. Hamlenin sertliğine rağmen kafanda oluşan acı, boğazındaki acı tarafından yutuluyor. Kanlar boşalıyor, sadece çamurla kirlenmiş olmayı umuyorsun.
Attığın kafa sonrasında yığılıyorsun zemine. Adam üzerinden ayrılarak kulübeye doğru yuvarlanıyor. Tek elinle boğazında kopmuş et parçasının olduğu noktaya baskı yapıyorsun. Ne kadar ciddi bir fikrin yok. Seni ölüme sürükler mi, yine bir fikrin yok.
Dövüşecek, karşı koyacak enerjinin vücudunda olduğunu biliyorsun. Ancak boğazındaki kanamanın ciddiyetinin de farkındasın.
Iori: Adam ilk el mührünü gerçekleştirdiğinde sağ ayağına temas eden birşey farkediyorsun. Gözlerinin ucuyla baktığında yanık tenliyi görüyorsun. Zemine kapaklanmış, ağzında birşeyler var. Burun kısmından akan kanlar, ağzındaki birşeyle birleşiyor, ağız kısmından aşağı doğru ise tamamen kanla kaplanmış. Hafif afallamış bir durumda. Adamın sol omzu senin sağ ayak hizanda.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Tsujihara Iori
- Posts: 154
- Joined: August 30th, 2018, 10:53 pm
Re: [Kitamura Susumu & Tsujihara Iori] Esir
Kaldırdığım elimle, ön gördüğüm hamleyi engelleyebilmiştim. Sol elime aldığım darbe ise, yok sayabileceğim bir şeydi. Ne dönüşümü engellemiş, ne de yapacağım hamlenin şiddetini kesebilmişti. Tek hamlede işini bitirebilmek için her şey hazırdı.
Geriye doğru aldığım adımla beraber, boğazımı hedef alan kunaiden de kaçmıştım. Önümdekinin hayatını almıştı, fakat benim hayatımı da almasına izin veremezdim. Havayı keserek omzumun üzerinden ilerledi ve boşa çıktı. Tam o sırada ise, kılıcımı kavramış ve yukarıya kaldırmıştım.
Artık önümde hiç bir şey duramazdı.
Büyük bir kudretle indirdim kılıcımı. Önümdeki adamın omzundan, göğüs kafesine kadar parçalayarak indi. Önüne çıkan et parçasını komple yararak ilerledi, fışkıran kanlar ise cesedin içinde kalan son yaşam belirtilerini de akıp götürecekti.
Fakat öyle olmadı. Çakan yıldırım, yaşamdan bir haber gözleri aydınlatıyordu. Akan kanlar ise umurlarında değildi. Titremedi bile ceset. Hızlıca kılıcımı çektim cesedin göğsünden. Korktum, demek istemiyordum ama, boynumdan aşağı sırtımdan bir soğukluğun akmadığını söylersem yalan konuşmuş olurum.
Cesedin parmakları açıldı ve kunai yere düştü. Vakit kaybetmeyen ceset, aldığı hasarı düşünmeden ve ırgalamadan, el mühürleri yapmaya başladı. Benim ise opsiyonlarım ve vaktim kısıtlıydı. Yanıma yuvarlanan yanık tenli, sağ ayağımın dibindeydi hemen. Susumu ise arkalarda bir yerlerde. Onun kurtulmuş olması ve yanık tenlinin afallamış hali bir avantajdı, fakat hala önümde gerçekleşen tekniğe karşı bir şeyler düşünmeliydim.
Ya da düşünmek yerine sorunun köküne inebilirdim. Yanık tenli, arkamda, yerde afallamış bir şekilde yatmaktaydı. Ölüyü onun kontrol ettiğinden az çok emindim zira dövüşün başlarında ona emir vermişti. Bu tarz tekniklerin varlığından çok haberdar değildim fakat yine de denemeye değerdi. Eğer yanık tenli denklemden çıksa bile ölü hareket etmeye devam edecekse, en azından bir düşman azalmış olurdu. Fakat kendimi tekrar zarar görmek için hazırlamam gerekliydi.
