[6. Gün - Gündüz Safhası] Terkedilmiş Kasaba

User avatar
Jin Ryoken
Ishigakure
Ishigakure
Posts: 429
Joined: August 31st, 2018, 5:11 am
Künye:

Re: [6. Gün - Gündüz Safhası] Terkedilmiş Kasaba

Post by Jin Ryoken » June 7th, 2021, 1:47 am

Ryu-san ile birlikte Butsuo-san'ın arkasında yürümeye başladım. Butsuo-san'ı pek tanımasam da güçlü olduğuna eminim. Bu yüzden dediğim planı yaparken aşağı yukarı güvenerek yaptım. Karşımızdaki kişinin gücünü de hesaba kattığımızda güvenim biraz kırılıyor ancak bu sefer durum farklı. Bir kişiye iki kişi düşecek. Umarım performans durumumuz iki kişiyi almamızı zorlaştırmaz. Tek sıkıntımız bu gibi duruyor. Düşüncelerim arasında boğulurken kasabanın içine doğru dalmaya başladık. Kasabanın tam ortasına bir su kuyusu yerleştirilmiş. Ambar haricinde 6 tane yıkık ev bulunuyor. Sağlam bir adet bina var ve o da batı kanadında, iki katlı bir ev.

Butsuo-san'ın kuyunun orada durmasının ardından ona yetiştik ve bizde durduk. Gelmemizle beraber, daha önce karşılaştığımız o kızın çatıdan silüetini seçebildim. Tam olarak kaçınmam gereken kişi orada duruyor. Çatının ucuna geldiğinde, rahat bir tavırla oldukça kalabalık geldiğimizi söylüyordu. Oturduktan sonra bir cevap beklemeye başladığını sezebiliyorum ancak cevaptan ziyade diğer elemanların nerede olduğunu merak ediyorum. Chisa-chan'ın söze girip kendini tanıtmasıyla birlikte sadece gözümle etrafa bakınmaya başladım. Kör olmasına rağmen Ryu-san ile olan dövüşünde arkasından geldiğimi bir anda fark etmişti. Bu yüzden kafamın hareket ettiğini fark etme ihtimali beni düşündürüyor.

Bu yüzden sadece gözlerimle etrafa bakmaya çalışıyorum. Chisa-chan, Sarı Takım'a ne olduğunu sorduğunda bunu bende merak ettim. Pek ihtimal vermesem dahi, elenmelerine sebep olan kişi o olabilir. Eğer Sarı Takım buraya gelmişse ve işler ters gitmişse, gerçekten sebep bu kız olabilir. Şimdilik cümleye girmeyi düşünmüyorum, sadece etrafa bakınacağım.
Off Topic
Ryu'da aynı şekilde cümleye girmeyecek ve sadece bekleyecek.
Image
► Show Spoiler
User avatar
Oita Butsuo
Ishigakure
Ishigakure
Posts: 328
Joined: September 1st, 2018, 2:42 pm
Künye:

Re: [6. Gün - Gündüz Safhası] Terkedilmiş Kasaba

Post by Oita Butsuo » June 7th, 2021, 10:05 am

Kuyuya vardığımda tekrar hissettim çakra sisini. Bu sefer daha yoğun, göz gözü görmüyor. Sonra da bu sisin kaynağı olduğunu tahmin ettiğim insan geldi, çatının kenarına oturdu. Aslında biraz ilginç hissettim. Anlatılanlar sonucunda kafamda belli bir resim oluşmuştu. Yani aşırı kaslı veya güzel birisi beklemiyordum, daha çok nasıl gözükse de hayal kırıklığına uğrayacaktım gibi. Yine de dövüşünce beni hayal kırıklığına uğratmayacaktır, öyle bir havası var.

Chisa konuşurken etrafı gözden geçirdim. Ne var ne yok etrafımda, parşömenin izi gölgesi falan var mı, Kawarimi yapabileceğim objeler var mı, Satori-san bu kadar rahat olduğuna göre onu destekleyecek birileri var mı... Aslında saldırabilirdim ama biraz gereksiz bir hamle olur. Her yeni karşılaştığım insanla dövüşüyorum zaten sınavın başından beri, yetti artık canıma.

Chisa'nın sözlerine bir şey ekleme ihtiyacı duymadım. Konuşmalarının bitmesini bekleyebilirim. Hatta konu ilgimi çekerse belki ben de katılırım. Şu anlık kulağım onlarda, gözüm başka işlerde olsa da olur.
Image
► Show Spoiler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2856
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [6. Gün - Gündüz Safhası] Terkedilmiş Kasaba

Post by GM - Naruto » June 7th, 2021, 10:22 pm

Ryoken: Çevreye bakınıyorsun, ancak civarda bir başkasına dair bir iz veya emare ile karşılaşmıyorsun. Butsuo da çevresine bakınmakta.

Butsuo: Çevreye bakındığında Kawarimi yapabileceğin bir obje seçemiyorsun. Ryoken de çevresine bakmakta. Satori dışında bir başkasının izine rastlamıyorsun. Parşömene dair de bariz bir iz yok.

Chisa: Kuyunun yanına gelip Satori'ye yaklaşınca, bir chakra alanının içine girdiğini hissediyorsun sensör yeteneklerin sayesinde. Bu alan hakkında neredeyse hiç bir fikir yürütemiyorsun; tek bildiğin şey etrafta chakra var. Durgun ve hareketsiz. Öyle ki, bir noktadan sonra fark etmemeye bile başlıyorsun aktif olarak varlığını sensör yeteneklerinle aramadığın anlarda. Bu konuda bildiğin tek şey chakranın alana yayıldığı. Alanın boyutu, varsa hareketi, merkezi veya özellikleri hakkında hiç bir fikrin yok. Ancak içinden bir ses Satori'nin bu alanla alakalı olduğunu söylüyor.

