Off Topic
Kagi'nin beş yıl önceki ve bugünkü durumundan çok farklı halinin anlatıldığı bu konu içerisinde Kagi'nin kullandığı ve kullanacağı yetenek ve stiller yalnızca bu konuyla alakalı bir durumdur. RP-Out olarak yeniden bu teknikleri veya stilleri almazsa GM'li konularda kullanmayacaktır. Unutmuş olduğu veya biliyorsa bile kullanmayacağı, ismen dahi zikretmeyeceği varsayılmalıdır.
Chuunin Sınavı görevinden döneli bir hafta olmuştu. Bir hafta boyunca hiçbir şey yapmamış ve o anı kafasında hep yeniden canlandırmıştı. Her bir yeniden düşünüşünde kendince bir farklı detay yaratıyor, bir farklı detayı silip atıyordu. Artık o an, alnının terli olmadığı bir ana dönüşmüştü; teşekkür etmeden önce yutkunmamış, Naruto onu diğer Kusalılardan daha çok övmüştü. Nitekim sonunda kendi özel gerçekliğinde, kendi anısını yaratmıştı.
Bu keyif verici sarhoşluğun bugün sekteye uğraması gerekiyordu. Zira bugün Kusachou Nise-sama'nın huzuruna çağrılmış ve kafa izni fiilen son bulmuştu. Öğlen vakti gerçekleşecek bu toplantı için aheste aheste hazırlanıyordu. Tantou’sunu sırtına yerleştirdi, çantasını sağ bacağına bağladı ve Kusa bandını sol omzuna iliştirdi. Odasını yalapşap topladıktan sonra küçük kulübeden çıktı.
Annesi bahçedeydi. O fark etmeden gizlice yanına usulca sokuldu ve bir anda üzerine atlayıp yanağından sulu sulu öptü. Annesinin başta ödü kopsa da Kagicik akademide «gizlilik esasları»'nı öğrendi öğreneli onun yanına hep böyle sokulur ve böyle sürprizler yapardı. Haliyle bir süre sonra bağışıklık denebilecek bir soğukkanlılık kazanmıştı. "İzin biter bu kızçe kaçar. Tavuklar, kazlar da artık ellerinden öper annecik" dedi. "Bir yere yollamazlarsa akşam evde olurum, siz yine de beni beklemeyin ama." Minori bunu duyunca gülümsemesi ister istemez hafifçe silindi. Biricik kızının bir shinobi oluşunu eninde sonunda kanıksamıştı ancak halen daha bu tarz kopukluklar durumunda endişe etmeden duramıyordu. "Eğer uzağa yollarlarsa eve uğra da azık hazırlayayım." Kagi iki baş parmağını kaldırarak "Babama onu sevdiğimi söyle." dedi ve annesinin hafifçe dolmuş gözlerinin ardında usulca çit kapısından çıkıp gitti.
Genç kız usul adımlarla Kusa merkezine doğru ilerliyordu. Çiftlikleri köyden birkaç kilometre uzaktaydı. Bu yüzden yolu ne zaman köye düşse aynı kontrol noktasından geçiyordu. Bu sebeple devriyeci shinobilerin birçoğuyla bir ahbaplığı vardı. Onu kapıda gören Yasui isimli Chuunin ona takıldı: "Ooo biz artık bu kapılara uğramaz diyorduk. Anbu, Kusachou koruması falan oldu herhalde dedik." Kagi gülümsedi: "Sayılır, sayılır. Yeni makamıma geçmeden bir uğrayayım dedim. Daha da görüşemeyiz yoksa." Yasui'nin yüzü şaşkınlıkla karışık bir burukluğa evrildi. "Harbiden mi?" Kagi, Yasui'nin oltaya gelmesine pek sevindi. "Ne sandın ya? Oğlum ben artık Konoha'nın koskoca bekçisiyim. Ayak görevi yapar mıyım artık?"
-Ee nereye gidiyorsun peki?
-Gizli oğlum gizli. Artık biz de deriniz.
Dedikten sonra bir göz kırptı Kagi. Yasui her şeyi gerçek sanarak hafif dolu gözlerle ayağa kalkıp sarılmak istedi. Kagi ise histerikçe bir gülüş attı. "Şaka be şaka. Kim n'apsın beni. Benim gibi kaç tanesi vardı orada." Yasui rahatlamış bir ifadeyle gözlerini sildi. Sesindeki çatlamaları gizlemeye çalışıp ama pek de başarılı olamayarak "Ehehe, anlamıştım zaten ya. Rol yapıyodum." Kagi kaşlarını kaldırdı ve şapşalca güldü. Sağ elini hafifçe havaya kaldırarak selam verdi ve Kusachou binasına doğru olan yolculuğuna devam etti.
Bir süre sonra binaya vardı ve az önceki şakacı tavrı yok olup gitmişti. Gözleri bir kaplan gözü gibi sanki kırpmadan duruyor ve inanılmaz bir disiplin içinde hareket ediyordu. Kusachou'nun kapısına kadar geldi ve görevli shinobiye adını ve sicil numarasını bildirdi. Kimi zaman usulen bile olsa sorulduğu için alın bandını çıkarıp içini göstermeye hazırlandı fakat kapıdaki shinobi elini sallayarak "Gerek yok." dedi ve kapıyı tıklattı. "Zaten seni bekliyorlardı."