Zihinsel olarak ise daha fazla bir yük altına giriyordum. Daha önce birilerini ağır bir şekilde yaralamıştım, fakat can almak? Ani kararlar verebilir ve bunları uygulayabilirdim, ancak buradan canlı çıkarsam başımı yastığa koyduğumda bu yük gönlümde olacaktı. Ne kadar ağır olabilir di ki? Sonuçta o da bizi öldürmeye çalışıyordu. Shinobi dünyasında, herkes birbirini öldürmeye çalışıyordu hatta. Tıpkı bu adam gibi, nöbet arkadaşını acımadan öldürüp onu bir kuklaya çeviren. Onun yaşamını da aynı şekilde sonlandırmak ne kadar ağır olabilirdi ki? Elinde sonunda köyümün bekası için birilerinin yaşamının sonlanması da gerecekti. Bu adamdan başlasa ne olurdu ki?
Demek masumiyetimi burada bırakıyorum, diye düşündüm. Hazır olup olmamam asıl sorulması gereken soru değildi. Kendi ve silah arkadaşımın canına karşılık bu adamınkini değiş tokuş edebilecek miyim, işte soru buydu. Ve cevabım evet idi.
Kılıcımı hızlıca elimde ters çevirdim, ucu yere bakacak şekilde. İki elimle sıkıca kavradım ve dizlerimin üstüne çöktüm arkama doğru dönerek. Tam bu sırada da, yanık tenlinin göğsüne veya boynuna, kılıcımı var gücümle geçirerek saplama hareketi yapacaktım. Eğer tahminlerim doğru çıkarsa, yanık tenlinin ölümü, cesedin tekrar olması gereken şeye, hareketsiz bir cisme dönüşmesini sağlayacaktı. Elemanın afallamış oluşu muhteşem bir avantajdı benim için.
Eğer istediğimi yapamazsam sanırım canım çok yanacaktı.
Geriye doğru aldığım adımla beraber, boğazımı hedef alan kunaiden de kaçmıştım. Önümdekinin hayatını almıştı, fakat benim hayatımı da almasına izin veremezdim. Havayı keserek omzumun üzerinden ilerledi ve boşa çıktı. Tam o sırada ise, kılıcımı kavramış ve yukarıya kaldırmıştım.
Artık önümde hiç bir şey duramazdı.
Büyük bir kudretle indirdim kılıcımı. Önümdeki adamın omzundan, göğüs kafesine kadar parçalayarak indi. Önüne çıkan et parçasını komple yararak ilerledi, fışkıran kanlar ise cesedin içinde kalan son yaşam belirtilerini de akıp götürecekti.
Fakat öyle olmadı. Çakan yıldırım, yaşamdan bir haber gözleri aydınlatıyordu. Akan kanlar ise umurlarında değildi. Titremedi bile ceset. Hızlıca kılıcımı çektim cesedin göğsünden. Korktum, demek istemiyordum ama, boynumdan aşağı sırtımdan bir soğukluğun akmadığını söylersem yalan konuşmuş olurum.
Cesedin parmakları açıldı ve kunai yere düştü. Vakit kaybetmeyen ceset, aldığı hasarı düşünmeden ve ırgalamadan, el mühürleri yapmaya başladı. Benim ise opsiyonlarım ve vaktim kısıtlıydı. Yanıma yuvarlanan yanık tenli, sağ ayağımın dibindeydi hemen. Susumu ise arkalarda bir yerlerde. Onun kurtulmuş olması ve yanık tenlinin afallamış hali bir avantajdı, fakat hala önümde gerçekleşen tekniğe karşı bir şeyler düşünmeliydim.
Ya da düşünmek yerine sorunun köküne inebilirdim. Yanık tenli, arkamda, yerde afallamış bir şekilde yatmaktaydı. Ölüyü onun kontrol ettiğinden az çok emindim zira dövüşün başlarında ona emir vermişti. Bu tarz tekniklerin varlığından çok haberdar değildim fakat yine de denemeye değerdi. Eğer yanık tenli denklemden çıksa bile ölü hareket etmeye devam edecekse, en azından bir düşman azalmış olurdu. Fakat kendimi tekrar zarar görmek için hazırlamam gerekliydi.
Zihinsel olarak ise daha fazla bir yük altına giriyordum. Daha önce birilerini ağır bir şekilde yaralamıştım, fakat can almak? Ani kararlar verebilir ve bunları uygulayabilirdim, ancak buradan canlı çıkarsam başımı yastığa koyduğumda bu yük gönlümde olacaktı. Ne kadar ağır olabilir di ki? Sonuçta o da bizi öldürmeye çalışıyordu. Shinobi dünyasında, herkes birbirini öldürmeye çalışıyordu hatta. Tıpkı bu adam gibi, nöbet arkadaşını acımadan öldürüp onu bir kuklaya çeviren. Onun yaşamını da aynı şekilde sonlandırmak ne kadar ağır olabilirdi ki? Elinde sonunda köyümün bekası için birilerinin yaşamının sonlanması da gerecekti. Bu adamdan başlasa ne olurdu ki?