Genel: Satori'nin gözleri alın bandı ile kapalı olduğundan surat ifadesini seçmek zor, ancak Chisa kendi görünümünü tasvir ederken herkesin anlayabileceği bir şekilde şaşırıyor. Muhtemelen dalga geçildiğini düşünüyor olmalı diye hayal ediyorsunuz, ancak Chisa'nın lafları bitince, bu şaşkınlık hafif bir gülümsemeye dönüşüyor. Başını çok az öne eğiyor ancak hâlâ direkt olarak size bakıyor değil. Sizin nerede olduğunuzu bildiğinden bile şüphe duyabilirdiniz Shinobi olduğunu bilmeseniz.

Satori, bir kaç saniye sonra konuşmaya başlıyor. "Momoiro no Chibi..." diyor ilk önce. "Momo-chan." Bir kaç saniye duraksayıp lafına devam ediyor. "Takigakure'yi ziyaret eden bir tüccara korumalık yapmıştık. Rüzgâr ülkesini Asakura üzerinden terk edip gelmiş. Senden övgüyle bahsetmişti. Seni gerçekten tanıyor mu emin değilim, en azından namını duymuştu." Gülümsemesi çok hafif büyüyor. "Takigakure'deki Yaş Pirinç Hanı'ndaki insanlar da duydu artık." Ardından aşağı sarkıttığı ayağını yukarı çekiyor, yukarıdaki ayağını aşağı sarkıtıyor. Ellerini de değiştiriyor. Hâlâ pozu rahat ve tehditkârlıktan uzak.

"Soruna gelecek olursam... Aslında buna cevap vermezdim, ne yalan söyleyeyim. Hatta bu işi üstlenip göz dağı bile vermek isteyebilirdim. Fakat bunu soran nazik Momo-chan'ın ta kendisi olunca... Bildiklerimi anlatmak isterim." diyor. Tekrar nefes alıyor. "Sarı takımı en son 4. günün gecesi Kei-san gördü. Üslerine sızıp hem onları gözetleyecek hem de alabiliyorsa parşömenlerini alacaktı. Söylediğine göre derin bir muhabbete dalmışlardı. Farkedilmeden parşömenlerinden birini çalmayı başardı." Bu noktada Ryoken, Mor takımın bir şekilde Sarı takımın parşömen sayısını bildiğini farkedebiliyor yüksek zekası ile. Bununla beraber Satori'nin bu bilgiyi paylaşmaktan çekinmediğini de anlayabiliyor. Bunun sebebi hakkında bir fikir yürütemiyor ama. "Konuştukları da öyle ciddi şeyler değilmiş, şakalaşma ve muhabbet tadında. Günün ne kadar kârlı geçtiğinden falan bahsediyorlarmış. Bilgimiz bununla sınırlı. Yani onlara ne olduysa 5. günün gündüzünde olmuş olması gerekiyor. Bize gelmediler, biz de onlara gitmedik."

Ardından tekrar bir nefes alıyor. "Açıklaman için teşekkürler. Renkler konusunda pek iyi değilim. Anlarsın ya." Hafifçe alınbandına götürüyor sol elini, bir kaç defa dokunduktan sonra ise elini yana koyuyor.

"Parşömen demişken..." diyor ve bacaklarıyla ellerinin pozunu tekrar değiştirerek ilk haline geri dönüyor. Dikkatinizi toplamaya çalışıyor gibi konuşmasına bir anlık ara vererek. "Bu alanda bir adet parşömen mevcut, Sarı takımdan çaldığımız. O da buradaki yıkık evlerin köy merkezine göre soldan üçüncüsünde. Binanın içerisinde de bir tuzak var, ses ve ışık çıkarıyor. Zaten fark edersiniz muhtemelen biraz dikkat ederseniz. Parşömeni alıp gidebilirsiniz." Tekrar duraksıyor.

"Nasıl olsa yarın geri alacağım."
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Kotegawa Chisa
Ishigakure
Ishigakure
Posts: 440
Joined: August 31st, 2018, 1:59 am
Künye:

Re: [6. Gün - Gündüz Safhası] Terkedilmiş Kasaba

Post by Kotegawa Chisa » June 8th, 2021, 12:56 am

Momoiro no Chibi... Bu isimle alakalı sürekli olarak içimde bir hoşnutsuzluk vardı. Hak etmediğim bir şerefe nail olduğumu düşünüyorum. "Öncelikle soruma cevap verdiğin için teşekkür ederim. Lakin insanların övgüsünü almama neden olacak bir şey yaptığımı düşünmüyorum, zira tek yaptığım şey karşılaştığım bir tüccarın sorunlarını yetkili makamlara iletmekti. Elbette bizzat yardım etmek istemiştim fakat garip bir durumun içerisindeydim. O yüzden övgüleri alması gereken kişinin benden ziyade tüccara mallarını ileten shinobiler olması gerektiğini düşünüyorum." Evet, tam olarak böyle düşünüyorum. Gerçekten de övgüleri hak edecek bir şey yapmadım. İşte içimdeki hoşnutsuzluğun nedeni bu. Tek yaptığım şey aracılık etmek olmasına rağmen neden övülüyorum gerçekten de anlayamıyorum. Yani ben yapmasaydım başkası yapacaktı değil mi? Herhangi bir shinobiye dertlerini iletmeleri yeterliydi, sadece o anda orada ben bulunuyordum hepsi o kadar.