Kapı açılıp da bir adım ileriye attıktan sonra Kagi'nin bakışlarında bir şaşkınlık görüldü. Zira ismen tanımasa da Chouwano klanından, yani kendi klanından olduğunu bildiği üç kişi içeride, Nise-sama ile beraber duruyordu. Kagi bu kısa süreli bir afallamadan sonra usulünce selamını verdi ve "Buyurunuz Kusachou-sama." dedi.
Nise yavaşça ayağa kalkıp "Hoş geldin Kagi." dedi. "Tatilinin sonuna geliyoruz küçük hanım. Zira tatilini hiç de beklediğim gibi geçirmiyorsun." Kagi, başını önüne doğru bir suçlu afacan çocuk gibi eğdi. Nise'nin nasıl olur da kendisinin bir hafta boyunca gerçekten hiçbir şey yapmadan oturmasını bildiğini sorgulamadı. Nihayetinde ona boşuna "Gözcü" denmediğini biliyordu. "O yüzden en azından pasını ve sarhoşluğunu atacağın bir göreve gideceksin." Kagi hiçbir detayı sormadan başını salladı ve "Emredersiniz." dedi. Bu atıllığının yüzüne vurulması ile kulak ve yanakları kıpkırmızı olmuştu. Bu utançla "Konoha'yı fethet" dense en azından deneyip uğrunda can verecek kadar kanı kaynamıştı.
Nise yanında oturan orta yaşlı Chouwano kadınına hafifçe başını salladıktan sonra çıkabilirsiniz işareti yaptı. Ardından o da Kagi'nin yanında bulunan ikiliye doğru başını salladı ve ardından Kagi'nin gözlerine bakarak ona da başını salladı. Kagi nihayetinde bu kadını tanımıyordu ancak bakışlarında bir hiyerarşi hissetti ve ister istemez o da diğer ikiliyle beraber arkasını dönüp odadan çıktı. Odadan çıkınca kendini sudan çıkmış balık gibi hissetti. Zira diğer Chouwano insanları onu ve babasını ne zaman görse pek pas vermez ve iletişim kurmaktan kaçınırlardı. Kagi de bu durumu kanıksamış ve onlarla pek denk gelmemeye çalışmaya başlamıştı. Şimdi ise yanyana duruyorlardı.
Tam adını söyleyecekti ki ilk olarak kendi yaşlarında, nispeten kendisine benzeyen kız konuştu. "Adım Surudai. Aynı klandan olduğumuzu bildiğiñi varsayıyorum." Kagi bu laf üzerine ister istemez bir eziklik hissetti. Evet aynı klandalardı fakat bu bir mana ifade etmiyordu. Bu sırada kendilerinden biraz büyük olduğunu düşündüğü adam söze girdi: "Beñ de Gunzei. Görevin detaylarını isterseñ yolda anlatalım." Kagi başını sallayarak onayladı ve ardından bir şeyi hatırlayarak söze girdi: "Eğer görev uzaklara gitmeyi gerektiriyorsa iki dakika eve uğrayabilir miyim?"
Bunu duyunca Surudai ile Gunzei birbirine baktı ve ardından Surudai "Tabii ki, zaten yolumuzuñ üstü." diyerek bunu kabul etti. Böylelikle üç kandaş Saisu'nun Çiftliği'ne doğru yola koyuldu. Birkaç dakika sonra vardılar ve kapının önünde durdular. Kagi kapıyı tıklatırken onlar çitlerin dışında bekliyorlar ve genç kızı izliyorlardı. Kapıyı Minori açtı ve kapının yanında hazır beklettiği azığı uzatmaya hazırlanırken çitin ötesinde bulunan iki Chouwano'yu fark etti. Fısıldayarak Kagi'ye "Bunlar ne arıyor burada, başın mı dertte? Bizden ne istiyorlar?" diye endişeyle sordu. Bu sözlerden sonra arkasına dönerek "Saisu!" diye sessizce seslendi.
Kagi "Onlar görevdeki yoldaşlarım anne. Ricam üzerine geldiler." dedi. "Aman ne güzel bir ricada bulunmuşsun." diyerek sessiz fakat tiz bir sesle Kagi'yi haşladı. Surudai ve Gunzei, Minori'nin endişesini görünce kapıya arkalarını dönüp Kusa yoluna doğru bakmaya başladılar. Bu sırada kapıya gelen Saisu çitteki misafirlere doğru baktı. "Yoksa o Surudai mı?" diye sessizce Kagi'ye sordu. Ardından el sallayıp selam vermeye hazırlanıyordu ki Minori elini tutup indirdi "Saçmalama be adam, saçmalama!" diye bir de onu haşladı. Kagi kapı önünde daha fazla münakaşa yaşanmaması için azık çantasını aldı ve kapıdan uzaklaşmaya başladı. Minori sessizce bazı uyarılar yapmaya çalışsa da Kagi pek anlamadı ve bir süre sonra sesini duyuramayacağını fark eden Minori de konuşmayı bırakıp öylece kızını izlemeye başladı. Bu sırada Saisu'nun yüzünde ise şapşal bir gülümseme vardı.
Kagi çit kapsını açtı ve ikiliye doğru "Artık hazırım, gidebiliriz." dedi. Surudai başını sallayarak ilk koşar adımı atan kişi oldu. Birkaç saniye sonra üç kandaş Çimen Ormanları'nda kaybolup gitti.
~~