Demek masumiyetimi burada bırakıyorum, diye düşündüm. Hazır olup olmamam asıl sorulması gereken soru değildi. Kendi ve silah arkadaşımın canına karşılık bu adamınkini değiş tokuş edebilecek miyim, işte soru buydu. Ve cevabım evet idi.
Kılıcımı hızlıca elimde ters çevirdim, ucu yere bakacak şekilde. İki elimle sıkıca kavradım ve dizlerimin üstüne çöktüm arkama doğru dönerek. Tam bu sırada da, yanık tenlinin göğsüne veya boynuna, kılıcımı var gücümle geçirerek saplama hareketi yapacaktım. Eğer tahminlerim doğru çıkarsa, yanık tenlinin ölümü, cesedin tekrar olması gereken şeye, hareketsiz bir cisme dönüşmesini sağlayacaktı. Elemanın afallamış oluşu muhteşem bir avantajdı benim için.
Eğer istediğimi yapamazsam sanırım canım çok yanacaktı.
- Kitamura Susumu
- Kusagakure
- Posts: 283
- Joined: August 31st, 2018, 1:49 am
Re: [Kitamura Susumu & Tsujihara Iori] Esir
Elemanı üzerimden atmama yardım eder belki diye uyguladığım Dendou no Jutsu, önce saliselik bir rahatlamaya, ardından ağzımdan dökemediğim ama gönlümün en güzel yerlerinden geçen küfürlere yol açtı. Acı zihnimi iyice ele geçirirken kendimi biraz daha otomatik pilota bıraktım. Ulan... Git artık be! Öl, geber! Üzerine yıldırım falan düşsün ama git yani, git! Dişlerimi daha ne kadar sıkabilirim, bilmiyorum. Adamın ağırlığı ton çekmeye başladı sanki, hareket edemiyorum! Tekrar elektrik çarpıyorum adamı ama, tekrar pişman oluyorum! Şu raddede bağırmamı tutabildim mi, yoksa çığlığı mı koyuverdim ne farkındayım, ne de umursayabiliyorum. Bilincim iyice debelenen şımarık bebelerinkine dönüşürken yaşama isteğim de parmak uçlarımdan kayıp gitmeye başladı. Sonra, gittikleri gibi geri geldi bütün umutlar, her bir şey. Sanırsam, şöyle bir kapatıp açınca düzeldim.
Kalabileceğini fark etmediğim son bir göte geliş gazıyla çarptım keltoroşu tekrar. Belki verilmiş sadakam vardır, belki Fuu'yu bulmadan göçüp gitmeyeceğimdir. Belki de sabahtan beri olduğu gibi, boynu kurtarıp, götü kaptıracağımdır bu sefer. Gaza gelip gerindiğim için adamın koparmasına izin verdiğim parça yüzünden, son ihtimal biraz daha ağır basıyor şu an. Ne yalan söyleyeyim, öyle bir acı yayılıyor ki vücuduma kopardığı yerden, çüküm kopsa umursayamam. Evet, adamdan boynu kurtardım, hatta müthiş kafa atışımla adamı Amegakure taraflarına da yolladım ancak bu boynun hali hiç iyi değil! Umarım açılan delikten solucan falan girmez. Umarım, köye dönebilirsem saçma sapan enfeksiyonlara kapılıp, rızkımı kısmetimi kapatmam. Evlenecek kız nasıl bulurum oğlum sonra?! Saklamaya çalıştığım enfekte bir boyunla kız istemeye gittiğim hayallerden zihnimi uzaklaştırıp şimdiki ana odaklandım iyice kendimi yere bırakırken. Iori işini görürken şurada bir on saniye dinlensem yardırırım muhtemelen ama, bu boyun işi şakaya gelmez. Üstelik vaktini bulmuşken kendime çeki düzen vermeden tekrar aksiyona dalarsam işleri daha da zorlaştırabilirim. Adamı uçurmamla kollarımı kullanabilir hale gelmiş olmak bana fırsat sağlıyordu.