Konuşmamın ikinci kısmına geçmeden önce üzerimdeki ciddiliği biraz attım. Mahcup bir yüz ifadesi ve ses tonuyla birlikte devam ettim. "Renk konusunda da özür dilerim, aklında daha iyi canlanması için böyle tarif ettim." Kısa bir beklemenin ardından da aydınlanma yaşamışçasına "Aah~~ Eğer aklında bir resim canlanmasına yardımcı olacaksa bana dokunabilirsin." dedim. Yani gerçekten de onu gücendirmek gibi bir niyetim yoktu fakat sanırım biraz nezaketsiz davrandım... Bunları söylememin nedeni konuştuğun kişinin neye benzediğini bilmemenin oldukça korkunç bir şey olduğunu düşünmem. Büyük ihtimalle Satori-san böyle düşünmüyordur, düşünmemekte de haklı açıkçası. Sonuçta hayatı boyunca böyleydi ve bu onun için normal bir şey.

Konuşmamın üçüncü kısmına geçmeden önce üzerimdeki mahcubiyeti attım. Neşe dolu bir gülümsemeyle birlikte "Buraya gelmemizin tek sebebi sarı takıma ne olduğunu öğrenmek istememdi. Takım arkadaşlarım da sizin takımınızın gücünü ilk elden tattığı için beni tek göndermek istemediler. Yani benim bencil isteğim üzerine burada bulunuyoruz." dedim. Kısa bir ara verdikten sonra da gururlu bir şekilde konuşmama devam ettim. "Madem bize böyle değerli bir bilgiyi verdin, benim de aynı şekilde karşılık vermem gerekir. Şu anda sınav alanında dört adet parşömen bulunuyor. Sarı takımın üssünde bulduğumuz parşömeni dün patlattım." Ardından hafifçe sırıtarak şakacı bir tavırla "Yani parşömenini bize vermek istemezsin zira geri alman mümkün olmayabilir." dedim.

Eeh~~ Parşömeni patlatacak değilim fakat yapabilirim de. Takım arkadaşlarımın onayını almayı başarırsam hala parşömen avına çıkmak için geç kalmış sayılmayız. İkinci parşömeni de bugün aradan çıkartabilirsek geriye kalan üç parşömeni almak için uğramamız gereken iki güzergah kalmış olacak. Ne şanslıyız ki önümüzde de tam olarak bir gündüz ve bir gece var.

Burada bakışlarımı hızlıca takım arkadaşlarıma çevirerek "İlk gün yaptığım planı uygulamaya ne dersiniz? Biliyorum, ilk gün sinirli olduğum için öyle bir plan yapmıştım ama şimdi kesinlikle öyle değil. Açıkçası bayağı bir eğlenceli olabileceğini düşünüyorum. Eğer şimdi mor takımın parşömenini yok etmeyi başarırsak geriye uğrayacağımız iki güzergah kalıyor. Bence başarabiliriz. Aah~~ Ama eleme kısmını plandan atalım derim." dedim. Ardından tekrardan bir aydınlanma yaşamışçasına Butsuo-san ve Satori-san arasında bakışlarımı gezdirmeye başladım. "Siz de bize katılmak ister misiniz? Bütün parşömenleri patlatalım diyorum. Tabii Butsuo-san, sizin üssünüzdeki parşömen de dahil buna." Kısa bir ara verdim. "Aah~~ Önce takım arkadaşlarımın onayını almam gerekiyor, özür dilerim. Yani onlar hayır derse buna zorlayacak halim yok. O yüzden siz bi düşünedurun." Tekrardan takım arkadaşlarıma döndüm. "Eee~~ Ryoken-san, Ryu-san ne düşünüyorsunuz?"

Kolay olmayacağının farkındayım fakat yapamayacağımız bir şey değil ya.
► Show Spoiler
User avatar
Oita Butsuo
Ishigakure
Ishigakure
Posts: 328
Joined: September 1st, 2018, 2:42 pm
Künye:

Re: [6. Gün - Gündüz Safhası] Terkedilmiş Kasaba

Post by Oita Butsuo » June 8th, 2021, 1:11 am

Ulan Ryoken, sen de benim kafadanmışsın. Herhalde benim fark etmediğim bir şey bulamamıştır. Ben de hiçbir şey bulamadım zaten, kasabanın terk edildiği hakkında şüphe duymaya gerek yok.

Chisa'nın ünlü olduğunu biliyordum da bu kadar ünlü olduğunu bilmiyordum. Diyardan diyara yayılmış namı. Beni de Iwagakure'de Tsuchikage yalancı, hırsız bir vatan haini diye biliyor. Hatta tehlikeli insanlarla işbirliği yaptığımı falan da düşünüyordur büyük ihtimalle. Onun üzerinden Hokage'ye kadar gitmiştir kötü ünüm. Satori-san gibi köylülerin beni duymamış olması doğal herhalde. Gerçi koklayarak ünlü olup olmadığımı anlayamaz herhalde, adımı bile bilmiyor olsa gerek. Biz de boş adam değiliz yani...

