İlerlememizi sürdürürken, önümüzdeki minik tepeyi de sıkıntısız geçmiştik. Herkesin tetikte olması ve ürkütücü bir sessizliğin her yanımızda kol gezmesi ortamı oldukça katlanılması zor kılıyordu. Aslında olaydan uzaklaşıp arada sırada bağırıp gürleyen bir yapım da olsa, uzun zamandır bu kadar ciddi olduğumu hatırlamıyordum. Tepeyi sessiz sedasız ilerleyerek aştığımız an biraz önce direktiflerimi verdiğim dostum Gin, yanımıza gelerek konuşmaya başlamıştı. Söylediği her kelimeyi kafamı ileriye çevirip, önümüzdeki her bir hedefi inceleyerek beynimde döndürmüştüm. Gin'in konuşması bitince başımla ona teşekkür ederek arkadaşlarıma dönmüştüm.
Gin'in laflarından sonra düşüncelerim çok hızlı şekillenmeye başlamıştı. Yüzümdeki gülümsemenin dozu her geçen saniye artarken basan ter ve büyüyen gözbebeklerim tek bir şeyin habercisiydi! Çalışan bir makinenin! Tüm hızımla bizimkilere dönerek konuşmaya başladım. "Eğer bir başkası değilse, o adamı tanıyorum. Teijo. Kendisiyle pek uyumlu çalışamamıştım. Bununla birlikte dövüş yeteneklerini de çok iyi bilmiyorum." dedikten sonra aklımdaki ilk düşünce pıhtısını masaya koyup tarttım. Şekillenen şeyler arasından çok rahat seçebildiğim ilk parıltı, Teijo'nun güvensiz ve asla şüphe duymaktan vazgeçmeyen yapısıydı. Eğer onu çok az bile tanıyabildiysem, şimdiye kadar kesinlikle takım arkadaşlarından birine güvensizlik duymuştu. Hatta, şu an dahi onlara güven duymuyor olabilirdi. Yani arkadaşlarına dönüşerek ona yaklaşsak bile inanılmaz derecede tetikte olacaktı. Bunu, onunla çıktığım görevde bana karşı davranışlarından ve sonradan yazdığı rapordan tescilleyebilirdim. Başka bir şey lazımdı...
Buldum! Düşünmem biraz uzun sürdü. Elimle kaşıdığım çenemi ovuşturarak oldukça kızartmıştım. Ancak bakışlarıma tekrardan renk geldiğinde, gözlerimde aynı güçte bir parıltı oluşmuştu. "Dinleyin. Teijo'yu tanıdığım kadarıyla, kimseye güvenmez. Görevimiz sırasında bana da güvenmedi. Yüksek ihtimalle şu an takımındaki kimseye güvenmiyor. Bir başına. Sadece kendine güveniyor." demiş ve uzun bir nefes almıştım. Ardından en son çıktığım görevi düşündüm. Ay ışığını, yolu, at arabasını.. Ve Hanamishi adındaki o şerefsizi dahi düşündüm. Bunların hepsini süzgecimden geçirdikten sonra artık rahatlıkla Teijo'yu düşünebilirdim. Odaklandım, her bir parçasını beynimde canlandırmaya çalıştım. Tutabildiğim en uzun süre boyunca zihnimde canlandırdım onu. Ardından kısa el mühürlerini uygulamaya koydum. Henge tekniğini uyguladıktan sonra Haru ve Usagi şaşıracaktı. Önce Gin'e dönüp, gördüğü adamın bu olup olmadığını onaylatacaktım. Ardından bizimkilere dönüp konuşmaya başlayacağım.
"Hepinizin dönüşmesini istiyorum. Bana iyice odaklanın. Dövüş yeteneklerini bilmediğimiz bu adam karşısında tek bildiğimiz şeyi ona karşı kullanacağız. Kendisine olan inancını ve güvenini kullanacağız. Bizi bu şekilde gördüğünde, önce kendi takım arkadaşlarına olan şüphesi artacak. Ardından kendisi hakkında..." dedikten sonra ilerlemeye hazırlanmıştım. Boş yere bütün alanı arayıp parşömen sevdasıyla oyalanamazdık. Eğer Butsuo yakınlardaysa, ona haber verebilmesi dahi işimizi zora sokardı. O yüzden onu önce çökertecektik, kıracaktık. Ardından hedeflediğimiz parşömeni ondan alacaktık.
"Gin, havadaki gözümüz olacaksın. Kampı kısaca tara. Ama parşömenin binada olma ihtimali daha kuvvetli artık. Gelen gidenin olmadığından emin olduğunda, yanımıza dön." dİyecektim. Tüm sözlerim bu kadardı. Nasıl yaklaşacağımızı belirtmiştim. Fakat ne yapacağımıza henüz sıra gelmemişti. Binaya girmesi, lehine olurdu çünkü kapalı bir alanda bize karşı kalabilirdi. Diğer kaçış yönlerini kapatmak adına etrafını üç yönden sarmalıydık. "Binaya yaklaştığımızda hızlıca konumlanacak, üç yönden etrafını saracağız. Saçmalayabilir, aranızda konuşabilirsiniz. Ben size uyarım. Ama sizi uyarmam gerek..." dedikten sonra derin bir nefes çekip devamını getireceğim sözlerimin.
"Ne kadar rakip de olsak, o bir Ishigakure shinobisi. Direnmeyi seçtiğinde, ona çizgiyi aşacak kadar zarar vermeyin. Hayatınız tehlikeye girmediği sürece." diyeceğim. Ardından tekrardan düz bir postüre geçerek arkadaşlarımın sözlerini dinlemeye koyuldum. Herkes tamam olduğunda, tekrar harekete geçecek ve planladığımız hedefe ilerleyecektik. Gözüm açık olacaktı, bu plan benimdi. Ama başarırsak, birlikte başaracaktık.