Kulübeye girmeden önce gözüme kestirdiğim kasalara odaklanıp Kawarimi uygulayacağım. Çok uzakta olmadıkları için başarıyla yer değiştirebileceğimi düşünüyorum. Ardından, direkt boynumla uğraşmaya başlayacağım. Yer gök çamur olduğu için çok temizleme şansım olmasa da kıyafetimi kullanarak kanamayı biraz kontrol altına alabilirim. Alem biraz adonis görsün diyerekten üstümdeki kazağı, atletle beraber çıkaracağım. Atleti de çıkarma sebebim erotizm kaynaklı değil. İçerde olduğu için daha az kirlenmiştir diye düşünüyorum ama renklileri çamaşır suyuyla yıkayıp Fuu'dan dayak yiyen bir adamım ben, belli de olmaz. Ardından, atleti yaraya bastırıp ped niyetine kullanacak, kazakla boğazımı bağlayacağım. Kazağı bağlamaya el verişli hale getirmek için yırtabilirim, problem yok. Artık Iori'ye kazak parasını da kitleriz.
Tüm bunları yaparken genel durumum yettiği sürece acele davranmaya çalışacağım. Ardından, olay yerine dönüp Iori'yi kontrol edeceğim. Çocuğu sikiyorlarsa klasik Shunshin'imi basıp, Kami ne bahşettiyse taijutsu ile girişeceğim.
Kalabileceğini fark etmediğim son bir göte geliş gazıyla çarptım keltoroşu tekrar. Belki verilmiş sadakam vardır, belki Fuu'yu bulmadan göçüp gitmeyeceğimdir. Belki de sabahtan beri olduğu gibi, boynu kurtarıp, götü kaptıracağımdır bu sefer. Gaza gelip gerindiğim için adamın koparmasına izin verdiğim parça yüzünden, son ihtimal biraz daha ağır basıyor şu an. Ne yalan söyleyeyim, öyle bir acı yayılıyor ki vücuduma kopardığı yerden, çüküm kopsa umursayamam. Evet, adamdan boynu kurtardım, hatta müthiş kafa atışımla adamı Amegakure taraflarına da yolladım ancak bu boynun hali hiç iyi değil! Umarım açılan delikten solucan falan girmez. Umarım, köye dönebilirsem saçma sapan enfeksiyonlara kapılıp, rızkımı kısmetimi kapatmam. Evlenecek kız nasıl bulurum oğlum sonra?! Saklamaya çalıştığım enfekte bir boyunla kız istemeye gittiğim hayallerden zihnimi uzaklaştırıp şimdiki ana odaklandım iyice kendimi yere bırakırken. Iori işini görürken şurada bir on saniye dinlensem yardırırım muhtemelen ama, bu boyun işi şakaya gelmez. Üstelik vaktini bulmuşken kendime çeki düzen vermeden tekrar aksiyona dalarsam işleri daha da zorlaştırabilirim. Adamı uçurmamla kollarımı kullanabilir hale gelmiş olmak bana fırsat sağlıyordu.
Kulübeye girmeden önce gözüme kestirdiğim kasalara odaklanıp Kawarimi uygulayacağım. Çok uzakta olmadıkları için başarıyla yer değiştirebileceğimi düşünüyorum. Ardından, direkt boynumla uğraşmaya başlayacağım. Yer gök çamur olduğu için çok temizleme şansım olmasa da kıyafetimi kullanarak kanamayı biraz kontrol altına alabilirim. Alem biraz adonis görsün diyerekten üstümdeki kazağı, atletle beraber çıkaracağım. Atleti de çıkarma sebebim erotizm kaynaklı değil. İçerde olduğu için daha az kirlenmiştir diye düşünüyorum ama renklileri çamaşır suyuyla yıkayıp Fuu'dan dayak yiyen bir adamım ben, belli de olmaz. Ardından, atleti yaraya bastırıp ped niyetine kullanacak, kazakla boğazımı bağlayacağım. Kazağı bağlamaya el verişli hale getirmek için yırtabilirim, problem yok. Artık Iori'ye kazak parasını da kitleriz.
Tüm bunları yaparken genel durumum yettiği sürece acele davranmaya çalışacağım. Ardından, olay yerine dönüp Iori'yi kontrol edeceğim. Çocuğu sikiyorlarsa klasik Shunshin'imi basıp, Kami ne bahşettiyse taijutsu ile girişeceğim.