Ünlü olmak bağlantımın koptuğu insanlarla iletişim kurabilmem için iyi bir yol, ama bunun nasıl bir ün olduğu da önemli. Şu durumda bilinmemeyi tercih ederim sanırım. Ha, ne zaman ne şartlarda bilinmeyi tercih ederim onu da kestiremiyorum.

Sarı Takım'a ne oldu ya harbi? Bu soru hakkında bir fikrim var ama şu anlık sessiz kalmayı tercih etmeye devam edeceğim. Pek de alakadar etmiyor açıkçası beni. Daha çok Satori-san'ın konuşması dikkatimi çekiyor. Bu işi gözdağı vermek için kullanabilirmiş. Her kaynağı kullanacak becerikli birisi olduğu belli. Bunu söylemesi çift taraflı bir bıçak gibi. Kendisi Chisa'ya saygısından dolayı anlattığını söylese de ifadeleri tehlikeli olabileceğinin ipuçlarını veriyor. Bu ipuçları ona karşı dikkatli olmamız için bizi uyarıyor, ama aynı zamanda tehlikeli olma potansiyeli onu olduğundan daha büyük bir tehdit olarak görmemizi sağlayarak bir karşılaşmada psikolojik üstünlüğü de ele geçirebilir. Açıkçası söylediklerinde samimi olduğunu düşünüyorum, sadece ifade ediş biçimi farklı bir mesaj veriyor. Ayrıca dediğim gibi, pek de alakadar etmiyor beni Sarı Takım'a ne olduğu. Açıkçası biraz kıl etti beni, ki konuşmasını dinlemeye devam ettikçe bu durum şiddetini arttırdı.

Parşömenin yerini söyleyip üstüne bir de tuzak olduğunu söyledi bize. Sonra da isteyen alsın, zaten yarın geri alacağım dedi. Az önce kullandığı dili şimdi bizi tehdit etmek için kullanmaya devam ediyor. Kendine güveniyor ve kendine güvenecek kadar güçlü olabilir. Ama bizi aptal yerine koyduğunu mu sanıyor? Dörde karşı bir durumda, hiçbir zarar almadan, kurduğu tuzak bile bozulmadan bu işin içinden çıkacak. Takımlar üç kişiden oluştuğu için birden fazla takımın burada olduğunu biliyor. Tek bir parşömen olduğu için bir takımı ötekine düşüreceğini de biliyor. Ayrıca orada bekleyip parşömeni kimin aldığını da öğrenip yarın nereye gideceğini bilecek.

Chisa'nın güvenini ve sevgisini kazandığı için gerçekleşmeyecek olan başka bir senaryo çizeyim ben size. Dört kişi gider Satori-san'ı yarın doğru düzgün dövüşemeyecek kadar haşat ederiz, bilincini kaybettikten sonra da bizimkiler Satori-san gibi beni de döver ve parşömeni alıp giderler. Gerçi sonraki gün bizim ve Mor Takım'ın iki üyesi dört kişi tepelerine çöker. Yine de bu kızın namını düşününce o daha tercih edilebilir bir senaryo gibi. Tahmin ettiğim kadar kanım ısınmadı bu kıza. Yaptığı şeyi anlamıyor değilim tabi, hatta söylediklerinde samimidir büyük ihtimalle. Yine de kıl etti beni. Elime fırsat geçerse ağzını burnunu kırmak isterim. Acaba benim hangi takımdan olduğumu biliyor mu... Yeşil Takım'ın tüm üyelerini biliyorsa bunu çıkarabilir, yine de tanımıyor olma ihtimaline karşı kimliğimi belli etmemek işime gelir. Gelirdi...

Chisa girdi tekrardan söze, önce namı hakkında konuştu biraz. Sonra renk konusunu açıklığa kavuşturdu. Buraya kadar sıkıntı yok. Bilgi paylaşımında da sıkıntı yok. Amacınızı gerçekleştirdiniz, şimdi gidin, değil mi? HAYIR! PARŞÖMENLER PATLAMAK ZORUNDA! Anladığım kadarıyla Ryu ve Ryoken, Chisa'yla işbirliği yapabilmek için onun dediklerine uymak zorundalar. En azından şu ana kadar böyle bir izlenim aldım. Belki de Chisa şeytan bir dahidir ve rol yapıyordur... Umarım öyle değildir. Ryu ve Ryoken'in bu kararı reddedip gideceklerini umuyorum. Gitmeseler bile parşömeni yok etmesinler de kendilerine alsınlar bari.

Gülümseyerek söyledim sözlerimi. "Üzgünüm Chisa, beni pek açmadı bu fikir. Daha da kötüsü bu fikirde karar kılarsanız Satori-san ve ben size karşı takım olmak durumunda kalabiliriz. Şu ana kadar söylenenlerden anladığım kadarıyla Satori-san da parşömenleri yok etmekten ziyade elde etmeyi tercih ediyor. Ne dersiniz, bana katılır mısınız, Satori-san?" Daha şimdi kafamda yılanın önde gideni, elimde olsa da kafasını kırsam dediğim kızla beraber Ishigakureli yoldaşlarıma karşı mı savaşacağım gerçekten? Kadere bak, kimler kimlerle yan yana geliyor!
Image
► Show Spoiler
User avatar
Jin Ryoken
Ishigakure
Ishigakure
Posts: 429
Joined: August 31st, 2018, 5:11 am
Künye:

