Gin tam olarak dediği şekilde kendini göstermişti. İzlediği kadarıyla, shinobiler tıpkı onun düşünmesini istediği gibi düşünmüşlerdi. Bu durum onu ziyadesiyle mutlu etti. Yavaş yavaş ilerlemeye devam ettiler. Tetikte kalmaya devam etti ve bekledi sessizce. Karanlıkta bir gölge olmayı seçti. Shinobiler ilerledikçe koruluğun yanından geçip gideceklerini anlamıştı. Zihnen rahatlasa dahi fiziksel olarak kendine rahatlama iznini henüz vermiyordu. Shinobilerin artık sırtını görmeye başladığında derince bir nefesi, kısa ve minik aralıklarla üfledi. Üzerinde biriken stresi atıp, vakit kaybetmeden yola devam etmek istiyordu. Haru'ya yetişmeliydi.
Shinobilerin daha çok uzaklaşmasını bekleyecekti. Sessiz kalmaya devam edecekti. Onların kaybolduğunu gördükten sonra biraz daha rahatlayacak ve stresin hüküm sürdüğü bedenini rahatlatmak için nefeslenecekti. Heyecanlıydı, kuralların dışında olmak ve risk almak. Getirisi ne olur bilmiyordu fakat götürüsünün fazla olacağı bir yolculuktaydı. Yine de aldığı her bir nefes yaşadığı deneyime değiyordu. Shinobilerin iyice kaybolduğunu gördükten bir süre sonra, Gin'e seslenecekti. Gitmeleri gereken yönü işaret ederek, dikkatli bir şekilde koruluktan çıkacaktı.
"İşte bu çok yakındı. Neyse, gitmemiz lazım. Haru'ya yetişmeliyiz."
Etrafta başka bir tehdit olup olmadığını da kontrol ettikten sonra, önce yavaş ve temkinli adımlarla; sonrasında olabildiğince hızlı bir şekilde koşarak ilerlemeye başlayacaktı. Tentenin yerini biliyordu. Haru'yu yolda yakalayabilir ya da geriden takip edebilirdi. Şimdilik hızlı olmalı ve açıkta kalmamalıydı. Eğer onu bulamazsa, Gin'e işaret verecek ve onun yol göstermesine izin vererek takibini sürdürecekti. Hızlı olmalı, gizli olmalı ve sessiz olmalıydı. Şimdilik hızlı olması yeterliydi.