Re: [6. Gün - Gündüz Safhası] Terkedilmiş Kasaba

Post by Jin Ryoken » June 8th, 2021, 4:56 pm

Kendine fazla güveniyor. Bu güveninin altındaki sebebi anlayabiliyorum. Gücünün, kendinin ve neler yapabileceğinin farkında. Ama dört kişiye bir? Böyle bir şeyin onu çok fazla zorlayacağına eminim. Parşömenin yerini söylemesinin sebebi bu olmalı. Dört kişiden iki kişiyi haşat etse bile, çok yüksek ihtimalle kendisi de yarın uğrayamacak durumda olacak. Parşömeni alıp gitsek geri alma şansı azalacak. Bu sebeple yerini söylüyor olmalı, böylelikle sonradan tüm performansıyla üzerimize çökebilecek tekrardan. Hangi takıma çökeceğine biz karar veriyoruz ancak durum böyle olmalı. Eğer onu burada etkisiz duruma getirirsek, dövüşemeyecek bir hale getirebilirsek muhtemelen diğer gün alma şansı da olmayacak. Uzmanlığımı onun üzerinde kullanabilseydim yüksek ihtimalle çok büyük avantaj yakalayacaktık. Chisa-chan ile birlikte ilk gün pek fazla koordinasyon yakalayamadım ancak şimdi düşündüğümde, Genjutsumun güç seviyesine bakarsak Butsuo-san varken yenilmez olabilirdik. Tabi, hayatımın en zorlu engeliyle karşılaşıyorum, karşımdaki kişi göremiyor.

Kullanabileceğim tek teknik Jubaku Satsu. Eğer birisi onun hareket kabiliyetini kısıtlarsa, kaçamayacağı bir durumda kullanabilirim. Onun dışında pek bir şansım yok. Ancak düşünüyorum, her şeyin farkında olabilen birisi bunu da öngörebilecektir. Sarı takımın parşömen sayısını dahi biliyor. Nasıl bildiğini bilmiyorum ancak aradığımız o son parşömenin artık nerede olduğunu biliyorum. En azından kafamdaki bir soruyu cevaplamış oldu. En zor ihtimal olarak gördüğüm, genel olarak bahsetme gereği bile duymadığım o ihtimal tutmuş oldu. Benden alınan parşömenin nereye gitmiş olduğu belli oldu.

Ben düşünmeye devam ederken, Chisa-chan konuşmaya başladı. Kızla güzel konuşmasına devam ederken, parşömeni patlattığını söyledi. Karşımızdaki kızın buna çok fazla tepki vereceğini sanmıyorum, zira fazlasıyla agresif olan biri değil gibi. Sondaki cümle ise kızın ne yapacağını ortaya koyacak sanırsam. Chisa-chan'ın parşömeni patlatma ihtimali gerçekten geri alamamasına sebep olabilir. Bu durumda doğruyu söylüyor, bizi bir dövüşte yenmek olarak değil ama parşömenin işlevsiz kalmasından sonra geri alması çok önemli olmayacak.

Aklımda birkaç soru var. Ancak şimdilik bunları kendime saklamak en iyisi. Bu yüzden sessizliğimi bozmadan dinlemeye devam ettim Chisa-chan'ı. Söylediği fikire en başta katılmıştım ancak şimdi işler değişti. Bir parşömen alabilmek iyi olabilir, üstelik tek bir gün kalmışken. Önceden bir parşömenimiz varken bu fikire katılabiliyordum, şimdi hiçbir şeyimiz yok. Olacak olsa bile onu patlattı. Bu yüzden bu fikire katılmam şimdilik mümkün değil, Butsuo-san'ın katılmadığı gibi. Şuanda yapabileceğimiz en iyi şey bu kızı olabildiğince etkisiz hale getirmek olmalı. Etrafta diğer iki çocuktan iz olmadığına göre, dördümüz bir anda üzerine çullanabiliriz. Gerekirse, sol kolumla ondan bir parça alabilirim. Sonuçta geleceğin ne getireceği belli olmaz, bazı yılanların kafasını koparmak gerekir.

"Bu fikir mantıklı değil Chisa-chan. Parşömeni alabiliriz. Butsuo-san ya da biz. Orasını bilemem. Aslında aklımda bir çok fikir ama takdir edersin ki senin önünde pek açıklayamıyorum."

Diyerek gülümsedim kıza doğru. İçimden sahte olsa bile dışardan oldukça doğal gelen bir gülümsemeyle karşıladım. Bunu fark edebileceğini düşünüyorum. Yine de tüm kötü duygularımdan arındım. Daha önce tehditkar olduğumu söylediğinden dolayı, biraz daha duygusuz davranmam gerek. Şimdilik içimdeki tüm duygulardan arınmalıyım. Eğer bir dövüş dönecekse desteklemem gereken iki kişi olacak sanırsam. Chisa-chan'ın dövüşmeye niyeti yok gibi görünüyor. Ryu-san ve Butsuo-san onu çift taraflı kıstırabilirlerse, Jubaku Satsu ile onu sabitlemeyi deneyebilirim. Ancak dediğim gibi, sonrasında diğer güne hareket edemeyecek duruma getirmemiz gerek onu. Yoksa, hareket edemeyecek olanlar bizden biri olabilir. Hangimizin şansına gelirse. Hangimize kinlenirse.
Off Topic
Ryu, Chisa'nın fikrini reddediyor ve bekliyor. Onun dışında bir cümle etmiyor.
Image
► Show Spoiler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2856
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [6. Gün - Gündüz Safhası] Terkedilmiş Kasaba

Post by GM - Naruto » June 8th, 2021, 9:18 pm

Satori'nin surat ifadesi, Chisa'nın parşömeni patlattığını duyduğunda biraz ciddileşiyor ve tüm konuşmaların kalanını aynı ciddiyetle dinliyor. Ardından lafa giriyor; "Butsuo-san'a ve takım arkadaşlarına katılıyorum Momo-chan. Senin için sınavın ne ifade ettiğini anlamadım ama benim için çok şey ifade ediyor. Hatta takımındaki bir başkası için belki de hayatından daha önemli. Kendim olamasam bile ona bu rütbeyi ulaştırmak için bir çok şeyden vazgeçebilirim." Duraksıyor bir kaç saniye. "Eğer parşömene bir şey yapmayı düşünüyorsan Butsuo-san ile beraber seni karşıma almaya hazırım."

Sert bir rüzgâr esiyor, ardından duruluyor. Çevrede uçuşan yapraklar dışında dikkatinizi çeken bir şey yok.

"Momo-chan, eğer parşömeni almak istiyorsan takımın adına onun başına bir şey gelmeyeceği konusunda bana söz vermelisin, yoksa sana karşı Butsuo-san'ın tarafında olmak durumundayım. Momoiro no Chibi verdiği sözleri kırmamalı." Çok kısa bir anlığına duraksıyor. "En azından benim duyduğum kişi."
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Kotegawa Chisa
Ishigakure
Ishigakure
Posts: 440
Joined: August 31st, 2018, 1:59 am
Künye:

Re: [6. Gün - Gündüz Safhası] Terkedilmiş Kasaba

Post by Kotegawa Chisa » June 8th, 2021, 10:05 pm

Dışarıdan bakıldığında manyak, ufak, pembe bir yaratık gibi göründüğümün farkındayım fakat öyle değilim. Elbette bende buraya gelmeden önce Jounin olmak istiyordum, hatta Rei-kun ve Tsugi-chan'a söz bile vermiştim. Ama ne yazık ki buraya geldikten sonra karşılaştığım manzara, sınavı yok etmeyi arzulamamı sağlayacak kadar kötüydü. Tabii takım arkadaşlarım beni onaylamadığından ötürü bu isteğimden vazgeçmek zorunda kalmıştım, ki iyi de oldu. Fazla 'karanlık' bir plandı. Bana yakışmayan ve köydaşlarıma saldırmama, hem bana hem de onlara zarar vermeme neden olacak bir plan. Yine de parşömenleri patlatmanın eğlenceli olabileceğini düşünüyorum. Elbette bu yaptığımı çoğu kişinin hoş karşılamayacağının farkındayım. Normalde bunu düşünerek böyle bir şey yapmamayı tercih ederdim fakat sanırım içten içe hala içinde bulunduğumuz sınavdan nefret ediyorum.

Takım arkadaşlarımın olumsuz yanıtlarını ve Butsuo-san ile Satori-san'ın tehditlerini aldıktan sonra yanaklarımı şişirdim, Ryoken-san ve Ryu-san'ı işaret ederek sitemkar bir şekilde konuşmaya başladım. "O zaman karar verin! Ya hepsini toplayalım, ya da sadece sınavı gözlemleyelim!" Ardından ikiliye sırtımı dönerek bakışlarımı Satori-san ve Butsuo-san arasında gezdirmeye başladım. "Gördüğünüz gibi takım arkadaşlarım reddetti, o yüzden aranızda bir takım oluşturmanıza lüzum yok." Kısa bir süreliğine düşündüm. Ardından birkaç kez ağzımı açacak gibi oldum fakat tekrar kapadım. Sağ elimi kafamın arkasına götürerek biraz kaşıdım, suratımda nispeten öfkeli sayılabilecek bir ifade vardı. Lakin kendime kızdığım gayet net bir şekilde belli oluyordu. Birkaç saniyenin ardından derin bir nefes aldım, elimi indirdim ve takım arkadaşlarıma döndüm. "Parşömeni istiyorsanız almayı deneyebilirsiniz fakat Butsuo-san ile dövüşemeyeceğimi biliyorsunuz." Buradan sonra mırıldanma tarzında devam ettim. "Zaten sınav grupları da saçmalıktan ibaret, neden bizim alanda bu kadar fazla Ishigakure shinobisi var ki?" Mırıldanma faslını bitirdikten sonra derin bir nefes verdim. Iaido öğretileri gereği aklımı kolayca boşaltabiliyor oluşum bu tarz durumlarda gerçekten de işime çok yarıyor. Özellikle duygularını had safhada yaşayan bir insan olduğumu düşünürsek.

Bakışlarımı Satori-san'a çevirdikten sonra suratımda kocaman bir gülümsemeyle birlikte devam ettim. "Arzuladığın gibi takımım adına söz veriyorum. Eğer parşömeni biz elde etmeyi başarırsak başına hiçbir şey gelmediğinden emin olacağım. Üsse geri döndüğümüzde temizliğini de yapacağım, üzerinde bir tanecik bile toz kalmayacak. Yani merak etme, seni ve arkadaşlarını üzmek gibi bir niyetim yok." Ardından bakışlarımı Butsuo-san'a çevirerek devam ettim. "Butsuo-san, eğer parşömeni almak istiyorsan arkamdaki dostlarım seninle dövüşmek isteyebilir. Eğer öyle olursa kesinlikle dövüşünüze karışmayacağıma dair söz veriyorum. Tabii birilerinin ölecek duruma gelmesi dışında, öyle bir şey olursa müdahale etmekten başka çarem kalmaz. Gerçi sizlerin öyle şeyler yapmayacağını biliyorum ama ne olur ne olmaz söyleyeyim dedim."

Sınavdaki Ishigakure shinobilerinin sayısı daha az olsaydı daha farklı planlar yapabilir, daha farklı davranabilirdim fakat içinde bulunduğumuz durumda kalan dört takımın arasındaki en güçsüz takım biz oluyoruz. Yeşil takıma saldırırsak dövüşebileceğim tek kişi Kurosawa-san, Mavi takıma saldırdığımız takdirde de sadece Kasumikage-san ile dövüşebilirim. Beni başka birisiyle eşleştirirlerse kendimi savunmaktan ve dövüşten kaçınmaktan başka çarem kalmayacak. Bu iki takımla Ryu-san ve Ryoken-san ilgilenmek zorunda kalacak. Geriye Mor takım kalıyor, orada da Satori-san ile dövüşemiyorum. Ryu-san ve Ryoken-san dövüşmeyi denediğinde de mağlup olmuşlardı. Yani anlayacağınız büyük bir çıkmazın içerisindeyiz. Takımıma ayak bağı olmaktan başka hiçbir şey yapmıyorum şu anda ve bundan hiç ama hiç hoşnut değilim. Yine de yapabileceğim bir şey yok. Kör birisine saldırabileceğimi düşünmüyorum. Elbette onu küçümsemiyorum fakat yapamam işte. Butsuo-san ile nasıl dövüşemiyorsam aynı şekilde Satori-san ile de dövüşemem. İkisinin de yeteneklerine saygım var ama yapamam, olmaz.
► Show Spoiler
User avatar
Oita Butsuo
Ishigakure
Ishigakure
Posts: 328
Joined: September 1st, 2018, 2:42 pm
Künye:

Re: [6. Gün - Gündüz Safhası] Terkedilmiş Kasaba

Post by Oita Butsuo » June 8th, 2021, 10:53 pm

Chisa biraz sinirlendi ama o kadar olacak artık. Ya dürüst olayım bir tık da sinirlenmeye başlıyorum ben. Chisa çok tatlı, çok iyi, çok sempatik, çok kısa zamandır tanıyorum ama çok da kanım ısındı. Ben malım. Savaştan sonra ah insan öldürüyorum, benim vicdanım köyün emirleri oldu, insan mıyım falan filan diye kendimi hırpaladım. Hala da hırpalayasım geliyor arada, Ishichou'ya verdiğim sözü, ona yardımcı olmak istediğimi falan düşünüp geçiştiriyorum. Chisa insanlara zarar vermemek için gitmiş ekstra teknik falan geliştirmiş, ilk gün beni kesti ama gerçekten kesmedi. Hatta biraz da yaktıydı, ama sadece acısı gerçekti. Buna da saygı duyuyorum. Ama gün gelecek onun da birilerini öldürmesi, yaralaması, kötü şeyler yapması gerekecek. Şu an gerçekten yaralamasa bile bizim köyden olanlara saldırmıyor. BU KADAR İYİ OLMASINI KISKANIYORUM YANİ KISACA! KORKUYORUM DA AYNI ZAMANDA GÜN GELECEK O DA ELLERİNİ KİRLETMEK ZORUNDA KALACAK DİYE. SAVAŞTAYIZ AMINA KOYİM, NASIL KİRLETMESİN? Kendimi kaybedip Banno'yu kafa atarak öldürdüğüm zamanı hatırlıyorum. O zamandan sonra da kimseye kafa atamadım zaten, epeyce denememe rağmen bu sınavda. Neyse, o zaman da böyle bir şey hissetmiştim. Onu kaçak shinobi sanmıştım ve benim emirleri takip etmem gerekirken onun özgür olması, üstüne bir de dalga geçer gibi konuşması deli etmişti beni. Gerçekten öldürmek istemiştim onu. Öldürdüm de. Hatta daha fazlasını da yaptım. Tabi ki Chisa'ya öyle bir şey yapmayı denemeyeceğim, dersimi aldım. Yine de... ne diyeyim bilmiyorum. Ne salak bir tipim ya ben. Kavga dövüşü seviyorum, kanlı olması daha da gaza getiriyor beni hatta. Ama tepeden Kumiko beni izliyor her an. Yanlış bir şey yapsam cık cık deyip ayıplayacak gibi. Bıraksalar önüme çıkan herkesi gebertmeye çalışırım. İki kutup arasında perişan oldum anasını satayım. Arada fırsat bulunca Kumiko'yu falan unutup azıtıyorum işte o yüzden. Ne kadar baskılarsam o kadar güçleniyor içimdeki güdü. Boşluk bulduğunda da kanıma girip beni ele geçiriyor. SEN SANKİ ÇOK AHLAK TİMSALİSİN KUMİKO! Neyse, Chisa ben değil. Ben kendi tecrübemi herkes yaşayacakmış gibi düşünüp sinirleniyorum. Öyle değildir herhalde, bilmiyorum, o kadar empati becerim yok.

Delirdim yine. Ishichou Butsuo, sakin olmanı isterdi Butsuo, sana güveniyor Butsuo, Jounin olursan ona daha çok yardımcı olabilirsin Butsuo, o kadar bok yedin senin arkanda durdu Butsuo, o kadının hakkını nasıl ödeyeceksin Butsuo, şu an sakin kalarak işe başlayabilirsin Butsuo.

Chisa'ya düşündüklerim hakkında bir şeyler demeli miyim peki? Cevabın hayır olduğunu biliyorum, bir şeyler demem sadece kendi iç dünyamı ve egomu tatmin etmek için olacak. Desem de bir şey değişmeyecek zaten, değişirsem ben değişir Chisa'ya benzerim belki. Umarım olmaz ama bir gün kendi ilkelerini bırakması gereken bir durum yaşayabilir, büyük ihtimalle yaşar. Ondan sonra nasıl bir yol izleyeceğini kendi çizecektir. Şimdilik sempatiyle sırıtmakla yetindim.

"Teşekkür ederim Chisa. Yine de bu durum yeni bir açmaz doğuruyor. Üçümüz birbirimizi yersek kalanlarla Satori-san ilgilenebilir. Yarın yeniden parşömen peşinde koşmak yerine neden elindekini korumasın ki, değil mi?" dedim. Satori-san'a çevirmedim bakışlarımı, köydaşlarıma baktım. Sesimi duyması için ona bakmama gerek yok. Hem birbirimize düşme ihtimalimiz var sonuçta. Bakışlarımı onlardan ayırmadan birkaç şey daha söyledim. "Satori-san, yalan söylediğinizi düşünmüyorum ama sözlerinize güvendiğim de söylenemez. Yine de saklı kalması gereken bir şey değilse takım arkadaşınız için neden bu parşömenin bu kadar önemli olduğunu bize de anlatır mısınız?" Biraz da mallık aslında bu soruyu sormak, şimdi acıklı bir hikaye falan çıkarsa, çıkmama ihtimali yok amına koyim, parşömenden vazgeçmek zorunda kalacağız ya da hayatımızın sonuna kadar takım arkadaşının kardeşinin ameliyatına engel olduğumuzu bilerek başımızı yastığa koyacağız.
Image
► Show Spoiler
User avatar
Jin Ryoken
Ishigakure
Ishigakure
Posts: 429
Joined: August 31st, 2018, 5:11 am
Künye:

Re: [6. Gün - Gündüz Safhası] Terkedilmiş Kasaba

Post by Jin Ryoken » June 9th, 2021, 12:34 am

Bu konuşmaların bir çoğu bana fazla yabancı geliyor. Takım arkadaşlığı konusunu az buçuk anlayabildiğim için rol yapabiliyorum ancak gerçek bir arkadaşlığın tam olarak anlamını bilmiyorum. Takımımdaki bir başkası için, bu parşömen hayatından daha değerli olsaydı bencil düşüncelerimi bir kenara bırakıp ona yardım eder miydim? Şuana kadar içimi tamamen açtığım bir arkadaşım olmadı. Ringo-san, sanırım en yakın olabildiğim kişi. O parşömen için hayatından daha değerli olduğunu söyleseydi, her şeyi yapar mıydım? Bilmiyorum. Çoğu şey hakkında fikir üretip genel cevaplar verebilsem bile bazı şeylerin cevabını bulmak çok daha zor. Hiç tatmadığım duyguları cevaplamak ise çok daha zor.

Kızın tehditlerini dinlemedim bile düşünürken. Dinlediğim kısım söz vermesini istemesiydi. Ancak parşömeni alıp gitmek mantıklı değil. Hemde hiç. Geri alabileceğini çok iyi biliyor. Şuandan itibaren hepimizin birbirimizi yemesi mantıklı değil. Önce kızın tamamen etkisiz hale getirilmesi gerek. Bu düşüncelerimi rakibimin önünde dile getirmek çok mantıklı bir karar olmayacak. Butsuo-san'ın sorusundan esnedim hafifçe. Sanırım dövüş işi biraz ertelenecek. Ama hala aklımda kızın ne duruma geleceği var. Büyük bir karar verilmesi gerekiyor ve bu kararı nasıl vereceğimiz konusunda bir fikrim yok. Düşüncemi ortaya bir anda atma durumunda kızın sinirlenip üzerimize gelmesi bir ihtimal. Böyle bir durumda eğer hedefi olursam, canlı bir kum torbasına dönüşme ihtimalim var.

Arkamı döndüm Ryu-san'a yüzümü dönerek. Kulağına doğru yanaştım olabildiğince. "Kızın yüzünü iyice incele. Şuanda bizi duyup duyamadığına karşı bir fikir edinmem gerek. Eğer bizi duyabildiğini düşünüyorsan duyduğunu direkt söyleyebilirsin. Eğer duyamıyorsa, sırtıma iki kez vurman yeterli. Bir plan yaptığımızı düşünür belki. Sonrasında sana aramızda kalacak bir sır vereceğim." Dedim sadece Ryu-san'ın duyabileceği bir ses tonunda. Kulaklarının ne seviyede olduğunu bilmem gerek. Her şeyi hissedebildiği gibi duyu konusunda da bu kadar iyiyse planı anlatamam. Duyu konusunda başarısız olur da bizi duyamazsa, o zaman planı ortama göre başlatabilirim. Büyük bir risk alacağız Ryu-san ile birlikte, ancak buna değecek. Eminim.
Off Topic
Ryu, elinden geldiği en iyi şekilde kızın Ryoken ile arasında olan konuşmayı duyup duymadığından emin olmaya çalışacak. Ardından, kız duyduğunu düşünüyorsa açıkça söyleyecek, duymadığını düşünüyorsa Ryoken'in sırtına iki kez vuracak.
Image
► Show Spoiler
Locked

Return to “Terkedilmiş Kasaba”